Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E : 2000/1-14
K : 2000/23
T : 26.1.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar  arasındaki  "elatmanın  önlenmesi ve kal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Afyon Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 9.11.1998 gün ve 1998/517-606 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 1.2.1999 gün ve 1997/787-717 sayılı ilamı ile; (...Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre, davalı vekilinin teniyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Davacı idare vekilinin temyizine gelince; Bilindiği üzere,Vakıf taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerine son vermek amacıyla Tabii Afetlerden Zarar Gören Taşınmazların Afet öncesi Kiracılarına Kiracılık Hakkı Tanınması ve Devam etmekte Olan Kira Sözleşmelerinin Sona Erdirilmesi ile ilgili olarak 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna Ek Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair 1331 sayılı Kanun 23.1.1998 tarihinde kabul edilip 27.1.1998 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe konulmuştur.
Söz   konusu   kanunun   2.maddesiyle  6570  sayılı  gayrimenkul kiraları  hakkındaki kanuna eklenen geçici 6.maddenin birinci fıkrasında , "Vakıflar  Genel  Müdürlüğünün  mazbut  ve  mülhak  vakıflara  ait  gayri menkullere  ilişkin  kira sözleşmeleri bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren  üç  ay  sonra sona erer" hükmü getirilmek suretiyle mevcut kira sözleşmelerine son verilmiştir. Bu açık hükümden  anlaşılacağı üzere kira sözleşmelerinin  belirtilen  tarihte  sona ermesi hiç bir taraf işlemine veya  her  hangi  bir  koşula bağlı tutulmamıştır. Esasen kanun koyucunun ''amacı   devam  eden  kira  sözleşmelerini  ortadan  kaldırmak, tarafla r in anlaşmaları  halinde  yeni  kira sözleşmelerinin yapılmasını sağlamaktan ibarettir.
Maddenin  daha  sonraki  fıkralarında ise yeniden yapılacak kira sözleşmelerinin   nasıl   yapılması gerektiği  ve  yapılma    süreleri açıklanmış  ayrıca  kanun  gereği kira sözleşmeleri son bulan kiracılara idarece  önerilen  koşulları  ve  kira bedelini kabul ettikleri takdirde yeni  kira  sözleşmeleri yapmaları için öncelik hakkı tanınmış, öngörülen koşullarda ve sürede
yeni  kira sözleşmesi yapmayan kiracıların da ne şekilde tahliye edilecekleri hükme bağlanmıştır.
O halde, geçici  6.maddenin birinci  fıkrası  hükmüyle  kira sözleşmeleri  son  bulan  kiracıların, sonra  gelen fıkralarda belirtilen sürede ve koşullarda yeni kira sözleşmeleri yapmamaları halinde haksız   elatan (fuzuli şagil) durumuna düşeceklerinde kuşku yoktur. Daha açık bir anlatımla 4331  sayılı  kanunun yürürlüğe girdiği 27.1.1998 tarihinden
itibaren üç ay içerisinde Vakıflar Genel Müdürlüğü veya mütevellilerince raiç yada  emsal bedellere uygun olarak yeni kira bedeli ve koşulları tesbit edilip kendilerine tebliğ edilmesine karşın üç ayı takip eden otuz gün içerisinde kira sözleşmesi yapmayan eski kiracıların önceki kira sözleşmelerine dayanarak hak iddia edemiyecekleri açıktır.
Ne varki, 4331 sayılı kanun Anayasa Mahkemesinin 20.5.1998 tarih 1998/10 esas 1998/18 karar sayılı ilamı ile iptal edilmiş; aynı zamanda iptal kararının Resmi Gazetede yayınlanacağı güne kadar (1998/3-2 karar sayısı ile) yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmiş; bu karar 20.5.1998 iptal kararı ise 12.12.1998 tarihli resmi gazetede yayımlanarak infaz edilebilir hale gelmiştir.
Hemen  belirtmek gerekirki, iptal  edilen  kanuna  göre oluşan kazanılmış hakların korunması;  buna  bağlı  olarak  hukuka ve devlete güvenin  sağlanması,hukuk devletinin en önemli amaçlarından olan huzurlu ve  istikrarlı bir ortamın yaratılması için Anayasanın 53/5.maddesi ile , İptal   kararlarının  geriye  yürüyemiyeceği  kuralı  kabul  edilmiştir. Nitekim, değinilen  bu  kural  (keyfi tasarrufları ve haksız kazançları önlemek;  adalet ilkesini gerçekleştirmek  gibi bazı istisnalar dışında) tüm Yüksek Mahkemelerce aynen kabul edilerek uygulana gelmektedir.
Yine uygulamada   ve  doktrinde; devam  eden  uyuşmazlıklar  ve tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kuralın derhal yürürlüğe girme (Leffet immediat dela loi novelle) niteliği nedeniyle uygulanacağı görüşü benimsenmiş olmakla yukarıda değinilen 6.maddenin birinci fıkrası hükmü vakıf taşınmazlara ait kira sözleşmelerini 27.4.1998 tarihinde sona erdirip işlevini tamamlamış ve hukuki sonucunu doyurmuştur. Bu itibarla belirtilen tarihden sonra devam eden bir hukuki münasebetin (kira ilişkisinin) veya taraflar arasındaki çekişmenin varlığı kabul edilemez. Bunun yanında kira sözleşmeleri, bir taraf işlemini veya koşulu gerektirmeksizin kanun gereği sona erdiklerinden önceki sözleşmeler hakkında mahkemelere başvurma olanağı da bulunmamaktadır. 4331 sayılı kanunun 6.maddesinin 2 ve 3 fıkralarında öngörülen süreler ve açılacak davalar ise tamamen yeni yapılacak kira sözleşmelerine ilişkin olduğundan son bulan kira sözleşmelerine ait bir uyuşmazlık olarak değerlendirilemez.
Açıklanan ilkeler gözetildiğinde iptal kararının geriye yürümesini zorunlu kılan bir nedenden söz etme olanağı yoktur. Aksinin kabulü Anayasanın 153/5.maddesine ve kazanılmış hak kuralına ters düşen bir sonuç ortaya çıkarır.
Somut olayda davalıya yöntemine uygun biçimde gerekli tebligat yapılmış davalı süresi içerisinde yeni bir kira sözleşmesi yapmayarak taşınmazda haksız elatan (işgalci) durumuna düşmüştür.
Hal böyle olunca, elatmanın önlenmesine ve hak ediş tarihinden itibaren ecrimisilin tahsiline karar verilmesi gerekirken buna yönelik isteğin  reddedilmesi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Vakıf yoluyla meydana getirilen ata yadigarı mimari eserleriz korumak, onarılarak Türk Kültürünün gelecek nesillere intikalini saylamak, vakıf malları ekonomik şekilde isletmek görevini yüklenen Vakıflar Genel Müdürlüyü ile mülhak vakıfların bütçe gelirlerinin tamamına yakını vakıf taşınmazların kiralanması ile elde edilen kira gelirlerinin oluşturduğu, ne varki uzun süreli sözleşmeler günün değişen ekonomik şartları, yargı organlarından zamanında istenilen artışa ilişkin karar alınmaması, ısıtma aydınlatma, işçi ücretleri gibi zorunlu giderle r deki artışlar sonucu vakıf taşınmazların kiralarının zaman içerisinde çok düşük seviyede kaldığı hatta birçok işyerinde gelir gideri karşılıyamadığı , gerekçesiyle vakıf taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerine son vermek amacıyla tabii afetlerden zarar gören taşınmazların afet öncesi kiracılarına kiracılık hakkı tanınması ve devanı etmekte olan kira sözleşmelerinin sona erdirilmesi ile ilgili olarak 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna Ek Bir Geçici Madde Eklemesine Dair 4331 sayılı Kanun 23.1.1998 tarihinde kabul edilip 27.1.1998 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.
Söz konusu Kanunun 2.maddesiyle 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Kanuna eklenen geçici 6.maddesinin birinci fıkrasında "Vakıflar Genel Müdürlüğünün mazbut ve mülhak vakıflara ait gayrimenkullere ilişkin kira sözleşmeleri bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay son r a sona erer" hükmü getirilmiştir.
Maddenin  daha  sonraki  fıkralarında  ise  yeni  yapılacak kira sözleşme için Vakıflar Genel  Müdürlüğü ve mütevellilerin  yapacağı işlemler  yeni  kira  sözleşmesinin  koşulları ve süresi, eski kiracının yeniden  kira  sözleşmesi  yapmaması  halinde tahliyesi, bildirilen yeni kira bedeli hakkında mahkemeye başvurma yolları hükme bağlanmıştır.
4331 sayılı Kanun ile 6570 sayılı Kanuna Eklenen Geçici 6.maddenin birinci fıkrasının açık hükmüne göre mazbut ve mülhak vakıflar" a ait taşınmazlara ilişkin kira sözleşmeleri kanunun yürürlüye girdiği 27.1.1990 tarihinden üç ay sonra yani 27.4.1998 tarihinde son bulmaktadır. Aynı maddenin üçüncü fıkrası ise Vakıflar Genel Müdürlüğü ve mütevellilerce bildirilen kira bedeli ve koşullarını kabul eden eski kiracıya yeni kira sözleşmesi yapmak üzere üç ayı takip eden otuz günlük başka bir süre tanınmış, kira sözleşmesi sona ermesine karşın önceki kiracıyı bu otuz günlük sürenin son bulduğu 27.5.1998 tarihine kadar fuzuli şagil saymayarak mecuru kullanmasına izin vermiştir.
4331 sayılı Yasanın Anayasaya aykırı olduğu iddiası ile açılan dava üzerine, Anayasa Mahkemesince 20.5.1998 tarih 1998/10 esas 1990/3-2 sayılı kararla yürürlüğü durdurma aynı tarih 1990/10 esas 1998/18 sayılı karar ile de kanunun iptaline karar verilmiş yürürlüğünün durdurma kararı 23.5.1998 iptal kararı ise 12.12.1998 tarihli resmi gazetede yayımlanarak bağlayıcı nitelik kazanmıştır.
Yargıtay Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; 4331 sayılı Yasanın geçici 6'ncı maddesi anlamında eski kira sözleşmelerinin ne zaman sonbulmuş sayılacağının tayin ve tesbitinde toplanmaktadır. Bu konuda 4331 sayılı Yasa ile getirilen geçici 6.maddenin birinci fıkrasının hükmü açık olup yukarıda değinildiği üzere eski kira sözleşmelerine bu fıkra hükmüyle 27.4.1998 tarihi itibariyle son verilmiştir. Yasanın sonraki fıkraları ve üçüncü fıkradaki üç ayı takip eden otuz günlük süre, yapılacak yeni kira sözleşmelerine ilişkindir. Esasen kanun koyucunun amacı da eski kira sözleşmelerine son vermek raicine uygun kira bedeli ile yeni kira sözleşmelerinin yapılmasını sağlamaktır. Nitekim madde metninden de açıkça izlenildiği üzere, eski kira sözleşmelerinin sona ermesi, yasada öngörülen "Aylık süre" dışında hiçbir işlem veya irade izharına bağlı tutulmamıştır. O nedenle salt yasanın yürürlük tarihinden itibaren üç ayın geçmesiyle eski kira sözleşmelerinin doğrudan münfesih olacağının kabulü gerekir.
Bu açıklamalardan sonra, Anayasa Mahkemesi Kararlarından iptal hükmünün geriye yürüme (extunç) etkisinin hukuki kapsam, ve alanı üzerinde durulmasında yarar vardır.
Öncelikle belirtelim ki Hukuk Genel Kurulu bu konuyu, somut olayın zorunlulukla sunduğu "kazanılmış haklar" çerçevesinde ve sınırlı bir düzeyde tartışmış ve tahlil etmiştir. Yine işaret edelim ki, kazanılmış hakların varlığı halinde iptal kararlarının geriye yürümeyeceği ilkesi kurulda oybirliği ile kabul edilmiştir.
Gerçekte de, Anayasal yargıda; idari yargıdaki iptal kararının (extunç) geriye yürüme etkisi ilke olarak kabul edilmemiş ve iptal edilen kuralın baştan beri geçersiz duruma geldiği esası benimsenmemiştir. Diğer bir anlatımla Anayasa- Mahkemesinin iptal kararının geri yürümezliği kuralına öncelik tanınmıştır. (Anayasa Md . 153 )
Anayasanın 153/V maddesine bakıldığında, iptal kararının geri yürümeyeceği ilkesine, yasa koyucu tarafından bir istisna tanınmadığı kuşku ve duraksamaya yer olmaksızın görülmektedir.
Ne  varki  bu  anayasal, hükmün  salt Lafzi yorumla uygulanması, zaman  zaman  hakkaniyet,  nesafet,  eşitlik,.ve adalet ilkelerine,aykırı sonuçlar  yaratabilir (Bkz.N.Bilge Anayasa Mahkemesi Kararlarının geriye yürümezliği sorunu, Ankara Baro Dergisi 1990/3, sh.332) o nedenle Anayasanın 153/V maddesinin istisnalarının varlığı öğretide ve yargıda gündeme getirilmiş ve tartışılmıştır.    
Türk  Anayasal  sisteminde;  benimsenen  iptal kararının, geriye yürümezliği kuralının   getiriliş  amacı,  Devlete  güven  duygularını sarsmamak,  Devlet  yaşamında  kargaşaya neden olmamak, toplum huzurunun sarsılmamasını sağlamak olarak özetlenebilir.
Esasen bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında bu kurala uygun biçimde, tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların (kazanılmış haklar) korunması hukuk devletinin gereğidir.       O  nedenle  hukuksal  ve, maddi  alanda etkisini göstermiş, hukuk kaideleri uyarınca tamamlanmış ve sonuçlarını doğurmuş bulunan kazanılmış haklara Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün geri yürümeyeceğinin kabulü kaçınılmazdır.
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır.       Kazanılmış  hakları  ortadan  kaldırıcı  nitelikte sonuçlara yol açan  yorumlar,   Anayasanın  (2)  nci  maddesinde  açıklanan  "Türkiye Cumhuriyeti  sosyal bir hukuk devletidir" hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi  toplumsal  kararlılığı, hukuksal   güvenceyi   ortadan  kaldırır,
belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Tüm  açıklananların  ışığı  altında  dava  değerlendirildiğinde, Anayasa Mahkemesinin 4331 sayılı yasa hakkında, yürürlüğün durdurulmasına ilişkin   kararı  23.5.1998  tarihinde  Resmi  Gazetede  ilan  edilerek yürürlüğe girmiş ve bağlayıcı olmuştur.
Oysa,  taraflar  arasındaki  kira  sözleşmesi bu  tarihten önce 27.4.1998 tarihinde  yasal  kaidelere  uygun  bir  şekilde  işlemlerini  tamamlayarak  hukuki  sonuç  ve  hükümlerini  hasıl  etmiş;  en önemlisi "davanın tarafları yönünden objektif statüden subjektif statüye geçerek kişiye ait bir nitelik kazanmıştır. Farklı anlatımla sözleşmenin son bulmasına ilişkin vakıflar idaresi yararına özel hukuk yönünden kazanılmış hakkın vücut bulmasından daha sonra Anayasa Mahkemesinin yürürlüğün durdurulması kararı devreye girmiş bulunmaktadır. Hal böyle olunca; Anayasa Mahkemesinin sözü edilen kararı, somut olayda geriye etkili biçimde hukuksal sonuç doğurmayacağı kuşkusuzdur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Yerel mahkemenin direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme  kararının özel  Daire  bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.1.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü; kendilerine ait olan taşınmazda davalının 27.4.1998 tarihinden itibaren kira sözleşmesinin sona erdiğini ve işgalci durumunda olduğunu, zira 27.1.1998 tarihinde yürürlüğe giren 4331 sayılı Yasa'nın 2.maddesi ile. 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Kanuna eklenen geçici 6.maddesinin birinci fıkrası ile mazbut ve mülhak vakıflara ait taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerinin yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra yani 27.4.1998 tarihinde sona erdirildiğini, eski kiracılara üç ayı takip eden otuz gün içinde yeni takdir edilen kira bedeli ve şartları üzerinden kira sözleşmesi yapmak olanağı tanındığının bildirilmesine rağmen davalının yeni sözleşme yapmadığını, söz konusu geçici 6.maddenin Anayasa Mahkemesince iptal edilmişse de Anayasanın 153.maddesi nde iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkacağının ve iptal kararlarının geriye yürümeyeceğinin hükme bağlandığını, bu durumda 27.4.1998 tarihinde 4331 sayılı Yasa yürürlükte olduğundan bu tarihte kira sözleşmesinin sona erdiğini ve 23.5.1998 tarihine kadar da sözleşme imzalanmadığından davalının fuzuli şagil durumuna düştüğünü iddia ederek müdahalenin men'ine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı kiracı ise; 4331 sayılı Yasa ile . getirilen geçici 6.maddenin 27.5.1998 tarihinde Anayasa Mahkemesince iptal edildiğini, ancak uygulamadan doğacak zararların önlenmesi için Resmi Gazetede yayımlanıncaya kadar anılan maddenin yürürlüğünün durdurulmasına karar verildiğini, bu itibarla da kira sözleşmesinin geçerli olduğunu vurgulayarak davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Taraflar   arasındaki   uyuşmazlık;  geçici  6.maddenin  Anayasa Mahkemesince  iptali  ve  yürütmeyi  durdurma  kararı  karşısında,  kira  ilişkisinin  devam  edip  etmediği  noktasında  toplanmaktadır.  Sorunun çözümlenebilmesi   için;   öncelikle   geçici  6.madde  üzerinde  kısaca durulduktan sonra, Anayasa Mahkemesince verilen yürürlüğün durdurulması ve iptal kararlarının taraflar arasındaki kira ilişkisine etkisinin ne olacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Geçici 6.maddenin birinci fıkrasında Vakıflar Genel Müdürlüğünün mazbut ve mulhak vakıflara ait gayrimenkullere ilişkin kira sözleşmelerinin bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra son bulacağı belirtildikten sonra, müteakip fıkralarında rayiç veya emsal bedellere uygun olarak yeni kira bedeli ve şartlarının idarece tesbit edilerek kiracı ile birlikte taşınmaz malı kiralamak isteyen üçüncü kişilere duyurulacağı, tesbit edilen şartları kabul eden ya da daha fazla bedel teklif eden üçüncü kişilerin bulunması halinde eski kiracıların en yüksek bedel üzerinden birinci fıkrada belirtilen üç ayı takip eden otuz gün içinde yeni kira sözleşmesi yapmaya öncelikle hakları olduğu, otuz günlük süre içinde sözleşme imzalamayan ve gayrimenkulu de tahliye etmeyen kiracının tahliyesinin bu sürenin bitiminden sonra Vakıflar Genel Müdürlüğünün başvurusu üzerine mahalli mülki amirlerin kararı ile gerçekleşeceği kurallarına yer verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; üç aylık süre içinde kira bedeli üzerinde taraflarca anlaşma sağlanamadığı, müteakip otuz günlük sürede de anlaşmazlığın devam ettiği, ancak bu süre henüz dolmadan 27.5.1998 tarihinde Anayasa Mahkemesince geçici 6.maddenin iptaline karar verildiği ve aynı zamanda iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihe kadar da yürürlüğün durdurulmasına karar verilerek bu kararın 23.5.1998, iptal kararının ise 12.12.1998 tarihli Resmi Gazetelerde yayımlandığı anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 153/5 maddesine göre, iptal kararları geriye yürümez. Bir başka anlatımla; aynı maddenin üçüncü fıkrasında da açıklandığı üzere, iptal edilen Yasa hükümleri iptal kararlarının Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihten itibaren yürürlükten kalkar. Ancak, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının Mahkemelerin önünde devam etmekte olan, yani sonuçlanmamış davalara uygulama zorunluluğu mevcuttur. Geriye yürümezlik ilkesi sonuçlanmış, kesin hüküm haline gelmiş uyuşmazlıklara ve kazanılmış haklara etkili olamaz. Bu sonuç, Devlete güven ilkesinin bir gereğidir. Somut olayda iptal kararı, 12.12.1998 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş ise de, Anayasa Mahkemesince yukarıda sözü edilen otuz günlük ikinci evre henüz son bulmadan 27.5.1998 tarihinde yürürlüğün durdurulmasına da karar verilmiş olduğundan, uyuşmazlığın çözümünde iptal kararının Resmi .Gazetede yayımlandığı tarihin değil , yürütmeyi durdurma tarihinin esas alınarak değerlendirme yapılması zorunluluğu vardır. Gerçekten yürütmenin durdurulduğu tarihin esas alınmaması halinde, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararının bir anlamı kalmaz.
Burada üzerinde durulması gereken önemli bir noktada, geçici 6.maddenin birinci fıkrasında yer alan "... kira sözleşmeleri bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona erer." kuralının uyuşmazlığın çözümünde ne derece etkili olacağı hususudur.
Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşmelerde çoğunluk bu kuralın bitirici bir etki ve nitelikte olduğunu yani hükmünü icra ettiğini, bu itibarla da yürütmenin durdurulması kararının yayımlandığı 23.5.1998 'tarihinde üç aylık süre geçtiği için taraflar, arasındaki, kira ilişkisinin sona erdiğini kabul etmektedir ki bu görüşün ulaştığı nokta, son bulmuş olan kira ilişkisine sonraki iptal ve yürütmeyi durdurma kararlarının etkili olamayacağıdır. Gerçekten iptal kararları, tamamlanmış, sonuçlanmış  hukuki  durumlara  etkili  olamaz.   Bu sonuç
Anayasa   Mahkemesi   iptal  kararlarının  geriye  yürümemesi  kuralının gereğidir.
Geçici  6.maddenin  vakıf  mallarının  korunması  amacıyla getirildiği  kuşkusuz  ise  de,  Yasa  koyucunun  bu taşınmaz malların kiracılarını  da  hukuki  güvenceden  yoksun bırakmadığı, bunu sağlamak için birbiri  ile  bağlantılı  olan  aşamalı  bir  düzenleme  yoluna  gittiği açıktır. Daha açık bir anlatımla; üç aylık süre ile yetinilmemiş ve kira sözleşmelerinin  üç  ay  sonra sona ereceği şeklindeki hükme dayanılarak sonuca  gidilmesi  gerekli  görülmüştür. Bu düzenlemeye göre ilk üç ayda ,kira  parası  konusunda  taraflar anlaşmaya varmışlar yada kira ilişkisi son  bulmuş  ise,  sonraki  sürecin  işlemesi  söz  konusu  olamaz. Aksi takdirde  ise  müteakip  süreye geçilmesi gerekecektir. Bu olasılıkta da prosedürün  tamamlanması kaçınılmaz olacaktır, işte somut olayda Anayasa Mahkemesinin geçici 6.maddeyi iptal ve yürütmeyi durdurma kararı bu otuz günlük  süre  içinde  verilmiş  bulunduğu  için, gerçekleşmiş bir hukuki durum  mevcut  değildir, y ani  aradaki kira ilişkisinin sona erdiği kabul edilemez.  Ayrıca  ve Özellikle belirtmek gerekir ki, geçici 6.madde bir bütündür.   Dolayısıyla   da   tamamı  gözönünde  tutulmalıdır.  Anayasa Mahkemesince  de  maddenin tümü otuz günlük süre içinde iptal edilmiş ve iptal  kararı  daha  sonra  12.12.1998  tarihinde yürürlüğe girmişse de, yürütmeyi  durdurma  kararı  da  verildiği  için, kiralayan idare geçici 6.maddenin  birinci  fıkrasına  dayanamaz.  Yukarıda  ayrıntılı  biçimde açıklandığı  üzere  yasal  süreç  devam  ettiği  için  Anayasa Mahkemesi kararlarına  göre  oluşan  hukuki durum dikkate alınmalı ve bunun sonucu olarak yerel mahkeme kararı onanmalıdır.
Açıklanan nedenlerle çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.
KARŞI OY YAZISI
Davacı idarenin davadaki talebinin dayanağı 1331 sayılı Tabi Afetlerden Zarar Gören Vakıf Taşınmazların Afet öncesi Kiracılarına Kiracılık Hakkı Tanınması ve Devam Etmekte Olan Kira Sözleşmelerinin Sona Erdirilmesi ile ilgili Olarak 6570 Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna Bir Ek ve Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanunun 2.maddesiyle 6570 sayılı Yasaya eklenen geçici 6.maddesidir.
Anılan   Yasa   hükmü   27.1.1998   tarihinde   Resmi   Gazetede, yayınlanarak yürürlüğe girmiş, ancak, Anayasa Mahkemesinin 20.5.1998 gün Ve 1998/10-18 sayılı kararı ile Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Mahkeme söz konusu kararıyla ayrıca; yasanın "uygulanmasından  doğacak  ve  sonradan  giderilmesi  olanaksız  durumların   ve zararların  önlenmesi  ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için" iptal kararının  Resmi Gazetede yayınlanacağı güne kadar maddenin yürürlüğünün durdurulmasına hükmetmiştir.
İptal  edilen  geçici  6.maddenin,  birinci fıkrasında;  davacı idarenin  mazbut  ve  mülhak  vakıflarına  ait taşınmazlara ilişkin kira Sözleşmelerinin,  yasanın  yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona ereceği  belirtilmiş;  ikinci fıkrasında da, bu süre" içerisinde idare ve
"vakıf mütevellileri tarafından belirlenecek yeni kira bedeli ve şartlarının kiracıya tebliğ olunacağı hükmü getirilmiştir. Bu koşulları kabul eden kiracılarla (üç ayı takibeden otuz gün içinde) yeniden kira sözleşmesi kurulması imkanı da üçüncü fıkra ile sağlanmıştır.
İdare tarafından belirlenen kira bedeline karşı süresi içinde dava açılması halinde, verilen karar kesinleşinceye kadar idarece inanan yeni kira bedeli üzerinden ödemeye devam olunacağı beşinci fıkra ile öngörülmüş; mahkeme kararının kesinleşmesinden başlayarak otuz gün içinde, mahkemece tesbit edilen kira bedeli üzerinden kiracının yeni kira sözleşmesi yapmaya hakkı bulunduğu da yedinci fıkrada düzenlenmiştir.
Bu düzenle melere göre yasa ile öngörülen temel amacın, davacı ibarenin mazbut ve mülhak vakıflarına ait taşınmazlarına ilişkin kira sözleşmelerinin, yasada belirlenen koşullara göre, özellikle kira bedeli bakımından yenilenmesi olduğu kuşkusuzdur.
Geçici 6.madde bir bütün halinde incelendiğinde; bir yandan yasa ile tayin edilen üç aylık surenin geçmesi halinde önceki kira sözleşmelerinin sona ereceği hükmüne yer verilmişken; diğer taraftan idarece bildirilen kira bedelinin kabulü halinde, yasada sözü edilen üç ayı takibeden otuz gün içinde yeni kira sözleşmesi yapılacağı; belirlenen kira bedeline karşı süresi içinde ( bu sürenin ne olduğu açık olmamakla birlikte otuz günlük süre olduğu sonucuna varılmaktadır.) dava açılması halinde, mahkemece verilen kararın kesinleşmesine kadar idarece tesbit edilen kira bedelinin ödenmesine devam edileceği ve kesinleşmeden başlayarak otuz gün içinde de mahkemece tesbit edilen kira bedeli üzerinden kiracının yeni sözleşme yapma hakkı bulunduğu ifade edilmektedir.
Şu hale göre, geçici 6.maddenin birinci fıkrasında kira sözleşmelerinin, yasanın yürürlük tarihi olan 27.1.1998 den üç ay sonra 27.4.1998 tariflinde sona ereceği belirtilmesine rağmen, diğer fıkralar hükümlerine göre kira ilişkisinin çekişmesiz hallerde 27.5.1990; çekişmeli durumlarda ise mahkemece verilecek kararın kesinleşmesinden itibaren 30 gün sonrasına kadar devam edeceği sonucuna varılmaktadır. 'öyle ise 27.4.1998 tarihi itibariyle kira aktinin sona erdiği ve kiracının bu tarihte haksız işgalci durumuna düştüğü söylenemez.
Durum bu iken, söz konusu yasa Anayasa Mahkemesince 20.5.199Û tarihinde Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş, aynı tarihde de yürürlüğün durdurulmasına karar verilmiştir. Yani kiralayan-ki r acı ilişkisinin devamına olanak tanınan 30 günlük sürenin dolma tarihi olan 27.5.1998 gününden önce yasa hükmünü y i tirmiş,uygulanma olanağı ortadan kalkmıştır Anayasa Mahkemesinin iptal ve yürürlüğün durdurulması hükmüne kadar ki süreç içerisinde, iptal edilmiş olsa dahi bu yasada öngörülen kurallar gereği oluşan yeni statülerin (yeni kira sözleşmesinin yapılması, kiralananın boşaltılması v.s.gibi) korunacağı muhakkaktır. Anayasanın 153.maddesin de yer alan "iptal kararlarının geriye yürümezliği" ilkesi ile "kazanılmış hak" kuralı aksine düşünce tarzına engeldir.
Bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında, bu kurala uygun biçimde tüm  sonuçları  ile  kesin  olarak  edinilmiş  hakların  korunması hukuk devletinin gereğidir. Tamamlanmış  hukuki  durumları  yeni  yasa  veya düzenleyici   kuralın   etkilememesi   onlar  üzerinde  hukuki  sonuçlar doğurmaması kazanılmış hakların saklı tutulması amacını güder.
Bu bakış açısıyla somut olay yönünden iptal edilen yasa hükmü gereği bir hak kazanılması ve bunun korunmaya değer olduğunun ileri sürülebilmesi için, öncelikle, Anayasaya aykırı dahi olsa şekli anlamda bir kurallar bütününün ayakta olması gerekir. Oysa, Anayasa Mahkemesi 20.5.1998 tarihinde hem yasayı iptal etmiş, hem de yürürlüğün durdurulmasına karar vermiş, yürürlüğün durdurulması kararı da 3.5.1998 günü yayımlanmıştır. Bu tarih Vakıflar idaresi ile kiracı arasında yeni şartlarla kira ilişkisinin devamına olanak tanınan, bir aylık sürenin içine rastlamaktadır. Böylece yarım kalmış bir düzenleme ile hak kazanılmasına  olanak verilemez. Korunmaya değer, kesin olarak edinilmiş bir haktan söz edilemez.
Ancak, henüz tamamlanmamış veya devam eden hukuki durumlara yeni düzenleyici kuralın (olayımızda iptal hükmü) derhal yürürlüğe girme niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. (HGK.9.3.1988 gün 1987/2-860, 1908/232). Diğer taraftan Anayasanın 153 ncü maddesi ile Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 2949 sayılı Kanunun 53 ncü maddesinde Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceği belirtilmişse de, bu hükmün iptal kararlarının çekişme haline getirilmemiş işlemlere etkili olmayacağı manasında anlaşılması gerektiği; diğer bir anlatımla bu hükümlerin kazanılmış sübjektif hakların korunması amacına yönelik bulunduğu, henüz oluşmamış veya çekişme haline getirilmiş olaylara teşmil edilemiyeceği muhakkaktır. (Anayasa Mahkemesinin 8.12.1967 gün ve 1961/59-1967/1095; 19.12.1989 gün ve 1989/14-1989/4.9 kararları)
Ayrıca, bir kural işlemle kurulan statünün. Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması dur-umunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasanın bağlayıcılığı. Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasanın üstünlüğü ilkesi, Anayasaya aykırı bir kuralın, aykırılığın saptanmasından sonra uygulanma alanı bulmasını kesinlikle önler. iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı belirtilen anlam çerçevesinde geçerlidir. (Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 gün ve 1989/11;1989/48 sayılı kararı)
Hal böyle olunca; Anayasa Mahkemesinin iptal ve yürürlüğün durdurulmasına dair kararının verildiği 20.5.1998 gününe kadar oluşan tamamlanmış statüler ayrık olmak üzere; çekişmeli hale getirilmiş veya tamamlanmamış (iptal edilmeseydi 27.5.1998 gününe kadar tamamlanma
olanağı  gözetilerek) hukuki durumlara iptal edilen yasa hükümlerinin uygulanamıyacağı, dolayısı ile kiracı konumundaki davalının haksız, 'fuzuli işgalci durumuna düşmeyeceği görüşündeyim.
Elatmanın önlenmesi isteğini reddeden yerel mahkeme kararının yukarda açıklanan nedenlerle doğru olduğu ve onanması gerektiği inancıyla hükmü bozan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini