 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1994/75
Karar no : 1994/98
Tarih : 11.04.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Kasten adam öldürmek suçundan sanıklar Nusret, Süleyman ve Abdurrahman Bozdağ hakkında yapılan yargılama sonucunda; sanık Nusret Bozdağ'ın TCK.nın 448, 59. maddesi uyarınca 20 yıl ağır hapis, diğer sanıklar Süleyman ve Abdurrahman Bozdağ'ın TCK.nın 448, 65/3, 59. maddesi uyarınca 10 ar yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ilişkin Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesince 2.4.1992 gün ve 338/84 sayı ile verilen kararın, sanıklar tarafından temyizi ve sanık Nusret Bozdağ yönünden kendiliğinden temyize tabi bulunması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 12.11.1992 gün ve 1934/2416 sayı ile;
(Sair itirazlar yerinde değilse de;
A- Sanık Nusret Bozdağ, aşamalardaki savunmasında, ölen ile aralarının açık olduğunu, bu olaydan 4-5 ay önce 28.6.1991 tarihinde ölen tarafından yaralandığını ileri sürmüş olduğuna göre, temyiz aşamasında bu savunmayı kanıtlamaya yönelik belgelerin ve bu meyanda 5 gün iş ve gücünden kalacak derecede yaralandığına ilişkin raporun doğruluğunun araştırılması zorunlu görülmüş olamakla, bu husustaki evrak getirtilip, incelenerek sanıklar yararına tahrik hükmünün uygulanması gerekip, gerekmediğinin düşünülmesi gereği,
B- Mahkeme, Süleyman ve Abdurrahman'ın diğer sanık Nusret'in eylemine katılma eylemlerini, bu iki sanığın olay sırasında öleni tutmaları şeklindeki eylem tarifine dayandırmış ise de, ölenin yakını olduğu cihetle tarafsızlığı kuşkulu olan Kazım Uçar'ın aşamalardaki ifadeleri çelişki arzetmiş, buna rağmen bu tanık dahi bu iki sanığın öleni tutmaları eylemini tahminen kaydıyla ifade etmiş, bu itibarla tarafsız tanık Erkan Kalkan'ın tanıklığı daha ziyade kabule değer görülmüş, bu tanığın yönü değişmeyen anlatımında, üç kişinin bir kişiye saldırdıkları, bunlardan birisinde bıçak olduğu anlaşılmış, kardeş olan üç sanığın Celal'i öldürmek için önceden bir irade birliği içersinde olay yerine geldikleri belirlenememiş, eylemi icra anında dahi öldürme kasdıyla ani irade ittifakı olanaklı görülmüş ise de, olay yerine sadece Nusret'in bıçaklı gelmesi, diğerlerinde herhangi bir alet bulunmaması, saldırma biçiminde açıklanan fiili hareket tablosu içersinde TCK.nın 464/1. maddesinin unsurlarının mevcut olması karşısında, Süleyman ve Abdurrahman Bozdağ'ın eylemlerine nitelik verilmesi gerekirken bu olgular ve tanıklık karar yerinde tartışılıp incelenmeden fiili durumla bağdaşmayan bir kabulle, sanıklar Süleyman ve Abdurrahman'ın fer'i katılma hükümlerinden sorumlu tutulmaları) isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 13.7.1993 gün ve 362/199 sayı ile; olaydan 5 ay önce cereyan eden basit bir yaralama olayının, tahrik nedeni sayılamayacağı ve tanıkların anlatımlarına göre her üç sanığın olay yerinde ölene saldırdıkları, bu itibarla birlikte hareket etmek suretiyle eyleme fer'i katılma koşulları çerçevesinde katıldıkları açıklamasıyla, önceki kararda direnmiştir.
Bu karar da, sanıklar müdafi tarafından süresinde temyiz edildiğinden ve sanık Nusret Bozdağ yönünden de kendiliğinden temyize tabi bulunması nedeniyle dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "Bozma" istekli 23.2.1994 gün ve 77376 sayılı tebliğnamesiyle, Yargıtay 1. Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : İncelenen dosyaya göre:
Yerel mahkeme, bozularak ortadan kalkan önceki kararında; olayda tahrik hükümlerinin uygulanmasına gerek olup, olmadığını ve sanıklar Süleyman ve Abdurrahman'ın eylemlerinin TCK.nın 464/1. maddesine uyan suçu oluşturup, oluşturmadığını tartışmadan mahkumiyet hükmü kurarken, bozmadan sonra, Özel Daire bozma kararı doğrultusunda işlem yaparak, olaydan 5 ay önce cereyan eden basit bir yaralama olayının sanıklar yönünden tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektirmeyeceğini ve tanık anlatımlarına göre sanıklar Süleyman ve Abdurrahman'ın ölene saldırmak ve onu tutmak biçimindeki eylemlerinin, diğer sanık Nusret Bozdağ'ın öldürme eylemine fer'i katılma suçunu oluşturduğunu açıklayacak hüküm kurmuştur.
Ceza Genel Kurulunun uyum gösteren içtihatlarına göre, bir kararın, direnme kararı olarak kabul edilebilmesi için, bozmadan önce verilen kararla, direnmeye ilişkin kararın gerekçe ve sonuç yönünden aynı olması gerekmektedir.
Bozmadan sonra yeni ve değişik gerekçeye, açıklamalara ve kanıtlara dayanılarak kurulan bir karar, direnme kararı niteliğinde olmayıp yeni bir karardır. Temyiz edilmesi halinde Özel Dairece denetlenmeyen bu yeni gerekçe ve açıklamaları içeren kararın Ceza Genel Kurulunda görüşülmesine yargılama yasası elverişli değildir.
Bu itibarla, eylemli uyma niteliğindeki bu kararın, öncelikle Özel Dairece denetlenmesi gerektiğine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkemenin son uygulaması bozmaya eylemli uyma niteliğinde görüldüğünden temyiz incelemesinin Özel Dairesince yapılmasına, dosyamız Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, oybirliğiyle karar verildi.