 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/1-67
Karar no: 2000/70
Tarih: 11.04.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Adam öldürmek suçundan sanık Şerafettin Ç...'in TCY.nın 448, 51/2, 59. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ve fer'i ceza tayinine ilişkin Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 9.3.1999 gün, 174/46 sayılı hükmün katılanlar vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesi 18.10.1999 gün ve 2321/3262 sayı ile;
"a-Maktülden gelen haksız hareket, sanığın eşinin telefonla rahatsız edici şekilde arayarak ilişki teklifi tahtında taciz edilmesinden ibaret olup TCK.nun 51/2. maddesi uygulanırken TCK.nun 29. maddesi dikkate alınarak ağır kışkırtma emsalleriyle mukayese edilip makul oranda indirim yapılmasının adil olacağının gözetilmeyerek yazılı şekilde azami oranda indirim yapılmak suretiyle takdirde hata edilmesi,
b-Sabıka kaydının duruşma zaptında okunduğu yazılı ise de, dosyada bu kayda rastlanılmadığından bu husustaki kaydın getirtilerek dosyaya konulması gerekliliği nedeniyle" bozmuş,
Yerel Mahkeme 2.12.1999 gün ve 304/280 sayı ile, iki nolu bozmaya uymuş, bir nolu bozmaya ise;
"Maktülden gelen, sanığın eşinin telefonla rahatsız edilmesi aylar boyu sürmüştür. Olay günü de sanığı işyerine çağıran maktül, "karınla 7-8 defa cinsel ilişkide bulundum, boşa gitsin o şıllığı" demiş, bunun üzerine sanık sağlıklı düşünme iradesini kaybedip ateş etmiştir. Olay anına kadar yapılan tacizlere sabreden sanığın sabrı taşmıştır.
Bu ortam ve şartlarda meydana gelen olayda indirim oranı mahkeme heyetince değerlendirilmiş, sanığın içine çekildiği psikolojik ortamda ve aile yapısı ile sosyal-kültürel yapısına göre haksız bir şekilde yapılan bu davranışlar nedeniyle TCY.nın 51/2. maddesinde yazılı olan 2/3 oranında indirim yapılmıştır. Kanunun iki had arasında öngördüğü ceza veya indirim uygulanırken hak ve nesafet kuralları gözönüne alınmalıdır. Tahrik nedeniyle indirim yapılırken sanığın içinde bulunduğu psikolojik durum, tahrik edici davranışlardan etkilenme derecesi, her olay ve sanık için ayrıdır. Bunun değerlendirilmesini de yargılamayı yürüten hakimler heyeti tespit, tayin ve takdir edecektir."gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtayca incelenmesi katılanlar vekili tarafından süresinde istenildiğinden dosya; Yargıtay C.Başsavcılığının "onama" istemli 13.3.2000 tarihli tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın adam öldürmek suçundan TCY.nın 448, 51/2, 59. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; haksız tahrike ilişkin TCY.nın 51/2. maddesi uygulanırken azami oranda indirim yapılmak suretiyle takdirde yanılgıya düşülüp düşülmediğine ilişkindir.
Temel cezanın tayininden sonra, bu cezanın belirli oranlarda artımı ya da indirimini öngören bir maddenin uygulanması sırasında; maddede yazılı artırma veya indirme oranının alt sınır veya bu sınırın üzerinde tayin ve takdiri halinde Anayasanın 141 ve CMUY.nın 32. maddeleri uyarınca gerekçe gösterilmesi zorunludur. Gösterilen bu gerekçe yasal ve yeterli olmalıdır. Yasalarda yargıca verilen takdir ve değerlendirme yetkisi; adalet ve nesafet kurallarına bağlı kalınarak suçun işleniş şekli, sanığın suç işleme hususundaki eğilimi, yasalara aykırılığın derecesi, suç konusunun önem ve değeri, fiilin diğer özellikleri, suçun nedeni ve saik gibi ölçüler gözönünde tutularak dosya içeriğine uygun bir biçimde kullanılmalı ve ceza bu adil ölçüler içinde saptanmalıdır. Takdir hakkı kullanılırken takdirde yanılgıya, çelişkiye ve zafiyete düşülmemelidir.
Somut olayda; sanık ile öldürülen aynı semtte oturduklarından arkadaş olmuşlardır. Ancak ailece görüşmemektedirler. Sanığın bir başka semte taşınması üzerine, öldürülen telefon ederek sanığın karısına, "seni seviyorum, boşan benimle evlen, birlikte olalım" demiştir. Önerisi kabul edilmeyince, ölümle tehdit etmiş, kocana söylerim demiştir. Maktülün incitici nitelikteki bu davranışı üç ay sürmüştür. Olay sabahı, öldürülen yine telefon etmiş sanığın eşine uygunsuz tekliflerde bulunmuş, er geç benim olacaksın demiş, evde bulunan ve konuşmaları dinleyen sanık telefonu alarak "terbiyesizlik yapma" diyerek telefonu kapatmıştır. Sanık, öldürülenin annesine telefon ederek "oğlunuzu uyarın, bizi rahatsız ediyor" demiş ve bulundurma ruhsatlı tabancasını alarak maktülün işyerine gitmiştir.
Bir süre konuşmuşlar, maktülün getirttiği çayı içmeyen sanık, "niçin terbiyesizlik yapıyorsun" demiş, maktülün "karını boşa ben alacağım, 7-8 kez ilişkide bulundum, boşa o şıllığı" demesi üzerine, odaya giren mesai arkadaşları ile görüşmekte olan maktülü tabanca ile ateş ederek öldürmüş, orada bulunanlara "size bir şey yapmayacağım, bu namus meselesi, temizlemek zorundaydım, polise haber verin" demiş, gelen polis memurlarına silahıyla birlikte teslim olmuştur.
Sanık; maktülün süregelen ve uzun bir süre devam eden hareketleri ile olaydan hemen önce söylediği sözlerin yarattığı öfke ve elemin etkisi altında kalarak yüklenen suçu işlemiştir. Maktülden kaynaklanan haksız hareketin işleniş şekli, niteliği, aile yapısına yönelik olması, devamlılık göstermesi, bu hareketlerin sanık üzerinde yarattığı etki ile sanığın ruhi durumu nazara alındığında CY.nın 51/2. maddesi uyarınca cezadan 2/3 oranında indirim yapılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Yerel mahkemenin bu uygulaması cezaların kişiselleştirilmesi ilkesine, adalet ve nesafet kurallarına uygun olup takdirde yanılgıya, çelişkiye ve zafiyete düşülmediğinden sabıkasız olan sanık hakkındaki sair yönleri de usul ve yasaya uygun bulunan direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyesi M.Erten, "Tahrik hükmünü düzenleyen TCK.51. maddesinin 1.fıkrası, hafif tahrik uyarınca yapılan indirimde tayin edilecek cezaları ve indirim oranını sabit tuttuğu halde, aynı maddenin 2. fıkrası ağır tahrik uyarınca yapılacak indirimde, ağır tahrikin kendi içinde de derecelendirilebileceği düşüncesiyle, cezaları ve indirme oranını sabit tutmamış, tıpkı hafif tahrik-ağır tahrik ayırımında olduğu gibi, ağır tahrik hükmü uygulanırken tespit edilecek indirim oranında, hukukun genel ilkelerine, haksız hareketin niteliğine ağırlığına adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun olması şartına bağlamıştır.
Dolayısıyla; mahkemelerin tahrikin derecesini ve indirim oranını tespit eden takdirlerinin de dosyaya ve benzer olaylarla mukayese sonucu elde edilen ve yerleşik olarak sürdürülen tatbikata, adalet ve hakkaniyet kurallarına aykırı olmaması gerekir.
Bu açıklama ışığında maddi olaya bakıldığında;
Sanığı suça sevk eden saikin, maktül Mehmet'in sanığın eşi Emel'i olaydan 3 ay önce başlayan, devam eden ve olay günü de gerçekleşen "Seni seviyorum boşan evlenelim, arkadaş olalım, birlikte olalım" tarzındaki telefonla yapılan tacizler ve kabul etmemesi halinde "kocana benimle arkadaş olduğunu söylerim" şeklindeki yine telefonla yapılan tehdit olduğu anlaşılmaktadır.
Tahriki oluşturan haksız hareketlerin bundan ibaret olduğu, sanık Şerafettin'in ve eşi Emel'in ilk anlatımlarındaki ifadeleriyle sabit iken, mahkeme sonradan genişletilen savunmaya itibar etmek suretiyle tahrikin uygulanmasında gerekçe olarak göstermiştir.
Bu cümleden olarak;
Sanık ilk ifadesinde; "maktülü telefon ederek uyardığından söz etmemesine" yine maktülü öldürmeden önce maktülün, kendisine hitaben "karınla 7-8 defa ilişkide bulundum, o şıllığı boşa" tarzında beyanda bulunduğuna ilişkin bir açıklama yapmamasına karşılık, sonraki savunmalarda bu beyanlara yer vermek suretiyle ağır tahrik hükmünden azami oranda istifadeyi amaçlamıştır
Oysa;
Dairemizce yapılan bozma kararında da işaret edildiği üzere, "maktülden gelen ve tevali eden haksız hareketler, telefonla ilişki teklifi ve bunu sağlamak için tehdit tahtında taciz edilmekten öteye gitmemiştir.
Bu çerçevede maktülden gelen haksız hareket birden çok ceryan ettiği için ağır tahrik olarak kabulünde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak;
Telefonda ilişki teklifi şeklinde tekrarlanan haksız hareketlerle, zorla tecavüz edilip tekrarlanan haksız hareketlerin, ağır tahrik olarak kabul edilmesi hallerinde, aralarındaki büyük haksızlık farkını yok sayacak biçimde aynı derecelendirmeye tabi tutarak eşit oranda indirim yapılmasının ve tatbikatında bu yönde geliştirilerek yaygın hale getirilmesinin adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun düşmeyeceği inancındayım.
Bu itibarla;
Kendi içinde dahi yasa koyucu tarafından derecelendirmeye tabi tutulan ağır tahrik hükmü uygulanırken tayin edilecek indirim oranının emsalleriyle mukayese edilecek şekilde ve makul oranda olması gerekir.
Bu itibarla; yerel mahkemenin direnme hükmünün bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun onama kararına katılmıyorum" düşüncesiyle, altı kurul üyesi ise; "maktülün eylemi, sanığın karısına telefon ederek rahatsız etmek ve teklifte bulunmaktan ibarettir. Süregelen bu hareketler haksız ağır tahriki oluşturmaktadır. Ancak, sanığın son soruşturma aşamasında genişlettiği "karınla 7-8 kez ilişkide bulundum, boşa o şıllığı" dediğine dair delil yoktur. Maktül ile sanığın birlikte sakin vaziyette oturdukları, maktülün çay ısmarladığı, tanık beyanları nazara alındığında, maktülün eylemi telefonla rahatsız etmekten öteye geçmemiştir. Bu nedenle; yapılan haksız hareketin niteliği ve ağırlığı gözetilmeden, cezadan azami oranda indirim yapılması, haksız bu hareketin "bir kaç kez zorla ırza geçme" gibi fiillerle eşit tutulması hak ve nesafet kurallarına, hakkaniyete aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır." şeklindeki gerekçelerle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün ONANMASINA, 11.4.2000 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oyçokluğuyla karar verildi.