Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E : 2001/12031
K : 2002/1002
T : 4.2.2002

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
Taraflar arasındaki tapu iptali, tescil davasının yapılan .. yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine, karşılık davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün   süresi içinde davalı Hüseyin K... avukatınca temyiz   edilmesi   üzerine  dosya   incelendi  gereği   konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıdan 18.6.1991 tarihli harici sözleşme ile satın aldığı 6 nolu dairenin ferağını vermediği gibi,  lehine tesis edilen  ipoteğin  de  fekkedildiğini bildirerek,  taşınmazın dava .tarihindeki., değeri 2.000.000.000 TL.nın faizi ile ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiş, karşı dava ile de davacının müdahalesinin meni ile ecrimisil talep etmiştir.
Mahkemece satış bedeli 45.000.000 TL.nın ipoteğin kaldırılması davası sonucu davacıya ödendiğinden davanın reddine, karşı davanın da açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının, davalıya 18.6.1991 tarihli sözleşme gereği 45.000.000 TL ödediği anlaşılmaktadır. Davacı ile davalı arasındaki satım sözleşmesi tapulu taşınmazın satışına ilişkin olup, resmi şekilde yapılmadığı için geçersizdir (M.K. 706, 3.K. 213, T.K. 26 md) . Davacı, geçersiz sözleşme gereğince, davalıya verdiği satış bedelini haksız iktisap kuralları uyarınca davalıdan geri isteyebilir.
Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal  varlığına  kayan değerlerin  iadesi  denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek  kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri  verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.
İlke böyle olmakla beraber iade edilecek zenginleşme miktarının tesbit ve hesaplanmasında öğretide birlik olduğu söylenemez. İade edilecek zenginleşme miktarı konusunda öğretideki bu ayrık düşünceleri kısaca "fakirleşme kadar olmalıdır" veya fiili değer artışı yani gerçek zenginleşme miktarı ne ise o kadar" ve yahut ihlal edilen hakkın sahibine bahsettiği yararlanma yetkisi ile bağdaşmayan her türlü zenginleşme miktarı kadar olmalıdır şeklinde özetlemek mümkündür. Olayı çözümlerken şüphesiz öğretideki bu görüşlerden yararlanılmaktadır.
Bilindiği gibi ülkemizde yaşanan enflasyon uzun yıllardan beri yüksek oranlarda seyretmekte  ve paramızın değeri (alımgücü) de bununla ters orantılı olarak devamlı düşmektedir. Belli bir miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir.
Bugüne kadar uygulanan kurallara göre geçersiz sözleşme gereğince alıcının akit tarihinde verilen paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi, gerçek hayatta büyük sıkıntılara tutarsızlıklara, adalete karşı var olması gereken güvenin sarsılmasına neden olmuş, kamu vicdanında haklı eleştiri konusu yapılmıştır. Hukuk kuralları gerçek hayata uygun olduğu, toplumun adalet ihtiyacına cevap verebildiği sürece hayatiyetini devam ettirip, saygınlık sağlar ve hukuk kuralı olma .özelliğini korur. O nedenle hukuk kuralları görevli organlarca değiştirilinceye kadar bu konuda yeni düzenlemeler yapılıncaya kadar zedelenmeden gerçek hayata uygun olarak yorumlanıp uygulanmalıdır. Bu görevin ise yargıya ait olduğunda duraksamaya yer yoktur. Nitekim, gerek  Yargıtay kararlarında ve gerekse öğretide bu göreve paralel düşünceler bulunmaktadır. Bu düşüncelerin isimleri farklı ise de ancak istenen sonuç aynıdır. Akit öncesi sorumluluk kurallarının geçersiz sözleşmelerde de uygulaması gerektirici geçersiz senetlerden dolayı olumsuz zararın istenebileceği bu zarar kapsamında kaçırılan fırsat karşılığının da bulunduğu, olumsuz zararın bazı özel durumlarda olumlu zarar kadar dahi olabileceği M.K.2. maddesine göre akdin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği hakkındaki zarar kavramları hep bu zaruretin sonucu ortaya konulan düşünce ve uygulamalardır. Yargının asıl görevi toplumun huzurunu sağlamaktır. Bunun için uygulanması gereken kurallar mevcut yasalar ışığında bu yasa hükümlerine aykırı düşmeyecek şekilde yorumlanıp uygulanmaktadır.
B.K.63. ve 64. maddeleri iade sonucunun kapsamını fakirleşmenin değil, zenginleşmenin iyi veya kötü niyete dayalı olmasına göre ayrım yapmıştır. Hukuken geçersiz sözleşmeler iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hem hakkaniyetin hem de gerçek adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılıp ve o şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kimi iade durumu oluşacak iade dışındaki" zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak iade borçlularının iade de direnmelerine neden olacaktır. Ancak burada denkleştirme yapılırken, bir hususa daha dikkat edilmelidir. İade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilemeyeceğini öğrendiği tarihin iade kapsamını tesbit de önemli olduğu unutulmamalıdır. Zira geçersiz sözleşmenin artık ifa edilemeyeceğini bile bile haksız zenginleşmenin iadesini istemeyen alacaklı zararının artmasına kendisi sebep olacağından bu artan zararı iade borçlusundan isteyememelidir.
Davacı, davalı tarafından aleyhine açılan Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1997/997-1456 sayılı ipoteğin fekki kararının kesinleştiği tarih itibariyle, bu geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini bilen veya bilmesi gereken bir kişidir. Mahkemece yapılacak iş, davacının davalıya ödemiş olduğu 45.000.000 TL.nın ipoteğin fekki kararının kesinleştiği tarihi itibariyle, ulaşacağı alım gücünün ne olabileceği az yukarıda açıklanan ilke ve esaslar ışığında ve gerektiğinde konusunda uzman bilirkişi kurulundan nedenlerini açıklayıcı, Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmeli ve , bu miktara istemle de bağlı kalınarak hükmedilmelidir. Mahkemece belirtilen hususlar gözardı edilerek yazılı şeklide karar vermesi usul ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 4.2.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler



YARGITAY KARARLARI :
İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

Diğer Bölümlerimiz +
Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini