Avukatların yüzde 50 sinde aşağılık psikolojisi vardır. Polis arama yaptığında veya kendisine kimlik sordugunda yok beni arayamazsınız, ben avukatım derler ama hiç birşey de bilmezler. Bütün avukatlar için demiyorum bunu.
Printable View
Avukatların yüzde 50 sinde aşağılık psikolojisi vardır. Polis arama yaptığında veya kendisine kimlik sordugunda yok beni arayamazsınız, ben avukatım derler ama hiç birşey de bilmezler. Bütün avukatlar için demiyorum bunu.
Derdiniz iç dökmekse daha fazla izin vermeyeceğim. Derdiniz bilimsel bir şekilde tartışmaksa buyrun. Ama kişi veya mesleklere saldırmadan.
Madem avukatların polis aramalarında veya kimlik sorulması halinde "beni arayamazsın, ben avukatım" demesinden rahatsızlık duyuyorsunuz, bunun yasal kaynağını araştırmayı öneriyorum. Sakın "aşağılık kompleksinden" değil de yasalardan kaynaklanıyor olmasın?
Avukatlar, hakimler ve savcıların özel yasalarında yer alan hükümler değiştirilmediği ya da bu yasa (PVSK) kapsamında uygulanmayacakları açıkça belirtilmediği sürece bu kişilerin üstleri aranamaz.
Yasanın gerekçesi, tasarının ilk haline ait olup "unvan, sıfat ve görevlerine, diğer özel kanunlarda kendine tanınan istisnalara " kısmının tasarıdan çıkartılmış olması sebebiyle, temelsiz kalmıştır.
1136 sayılı Avukatlık Yasası
Madde 58-
...
Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzeri aranamaz.
Hakimler ve Savcılar Kanunu
YAKALAMA VE SORGU USULÜ
MADDE 88- (Değişik ibare: 5435 - 22.12.2005 / m.39) "Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü halleri" dışında suç işlediği ileri sürülen hâkim ve savcılar yakalanamaz, üzerleri ve konutları aranamaz, sorguya çekilemez.
Bu üyemizi muhattap almamakla birlikte, çok yüzeysel olarak "silahların eşitliği"nden bahsetmek istiyorum. Savunma makamı olan avukatların, iddia makamı olan savcı ve karar makamı olan hakim ile aynı hakka sahip olduğunu göz ardı eden veyahut bilmeyen kolluk kuvvetleri mevcuttur. Savunma makamı olan avukata "arkadaşıymış" gibi davranmaya çalışan, yeri geldiğinde rüşvet talebinde bulunan şahısların "memur" sıfatıyla çalıştıkları görülmektedir.
Bu konuda meslektaşlarımızın tepkilerinin farklılaşması, tek bir sese sahip olmamamız ve yine bu talepleri olumlu karşılayan şahısların olması, yine bizlerin eksikliğidir. Mesleği bu günlere getiren fakat kötü bir miras bırakan; yalnızca yaşça büyük oldukları için saygı bekleyen bu meslektaşlara saygılar sunarım.
Sorunun sahibine: ARANAMAZ.
Sen çok şey biliyosun maşallah, bir kere o dediğin şeye büyüklük kompleksi denir.
Avukat kendi namına arayamaz demez avukat üzerinde temsil ettiği insanlara ait bilgiler belgeler olabilir. Bu bilgi ve belgelerin kolluk güçlerinin eline geçmesi halinde savunma zarar görebilir hatta avukatlar devlet sırrına vakıf insanları hatta devleti bile temsil edebileceğinden aranmaları kamu güvenliğine de zarar verebilir endişesiyle avukatların aranmaması Avukatlık kanununda ve diğer mevzuatta kararlaştırılmıştır. Bu yasağa evveliyetle emniyet güçlerinin dikkat etmesi gerekir. (Ancak nerdeee, suçludan sonra kanunları sakınmadan ihlal eden malesef onlar oluyor.)
https://www.hukuki.net/showthread.php?t=37686
Bu konudaki görüşlerimi yukarıda linkini verdiğim forumda dile getirmiştim.
Özetle, mesleki ayrıcalık, hem güvenlik güçlerince hem de maalesef bazı meslektaşlarımızca bazı durumlarda kişisel ayrıcalıkla karıştırılmaktadır diye düşünüyorum.
Soruyu soran üyenin üslubunu tasvip etmediğimi de belirtmek isterim.
İnatçı ve kendini ispat etme derdindeki genç polisler dışında avukatı aramak isteyen polise rastlamadım... Deneyimli polisler ise kişinin avukat olduğunu öğrenince nezaketen arama isteğinden vazgeçiyorlar... Genç polisleri de bırakın arasınlar... Haa... Fazla ileri gitmelerine tabiki izin vermeyiniz...
"Aşağılık" kelimesini aynen iade ediyorum söyleyene.
Aşağılık kompleksi Bireysel Psikoloji ekolünün kurucusu Alfred Adler tarafından ortaya atılan ve kişinin bazı yönlerde kendini diğerlerinden aşağı hissetmesi neden olan karmaşadır.
Bu komplekse sahip kişilerde genellikle kendini ispat etme çabası görülür. Sıklıkla farkına varılmaz ve telafi etme düşüncesi kişileri eziyet içine sürükler şaşırtıcı bir kazanım veya aşırı bir antisosyal davranışla sonuçlanır. İlk çalışmalara teorisini göstermek için Napolyon komplekslerini kullanan Alfred Adler öncülük etmiştir. Özgüven eksikliği saplantı bozuklukları kültürel yozlaşma; aşağılık kompleksinin nedenleri arasında gösterilebilir. Psikiyatrik bir hastalıktan çok psikolojik bir durumdur.
Adler bütün gelişme dönemi süresince çocuğun ebeveyni ve genel dünyayla ilgili bir yetersizlik duygusu hissettiği kavramını geliştirmiştir. Hastanın kompensasyon için gösterdiği psikolojik veya fizik çabaların sonuçsuz kalmasıyla psikonevrozlar gelişir; hasta başarısızlıklarını örtbas etmek ve başkaları üzerinde bir güç kazanmak için bu semptomlarını kullanır. Çok kere depresyonla birlikte beliren aşağılık duygularına emeklilikte ve yaşlılıkta sık rastlanır. Bu vakalarda hasta kendisine saygısını önemli derecede kaybetmiştir. Kişi toplumsal bakımdan düştüğünü önemsiz kaldığını hisseder ve böylece paranoid reaksiyon tipleri gelişebilir.
KEŞKE BÜROKRAT OLSAYDIM
Eğitim şansı bulsalardı ne olmak isterlerdi sorusuna, çoğu bürokrat yanıtını veriyor. Devlet içinde örgütlenen mafyanın sıkı fıkı olduğu üst düzey bürokratların mafya üyelerine karşı tutumu, belli ki birçoğunu etkilemiş. Bürokrat cevabından sonra en fazla rastlanan mühendis yanıtı ise toplum içinde itibar gören mesleklere duydukları özlemi gösteriyor. Bu arada ilginç olan, aralarında masanın öbür tarafında kanunu temsil eden polisliğe özenenler de olması. Bir diğer ilginç sonuç da, hatırı sayılır bir oranda asker olmak isteyen mafya üyeleri bulunması. Sadece bir kişinin fabrikatör olmak istemesi, meslek seçiminde tek faktörün para olmadığını gösteriyor. Bu cevaplardan, özenilen mesleklerin seçiminde mafya üyeleri için, hükmetme duygusu ve kendini güvende hissetme ihtiyacının ağır bastığını söylemek mümkün.
(Mahmut Cengiz (29), Emniyet Genel Müdürülüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nda görevli bir komiser)
EĞER BİR POLİS:
‘Hoşgörü’ ile yetiştirilmişse, her zaman sabırlı olur.
Desteklenip yüreklendirilirse, kendine güven duyar.
Övülür ve beğenilirse, takdir etmenin gerekliliğini bilir.
Hakkına saygı gösterilirse, adil olur.
Güven ortamı içerisindeyse, inançlı olur.
Kabul ve onay görürse, kendini ve çevresini sever ve saygı duyar.
Toplum içinde dostluk ve arkadaşlık görürse, hem kendisini, hem de çevresindekileri mutlu eder
denilmelidir. Aslında, toplumun bütünü de böyle bir polis istemektedir. İngiliz polisinde bir slogan haline gelmiş olan ‘size yardım etmemizi istiyorsanız, lütfen bize yardım ediniz’ özdeyişi çok önemlidir. Bu şekliyle sloganlaştırılmış olan duygunun sonucunda, İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre: ‘suçluların % 93’ü halkın verdiği bilgilerle-yaptığı yardımlarla yakalanırken, % 7’lik bir kısmı ise polisin kendi çalışma ve araştırmaları sonucunda yakalanmaktadır.’
Güneydoğu Bölgesi’ndeki gezisi sırasında gözaltına alınan ‘New York Times’ın muhabiri Stephen Kinzer: ‘...üstüm aranırken bulunan notlardaki ‘human rights’ (insan hakları) ifadesinin PKK ile aynı anlama geldiğini düşünen sivil polislerin, yeniden eğitimden geçmesi gerekir. Onların Türkiye’nin gerçek seviyesine çekilmesi gerekir. Çünkü Türkiye gerçeğini bu insanlar yansıtmıyor.’ diyerek, medyanın, polis açısından ne kadar da önemli olduğunu bir kez daha örneklemektedir.
Polis haberi İnternet sitesi
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezun ve Mensupları Vakfı, “Yolsuzluğa Bakış Araştırması” isimli bir rapor yayınladı.
Çıkan bazı ilginç sonuçlar şöyle:
* En çok hangi kurumda yolsuzluk yapılıyor? (1-10 arası puan)
Gümrük: 8,4, Siyasi partiler: 7,5, Belediyeler: 7,5, Bakanlıklar: 7,2, Vergi idaresi: 7,2, Medya: 6,6, Polis: 6,5.
* En çok hangi bakanlıkta yolsuzluk var? (Yüzde)
Maliye: 33,4, Bayındırlık ve İskan: 11,5, İçişleri: 9,7, Sağlık: 8,7, Enerji: 7,3.
* En çok hangi kuruma güveniyorsunuz? (1-10 arası puan)
Silahlı Kuvvetler: 8,2, Üniversiteler: 6,3, Sivil toplum kuruluşları: 5,9, Adalet: 6,1, Eğitim: 5,6, Polis: 5,2, TBMM: 5,1, Belediyeler: 4, Siyasi partiler: 3,2, Medya: 3,1.
* En çok hangi kamu görevlisine güveniyorsunuz? (1-10 arası puan)
Genelkurmay Başkanı: 7,18, Cumhurbaşkanı: 7.08, Yüksek yargı organlarının başkanları: 6,89, Meclis Başkanı: 5,35, Başbakan: 4,53.
Gençler Polis Olmak İstiyor
Çarşamba, 11 Ekim 2006
Üniversitelerin, yerleştirmede sınırlı kontenjan ayırması binlerce genci, garantili meslek olarak gördükleri polisliğe yöneltiyor...
Polis MYO'na müracaat edenlerden Şeyhmuz Adıyaman (20) polisliği çok sevdiğini belirtiyor. ÖSS'de normal bir puan aldığını kaydeden Adıyaman, polisliğin günümüzde popüler bir meslek olduğunu kaydediyor. Mehmet Kahraman (19) ise ÖSS'de tercih yapacağını; aynı zamanda KPSS'ye gireceğini ifade ederek, "Bir çok akrabam polis. Bana cazip geliyor. Sonuçta devlet güvencesi altındasın. Her türlü sosyal güvencesi var. Onun için bu mesleği tercih ediyorum." diyor.
3 yyldır ÖSS'ye girip istediği bölüme yerleşemeyen Çiğdem Alpaslan da (21) polisliği garantili bir meslek olarak görüyor. Alpaslan, "Her gün işsizler ordusuna binlercesi ekleniyor. Artık üniversiteyi bitirmek bile çözüm değil. Ama iki yıl okuduktan sonra polis olabiliyorsun." diye konuşuyor. Üniversite hayali bir türlü gerçekleşmeyen Eda Budak, bu sene 4 kez şansını denemiş. Ancak, bu kez polislik şansını denemek için kuyruğa girmiş. Türkiye'de şartların bunu gerektirdiğini ifade eden Budak, her türlü iş alternatifini değerlendirdiklerini dile getiriyor. Birsen Koca (20) ise üçüncü kez sınava girmiş. Koca, diğer arkadaşları gibi polisliği iş garantisi olduğu için tercih ediyor. ÖSS'de iyi puan çektiğini açıklayan Koca, "Üniversiteye bitirsek bile, bu kez önümüze KPSS engeli çıkıyor. Ama polislikte böyle değil. İki yıl okuduktan sonra ertesi gün mesleğe başlıyorsun. Türkiye koşullarında böyle bir imkanı kim değerlendirmek istemez. Zaten buradaki yoğunlukta bu anlayışın en güzel göstergesi." diye konuşuyor. Kızlara ayrılan kontenjanın düşüklüğünden yakınan Koca, erkekler kadar kızların da bu işe ilgi gösterdiğini ve bu sayının artırılması gerektiğinin altını çiziyor.
http://www.polislik.net/index.php?op...369&Itemid=256
Hummalı bir taşınma hazırlığı sırasındayken; İstanbul barosunun 2004 sayılı ve konuyla ilgili bir yazısını kesip sakladığımı dün farkettim.Aktarıyorum;
YASAYA AYKIRI ÜSTÜ ARANAN AVUKATIN AÇTIĞI DAVADA İÇİŞLERİ BAKANLIĞI TAZMİNATA MAHKUM OLDU
1136 sayılı Avukatlık Yasasının 58. maddesi ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın konutu ve yazıhanesi aranamaz hükmünü taşıyor.
Ankara Üçüncü İdare Mahkemesi, bir avukatın üstü ve çantasının yasaya aykırı olarak arandığı gerekçesiyle İçişleri Bakanlığını iki buçuk milyar lira manevi tazminat ödemeye mahkum etti
Mahkeme kararında, Avukat Kemal Vuraldoğan’ın, evinden bürosuna gitmekteyken miting dolayısıyla yapılan aramada, avukatlık kimliğini gösterdiği ve yasal olarak üstünün ve çantasının aranamayacağını belirmesine rağmen polislerce arandığı, bunun üzerine Vuraldoğan’ın İçişleri Bakanlığına suç duyurusunda bulunduğu ve yanıt alınamaması üzerine de tazminat davası açtığı belirtildi.
Mahkeme kararında, 1136 sayılı Avukatlık Yasasının 58. maddesinde, ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzerinin aranamayacağı hükmü bulunduğu belirtilerek şu görüşe yer verildi:”Kamu idareleri yürütmekle yükümlü bulundukları kamu hizmetlerini gereği gibi yerine getirmekle, bu hizmetin işleyişini sürekli olarak kontrol etmek ve hizmetin yükümlülüğünü yerine getirmemek suretiyle hizmetin kötü veya geç işlemesi, gereği gibi işlememesi idarenin hizmet kusurunu oluşturur. Dolayısıyla hizmet kusuru nedeniyle bir zarar verilmiş olması halinde belirtildiği üzere idarenin meydana gelen zararları tazmin sorumluluğu bulunmaktadır.”
Ankara Barosu Başkanlığının da müdahil olarak katıldığı davanın kararında, davacı avukatın vatandaşlar önünde üst aramasına maruz kalmasının meslek onurunu zedelediği kanısına varıldığı belirtilerek İçişleri Bakanlığının iki buçuk milyar lira manevi tazminat ödemesine hükmedildiği belirtildi.
Avukatlık Yasası: Madde 58
Avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılır. Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet Savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir.Ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında avukatın üzeri aranamaz.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun duruşmanın inzibatına ilişkin hükümleri saklıdır. Şu kadar ki, bu hükümlere göre avukatlar tutuklanamayacağı gibi hapis veya hafif para cezası da verilemez.
Bu başlık altındaki bazı iletiler silindi galiba...?
Aranır....
Yasaya aykırı davranan memurun akibeti ne olur?
Benim Fatih Asliye Ceza hakimliğinde üç memur hakkında yaptığım şikayet üzerine açılan kamu davası bir yıldan fazladır sürüyor. Pişman oldum ama cehaletlerinin kurbanı memurları nasıl kurtaracağımı kara kara düşünüyorum şimdi.
Önceki sayfada yazılan mevzuatı okusaydınız hangi şartlarda aranabileceğini görürdünüz.
Şikayetim üzerine görevi kötüye kullanmadan kamu davası açıldı tazminat davası açsam kazanırım örnekleri var. Polis memuru ve güvenlikçi arkadaşları bu konuda çok dikkatli olmaya davet ediyorum. Aksi halde neticesi ağır olabilir.
Ne yani? (üslubumu bağışlayın) aponun avukatlarının üzerini arayamıyor muyuz veya arayamayacak mıyız?
Avukatlar arasında fark yoktur kimin vekili olurlarsa olsunlar. Yasa karşısında eşit hak ve yetkilere sahiptirler.
X ray cihazlarından geçmek, çantalarımızı geçirmek "arama" kapsamına giriyor mu?
Bir hukusuzluğu daha öğrenmiş olduk şimdi. Terör örgütünün bombası yüzünden yaralanan Gazimiz Sayın Av. Serdar Öztürk hiç bir yasal dayanağı olmadan aranıp, işyerine Fetullahçı polisler tarafından sayısız sahte delil yerleştiriliyor, memleketimizin saygıdeğer savcı ve hakimleri bu duruma fransız kalıyor ve Terörle mücadele ederken gözünü kaybeden Gazimiz bir terörist damgası yiyerek hapishanede yatıyor. Yine bu saygıdeğer savcılarımız sahte belgeler ve sahte adli tıp raporları düzenleyip 70 milyonla dalga geçerek Tayyip beyin eski makam otosunda meslek mafya babası edasıyla fink atmaktadır. Kaç tane yasayı çiğnediler sizce burda?
Abuk subuk yorumlar yapmaktan yorulmadınız yani.
Şucuların da bucuların da bu ülkede mazisi parlak değil.
Bu ülkede her görüşten insanlar çeşitli mevkilerde görev yapmışlar ve yapmaktalar....
Sn. üyenin bahsettiği şucuların da bahsini etmediği bucuların da geçmişte usul ve yasalara uymada zaafiyet gösterdiklerini düşünüyorum. Malum davada şucular değil bucular yer alıyor başka davalarda işlerde bucular yargılandı. Forum konusu siyaset olmadığı için polemiğe girmek istemiyorum. Ama Dersimi, Fatsayı, ihtilalleri, cezaevlerinde sağcısına solcusuna yapılan işkenceleri unutmayalım. Benim altım kuru demesin kimse.
Bu konu benim kafama takıldı, bi araştırıyım dedim ve bunu buldum. Demekki aranabiliyormuş. Aranması da lazım gelir. http://forum.memurlar.net/topic.aspx?id=554345
Ayrıca son zamanlarda bir Dersim modası çıktı. Dersim diye bir yer yoktur! Tunceli vardır. Tarihte birinci ve ikinci Dersim ayaklanmaları olarak bilinen olaylarda devletimiz gereğini yapmıştır. Benim dedem o isyan sırasında Tunceli'de asker imiş. Bölük komutanı Yüzbaşısı dedemin kucağında şehit olmuş. Dersim isyancılarını mağdur göstermek, orada devletin yaptıklarını yanlış dahi olsa tasvip etmemek başta Atatürk'e ve Türk milletine saygısızlıktır.
Orayı tamamen okursanız Avukatın aranmaması gerektiğine dair mahkeme kararını dahi okursunuz. Bizler şahsi olarak üstümüz aranmasın derdinde değiliz. Ancak biz avukatlar kamu hizmeti ifa eder, her ne kadar avukatlık ücretini ben verdim deseniz de 1- Kişi haklarının 2- Toplumun ve 3- Demokrasinin eli ayağı rolünü üstleniriz.
Ne diyor; Avukatlık mesleği ile ilintili bir durumdaki avukatın üzerinin aranması için hakim kararı gerekmektedir. Avukatlık Kanunu madde 58 uyarınca, ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde hakim kararına gerek yoktur. Avukatın mesleği ile ilintili olduğu iddiası ile, görüntüsü arasında önemli bir çelişki olması durumunda, önleme araması yapılması mümkündür. Bu durumda aramayı yapan kolluk görevlisinin hukuka uygun davrandığının kabulü gerekmektedir. Avukatın beyanı ile görüntüsü arasında çelişki olmakla beraber, kolluk görevlisi avukatın mesleği ile ilintili bir durumda bulunmadığından emin değilse, Avukatlık Kanunu madde 2 uyarınca yargının kurucu unsuru olan, aynı kanunun 1. maddesi uyarınca kamu hizmeti yürüten avukatın beyanını esas alacak ve arama yapmayacaktır. 1 Nisan 2005’ten sonra hukuka aykırı şekilde avukatın üzerini arayan kamu görevlisi hakkında, TCK 120. maddesi uyarınca kamu davası açılması gerekecektir. Mağdur avukat ayrıca hukuk mahkemesine başvurarak manevi ve varsa maddi zararlarının tazminini de talep edebilecektir.
O sitedeki Adli Önleme Yönetmeliğini baz alanlar hukuktan anlamayanlar ve malesef kanunların yönetmeliklere üstün olduğunu ve yine konunun ayrıntısını inceleyecekler için özel kanunların genel kanunlara göre öncelikli olduğu kuralını bilmeyenlerdir.
Çok sırası mı bilmem o sitedeki bazı kişilerin hemen "danıştay saldırısını yapan avukatı" referans göstermesini ise kınıyorum; Çünkü;
1-Herşeyden önce ilk kınayan bizlerdik (bu sitede)
2-Eğer konu suç işleyen BİR TEK avukatsa adliyelerde hergün bolca polis memurunun yargılandığını üzülerek ifade etmek isterim. (Malesef ve emin olun ki çoğunun suçları görevi suistimal değil, ancak bu güzide meslek gurubunu rencide etmemek için burada kesmeyi uygun görüyorum)
Sayın Pazarbaşı, bende şahsi olarak sayın Avukatlarımızın üzerlerinin aranması derdinde değilim.
Ben sade bir vatandaş olarak hukuku, kanunu, yönetmeliği bilmem. Ben mantık yürütürüm. Mantığım bana diyor ki; özellikle cezaevleri, adliye sarayları gibi yerlere giren herkes mutlaka ama mutlaka aranmalı yahut şüpheli bir durum esnasında değil polis, bir zabıta memuru dahi insanları arayabilmeli. Bunun ne gibi bir sakıncası olabilirki? Bir zamanlar askerden çektik, kafayı çeken 18 yaşındaki astsubay çavuş çıkıp sokaklarda silah atıyor, nara atıyordu. Yanına gelen polislere " siz beni tutuklayamazsınız lan" diye hitap ediyordu. Şükür yavaş yavaş bu yanlışlıklardan kurtulur iken başka polemiklerle vakit kaybetmek bana mantıklı gelmiyor doğrusu. Demokratik hukuk devletinde kişilere özel kanunlar olamaz, olmamalı. Halkın refahı ve güvenliği için gerekiyorsa Cumhurbaşkanı bile aranabilmeli. Saygılarımla.
Sayın üye; Bizim derdimiz yasanın verdiği bu durumdan faydalanarak kendimizi farlklı bir konumda sunmak değil. Bir hukukçu, aynı zamanda bir kamu görevlisidir.Yasanın hukukçulara verdiği bu -ayrıcalık diyelim- sır saklama yükümlülüğünden doğar. Diyelim ki çok önemli bir davanın vekilisiniz ve üstünüzde, çantanızda kamu oyunda deşifre olmaması gereken evraklar var ve aranmaya tabi tutuluyorsunuz. Sizi arayan güvenlik görevlilsi bir şekilde belki de kamu oyunun bilmemesi gereken bir sırra vakıf oluyor ve konu yayılıyor.Bu durumda ortaya çıkacak zararın telafisi mümkün mü?
İstemezdim. Peki ben de size şöyle bir soru sorayım. Diyelim ki otobüsle veya özel aracınızla seyahat ediyorsunuz, bir olaydan ötürü polis araçları durdurup kimlik kontrolü ve üst araması yapıyor, siz Avukat olduğunuzu beyan edip polise "beni arayamazsınız" der miydiniz?
Avukatın müvekkiliyle ilgili olarak yanında ya da üzerinde ne zaman ne taşıyacağı belli değildir. Yasa bana bir hak vermişse, bunu istisnasız her yerde kullanırım. Yasa açıkça avukatın üstü aranmaz demiş, kahvehanede, sokakta, adliyede ya da bürosunda aranmaz dememiş. Her nerede olursa olsun avukatın üstü aranmaz demiş. Yasa koyucu abeste iştigal etmeyeceğinden, vardır bir bildiği diyelim :)
Tabi ki derim ve dedim.Çünkü bu benim kanundan gelen hakkım.Bunu bir üstünlük vasıtası olarak kullanmaya çalışmak değil amacımız, daha önce belirttiğimiz gibi sır korumak ve saklamak. Ve uygulamada gördüğüm kadar güvenlik görevlilerimiz bu konuda oldukça duyarlı ve ısrarlı değiller.
Neyse. Canınızı sıktım ise affola... Herkese iyi bayramlar, iyi geceler, iyi çalışmalar. Saygılarımla.