Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
5. Daire
Esas No : 1997/2176
Karar No : 1998/67
Tarih : 20.1.1998

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Temyiz İsteğinde Bulunan (Taraflar :
1- (Davalı) : Sağlık Bakanlığı - ANKARA
2- (Davacı) : Ahmet E... (M...), Gökyüzü Sok. No:25/2 Aydınlıkevler (ANKARA)
İsteğin Özeti : Ankara 2. idare Mahkemesinin 11.6.1997 günlü E:1995/1520, K:1997/900 sayılı kararının dilekçelerde yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Davacının Savunmasının Özeti : Temyizi istenen kararın iptale ve kabule ilişkin kısmının usul ve kanuna uygun olduğu, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.
Davalı İdarenin Savunmasının Özeti: Kararın redde ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uymadığı, bu nedenle davacının talebinin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Muhsin Y...
Düşüncesi : İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından, taraflar temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Salih E...
Düşüncesi : Manevi zarar kurumunun amacı, işlem yada eylemlerden oluşan zarar nedeniyle duyulan acı ve ızdırabı belirlemek ve karşılığında parayla giderilemeyecek olan bu acıyla ızdırabı bir ölçüde de olsa hafifletebilmektir.
Meslek Lisesi Müdürlüğü görevinden alınma işlemlerinin yürütülmesi yargı kararlarıyla durdurulan ve idare mahkemesince verilen iptal kararlan Dairemizce onanan davacı" hakkındaki bu kararlar, Anayasa ve yasa kurallarına karşın biçimsel olarak uygulanmış ve böylece davalı yönetim ağır hizmet kusuru işlemek suretiyle ilgilinin üzüntü ve acı duymasına yol açmıştır. Acı ve üzüntüyü gidermenin başka yollarının bulunmaması veya yetersiz kalışı da manevi tazminatın akçasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır.
İdare mahkemesince hükmedilen 5.000.000 lira tutarındaki manevi tazminat ise, olayın gelişimi ve sonucu çerçevesinde, duyulan acı ve üzüntüyü giderecek boyutta değildir. Bu nedenle, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde bir miktara hükmedil (nesi gerekeceği sonucuna varıldığından, davacı temyiz isteminin kabulü ile idare mahkemesi kararının manevi tazminatla ilgili bölümünün bozulmasına: davalı yönetimce ileri sürülen savlar, idare mahkemesi kararının bozulmasını gerektirir nitelikte görülmediğinden, davalı yönetim temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay 5. Dairesince ışın gereği düşünüldü: Davacı, Ankara Doğumevi Sağlık Meslek Lisesi Müdürlüğü görevinden alınarak Ankara Pursaklar Sağlık Meslek Lisesi öğretmenliğine atanmasına ilişkin 19.12.1996 günlü. 359321 sayılı işlemin iptali, bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı özlük haki arım n yasal faiziyle birlikte verilmesi ve ayrıca manevi zararına karşılık 500.000.000.- liranın ödenmesine hükmedilmesi istemiyle dava açmıştır.
Ankara 2. idare Mahkemesinin 11.6.1997 günlü, E:1995/1520. K:1997/900 sayılı kararıyla; cava dosyasının incelenmesinden, davacının 16.11.1992 tarihinde atandığı müdürlük görevinden birkaç kez alınarak öğretmenliğe arandığı, ancak yargı kararları sonucunda görevine iade edildiği. daha sonra Veliliğin 28.3.1995 günlü onayına dayanılarak yapılan soruşturma sonucu düzenlenen rapor gereğince görevinden tekrar alınarak Ankara Pursaklar Sağlık Meslek Lisesi öğretmenliğine atanması üzerine açtığı davada Ankara Bölge İdare Mahkemesince yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi üzerine 4.12.1996 tarihinde görevine iade edildiği, ancak 19.12.1996 tarihinde yine aynı nedenle dava konusu işlemin tesis edildiği, daha önce ikinci kez görevden alınmasına ilişkin işlemin iptali yolunda Ankara lü. İdare Mahkemesince verilen kararın temyizen incelenmesi sonucunda Danıştay 5. Dairesince verilen 25.1.1996 günlü, K:1996/298 sayılı kararla, soruşturmaya konu olayların, idarenin yargı kararlarım uygulamaktan kaçındığı hususu da dikkate alındığında, hukuken davacının görevinden alınmasını gerekli kılacak nitelikte bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle onandığının anlaşıldığı; bu durumda, dava konusu işlemin nedeni olarak öne sürülen soruşturma raporunun, daha önce açılan iki ayrı davada incelenerek müdürlük görevinden alınmayı gerektirmeyeceğinin yargı yeri erince saptanmasından sonra aynı nedenle üçüncü kez tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı; ayrıca davacının manevi tazminata da hak kazandığının kabulünün gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiş, bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte verilmesine, ayrıca takdiren 5.000.000.- lira manevi tazminatın ödenmesine hükmedilmiştir.
Davalı idare: dava konusu işlemin kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek tesis edildiğini, kaldı ki ilgilinin okul müdürlüğü yapamayacağının soruşturma ile belirlendiğini, öte yandan dava konusu işlemin daha önce tesis edilen ve yargı kararları ile hukuka aykırılığına hükmolunan işlemler ile ilgisinin bulunmadığım, lisenin Bakanlık ile Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı arasında yapılan protokol gereğince Yüksekokula dönüştürülmüş olması nedeniyle müdürlüğe Rektörlüğün teklifine göre atama yapıldığım, davacının ise görevine iade edilemediğinden 23.5.1992 tarihli olur ile   öğretmen olarak    atandığını davacı ise hükmedilen 5.000.000 liranın çektiği manevi sıkıntıyı karşılayamayacağını öne sürmekte ve idare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedirler.
idare ve vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkün olup, davalı idarece davanın işlemin iptaline ilişkin kısmına yönelik olarak ileri sürülen hususlar bunlardan hiçbirisine uymamaktadır.
Hernekadar temyiz dilekçesinde idarece. Sağlık Meslek Lisesinin Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı ile yapılan 22.11.1995 tarihli protokol gereğince Sağlık Yüksekokulu'na dönüştürüldüğü ve okul müdürlüğü görevine de Ankara Üniversitesi Rektörlüğünün teklifi üzerine atama yapıldığı, bu nedenle de davacının görevine iade edilemediği ileri sürülmüş ise de. savunmada işlemin nedeninin hakkında 28.3.1995 günlü Valilik oluruyla açılan soruşturma olduğunun belirtildiği hususu da dikkate alındığında. İdare Mahkemesi kararının işlemin iptaline ve maddi tazminata ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Ancak bu işlem nedeniyle davacıya idarece ödenmesi gereken maddi zararların davacının dava konusu işlem nedeniyle görevinden ayrıldığı tarih ile okulun fiilen Yüksekokula dönüştürülüp Ankara Üniversitesi Rektörlüğünün teklifi üzerine okula müdür atamasının yapıldığı tarih arasındaki dönemi kapsadığında kuşkuya yer yoktur.
" Davanın manevi tazminata ilişkin kıstırma gelince:
Anayasanın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu vurgulanmakta ve 138. maddesinin son fıkrasında "Yasama ve Yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır: bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. yolunda açık, kesin ve buyurucu bir kurala yer verilmektedir, öte yandan, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 4001 sayılı Kanunla değişik 28. maddesinin 1. fıkrası Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, en geç otuz gün içinde işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu şeklindeki kuralıyla Anayasanın 2. maddesinde yer alan "Hukuk Devleti" ilkesine uygun bir düzenleme getirmiş olup, 3. fıkrasında da; Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği hükme bağlanmıştır.
Anayasanın 2, maddesinde yer alan "Hukuk Devleti" ilkesinin doğal sonucu olarak idarenin mahkeme kararlarını "aynen" ve "gecikmeksizin" uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır. Bu kural, idareye kararın tebliğ tarihinden başlayıp otuz günün, dolmasına kadar süren bir uygulamama yetkisi tanıyan bir hüküm değildir. Aksine maddede Kararların derhal uygulanması ilkesi benimsenmiş olup her durumda bu sürenin otuz günü aşamayacağı, kararların uygulanması için idarelerin gereksinim duydukları sürenin nihayet otuz günle sınırlı bulunduğu hükme bağlanmıştır. Diğer taraftan Anayasanın 11. maddesinde; Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarım, idare makamlarım ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu belirtilerek Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü vurgulanmış; bu bağlamda olmak üzere 129. maddenin 1. fıkrasında da, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlü oldukları hükme bağlanarak Anayasa hükümlerinin bağlayıcılığı ve üstünlüğü kamu görevlileri yönünden tekrar ve teyit edilmiştir. Bu nedenle bir kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında hukuk kurallarına uyulmaması hizmeti yürüten idarenin ağır hizmet kusuru işlediğini gösterir ve tazmin sorumluluğunu doğurur.
Belirtilen Anayasal ve yasal durum nedeniyle, Danıştay 5. Dairesinin davacı hakkında tesis edilen ikinci işlemin iptaline dair İdare Mahkemesi kararının onanması yolundaki 25.1.1996 günlü, E:1995/3180, K:1996/298 sayılı kararında, "... Ankara Valiliğinin 28.3.1995 tarihli emri ile davacı hakkında, açılan soruşturma sonucu düzenlenen raporda; olumsuz fiil ve halleri sebebiyle davacının 9 ayrı disiplin cezası ile cezalandırılması ve ayrıca kendisine bir daha idarecilik görevi verilmemek üzere görevinden acilen alınması yolunda öneri getirildiği belirtilmiş ise de, sözü edilen soruşturma raporunun incelenmesinden, soruşturmaya konu olayların, idarenin yargı kararım uygulamaktan kaçındığı hususu da dikkate alındığında, hukuken davacının görevinden alınmasını gerekli kılacak nitelikte olmadığı..." gerekçesine yer verildiği halde, idarenin Anayasa hükümlerini hiçe sayarak yargı kararlarım uygulamaması amacıyla hareket ettiği ve davacıyı ayın soruşturma raporunu gerekçe gösterilerek 25.12.1995 tarihinde tekrar görevinden aldığı, bu işleme karşı açtığı davada verilen yürütmenin durdurulması kararı üzerine iade edip, dava konusu işlemle dördüncü kez ve aynı gerekçeyle tekrar görevinden aldığı ve böylece ağır bir hizmet kusuru işlediği açıktır.
Doktrinde de kabul edildiği üzere manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı olmayıp, manevi tatmin aracıdır. Başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirmektedir. Olayın gelişimi ve sonucu, ilgilinin durumu itibariyle uğradığı manevi zarara karşılık takdir edilecek manevi tazminatın, manevi tatmin aracı olmasından dolayı zenginleşmeye yol açmayacak miktarda fakat idarenin olaydaki kusurunun niteliğini ve ağırlığını ifade edecek ölçüde saptanması zorunlu bulunmaktadır.
Olayın özetlenen süreci gözönünde bulundurulduğunda. Mahkemece davacının hakkında verilen iptal kararlarına ve Anayasanın yukarıda sözüedilen açık hükmüne karşın tesis edilen işlemler nedeniyle duyduğu elem ve ızdırabın etkileri değerlendirilerek ve idarenin olaydaki kusurunun niteliğini ve ağırlığım vurgulayacak oranda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken 5.000.000 lira manevi tazminata bükmedi l meşinde isabet görülmemiştir.
Ancak   idare adına verilen kararlarla ortaya çıkan ve yukarıda idarenin ağır hizmet kusuru olarak nitelendirilen "yargı kararını uygulamama ve/veya uygulamaktan kaçınma" eyleminin gerçekte bu konuda idare adına yetki kullanan kamu görevlilerinin kişisel kusurlarından doğduğu açıktır. Çünkü bir hukuk devletinde Anayasa'nın ve yasaların açık hükmüne karşın hiçbir hukuki veya maddi sebep gösterilmeden bilinçli olarak sergilenen keyfi bir davranışın idareden kaynaklandığını kabul etmek olanaksızdır.
Öte yandan, Anayasanın 129.maddesinin 5.fıkrasında; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan  doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açabileceği şeklinde emredici bir kurala yer verilmiştir.
Bu hüküm karşısında, davacının görevinden alınmasına ilişkin 26,12.1995 günlü. 181012 sayılı ve 9.12.1996 günlü, 359321 sayılı işlemlerce naklen atama teklifini hazırlayan ve onaylayan Sağlık Bakanlığı Personelinin kişisel kusuru bulunduğu açık olduğundan, hükmedilen tazminatı ödeyecek olan idarenin, sorumluluğu saptanan ilgili kışı veya kişilere yasal yollar çerçevesinde rücu etmesi Anayasa hükmü gereği bulunmaktadır.
Anayasanın sözü edilen maddesindeki (kendilerine rücu edilmek kaydıyla', ibaresi; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlar nedeniyle idare aleyhine açılan davalarda tazminata hükmedil Resi halinde, idarenin ödemek zorunda kaldığı tazminatı yasal yollara başvurarak ilgili kamu görevlisinden tahsil etme zorunluluğunu ifade etmekte ve bu Anayasal zorunluluk nedeniyle  bu gibi hallede davacıların,  dava dilekçelerinde ayrıca ve mutlaka" rücu talebinde bulunmaları  gerekmemektedir.
Bu nedenle, Mahkemece davalı idare tarafından olayda kişisel kusuru bulunan kişi veya kişilere rücu edilmek kaydıyla, davacının manevi tazminat isteminin kabulü yönünde hüküm kurulması gerekirken bu husus gözardı edilerek hüküm kurulmasında da isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, Ankara 2. idare Mahkemesince verilen 11.6.1997 günlü, E:1996/1520, K:1997/900 sayın kararın, dava konusu işlemin iptali ve özlük haklarının ödenmesine ilişkin kısmı dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olduğundan, davalı idarenin bu noktaya ilişkin temyiz isteminin reddi ile kararın bu kısmının onanmasına; hükmedilen manevi tazminat konusunda ücu hükmü kurul maniası nedeniyle davalı idarenin, hükmedilen manevi tazminatın miktarı yönünden ise davacının temyiz isteminin kabulüyle kararın bu kısmının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin l/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek bu kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine. 20.1.1998 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler



YARGITAY KARARLARI :
İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

Diğer Bölümlerimiz +
Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini