 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 2000/10-156
Karar no: 2000/164
Tarih: 26.9.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- MALA ZARAR VERME SUÇU
- DAVAYA KATILMA KOŞULU
Karar Özeti: Yargıtay Ceza Genel Kumlu ve Özel Dairelerce, "Kamu davasına katılma", "suçtan doğrudan doğruya zarar görme" koşuluna bağlanmıştır.
Sanık tarafından eczanesinin camının zorla kırılmasından doğrudan doğruya zarar gören SSK. Hastanesi Başhekimliği olduğuna göre, o eczanede çalışan eczacının "doğrudan zarar gördüğünden" söz edilemeyeceğinden "davaya katılması ve hükmü temyiz etmesi" doğru değildir.
(765 S. TCK. m. 516/3)
(1412 s. CMUK. m. 365)
Mala zarar vermek suçundan sanık Ökkeş'in beraatine ilişkin (Aydın 1. Asliye Ceza Mahkemesi)nce 14.4.1999 gün ve 834-206 sayı ile verilen kararın katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 29.5.2000 gün ve 8366-7722 sayı ile;
"Sanığın SSK. Hastanesinin eczanesinin camını kırmak şeklinde oluşan eylemin de oluşabilecek zararın öngörülebileceği ve suç kastının bulunduğu gözetilmeden yazılı gerekçelerle beraat hükmü kurulması" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 3.7.2000 gün ve 76556 sayı ile;
"Dosya içerisindeki tüm belgeler olayın SSK. Hastanesi Başhekimliği binası içinde olduğunu, müdahil olan eczacının burada çalışmakta olduğunu göstermektedir. Olayı Savcılığa, Başhekimlik ihbar etmiştir. Zarar gören durumunda olan kurumdur. Bu nedenlerle Yüksek Yargıtayın içtihatları incelendiğinde doğrudan doğruya zarar gören SSK. Hastanesi Başhekimliğidir. Kamu davasına müdahale hakkı onundur ve bu olayda kişilere davaya müdahale hakkı verilemez." görüşüyle itiraz yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına ve temyiz isteğinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, yakınan Hatice'nin kamu davasına katılmasına, dolayısıyla hükmü temyiz etmesine olanak bulunup bulunmadığına ilişkindir.
CYUY.nın 365. maddesinde, "Suçtan zarar gören her şahıs, tahkikatın her halinde müdahale yolu ile kamu davasına iltihak edebilir" hükmü yer almaktadır. Görüldüğü gibi kamu davasına katılabilmenin koşulu "suçtan zarar görmek"tir. Ancak, yasada "suçtan zarar görmek" kavramı açıklanmamıştır. Gerek Ceza Genel Kurulunun, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında bu hususa açıklık getirilerek, kamu davasına katılan sıfatını alabilmenin en önemli koşulu olarak suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş olma hali aranmıştır. Dolaylı zararlar nedeniyle kamu davasına katılmanın olanaksız olduğu kabul edilmiştir. Bu durumda sanığa yüklenen eylem, doğrudan doğruya kime ait hakkı ihlal etmiş, suçun maddi ve manevi unsuru kimin hakkına yönelmiş ise, suçtan doğrudan doğruya zarar gören kişi de o olacaktır. O halde suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen bir kişi CYUY.nın 365. maddesi uyarınca kamu davasına katılmayacağı gibi, yasa yollarına başvurma hak ve yetkisi de bulunmayacaktır.
Uyuşmazlık konusu olayda sanık hakkında, SSK. Aydın Hastanesi eczane bölümünün ilaç verilen cam bölmesini vurarak kırdığı iddiası ile kamu davası açılmıştır. Yakınan Hatice'nin bu hastanede eczacı olarak görevli olduğu anlaşılmaktadır. Dosya içeriğine göre, SSK. Aydın Hastanesi Baştabibliği 16.11.1998 günlü yazı ile aynı yer Cumhuriyet Başsavcılığına, sanık hakkında mala zarar vermek suçundan şikayetçi olmuştur. Aynı yazının ekinde yer alan belgelerden ve tutanaklardan bu hususun Hastane Başhekimliğine eczane bölümünden sorumlu eczacı Tayyar tarafından yazılı olarak bildirdiği ve eczanede, aralarında yakınanın da bulunduğu, üç eczacının görev yaptığı anlaşılmaktadır. Görüldüğü gibi, sanığın eyleminden doğrudan doğruya zarar gören, hakkı ihlale uğrayan SSK. Aydın Hastanesi Başhekimliğidir. Bu nedenle uyuşmazlık konusu somut olayda kamu davasına katılma hakkı Sosyal Sigortalar Kurumuna ait olduğundan, yakınan Hatice'nin, kamu davasına katılması, dolayısıyla verilen hüküm hakkında, yasa yollarına başvurması da olanaksızdır.
Bu itibarla Yargıtay C. Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararı kaldırılarak, hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmayan yakınan Hatice'nin vekilinin temyiz isteğinin CYUY.nm 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmelidir.
İki kurul üyesi, "Yakınanın, görevli olduğu eczanedeki ilaçları ve eşyaları korumakla yükümlü olduğundan, bu itibarla çalıştığı bölmedeki camın sanık tarafından kırılması eyleminden doğrudan zarar gördüğünden kamu davasına katılması olanaklı bulunmakla Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının (KABULÜNE), 10. Ceza Dairesinin 29.5.2000 gün ve 8366-7722 sayılı kararının kaldırılmasına, yakınan Hatice'nin suçtan doğrudan doğruya zarar görmesi söz konusu olmadığı, dolayısıyla verilen hükmün temyize hak ve yetkisi bulunmadığından CYUY.nm 317. maddesi uyarınca yakınan vekilinin temyiz isteğinin (REDDİNE), dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 26.9.2000 günü oyçokluğu ile karar verildi.