Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 2006/284
K: 2006/721
T: 14.03.2006
  • KUSURSUZ SORUMLULUK

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


İçtihat Özeti: 4121 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 738. maddesine göre, taşınmaz malikleri kazı ve yapı yaparken, komşu taşınmazlara, onların topraklarını sarsmak veya tehlikeye düşürmek ya da üzerlerindeki tesisleri etkilemek suretiyle zarar vermekten kaçınmak zorundadır. Taşınmaz malikinin mülkiyet hakkını, bu hakkın yasal kısıtlamalarına aykırı kullanması sonucunda zarar gören veya zarar tehlikesi ile karşılaşan kimsenin, aynı kanunun 730. maddesi hükmüne göre durumun eski hale getirilmesini, tehlikenin ve uğradığı zararın giderilmesini dava etme hakkı bulunmaktadır.
Borçlar Kanunu 'nun 58. maddesi hükmü ile de bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazasındaki kusurundan dolayı meydana gelecek zararlardan sorumlu tutulmuştur. Bu maddelerde düzenlenen sorumluluk türü, kusursuz sorumluluk olduğundan meydana gelecek zarardan dolayı malikin sorumlu tutulabilmesi için, kötüniyetli veya kusurlu olmasına gerek yoktur. Zarar ile bina veya imal olunan şey arasında uygun illiyet bağının bulunması ve kanunda aranan diğer koşulların gerçekleşmesi yeterlidir.
Mahkemece somut olayı bu hukuksal olgular ışığında değerlendirerek, karar verilmelidir.
(4721 s. MK m. 730, 738)
(818 s. BK m. 58)
Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca duruş-malı olarak incelenmesi istenilmekle tetkik hakiminin raporu okundu. Dosyadaki belgeler incelendi. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü'
Davacı şirket vekili 208 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan yem fabrikası ve tesislerinin bulunduğunu komşu aynı ada 7 ve 18 parsel sayılı taşınmazların maliki olan davalı şirketin konuya ilişkin standartlara aykırı olarak yaptırdığı duvarın yıkılması üzerine müvekkilinin zarar gördüğünü öne sürerek fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmak koşuluyla 30.000.YTL maddi zararın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsili ve davalıya ait duvarın kalan bölümlerinin de ihtiyati tedbir kararı verilerek yıktırılması istemi ile dava açmıştır. Daha sonra verdiği cevaba cevap dilekçesi ile zarar kalemlerini açıkladıktan sonra davasını ıslah ederek müddeabihi 129.662.833.441. TL.'ye artırmış, ayrıca yıkım istemini de davaya dahil etmiştir. Davalı şirket davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında mahkemece 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazlar arasındaki duvarın yıkılmasına ilişkin olarak tedbir kararı verilmesi ve bu kararının icra müdürlüğünce infaz edilmesi nedeniyle de davacı tarafından yapılan 13.974.000.000.-TL. yıkım giderinin de tahsili İçin davalı hakkında başlatılan icra takibine itiraz edilmesi üzerine Gaziantep Asliye 5. Hukuk Mahkemesinde açılan itirazın iptali istemli 2004/432 esas sayılı dava dosyası da asıl dava dosyası ile birleştirilmiştir. Yargılama sonunda mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, tedbir kararının infaz edilmesi nedeniyle konusu kalmadığından yıkım (kal) istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, duvarın yıkılması nedeniyle zarar gören parçaların bedeli 2.250,00 YTL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline davacının diğer istemlerinin reddine, birleşen itirazın iptali davasının kabulüne, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatı takdirine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 738. maddesi hükmüne göre taşınmaz malikleri kazı ve yapı yaparken komşu taşınmazlara, onların topraklarını sarsmak veya tehlikeye düşürmek ya da üzerlerindeki tesisleri etkilemek suretiyle zarar vermekten kaçınmak zorundadır. Taşınmaz malikinin mülkiyet hakkını bu hakkın yasal kısıtlamalarına aykırı kullanması sonucunda zarar gören veya zarar tehlikesi ile karşılaşan kimsenin aynı kanunun 730. maddesi hükmüne göre durumun eski hale getirilmesini, tehlikenin ve uğradığı zararın giderilmesini dava etme hakkı bulunduğu gibi BK.nun 58. maddesi hükmü ile de bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazasındaki kusurundan dolayı meydana gelecek zararlardan sorumlu tutulmuştur. Öğreti ve Yargıtay uygulamasında kararlılık kazanan görüşlere göre, bu maddelerde düzenlenen sorumluluk türü, kusursuz sorumluluk olduğundan meydana gelecek zarardan dolayı malikin sorumlu tutulabilmesi için kötü niyetli veya kusurlu olmasına gerek bulunmamakta, zarar ile bina veya imal olunan şey arasında uygun illiyet bağının bulunması ve kanunda aranılan diğer koşulların gerçekleşmesinin yeterli olduğu kabul edilmektedir.
Açıklanan hukuksal olgular ışığında somut olay incelendiğinde, davalının bilim ve fen kurallarına aykırı olarak kendisine ait 208 ada 7 ve 18 parsel sayılı taşınmazlar üzerine yaptığı duvarın bir bölümünün içindeki toprak dolgusunun, baskısı ile yıkıldığı, bunun sonucunda bitişikte komşu davacıya ait fabrika binası ve eklentileri ile bir kısım makine ve makine parçalarının zarar gördüğü, davacının ise elektrik trafosunu çekme mesafelerine uymaksızın hatalı yerde yaptığı, duvar yıkılması nedeniyle trafoda meydana gelen zarar değil, trafonun daha güvenli başka bir yere nakli için gerekli giderlerin tahsilini istediği, bu giderlerle duvar yıkılması arasında doğrudan illiyet bağının bulunmadığı, yine bir kısım makinelerden kaynaklanan zararın da duvar yıkılmasının doğal sonucu olmadığı, iddia, savunma doğrultusunda toplanan ve değerlendirilen deliller ve özellikle yapılan tesbit, keşif, uygulama ve uzman bilirkişi raporları ile belirlenmiştir. Bu nedenler ve hükümde gösterilen diğer gerekçelere göre davacı ve davalının aşağıdaki bentler dışında kalan yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
1- Mahkemece, yargılama sırasında verilen ve icra müdürlüğünce infaz edilen tedbir kararı üzerine davaya konu edilen duvarın yıkıldığı, yıkım davasının konusuz kaldığı belirtilerek bu yönden karar verilmesine yer olmadığına ilişkin hüküm kurulmuş ise de bu doğrultuda oluşturulan hüküm, toplanan ve değerlendirilen delillere uygun düşmemektedir. Yıkım (kal) davası yönünden dava açılırken yıkılacak duvarın değeri açıklanarak peşin harç yatırılmadığı gibi harç sonradan da yöntemine uygun biçimde ilgilisine tamamlatılmamıştır. 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince nispi harca tabi davalarda dava değerinin dava dilekçesinde gösterilmesi ve gösterilen değer üzerinden hesaplanacak karar ve ilam harcının 1/4'ünün dava açılırken peşin ödenmesi zorunludur. Dava dilekçesinde değer gösterilmemiş ve harç ödenmemiş ise aynı Kanunun 30. maddesi hükmü kıyasen uygulanarak yalnız o celse için yargılamaya devam olunur. Değer açıklanarak peşin harç yatırılmadıkça davaya devam olunmaksızın dava dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekir. Mahkemece bu yasal zorunluluk yerine getirilmeden yıkım davası yönünden davaya devam edilmesi usulsüz olduğu gibi 19.07.2004 günlü tedbir kararının yalnızca davacıya ait 8 ve davalıya ait 7 parsel sayılı taşınmazlar arasındaki duvar yönünden verildiği ve bir kısmı daha önce kendiliğinden yıkılmış olan duvarın kalan kısmının İcra Müdürlüğünce yıktırıldığı davacı taşınmazı ile davalıya ait 18 parsel sayılı taşınmaz arasında kalan duvar bölümünün çatlamış ve davacı taşınmazına zarar tehlikesi doğuracak biçimde aynen varlığını koruduğu dikkate alındığında davanın tümü ile konusuz kalmadığı anlaşıldığından yere! mahkemece oluşturulan hüküm bu yönü ile de yerinde değildir. Hal böyle olunca, öncelikle yıkım istenilen her iki parsel üzerindeki duvar değerinin açıklanarak bu değer üzerinden ilgilinin yatırması gerekli peşin harcın yatırılması için davacı tarafa makul önel verilmesi, sonucuna göre davacıya ait taşınmaz ile davalıya ait 8 parsel sayılı taşınmaz arasında yapılmış bulunan ihata duvar bölümü de gözönünde bulundurularak bir karar verilmesi gerekirken bu olguların gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Davacı taraf 13.04.2004 günlü dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak ve zarar kalemlerini açıklamaksızın toplam 30.000.000.000.-TL. zararının tahsilini istemiş, daha sonra verdiği cevaba cevap ve 21.06.2004 günlü ıslah dilekçelerinde, satış sonrasında düzenlenen 17.04.2001 günlü sözleşme ile dava dışı eski malik M... Gıda Ltd.Şti.'ne fabrikadaki hammadde ve mamullerin satış ve tasfiyesi için 31.12.2003 tarihine kadar süre verildiğini, adı geçen şirketin bu tarihte fabrika binasını boşaltmaması halinde 01.01.2004 tarihinden itibaren aylık 10.000 USD kira ödemeyi kabul etmesine rağmen duvarın bir bölümünün yıkılması üzerine 28.01.2004 tarihinde can güvenliklerinin kalmadığı gerekçesi ile haklı olarak sözleşmeyi tek taraflı olarak feshederek fabrikayı teslim ettiğini, çalışacak eleman bulamamaları nedeniyle fabrikayı kendilerinin de çalıştıramadıklarını, duvarın yıkılmaya başlaması ve can güvenliğinin kalmaması sonucunda gerek kiradan mahrum olma ve gerekse fabrikayı çalıştıramama nedeniyle kazanç kaybına uğradıklarını belirterek 28.01.2004-21.06.2004 tarihleri arasındaki dönem için 76.608.000.000.-TL. üretim kaybı zararı, 33.974.500.000.-TL. kullanılamayacak hale gelen makine zararı, 15.930.333.441.-TL. fabrika inşaatında meydana gelen zarar, 3.150.000.000.-TL. elektrik trafo zararı olmak üzere toplam 129.662.833.441.-TL. maddi tazminat istediği anlaşılmaktadır.
Mahkemece toplanan ve değerlendirilen delillere hükme esas alınan uzman bilirkişi raporuna göre fabrikanın duvar yıkılmasından önce de faal olmadığı, davacının gelir kaybı zararı bulunmadığı kabul edilerek bu zarar kalemine ilişkin istemin reddine karar verilmiş ise de duvar yıkılma tarihinde davacı ile eski malik arasında düzenlenen 17.04.2001 günlü sözleşmenin yürürlükte olduğu, fabrikanın boşaltılmaması nedeniyle 01.04.2004 tarihinden itibaren davacının aylık 10.000 USD olarak kararlaştırılan kira alacağının işlemeye başladığı ancak duvarın yıkılmaya başlaması ve can güvenliğinin kalmaması üzerine de sözleşmenin eski malik tarafından feshedildiği anlaşılmaktadır. Gelir kaybı zararları içinde sadece üretim kaybı nedeniyle uğranılan zararlar değil, kira kayıpları da bulunmaktadır. Bu olgular karşısında davacının en azından sözleşmenin feshedilerek fabrikanın teslim edildiği 28.01.2004 tarihinden itibaren mahrum kaldığı kira gelirleri nedeniyle gelir kaybı zararının gerçekleşmeye başladığının kabul edilmesi gerekir. Hal böyle olunca, azın içinde çoğu da vardır, kuralı uyarınca davacının isteminin buna göre değerlendirilmesi ve davacının kira kaybı zararının hesaplanarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken bu zarar kalemi yönünden istemin tümü ile reddedilmesi,
3- Davacı inşaat zararı olarak Gaziantep Asliye 3. Hukuk Mahkemesinin 2004/190 D. İş sayılı delil tesbiti dosyası içeriğine göre tesbit bilirkişisi tarafından belirlenen ve davalıya ait duvarın yıkılması üzerine kendi duvarları ve binalarında meydana geldiğini öne sürdüğü 15.930.333.441.-TL. zararının da tahsilini istemiş, mahkemece bu istemin reddine karar verilmiş ise de yerel mahkemenin gerekçesi ve vardığı sonuç dosyadaki delillere ve davalının sorumluluğunun niteliğine uygun düşmemektedir.
Davacı tarafın fabrika binası ve eklentilerini çekme mesafelerine ve imara aykırı olarak yapmış olması halinde dahi davalının yaptığı duvarın yıkılması nedeniyle, davacıya verdiği tüm zararlardan kusursuz sorumluluk esaslarına göre sorumlu tutulacağı kuşkusuzdur. Davacının zararı, fabrika binası ve eklentilerinin çekme mesafelerine veya imar kurallarına aykırı olarak yapılmasından değil, davalının hatalı yaptığı duvarın yıkılmasından meydana gelmiştir. Davalıya ait duvar yıkılmasaydı, davacı fabrika binası ve eklentilerini mevcut hali ile kullanmayı sürdüreceği düşünüldüğünde davacının zarara uğrayacağı tartışmasızdır. Hal böyle olunca duvar yıkılması nedeniyle davacının fabrika binası ve eklentileri ile davacının duvarlarında meydana gelen zararların neler olduğu, bu zararların giderilmesi için duvar yıkılma tarihi itibariyle ne kadar masraf yapılması gerektiği belirlenmeli, ve isteme dayanak yapılan delil tesbiti dosyasındaki uzman bilirkişi raporundaki zarar kalemleri ve miktarlarla sınırlı hinimde davalının sorumluluğuna hükmedilmek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,
Birleşen davada, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, icra takibine konu edilen alacak mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararı üzerine, kararı infaz için görevlendirilen icra müdürlüğünde davacının yaptığı giderlere ilişkindir. Kural olarak ihtiyati tedbir kararı koşullarının varlığı halinde davadan önce verilebileceği gibi, dava açıldıktan sonra esas davaya bakan mahkemece de verilebilir. HUMK.nun 113. maddesi hükmüne göre ihtiyati tedbir kararına ilişkin dosya esas dava dosyası ile birleştirilir. İhtiyati tedbir istemini içeren dosya, kural olarak dava dosyasının eki sayıldığından tedbir dosyası için davacının yaptığı giderlerin esas davanın hükme bağlanması halinde yargılama gideri olarak mahkemece gözönüne alınması gerekir. Bunun sonucu olarak gerek ihtiyati tedbir kararı alınması ve gerekse alınan ihtiyati tedbir kararının infazı için yapılan tüm giderlerin aynen tesbit giderlerinde olduğu gibi mahkemece resen dikkate alınarak esas davanın sonucuna göre taraflar arasında paylaştırılması zorunludur. Öte yandan bu giderler ayrı bir takip ve davaya konu edilemez. İhtiyati tedbire ilişkin karar ilam niteliğinde olmadığından infazının İcra İflas Kanununun 30. maddesi hükmüne göre yapılması da hukuken olanak dışıdır. Açıklanan bu hukuksal olgular karşısında birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle birleşen davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. 1, 2 ve 3 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı tarafın, 4 numaralı bentte açıklanan nedenle davalı tarafın yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün taraflar yararına (BOZULMASINA), peşin ödenen temyiz harçlarının ilgililere iadesine, 14.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Evlat Edinme] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hakkında 
  • 04.05.2025 15:37
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini