 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/1-46
Karar no: 1999/56
T: 23.03.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Kasten adam öldürmek, öldürmeye teşebbüs etmek ve silahla yaralamak suçlarından sanık İbrahim Ç...'ın, TCK.nun 448, 51/2, 59, 448, 62, 51/2, 59, 456/1, 457/1, 51/2, 59 ve 74. maddeleri uyarınca sonuçta 10 sene 13 ay 10 gün ağır hapis ve 2 ay 6 gün hapis cezaları ile cezalandırılmasına ve feri ceza tayinine ilişkin İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesince 16/11/1998 gün ve 126/202 sayı ile verilen karar, sanık vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15/02/1999 gün ve 4668/260 sayı ile, usul ve yasaya uygun görülüp, isteme aykırı olarak onanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 04/03/1999 gün ve 141940 sayı ile;
Olayın bir sanığı, bir maktülü, iki mağduru ve iki tanığı vardır.
Tanık Hatice ve mağdurlar Talat ve Adil, takip ve rahatsız etme olayını,sanığın otodan indiği sırada havaya iki el ateş ettiğini doğrulamışlardır.
Olay nedeniyle sanığın hasmı durumuna geçen mağdurlar Talat ve Adil, sanığın, "üzerime gelmeyin" diye uyarmasına karşın, evine gitmekte olan sanığa saldırdıklarını, daha da ileri giderek maktülün otomobilden inerken sanığa doğru bir el ateş ettiğini söylemişler ve böylece savunma doğrulanmıştır.
Tanık Ergün, olayın karanlık bir ortamda meydana geldiğini belirtmiştir.
Savunmada ve yargılamanın ileri aşamalarında da olsa, mağdurların ifadelerinde sözü edilen maktüle ait tabancanın, maktülün arkadaşı olan mağdurla ve tanık Ergün tarafından ortadan kaldırılması,bu tabancadan atılan bir adet boş kovanın, maktül ve mağdurlara isabet eden kurşun sayısının çokluğuna karşın, elde edilen boş kovan sayısının azlığı gözönüne alındığında, sanığın tabancasından çıkan ve elde edilemeyen bazı boş kovanlar gibi elde edilememesi ya da yine mağdurlar ve tanık Ergün tarafından ortadan kaldırılması ve bu ortadan kaldırmanın sonradan kabul edilmemesi olasıdır.
Maktül Hasan K..., hayati bölgeden aldığı iki kurşun yarası sonucu ölmüştür.
Mağdur Talat A..., göğsüne isabet eden iki kurşun dışında, sol omuza isabet eden bir, sağ uyluğa isabet eden bir ve sağ dize isabet eden iki kurşun ile yaralanmıştır.
Mağdur Adil K... ise, sağ bacağına isabet eden tek kurşunla yaralanmıştır.
Mağdurların hayati olmayan bölgelerine isabet eden kurşunların yer ve sayısı, atışların rastgele yapıldığı yolundaki savunmayı doğrulamaktadır.
Maktül ve mağdurlar, sanık ve yanındaki arkadaşı Hatice'yi uzun süre takip ve taciz etmişler, otomobilden inip evinin kapısına yönelen sanığa toplu saldırıda bulunmuşlardır.
Düşmanı olan ve öldürülme korkusu taşıyan sanığın, takip ve tacizi önlemek için tabanca ile havaya iki el ateş etmesine, "üzerime gelmeyin" diye uyarmasına karşın saldırı sürmüştür.
Suç, gece karanlığında, gerek sanığın nefsine yönelen, gerekse otomobilde korumasız olarak bulunan Hatice'nin nefsine veya ırzına yönelmesi kuvvetle olası bulunan, nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen haksız bir toplu saldırı sırasında ve ciddi bir korkuya kapılma sonucu işlenmiştir.
Birbirini tanımayan taraflar arasında husumet bulunmamaktadır.
Tarafsız görgü tanığı olmayan olayda, hayati bölgeler hedef alınarak, öldürmek kastıyla ateş edildiğini gösteren kesin ve inandırıcı delil bulunmamaktadır.
Belirtilen nedenler yanında, İstanbul'da sıkça meydana gelen, çoğu kez ölümle sonuçlanan, öç alma, yağma, cinsel ve değişik amaçlı kadın ve erkek kaçırma olayları ve sanığın dosyaya yansıyan olay sırasındaki ruh hali de adil bir biçimde gözönüne alındığında, suçun yasal savunma koşulları içinde işlendiği ve savunmada aşırılığa kaçılmadığı, TCY.nın 49. maddesi gereğince ceza verilmemesi gerektiği açıkça anlaşılmaktadır biçimindeki gerekçe ile itiraz ederek onama kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına ve sanığın tahliyesine karar verilmesini istemiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre;
Olay gecesi, sanık İbrahim Ç... ile hakkında cürüm işleyeni saklamak suçundan verilen beraat kararı temyiz edilmeyerek kesinleşen diğer sanık Hatice Sibel Ş..., Hatice'nin müdürlüğünü de yaptığı Taksim'deki bir gece kulübünde programın bitmesinden sonra, sanığı eve bırakmak üzere, Hatice'nin kullandığı oto ile sabah 05.00 sıralarında ayrılmışlardır. Beşiktaş'ta Yıldız'a çıkmadan kırmızı ışıklara geldiklerinde, otoyu Hatice'nin kullandığını gören mağdur Talat Aydemir,kendi kullandığı oto ile Hatice'nin otosunu takibe almış ve kendisi de kırmızı ışıklarda durmuştur. Mağdur Talat'ın kullandığı aracın içinde bulunan mağdur Ali K... ve maktül Hasan K... adlı kişilerin, Hatice Sibel Ş...'e el kol hareketleri yapmaları üzerine, sağ yanında oturan sanık İbrahim, Hatice'ye, "Sibel, sen sakın etrafa bakma, sol tarafında duran kırmızı otodaki kişiler el kol hareketi yapıyorlar" deyince, Hatice'de, yeşil yanınca otoyu hareket ettirmiştir. Bunun üzerine mağdur Talat, otosunu daha hızlı hareket ettirip, Hatice'nin önüne geçmiş ise de, Hatice gaza basarak tekrar onun önüne geçmiş ve Talat onu arkadan takip etmeye devam etmiştir. Hatice yokuşu çıktığında sanık İbrahim ona yolu göstererek sağdan gitmesini istemiş, sağ yola giren Hatice'ye sağda bir yeri göstererek oranın kendisine ait işyeri olduğunu söylemiştir. Mağdur Talat'da onları takip ederek aynı yola girip kendilerini geçmiştir. Bu sırada sanık İbrahim, Hatice'ye otosunu durdurtmuş, evinin ilerde olduğunu söyleyerek otodan inip havaya iki el ateş ederek hızlıca ilerlemiştir. Mağdur Talat ise, sanık ve Hatice'yi takiben girdiği sokağın çıkmaz olduğunu anlayınca ilerden dönüş yapmıştır. Sanık tabancasıyla bir el ateş edip otodan inip kendisine doğru gelen mağdurlardan Adil'i bacağından, mağdur Talat'ı ise beş yerinden hayati tehlike geçirecek surette yaralamış, arkalarından otodan inen maktül Hasan Karamahmutoğlu'na da ateş ederek sol orta koltuk altı hattının 7.kotu kestiği yerden ve bu yerin 6 cm. üstünde ve aynı hat üzerinden olmak üzere iki yerinden yaralayıp öldürmüştür. Fiillerini kısa sürede tamamlayan sanık,koşarak Hatice'nin yanına gelmiş ve onun kullandığı oto ile olay yerinden uzaklaşmış ve bir yılı aşkın süre firar ettikten sonra teslim olmuştur.
Sanığın suçları sabit görülerek yukarıda yazılı biçimde cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığın yüklenen suçları yasal savunma koşulları içinde işleyip işlemediğine ilişkindir.
Gerek öğretideki görüşlere gerekse Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren uygulamalarına göre, yasal savunma; Bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen haksız bir saldırıyı uzaklaştırmak için gösterdiği zorunlu tepkidir.
TCK.nun 49. maddesinde düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan yasal savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırıp, eylemi hukukun meşru saydığı bir fiil haline getirmektedir. Bir savunmanın yasal sayılabilmesi için aşağıda sayılan koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
A- Saldırıya ilişkin koşullar:
a) Bir saldırı bulunmalıdır. TCK.nun 49. maddesinde; "...bir taarruzu filhal def'i zaruretinin bâis olduğu mecburiyetle..." denilmek suretiyle, saldırının somut olarak var olması gerektiği belirtilmektedir. Ancak "saldırının halen varlığını" geniş manada anlamak, başlayacağı muhakkak olan ve başladığı takdirde savunmayı olanaksız kılacak veya güç hale getirecek bir saldırıyı başlamış,keza bitmiş olmasına rağmen tekrarından korkulan bir saldırıyı henüz sona ermemiş saymak zorunludur.
b) Saldırı haksız olmalıdır; saldırının hukuka aykırı olması yeterli olup suç oluşturması koşulu aranmamaktadır.
c) Saldırı nefis ya da ırza yönelik olmalıdır.
d) Saldırı ile savunma eşzamanlı bulunmalıdır.
B- Savunmaya ilişkin koşullar:
a) Savunma zorunlu olmalıdır; savunmada zorunluluk bulunup bulunmadığı her olayın özelliğine göre saptanmalıdır. Saldırıya uğrayanın bizzat fail olması gerekmez. 3. bir kişinin saldırıya uğraması durumunda da yasal savunma koşulları gerçekleşebilir.
b) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
Cereyan şekli yukarıda açıklanan somut olaya ilişkin olarak firarda olması nedeniyle sanığın hazırlık aşamasında ifadesi bulunmamaktadır. Sanık duruşmadaki yegâne sorgu ve savunmasında,Hatice'nin arabasından indikten sonra, Hatice'ye de arabayı döndürüp eve gitmesini söylediğini, o esnada diğer otomobilin gelip yanlarından geçtiğini, ruhsatlı tabancasıyla havaya doğru iki el ateş ettiğini,kapıya yöneldiği sırada mağdur Talat'ın kullandığı otonun dönüp yanına doğru geldiğini, onlar arabadan inerken bir yandan kapının zilini çaldığını, bir yandan da"üzerime gelmeyin" diye bağırdığını, bu sırada mağdurların ve maktülün bulunduğu arabadan bir el silah sesi duyduğunu, arabadan inenler üzerine doğru geldiklerinde, elindeki silahla korku içerisinde ve rastgele onlara ateş ettiğini, kimin ne şekilde yaralandığını bilmediğini, panik halinde oradan koşarak uzaklaştığını, bu sırada aracı ile dönüp gitmekte olan diğer sanığa rastladığını ve onun arabası ile olay yerinden kaçtığını söylemiştir.
Sanığın savunması genel hatları ile oluşa, diğer sanık Hatice'nin aşamalardaki, mağdurlar Adil ile Talat'ın son aşamadan önceki anlatımlarına uygun ise de, maktülün ve mağdurların bulunduğu arabadan bir el silah sesi duyduğuna ilişkin anlatımı, mağdurların hazırlıktaki ve beraat eden sanık Hatice'nin tüm aşamalardaki anlatımları ile doğrulanmadığı gibi, olay yerinde elde edilen boş kovanların çaplarına uygun aynı (tek bir) silahla atıldıklarına ilişkin ekspertiz raporu ile de çelişmektedir.
Duruşmada ifadeleri alındıktan sonra mağdurlardan Talat'ın 25/06/1998 tarihli dilekçesi üzerine 06/07/1998 tarihli oturumda her iki mağdur,bu defa maktülün arabadan inerken bir el ateş ettiğini söylemişlerse de, yukarıdaki teknik bulgu, sanık Hatice'nin anlatımı ile tutarlı olan önceki ifadeleri ve ayrıca sanığın uzun zaman firarda olması nedeniyle, bu kişileri belirli yönde ifade vermeye ikna edebileceği ve duruşma aşamasında şikayetlerinden vazgeçmeleri karşısında sonraki bu değişik anlatımlarına itibar edilmemiştir.
Maktüldeki kurşun giriş deliklerinin yerleri, boş kovanların dağınık vaziyette ve değişik yerlerde bulunmaları da gözönünde tutulduğunda, olayda yasal savunma koşullarının oluşmadığı olay öncesi iki el havaya ateş eden sanığın, mağdurların önceki anlatımlarında belirttikleri üzere; girdikleri sokağın çıkmaz olması nedeniyle geri dönen mağdur Talat'ın kullandığı otonun yolunu çöp konteyneri ile kestiği, bu durum karşısında otodan inen mağdurlar ile maktule ateş ederek eylemlerini gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Esasen, yasal savunma koşulları altında suç işlemek zorunda kaldığını savunan kişinin,bir sene dolayında kaçması ve kaçarken düşürdüğünü bildirdiği tabancasının yedek şarjörünü atması da,savunmasının samimi olmadığını göstermektedir.
Görüldüğü gibi somut olayda saldırı ve savunmaya ilişkin olarak bulunması gereken bir kısım koşullar gerçekleşmemiş olduğundan, suçların yasal savunma altında işlenmiş bulunduğunu kabule olanak yoktur.
Bu itibarla; ağır tahrik altında suç işlediği kabul edilerek hakkında hüküm kurulan sanık İbrahim Ç...'a ait Yerel Mahkeme kararı ile bu hükümleri onayan Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmadığı; Yargıtay C.Başsavcılığının olayda yasal savunma koşullarının oluştuğu gerekçesine dayanan itirazının yerinde olmayıp reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Kurul Üyesi, Olayda TCK.nun 50. maddesinin, bir üye de, mağdur Adil'e yönelik suç yönünden TCK.nun 49/2, diğer mağdur ile maktüle yönelik suçlar yönünden TCY.nın 50. maddesinin uygulanması gerektiği,bunlardan Kurul Üyesi O.K.Keskin, "Yüksek 1.Ceza Dairesi ile C.Başsavcılığı arasındaki ihtilaf sadece hukuki değerlendirme imiş görünmekte ise de; sağlıklı bir hukuki sonuç için, oluşa da kısaca değinilmesi gerektiği kanaatındayım.
Çünkü, ancak bundan sonra sağlıklı bir hukuki değerlendirme yapılabilecektir. Sayın Başkan'ın da açıkladığı ve delillerini belirttiği gibi OLAYIN ŞEKLİ CEREYANI kısaca şöyledir:
Sanık İbrahim Ç...,olay gecesi saat 05.00 sıralarında Hatice Sibel Şen'in kullandığı Mercedes marka oto ile evine gitmektedir. Ancak, kendilerini; arkalarından, kullananla birlikte tanımadıkları dört kişinin içinde olduğu Şahin marka bir oto takip etmekte ve içindekiler el kol hareketleri vs. ile kendilerini taciz ederek korkutmaktadırlar. Bu takip ve taciz-korkutma ısrarla sürdürülmüştür.
Hatta sanığın içinde bulunduğu, bayan arkadaşı Hatice'nin kullandığı Mercedes kırmızı ışıkta durduğunda dahi takip eden Şahin'de kırmızı ışıkta durmakta,taciz ve korkutmalara devam edilmektedir.
Daha sonra,takip eden Şahindekilerin otoyu kullanan maktül Talat Aydemir,maktül Hasan Karamahmutoğlu ve Adil Kır ile Engin Aydın isimli hepsi de sarhoş şahıslar oldukları anlaşılmıştır.
Bu taciz ve korkutmaların ısrarla devamı üzerine, sanık İbrahim Ç... kaçarak kurtulmak için; evinin ve işyerinin bulunduğu çıkmaz sokağın başında, içinde bulunduğu Mercedesten inmiş ve kendilerini uzun zamandır ısrarla takip ederek taciz edip korkutan, arkalarındaki Şahin otonun içindeki kişilerden kurtulmak ve onların korkup uzaklaşmalarını sağlamak için ruhsatlı tabancası ile havaya iki el ateş etmiştir. Sanık İbrahim Ç..., ardından da; kendi evine kaçabilmek için, kapıyı açmalarını bağırarak,kapısını şiddetle dövmeye başlamış. Ancak o esnada içeridekiler sahur yemeği için mutfakta olduklarından kapı hemen açılmamıştır.
Bu sırada da takip eden Şahin oto sokağın başından dönerek geri gelmiş ve otodaki dört kişi inerek, gecenin karanlığında sanık İbrahim Ç...'ın üzerine yürümüşler ve bunlar Şahin marka otodan inerlerken,içlerinden biri tabanca ile ateş etmiştir ki; daha sonra bu ateş edenin maktül Hasan Karamahmutoğlu olduğu anlaşılmıştır.
Artık korkusu ve paniği son haddine varan sanık İbrahim Ç..., evinin kapısını da açtıramayınca, karanlıkta üstüne doğru gelen bu tanımadığı gruba doğru rastgele ateş etmiştir.
Bu rastgele atış sonucu da ısrarla takip ederek, tacizde bulunan ve korkutan, saldırgan gruptakilerden Hasan Karamahmutoğlu isimli şahıs ölmüş, Talat Aydemir ile Adil Kır yaralanmışlardır.
Olayın bu şekilde vuku bulduğu; dosyadaki deliller, aksi sübut bulmayan, bilakis tanık Hatice Sibel Şen'in tanıklığı ile doğrulanan sanığın safahattaki müstekar savunması, sebebiyet veren ve sanık durumunda olmaları gerekirken, olayın bu şekildeki gelişmesi ile, mağdur pozisyonuna giren Talat Aydemir, Adil Kır ve Ergin Aydın'ın tevilli beyanları ile anlaşılmıştır.
BU OLUŞA GÖRE HUKUKİ DURUM NEDİR?
A- Yüksek 1.Ceza Dairesi adam öldürme suçundan TCK.nun 448, ağır tahrikin ve takdiri tahfifin kabulü ile 51/2, 59. maddelerinin uygulanması gerektiğine karar vererek, tebliğnameye aykırı olarak hükmü onamıştır.
B- C.Başsavcılığı tebliğname ve itirazında ise,olayda MEŞRU MÜDAFAA şartları oluştuğundan, TCK.nun 49.maddesinin uygulanmasıyla ceza verilmemesi istenilmektedir.
C- KANAATIMIZCA MEŞRU MÜDAFAANIN AŞILMASI DÜŞÜNÜLEBİLİR. Çünkü:
1) Sanık İbrahim Ç..., aile olarak düşman sahibi ve koruma altındaki bir kişidir.
2) Olay tarihindeki günlerde ve kısa zaman öncesinde, olayın vuku bulduğu İstanbul'da birçok kişinin,terör, fidye almak, hatta bazı bayanların-sanatçıların tecavüz amacıyla çeşitli kişiler veya çetelerce otolarından alınarak kaçırılıp işkence gördükleri-öldürüldükleri, basına-medyaya intikal eden yoğun haberlerden bilinmektedir.
3) Sanık İbrahim Ç... kendilerini takip eden kişileri tanımamakta ve takip amaçlarını bilmemektedir.
4) Sanık İbrahim Ç...'ın, evinin sokağında, arkalarından takip edenleri korkutmak için havaya tabanca ile iki el ateş etmesine, kaçarak evinin kapısını açtırmak için kapısını yumruklamasına, "Gelmeyin!" diye bağırmasına rağmen bu kişiler takip-taciz ve üstlerine gelerek korkutmaktan vazgeçmemekte; bilakis, otolarından inerek, gece karanlığında sanık İbrahim'in üstüne gelmekte ve hatta,otodan inerken ateş de ederek silahlı olduklarını göstermektedirler.
5) Gecenin zifiri karanlığında, yanında bir de bayan varken, arz ettiğim şartlarda;tanımadığı 4 kişi tarafından böylesine ısrarla takip ve taciz edilerek korkutulan bir kimsenin kendisini böylesine takip edenlerin iyi niyetli olduklarını düşünmesi istenemez. Hayatın normal akışı doğrultusunda;öncelikle kendisnin nefsine veya yanındaki bayan arkadaşının ırzına taarruz ettiklerini ve bu taarruzu defetmek zarureti altında bulunduğunu düşünerek hareket ettiğini kabul gerekir. Ancak içinde bulunduğu heyecan ve stresten bu zaruretin tayin ettiği hududu aştığı ve bu sebeple TCK.nun 50.maddesinin uygulanması gerektiği düşüncesindeyim.
AÇIKÇASI:
1) Bu olayda sadece TCK:nun 448, 51/2, 59.maddesi uygulanarak 10 yıl 13 ay 10 gün ağır hapis cezası verilerek cezanın fazla tayini beni hukuken tatmin etmiyor? Soruyorum: Böyle bir durumda kim benzeri hareket etmez?
Meşru müdafaa için somut bir saldırının varlığı gerekli ise de MANZİNİ'nin de belirttiği gibi (Başlamamış,fakat başlaması muhakkak olan ve başladığı takdirde savunmayı imkânsız, ya da çok güç hale getirecek bir saldırıya karşı savunma da meşru kabul edilmelidir (MANZİNİ-Trattatto No.403).
2) Dosyada Beşiktaş'tan bahsedilmekte ise de;
Bu takip-taciz ve saldırı sadece Beşiktaş'ın göbeğinde değildir.
Olay yeri de Beşiktaş'ın göbeği değildir. Sanık İbrahim Ç... ile bayan arkadaşı Hatice Sibel Şen'in içinde bulundukları Mercedes bu takip-taciz ve saldırılardan kurtulabilmek ve sanık İbrahim'in Ortaköy sırtlarındaki kendi mekanına kaçabilmek için,ana yoldan ayrılarak tamamen ıssız ve metruk,her iki tarafı ağaçlarla çevrili stabilize yola girerek son süratle kaçmaya çalışmalarına rağmen,arkadan takip eden Şahin oto da bu ıssız yola girip, Amerikan filimlerindeki gibi İbrahim ve bayan arkadaşı Hatice Sibel'in içinde bulundukları Mercedes otoyu sıkıştırmaya devam etmiştir.
Gecenin o saatinde ve zifiri karanlığında, tamamen ıssız ve metruk, iki tarafı sık ağaçlarla çevrili olduğundan,daha da korkunç bir görünüm olan bir yerde, böylesine bir saldırı altındaki kişinin, yani sanık İbrahim Ç...'ın ne halde olacağını düşünelim: Bu durumdaki bir kişi,elbette MANZİNİ'nin de belirttiği gibi başlaması muhakkak ve başladığı takdirde savunmayı imkânsız ya da çok güç hale getirecek bir saldırıya karşı meşru savunmada kabul edilmelidir.
Tekrar olsa da, vurgulayabilmek için bir daha ifade edeyim ki; Gecenin zifiri karanlığında,yanında bir de bayan varken, arz ettiğim şartlarda; tanımadığı dört kişi tarafından böylesine ısrarla takip ve taciz edilerek korkutulan bir kimsenin kendisine böylesine takip edenlerin iyi niyetli olduklarını düşünmesi istenemez. Hayatın normal akışı doğrultusunda; öncelikle kendisinin nefsine veya yanındaki bayan arkadaşının ırzına taarruz ettiklerini ve bu taarruzu defetmek zarureti altında bulunduğunu düşünerek hareket ettiğini kabul gerekir.
Ancak içinde bulunduğu heyecan ve stresten dolayı bu zaruretin tayin ettiği hududu aştığı ve bu sebeple TCK.nun 50. maddesinin uygulanması gerektiği düşüncesindeyim.
Yani, sanığın maruz kaldığı tecavüz henüz öldürmeyi gerektiren derece olmadığından, kanundaki ifade ile zaruretin tayin ettiği hududun tecavüzü söz konusudur. Bunun için de, TCK:nun 49.maddesi uygulanarak hiç ceza verilmemesi de beni hukuken tatmin etmiyor. Esasen bu gibi durumlar için, TCK.nun 50. maddesinde (Cezanın yarısından ziyade olmamak üzere indirileceği) hükmü getirilmiştir. Bu maddenin uygulanması ile, adam öldürme suçundan sanık; 10 yıl 12 ay 10 gün, yani yaklaşık 11 yıl ağır hapis cezası yerine,vicdanları da rahatlatacak şekilde 6 yıl ağır hapis cezası alacak, hiç ceza almadan kurtulmuş da olmayacaktır, görüş ve gerekçesiyle, itirazın bu nedenlerden dolayı kabulü yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE,dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,23/03/1999 günü oyçokluğu ile karar verildi.