Siyah çerçeveli yazılar - Gazete yazarlığı
Ertuğrul ÖZKÖK
Siyah çerçeveli yazılar
HER gün çok sayıda gazete okuyorum. Bu gazetelerdeki bazı köşeler, bana ölüm ilanları gibi geliyor.
Türkiye#8217;de bir köşe yazarı tipi var.
Köşelerinin etrafına sanki görünmez birer kara çerçeve çizilmiş gibi.
Dedim ya, bana ölüm ilanlarını hatırlatıyorlar.
Bu kara çerçeveli köşelerde iyimser tek bir cümleye bile rastlayamazsınız.
Kendilerinden ve çevrelerindeki üç beş kişilik cemaatlerinden başka herkes hırsızdır, soyguncudur, mürtecidir, yalakadır, satılmıştır.
Dünyada temiz kalmış tek bölge, sandalyelerini attıkları o bir metrekarelik kurtarılmış bölgedir.
Masalarının üzerinde duran abajurlardan ışık değil karanlık hüzmeler aşağı iner.
Kuytularından hiç çıkmazlar.
Farklı bir retinaları vardır.
Gözleri sadece kötü olana fokus yapabilir.
* * *
Bayramın birinci günü İzmir#8217;deydim.
İkinci günü Denizli#8217;ye geçtim.
Yol boyunca Turgut Özal#8217;ı bir kere daha rahmetle andım.
Türkiye#8217;nin çehresini değiştiren şu son 20 yıl bir daha gözümün önünden geçti.
İzmir#8217;den Kuşadası#8217;na gidebilmek için çektiğimiz sıkıntıları düşündüm. 3 kilometrelik Selatin Tüneli#8217;nden geçerken otomatik olarak devreye giren radyonun tünel kuralları hakkında verdiği bilgileri dinledim.
Bazı yanlarımızın Avrupa#8217;nın birçok ülkesinden ileriye gittiğini hissettim.
* * *
Atatürk#8217;ü bir kere daha hatırladım...
İnönü#8217;yü, Menderes#8217;i, Demirel#8217;i, Ecevit#8217;i bir kere daha düşündüm.
Samimi olarak şu kanaate vardım:
Siyasetçi açısından öyle çok şanssız bir ülke sayılmayız.
Türkiye, öteki Müslüman ülkelerden kopmuş ileriye doğru gidiyor.
Yol boyunca geçtiğim şehirlerde belediyelerin artık Avrupa Birliği#8217;ne geçiş sürecine girdiklerini gördüm.
Aydın, Sultanhisar, Nazilli geçişlerinde yol kenarı ve ortası gayet güzel düzenlenmiş.
Denizli#8217;ye son gittiğimde şehrin ortasından geçen caddeyi çok bakımsız bulmuştum.
Ama şimdi güzel bir meydan düzenlemesi ve onun kadar güzel ara geçişler yapılmaya başlandığını gördüm.
Belediyelerimiz artık Özal#8217;la başlayan zihniyeti tam olarak benimsemiş durumdalar.
Gördüğüm bütün bu şeyler beni çok heyecanlandırıyor.
Heyecanlandığım ve sevdiğim her şeyi yazmakta, anlatmakta, övmekte hiçbir yanlışlık görmüyorum.
Tam aksine, bu bana büyük bir keyif veriyor.
Zaman zaman kara çerçeveli köşelerden, benim gibi düşünen insanlara salvo atışları geliyor.
Yazdıklarımız onların kara çerçeveli sütunlarına sığmadığı, oralardan hayatın bütün bölgelerine taştığı için ne olduğunu anlamakta güçlük çekiyorlar.
Hiç itirazım yok...
* * *
Yazsınlar. Herkesin gündemi kendine.
Kiminin gündemi, sadece ve sadece siyaset.
Kiminin gündemi, bundan daha çeşitli, daha renkli ve daha geniş bir bölgeye yayılmış durumda.
Herkes istediği gündemle ilgilenebilir.
Artık hepimiz biliyoruz ki, Türkiye sadece siyaset konuşmuyor.
İnsanlar için bindiği araba, alışveriş ettiği yerler, son çıkan CD#8217;ler, filmler, yemek yenilen yerler ve herkesin kendi başına özel olarak yaşadığı ama şöyle bir bakıldığında aslında çok ortak nokta barındıran hayatlar...
İnsanlar artık bütün bunları konuşuyor.
Siyaset giderek küçülürken hayatın renkli ve güzel alanları iskána açılıyor.
* * *
İşte bu yüzden genç ve yeni gazetecilere seslenmek istiyorum:
Kara çerçeveli köşelerin etkisi altında kalmayın.
Gördüğünüz, beğendiğiniz, takdir ettiğiniz şeyleri yazmaktan çekinmeyin.
Çünkü, bu ülkede güzel şeyler yapılıyorsa, insanlar başka insanlara güzel hizmetler sunuyorlarsa, hayatı güzelleştiren ve kolaylaştıran işler yapıyorlarsa bunların kamusal alanda takdir edilmesinden daha doğal bir şey olamaz.
Hayatın 21. yüzyıldaki gerçeği artık böyle.
Siyah abajurlardan sızan karanlık ışıkların aydınlatmadığı alanları artık şehir ışıkları gündüze çeviriyor.
Ama bir kere daha ifade edeyim:
Bu yeni hayatta herkese yer var.
Siyah çerçeveli yazılara da, aydınlık çerçeveli yazılara da.
Sonunda ölüm ile hayat birbirinin tamamlayıcısı değil midir...
----------------------------
Bu adama takmış durumdayım. Ama bu adam kadar yerini, sınıfını, işini, işlevini, yüklendiği görevi daha iyi yapan bir başkasını tanımıyorum. Yeri; genel yayın yönetmenliği olduğu halde dahil olduğu holdingde de etkili ve yetkilidir. Sınıfı; sermayedir. İşi; gazete yazarlığıdır. İşlevi ve yüklendiği görevi; etkili mesajlarla dolu yazılarıyla kamu oyu yapıcılığı, türk toplumunda mevcut insana ve geleneksel toplum anlayış ve düzenine ait değer yargılarını çağdaşlaşma-batılılaşma kisvesi altında bozuculuktur.
Belki uç bir düşünce gibi gelebilir ancak bu yazıdan benim anladığım, artık Yazılı Basınımızda yer almış fıkra ve makale yazarlarımızın bir kısmının (ilhan Selçuk, Mustafa Balbay, Hulki Cevizoğlu,Aslan Bulut,Altemur Kılıç vb.) artık sularının iyice ısındığı, dünyada ve ülkede yaşanan çarpıklıkları görmezden gelemeyen,bunlar üzerin yazı yazmayı yeğleyen, böylece olumsuzlukları göstererek insanları aydınlatmaya böylece hatalrın ortadan kaldırılmasına aracı olmaya çalışan yazarların yazılarının ise siyah çerçeveye alındığıdır.
Öte yandan yeni gazete yazarı tipinin ise, örneğin iktidarın hiç bir hatasını görmeyen ama yalnızca yaptığı iyi şeyleri yazması gereken, arada sırada da Amerikada sanat, bilim, spor gibi alanlarda başarılı olan insanlarımızın başarı öykülerinin anlatılacağı, modern teknolojinin insan ve toplum yaşamına ne gibi kolaylıklar getirdiği (ama asla olumsuz yansımaları değil- ki bana göre en önemlisi YABANCILAŞMA'dır) gibi konularla uğraşan şık, bakımlı, metroseksüel tipler olmalıdır. BU, kısmen başarılmıştır ki Ertuğrul böyle bir yazıyı kaleme almıştır.
"Ama bir kere daha ifade edeyim:
Bu yeni hayatta herkese yer var. ( ama yeni tip gazetecilere daha fazla yer ayırdık)
Siyah çerçeveli yazılara da, aydınlık çerçeveli yazılara da. ( Siz sakın kötülük çiçekleriyle uğraşmayın)
Sonunda ölüm ile hayat birbirinin tamamlayıcısı değil midir... ( aslında biz siyah çerçevelilerin ömürlerini biçmiş bulunuyoruz) "
BU DA SİZE SİYAH ÇERÇEVELİ BİR YAZI ÖRNEĞİ
SİZİN ÇERÇEVENİZ NE RENK? SİYAH MI YOKSA BEYAZ MI?
Hasan Demir (Yeniçağ Gazetesi)
Haydut devlet ABD
Irak işgal güçlerinin ABD#8217;li komutanı General Richard Natonski, #8220;Şeytan Felluce#8217;de gizleniyor, onu oradan defedip kenti kurtaracağız#8221; diyor ve ekliyor, #8220;Öldürülen terörist sayısı 1200#8217;ü buldu!#8221; Siz işgalci generalin bu rakamını ikiye, hatta üçe rahatlıkla katlayabilirsiniz.
Ama ölenlerin hiç birini #8220;terörist#8221; saymamak kaydıyla tabi.
Evet ey insanoğlu...
Irak#8217;a, #8220;El Kaide ile işbirliği yapıyor#8221; yahut, #8220;Elinde kimyasal silahlar var, hatta nükleer silah bile yapmak üzereler#8221; iftiraları ile giren, ardından da bütün dünyayı, #8220;Irak#8217;a demokrasi getireceğiz, Irak halkını Saddam zulmünden kurtaracağız#8221; yalanlarıyla kandıran ABD bugün Felluce#8217;de bizzat kendisi #8220;Kimyasal silah#8221; kullanıyor.
Sokaklar, evlerin odaları çoluk-çocuk, kadın ve ihtiyar Müslüman cesetleri ile dolu.
Sokaklarda kolu bacağı kopmuş yaralılar kan kaybından ölüyor.
Bunlar zulümde Sadam#8217;ı çok çabuk solladılar.
Saddam onlarca yıllık iktidarı döneminde 300 bin Iraklı öldürmüştü.
Bugün Irak#8217;a gireli daha üç gün olan işgal güçlerinin katlettiği Iraklı sayısı 105 bini çoktan aştı.
İşgal güçleri komutanı Generaller ölen her Iraklıya #8220;şeytan#8221; diyor, #8220;terörist#8221; diyor.
Tam bir haydutluk örneği.
Amerika petrol ve doğalgaz için girdiği, İsrail#8217;in Arz-ı Mevud#8217;una yol açmak için işgal ettiği Irak#8217;ın Basra#8217;sında, Felluce#8217;sinde, Telafer#8217;inde kelimenin tam anlamıyla bir katliam, bir insanlık suçu işlerken, onun dünyanın değişik noktalarındaki suç ortakları hâlâ #8220;terörizmden#8221; bahsediyor.
Meselâ Türkiye#8217;deki tirajı yüksek gazetelere ilânlar verip, Paris#8217;te El Kaide#8217;yle bağlantıları olan bir teröristin yakalandığını, bunun da üzerinde kimyasal silahlarla bir Avrupa şehrine saldıracağına dair plânlar bulunduğunu söyleyebiliyor ve dünyayı terörizmle mücadeleye çağırabiliyor.
Yani ABD terörünü perdeliyor, Irak#8217;taki katliama gerekçeler üretiyorlar.
Çünkü bu zihniyet için sadece Avrupalı olan, Amerikalı olan #8220;insan#8221;.
Diğerleri hayvan bile değil.
Nitekim Amerikalı askerler Iraklı esirlerin boynuna tasma bağlayıp Müslüman#8217;a köpek muamelesi yapıyor.
Avrupa#8217;daki yazar çizer takımı, AB kapısındaki Türk#8217;ü, köpeğe benzeten karikatürlerle aşağılıyor.
Bunlar, #8220;En iyi Kızılderili ölü bir Kızılderili#8221; diyerek bir kavmi yok etmediler mi! İsrail askerlerinin çevresine tel örgüler ördükleri Filistinliler için kameralar önünde, #8220;Bunlar hayvan, hayvan!#8221; dediğini kulaklarımızla duyduk.
Oysa insan olan insan hayvana bile insanca muamele yapar.
Mesela kolunu taşla kırmaz.
Topluca hayvan katletmez.
Batılıların kendinden olmayana muamelesi Felluce ve bütün Irak#8217;ta, Filistin ve şimdi unuttuğumuz Cezayir#8217;de olduğu gibi #8220;haşere#8221; muamelesi...
Siz bakmayın öyle ciddi ciddi, #8220;Sivillere mümkün olan en az zararı vermek için gayret sarf ediyoruz#8221; demelerine, bu sözleri zerre kadar doğruluk payı yok.
Yeryüzünün en canilerinden biri olan Saddam#8217;ın 35 yıllık iktidarı döneminde katlettiği insan sayısına Amerikalı işgalciler iki yılda neredeyse erişti, erişecekler...
Bunun adı #8220;Terörle mücadele#8221; oluyor, bunun adı, #8220;Irak#8217;a demokrasi getirme#8221; oluyor...
Dedik ya, cinayet işlemek, katliam yapmak ve sonra da soykırımlara insanî kılıflar üretmek bunların genlerinde var...
Bunlar, teslim olmuş Japonya#8217;ya Uranyum-235#8217;ten yapılmış 12 kilotonluk atom bombasına ne demişlerdi biliyor musunuz? #8220;Küçük çocuk#8221; demişlerdi.
Ne kadar mâsum bir ifade, görüyorsunuz.
6 Ağustos 1945#8217;te pilot albay Paul Tibbes B-29#8217;undan bu #8220;Küçük çocuğu#8221; Hiroşima#8217;ya bıraktığında kaç kişi ölmüştü, hatırlıyor musunuz? Tam 200 bin kişi ölmüştü...
Ve bunların tamamı sivildi, tamamı...
Bu cinayetten sonra ABD Başkanı Truman kendi halkı ve dünyaya, radyolardan nasıl seslendi, onu da hatırlayalım.
#8220;Dünya kamuoyuna, ilk atom bombasının, askeri bir üs olan Hiroşima#8217;ya atıldığını bildiriyorum.
Bu girişim, elden geldiğince sivil halkı korumak için yapılmıştır!#8221; Özetle, insanlık bugün #8220;Haydut devlet ABD#8221; tarafından rehin alınmış durumda.
Ve bu #8220;Haydut#8221; bugün Irak#8217;ı ve onun desteğindeki diğer çete İsrail de Filistin#8217;i mezbahaya çevirmiş durumda.
Bu şakilerin döktüğü kan içine gizlendikleri tank paletlerinin boyuna ulaşmışken insanlığın başka şeylerle meşgul olması, zihinlerin de iğfal edildiğinin ispatından başka
Siyah çerçeveli yazılar
HER gün çok sayıda gazete okuyorum. Bu gazetelerdeki bazı köşeler, bana ölüm ilanları gibi geliyor.
Türkiye#8217;de bir köşe yazarı tipi var.
Köşelerinin etrafına sanki görünmez birer kara çerçeve çizilmiş gibi.
Dedim ya, bana ölüm ilanlarını hatırlatıyorlar.
Bu kara çerçeveli köşelerde iyimser tek bir cümleye bile rastlayamazsınız.
Kendilerinden ve çevrelerindeki üç beş kişilik cemaatlerinden başka herkes hırsızdır, soyguncudur, mürtecidir, yalakadır, satılmıştır.
Dünyada temiz kalmış tek bölge, sandalyelerini attıkları o bir metrekarelik kurtarılmış bölgedir.
Masalarının üzerinde duran abajurlardan ışık değil karanlık hüzmeler aşağı iner.
Kuytularından hiç çıkmazlar.
Farklı bir retinaları vardır.
Gözleri sadece kötü olana fokus yapabilir.
* * *
Bayramın birinci günü İzmir#8217;deydim.
İkinci günü Denizli#8217;ye geçtim.
Yol boyunca Turgut Özal#8217;ı bir kere daha rahmetle andım.
Türkiye#8217;nin çehresini değiştiren şu son 20 yıl bir daha gözümün önünden geçti.
İzmir#8217;den Kuşadası#8217;na gidebilmek için çektiğimiz sıkıntıları düşündüm. 3 kilometrelik Selatin Tüneli#8217;nden geçerken otomatik olarak devreye giren radyonun tünel kuralları hakkında verdiği bilgileri dinledim.
Bazı yanlarımızın Avrupa#8217;nın birçok ülkesinden ileriye gittiğini hissettim.
* * *
Atatürk#8217;ü bir kere daha hatırladım...
İnönü#8217;yü, Menderes#8217;i, Demirel#8217;i, Ecevit#8217;i bir kere daha düşündüm.
Samimi olarak şu kanaate vardım:
Siyasetçi açısından öyle çok şanssız bir ülke sayılmayız.
Türkiye, öteki Müslüman ülkelerden kopmuş ileriye doğru gidiyor.
Yol boyunca geçtiğim şehirlerde belediyelerin artık Avrupa Birliği#8217;ne geçiş sürecine girdiklerini gördüm.
Aydın, Sultanhisar, Nazilli geçişlerinde yol kenarı ve ortası gayet güzel düzenlenmiş.
Denizli#8217;ye son gittiğimde şehrin ortasından geçen caddeyi çok bakımsız bulmuştum.
Ama şimdi güzel bir meydan düzenlemesi ve onun kadar güzel ara geçişler yapılmaya başlandığını gördüm.
Belediyelerimiz artık Özal#8217;la başlayan zihniyeti tam olarak benimsemiş durumdalar.
Gördüğüm bütün bu şeyler beni çok heyecanlandırıyor.
Heyecanlandığım ve sevdiğim her şeyi yazmakta, anlatmakta, övmekte hiçbir yanlışlık görmüyorum.
Tam aksine, bu bana büyük bir keyif veriyor.
Zaman zaman kara çerçeveli köşelerden, benim gibi düşünen insanlara salvo atışları geliyor.
Yazdıklarımız onların kara çerçeveli sütunlarına sığmadığı, oralardan hayatın bütün bölgelerine taştığı için ne olduğunu anlamakta güçlük çekiyorlar.
Hiç itirazım yok...
* * *
Yazsınlar. Herkesin gündemi kendine.
Kiminin gündemi, sadece ve sadece siyaset.
Kiminin gündemi, bundan daha çeşitli, daha renkli ve daha geniş bir bölgeye yayılmış durumda.
Herkes istediği gündemle ilgilenebilir.
Artık hepimiz biliyoruz ki, Türkiye sadece siyaset konuşmuyor.
İnsanlar için bindiği araba, alışveriş ettiği yerler, son çıkan CD#8217;ler, filmler, yemek yenilen yerler ve herkesin kendi başına özel olarak yaşadığı ama şöyle bir bakıldığında aslında çok ortak nokta barındıran hayatlar...
İnsanlar artık bütün bunları konuşuyor.
Siyaset giderek küçülürken hayatın renkli ve güzel alanları iskána açılıyor.
* * *
İşte bu yüzden genç ve yeni gazetecilere seslenmek istiyorum:
Kara çerçeveli köşelerin etkisi altında kalmayın.
Gördüğünüz, beğendiğiniz, takdir ettiğiniz şeyleri yazmaktan çekinmeyin.
Çünkü, bu ülkede güzel şeyler yapılıyorsa, insanlar başka insanlara güzel hizmetler sunuyorlarsa, hayatı güzelleştiren ve kolaylaştıran işler yapıyorlarsa bunların kamusal alanda takdir edilmesinden daha doğal bir şey olamaz.
Hayatın 21. yüzyıldaki gerçeği artık böyle.
Siyah abajurlardan sızan karanlık ışıkların aydınlatmadığı alanları artık şehir ışıkları gündüze çeviriyor.
Ama bir kere daha ifade edeyim:
Bu yeni hayatta herkese yer var.
Siyah çerçeveli yazılara da, aydınlık çerçeveli yazılara da.
Sonunda ölüm ile hayat birbirinin tamamlayıcısı değil midir...
----------------------------
Bu adama takmış durumdayım. Ama bu adam kadar yerini, sınıfını, işini, işlevini, yüklendiği görevi daha iyi yapan bir başkasını tanımıyorum. Yeri; genel yayın yönetmenliği olduğu halde dahil olduğu holdingde de etkili ve yetkilidir. Sınıfı; sermayedir. İşi; gazete yazarlığıdır. İşlevi ve yüklendiği görevi; etkili mesajlarla dolu yazılarıyla kamu oyu yapıcılığı, türk toplumunda mevcut insana ve geleneksel toplum anlayış ve düzenine ait değer yargılarını çağdaşlaşma-batılılaşma kisvesi altında bozuculuktur.
Belki uç bir düşünce gibi gelebilir ancak bu yazıdan benim anladığım, artık Yazılı Basınımızda yer almış fıkra ve makale yazarlarımızın bir kısmının (ilhan Selçuk, Mustafa Balbay, Hulki Cevizoğlu,Aslan Bulut,Altemur Kılıç vb.) artık sularının iyice ısındığı, dünyada ve ülkede yaşanan çarpıklıkları görmezden gelemeyen,bunlar üzerin yazı yazmayı yeğleyen, böylece olumsuzlukları göstererek insanları aydınlatmaya böylece hatalrın ortadan kaldırılmasına aracı olmaya çalışan yazarların yazılarının ise siyah çerçeveye alındığıdır.
Öte yandan yeni gazete yazarı tipinin ise, örneğin iktidarın hiç bir hatasını görmeyen ama yalnızca yaptığı iyi şeyleri yazması gereken, arada sırada da Amerikada sanat, bilim, spor gibi alanlarda başarılı olan insanlarımızın başarı öykülerinin anlatılacağı, modern teknolojinin insan ve toplum yaşamına ne gibi kolaylıklar getirdiği (ama asla olumsuz yansımaları değil- ki bana göre en önemlisi YABANCILAŞMA'dır) gibi konularla uğraşan şık, bakımlı, metroseksüel tipler olmalıdır. BU, kısmen başarılmıştır ki Ertuğrul böyle bir yazıyı kaleme almıştır.
"Ama bir kere daha ifade edeyim:
Bu yeni hayatta herkese yer var. ( ama yeni tip gazetecilere daha fazla yer ayırdık)
Siyah çerçeveli yazılara da, aydınlık çerçeveli yazılara da. ( Siz sakın kötülük çiçekleriyle uğraşmayın)
Sonunda ölüm ile hayat birbirinin tamamlayıcısı değil midir... ( aslında biz siyah çerçevelilerin ömürlerini biçmiş bulunuyoruz) "
BU DA SİZE SİYAH ÇERÇEVELİ BİR YAZI ÖRNEĞİ
SİZİN ÇERÇEVENİZ NE RENK? SİYAH MI YOKSA BEYAZ MI?
Hasan Demir (Yeniçağ Gazetesi)
Haydut devlet ABD
Irak işgal güçlerinin ABD#8217;li komutanı General Richard Natonski, #8220;Şeytan Felluce#8217;de gizleniyor, onu oradan defedip kenti kurtaracağız#8221; diyor ve ekliyor, #8220;Öldürülen terörist sayısı 1200#8217;ü buldu!#8221; Siz işgalci generalin bu rakamını ikiye, hatta üçe rahatlıkla katlayabilirsiniz.
Ama ölenlerin hiç birini #8220;terörist#8221; saymamak kaydıyla tabi.
Evet ey insanoğlu...
Irak#8217;a, #8220;El Kaide ile işbirliği yapıyor#8221; yahut, #8220;Elinde kimyasal silahlar var, hatta nükleer silah bile yapmak üzereler#8221; iftiraları ile giren, ardından da bütün dünyayı, #8220;Irak#8217;a demokrasi getireceğiz, Irak halkını Saddam zulmünden kurtaracağız#8221; yalanlarıyla kandıran ABD bugün Felluce#8217;de bizzat kendisi #8220;Kimyasal silah#8221; kullanıyor.
Sokaklar, evlerin odaları çoluk-çocuk, kadın ve ihtiyar Müslüman cesetleri ile dolu.
Sokaklarda kolu bacağı kopmuş yaralılar kan kaybından ölüyor.
Bunlar zulümde Sadam#8217;ı çok çabuk solladılar.
Saddam onlarca yıllık iktidarı döneminde 300 bin Iraklı öldürmüştü.
Bugün Irak#8217;a gireli daha üç gün olan işgal güçlerinin katlettiği Iraklı sayısı 105 bini çoktan aştı.
İşgal güçleri komutanı Generaller ölen her Iraklıya #8220;şeytan#8221; diyor, #8220;terörist#8221; diyor.
Tam bir haydutluk örneği.
Amerika petrol ve doğalgaz için girdiği, İsrail#8217;in Arz-ı Mevud#8217;una yol açmak için işgal ettiği Irak#8217;ın Basra#8217;sında, Felluce#8217;sinde, Telafer#8217;inde kelimenin tam anlamıyla bir katliam, bir insanlık suçu işlerken, onun dünyanın değişik noktalarındaki suç ortakları hâlâ #8220;terörizmden#8221; bahsediyor.
Meselâ Türkiye#8217;deki tirajı yüksek gazetelere ilânlar verip, Paris#8217;te El Kaide#8217;yle bağlantıları olan bir teröristin yakalandığını, bunun da üzerinde kimyasal silahlarla bir Avrupa şehrine saldıracağına dair plânlar bulunduğunu söyleyebiliyor ve dünyayı terörizmle mücadeleye çağırabiliyor.
Yani ABD terörünü perdeliyor, Irak#8217;taki katliama gerekçeler üretiyorlar.
Çünkü bu zihniyet için sadece Avrupalı olan, Amerikalı olan #8220;insan#8221;.
Diğerleri hayvan bile değil.
Nitekim Amerikalı askerler Iraklı esirlerin boynuna tasma bağlayıp Müslüman#8217;a köpek muamelesi yapıyor.
Avrupa#8217;daki yazar çizer takımı, AB kapısındaki Türk#8217;ü, köpeğe benzeten karikatürlerle aşağılıyor.
Bunlar, #8220;En iyi Kızılderili ölü bir Kızılderili#8221; diyerek bir kavmi yok etmediler mi! İsrail askerlerinin çevresine tel örgüler ördükleri Filistinliler için kameralar önünde, #8220;Bunlar hayvan, hayvan!#8221; dediğini kulaklarımızla duyduk.
Oysa insan olan insan hayvana bile insanca muamele yapar.
Mesela kolunu taşla kırmaz.
Topluca hayvan katletmez.
Batılıların kendinden olmayana muamelesi Felluce ve bütün Irak#8217;ta, Filistin ve şimdi unuttuğumuz Cezayir#8217;de olduğu gibi #8220;haşere#8221; muamelesi...
Siz bakmayın öyle ciddi ciddi, #8220;Sivillere mümkün olan en az zararı vermek için gayret sarf ediyoruz#8221; demelerine, bu sözleri zerre kadar doğruluk payı yok.
Yeryüzünün en canilerinden biri olan Saddam#8217;ın 35 yıllık iktidarı döneminde katlettiği insan sayısına Amerikalı işgalciler iki yılda neredeyse erişti, erişecekler...
Bunun adı #8220;Terörle mücadele#8221; oluyor, bunun adı, #8220;Irak#8217;a demokrasi getirme#8221; oluyor...
Dedik ya, cinayet işlemek, katliam yapmak ve sonra da soykırımlara insanî kılıflar üretmek bunların genlerinde var...
Bunlar, teslim olmuş Japonya#8217;ya Uranyum-235#8217;ten yapılmış 12 kilotonluk atom bombasına ne demişlerdi biliyor musunuz? #8220;Küçük çocuk#8221; demişlerdi.
Ne kadar mâsum bir ifade, görüyorsunuz.
6 Ağustos 1945#8217;te pilot albay Paul Tibbes B-29#8217;undan bu #8220;Küçük çocuğu#8221; Hiroşima#8217;ya bıraktığında kaç kişi ölmüştü, hatırlıyor musunuz? Tam 200 bin kişi ölmüştü...
Ve bunların tamamı sivildi, tamamı...
Bu cinayetten sonra ABD Başkanı Truman kendi halkı ve dünyaya, radyolardan nasıl seslendi, onu da hatırlayalım.
#8220;Dünya kamuoyuna, ilk atom bombasının, askeri bir üs olan Hiroşima#8217;ya atıldığını bildiriyorum.
Bu girişim, elden geldiğince sivil halkı korumak için yapılmıştır!#8221; Özetle, insanlık bugün #8220;Haydut devlet ABD#8221; tarafından rehin alınmış durumda.
Ve bu #8220;Haydut#8221; bugün Irak#8217;ı ve onun desteğindeki diğer çete İsrail de Filistin#8217;i mezbahaya çevirmiş durumda.
Bu şakilerin döktüğü kan içine gizlendikleri tank paletlerinin boyuna ulaşmışken insanlığın başka şeylerle meşgul olması, zihinlerin de iğfal edildiğinin ispatından başka