 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 1998/9-11
Karar No: 1998/35
Tarih: 17.2.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DEVLET TOPRAKLARINDAN BİR KISMINI
DEVLET YÖNETİMİNDEN AYIRMA SUÇU
SUBUT
TCY'NIN 65/3.MADDESİNİN UYGULANMA
OLANAĞI
ÖZET.: 1- PKK örgütü militanı olan sanıkların olaydan önce örgütün dağ kadrosundaki militanlarıyla anlaşmaları gereği ilçede bazı resmi daire binalarını 6,5 saat boyunca taciz ateşine tuttukları, eylemden sonra gösterdikleri güvenli yere diğerlerinin kaçmalarını kolaylaştırdıkları, kollukta birbirine uyumlu anlatımda bulundukları, teslim ettikleri silahlara İlçede bulunan boş koyanların uyduğu, bir sanığın silahına uygun boş kovan çıkmamışsa da, olayın içinde yer alması, atış alanının genişliği, zamanı gibi nedenlerle suçlarının belli görülmesi gerekir.
2- TCY'nın 125. maddesinin tehlike suçuna uygulanması, suçun gerçekleşmesi için sonucun gerçekleşmesinin aranmaması, sonuca ulaşılması halinde zaten eylemin cezalandırma olanağının kalmayacak olması, nedenleriyle eylem "devlet topraklarından bir kısmını devlet yönetiminden ayırma" amacına yönelik olduğundan TCY'nın 65/3. maddenin uygulanma yeri yoktur.
(765 s. TCK. m. 125,65/3)
Devlet hakimiyeti altında bulunan bir kısım toprakları Devlet İdaresinden ayırmaya yönelik eylemlerde bulunmak suçundan sanıklar Miho Hasan, Ali ve Salih'in TCK.nun 125, 59. maddeleri uyarınca müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin (Diyarbakır 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi)nce 2.51997 gün ve 1995/641 - 1997/139 sayı verilen kararın, sanıklar vekillerinin temyizi üzerine ve re'sen temyize tabi olması nedeniyle, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 8.12.1997 gün ve 3046-5836 sayı ile; usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 12.1.1998 gün ve 71637 sayı ile;
(Sanıkların tümü Silopi İlçe Merkezinde, taciz atışına maruz kalan emniyet binasına yakın mahallelerde oturmaktadırlar. İstihbarat ve emniyet güçlerinin yoğun olduğu ilçe merkezinde sanıkların herhangi örgütsel bir davranışlarının olması halinde bu husus kolaylıkla tespit edilebilirdi. Oysa sanıkların o güne kadar tespit edilen ve dosyaya yansıyan örgütsel bağlılık ve hareketleri mevcut değildir.
Hatta sanıkların devletten yana tavır koymaları nedeniyle silah taşımalarına izin verilmiş, ancak kanuni dayanağı olmadığı için verilen izin belge ve listelerinin sonra imha edildiği Silopi Jandarma komutanlığının 28.11.1995 gün ve 95-3080 sayılı yazısı ile bildirdiği görülmektedir.
Ayrıca o ilçede uzun süre jandarma bölük komutanı olarak görev yapan Hüsam, sanıkları tanıdığını, devletin yanında yer aldıklarını, gönüllü olarak operasyonlara katıldıklarını, mahalle nöbetleri tuttuklarını, devlet yanlısı ve PKK'ya karşı olan köy ve mahallelerde PKK.nın baskınlarını önlemek amacıyla silah taşımalarına izin verildiğini ancak kanuni dayanağı olmadığı için sonradan toplattırıldığını ve imha edildiğini yeminli ifadesiyle doğrulamaktadır.
Yine 4.10.1996 tarihli oturumda sanıklar vekili tarafından ibraz edilen çizelgede sanıkların isimleri ve silah numaralarının yer aldığı görülmektedir.
Devletten yana tavır koyan ve devletçe taşımalarına müsaade edilen silahlarla sanıkların taciz atışı yapmaları olayların olağan akışına da uymamaktadır.
Sanıklarda bulanan silahlarla, taciz atışında elde edilen birkaç boş kovanın irtibatlı olması tek başına TCK. 125. maddesindeki suçun oluşumu için yeterli değildir. Kaldı ki yaptırılan ekspertiz raporu da tarafsız bilirkişi raporu değildir.
Sanıkların ateş ettiği kabul edilse dahi bunu PKK'ya olmak üzere yapmaları da mümkündür.
Biran sanıkların taciz atışına katıldıkları kabul edilse dahi, başka örgütsel tavır ve eylemlerinin tespit edilmemesi karşısında ve karardaki, bölücü terör örgütü mensupları tarafından Emniyet Müdürlüğü hizmet binasına yönelik uzun namlulu ve roketatarlı saldırı düzenlenmesi sırasında sanıkların da silahları ile birlikte taciz atışı yaptıkları şeklindeki kabule göre haklarında TCK.nun 65/3. maddesinin uygulanması gerekir.) açıklamasıyla, itiraz etmiştir.
Dosya Yargıtay 1. Başkanlığına gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanıkların atılı Devlet hakimiyeti altında bulunan bir kısım toprakları Devlet İdaresinden ayırmaya yönelik eylemlerde bulunmak suçunun sübuta erip ermediği ve sübuta erdiği kabul edilirse sanıklar hakkında TCK'nin 65/3. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkindir.
İncelenen dosyaya göre;
12.9.1995 günü saat 20.10 sıralarında, yasadışı, bölücü bir silahlı çete olan PKK. örgütü militanlarınca Silopi İlçesi Emniyet Müdürlüğü hizmet binasına roketatar ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendiği, yapılan atışlar sonucu İlçe emniyet hizmet binası ile Ziraat Bankasına ait binaya rastlayan roket mermileriyle duvarlarının delinip, kolonlarının yıkıldığı, camlarının kırıldığı, patlayan bir roket mermisiyle Mehmet Emin isimli kişinin ağır şekilde yaralandığı suç tutanakları, ve tanık beyanlarından anlaşılmaktadır.
Sanıklar, kolluktaki anlatımlarında birbirlerine uyumlu olarak olaydan 6-7 gün önce sanıklardan Salih'in evine gelen Aydın ve Serfinaz kod adlı PKK örgütü militanları ile görüşerek Silopi İlçesinde, çökertilmiş olan örgütü yeniden güçlendirmek, halkın sempatisini kazanıp örgüte moral vermek için güvenlik güçlerine silahlı saldırı düzenlenmesinde, dağ kadrosundan gelecek bir grup militanın eylemden sonra kaçmalarını kolaylaştırmak için taciz ateşi açmak konusunda anlaştıklarını, bu militanlara saldırıdan sonra kaçmalarının kolay olması için daha önceki eylemde kullanılan bölgeyi gösterdiklerini, 12.9.1995 günü PKK örgütü militanları ile birlikte Silopi İlçesi Emniyet Müdürlüğüne ateş açtıklarını, olayda kullandıkları silahları daha sonra sakladıklarını söylemişlerdir.
Sanıklar, C. Savcılığında, Sulh Ceza Hakimliğinde ve duruşmadaki savunmalarında suçsuz olduklarını, silahlarını ruhsatlı olduğu için teslim ettiklerini söylemişlerdir.
Sanıklar, dosyada mevcut yer gösterme tutanakları ile belirlendiği üzere, olayda kullandıkları silahları, sakladıkları yerleri göstermek suretiyle teslim etmişlerdir.
Olaydan hemen sonra İlçede yapılan araştırmada şehrin muhtelif yerlerinde toplam 212 adet boş kovan ve patlamamış dolu mermiler ele geçirilmiştir. Sanıklardan elde edilen silahlar ile yapılan karşılaştırma sonucunda, Diyarbakır Kriminal Polis Labaratuvarının 18.10.1995 gün ve 1507 sayılı ekspertiz raporu ile; sanıklardan Salih'e ait silahın, ele geçirilen boş kovanlardan 35 adetiyle; Hasan'a ait silahın boş kovanlardan 22 adetiyle; Mihoya ait silahın boş kovanlardan 12 adetiyle irtibatlı olduğu; sanık Ali'den elde edilen silahı 212 adet boş kovan ile herhangi bir irtibatının olmadığı bildirilmiştir.
Sanıkların kolluktaki anlatımları tamamen birbirine uyumlu olup, olayın meydana geliş şekline de uygundur. Bu anlatımları, yer göstermeleri sonucu elde edilen silahlar ve bu silahların olayda kullanıldığını kanıtlayan ekspertiz raporu ile de doğrulanmıştır. bir an için, sanıklardan Ali'den elde edilen silahın olayda kullanıldığının belirlenmemesi nedeniyle olaya karışmadığı düşünülebilirse de, bu sanığın diğer sanıklarla uyumlu kolluk anlatımı ve sakladığı silahını teslim etmesi karşısında olaya katıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Kaldı ki, dosya kapsamı ile belirlendiği üzere 6.5 saat gibi uzun süreli bir çatışma sonrasında, şehrin çeşitli bölgelerinden ateş açılması da göz önüne alınarak bu sanığın silahlarından çıkan boş koyanların bulunması doğal olup, olaya katılmadığını göstermez.
Yukarda açıklanan bu deliller karşısında, savunma tanıkları Sebahattin, Ali ve Celal'ın olay sırasında sanıklarla birlikte olduklarına, olaya katılmadıklarına dair anlatımlarına değer vermek olanaksızdır. Ayrıca, tanık Hüsam'ın olaydan bir yıl önce başka yere atanmış olması karşısında, sanıkların Devlet yanlısı olduklarına ilişkin anlatımları, sanıkların olay sırasındaki konumlarına ilişkin olmayıp, bu tanığın İlçe Jandarma Komutanı olarak görev yaptığı dönemdeki durumlarını sergilemektedir. Bu nedenle, sanıkların olaya katılmadıklarına ilişkin geçerli bir kanıt olamaz.
Bu itibarla, .yukarıda açıklanan nedenlerle sanıkların Silopi ilçe Emniyet Müdürlüğü örgüt mensupları ile birlikte taciz atışı yapılmasını planlayarak olay günü anılan binaya ateş açtıkları sabittir. Yerel Mahkemenin kabulünde ve Özel Dairenin onama kararında, bu yönüyle bir isabetsizlik görülmemektedir.
Sanıkların atılı suçu işlediklerine ilişkin yeterli ve inandırıcı kanıt bulunduğu anlaşıldığı cihetle, sanıklar hakkında TCK.nun 65/3. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğine ilişkin uyuşmazlığa gelince;
Ayrıntıları CGK.nun 10.2.1992 gün ve 364-23 sayılı kararında da açıklandığı üzere;
TCK.nun 125. maddesinde "Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin hakimiyeti altına koymaya veya Devletin istiklalini tenkise veya Devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya matuf bir fiil işleyen kimse... cezalandırılır." hükmü yer almaktadır.
Maddede öngörülen "matuf fiil"
a) Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin hakimiyeti altına koymaya,
b) Devletin istiklalini tenkise,
c) Devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya biçiminde sınırlamalı olarak sayılmış olup bu fiiller belli amaca yönelik ve sonucu oluşturmaya elverişli icra hareketleridir.
Bu suç bir tehlike suçu olup, yukarıda açıklanan belli amaca yönelik ve sonucu oluşturmaya elverişli icra hareketleridir. Suçun gerçekleşmesi için neticenin gerçekleşmesi aranmaz, esasen netice gerçekleşmişse, artık o fiili cezalandırma olanağı ortadan kalkar. Eylemin sonucu elde etmeye elverişli olup olmadığı, soyut ve genel bir değerlendirme dışında, eylemin işlenme şekli, zamanı, toplumda husule getirdiği etki, örgütsel bağlılığı ile ölçülür.
TCK.nun 125. maddesindeki suç tipini böylece açıkladıktan sonra, incelenen olaya bakıldığında Türkiye topraklarının bir kısmı üzerinde marksist-leninist ideolojiye davalı bağımsız ayrı bir devlet kurmak ve bu amaca ulaşmak için silahlı eylemlere girişen yasadışı PKK. örgütünün silahlı militanları olduğu saptanan sanıkların olay günü, örgütün açıklanan bu amacı ve aldığı karar doğrultusunda, dağ kadrosuna dahil yedi örgüt mensubunun Silopi İlçesi Emniyet Müdürlüğü binasına silahlı saldırıda bulunmalarını, önceden plan yaparak ve uygun mevzi yerlerini göstermek suretiyle kolaylaştırdıkları gibi kendileri de saldırıya katılarak silahları ile ateş açmışlar, dağ kadrosuna dahil olan örgüt mensuplarının kaçmalarını kolaylaştırmak için ateş açmaya devam etmişlerdir. Sanıkların örgütsel bağlılık ve ülke genelindeki organik bütünlük içerisinde toplumda etkin yankılar doğuracak biçimde gerçekleştirdikleri bu eylem Devletin topraklarından bir kısmını Devlet idaresinden ayırma amacına matuf fiil niteliğinde olup haklarında TCK.nun 65/3. maddesinin uygulama alanı bulunmamaktadır.
Bu itibarla; Yargıtay C. Başsavcılığının itirazının açıklanan bu nedenlerle reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan 5. Ceza Dairesi Başkanı N. Benli; sanıklardan Ali hakkında atılı suçtan cezalandırılmasına yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatı, bir kısım kurul üyeleri ise sanıklar hakkında TCK.nun 65/3. maddesinin uygulanması düşüncesiyle itirazın bu nedenlerden dolayı kabul gerektiğini bildirip karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığının itirazının (REDDİNE) 17.2.1998 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.