Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/1-189
Karar no: 2000/211
Tarih: 24.10.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
765/m.51, 448, 49, 50, 64,65
 
DAVA VE KARAR : Sanık Kemal A...'ın adam öldürmek suçundan TCY. nın 448 ve 59. maddeleri uyarınca 20 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCY. nın 31. maddesi gereğince ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklanmasına, TCY. nın 33. maddesi uyarınca ceza müddetine eşit kanuni haklarından mahrumiyetine ilişkin Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesince 29.6.1999 gün ve 22/156 sayı ile verilen karar, sanık vekili, C. Savcısı ve katılan vekilinin temyizi üzerine
Yargıtay 1. Ceza Dairesince 31.1.2000 gün ve 3000/134 sayı ile;
"a ) Maktulün kardeşi Sefer'in başlattığı kavgada sanık Kenan yanından sanık Kemal'in silahlı olmasına rağmen yumrukla dahil olduğu, bu kavgayı haber alan maktulün ise kardeşi ile kavga eden sanıklara hamili silahla ateş etmeye başladığı, bunun üzerine sanık Kemal'in silahını ateşleyerek maktulü öldürdüğü dosya kapsamından anlaşılmasına göre, etki - tepki biçiminde gelişen olayda, maktul Tuncay'ın silahla ateş etmesinin dengeyi sanık lehine bozduğu ve bu tepkinin sanık Kemal Aras için hafif tahrik olarak kabul edilmesi ve uygulama yapılması gerektiği halde, yerinde olmayan gerekçe ile hüküm kurulması,
b ) TCK. nun 33. maddesiyle uygulama yapılırken maddede belirtilen tabirlere yer verilmemesi,
c ) Sanık Kenan'ın sarfına sebebiyet verdiği Mahkeme masraflarından sorumlu tutulması gerektiğinin gözetilmemesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
( b ) bendinde bozma nedenine karşı direndiğini belirtmekle birlikte, TCY. nın 33. maddesi gereğince sanığın ceza müddeti zarfında kanuni mahcuriyet altında bulundurulmasına karar vermek suretiyle fiilen bozmaya uyan ve uygulaması isabetli bulunan Yerel Mahkeme 20.4.2000 gün ve 96/50 sayı ile;
( a ) bendinde belirtilen bozma nedenine karşı; "Olayı maktulün kardeşi Sefer'in başlatmış olması sanık yönünden tahrik sebebi olarak kabul edilemeyeceği gibi, olayın başlangıcından haberi olmayan maktulün, kardeşi Sefer'in kendisinden yardım istemesi üzerine geldiği olay yerinde 4-5 kişi tarafından kardeşinin tekme tokat dövülmekte olduğunu görüp, silahlı olduğunu bilmediği bu kişilere "kardeşimi bırakın" diye bağırmasına karşın sesini duyuramayınca, önce iki el havaya doğru, sonra da iki el yere doğru tabanca ile ateş etmesi hayatın olağan akışı içinde gayet tabii ve kardeşinin dövülmesini engellemeyi amaçlayan bir hareket olup, sanığa yönelik ve onu tahrik edici bir eylem olarak nitelendirilemez.
Kardeşi, semtin kabadayı olarak tarif edilen, kavgacı ve sürekli silahlı dolaşan 4 -5 kişilik bir grubu tarafından dövülmekte olan maktulün bu tepkisinde bir oransızlık ta yoktur. 3 - 4 metre mesafeden havaya ve yere uyarı atışı yapan maktulün kastı öldürme ve yaralamaya yönelik olmayıp, kardeşini kurtarmaya yöneliktir. Maktulün bu fiilini tamamladığı anda, bu kez sanık Kemal'in yine 3-4 metre uzaklıktan maktule karşı tabanca ile yapmış olduğu beş el atışın tamamı ise maktulün hayati bölgelerine yönelmiştir. Olaya bu açıdan bakıldığında, etki - tepki biçiminde gelişen olayda dengenin sanık lehine bozulduğunu kabul etmek ve sanık Kemal Aras için hafif tahriki kabul etmek mümkün görülmemiştir." gerekçesiyle,
( c ) bendinde belirtilen bozma nedenine karşı ise; "Mahkememiz ilk kararında sanıklar Kemal A..., Kenan Ö... ve Tamer H...'nın birlikte hareket ettikleri ve sanık Kemal'in kasten adam öldürme suçundan, diğer sanıklar Kenan Ö... ve Tamer H...'nın da ölümle biten kavgaya dahil olmaktan mahkumiyetlerine karar vermiş, bu sanıkların olayın bir tarafı olduğu sonucuna varmıştır. Olayın bir tarafı olan sanıkların hasıl olan masrafa da müteselsilen ortaklıkları bir kanun hükmüdür. Nitekim Majno ( 1 m.158 ) kitabında, "Kavgaya katılanlardan bir kısmı kavga sırasında öldürmekten ve öteki kısmı maktule el uzatmaksızın sadece kavgaya girmekten dolayı mahkum edildiklerinde müteselsil kefil sıfatıyla" sorumlu olacaklarını belirtmiştir. Mahkememizde bu düşünce ile kavgada aynı tarafta yer alan öldüren ile kavgaya dahil olan kişileri müteselsil kafil kabul ederek, bu sıfatla masrafa dahil etmiştir." Gerekçesiyle direnmiştir.
Re'sen temyize tabi olması yanında, sanık vekilleri ile C.Savcısı tarafından da hükmün temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının bozma isteyen 28.9.2000 günlü tebliğnamesi ile 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, Ceza Genel Kurulunca duruşma yapılacağına ilişkin yasal bir hüküm bulunmadığından sanık vekilinin duruşmalı inceleme isteğinin reddi ile incelenmenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra gereği konuşulup düşünüldü.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI:
Sanığın adam öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık;
1- Sanığın suçu hafif haksız tahrikin etkisi ile işleyip işlemediği,
2- Adam öldürme suçundan mahkum olan sanığın, ölümle sonuçlanan bu kavgaya maktule el uzatmaksızın katılma suçundan mahkum olan ve haklarında hüküm kesinleşen diğer sanıklarla birlikte tüm yargılama giderinden müteselsilen sorumlu tutulup tutulamayacağı konularına ilişkindir.
1- ) Suçun haksız tahrik altında işlenip işlenmediğine ilişkin uyuşmazlık yönünden yapılan incelemede;
Özel Daire ile Yerel Mahkemenin benzer şekilde kabul ettikleri ve dosya içeriği ile de uyumlu bulunan oluşa göre;
Maktul Tuncay'ın abisi Sefer D... olay akşamı Kenan Ö... isimli şahsın kahvesinde oyun oynadığı sırada, kahvede yüksek sesle konuşan diğer müşterilere bağırarak, ulu orta tahkir edici nitelikte söz sarfedince, kahve sahibi Kenan da Sefer'i, sözlü olarak uyarmış, bu nedenle ikisi arasında başlayan ve karşılıklı küfürleşme ile süren tartışma kahvede bulunanlarca yatıştırıldıktan sonra Kenan ve Sefer kahve dışına çıkmışlardır. Sefer'in yanında silah bulunduğunu tahmin eden Kenan Ö... cep telefonu ile arkadaşı sanık Kemal A...'ı arayarak, Sefer'le tartıştıklarını bildirip kahveye gelmesini istemiş, Kenan'ın cep telefonu ile konuştuğunu gören Sefer'de kardeşi maktul Tuncay'ı cep telefonu ile arayarak tartışmayı anlatıp kahveye gelmesini söylemiştir. Kahvenin önüne arkadaşı Tamer Havzalı ile birlikte gelen sanık Kemal, kahve sahibi Kenan'la konuştuktan sonra, binanın diğer köşesinde bekleyen Sefer'in yanına gitmiş ve konuşma sırasında ona "ellerini cebinden çıkart lan" diye hitap etmiştir. Bu sözle başlayan tartışma ve fiziki mücadele sırasında sanık Kemal, arkadaşı Tamer H... ve Kenan Ö..., Sefer'e yumruk ve kafa ile vurarak onu ( 7 ) gün iş ve gücüne engel olacak şekilde yaralamışlar, Sefer'de onlara vurmuştur. Kavganın kahve önünde sürdüğü sırda olay yerine elinde tabanca ile gelen maktul Tuncay, 3 - 4 metre mesafeden kavga edenlerin ayaklarına doğru ateş etmiştir. Sol dizinin 20 cm. altından kurşunla vurulan Tamer'in "yaralandım" diye bağırdığını işiten ve maktulün aynı mesafeden kendisinin de ayaklarına doğru ateş ettiğini gören, silahlı olmasına rağmen o ana kadar silahını kullanmadığı gibi teşhir de etmeyen sanık Kemal bunun üzerine silahını çekerek maktule doğru peşpeşe 5 el ateş edip vücuduna dört kurşun isabet ettirdikten sonra, bu kez kendisine gaz tabancası ile ateş eden Sefer'e doğru da ateş etmiş ve ardından maktulün elinden düşürdüğü tabancasını yerden alarak olay yerinden kaçmıştır.
Emniyet kayıtları, sanık Kemal'in ifadesi, tanık anlatımları ve dosyadaki kanıtlara göre, sanık Kemal ile maktul Tuncay, düzenli herhangi bir işleri olmayan, çeşitli suçlardan yakalandıklarına dair haklarında emniyet kayıtları ile derdest davalar bulunan, silahlı dolaşmayı alışkanlık haline getirmiş olan kişilerdir. Her ikisi de olay yerine silahlı olarak gelen bu şahısların amaçları, kendilerini çağıran kişiyle tartışan karşı tarafa gözdağı vermektir. Kenan Öztaş'ın sanık Kemal'i cep telefonu ile arayıp çağırması da, onun telefon ettiğini görüp, "senin adamların varsa, benim de adamlarım var" diyen Sefer'in kardeşi maktul Tuncay'ı telefonla çağırması da, karşılıklı olarak Kemal tarafından da bilinmektedir. Maktul Tuncay ve sanık Kemal'in, olay çıkacağını bilerek, silahlı olarak ve karşı tarafa gözdağı vermek amacıyla olay yerine geldikten sonra sergiledikleri davranışları ile hukuki zeminden ayrıldıkları ve karşılıklı tahrik oluşturacak nitelikte haksız hareketlerde bulundukları anlaşılmaktadır.
Suçu etkileyen genel nitelikteki bir hal olarak haksız tahrik, TCY.nun 51. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre tahrik; failin, haksız bir eylemin doğurduğu öfke ve elemin etkisi altında hareket ederek suç işlemesidir.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;
1. Haksız tahriki oluşturan bir fiil olması,
2. Bu fiilin haksız olması,
3. Failin öfke veya şiddetli bir elemin etkisi altında kalması,
4. Failin işlediği suçun, bu ruhi durumun tepkisi olması,
5. Haksız tahrik oluşturan fiilin, mağdurdan sadır olması, ya da mağdurun o fiili önleme sorumluluğunun bulunması gerekir.
Yasanın anılan maddesinde haksız tahrikin, hafif ve ağır olmak üzere iki şeklinden söz edilmişse de, birbirinden ayırt edilmesini sağlayacak kesin bir kıstas konulmamış, "tahrik ağır ve şiddetli olursa" şeklinde genel ve soyut bir tanımlama yapılarak, tahrikin derecesinin belirlenmesinde kullanılacak kıstasların uygulama ile ortaya konulması, benimsenmesi ve istikrar kazanması amaçlanmıştır.
Ceza Genel Kurulunun çeşitli kararlarında duraksamasız olarak benimsendiği üzere, tahrikin derecesi belirlenirken, haksız hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel koşullar ve tahrik eden ile edilenin durumları gözönüne alınıp değerlendirilmeli, eğer haksız hareket bu özellikleri itibariyle yoğun ve önemli boyutlara ulaşmışsa, haksız tahrikin "ağır ve şiddetli olduğu kabul edilmelidir.
TCK. nun 51. maddesinde belirtilen genel tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir fiili ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği fiille karşılaştırıldığında aşırı bir hal almışsa, başka b,r deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan fiillerin varlığı halinde, fail ve mağdurun yekdiğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirine nispetle değerlendirilmeli, öncelik - sonralık durumları ile birbirlerine etki - tepki biçiminde gelişip gelişmedikleri gözönünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki - tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilmeli, failin haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması halinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Somut olayda, kahvede tartışma çıktığını söyleyerek gelmesini isteyen arkadaşının çağrısına uyan sanık Kemal, olayla ilgisi bulunmamasına rağmen, tartışmanın taraflarından birinin yanında yer alarak, tartışmanın diğer tarafı olan maktulün abisi Sefer'e tahrik edici söz sarf etmekle, yatıştırılması gereken ortamın daha da gerginleşmesine yol açtığı gibi, arkadaşları ile birlikte Sefer'le kavga edip onu ( 7 ) gün iş gücüne engel olacak şekilde yaralamıştır. Sanık Kemal ve onunla birlikte hareket eden arkadaşlarının basit etkili eylem suçuna ilişkin bu haksız davranışları, abisinin dövülmekte olduğu sırada olay yerine gelen, olayın nedeni, başlangıcı ve gelişim sürecini bilmeyen maktul Tuncay yönünden, Ceza Genel Kurulumuzun süreklilik gösteren uygulamalarına göre basit haksız tahrik oluşturmaktadır.
Öte yandan, maktul Tuncay olay yerine elinde silahla gelip, abisinin dövülmekte olduğunu görünce, tabanca ile 3-4 metre mesafeden kavgada yer alanların ayaklarına doğru ateş etmiştir. Bu atışlardan biri ile sanığın arkadaşı Tamer H... sol dizinin alt kısmından yaralanmış, vücudundan isabet almayan sanık Kemal'in pantolonunun diz bölgesinde ise bir kurşun deliği bulunduğu saptanmıştır. Doktor raporları, giysilerdeki fiziki bulgular ve tanık anlatımlarına göre, maktul Tuncay'ın atışlarını, kavga edenlerin ayaklarına doğru yaptığı, olayda yaralama kastı ile hareket ettiği açıktır. Maktulün bu eylemi de, sanık Kemal yönünden haksız tahrik oluşturmaktadır.
Sanık Kemal'in ve maktul Tuncay'ın haksız davranışları karşılıklı olarak değerlendirildiğinde; sanık Kemal'in arkadaşları ile birlikte, maktulün abisine basit etkili eylemde bulunması şeklindeki haksız eylemi ile, bu haksız davranışın etkisiyle ateş ederek arkadaşı Tamer'i ayaklarından vurup, sanık Kemal'in ayaklarına da, yaralama kastı ile ateş etmeye başlayan, maktul Tuncay'ın, etki - tepki oluşumu içinde aşırıya kaçan eylemi arasında açık bir oransızlık bulunmaktadır. Maktulün haksız davranışının ulaştığı boyutlar, sergilediği vahamet ve neticeleri itibariyle, dengenin sanık lehine bozulduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, abisini dövdükleri maktulün olay yerine gelerek, arkadaşı Tamer'i tabanca ile ayağından yaralaması ve kendisinin de ayaklarına doğru 3-4 metre mesafeden yaralama kastı ile ateş etmesi üzerine, tabanca ile maktulü vurup öldüren sanık Kemal'in, bu suçu hafif haksız tahrik altında işlediğinin kabulü zorunlu olup, bu yönüyle isabetsiz bulunan Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Kurul Başkanı ve bir kısım kurul üyeleri; "Olay gece vakti ve aydınlatması yeterli olmayan bir ortam olan sokakta gerçekleşmiştir. Abisi, sanık ve arkadaşlarınca dövülmekte olan maktul olay yerine gelir gelmez ateşe başlamıştır. Maktulün silahla atışları sonucu sanığın arkadaşı olan Tamer H... yaralanarak yere düşmüş ve "yaralandım" diye bağırmıştır. Çevredekilerin panikle kaçışmakta olduğu bir sırada arkadaşının bağırmasını duyan ve yere düştüğünü gören sanık, arkadaşının vücudunun neresinden yaralandığını ve yaralanmanın ağırlık derecesini bilemeyecek durumda olup, maktulün bu kez kendisine yönelttiği silahlı saldırısı da halen sürmektedir. Sanık, ani gelişen bu ortamda maktulün silahlı saldırısının hedef aldığı bölgeyi ve dolayısıyla maktulün yaralama kastı ile hareket ettiğini bilebilecek durumda olmadığı gibi, saldırganın hedef ve kasıt değiştirmeyeceğinden emin olması da sanıktan beklenemez. Kendisine ve arkadaşlarına yönelik silahlı saldırı başlamış ve sürmekte iken, silahını çıkarıp maktule doğru ateşleyen sanığın nefsine yönelik haksız saldırıyı def etmek zorunluluğu ile hareket ettiği anlaşılmaktadır. Ancak maktulün üzerine doğru bir şarjör mermiyi ateşlemekle savunmanın gerekli kıldığı ölçülerin dışına çıktığından, sanığın yasal savunmada zorunluluk sınırının aşılması suretiyle adam öldürme suçundan TCK. nun 448 ve 50. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerekir" gerekçesiyle,
Bir kısım kurul üyeleri, "sanığın maruz kaldığı ağır haksız tahrikin etkisi altından suçu işlediği"
Bir kurul üyesi ise; "Yerel Mahkeme direnme kararının isabetli bulunduğu" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
2- ) Yargılama giderlerine ilişkin uyuşmazlık yönünden yapılan incelemede;
TCK. nun 39. ve CMUK. nun 406. ve devamı maddeleri gereğince, mahkum yargılama giderlerini ödemekle yükümlüdür.
Usul Yasamızın 408/2. maddesine göre, aynı suçtan müşterek fail olmak üzere mahkum olanlar, yargılama giderlerinden müteselsil ( zincirleme ) biçimde sorumludurlar. Maddede geçen müşterek fail tanımlaması ile, bir suça TCK. nun 64. ve 65. maddesi anlamında iştirakten mahkum olanlar kastedilmektedir.
Sanık Kemal adam öldürme suçundan, haklarındaki mahkumiyet hükümleri önceden kesinleşen Kenan ve Tamer ise ölümle sonuçlanan kavgaya katılmak suçlarından mahkum olmuşlardır.
Yargılama giderlerinin bir kısmı adam öldürme suçu, bir kısmı ise diğer sanıkların mahkum oldukları suçlar nedeniyle yapılmıştır. Adam öldürme suçundan hükümlendirilen sanık Kemal bu suçu nedeniyle yapılan yargılama giderlerinden tek başına sorumlu olup, müşterek fail olarak mahkum olmadığı diğer suçlara ilişkin olanları da kapsayacak şekilde, tüm yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu tutulması isabetsizdir.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine ilişkin, ( 2 ) nolu bozma nedeni, yönünden 17.10.2000 günlü birinci müzakerede oybirliği ile, ( 1 ) nolu bozma nedeni yönünden ise birinci müzakerede gerekli çoğunluğun sağlanamaması nedeniyle yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini