Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Pigme sultası
Gerçeği görmezden gelebilirsiniz. Saptırabilirsiniz. Saklayabilirsiniz.
Ama değiştiremezsiniz!
İstediğiniz kadar biliyormuş gibi yapın, caka satın ama yüzme bilmiyorsanız sığ suda idare eder, derin suda boğulursunuz.
Demokrasi de böyle bir şeydir. İstediğiniz kadar demokrasi diye bağırın, bas bas demokrasi çağırın, eğer demokrat değilseniz ne siz getirebilirsiniz demokrasiyi ne de kendisi gelir tıpış tıpış.
Türkiye’nin temel sorunu da budur ve demokrat olmayanlar, demokrasi diye bağırmakta, getiremeyecekleri demokrasiyi imdada çağırmaktadırlar.
Oysa demokrasi, demokrat olmayan yere gelmez. Demokratsız demokrasi olmaz.
***
Türkiye’de “demokrasi” diye bir tarafını yırtanlar, niçin demokrat değildirler, nereden bellidir olmadıkları, soru böyle sorulmalıdır.
Cevabı da, “çünkü ölçü yok!”tur.
Bir insan boyunun uzunluğuna kısalığına, benzerleriyle kıyaslayarak karar verebilirsiniz. Fizyolojiden kültüre, politikadan ekonomiye, her düzeyde üste çıkmanın ya da alta düşmenin ölçüsü kıyastır.
Ve tıpkı bilgi birikimi gibi, demokrat olmanın ölçüsü de demokrasinin ölçüsü de evrenseldir. Uzunluk ölçmek için metre, ağırlık ölçmek için kilo kullanan Türkiye’de, para birimini pekâlâ evrensel ölçülere göre ayarlayabilen bir toplum, ne yazık ki fikirde ve zikirde, böylece demokratlıkta da “kendi kendisine gelin güvey” olmakta, dolayısıyla ürettiği her demokrasi hilkat garibesi doğmaktadır.
İşte size Türkiye’de demokrasinin niçin güdük kaldığının bir örneği:
Prof. Dr. Celal Şengör, bilimsel çapı evrensel ölçüde ödüllendirilmiş, dünyada sayısı çok az bilginler arasında sivrilmiş bir Türk. Açın özgeçmişini, ABD’den Rusya’ya, İngiltere’den Fransa’ya çıkarılmadığı uluslararası kürsü, kazanmadığı akademisyen payesi yok.
Prof. Yusuf Ziya Özcan kim? Bakın özgeçmişine, evrensel ölçüye vuracak olursak, uluslararası varlığı ABD’de yaptığı birer yıllık doktora ve yüksek lisanstan başka, Malezya İslam Üniversitesi’nde kürsüye çıktığı 2 yıllık öğretim üyeliğinden ibaret.
Uluslararası literatürde Yusuf Ziya Özcan’ın adı uzmanlık alanında anılmazken, Celal Şengör’ün adı uzmanlık dalında yüzlerce makale, kitap, bilimsel araştırmanın yanısıra, ders verdiği birbirinden prestijli dünya üniversitelerini, aldığı madalyaları, kazandığı unvanları alt alta sıralasanız, Özcan’ın sadece bilimsel değil, fizyolojik boyunu da geçer!
***
Ama Yusuf Ziya Özcan, bildiğiniz gibi türban referansıyla Başbakan Erdoğan’ın pek işine yarayan YÖK Başkanı.
Ve YÖK Başkanı Özcan, dünyanın sayılı, Türkiye’nin istisnai bilim insanı Celal Şengör’ü, Üniversitelerarası Kurul ÜAK tarafından aday gösterilmesine rağmen YÖK üyesi yapmıyor, adaylığını Cumhurbaşkanı’nın onayına sunmuyor.
Başka bir deyişle pigme, Gulliver’in elini kolunu bağlıyor.
Neden?
Çünkü Celal Şengör, müstesna bilimciliğinin dışında laik ve Atatürkçü bir aydın. Oysa YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’a, bir başka uluslararası çapta bilimci, evrensel ölçüde ödüllendirilmiş Anayasa Hukukçusu Prof. Erdoğan Teziç’ten esirgenen maaş, lüks araba ve lojman, tam da laik cumhuriyetçi bilim insanlarının önünü kessin, YÖK’ü türbanın çarşafın emrine versin, Türkiye üniversitelerini, yegâne yurt dışı referansı Malezya İslam Üniversitesi’ne benzetsin diye veriliyor.
Türkiye de zaten, bu yüzden demokrasi olamıyor. Çünkü cüceler pigmeleri, güdükler düdükleri ağırlıyor, yücelerle kıyaslanınca bodurlukları ortaya çıkacak diye evrensel ölçüye vurulmaktan kaçıyorlar ve aslında, hem kendilerini, hem toplumu, hem de Türkiye’yi büyümekten alıkoyuyorlar.
Siz bakmayın iktidar kedisi “Mır Mır”ın, Aysun Kayacı’yı “edepsiz civciv” diye tırmalamasını. Belki iyi ifade edemedi, daha yenilir yutulur bir ambalajda sunabilirdi, ama temelde haklı Aysun Kayacı...
Sadece gözü görünen kara paketli kadınların eline verilen çetele deliklerine vurulan oylar, mercimeğe kömüre, yakında zaten buzdolabı çamaşır makinesine kurulan seçim sandıklarından demokrasi nah çıkar!
Mine G. Kırıkkanat / Vatan