Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2000/1-1082
K. 2000/1122
T. 05.07.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Taraflar arasındaki "elatmanın önlenmesi ve ecrimisil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Edirne Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 29/12/1998 gün ve 1998/608-680 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 30/09/1999 gün ve 1999/7943-9133 sayılı ilamiyle; ( ...Vakıf taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerine son vermek amacıyla Tabii Afetlerden Zarar Gören Taşınmazların Afet Öncesi Kiracılarına Kiracılık Hakkı Tanınması ve Devam etmekte olan kira sözleşmelerinin sona erdirilmesi ile ilgili olarak 6570 sayılı Gayrimenkul kiraları hakkında Kanuna ek bir geçici madde eklenmesine dair 4331 sayılı Kanun 23/01/1998 tarihinde kabul edilip, 27/01/1998 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe konulmuştur.
Söz konusu kanunun 2. maddesiyle 6570 sayılı gayrimenkul kiraları hakkındaki kanuna eklenen geçici 6. maddenin birinci fıkrasında "Vakıflar Genel Müdürlüğünün mazbut ve mülhak vakıflara ait gayrimenkullere ilişkin kira sözleşmeleri bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona erer "hükmü getirilmek suretiyle mevcut kira sözleşmelerine son verilmiştir. Bu açık hükümden anlaşılacağı üzere kira sözleşmelerinin belirtilen tarihte sona ermesi hiçbir taraf işlemine veya her hangi bir koşula bağlı tutulmamıştır. Esasen kanun koyucunun amacı devam eden kira sözleşmelerini ortadan kaldırmak, tarafların anlaşmaları halinde yeni kira sözleşmelerinin yapılmasını sağlamaktan ibarettir.
Maddenin daha sonraki fıkralarında ise yeniden yapılacak kira sözleşmelerinin nasıl yapılması gerektiği ve yapılma süreleri açıklanmış ayrıca kanun gereği kira sözleşmeleri son bulan kiracılara idarece önerilen koşulları ve kira bedelini kabul ettikleri takdirde yeni kira sözleşmeleri yapmaları için öncelik hakkı tanınmış, öngörülen koşullarda ve sürede yeni kira sözleşmesi yapmayan kiracıların da ne şekilde tahliye edilecekleri hükme bağlanmıştır.
O halde, geçici 6. maddenin birinci fıkrası hükmüyle kira sözleşmeleri son bulan kiracıların, sonra gelen fıkralarda belirtilen sürede ve koşullarda yeni kira sözleşmeleri yapmamaları halinde haksız elatan ( Fuzuli şagil ) durumuna düşeceklerinde kuşku yoktur. Daha açık bir anlatımla 4331 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 27/01/1998 tarihinden itibaren üç ay içerisinde Vakıflar Genel Müdürlüğü veya mütevellilerince raiç yada emsal bedellere uygun olarak yeni kira bedeli ve koşulları tesbit edilip kendilerine tebliğ edilmesine karşın üç ayı takip eden otuz gün içerisinde kira sözleşmesi yapmayan eski kiracıların önceki kira sözleşmelerine dayanarak hak iddia edemeyecekleri açıktır.
Ne var ki, 4331 sayılı kanunun Anayasa Mahkemesinin 20/05/1998 tarih 1998/10 esas 1998/18 karar sayılı ilamı ile iptal edilmiş; aynı zamanda iptal kararının resmi gazetede yayınlanacağı güne kadar ( 1998/3-2 karar sayısı ile ) yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmiş; bu karar 20/05/1998 iptal kararı ise 12/12/1998 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak infaz edilebilir hale gelmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, iptal edilen kanuna göre oluşan kazanılmış hakların korunması; buna bağlı olarak hukuka ve devlete güvenin sağlanması, hukuk devletinin en önemli amaçlarından olan huzurlu ve istikrarlı bir ortamın yaratılması için Anayasanın 153/5. maddesi ile iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceği kuralı kabul edilmiştir. Nitekim, değinilen bu kural ( keyfi tasarrufları ve haksız kazançları önlemek; adalet ilkesini gerçekleştirmek gibi bazı istisnalar dışında ) tüm Yüksek Mahkemelerce aynen kabul edilerek uygulana gelmektedir.
Yine uygulamada ve doktrinde; devam eden uyuşmazlıklar ve tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kuralın derhal yürürlüğe girme ( Leffet immediat dela loi novelle ) niteliği nedeniyle uygulanacağı görüşü benimsenmiş olmakla yukarıda değinilen 6. maddenin birinci fıkrası hükmü vakıf taşınmazlara ait kira sözleşmelerini 27/04/1998 tarihinde sona erdirip işlevini tamamlamış ve hukuki sonucunu doğurmuştur. Bu itibarla belirtilen tarihten sonra devam eden bir hukuki münasebetin ( kira ilişkisinin ) veya taraflar arasındaki çekişmenin varlığı kabul edilemez. Bunun yanında kira sözleşmeleri, bir taraf işlemini veya koşulu gerektirmeksizin kanun gereği sona erdiklerinden önceki sözleşmeler hakkında mahkemelere başvurma olanağı da bulunmamaktadır. 4331 sayılı kanunun 6. maddesinin 2 ve 3. fıkralarında öngörülen süreler ve açılacak davalar ise tamamen yeni yapılacak kira sözleşmelerine ilişkin olduğundan son bulan kira sözleşmelerine ait bir uyuşmazlık olarak değerlendirilemez.
Açıklanan ilkeler gözetildiğinde iptal kararının geriye yürümesini zorunlu kılan bir nedenden söz etme olanağı yoktur. Aksinin kabulü Anayasanın 153/5. maddesine ve kazanılmış hak kuralına ters düşen bir sonuç ortaya çıkarır.
Somut olayda davalıya yöntemine uygun biçimde gerekli tebligat yapılmış davalı süresi içerisinde yeni bir kira sözleşmesi yapmadığı gibi; bir aylık sürede hükmen kira tesbiti yönünde dava açmışta değildir. Böylece taşınmazda haksız elatan ( işgalci ) durumuna düşmüştür.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir..... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Vakıf yoluyla meydana getirilen ata yadigarı mimari eserleri korumak, onarılarak Türk Kültürünün gelecek nesillere intikalini sağlamak, vakıf malları ekonomik şekilde işletmek görevini yüklenen Vakıflar Genel Müdürlüğü ile mülhak vakıfların bütçe gelirlerinin tamamına yakını vakıf taşınmazların kiralanması ile elde edilen kira gelirlerinin oluşturduğu, ne varki uzun süreli sözleşmeler günün değişen ekonomik şartları ısıtma aydınlatma, işçi ücretleri gibi zorunlu giderlerdeki artışlar sonucu vakıf taşınmazların kiralarının zaman içerisinde çok düşük seviyede kaldığı hatta birçok işyerinde gelir gideri karşılayamadığı, gerekçesiyle vakıf taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerine son vermek amacıyla tabii afetlerden zarar gören taşınmazların afet öncesi kiracılarına kiracılık hakkı tanınması ve devam etmekte olan kira sözleşmelerinin sona erdirilmesi ile ilgili olarak 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna Ek Bir Geçici Madde Eklemesine Dair 4331 sayılı Kanun 23/01/1998 tarihinde kabul edilip 27/01/1998 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.
Söz konusu Kanunun 2. maddesiyle 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Kanuna eklenen geçici 6. maddesinin birinci fıkrasında "Vakıflar Genel Müdürlüğünün mazbut ve mülhak vakıflara ait gayrimenkullere ilişkin kira sözleşmeleri bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona erer" hükmü getirilmiştir.
Maddenin daha sonraki fıkralarında ise yeni yapılacak kira sözleşmesi için Vakıflar Genel Müdürlüğü ve mütevellilerin yapacağı işlemler yeni kira sözleşmesinin koşulları ve süresi, eski kiracının yeniden kira sözleşmesi yapmaması halinde tahliyesi, bildirilen yeni kira bedeli hakkında mahkemeye başvurma yolları hükme bağlanmıştır.
4331 sayılı Kanun ile 6570 sayılı Kanuna Eklenen Geçici 6. maddenin birinci fıkrasının açık hükmüne göre mazbut ve mülhak vakıflara ait taşınmazlara ilişkin kira sözleşmeleri kanunun yürürlüğe girdiği 27/01/1998 tarihinden üç ay sonra yani 27/04/1998 tarihinde son bulmaktadır. Aynı maddenin üçüncü fıkrası ise Vakıflar Genel Müdürlüğü ve mütevellilerce bildirilen kira bedeli ve koşullarını kabul eden eski kiracıya yeni kira sözleşmesi yapmak üzere üç ayı takip eden otuz günlük başka bir sure tanınmış, kira sözleşmesi sona ermesine karşın önceki kiracıyı bu otuz günlük sürenin son bulduğu 27/05/1998 tarihine kadar fuzuli şagil saymayarak mecuru kullanmasına izin vermiştir.
4331 sayılı Yasanın Anayasaya aykırı olduğu iddiası ile açılan dava üzerine, Anayasa Mahkemesince 20/05/1998 tarih 1998/10 esas 1998/3-2 sayılı kararla yürürlüğü durdurma aynı tarih 1998/10 esas 1998/18 sayılı karar ile de kanunun iptaline karar verilmiş yürürlüğünün durdurma kararı 23/05/1998 iptal kararı ise 12/12/1998 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak bağlayıcı nitelik kazanmıştır.
Yargıtay Özel Dairesi ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; 4331 sayılı Yasanın geçici 6 ncı maddesi anlamında eski kira sözleşmelerinin ne zaman son bulmuş sayılacağının tayin ve tesbitinde toplanmaktadır. Bu konuda 4331 sayılı Yasa ile getirilen geçici 6. maddenin birinci fıkrasının hükmü açık olup yukarıda değinildiği üzere eski kira sözleşmelerine bu fıkra hükmüyle 27/04/1998 tarihi itibariyle son verilmiştir. Yasanın sonraki fıkraları ve üçüncü fıkradaki üç ayı takip eden otuz günlük süre, yapılacak yeni kira sözleşmelerine ilişkindir. Esasen kanun koyucunun amacı da eski kira sözleşmelerine son vermek raicine uygun kira bedeli ile yeni kira sözleşmelerinin yapılmasını sağlamaktır. Nitekim madde metninden de açıkça izlenildiği üzere, eski kira sözleşmelerinin sona ermesi, yasada öngörülen "aylık süre" dışında hiçbir ön koşula, yapılması istenilen hiçbir işlem veya irade izharına bağlı tutulmamıştır. O nedenle salt yasanın yürürlük tarihinden itibaren üç ayın geçmesiyle eski kira sözleşmelerinin doğrudan münfesih olacağının kabulü gerekir.
Bu açıklamalardan sonra, Anayasa Mahkemesi Kararlarından iptal hükmünün geriye yürüme ( extunç ) etkisinin hukuki kapsam ve alanı üzerinde durulmasında yarar vardır.
Öncelikle belirtelim ki, Hukuk Genel Kurulu bu konuyu, somut olayın zorunlulukla sunduğu "kazanılmış haklar" çerçevesinde ve sınırlı bir düzeyde tartışmış ve tahlil etmiştir. Yine işaret edelim ki, kazanılmış hakların varlığı halinde iptal kararlarının geriye yürümeyeceği ilkesi kurulda oybirliği ile kabul edilmiştir.
Gerçekte de, Anayasal yargıda; idari yargıdaki iptal kararının ( extunç ) geriye yürüme etkisi ilke olarak kabul edilmemiş ve iptal edilen kuralın baştan beri geçersiz duruma geldiği esası benimsenmemiştir. Diğer bir anlatımla Anayasa Mahkemesinin iptal kararının geri yürümezliği kuralına öncelik tanınmıştır ( Anayasa md. 153 ).
Anayasanın 153/V maddesine bakıldığında, iptal kararının geri yürümeyeceği ilkesine, yasa koyucu tarafından bir istisna tanınmadığı kuşku ve duraksamaya yer olmaksızın görülmektedir.
Ne varki, bu anayasal hükmün salt lafzi yorumla uygulanması, zaman zaman hakkaniyet, nesafet, eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı sonuçlar yaratabilir ( Bkz. N. Bilge Anayasa Mahkemesi Kararlarının geriye yürümezliği sorunu, Ankara Baro Dergisi 1990/3, sh. 332 ) o nedenle Anayasanın 153/V maddesinin istisnalarının varlığı öğretide ve yargıda gündeme getirilmiş ve tartışılmıştır.
Türk Anayasal sisteminde benimsenen iptal kararının geriye yürümezliği kuralının getiriliş amacı, Devlete güven duygularını sarsmamak, Devlet yaşamında kargaşaya neden olmamak, toplum huzurunun sarsılmamasını sağlamak olarak özetlenebilir.
Esasen bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında bu kurala uygun biçimde, tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların ( kazanılmış haklar ) korunması hukuk devletinin gereğidir.
O nedenle hukuksal ve maddi alanda etkisini göstermiş hukuk kaideleri uyarınca tamamlanmış ve sonuçlarını doğurmuş bulunan kazanılmış haklara Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün geri yürümeyeceğinin kabulü kaçınılmazdır.
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır.
Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın ( 2 ) nci maddesinde açıklanan "Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir" hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Ayrıca; 4331 sayılı Yasanın yayım tarihi olan 27/01/1998 tarihinden başlayan ve aynı yasanın 6/1. maddesinde öngörülen 3 aylık süre 27/04/1998 tarihinde sona ermekte ve bu tarihte taraflar arasındaki kira sözleşmesinin sona ereceği ifade edilmektedir.
Kural olarak; taraflar arasındaki kira sözleşmesi bu tarihte yasal koşullara uygun olarak işlevlerini tamamlamış ve hukuki sonuç ve hükümlerini hasıl etmişse davanın tarafları yönünden objektif statüden sübjektif statüye geçerek kişiye ait bir nitelik kazanmış olur. Buna göre; Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve yürürlüğün durdurulması kararı davacı vakıflar idaresi yararına kazanmış hakkın vücut bulmasından sonra devreye girmişse geriye etkili biçimde hukuki sonuç doğurmayacağının kabul edilmesi gerekir.
Ne varki davalı yargılama aşamasındaki savunmalarında davacı Vakıflar İdaresinin kararlaştırıp önerdiği artırılmış kira parasını anılan idare hesabına yatırdığını savunmuş ve özellikle Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma kararından sonra artırımlı kira parasının ödendiğini kanıtlar makbuz ( dekont ) ibraz etmiştir.
Bu durumda davacı Vakıflar İdaresi lehine kazanılmış hakkın varlığından sözedilemez. O nedenle direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına 05/07/2000 gününde gerekçede oyçokluğu, sonuçta oybirliği ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı idarenin davadaki talebinin dayanağı 4331 sayılı Tabi Afetlerden Zarar Gören Vakıf Taşınmazların Afet: Öncesi Kiracılarına Kiracılık Hakkı Tanınması ve Devam Etmekte Olan Kira Sözleşmelerinin Sona Erdirilmesi ile İlgili Olarak 6570 Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna Bir Ek ve Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanunun 2. maddesiyle 6570 sayılı Yasa'ya eklenen geçici 6. maddesidir.
Anılan yasa hükmü 27/01/1998 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiş; ancak, Anayasa Mahkemesinin 20/05/1998 gün ve 1998/10-18 sayılı kararı ile Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Mahkeme söz konusu kararıyla ayrıca; yasanın "uygulanmasından doğacak ve sonradan giderilmesi olanaksız durumların ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için" iptal kararının Resmi Gazete'de yayınlanacağı güne kadar maddenin yürürlüğünün durdurulmasına hükmetmiştir.
iptal edilen geçici 6. maddenin, birinci fıkrasında; davacı idarenin mazbut ve mülhak vakıflarına ait taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerinin, yasanın yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona ereceği belirtilmiş; ikinci fıkrasında da, bu süre içerisinde idare ve vakıf mütevellileri tarafından belirlenecek yeni kira bedeli ve şartlarının kiracıya tebliğ olunacağı hükmü getirilmiştir. Bu koşulları kabul eden kiracılarla ( üç ayı takibeden otuz gün içinde ) yeniden kira sözleşmesi kurulması imkanı da üçüncü fıkra ile sağlanmıştır.
İdare tarafından belirlenen kira bedeline karşı süresi içinde dava açılması halinde, verilen karar kesinleşinceye kadar idarece saptanan yeni kira bedeli üzerinden ödemeye devam olunacağı beşinci fıkra ile öngörülmüş; mahkeme kararının kesinleşmesinden başlayarak otuz gün içinde, mahkemece tesbit edilen kira bedeli üzerinden kiracının yeni kira sözleşmesi yapmaya hakkı bulunduğu da yedinci fıkrada düzenlenmiştir.
Bu düzenlemelere göre yasa ile öngörülen temel amacın, davacı idarenin, mazbut ve mülhak vakıflarına ait taşınmazlarına ilişkin kira sözleşmelerinin, yasada belirlenen koşullara göre, özellikle kira bedeli bakımından yenilenmesi olduğu kuşkusuzdur.
Geçici 6. madde bir bütün halinde incelendiğinde; bir yandan yasa ile tayin edilen üç aylık sürenin geçmesi halinde önceki kira sözleşmelerinin sona ereceği hükmüne yer verilmişken; diğer taraftan idarece bildirilen kira bedelinin kabulü halinde, yasada sözü edilen üç ayı takibeden otuz gün içinde yeni kira sözleşmesi yapılacağı; belirlenen kira bedeline karşı süresi içinde ( bu sürenin ne olduğu açık olmamakla birlikte otuz günlük süre olduğu sonucuna varılmaktadır. ) dava açılması halinde, mahkemece verilen kararın kesinleşmesine kadar idarece tesbit edilen kira bedelinin ödenmesine devam edileceği ve kesinleşmeden başlayarak otuz gün içindede mahkemece tesbit edilen kira bedeli üzerinden kiracının yeni sözleşme yapma hakkı bulunduğu ifade edilmektedir.
Şu hale göre, geçici 6. maddenin birinci fıkrasında kira sözleşmelerinin, yasanın yürürlük tarihi olan 27/01/1998 den üç ay sonra 27/04/1998 tarihinde sona ereceği belirtilmesine rağmen, diğer fıkralar hükümlerine göre kira ilişkisinin çekişmesiz hallerde 27/05/1998; çekişmeli durumlarda ise mahkemece verilecek kararın kesinleşmesinden itibaren 30 gün sonrasına kadar devam edeceği sonucuna varılmaktadır.
Durum bu iken, söz konusu yasa Anayasa Mahkemesince 20/05/1998 tarihinde Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş, aynı tarihte de yürürlüğün durdurulmasına karar verilmiştir. Yani kiralayan-kiracı ilişkisinin devamına olanak tanınan 30 günlük sürenin dolma tarihi olan 27/05/1998 gününden önce yasa hükmünü yitirmiş, uygulanma olanağı ortadan kalkmıştır.
Anayasa Mahkemesinin iptal ve yürürlüğün durdurulması hükmüne kadar ki süreç içerisinde, iptal edilmiş olsa dahi bu yasada öngörülen kurallar gereği oluşan yeni statülerin ( yeni kira sözleşmesinin yapılması, kiralananın boşaltılması v.s. gibi ) korunacağı muhakkaktır. Anayasanın 153. maddesinde yer alan "iptal kararlarının geriye yürümezliği" ilkesi ile "kazanılmış hak" kuralı aksine düşünce tarzına engeldir.
Bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında, bu kurala uygun biçimde tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların korunması hukuk devletinin gereğidir. Tamamlanmış hukuki durumları yeni yasa veya düzenleyici kuralın etkilememesi onlar üzerinde hukuki sonuçlar doğurmaması kazanılmış hakların saklı tutulması amacını güder.
Ancak, henüz tamamlanmamış veya devam eden hukuki durumlara yeni düzenleyici kuralın ( olayımızda iptal hükmü ) derhal yürürlüğe girme niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. ( HGK. 09/03/1988 gün 1987/2-860, 1988/232 ). Diğer taraftan Anayasanın 153 ncü maddesi ile Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 44 sayılı kanunun 50 nci maddesinde Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceği belirtilmişse de, bu hükmün iptal kararlarının çekişme haline getirilmemiş işlemlere etkili olmayacağı manasında anlaşılması gerektiği; diğer bir anlatımla bu hükümlerin kazanılmış sübjektif hakların korunması amacına yönelik bulunduğu, henüz oluşmamış veya çekişme haline getirilmiş olaylara teşmil edilemeyeceği muhakkaktır. ( Anayasa Mahkemesinin 08/12/1967 gün ve 1961/59-1967/1095; 19/12/1989 gün ve 1989/14- 1989/49 kararları )
Ayrıca, bir kural işlemle kurulan statünün, Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel ( sübjektif ) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasanın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasanın üstünlüğü ilkesi, Anayasa'ya aykırı bir kuralın, aykırılığın saptanmasından sonra uygulanma alanı bulmasını kesinlikle önler. İptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı belirtilen anlam çerçevesinde geçerlidir. ( Anayasa Mahkemesinin 12/12/1989 gün ve 1989/11- 1989/48 sayılı kararı )
Hal böyle olunca; Anayasa Mahkemesinin iptal ve yürürlüğün durdurulmasına dair kararının verildiği 20/05/1998 gününe kadar oluşan tamamlanmış statüler ayrık olmak üzere; çekişmeli hale getirilmiş veya tamamlanmamış ( iptal edilmeseydi 27/05/1998 gününe kadar tamamlanma olanağı gözetilerek ) hukuki durumlara iptal edilen yasa hükümlerinin uygulanamayacağı, dolayısı ile kiracı konumundaki davalının haksız, fuzuli işgalci durumuna düşmeyeceği görüşündeyim. Ayrıca bir düzenleyici kuralın yürürlükte bulunduğu süre içerisinde, çekişmeli hale gelmiş meselede, o işin tarafları yararına kazanılmış haktan söz edilemeyeceği gibi; Anayasa'nın 153/5 maddesindeki "iptal kararlarının geri yürümeyeceği"ne dair kuralın uygulama yeri bulmayacağı da kuşkusuzdur.
Bu bakımdan elatmanın önlenmesi isteğini kabul eden yerel mahkeme kararının yukarda açıklanan nedenlerle bozulması gerektiği inancıyla hükmü değişik gerekçeyle onayan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini