Renksiz ve Sivil (!) Anayasa - I
RENKSİZ VE SİVİL (!) ANAYASA
I. BÖLÜM
Anayasa, belli bir devletin siyasi yapısı, iktidarın kullanılışı ve yetkileri ile ilgili kuralların bütününü ifade eder. Devletin şekli, hükümet şekli, devlet organlarının yetkileri, birey hak ve özgürlükleri ile ilgili kurallar maddi anlamda anayasanın içeriğini oluştururlar.
Sivil anayasa deyimi ile bilerek ve isteyerek (kasten), mevcut anayasamızın sivil olmayanlar yani asker tarafından oluşturulduğu izlenimi yaratılmaktadır. Böylelikle, yeni anayasa yapma girişimi kamuoyundan ve “cunta, darbe karşıtı olduğunu iddia eden” bazı kesimlerden destek bulmaktadır. Oysa 1982 Anayasası, askeri darbe sonucu yapılmış olmakla birlikte sanıldığının aksine asker tarafından değil, başkanlık sistemine karşı olduğunu, dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğini beyan eden Prof.Dr.Orhan Aldıkaçtı tarafından yapılmıştır. Sivil olmayan (!) bu anayasa çeşitli tarihlerde, sivil meclisler tarafından da birçok değişikliğe uğramıştır. Bu durumda 1982 Anayasası’nın sivil olmadığını iddia etmek bir kandırmacadan, minare hırsızlığına kılıf uydurmaktan öte bir şey değildir. (Bu yorumumla aynı zihniyet tarafından cuntacı, darbeci ilan edildiğimi görür gibiyim.)
Renksiz anayasa deyimi ile de yine bilerek ve isteyerek (kasten), mevcut anayasamızın Atatürk’ün, Atatürkçülüğün izlerini taşıdığı, anayasanın ideolojisiz olması gerektiği vurgulanarak yeni anayasanın renksiz yani ideolojisiz (!) olacağı izlenimi yaratılmaktadır. Atatürkçüğün gericilik olarak değerlendirilmesi, Atatürk ilkelerinin dogmalaştırıldığı iddiaları tüm bu anayasa sürecinin başlangıç propagandasıdır. Öyle ya, gerici ve dogmatik bir anlayışın anayasamızda ne işi olabilir ki?! Oysa ne Atatürkçülük gericilik ne de Atatürk ilkeleri dogmadır. Bu anlayış, Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü bilmeyenlerin, anlamayanların daha doğrusu kabullenemeyenlerin sistematik oyununun bir parçasıdır.
Konunun bir diğer boyutu da yeni anayasanın renksiz (!) olup olmayacağıdır. Şimdilik kısaca hiç de renksiz olmadığını belirtmekle yetinelim. İleride bu konuya yeniden dönecek ve yeni anayasanın rengini hep birlikte ortaya koyacağız.
ANAYASALARIN YAPILMASI VE DEĞİŞTİRİLMESİ
Anayasaların yapılmasına kurma ya da kuruculuk işlevi deniliyor. Devleti hukuki ve siyasi bir kurum olarak kuran iktidara ya da güce kurucu iktidar denir. Kurucu iktidarın anayasa ile hukuki statülerini, yetkilerini saptadığı devlet organları kurulu ya da kurulmuş iktidarlardır.
Kurucu iktidar kaynağı ve yetkileri bakımından asli kurucu iktidar ve tali kurucu iktidar olarak ikiye ayrılır. Asli kurucu iktidar anayasa yapılmasını, tali kurucu iktidar ise anayasanın değiştirilmesini ifade eder.
1. Asli Kurucu İktidar:
Asli kurucu iktidar, daha önceden hiçbir hukuk kuralı ile bağlı olmaksızın ya da kayıtlı olmaksızın bir devleti kuran, ona hukuki ve siyasi statüsünü veren, yani anayasasını ilk kez ya da yeniden yapan iktidardır.
Asli kurucu iktidar, yeni bir hukuk düzeni oluştururken eski hukuk düzeninin ortadan kalktığı varsayımına dayanır.
Asli kurucu iktidar değişik durumlarda ortaya çıkabilir. Bunlardan en yaygın olan üçü, yeni bir devletin kurulması, bir savaş sonucu yok olan devletin yeniden ortaya çıkması, var olan anayasalı düzenin ihtilal ya da darbe ile ortadan kaldırılmasıdır.
Kısacası asli kurucu iktidar, yürürlükte bir anayasa olmadığı ya da yürürlükteki anayasal düzene son verildiği durumlarda söz konusu olur.
2. Tali Kurucu İktidar:
Tali kurucu iktidar, anayasanın değiştirilmesi söz konusu olduğunda ortaya çıkar. Asli kurucu iktidardan farklı olarak tali kurucu iktidar, mevcut anayasa kurallarını değiştirirken ya da yeni hükümler eklerken, yürürlükteki anayasanın koyduğu kurallar çerçevesinde hareket eder, çıkış noktası mevcut anayasa olur.
Yukarıdaki tanım ve açıklamaların ışığında, AKP hükümetinin asli kurucu iktidar olma eğilimini sanıyorum ki herkes rahatlıkla tespit edebilir. Peki AKP, mevcut anayasayı değiştirmek yerine neden yeni bir anayasa yapma girişimindedir?
Bu sorunun yanıtını verebilmek için yine yukarıdaki açıklamalara bakmak yeterli olacaktır. Yukarıda belirtildiği üzere asli kurucu iktidar çeşitli durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bunlardan en sık görülen üç tanesine değinmiştik, şimdi yorumlayalım…
AKP hükümeti, hazırlattığı (Ergun Özbudun başkanlığında) anayasa taslağında; açıkça belirtmese de zımnen (örtülü olarak, gizlice) devletimizin şeklini, siyasi yapısını; iktidarın kullanılışını ve yetkilerini, devlet organlarının statü ve yetkilerini, bireysel hak ve özgürlüklerin yapısını, kapsam ve sınırlarını tamamı ile değiştirmektedir. Bu durumda net olarak diyebiliriz ki, AKP hükümeti sivil anayasa olarak lanse ettiği anayasa ile KARŞI DEVRİM ANAYASASINI YAPMAKTADIR. Nedir bu karşı devrim? M.Kemal Atatürk’ün İstiklal Savaşı ile birlikte yaptığı devrime karşı geliştirilen devrimdir. Yani AKP hükümeti, Atatürk devrimini, Atatürk ilke ve inkılaplarını, Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin kazanımlarını yok etmek ve zaferini (!) ortaya koyabilmek için var gücüyle çalışmakta, karşı devrimin tamamlanacağı son aşama olarak da anayasasını hazırlamaktadır. Bu anayasa yürürlüğe girecek olursa, karşı devrimin icraatleri arka arkaya gelecektir, hem de bu kez öyle gizli saklı değil, açıktan açığa, anayasadan aldıkları güç ve yetkiye dayanılarak…
AKP HÜKÜMETİNİN ASLİ KURUCU İKTİDAR OLARAK ANAYASA YAPMA YETKİSİ VAR MIDIR?
Yeni bir anayasaya ihtiyacımızın olmadığı; çoğunluk gibi tarafımca da eleştirilen 1982 Anayasasının bazı hükümlerinde, yine mevcut anayasamızın koyduğu kurallara ve Cumhuriyetimizin temel ilkelerine bağlı kalarak, tali kurucu iktidarla değişikliğe, iyileştirmeye gitmek sureti ile birtakım sorunların çözülebileceği düşüncesinde olmakla birlikte, AKP hükümetinin yeni bir anayasa yapma yetkisi olup olmadığına, varsa bu yetkisini nasıl kullanması gerektiğine de değinmek yerinde olacaktır.
Öncelikle ön bilgi olarak asli kurucu iktidar biçimlerine ve anayasa yapma usullerine değinelim.
Anayasa Hukukunda, asli kuruculuk unsuru monokratik ve demokratik olmak üzere ikiye ayrılır.
Monokratik kuruculuk, kaynağını tek kişinin iradesinden alır ve anayasalar ferman ya da misak (pakt, antlaşma) biçiminde yapılır. Ferman biçimindeki anayasalar, hükümdarın tek taraflı iradesinin ürünüdür. (Kanun-i Esasi gibi) Misak biçimindeki anayasalar ise, yine hükümdar iradesinin ürünü olmakla birlikte bu kez karşısında ona kendini kabul ettirebilen temsili bir organ ya da meclis vardır, yani irade artık tek taraflı değildir.
Demokratik kuruculuk, kaynağını tek kişinin iradesinden değil milletin veya halkın iradesinden alır. Yani anayasa, millet veya halkın iradesini ifade eden bir usulle yapılmaktadır.
Demokratik kurucu iktidar biçiminde, halkın anayasa metninin hazırlanmasına ve kabul edilmesine katılmasında çeşitli sistemler uygulanabilmektedir.
Anayasanın tam anlamı ile demokratik bir usul ile kabul edilmiş sayılabilmesi için, mantıken halk oyuna sunulacak metnin de gene halk tarafından seçilmiş bir meclis tarafından hazırlanması gerekmektedir. Aksi halde, halk tarafından seçilmemiş bir heyet (!) tarafından hazırlanacak metnin, yalnızca halk oyuna sunulması, ister istemez oylamanın plebisit (Genelde seçimle gelmeyen kişi veya kurulların başvurduğu; yoruma, tartışmaya, değiştirmeye imkan tanımayan, tamamen “kabul” ya da tamamen “ret”ten başka alternatif sunmayan halk oylaması.) niteliğinde olmasına yol açabileceği gibi, bunalımlı dönemden çıkış da, kendi içinde yeni sorunlar yaratabilecek bir geçiş dönemini (!) gerektirebilir.
Anayasanın demokratik olarak hazırlandığını söyleyebilmek için, son aşamada halk oylamasına sunulmasından çok daha önemli ve belirleyici olan unsur, içeriğinin de demokratik bir usul ile oluşturulmasıdır. (Parantez içindeki tanım ve vurgular bana ait. Diğer tanım ve açıklamalar Sayın Erdoğan Teziç’in Anayasa Hukuku kitabından.)
Sonuç olarak, AKP hükümetinin mevcut anayasamıza göre, yeni bir anayasa yapmasının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır, öncelikle bu gerçeği kabul etmek gerekir. Bu noktada üzerinde durmamız gereken, AKP hükümetinin neden, hangi kaygı ve amaçlarla yeni bir anayasa yapma gereği duyduğu; bununla bağlantılı olarak da, bir taraftan demokrasi nutukları atıp diğer taraftan neden demokratik olmayan bir sistemle anayasa yapma yolunda olduğudur.
Yorumu okuyucuya bırakarak yazımın bu bölümüne son veriyorum.
Yararlanılan kaynaklar:
1. Anayasa Hukuku – Beta Yayınları/ Prof.Dr. Erdoğan Teziç
(Tanım ve bilimsel açıklamaların çoğu bu kitaptan alınmıştır.)
2. Anadolu’dan Türk Mührü, Anayasadan Atatürk İlkeleri Siliniyor
Av.Nevzat Erdemir - İzmir Barosu Başkanı
3. Türk Anayasa Hukuku – Yetkin Yayınları / Prof.Dr.Ergun Özbudun (!)
(Sayın Özbudun’un kendi kitabında savunduğunun aksine bir sistemle anayasa hazırlığına girişen bir heyetin başında yer alması da ilginç ve tartışılması gereken bir durumdur.)
29.12.2007
I. BÖLÜM
Anayasa, belli bir devletin siyasi yapısı, iktidarın kullanılışı ve yetkileri ile ilgili kuralların bütününü ifade eder. Devletin şekli, hükümet şekli, devlet organlarının yetkileri, birey hak ve özgürlükleri ile ilgili kurallar maddi anlamda anayasanın içeriğini oluştururlar.
Sivil anayasa deyimi ile bilerek ve isteyerek (kasten), mevcut anayasamızın sivil olmayanlar yani asker tarafından oluşturulduğu izlenimi yaratılmaktadır. Böylelikle, yeni anayasa yapma girişimi kamuoyundan ve “cunta, darbe karşıtı olduğunu iddia eden” bazı kesimlerden destek bulmaktadır. Oysa 1982 Anayasası, askeri darbe sonucu yapılmış olmakla birlikte sanıldığının aksine asker tarafından değil, başkanlık sistemine karşı olduğunu, dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğini beyan eden Prof.Dr.Orhan Aldıkaçtı tarafından yapılmıştır. Sivil olmayan (!) bu anayasa çeşitli tarihlerde, sivil meclisler tarafından da birçok değişikliğe uğramıştır. Bu durumda 1982 Anayasası’nın sivil olmadığını iddia etmek bir kandırmacadan, minare hırsızlığına kılıf uydurmaktan öte bir şey değildir. (Bu yorumumla aynı zihniyet tarafından cuntacı, darbeci ilan edildiğimi görür gibiyim.)
Renksiz anayasa deyimi ile de yine bilerek ve isteyerek (kasten), mevcut anayasamızın Atatürk’ün, Atatürkçülüğün izlerini taşıdığı, anayasanın ideolojisiz olması gerektiği vurgulanarak yeni anayasanın renksiz yani ideolojisiz (!) olacağı izlenimi yaratılmaktadır. Atatürkçüğün gericilik olarak değerlendirilmesi, Atatürk ilkelerinin dogmalaştırıldığı iddiaları tüm bu anayasa sürecinin başlangıç propagandasıdır. Öyle ya, gerici ve dogmatik bir anlayışın anayasamızda ne işi olabilir ki?! Oysa ne Atatürkçülük gericilik ne de Atatürk ilkeleri dogmadır. Bu anlayış, Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü bilmeyenlerin, anlamayanların daha doğrusu kabullenemeyenlerin sistematik oyununun bir parçasıdır.
Konunun bir diğer boyutu da yeni anayasanın renksiz (!) olup olmayacağıdır. Şimdilik kısaca hiç de renksiz olmadığını belirtmekle yetinelim. İleride bu konuya yeniden dönecek ve yeni anayasanın rengini hep birlikte ortaya koyacağız.
ANAYASALARIN YAPILMASI VE DEĞİŞTİRİLMESİ
Anayasaların yapılmasına kurma ya da kuruculuk işlevi deniliyor. Devleti hukuki ve siyasi bir kurum olarak kuran iktidara ya da güce kurucu iktidar denir. Kurucu iktidarın anayasa ile hukuki statülerini, yetkilerini saptadığı devlet organları kurulu ya da kurulmuş iktidarlardır.
Kurucu iktidar kaynağı ve yetkileri bakımından asli kurucu iktidar ve tali kurucu iktidar olarak ikiye ayrılır. Asli kurucu iktidar anayasa yapılmasını, tali kurucu iktidar ise anayasanın değiştirilmesini ifade eder.
1. Asli Kurucu İktidar:
Asli kurucu iktidar, daha önceden hiçbir hukuk kuralı ile bağlı olmaksızın ya da kayıtlı olmaksızın bir devleti kuran, ona hukuki ve siyasi statüsünü veren, yani anayasasını ilk kez ya da yeniden yapan iktidardır.
Asli kurucu iktidar, yeni bir hukuk düzeni oluştururken eski hukuk düzeninin ortadan kalktığı varsayımına dayanır.
Asli kurucu iktidar değişik durumlarda ortaya çıkabilir. Bunlardan en yaygın olan üçü, yeni bir devletin kurulması, bir savaş sonucu yok olan devletin yeniden ortaya çıkması, var olan anayasalı düzenin ihtilal ya da darbe ile ortadan kaldırılmasıdır.
Kısacası asli kurucu iktidar, yürürlükte bir anayasa olmadığı ya da yürürlükteki anayasal düzene son verildiği durumlarda söz konusu olur.
2. Tali Kurucu İktidar:
Tali kurucu iktidar, anayasanın değiştirilmesi söz konusu olduğunda ortaya çıkar. Asli kurucu iktidardan farklı olarak tali kurucu iktidar, mevcut anayasa kurallarını değiştirirken ya da yeni hükümler eklerken, yürürlükteki anayasanın koyduğu kurallar çerçevesinde hareket eder, çıkış noktası mevcut anayasa olur.
Yukarıdaki tanım ve açıklamaların ışığında, AKP hükümetinin asli kurucu iktidar olma eğilimini sanıyorum ki herkes rahatlıkla tespit edebilir. Peki AKP, mevcut anayasayı değiştirmek yerine neden yeni bir anayasa yapma girişimindedir?
Bu sorunun yanıtını verebilmek için yine yukarıdaki açıklamalara bakmak yeterli olacaktır. Yukarıda belirtildiği üzere asli kurucu iktidar çeşitli durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bunlardan en sık görülen üç tanesine değinmiştik, şimdi yorumlayalım…
- Yeni bir devletin kurulması: Türkiye Cumhuriyeti yeni bir devlet olmadığına göre, AKP hükümetinin yeni bir anayasa yapmasını gerektirecek hiçbir neden bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu seçeneği eledik.
- Bir savaş sonucu yok olan devletin yeniden ortaya çıkması: Türkiye Cumhuriyeti bir savaşa girmediği ve savaş sonucunda yok olmadığına göre, yine AKP hükümetinin yeni bir anayasa yapmasını gerektirecek hiçbir neden bulunmamaktadır. Bu seçeneği de eledik.
- Var olan anayasalı düzenin ihtilal ya da darbe ile ortadan kaldırılması: Türkiye Cumhuriyeti’nin halen yürürlükte olan bir anayasası bulunmaktadır (1982 Anayasası). O halde AKP hükümetinin mevcut anayasayı yok sayarak yeni bir anayasa yapma girişimi ihtilal (devrim) sinyalleri midir?
AKP hükümeti, hazırlattığı (Ergun Özbudun başkanlığında) anayasa taslağında; açıkça belirtmese de zımnen (örtülü olarak, gizlice) devletimizin şeklini, siyasi yapısını; iktidarın kullanılışını ve yetkilerini, devlet organlarının statü ve yetkilerini, bireysel hak ve özgürlüklerin yapısını, kapsam ve sınırlarını tamamı ile değiştirmektedir. Bu durumda net olarak diyebiliriz ki, AKP hükümeti sivil anayasa olarak lanse ettiği anayasa ile KARŞI DEVRİM ANAYASASINI YAPMAKTADIR. Nedir bu karşı devrim? M.Kemal Atatürk’ün İstiklal Savaşı ile birlikte yaptığı devrime karşı geliştirilen devrimdir. Yani AKP hükümeti, Atatürk devrimini, Atatürk ilke ve inkılaplarını, Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin kazanımlarını yok etmek ve zaferini (!) ortaya koyabilmek için var gücüyle çalışmakta, karşı devrimin tamamlanacağı son aşama olarak da anayasasını hazırlamaktadır. Bu anayasa yürürlüğe girecek olursa, karşı devrimin icraatleri arka arkaya gelecektir, hem de bu kez öyle gizli saklı değil, açıktan açığa, anayasadan aldıkları güç ve yetkiye dayanılarak…
AKP HÜKÜMETİNİN ASLİ KURUCU İKTİDAR OLARAK ANAYASA YAPMA YETKİSİ VAR MIDIR?
Yeni bir anayasaya ihtiyacımızın olmadığı; çoğunluk gibi tarafımca da eleştirilen 1982 Anayasasının bazı hükümlerinde, yine mevcut anayasamızın koyduğu kurallara ve Cumhuriyetimizin temel ilkelerine bağlı kalarak, tali kurucu iktidarla değişikliğe, iyileştirmeye gitmek sureti ile birtakım sorunların çözülebileceği düşüncesinde olmakla birlikte, AKP hükümetinin yeni bir anayasa yapma yetkisi olup olmadığına, varsa bu yetkisini nasıl kullanması gerektiğine de değinmek yerinde olacaktır.
Öncelikle ön bilgi olarak asli kurucu iktidar biçimlerine ve anayasa yapma usullerine değinelim.
Anayasa Hukukunda, asli kuruculuk unsuru monokratik ve demokratik olmak üzere ikiye ayrılır.
Monokratik kuruculuk, kaynağını tek kişinin iradesinden alır ve anayasalar ferman ya da misak (pakt, antlaşma) biçiminde yapılır. Ferman biçimindeki anayasalar, hükümdarın tek taraflı iradesinin ürünüdür. (Kanun-i Esasi gibi) Misak biçimindeki anayasalar ise, yine hükümdar iradesinin ürünü olmakla birlikte bu kez karşısında ona kendini kabul ettirebilen temsili bir organ ya da meclis vardır, yani irade artık tek taraflı değildir.
Demokratik kuruculuk, kaynağını tek kişinin iradesinden değil milletin veya halkın iradesinden alır. Yani anayasa, millet veya halkın iradesini ifade eden bir usulle yapılmaktadır.
Demokratik kurucu iktidar biçiminde, halkın anayasa metninin hazırlanmasına ve kabul edilmesine katılmasında çeşitli sistemler uygulanabilmektedir.
- Yeni anayasa metnini hazırlama ve kabul etme yetkilerine haiz , sırf bu amaçla halk tarafından seçilen “Kurucu Meclis” sistemi.
- İktidarı belli bir dönem ellerinde bulunduranların hazırladığı anayasa taslağının, hiçbir tartışma ortamı yaratmadan halkın oylamasına sunulduğu “Plebisit” sistem. Bu sistemle hazırlanan anayasalar temelde otoriter bir rejim (Hukuk sözlüğünde otoriter rejim:Muhalefete izin verilmeyen, siyasal hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı ve hatta yasak edildiği, seçimlerin siyasal iktidarı destekleyici bir gösteri olduğu rejim.!) oluştururken, görünürde halk oylamasına sunularak şeklen “demokratik” nitelik kazanıyor.
- Halkın kurucu meclisi seçmesi ile bu meclisin hazırladığı anayasanın sonradan halk oylamasına sunulduğu sistem.
Anayasanın tam anlamı ile demokratik bir usul ile kabul edilmiş sayılabilmesi için, mantıken halk oyuna sunulacak metnin de gene halk tarafından seçilmiş bir meclis tarafından hazırlanması gerekmektedir. Aksi halde, halk tarafından seçilmemiş bir heyet (!) tarafından hazırlanacak metnin, yalnızca halk oyuna sunulması, ister istemez oylamanın plebisit (Genelde seçimle gelmeyen kişi veya kurulların başvurduğu; yoruma, tartışmaya, değiştirmeye imkan tanımayan, tamamen “kabul” ya da tamamen “ret”ten başka alternatif sunmayan halk oylaması.) niteliğinde olmasına yol açabileceği gibi, bunalımlı dönemden çıkış da, kendi içinde yeni sorunlar yaratabilecek bir geçiş dönemini (!) gerektirebilir.
Anayasanın demokratik olarak hazırlandığını söyleyebilmek için, son aşamada halk oylamasına sunulmasından çok daha önemli ve belirleyici olan unsur, içeriğinin de demokratik bir usul ile oluşturulmasıdır. (Parantez içindeki tanım ve vurgular bana ait. Diğer tanım ve açıklamalar Sayın Erdoğan Teziç’in Anayasa Hukuku kitabından.)
Sonuç olarak, AKP hükümetinin mevcut anayasamıza göre, yeni bir anayasa yapmasının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır, öncelikle bu gerçeği kabul etmek gerekir. Bu noktada üzerinde durmamız gereken, AKP hükümetinin neden, hangi kaygı ve amaçlarla yeni bir anayasa yapma gereği duyduğu; bununla bağlantılı olarak da, bir taraftan demokrasi nutukları atıp diğer taraftan neden demokratik olmayan bir sistemle anayasa yapma yolunda olduğudur.
Yorumu okuyucuya bırakarak yazımın bu bölümüne son veriyorum.
Yararlanılan kaynaklar:
1. Anayasa Hukuku – Beta Yayınları/ Prof.Dr. Erdoğan Teziç
(Tanım ve bilimsel açıklamaların çoğu bu kitaptan alınmıştır.)
2. Anadolu’dan Türk Mührü, Anayasadan Atatürk İlkeleri Siliniyor
Av.Nevzat Erdemir - İzmir Barosu Başkanı
3. Türk Anayasa Hukuku – Yetkin Yayınları / Prof.Dr.Ergun Özbudun (!)
(Sayın Özbudun’un kendi kitabında savunduğunun aksine bir sistemle anayasa hazırlığına girişen bir heyetin başında yer alması da ilginç ve tartışılması gereken bir durumdur.)
29.12.2007