Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
Merhaba arkadaşlar. Hakkımda TCK 299 Maddesi Gereği Cumhurbaşkanına vatan haini dememden dolayı dava açıldı. Bende bunları araştırırken bazı maddeler hazırladım savunma yapabilmek için ama gördüğüm kadarıyla Türkiye de adeletin olmadığıdır. Bu maddeleri sizler ile paylaşıp sizlerden de değerli fikirlerinizi almak isterim. Tabi birde şunu sormak istiyorum. Bu ülkede adalet yok. Peki biz vatandaş, hukukçu yada herhangi başka birşey olarak nereye başvurabiliriz yada ne yapabiliriz.
1 - “Türk Ceza Kanunun 299. maddesinde Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu özel olarak düzenlenmiştir. Maddeye göre, Cumhurbaşkanı’na hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun alenen işlenmesi durumunda, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.” bu madde Sayın Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a uygulanamaz.
Kendisinin de açıkladığı, eylem, işlem ve konuşmalarıyla ortaya koyduğu gibi aynı zamanda aktif siyasetin içinde. Cumhurbaşkanlığı yanında Başbakanlığı ve AKP Genel Başkanlığı’nı da birlikte yürütüyor.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Başbakan olarak atama kararnamelerine imza atmayı sürdürmüş; AKP Genel Kongresini toplantıya çağırmış, Genel Başkan seçilmesini istediği Ahmet Davutoğlu’nu aday göstermiş, Kongre’ye katılarak oy kullanmış; AKP Genel Merkezini ziyaret ettiği savlanmış; AKP’li kadın milletvekillerini, AKP’li Grup Başkanvekillerini, AKP Grup Yönetim Kurulu üyelerini, yolsuzluk ve rüşvet için oluşturulan TBMM Soruşturma Komisyonu’nun AKP’li milletvekillerini sarayında ağırlamış; yasama ve yürütme organı üyelerine talimat yağdırmaktan vazgeçmemiş; hükümetin başı gibi toplu açılış törenlerine katılmayı sürdürmüş; AKP’ye yeni anayasa yapmak için oy istemiş; muhalefet partilerini ve liderlerini ya da milletvekillerini her gün eleştirmiştir, eleştirmeyi de sürdürmektedir. Hatta bir gün önceki AFAD toplantısında yaptığı konuşmada, ana muhalefet partisi liderinin başbakan olamayacağını söyleyecek kadar siyasileşmiştir.
Gerekli olmamasına karşın Bakanlar Kurulu’nu kendi başkanlığında toplaması, siyasetin içinde olduğunun bir başka göstergesidir.
Anayasamızda yumuşak erkler ayrılığına dayalı parlamenter sistem kabul edilmiştir. Cumhurbaşkanı’nın konumu da parlamenter sisteme göre oluşturulmuştur. Yetkileri kısmen genişletilmiş olsa da Cumhurbaşkanı SEMBOLİK bir anayasal konuma sahiptir.
Cumhurbaşkanı’nın Anayasal konumuna bakacak olursak;
- Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı Devlet’in başıdır. BU SIFATLA;
- Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milleti’nin birliğini TEMSİL eder.
- Anayasa’nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını GÖZETİR,
- TARAFSIZ olmak zorundadır.
İşte TCK’nin 299. maddesindeki özel düzenleme de bu nitelikleri taşıyan Cumhurbaşkanı için geçerlidir. Başka bir anlatımla Cumhurbaşkanı’nın bu maddeden yararlanması, anayasal konumuna bağlı kalmasına; yetki, söylem, eylem ve konuşmalarında bu sınırların gözetilmesine bağlıdır.
Bir Cumhurbaşkanı eğer bu niteliklerinden birini kaybeder, özellikle siyasetin içinde olmayı sürdürür, özellikle de bir siyasal parti kimliğini taşıma konusunda ısrarlı olursa, TCK’nun özel maddesinden yararlanamaz; siyasi kimliğini sürdürdüğü sürece siyaseten ağır eleştirilere tahammül etmek zorunda kalır.
Katalog suçlara dâhil ederek her Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasında tutuklama kararı verilmesi de, hem “Cumhurbaşkanı’na hakaret” katalog suçlara girmediğinden hem de Cumhurbaşkanı’nı tarafsız olmadığından olanaklı değildir.
Yani özel kuraldan yararlanacak olan, anayasal konumdaki Cumhurbaşkanı’dır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu (YCGK) kararını anımsatmak gerekir. YCGK, 27.10.2009 günlü, E.2009/9-190, K.2009/253 sayılı kararında, “Genel hakaret ve sövme suçlarında olduğu gibi, Cumhurbaşkanına hakaret ve sövme suçunun oluşması için de; onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun sahip olduğu düşünce ve duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibarı ihlal edici olduğu, toplumda hâkim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunu tayinde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir, bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez.” denilmektedir.
Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu değerlendirilirken, “onun sosyal değeri konusunda toplumun sahip olduğu düşüncenin” önemine vurgu yapılmasıdır.
2 - Anayasa’nın “Hukuk Devleti” ilkesini düzenleyen 2. maddesine ve “Eşitlik” ilkesini düzenleyen 10. maddesine göre TCK’nın 299. Maddesine aykırıdır.
3 – İfade özgürlüğü hakkı Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu iki önemli insan hakları belgesinde de korunuyor. Bunlardan bir tanesi Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (UMSHS) diğeri ise Avrupa İnsan Hakları (AİHS) sözleşmesi. UMSHS’de bu hak 19. maddede, AİHS’de 10. Maddede yer alıyor. Demokratik toplumun en önemli gereklerinde biri de siyasetçilere özgürce, ceza alma kaygısı olmadan eleştirilebilmelerine zemin hazırlamak.
4 - Bu ülkede adaletin kişiye göre işlediği Sayın Cumhurbaşkanın 22 Nisan 1998 Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Siirt'teki konuşmasında TCK 312/2 maddesini çiğnemiş ve Halkı sınıf, Irk, Din, Mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği gerekçesiyle hakkında 10 ay hapis cezası verilmiş ve siyaset yasağı almıştı. Yargıtay 8. Ceza Dairesi onamış ve Sayın Cumhurbaşkanı, 14 Mart 2003 tarihinde Başbakan olarak göreve başlamıştır. İşte bu ülkede adalet olmadığının ve kişiye göre işlediğinin en büyük kanıtıdır. Kendisini de dediği gibi “Biz hukukun üstünlüğüne inanmış insanlarız. İnanıyorum ki, adalet tecelli edecektir”. Meslektaşınız değerli büyüğümüz Sayın Hâkim Mehmet Gülçek’inde adalet.org sitesi üzerinde dediği “Ülkede 150 bin civarı hukukçu var.Peki adalet neden yok?” sözünü ayrıca hatırlatırım.
Şimdiden hepinize teşekkür ederim.
1 - “Türk Ceza Kanunun 299. maddesinde Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu özel olarak düzenlenmiştir. Maddeye göre, Cumhurbaşkanı’na hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun alenen işlenmesi durumunda, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.” bu madde Sayın Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a uygulanamaz.
Kendisinin de açıkladığı, eylem, işlem ve konuşmalarıyla ortaya koyduğu gibi aynı zamanda aktif siyasetin içinde. Cumhurbaşkanlığı yanında Başbakanlığı ve AKP Genel Başkanlığı’nı da birlikte yürütüyor.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Başbakan olarak atama kararnamelerine imza atmayı sürdürmüş; AKP Genel Kongresini toplantıya çağırmış, Genel Başkan seçilmesini istediği Ahmet Davutoğlu’nu aday göstermiş, Kongre’ye katılarak oy kullanmış; AKP Genel Merkezini ziyaret ettiği savlanmış; AKP’li kadın milletvekillerini, AKP’li Grup Başkanvekillerini, AKP Grup Yönetim Kurulu üyelerini, yolsuzluk ve rüşvet için oluşturulan TBMM Soruşturma Komisyonu’nun AKP’li milletvekillerini sarayında ağırlamış; yasama ve yürütme organı üyelerine talimat yağdırmaktan vazgeçmemiş; hükümetin başı gibi toplu açılış törenlerine katılmayı sürdürmüş; AKP’ye yeni anayasa yapmak için oy istemiş; muhalefet partilerini ve liderlerini ya da milletvekillerini her gün eleştirmiştir, eleştirmeyi de sürdürmektedir. Hatta bir gün önceki AFAD toplantısında yaptığı konuşmada, ana muhalefet partisi liderinin başbakan olamayacağını söyleyecek kadar siyasileşmiştir.
Gerekli olmamasına karşın Bakanlar Kurulu’nu kendi başkanlığında toplaması, siyasetin içinde olduğunun bir başka göstergesidir.
Anayasamızda yumuşak erkler ayrılığına dayalı parlamenter sistem kabul edilmiştir. Cumhurbaşkanı’nın konumu da parlamenter sisteme göre oluşturulmuştur. Yetkileri kısmen genişletilmiş olsa da Cumhurbaşkanı SEMBOLİK bir anayasal konuma sahiptir.
Cumhurbaşkanı’nın Anayasal konumuna bakacak olursak;
- Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı Devlet’in başıdır. BU SIFATLA;
- Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milleti’nin birliğini TEMSİL eder.
- Anayasa’nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını GÖZETİR,
- TARAFSIZ olmak zorundadır.
İşte TCK’nin 299. maddesindeki özel düzenleme de bu nitelikleri taşıyan Cumhurbaşkanı için geçerlidir. Başka bir anlatımla Cumhurbaşkanı’nın bu maddeden yararlanması, anayasal konumuna bağlı kalmasına; yetki, söylem, eylem ve konuşmalarında bu sınırların gözetilmesine bağlıdır.
Bir Cumhurbaşkanı eğer bu niteliklerinden birini kaybeder, özellikle siyasetin içinde olmayı sürdürür, özellikle de bir siyasal parti kimliğini taşıma konusunda ısrarlı olursa, TCK’nun özel maddesinden yararlanamaz; siyasi kimliğini sürdürdüğü sürece siyaseten ağır eleştirilere tahammül etmek zorunda kalır.
Katalog suçlara dâhil ederek her Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasında tutuklama kararı verilmesi de, hem “Cumhurbaşkanı’na hakaret” katalog suçlara girmediğinden hem de Cumhurbaşkanı’nı tarafsız olmadığından olanaklı değildir.
Yani özel kuraldan yararlanacak olan, anayasal konumdaki Cumhurbaşkanı’dır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu (YCGK) kararını anımsatmak gerekir. YCGK, 27.10.2009 günlü, E.2009/9-190, K.2009/253 sayılı kararında, “Genel hakaret ve sövme suçlarında olduğu gibi, Cumhurbaşkanına hakaret ve sövme suçunun oluşması için de; onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun sahip olduğu düşünce ve duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibarı ihlal edici olduğu, toplumda hâkim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunu tayinde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir, bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez.” denilmektedir.
Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu değerlendirilirken, “onun sosyal değeri konusunda toplumun sahip olduğu düşüncenin” önemine vurgu yapılmasıdır.
2 - Anayasa’nın “Hukuk Devleti” ilkesini düzenleyen 2. maddesine ve “Eşitlik” ilkesini düzenleyen 10. maddesine göre TCK’nın 299. Maddesine aykırıdır.
3 – İfade özgürlüğü hakkı Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu iki önemli insan hakları belgesinde de korunuyor. Bunlardan bir tanesi Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (UMSHS) diğeri ise Avrupa İnsan Hakları (AİHS) sözleşmesi. UMSHS’de bu hak 19. maddede, AİHS’de 10. Maddede yer alıyor. Demokratik toplumun en önemli gereklerinde biri de siyasetçilere özgürce, ceza alma kaygısı olmadan eleştirilebilmelerine zemin hazırlamak.
4 - Bu ülkede adaletin kişiye göre işlediği Sayın Cumhurbaşkanın 22 Nisan 1998 Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Siirt'teki konuşmasında TCK 312/2 maddesini çiğnemiş ve Halkı sınıf, Irk, Din, Mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği gerekçesiyle hakkında 10 ay hapis cezası verilmiş ve siyaset yasağı almıştı. Yargıtay 8. Ceza Dairesi onamış ve Sayın Cumhurbaşkanı, 14 Mart 2003 tarihinde Başbakan olarak göreve başlamıştır. İşte bu ülkede adalet olmadığının ve kişiye göre işlediğinin en büyük kanıtıdır. Kendisini de dediği gibi “Biz hukukun üstünlüğüne inanmış insanlarız. İnanıyorum ki, adalet tecelli edecektir”. Meslektaşınız değerli büyüğümüz Sayın Hâkim Mehmet Gülçek’inde adalet.org sitesi üzerinde dediği “Ülkede 150 bin civarı hukukçu var.Peki adalet neden yok?” sözünü ayrıca hatırlatırım.
Şimdiden hepinize teşekkür ederim.