 |
T.C
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E: 2004/7240
K: 2004/10560
T: 2.12.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İçtihat Özeti: Mahkemece, kesinleşen idari para cezasının kaldırılması isteminin reddi yerine, davaya konu idari para cezasının kesinleşmesinden sonra yürürlüğe giren değişiklik nedeniyle idare mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
(506 s. SSK. m. 79, 134, 140)
Davacı, sigortalı Murat'ın çalışmalarının fiili olduğunun tesbitiyle, idari para cezasının kaldırılmasına ve aksi yöndeki müfettiş raporunun iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, görevsizlik nedeniyle reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1- Dava nitelikçe, davacı işverenin sigortalı olarak gösterdiği Murat'ın çalışmalarının fiili olduğunun tesbiti ve buna ilişkin sigorta müfettişi raporunun iptali ile idari para cezası borcu olmadığının tesbiti istemine ilişkindir.
Davacı hakkında, 506 sayılı Yasa'nın 140. maddesinde öngörülen koşulların oluşması nedeniyle, idari para cezası tahakkuk ettirildiği, idari para cezasının anılan maddede belirtilen prosedür çerçevesinde kesinleştiği, uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, idari para cezasının kesinleşmesinden sonra ve özellikle 6183 sayılı Yasa uyarınca borçluya gönderilen ödeme emrinden önce veya ödeme emrine yönelik bir itiraz olmaksızın, borçlu olmadığına ilişkin "menfi tespit" veya borcun ödenmesinden sonra "istirdat" (geri alma) davası açılması durumunda sorunun çözümlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Davacı hakkında davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 140. maddesinde öngörülen yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle idari para cezası tahakkuk ettirildiği, idari para cezasının 140. madde çerçevesinde sulh ceza mahkemesince de reddedilerek kesinleştiği, dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Öte yandan, yukarıda sözü geçen maddede öngörülen özel prosedür çerçevesinde kesinleşen hususların yeniden incelenmesine olanak olmadığı hukuksal gerçeği ortadadır. Başka bir anlatımla, bu kesinleşme, nihayet idari para cezasına ait işlemleri "yargı yerince yeniden denetleme olanağını" kaldıran bir durum olduğu söz götürmez. Bundan başka, 140. maddede öngörülen prosedür çevresinde kesinleşen idari para cezasının tekrar incelenmesine olanak tanımak Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesinde kabul edilen ilke ile bağdaşmadığı da açıktır. Tersinin kabulü yöntemince, giderek yasadan kaynaklanan ve özel prosedür çevresinde kesinleşen idari para cezasının dayanağı bulunan bilgi ve belgeleri yok saymak olur ki, bu hususun kabulüne yasaca ve hukukça olanak bulunmadığı da tartışmasızdır.
Mahkemece, kesinleşen idari para cezasının kaldırılması isteminin reddi yerine, davaya konu idari para cezasının kesinleşmesinden sonra yürürlüğe giren 4958 sayılı Yasa'nın 51. maddesi ile 506 sayılı Yasa'nın 140. maddesinde yapılan değişiklikle sulh ceza mahkemeleri yerine idare mahkemelerinin görevli kılınması esas alınarak, idare mahkemesi görevli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi (görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğundan, temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın) usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2- Öte yandan, Sigortalı Murat'ın çalışmalarının fiili olduğunun tesbitine ilişkin davaya da 506 sayılı Yasa'nın 79. ve 134. maddeleri gereğince iş mahkemeleri bakmakla görevli olduğundan işin esasına girerek ve bu durumda verilecek karar, Sigortalı Murat'ın da hak alanını ilgilendirdiğinden, söz konusu şahsın da davaya dahil edilerek, çalışmalarının fiili olup olmadığının araştırılması gerekirken, mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması da isabetsizdir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmel hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 2.12.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.