 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no: 1999/10-38
Karar no: 1999/52
T: 23.03.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Teşekkül halinde kokain ticareti yapmak suçundan sanıklar Mehmet Hanifi D... ve Hatip B...'un beraatlerine ilişkin İstanbul 6 numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesince 13.2.1998 gün ve 120/9 Sayı ile verilen karar, C.Savcısının temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 12.5.1998 gün ve 3566/4885 Sayı ile;
"Dosya içerisinde mevcut olay, müşterek yakalama ve zaptetme tutanağı,Adli Tıp raporu ve bu tutanakları doğrulayan sanıkların birbirleri ile çelişmeyen emniyetteki beyanları ve dosya kapsamına göre sanıklar Mehmet Hanifi D... ve Hatip B...'un teşekkül oluşturmak suretiyle kokain ticareti yapmak suçları sabit olduğu halde yasal olmayan gerekçelerle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 14.12.1998 gün ve 160/279 Sayı ile;
Sanık M.Hanifi D... hazırlık tahkikatında, diğer sanık Hatip gibi olay tutanağı, iddianame ve esas hakkındaki mütalaaya uygun düşecek biçimde ifade vermişsede, aşamalardaki diğer beyanlarında birbirleriyle tutarlı bir biçimde, polisteki ifadesinin baskıya ve işkenceye dayalı olduğunu söyleyerek, suçsuz olduğunu savunmuştur. Fiziki darp iddiaları, Adli Tıp Kurumu raporu içeriğiyle,kısmen doğrulanmıştır. Sanık, üç ayrı yetkili huzurunda verdiği bu ifadesinde,kokain ticareti yapmadığını, üzerinde çıkan 25.000.000 lirayı, kendisine borcu olan Çıta lakaplı Mehmet Barun'un otelde karşılamaları üzerine 40 milyonluk borcuna mahsuben verdiğini söylemiştir.
Her iki sanığın üst arama tutanaklarında, "yapılan bir operasyonda tetkik amacıyla" ve "tetkik" denilmek suretiyle arama yapılmasına rağmen, bu tutanaklarda ve sanık Hatip B...'un muvafakatlı ev arama tutanağında herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı yazılıdır.
(X) ajan marifetiyle satın alınan ve daralı ağırlığı 2 gr. gelen kokain zaptedme, tartı, numune alma ve ekpertiz raporlarına ilişkin tutanaklarda, uyuşturucunun sanıklardan elde edildiğine ilişkin hiçbir bulgu yoktur.
"X ajan müracaat çalıştırma ve para tespit tutanağı" denilen 15.01.1997 günlü tutanağın altında bir komiser yardımcısı ve 3 polis ile birlikte her iki sanığın imzaları vardır. (X) ajan yazılı bölümün altı ise imzasızdır. Daha alt tarafında da 25 adet 1 milyon liranın seri numaraları vardır.
Mantıken düşünüldüğünde ve bu güne kadar yapılan uygulamalarda gözlemlendiğine göre; önce (X) muhbirin müracaat tutanağı düzenlenmelidir. Şayet, Narkotik Şube bundan sonra olaya (X) ajan kullanarak yakalamak istiyorsa, (X) ajan tutanağı ve para alışverişi yapılmak isteniyorsa (X) ajana teslim edilmesi gereken paraların tutanağının yapılması gerekir. Oysa 15.01.1997 günlü tutanakda, operasyonun hazırlığına ilişkin en gizli olması gereken evredeki işlemler yapılırken sanıklar da orada hazırmış gibi isimleri yazılmış ve imzaları alınmıştır. Bu,mantıkla bağdaşmayacak görülmemiş bir olaydır biçimindeki gerekçe ile önceki hükümde direnmeye karar vermiştir.
Bu kararın da, DGM. C.Savcısı tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının onama isteyen 15.2.1999 günlü tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosyaya göre;
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanıklara atılan suçun subuta erip ermediğine ilişkindir.
Olay tarihinde Fatih İlçesi Fındıkzade semtindeki PAK otelde, kokain ticareti yapıldığını Narkotik Şube Müdürlüğüne bildirmesi üzerine görevlendirilen (X) ajana, seri numaraları önceden tesbit edilen 25 milyon lira karşılığında sanıkların 2 gram kokain sattıkları, (X) ajanın satın aldığı kokaini polise teslim ettiği, otelde yapılan operasyon sonucu sanıkların (X) ajandan aldıkları paralar ile birlikte yakalandıkları ve gözaltına alındıkları, 15.1.1997 günlü ajan müracaat-çalıştırma ve para tesbit tutanağı, aynı günlü müşterek yakalama ve 18.1.1997 günlü olay tutanağı ile dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Sanık Mehmet Hanifi D... Polisteki anlatımında, kendisinin daha önce esrar içmek suçundan Bursa cezaevinde 3 ay yattığını, olay tarihinde İstanbul'da kahvehane çalıştırdığını, kokaini açık kimliğini ve adresini bilmediği Lice'li Gafur olarak tanıdıkları kişiden temin ettiklerini, bu kişi ile Aksaray'da bir kahvehanede tanıştığını, uyuşturucu alışverişi sırasında malı diğer sanık Hatip'in verdiğini, parayı müşteriden kendisinin aldığını ve başbaşa kalınca bölüştüklerini, olay günü yakalanmadan önce açık kimliğini bildirmeyen bir şahsın arayarak İzmir'den gelen misafirleri için kokain olup olmadığını sorduğunu, bu kişiye "10 dakika bekleyin" dedikten sonra sanık Hatip B...'u aradığını, Hatip'in "tamam, gelsin verelim" demesi üzerine durumu müsteriye bildirdiğini ve ellerinde bulunan 2 gram kokaini 25 milyon lira karşılığında vereceklerini söylediğini, bu şahsın kabul edip yarım saat sonra PAK otele geldiğini, bu arada Hatip'in gelip kokaini verdiğini, kendisinin de parayı aldığını, 10 dakika sonra kendisinin ve Hatip'in görevlilerce yakalandığını, üzerinden çıkan paraların seri numaralarının alınmış olduğu söylenince suçunu gizleyemediğini söylemiş, diğer sanık Hatip'de emniyetteki ifadesinde aynı doğrultuda anlatımda bulunarak suçu kabul etmiştir.
Her iki sanık savcılıkta alınan ifadeleriyle yargılama sırasında yapılan sorgulamalarında suça konu maddeyle ilgileri olmadığını savunmuşlar, sanıklardan Mehmet Hanifi D... üzerinde çıkan 25.000.000 lirayı, o gün otele gelen ve kendisine 40.000.000 lira borcu olan Mehmet Ç.. lakaplı Mehmet B... isimli kişiden aldığını bildirmiştir.
Tanık Hakan Bağcılar, daha önce sanık Hatip B...'un oto kiralama şirketinden kiraladığı, diğer sanık Mehmet Hanifi'ye ait otonun paspası altında saklayıp unuttuğu tabancasını almak için Hatip'le PAK otele geldiklerini, otodan iner inmez polislerin kendilerine hücum ettiğini, yakalanan uyuşturucu konusunda bilgisi olmadığını; otelde resepsiyon görevlisi olan tanık Cuma Öztürk'de, otele önce polislerin, 15-20 dakika sonra sanık Mehmet Hanifi D...'ın, ondan sonra da sanık Hatip B...'un geldiğini, herhangi bir alışveriş işi olmadığını söylemelerine karşılık, tutanak düzenleyicisi tanıklardan Narkotik Şubede komser olarak görevli Ramazan T... ve polis memuru Halil AL, olay tutanaklarının doğru olduğunu, (X) ajanın otele girip, dışarı çıktıktan sonra kendilerine işaret ettiğini,PAK otele gittiklerinde, her iki sanığın da orada olduğunu, seri numaraları tesbit edilen paraların, sanıklardan Mehmet Hanifi D...'ın üzerinden çıktığını söylemişlerdir.
(X) ajan tarafından sanıklardan satın alınan maddenin, Adli Tıp Kimyasal Tahliller Dairesinin 30.4.1997 günlü raporu ile 605 miligram saf kokain içerdiği belirlenmiştir.
Herne kadar sanıkların emniyet anlatımlarında satmak için kokain aldıkları kişi olarak adı geçen Lice'li Gafur'un, sanıkların verdiği eşkal ve bilgilere göre bulunabileceği yerlere bakıldığı ve bulunamadığı firari sanık arama tutanağından anlaşılmakta isede, daha büyük oranlarda uyuşturucu ticaretiyle uğraşanların, işin niteliği icabı, gizlilik ve güvenliğe büyük önem verdikleri,genelde güvenlik güçleriyle ilk karşılaşan satıcı durumunda olmadıkları, uyuşturucu sattıkları daha alt kademedeki kişilerin polisçe yakalanmasını, sahip oldukları organizasyon gereği hemen ve kolayca öğrendikleri ve profesyonelce önlemler alabildikleri bilinen bir husus olduğundan bu sonuç yadırganamaz.
Öte yandan, direnme kararında ileri sürülen düşüncenin aksine, uyuşturucu satıcılarının kaçmalarına meydan vermemek için ajan çalıştırma ve sanıkların yakalanması evrelerinde, çok hızlı hareket etme gereği olarak, tutanakların düzenlemesinin sanıkların yakalanmasından sonraya bırakılması halinde, yakalanma öncesine ait olan tutanaklarda sanıkların da isminin yazılıp imzalarının alınması bunları salt bu nedenle geçersiz hale getirmez.
Bu itibarla, dosya içinde mevcut tutanaklar, Adli Tıp Raporu ve sanıkların birbirlerini doğrulayan emniyet anlatımları ve dosya kapsamına göre, sanıkların teşekkül oluşturmak suretiyle kokain ticareti yapmak suçları sabit görüldüğünden Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Kurul Üyelerinden 4. Ceza Dairesi Başkanı Sami Selçuk; "Kanıtları değerlendirmenin sanığı yüz yüze görüp yargılayan Yerel Mahkemeye ait bir yetki olduğu, Yargıtay'ın bu konuda ancak gerekçeyi inceleyerek denetleme yapabileceği ve Yerel Mahkemece gösterilen gerekçede de bir isabetsizlik bulunmadığı" görüşüyle,karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 23.3.1999 günü oyçokluğu ile karar verildi.