Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas no : 1994/48
Karar no : 1994/102
Tarih : 18.04.1994

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Kasten adam öldürmek ve hırsızlık suçlarından sanık Zeki Kanara'nın TCK.nun 448, 51/1, 59, 491/ilk, 522, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca sonuçta 15 sene ağır hapis ve 250.000 lira ağır paracezalarıyla cezelandırılmasına ilişkin Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.3.1993 gün ve 1992/261 1993/60 sayılı hükmün sanık ve katılan vekillerinin temyizi üzerine dosyayı inceleyenp
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 26.1.1994 gün ve 1993/2238 1993/93 sayı ile;
Üye O.Şirin'in "Maktül ile arkadaş olan ancak karpuz parasının iade edilmeyişi nedeniyle içki aleminde çıkan tartışmada kendisine vaki saldırıya karşılık olarak maktülü tokatlayıp yere düşüren sanığın herhangi bir şekilde kafatası kırığı yaratmayacak tarzda onu tekmeleyip terkederek uzaklaştığı anlaşılmakla ve otopsi zaptında yazılı "Burho deliği ve kemik defekti bulgularının" ameliyat sonucu husule geldiği görüşüne varılmakla hadisenin Ağustos ayına isabet edişide gözetildiğinde maktülün yaralı olarak bırakılmış olmasıda kastı ağırlaştıran bir bulgu sayılmaması icap ettiği sonucuna varılarak sanığın eyleminin 452/1. maddesine mümas sayılması gerektiği düşüncesinde olduğundan sayın çoğunluğun vasfı kasten adam öldürme sayan ve hükmü onayan kararına katılmıyorum" biçimindeki karşı oyu ile oyçokluğuyla karar onamıştır.
Bu karara karşı 23.2.1994 gün ve 40630 sayı ile itiraz yoluna başvuran Yargıtay C.Başsavcılığı:
Taraflar arkadaşdırlar. İçki içerlerken aralarında kavga çıkmış karşılıklı olarak elleriyle birbirlerine vurmuşlardır. Olayda hiç bir alet kullanılmamıştır. Yere düşan maktül hareketsiz kalınca sanık onun cebindeki parayı alıp kaçmıştır. Adli Tıp Kurumunca yapılan otopside maktülde kafatası ve kaide kırığına rastlanmamıştır. Düşmenin tesiriyle beyin kanamasından ölüm meydana geldiği görülmemiştir.
Bu oluşa göre sanığın öldürme kastıyla hareket ettiğine ilişkin delil bulunmadığından kastı aşan müessir fiil sonucu ölüme sebebiyet vermekten TCK.nun 452/1. maddesiyle mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken kasten
öldürmekten mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır." biçimindeki grekçeyle Özel Daire onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasını talep etmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
 
KARAR : İncelen dosyaya göre
Sanığın kasten adam öldürmekve hırsızlık suçlarından mahkumiyetine karar verilen olayda Özel Daier çoğunluğu ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık öldürme suçunun niteliğine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesi sırasında bir kısım üyeler olay yerinde bulunan ve bu dosyadaki tanık olarak dinlenilen YücelDemiroğlu hakkındaki ihbar sonucunun araştırılması gerektiğini ileri sürerek hükmün eksik incelemeden bozulması, yönünde görüş bildirmişlerse de 7.3.1994 günü yapılan 1. müzakerede soruşturmanın genişletilmesine gerek olmadığına oy çokluğuyla karar verilip işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Maddi olayda karpuz parasının üstünü iade etmeyen sanık ile maktül bu yüzden münakaşa etmişler ancak biraz sonra yatışıp yanlarında arkadaşları Yücel'de olduğu halde Lisenin arkasındaki boşluğa giderek önceden aldıkları Şarabı içmeye başlamışlardır. Bu sırada önceki olay yeniden tartışma konusu olmuş maktül elindeki bıçağı sallayıp sanığa küfretmiştir. Araya giren arkadaşları Yücel, maktülün elindeki bıçağı alıp uzağa fırlatmış bu kez sanık maktüle saldırıp tekme ve yumrukla onu dövüp yaralamıştır. Maruz kaldığı bu darpların etkisiyle yere düşen maktül kendisinden geçip hareketsiz kalınca sanık; üzerindeki 1.5 milyon liraparasını ve banka kartını alıp geceleyin onu bu vaziyette bırakarak olay yerinden uzaklaşmıştır.
Kaldırıldığı hastanede 20.8.1992 günü ölen maktüle ait otopsi tutanağında "Sağ kulak üstünde başlayan ve açıklığıöne bakan şekilde kavisyel sol frontal bölge saçlı deri sınırına kadar takribi 20 cm. uzunluğunda sütüre ameliyet insizyonu bu insisizyonun kulağın 2 cm. üstünde ki kısmından diren çıkmış ve bu bölgede küçük beyin parçaları bulunduğu sağ kaşın hemen üstünde2 cm. sağ yanakta 1 cm. burun kökünde 1.cam. sağ kaş üzerinde 0.5 cm. kırmızı ekimozlu taze sıyrıklara rastlandığı sol gözde alt ve üst göz kapaklarında ekimoz görüldüğü, sağ dirsekte 2x2 cm. parsomen plağı, sol diz üzerinde ekomiz el parmaklarında trompet parmak defermitesi tırnak uçlarında siyanoz penis ve serotumda parşömenleşme üst dudak mukazasından 1 cm. ekimozlu yırtık olduğu, 12 kesici dişik kırıldığı, saçlı derin altının soluk olduğu haricen tarif edilen ameliyat şakkı altına gelen bölgede etrafında 5 adet burho deliği bulunan 7x8 cm. defekt olduğu ve bu defektten beyin dokusunun kanamalı bir şekilde dışarıya fıtıklaştığı bu lezyonun üzerine gelen deri bölgesinde 10x8 cm. yaygın ekimoz, beyin üzerinde yaygın kanama ve her iki pariatal ve frontel üzerinde 1.cm. kalınlığında sıvama tarzında subdural kanama görüldüğü, beyninin siş ödemeli sağ fron-totem-poral bölgede 4x4 cm. beyin harabiyeti tesbit edildiği göğüs duvarında midelavikular hatta sağ üçüncü kot üzerinde ekimoz görüldüğü, belirtilmiş ve maktülün "künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması" sonucu öldüğü açıklanmıştır.
Görüldüğü gibi sanık olayda alet kullanmamışsa da otopsi raporunda belirtildiği gibi onu tekme ve tokatla çok vahim bir şekilde dövüp yaralamıştır.
Maktülün baş gibi hayati bölgesine tekme ve yumrukla vuran olaydan sonra üzerinde kan lekeleri görüp sebebini soran arkadaşına "Yeşilovada bir icraat yaptım" diyen sanığın fiilinin sonuçlarını bilerek ve isteyerek hareket ettiği anlaşıldığından eyleminin kasten adam öldürme olarak kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu itibarla öldürme suçunun niteliğine yönelik C.Başsavcılığı itirazı yerinde değildir.
Ancak Sanığın hırsızlık suçunu biraz önce maruz kaldığı darplar sonucu kendinden geçip hareketsiz kalan maktülün uğradığı bu hususi fekaletten mütevellit kolaylıktan istifade ederek işlediği oluş ve dosyadaki kanıtlardan anlaşıldığına göre eyleminin TCK.nun 492/3. maddesinde öngörülen felaket hırsızlığını oluşturacağı gözetilmeden suçun niteliğnde yanılgıya düşülerek. aynı kanunun 491/ilk maddesiyle uygulama yapılması yasaya aykırıdır.
O halde Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kasten adam öldürme suçu yönünden reddine, hırsızlık suçu yönünden kabulüyle bu suça ilişkin Özel Daire onama kararının kaldırılarak yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına (hırsızlık suçundan kurulan hükmün) karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul Başkanı ve bir kısım üyeler "Maktül ile sanık arkadaş olup aralarında öldürmeyi gerektirecek husumet bulunmamaktadır. Oluş ve maktüldeki yaraların niteliği gözetildiğinde öldürme kastı bulunmadığı anlaşılan sanığın TCK.nun 452/1. maddesiyle cezalandırılması gerekir. Öte yandan sanık maktülü dövüp yaralamış maktül yere düşük hareketsiz kalınca da para ve banka kartını almıştır. Bu durumda eylemi felaket hırsızlığını değil TCK.nun 501. maddesi delaletiyle aynı kanunun 495. maddesindeki yazılı gasp suçunu oluşturur" diyerek 2 üye sanığın hırsızlık suçuna yönelik mahkeme kabulünün yerinde olduğu belirterek.
Kurul üyelerinden 4. Ceza Dairesi Başkanı Sami Selçuk:"Yüce Kurul'un kararı; hem oylama, hem de yargılama hukuku ve hukuksaltanı açısından yerinde değildir."
"Şöyleki : A) Oylama açısından: Birden çok yargıcın katıldığı çok yargıçlı (toplu) yargılamada görüşme ve oylama sonucu ortaya çıkan her işlemin adı, ortakişlemdir (atto collegiale) (Cordero, Procedura penale, Milano, 1985 S.396-398). Bu ortaklaşa işlemin sağlıklı olabilmesi için, hukukta ve yasalarda bir dizi kural öngörülmüştür. Bu kurallardan bir tanesine dahi uyulmaması, yalnızca o ortaklaşa işlemin değil; yanlışlık bulaşıcı olduğundan ve metastas yapacağından yargı kararının da, kaçınılmaz olarak mutlak hiçlikte (butlan, nul) hiçlenmesini doğurur."
"Konumuzla ilgili olarak üzerinde durulması gereken oylama kuralları şunlardır: Görüşmeden hemen sonra oylamaya geçilmesi, her sorunun mantık sırasıyla sorulması, her sorunda her yargıcınmutlaka oyunu belirtmesi, her sorunda görüşmeye katılan yargıç sayısının gözetilerek çoğunluk sağlanması ve sorunun oyçokluğuna göre çözülmesi, oydan dönülememesidir (C.Y. Yasası, M.382-385)."
"Ceza Yargılamasında sırasıyla bir dizi ana-sorun ve bunlara ilişkin alt sorunlarda, görüşme ve oylamaya katılan her yargıcın oyunu açıklaması ve buna olanak tanınacak biçimde oylanacak sorunların dizilmesi zorunludur. Bu anasorunlar; dava koşulları, yetki, soruşturmanın genişletilmesi, ön sorun, bekletici sorun gibi yargılamayla; olay işlenmiş mi, işlenmişse nerede, ne zaman, nasıl, kim tarafından işlenmiş gibi temel maddi olayla; temel olayıntanısı gibi hukukla; uygulanacak önlem ya da ceza gibi yaptırımla ilgili olacaktır. Özetle davanın sonuçlarını belirleyici her şey sorundur. (mesele: Frage, question, questione). Doğa, mantık, öncelik ve sonralık kurallarına göre düzenlenen sıra gereğince her sorun basamak basamak ve ayrı ayrı oylanacak ve çözülecektir. Basamaklar atlanamaz. Önceki sorun oylanıp çözülmeden sonrakine geçilemez. Çünkü önceki sorunun çözülmesi, çoğu kez, öbür sorunlara geçilmesini gereksiz kılabilir. Ayrıca, daha önceki sorunda görüşü ve oyu ne olursa olsun, her yargıç her sorunda oyunu kullanmak zorundadır. Eğer, bütün sorunlar birlikte oya sunulursa, karara katılma nisabı ve çoğunluk kuralı tehliye düşer. Hatta kimi sorunlar çok büyük bir çoğunlukla çözülmüş olsalar bile, bu ancak görünüştedir. Çünkü, öncelik ve sonralık sırasına konulduğunda, oylamanın başka sonuç doğurması her zaman olasıdır. Zira yargıç, toptan ve ayrı oylamada orta yolu yeğlemek gibi kimi kaygılarla oy kullanmak zorunda kalmış olabilir. Esasen her sorunda oy kullanma ve görüş bildirme kuralı, yargılamadan ve hüküm vermeden kaçınamama ilkesinin de bir sonucudur."
"Olayımıza gelince; ilkin, sanığın arkadaşı Yücel Demiroğlu hakkında yapılan suç duyurusunun sonucunun araştırılması, dava açılmışsa bu dava ile birleştirilmesi yolundaki "soruşturmanın genişletilmesi sorunu" oylamaya konulmuştur. Bu yerindedir. Ancak daha sonra, eylem kasıtlı ya da kastı aşan adam öldürme, eylemde haksız tahki var/yok, eylem yağmamı, hırsızlık mı, hırsızlıksa basit mi/nitelikli mi sorunları birlikte oylanmıştır. Sonuçta bir üye haksız tahrik yok; 14 üye kasıtlı, 11 üye kastı aşan adam öldürme; 3 üye basit hırsızlık, 5 üye zorla yağma, 17 üye nitelikli hırsızlık (TCK. md.492/3) biçiminde oy kullanmışlardır. Tahrikin yokluğu ve eylemlerden birinin T.C. Yasasının 492/3. maddesine girdiği 7.3.1994 tarihli ilk görüşmede benimsenmiştir. Oysa, sırasıyla adam öldürmenin niteliği, konusunda oyu belli olmamıştır. Özetle oylama toptan yapıldığı için geçersiz ve dolayısıyla kurulan hükümler hiçlik yaptırımıyla sakatlanmış bulunmaktadır."
"18.4.1994 tarihli ikinci görüşmede ise, haksız tahrik oylama dışı bırakılmış, 18 üye kasıtlı,6 üye kastı aşan adam öldürme yönünde oy kullanmıştır. Sonuç olarak, eylemin niteliği kasıtlı adam öldürme biçiminde çıkmıştır."
"B) Yargılama hukuku açısından: Yücel Demiroğlu, hakkında yapılan suç duyurusu ve sonucunu beklemek zorunludur. Zira, yargılama bitinceye değin, her türlü olasılık tartışmaya açık bulunmaktadır. Bu kişi suça katılmayı reddedebilir ya da tümünü kendisinin işlediğini söyleyebilir. Tanıklar da, yapılan açıklamalara göre belleklerindeki olayı yeniden gözden geçirerek tanıklıklarını değiştirebilirler. Dahası, faillerden biri hakkında kurulacak bir hüküm, öbürünü düşünce ve dolayısıyla kanıt değerlendirmesine etkileyebilir. O nedenle, aradan zaman geçtiği ve dolayısıyla etkisi bulunmadığı yolunda özel ve hukuk mantığıyla bağdaşmayan bir önyargıyla, soruşturmanın genişletilmesi isteğini reddetmek, yerinde değildir.
"C) Hukuksal tanı açısından;"
"a) Eylemlerden birinin kastı aşan adam öldürme olduğu açıktır. Kullanılan araç ve mahkemenin oluşu kabul biçimi bunu doğrulamaktadır. Zira, kastı aşan adam öldürmede, kastın eyleme yönelik olması ve onu içermesi yeterlidir. Failin ölme sonucunu öngörmesi ya da öngörmüş olması önemli değildir. Mahkemenin kabulüne göre, yaralama kastının, öldürmeyi kapsamadığı anlaşılmış, ancak Yerel Mahkeme, hukuksal tanıyı koymada yanılmış, Yüce Kurul da aynı yanılgıya düşmüştür."
"b) 2. eylemin, yani zor kullanılan mağdur ölmeden önce parasını alma eyleminin T.C. Yasasının 492/3. madde ve bendinde tanımlanan "mal sahibinin uğradığı özel bir felaketten doğan kolaylıktan yararlanılarak yapılan hırsızlık" olarak nitelendirilmesi de yerinde değildir. T.Ceza Yasasına 1889 tarihli kaynak İtalya Ceza yasasının 404/2. madde ve bendinden giren ve öğretide "felaket hırsızlığı" olarak adlandırılan bu tür hırsızlık, 1930 tarihli İtalyan Ceza Yasasıda bulunmamaktadır. Ancak, aynı Yasanın 61/5. madde ve bendindeki genel hükümde, "kişinin içinde bulunduğu durumdan yararlanılarak" suç işlenmesi genel ağırlaştırıcı neden olarak benimsendiğinden, bu hüküm hırsızlık faillerine de uygulanacaktır."
"Zor (Cebir) T.C. Yasasının 501. maddesinde tanımlanmıştır. Manevi zorun, yani tehdidin iradeyi yok etmediği, ancak onu bir seçenek karşısında bıraktığı açıktır. Maddi zor, yani şiddet ise, öğretide "gerçek ya da varsayılan bir engeli aşmak için kullanılan fizik enerji" olarak tanımlanmaktadır (Antolisei, Manuale di dritte penale, p.speciale, 1977, s.117). Bu durumuyla şiddet, çokluk iradeyi yok etmekte, mağdur failin adeta uzanan bir eli olmaktadır. Yağma cürmü her iki amaçla da işlenebilen bir suçtur. O nedenle, zorla yağma cürmünü, salt iradeyi (karar özgürlüğünü) yalnızca seçenek karşısında bırakma durumuna indirgeyen ve manevi zor olan tehditle sınırlayan görüş, çokluk iradeyi yok eden maddi zoru (şiddeti) dışlayıcı niteliktedir ve Yasaya aykırıdır. Maddi zorun (şiddetli) en uç noktası mağdurun ölümüdür ve bu durumda dahi eylem, zorla yağmadır (Manzini, 8.cilt s.415, 3 Mart 1933 ve 3 Temmuz 1933 tarihli İtalyan Yargıtay Kararları)."
"Felaket hırsızlığı konusuna gelince; bu hırsızlık, başkasının yardımına muhtaç ve bu yüzden de savunma yardım olanağından yoksun kimseleri korumakve böyle bir fırsattan yararlanan bencil ve toplumsal dayanışma düşmanı failleri daha enerjik biçimde cezalandırmak için öngörülmüş bir nitelikli hırsızlık türüdür (Carrara, n.2215-2217; Maino, n. 1870; Puglia, s. 160-167; Manzini, n.2565). Bu felaketler/musibetler, yangın, deprem, kasırga gibi genel ya da hastalık, sar'a, trafik kazası gibi özel de olabilir. Ancak bu özel felaket, yağmaya yönelik olarak failce yaratılmış ise, onun adı artık şiddettir; suç da yağmadır. Oysa, bu bentte öngörülen özel felaket, bentten de açıkça anlaşılacağı gib, failin dışında uğranılan bir felakettir. Olayımızda mağdurdan değil, failden kaynaklanan bir felaket olduğu halde eylemin T.C. Yasasının 492/3. madde ve bendine sokulması yerinde olmamıştır. Nitekim, Yüce Ceza Genel Kurulu, bir hafta önce, 11.4.1994tarih ve 1994/68 esas sayılı kararında, öldüğü halde mağdurun üzeindeki dolarları alma eylemini zorla yağma olarak nitelendirmiştir", diyerek karşı oy kullanmıştır.
 
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C.Başsavcılığı itirazının hırsızlık suçu yönünden kabulüyle Özel Daire Onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün (hırsızlık suçundan kurulan hüküm yönünden) BOZULMASINA 7.3.1994 günü yapılan birini müzakerede; kasten adam öldürme suçu yönünden reddine 18.4.1994 günü yapılan ikinci müzakerede; oy çokluğuyla karar verildi.
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini