 |
T.C.
YARGITAY
1. Ceza Dairesi
E: 2006/5707
K: 2006/5963
T: 25.12.2006
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Yavuz Ali'yi müstakil faili belli olmayacak şekilde öldürmekten sanık Murat'ın yapılan yargılanması sonunda: 765 sayılı TCK'nın 448, 463, 81/1-3 maddeleri gereğince 16 sene 6 ay 6 gün ağır hapis cezası verilen ve kesinleşen bu karara karşı hükümlünün 5237 sayılı Yasa'nın uygulanması ile ilgili uyarlama talebi üzerine 5237 sayılı Yasa'nın 81, 39, 53/1, 63. maddeleri uyarınca 15 sene hapis cezasına dair (Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi)'nden verilen 29.07.2005 gün ve 187/227 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi hükümlü tarafından istenilmiş olduğundan dava dosyası C. Başsavcılığı'ndan tebliğname ile Dairemize gönderilmekle, incelendi ve aşağıdaki karar tespit edildi:
5237 sayılı TCK'nın 7/2. maddesi gereğince, kesinleşmiş olan hükümlerin yeniden ele alınması ve lehe olan yasanın belirlenip uygulanmasında izlenecek yolu gösteren iki yasa vardır. Biri, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5237 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş suçlar hakkında ne şekilde hüküm kurulacağına ve kesinleşmiş cezaların nasıl infaz edileceğine ilişkin hükümleri kapsadığını belirten (m. 2) ve "1 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak, Türk Ceza Kanunu'nun lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde, duruşma yapılmaksızın da karar verilebilir." (m. 9/1) şeklinde bir düzenlemeye yer veren 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanundur. Diğeri ise, "mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun hükümlünün lehine olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir." şeklinde bir düzenlemeye yer veren (m. 98/1), bu kararın duruşma yapılmaksızın verileceğini ve itiraz yoluna tabi olduğunu belirten (m. 101)ve 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'dur.
Görüldüğü gibi, ancak 1 Haziran 2005 tarihinden sonra kesinleşmiş mahkumiyetler hakkında uygulanabilecek olan 5275 sayılı Yasa karşısında özel bir yasa olan ve öncelikle uygulanması gereken 5252 sayılı Yasa'ya göre, kararların duruşma yapılarak verilmesi asıl, takdire bağlı olarak duruşma yapılmaksızın verilmesi istisnadır.
Asıl olanı, mahkeme kararlarının duruşma yapılarak verilmesidir (CMUK m. 253, CMK m. 223). Ancak yasa koyucu, bazı hallerde, örneğin, 5252 sayılı Yasa'da olduğu gibi, duruşma yapılmasını takdire bağlı kıldığı halde; bazı hallerde de, örneğin, 5275 sayılı Yasa'da, CMUK m. 302'de ve CMK m. 271/1'de olduğu gibi, duruşma yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
Beraat, mahkumiyet, davanın reddi, davanın düşmesi, muhakemenin durması, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi kararları hüküm sayılmaktadır (CMUK m. 253, CMK m. 223). Genel kural, Ceza Mahkemelerinden verilen hükümlere karşı temyiz yoluna başvurulabileceği şeklindedir (CMUK m. 305). Ancak, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilmesi için yasanın bunu açıkça belirtmesi gerekir (CMUK m. 298, CMK m. 267). 5275 sayılı Yasa'nın aksine, 5252 sayılı Yasa'da, bu yasaya göre verilecek kararlara karşı itiraz yoluna gidilebileceğini belirten bir hüküm bulunmamaktadır.
Kabul edilebilir bir başvuru var ise, yasa yolunun veya merciin belirlenmesindeki yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldıramayacağı (CMK m. 264) gibi; duruşma yapılarak verilmesi gereken bir kararın duruşmasız ya da duruşma yapılmaksızın verilmesi gereken bir kararın duruşma yapılarak verilmiş olması da o kararın tabi olduğu yasa yolunu değiştiremez.
5252 sayılı Yasa'ya göre karar verilirken, derhal karar verilmesi, başka bir anlatımla, herhangi bir inceleme, araştırma, kanıt tartışması ve takdir hakkının kullanılması gerekmeden lehe olan yasanın belirlenmesi mümkün ise, duruşma yapılmaksızın; aksi halde, duruşma yapılarak karar verilebilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesinde; Kesinleşmiş ilamda kabul edilen oluşa göre;
Sanık Murat'ın arkadaşı olan diğer sanık Osmanla birlikte çalıntı olan araçla dolaştıkları sırada kavşakta rastladıkları tanık Furkan'ın kullandığı ve içerisinde maktul ile tanıklar Gülden ve Serpilin bulunduğu araçta bayanların bulunduğunu görmeleri üzerine sözle ve el kol hareketleri ile sarkıntılıkta bulundukları, maktul ve tanık Furkan'ın bu davranışlardan rahatsız olmalarına rağmen gece vakti bunlara uymayalım diyerek olay yerinden ayrıldıklarında sanıkların onları takibe aldıkları, birkaç kez sıkıştırıp araca hasar verdikleri ve arkadan tabanca ile ateş ettikleri, iyice korkan maktul ve arkadaşlarının sığınmak ve şikayette bulunmak amacıyla karakol önüne geldiklerinde sanıklar Murat ve Osman'ın tabancalarıyla maktule çok sayıda ateş etmeleri sonucu, biri öldürücü olmak üzere iki isabet alan maktulün öldüğü olayda; sanıkların suç işleme iradeleri ile fiilin işlenişi sırasında ortak hakimiyet kurmaları hususları nazara alındığında eylemlerinin 5237 sayılı Yasa'nın 37. maddesinde sayılan müşterek fail olarak cezalandırılmalarını gerektirmesi nedeniyle, kesinleşmiş ilamdaki 765 sayılı TCK'nın 448 ve 463. maddeleri uyarınca tayin olunan cezalar sanık Murat lehine olduğundan uyarlama talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde sanıkların iştirak düzeyi 5237 sayılı Yasa'nın 39. maddesi kapsamında yardımcı fail niteliğinde olduğunun kabulü ile 5237 sayılı Yasa'nın 81 ve 39. maddeleri uyarınca hüküm tesisi,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve hükümlünün temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün tebliğnameden farklı düşünce ile (BOZULMASINA), 25.12.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.