 |
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/7463
Karar No : 1999/849
Tarih : 9.2.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıda bulunulmaktan doğan tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün davacı avukatı tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz den davacı adına avukat Hasan Basri Ö... gelmiş, diğer taraftan davalılar adlarına kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan hazır bulunanın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği görüşüldü:
Davacı, davalı gazetede yayınlanan yazı nedeni ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu açıklayarak 2.000.000.000 lira manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsilini istemiştir.
Mahkemece, yayınlanan yazının 1989 yılında yapılan bir röportajla ilgili olduğu .bunun yeni bir görüşme gibi kamu oyuna aktarıldığı sabit ise de politika alanında yer alıp ülke yönetimine talip olanların imajları gereği sert eleştirileri de karşılamak durumunda olmaları nedeniyle dava konusu yayının basın özgürlüğü ve habercilik sınıfları içinde kaldığı gerekçe yapılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Anayasal güvence altında olan basın hürriyetinin,gene yasalarca korunan kişilik haklarına üstün tutulabilmesi için bu hürriyetin (Haber verme, yorum ve eleştiri hürriyetinin) gerçeklik, güncellik, kamu yararı, toplumsal ilgi ve konu ile ifade arasında düşünsel bağ kuralları çerçevesinde kullanılması gerekir. Bu kurallardan herhangi birinin inişli halinde kişisel hakkın saldırıya uğradığı kabul edilir.
Davaya konu yazı "İşçi Partisi Liderinin PKK.nın başını ziyaret edip, eşkıyayı denetlerken çekilen fotoğrafları, susurluktan önce Perinçek'in maskesini düşürdü" diye başlamakta ve yazıda davacının PKK ile samimiyetinden söz edilmekte, PKK.'yi denetleyen .onlarla gizli görüşen birisi olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca davacının Öcalan ile çekilmiş bir fotoğrafına da yer verilmektedir.
Oysa davacının 1989 yılında 2000'e doğru dergisi adına gazeteci olarak Bekaa'ya gidip
Abdullah Öcalan ile görüştüğü, birlikte resminin çekildiği onunla röportaj yaparak sözü edilen dergide yayınladığı bu röportaj nedeniyle İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılanıp beraat ettiği dosyadaki mahkeme ilamı ile sabittir.
Bu açıklamalardan sonra 1989 yılında Öcalan ile yapılan görüşmenin altı yıl sonra yeni bir görüşme gibi kamu oyuna aktarılması davacının bu yayınla PKK'yı denetleyen onun lideri ile gizli görüşen, bölücü biri olarak gösterilmesi, röportaj sırasında çekilen fotoğrafın da yeni çekilmiş gibi yayını, özellikle, yazıda davacının yargılanıp beraat ettiğinden söz edilmemesi karşısında manevi tazminat koşullarının gerçekleştiği, yazıdaki sözlerin saldırı teşkil ettiği ve dava konusu yazının gerçek ve güncel olmadığı sonucuna varmak gerekir.
Bu durumda yerel mahkemece varılan sonuç dosyadaki olgularla bağdaşmamaktadır. Belirtilen yanılgı nedeniyle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve davacı yararına takdir edilen 20.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davalılara yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 9/2/1999 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, basın yoluyla kişilik hakkının ihlalinden doğan tazminat isteğine ilişkindir.
İstek mahkemece ret edilmiştir.
Davacı siyasi bir kişiliktir. Toplumun devamlı dikkatini çeken konuma sahiptir. Öğretiye göre bu durumda bulunan kişiler hakkında basın yoluyla yapılacak eleştiriler doğaldır. Çünkü, basının kamuoyunun devamlı dikkatini çeken kişiler hakkında bilgi edinmesinde ve yaptığı görevin gerektirdiği güvene sahip olup olmadığını haber yapmasında kamu yararı bulunmaktadır. Bu amaçla bu kişilerin gerektiğinde geçmiş yaşamlarına ilişkin hataları ve başarısızlıklarının gündeme getirilmesinde hukuka aykırılık yoktur. (Bkz. KILIÇOĞLU, Ahmet :Şeref Haysiyet ve Özel Yaşama Sasın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk Ankara 1993, s, 156).
Somut olay itibariyle mahkemece verilen ret kararı öğretiye egemen olan yukarıda anlatılan düşünceye uygundur.
Yerel mahkeme kararı bu nedenle onanmalıdır. Değerli çoğunluk üyelerinin bozma gerekçesinden yukarıda anlatılan düşüncelerle ayrılıyorum. 9/2/1999