Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 2003te kabul edilmeyen Irak tezkeresinden sonra, ikinci kez yurtdışına asker gönderilmesi ya da gönderilmemesi konusunda karara varacak. Kararı Meclis verecek ama bu karar, iktidar ve muhalefetteki milletvekilleri kadar, sokaktaki insanı da ilgilendiriyor. Çünkü Lübnana asker olarak, sokaktaki insanın oğulları gidecek.
Meclisteki muhalefet, Lübnana asker göndermeye, hayır dedi. Ya, AKP liler? AKP grubundan 120 milletvekilinin tezkere oyunun rengini sorduk. Bu milletvekillerinin 39 u evet, 5 i hayır, 36sı şartlı olarak evet-hayır derken, 26 sı herhangi bir yorumda bulunmadı. Kesin bir karar vermemiş olmakla birlikte hayıra yakın duran kararsızların sayısı da 14 oldu. Bu beş gruptaki milletvekilleri, eğilimlerini özetle şöyle gerekçelendirdi.
Evetçiler: Hükümetin kararı beni bağlar derken, tezkereye evet yönünde oy kullanacakları imasında bulunuyorlar. Bu gruptakiler, tezlerini şu gerekçelere bağlıyor: Lübnan eski Osmanlı toprağıdır. Oradakiler Müslüman kardeşlerimizdir. Bölgede barışı bir sağlayalım.
Şartlı Evetçiler: Türkiyenin bir şekilde bölgede rol alması gerektiğini düşünüyor ama asker kaybı endişesi taşıyorlar. Türk askerine Hizbullahın silahsızlandırılması görevinin verilmemesi gerektiğini düşünüyor ve Eğer barışa katkısı olacaksa Lübnan gidelim diyorlar.
Hayırcılar: Bu grup, bölgede Türk askerinin çatışmadan uzak tutulamayacağı tezini savunuyor. Türk askerinin bataklığa sürükleneceğini, İsrailin BM kararlarını dinlemeyeceğini belirtiyorlar. Ve Türk askerinin İsraili korumak zorunda kalacağını savunuyorlar. Kararsızlar: Çoğunluğu daha önce Irak tezkeresine hayır oyu vermiş olan bu grup, Lübnan konusunda da hayıra yakın duruyor. Türk askerinin iki saldırgan kuvvet içinde kalacağı ve kendini çatışma ortamı içinde bulacağı endişesi taşıyan bu grup, vicdan muhasebes yaparak oyunu vereceğini söylüyor.
Muhalefet ne diyor
DYP Genel Başkan Yardımcısı Nüzhet Kandemir, ya yaptığı açıklamada, Hükümet, Lübnana asker göndererek, ABD ve AB ülkeleri ile Ortadoğudaki kendine yakın bazı dinci kesimlerin gözüne girmeyi arzuluyorsa; bu, kabul edilemez dedi. Kandemir, sözlerini şöyle sürdürdü: Görülen odur ki, BM Gücü, aslında İsrail ve ABD nin beklentileri doğrultusunda Hizbullah'ın silahtan arındırılması şartını büyük bir olasılıkla talep edebilecektir. Bu durumu dikkate alan Batılı ülkeler de savaşa zorlanarak bir başarısızlığa imza atmak yerine, sadece insani yardımlarda bulunmaktan bahsetmektedirler.
CHP Grup Başkanvekili Mustafa Özyürek, Lübnana asker göndermenin Bosnaya veya diğer ülkelere asker göndermekten farklı olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: Türkiye, öncelikle içeride barışı, huzuru, istikrarı sağlamalıdır. Bölücü terör örgütü ile mücadele etmesi gerekir. Türk askerinin önce Kandile dönük görevleri var. Bunlar yapılmadan, ABD istedi diye o bölgeye asker gönderilmesini ulusal çıkarlarımız açısından doğru bulmuyoruz.ANAP Genel Başkan Yardımcısı Zübeyir Amber ise, Türkiyenin Lübnana asker göndermesinin, Ortadoğunun aleyhine olacağını savundu. Amber, Başkalarının sorunları için Türkiyeyi seven insanları karşımıza almak, ileriye dönük sorunlara neden olabilir. Henüz Hizbullah silah bırakmayı, İsrail de saldırmamayı taahhüt etmiş değil. Her an ateşkes bozulabilir, bir olay patlak verebilir. Lübnana gidecek evlatlarımızın başına gelebilecek olumsuzluklar bizi üzer dedi.
Genç muhalefetin görüşü
Türkiyede genç muhalefetin sesi olan Ekşi Sözlüke bakınca da ince toplumsal muhalefetin görüşünü öğrenmek mümkün. Çıkarsa tezkere, Bilal gitsin askere mesajı bu konuda gençlerin adalet duygularına ilişkin önemli ipucu veriyor. Ekşi Sözlükteki diğer görüşler ise şöyle:
Lübnandaki herkesin, Fransızından Kanadalısına, Lübnanlısından İngilizine gemilerle Mersine kaçtığı düşünülürse, bir atasözümüz ile cuk oturan ihtimal: Herkes gider Mersine, biz gideriz tersine.
Büyük Ortadoğu Projesi sahnesinde celladı oynayan İsrailin yanında, cenazeyi kaldıran imam rolünü kapmaya heveslenen AKP hükümetinin son girişimi.
Kandil Dağnda dolaşanlar varken, Lübnan nere dedirten zihni sinir projesi.
Tarihten gelen acı
Bir zamanlar Osmanlı toprakları içinde yer alan bölge, toplumsal hafızamızda acılarla hatırlanıyor. Orası Huştur/ Yolu yokuştur/ Giden dönmüyor/ Acep nedendir? türküsünün dokunmadığı yürek yok gibidir. Arap topraklarında Fransız ve İngiliz desteğiyle başlayan direniş hareketi, bizim tarafımızda ihanet olarak algılandı.
Bosnaya, Arnavutluka ya da Afganistana asker gönderme konusunda insani anlamda gösterilen desteğin, söz konusu Arap toprakları olduğunda genel bir isteksizliğe dönüşmesinde, genç Osmanlı askerinin sırtındaki Arap hançerineden olabilir mi?
Nerelere asker gönderdik?
1990dan bugüne kadar Türkiyenin yabancı ülkelere asker göndermesi ve yabancı askerlerin Türkiyede bulunmasına ilişkin 13 tezkere sunuldu; sadece Türk askerinin Iraka gönderilmesini öngören 1 Mart 2003 tezkeresi kabul edilmedi.
Yurtdışına asker göndermede yetki Anayasa'nın 92. maddesine göre TBMMde bulunuyor. Anayasa, sadece TBMM tatildeyken, ülkenin ani bir silahlı saldırıya uğraması ve bu sebeple silahlı kuvvet kullanılmasına derhal karar verilmesinin kaçınılmaz olması halinde Cumhurbaşkanına da yetki veriyor. TBMM'ye tanınmış olan bu yetkinin nasıl kullanılacağı ise TBMM İçtüzüğü'nün Silahlı Kuvvet Gönderilmesi veya Kabulü başlıklı 130uncu maddesinde düzenlenmiş durumda. AKP iktidarı, 28 Ağustos 2006da Bakanlar Kurulunda aldığı kararla Lübnana asker gönderilmesi konusunda TBMMyi acil toplantıya çağırarak, tezkereyi oylamaya sunmayı kabul etti. Lübnan'a asker göndermeyle ilgili olarak BM'nin net bir kararının olmaması, bu sonuçta etkili oldu.
Uluslararası barışın sağlanması amacıyla, BM VE NATO kararlarıyla, 63 bin 686 Türk askerinin, bugüne kadar 13 kez yurtdışında görev yaptığı bildirildi. Halen Kabil, Bosna-Hersek, Kosova, Letonyada 1045 asker görev yapıyor. Türkiye şimdiye değin, Kore, Somali, Bosna Hersek, Kosova, Arnavutluk, Kuveyt, Doğu Timor, Gürcistan, Afganistan, Kongo, Makedonya ve Letonyaya asker gönderdi.
Türkiyenin eski Lübnan Büyükelçisi Orhan Aka
BM Barış Gücünde Türk askerinin görev alması sakıncalı ve riskli
Türkiyenin eski Lübnan Büyükelçisi Orhan Aka nın, TEMPOya yaptığı önemli açıklamalar ve saptamalar şöyle:
Lübnanın durumu belirsiz ve kaypak: Lübnanın kendine özgü bir yapısı vardır. Lübnan nüfusunda çeşitli dinlerden oluşan 18 mezhep topluluğu bulunuyor. Bunların başlıcaları Müslüman ve Hıristiyandır. Müslümanlar içinde Şiiler, nüfusun yüzde 40ını oluşturuyor. Lübnada rejim, Şii, Sünni ve Hıristiyanlar arasındaki dengeye dayanır. Lübnan konusunda yabancı güçlerin büyük olsun, küçük olsun projeleri var. ABD, İngiltere, Fransa, İran ve Suriyenin Lübnan konusunda emelleri var. Lübnanda durum belirsiz ve kaypaktır. Bu nedenle BM Gücünde Türk askerlerinin görev alması sakıncalı ve risklidir.
Yeni Ortadoğuda ilk adım Lübnan: ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice,
İsrail ziyareti sırasında, Yeni bir Ortadoğuya ihtiyaç vardedi. Ne zaman bunu söyledi? Tam İsrail ve Hizbullah çatıştığı zaman. Demek ki yeni Ortadoğuda ilk adım olarak, zannediyorum Lübnanı düşünüyorlar. İsrail, Batının Ortadoğudaki köprü başıdır. Batı şimdi ikinci köprübaşını oluşturmak istiyor. O da Lübnan. Lübnan niye müsait? Çünkü iki toplum arasında çatışma var. Biri Hıristiyanlar, diğeri Müslümanlar.
Hıristiyanlar hâkim olsa, hem İsrailin işine gelir hem de Batının köprübaşı olur. Nitekim Fransa, Güney Kıbrısta üs kurma hakkı elde etti. Kıbrısı kullanarak, Lübnandaki nüfuzunu kullanmak istiyor. Fransa, Ortadoğuda meydanı tamamen ABD ye bırakmak istemiyor. Çünkü Lübnanda yaşayan Katolik asıllı Maruniler var. (Süryani) Fransızların da Marunilerle asırlardır ilişkisi bulunuyor. Osmanlı zamanında da nitekim Dürziler, Hıristiyanları kesmeye çalışınca, Fransa oraya askeri olarak müdahale etti. Şimdi böyle, cambazların ip üstünde oynadığı bir yerde bizim asker göndermemiz benim kanımca risklidir.
Irakta hayati beklentimiz vardı, burada yok: Lübnana asker göndermenin 1 Mart Irak tezkeresi ile alakası yok. Çünkü Irakta bizim hayati çıkarlarımız vardı. Nedir o konu? Kürt meselesi, Türkmenlerin korunması ve Kerkükün statüsü. Bu bizim için çok önemliydi. Ama tezkere kabul edilmeyince, biz devre dışı kaldık. Halbuki bizim Lübnanda hayati çıkarımız yok.
TEMPO / Ebru Toktar - Naci Sapan