 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 2001/9142
K: 2002/2072
T: 8.3.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
* LİMİTED ŞİRKETİN TASFİYESİ
* ORTAKLAR KURULUNUN İMKANSIZLIK
NEDENİYLE TOPLANAMAMASI
Karar özeti: Davacının terkin talebi Ticaret Sicil Memurluğunca, tasfiye sonunda düzenlenecek son ve kat-i bilançonun ortaklar kurulunca veya bunun mümkün olmaması halinde, yargı tarafından yerine getirilmesi gerektiği belirtilerek reddedilmiştir. TTK.nun 446/son ve devamı maddelerinde, limited şirketin umumi heyetinin imkansızlık nedeniyle toplanamaması halinde, son ve kat-i bilançonun tasdiki işleminin mahkemece yerine getirileceğine dair açık bir hüküm mevcut değil ise de, ortaklar kurulunun toplanmasının imkansız olduğu hallere münhasır olmak üzere, bu hususta dava açılmasına imkan tanınmak gerekir.
(6762 s. TTK. m. 446/son, 447,552)
(1086 s. HUMK. m. 76)
(Y.11.HD. Kararı - 7.5.1990 tarih ve E:1989/3377, K:1990/3622 s.)
Taraflar arasında görülen davada (Kadıköy Asliye ikinci Ticaret Mahkemesi)nce verilen 22.6.2001 tarih ve 2000/984 - 2001/815 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü.
Davacı vekili, Kadıköy Asliye ikinci Ticaret Mahkemesi'nin 1994/1283 Esas, 1995/435 Karar sayılı ilamıyla davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilip, tasfiye memuru olarak da müvekkilinin görevlendirildiğini, tasfiyenin sona erdiğini ileri sürerek, davalı şirketin feshine, şirket kaydının sicilden silinmesine ve terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, şirketin iki ortaklı bulunduğu ve ortaklarından birinin davacı, diğerinin ise Doğan olduğu, Doğan'ın vefatı üzerine mirasçıları tarafından mirasın reddedildiği, ortak adedinin bire düştüğü ve kanunen bulunması gereken organların bulunmadığı, davacının bunun üzerine mahkemeye başvurarak şirketin fesih ve tasfiyesini sağladığı, tasfiye memuru olarak da kendisinin tayin edildiği, tasfiye işleri sona eren şirketin, Ticaret Sicili'nden terkin edilme koşullarının gerçekleştiği tasfiye süreci biten şirketin sicilden terkin işlemlerinin Ticaret Sicil Memurluğu'nca yapılması gerektiği bu istemin reddi halinde, Sicil Memurluğu'nun bir ret kararına karşı dava açılabileceği, dava tarafından doğrudan dava açıldığından, sırf bu nedenle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Ancak, mahkemece de kabul edildiği üzere davacının talebi üzerine daha önce aynı mahkemeye açılan davada, diğer ortağın ölümü ve mirasçılarının da mirası red etmesi nedeniyle tek ortaklı halen davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmiş ve kararın kesinleşmesi sonucu tasfiye memuru tayin edilen davacı tasfiye işlemlerinin tamamlandığını belirterek, Ticaret Sicil Memurluğu'na terkin için başvurmuş, memurluk ise dosya içerisinde örneği yer alan 24.1.2001 tarihli yazısı ile Dairemiz'in 7.5.1990 tarih, 1989/3377 Esas 1990/3622 Karar sayılı ilamından da bahsederek tasfiyenin sona erebilmesi için son ve kat-i bilançonun ortaklar kurulunca veya bunun mümkün olmaması halinde yargı tarafından yerine getirilmesi gerektiğini belirterek, davacının talebini red etmiş ve işbu dava da bu yazı üzerine açılmıştır. Memurluk yazısında belirtildiği üzere gerçekten de TTK.nun 552. maddesi yollamasıyla limited şirketler hakkında da uygulanması gereken aynı Yasa'nın 446/son maddesi hükmünce tasfiye sonucunda düzenlenecek son ve kati bilançonun umumi heyete tevdii gerekir. Ancak, bu ve TTK.nun 447. maddesinde öngörülen buna bağlı işlemlerin ikmalinden sonra şirketin sicilden terkini için başvuru hakkı doğar. Her ne kadar yukarıda sözü edilen TTK'nun 446/son maddesinde ve devamı maddelerde umumi heyetin imkansızlık nedeniyle toplanamaması halinde son ve kat-i bilançonun tasdiki işleminin mahkemece yerine getirileceğine dair açık bir hüküm mevcut değil ise de, Dairemiz'in 7.5.1990 tarih 1989/3377 Esas 1990/3622 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere ortaklar kurulunun toplanmasının imkansız olduğu hallere münhasır olmak üzere, bu hususta dava açılmasına imkan tanınmak gerekir. Yukarıda belirtilen işlemler ikmal edilmeden Ticaret Sicil Memurluğu'nun yeni bir
başvuruyu kabul etmesi de hukuken mümkün bulunmadığından, mahkemenin bu husustaki gerekçesi de yerinde değildir. Bu itibarla, mahkemece HUMK.nun 76. maddesi hükmü de nazara alınarak, davacıdan son ve kat-i bilanço ile tasfiyeye ilişkin bilgi ve belgeleri istenmek ve üçüncü kişilerin zarara uğramaması için gerektiğinde son ve kat-i bilançonun usulünce düzenlenip düzenlenmediği ve gerçeği yansıtıp yansıtmadığı hususunda uzman bilirkişiden rapor alındıktan sonra, son ve kati bilançonun tasdiki hususunda menfi veya müspet bir karar verilmek gerekirken, bu husustaki istemin de reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
Sonuç : Yukarıda (1) nolu bente açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, hükmün (2) nolu bendinde yazılı nedenlerle davacı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 8.3.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.