Alıntı:
aziz41tr rumuzlu üyeden alıntı
İmam nikahının ıspatı zor değildir.Adından da anlaşıldığı gibi bu işi İmam yapar.Türkiyede her mahalle,ilçe,köy ve ilde bulunan imamlar bellidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem, İslam dininde ''dini nikahın'' olmadığını belirterek,
''Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kıyılan resmi nikah, İslam dininin de geçerli saydığı nikahtır'' dedi.
Prof. Dr. Yeprem, ''dini nikahın'', kilisede, rahip ve papazlar tarafından kıyılması mecburi olan Hristiyan nikahı için kullanılan bir terim olduğunu söyledi.
İslam'da bu anlamda bir ''dini nikah'' olmadığını ifade eden Yeprem,
''Her işte olduğu gibi nikahta da Allah'a dua ederek hayır talep etmek, Müslümanların iyi davranışlarındandır. Bu yapılmadığı takdirde resmi nikahın geçerliliği de ortadan kalkmaz'' dedi.
Dini nikahın, Hristiyanlıkta geçerli olduğunu vurgulayan Yeprem, şunları kaydetti:
''Dini nikahın kıyılması için nikahı kıyan din adamının Allah adına hüküm veren biri olması, nikahın kıyıldığı yerin kutsal yer olması ve yapılan işin de dini işlem olması lazım. Dini nikah için bu üç unsurun olması gerekir ki, bu da Katoliklerde olan bir nikahtır. Kilise kutsal sayılan yerdir, papaz, Allah adına konuşan din adamıdır, nikah da ebediyen bozulmayacak olan dini bir işlemdir. İslam'da, Allah adına söz söyleyen bir din adamı ve kutsal bir mekan yoktur. Namaz kılınan her yere mescit, cami denir ve başka amaçlarla da kullanılabilir. Buraların, kilise gibi kutsiyeti yoktur. Medeni Kanunun hükümlerine göre kıyılan resmi nikah geçerlidir. İslam dininde bu anlamda dini nikah yoktur.''
Osmanlı İmparatorluğu döneminde mahalle imamları tarafından kıyılan nikahların bugün belediyelerce kıyılan nikahtan farklı olmadığını vurgulayan Yeprem,
''Mahalle imamlarının, devletin itibar ettiği kayıtları tutan, evlilik cüzdanını veren, mahkemelerin kayıtlarını tutan niteliği vardı, bugünkü belediyelerin evlendirme daireleri gibiydi. Bu işlemleri o zaman mahalli imamlar yürütüyordu''
diye konuştu.
Sabah
Birlikte yaşayıp da; bu birlikte yaşamı utanılacak bir hal addedenlerin dini nikahı ile ilahiyatta mevcut dini nikah farklıdır. Her ne kadar evlenecek 2 kişinin niyetlerini açıklaması bile yeter kimseye lüzum yok dense de; bu hem hayatın doğal akışına, hem de Kur'an'a ters düşer.
Dini nikah'ın kıyılması sadece gönüllerin rahat etmesi için değildir, ayrıca mutlaka ilanı gerekir, hadisler o yıllarda cami'den duyurulmasını söylemekteler.
Ayrıca dini nikahın denetimini şart kılan ve en başta belirlenen, kadını kişisel olarak gerek nikahlı iken gerekse boşanma durumunda güvence eden ve maddi bir anlam ifade eden 'mehir' müessesesi vardır.
Peygamberin sağlığında cami'den ilanı şart olan,,, osmanlı da mahalle imamları ile kıyılıp, kayıt altına alınan dini nikah müessesesinde olmazsa olmaz unsur 'bu nikahın kıyıldığının öncelikle duyurulması, nikahlı kişilerce de bunun beşeri ilişkiler esnasında, sosyal hayatta açık kabulü' dür. Bu ilan ve açık kabulün yasalar korkusuyla gizlenmesi, dini nikaha olan inancın kifayetsizliğini, dini nikahın göstermelik olarak yapıldığını açıklar,,, zannımca Allah da bunu görüp bilmektedir.
Tabii zamanla bu mehri yine erkekler kendi lehlerine çevirmişler; babalar kızlarını satmış 'başlık parasını' dahi dini kılıflandırmışlardır.
Erkekler nedense dini nikaha çok gönüllü, resmiyet filan tanımaz derece de imanlılar DA İŞ BOŞANMAYA GELİNCE DİN/İMAN/KURAN UNUTULUR, KADIN HAKLARI GASPEDİLEREK O GÜNE KADAR TANIMLADIKLARI BİLUMUM YASALAR SAYESİNDE ORTADA BIRAKILIR.
Ama kendi varlığını tümden karşı tarafa teslim eden KADINLAR da, bu nikahtan istifade ederken inadına mümin, dini kuraldan başka kural tanımaz iken,,, ortada bırakıldıkları anda YASALARIN KENDİLERİNE GÖZ KULAK OLMASINI İSTERLER... Bazıları da daha kapasiteli olup, dini nikah ilaveten ÇOCUK ile yeterli güvenceyi sağlayacaklarını düşünüp, nikah bekçisi çocuklar doğururlar...
Konumuza gelince;
Boşanma davası red olduktan sonra boşanabilmek için beklenen 3 yıllık süre taraflara birbirinin insani tüm ihtiyaçlarına ambargo koyma hakkı vermemeli.
Vermez zaten; bu sürenin mantığı,,, 3 yıl geçmekle halen biraraya gelmemiş eşlerin artık ortak yaşamı sürdürme ihtimallerinin olmadığının kabulüdür.
Hırs, intikam duygusu ne bileyim başka nedir?? özellikle kadınların olmazsa olmazı nikah cüzdanını pul etmemektir.
Demişsiniz ki;
Çevreden eşimin tekrar evlendiğini duydum boşanmadan nasıl evleniliyorsa artık? Biraz araştırınca beraberken tartışmalarımıza sebep olan kadınla aynı evde yaşadığını hatta imam nikahı yaptırdığını öğrendim.
tabii ki doğal sonuç budur. İnsanların temel ihtiyaçlarından biri sevgi ihtiyacıdır. Siz bu ihtiyacınızdan feragat etmiş iseniz de eşiniz etmemiş, etmeyecektir... Ancak evliliğin yasal zeminde sona ermemiş olması tabii ki bu ihtiyacın karşılanması için kurulan ilişkileri taraflardan biri evli olduğu için ahlak dışı hale bürüyecektir.
Almanya kaynaklı bir haber okumuştum; evlilikler 7 yıl'lık ifa edilmeli diye.., aynen katılıyorum.
Evliliğiniz fiilen sona erdi ise; birlikteliği temine karşılıklı istek ve arzu yok ise;
gerek sizin gerek ise ortak çocuğunuzun bundan sonra ki yaşamlarında eşinizin mükellefiyetlerini belirleyen yasal şartlar da oluşturularak boşanmanızı öneririm.
Yok yakalatmak, yok zina vs. vs. 16 yaşınızda kızınız var,,, onun ihtiyacı olan gizli ilişkiler yaşayan bir baba, onu takipte bir anne filan değil.
Bunlar size ne kazandıracak?? Üç beş miktar arttırılmış tazminat....
Geçen yıllarınızı geri getirmeyecek, bir zamanlar sevdiğiniz kişi ile savaşmanızdan şahsiyetinize bilerek ve isteyerek açılmış gedikleri de tıkamayacak....
Artık asrımızda yasalar kadınların nikahlarını devam ettirmek için en fazla 3 yıl tanıyor,,,,
Ancak; zedelenen kişilikleri, evlilikten doğan v eşlerinin mağdur ettiği tüm maddi/manevi beklentileri/ihtiyaçları, varsa sömürülen sair değerlerini YASALAR KORUMAKTADIR.
Bilginize;