Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 1993/96
Karar No: 1993/198
Tarih: 05.05.1993

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 2.7.1991 gün ve 348 E. - 328 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 29.5.1992 gün ve 5085-7301 sayılı ilamı;
(... Davacı,miras bırakanları Eşref Din'in sağlığında davaya konu 5 parsel sayılı taşınmazını, mirastan mal kaçırmak amacı ile muvazaalı olarak davalıya temlik ettiğini ileri sürmüş, payı oranında tapunun iptali ile tescilini istemiştir.
Bilindiği üzere bu tür davalarda uyuşmazlığın sağlıklı ve adil bir çözüme kavuşturulması davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir deyişle murisin asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulmasını zorunlu kılar. Bunu sağlayabilmek ise, toplanan delillerin yanların özel durumları yaşamın gerçekleri, arzuların açığa vuruluş biçimi, murisin mirasçıları ve yararlandırmayı amaçladığı kişi veya kişilerle olan ilişkileri dikkate alınmak suretiyle değrerlendirilmesine bağlıdır.
Kuşkusuz ölünceye kadar bakma sözleşmesi karşılığı olan ivazlı sözleşme türlerindendir. Ancak bakıp gözetme keyfiyeti muvazaalı ise, taşınmaz malmülkiyeti gizli bağış ile karşı tarafa geçirilmiş olur, bunun saptanması halinde de muvazaaya dayalı iptal davasının dinlenebilme olanağı doğar. Somut olayda, taraflar mirasbırakanın çocuklarıdır. Dava konusu taşınmaz, murisin en değerli ve bir dairesinde kendisinin oturduğu 3 katlı, 400 metrekare bahçesi olan, 2 dairesini kiraya verdiği bahçeli bir evdir. Mirasbırakanın yaşlı olmasına karşın bakıma gereksinimi olmadığı, kaldıki davalı tarafından bakılmadığı, işlerini yalnız yaşadığı evde kendisinin yaptığı, evin temizlik işlerini davalının, dışarda yapılacak işlerini de davacının yapmak suretiyle hayatını sürdürdüğü, mali durumun iyi olduğu gibi davalı kızının oturduğu evin kirasını, ödediği, hatta davalının geçim masraflarını da mirasbırakanın karşıladığı dosyadaki delillerle saptanmıştır. Bu durumda, murisin asıl amacının çekişme konusu taşınmazı davalıya bağışlamak olup, bunu gizlemek için ölünceye kadar bakma akdi yaptığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde anlaşılmaktadır.
Bu durumda, temliki işlemin bakma karşılığı olarak verildiğinin kabulüne olanak yoktur. Mahkemece, dava akde aykırılıktan açıldığı düşünülerek, bu hakkın akdin yanlarına ait olduğu gerekçesi ile reddedilmiştir. Ancak, tüm dosya içeriğinden davadaki olgu, akde aykırılık değil, akdin yok hükmünde (muvazaalı) olduğudur.
Bu durumda görünürdeki ölünceye kadar bakma akdi muvazaa, gizlenen bağış akdi ise şekil noksanlığı sebebiyle geçersiz olduğundan, davanın reddine ilişkin mahkeme kararının bozulması gerekir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
 
KARAR: Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, B.K.'nun 18. maddesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Taraflar kardeştir. Davacı, müşterek miras bırakanları 1313 doğumlu babaları Eşref'in ölümünden 16 gün önce, kendisini miras hakkından yoksun bırakmak ve mirastan mal kaçırmak amacıyla hiç bir gereksinimi olmadığı halde, çekişmeli bahçeli ahşap evini davalı kızına, bakıp gözetme koşulu ile muvazaalı olarak temlik ettiğini ileri sürerek bu yere ait tapunun payı oranında iptali ve adına tescilini istemiştir.
Davalı, temlikin mirasbırakanın gerçek amacını yansıttığını, muvazaa ile illetli bulunmadığını, kendi yükümlülüğünü de yerine getirdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Öncelikle belirtmek gerekirki bakıp gözetme sözleşmesi taraflara hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. Diğer anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme karşılığı, bakım borçlusu da bakım alacaklısına onu bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.
Genel olarak bu sözleşmeye dayalı temlikin, muvazaa ile illetli oduğunun ileri sürülmesi mümkündür. Asıl olan bakım alacaklısı mirasbırakanın, bu temliki işlemi yapmada güttüğü amacının belirlenmesidir. Zira muvazaa en sade anlatımla irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Bu itibarla getirilen bütün deliller birlikte değerlendirilerek mirasbırakının bu temliki işlemdeki gerçek iradesi, tesbit edilebilir. Yine ifade edilmelidir ki bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için, özellikle evlada karşı yapılan temlik işlemlerinde sözleşmenin düzenlendiği tarihte, bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu ihtiyacın akitten sonra doğması yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da aktin geçerliliğine etkili olamaz. Asıl saptanması gereken husus bu temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapılmış olup olmadığı ve temlikte bakıp gözetme koşulunun değil, bağış amacının üstün tutulmuş bulunup bulunmadığının belirlenmesidir. Bunun saptanması için de akit tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, elinde bulunan mallarının mevcudu, aile koşulları, temlik edilen malın miktarının, birlikte değerlendirilerek sözleşme konusu malın, tam mal mevcudu içerisinde temlikinin hoşgörü ile karşılanabilecek bir sınır içerisinde kalıp kalmadığının araşıtırılmasından yararlanıcağı kuşkusuzdur.
Somut olayda ise dava konusu yere ait davalı üzerindeki kaydın oluşmasının muvazaa ile illetli bulunmadığı, aksine akit tarihinde 92 yaşında olup bizatihi yaşı gereği evladının bakıp gözetmesini istemesinin doğal görülmesi icap eden mirasbırakanın, gerçek iradesine uygun olduğu anlaşılmıştır.
O itibarla elde mirasçılar tarafından bakım borçlusunca bakıp gözetme koşullarının yerine getirilmeyerek akte aykırı davaranıldığı iddiası ile açılmış bir dava yoksa da, mahkemece verilen red kararı, açıklanan gerekçelerle sonucu itibariyle doğru olduğundan direnme kararı onanmalıdır.
 
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), 5.5.1993 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini