 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 2001/6666
K: 2001/3490
T: 4.5.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- İTİRAZIN KALDIRILMASI
- PRİM ALACAKLARININ ÜRÜN BEDELLERİNDEN TEVKİFATI
ÖZET: 3.4.1993 tarih 93/4384 sayılı Bakanlar Kurulu Karan kapsamındaki gerçek yada tüzel kişiler, kendilerinden ürün satın aldıkları kişilerin 2926 sayılı Kamın kapsamında zorunlu sigortalı niteliğini taşımadıklarına ilişkin belgeleri ibraz etmedikçe, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler. (2926 s. TCK. m. 36)
Davacı, itirazın kaldırılmasına ve % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
2926 sayılı Kanununun 36. maddesi hükmüne göre Bağ-Kur; Tarım Bağ-Kur sigortalılarından bu Kanuna göre alınacak prim borcundan doğan prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edebilir. Anılan Kanunun 36. maddesine dayanılarak çıkarılan 3.4.1993 tarih ve 93/4384 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında da; Kamu İdare ve Müesseseleri, İktisadi Kamu Müesseseleri, Sair Kurumlar, Ticaret Şirketleri, İş Ortaklıkları Dernekler, Vakıflar, Dernek ve Vakıfların İktisadi İşletmeleri, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler ve gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı; çiftçilerden satın aldıkları ürün bedellerinden bunların Bağ-Kur prim borçlarına mahsuben belli oranda tevkifat yaparak düzenledikleri belgelerde göstermek ve tevkif ettikleri tutarları ertesi ayın 20. günü akşamına kadar Bağ-Kur hesaplarına intikal ettirmekle yükümlendirilmişlerdir. Diğer taraftan bu yüküm; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94/11. maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller ve hizmetler için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir.
Bu çevrede; gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabının işbu prim borçlarına mahsuben tevkifat yapmak yükümünün, 2926 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur Tarım sigortalısı niteliğine haiz çiftçilerden satın alınan ürün bedellerine ilişkin olacağı tartışmasızdır. Giderek 2926 sayılı Kanunun 4. maddesi kapsamında; tarımsal faaliyette bulunmasına rağmen kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına prim veya emekli keseneği ödemekte olanlar, bu kuruluşlardan malûllük veya yaşlılık aylığı ile daimi tam işgöremezlik geliri almakta olanlar ya da aylık veya gelir bağlanması için talepte bulunanlar ile 2022 sayılı Kanuna göre aylık bağlananlar 2926 sayılı Kanun uygulanmasında sigortalı sayılamayacaklarından; bu statüdeki çiftçilerden ürün satın alan ticaret ve serbest meslek erbabı gerçek veya tüzel kişilerin tevkifat yapma yükümünden söz edilemeyeceği söz götürmez.
Davada uyuşmazlık konusu olan hususlarda; ticaret ya da serbest meslek erbabının, tevkifat yapmak yükümünde bulunmadıkları çiftçilerden ürün satın almaları halinde bu olguyu kuruma karşı ispat yükümlerinin olup olmadığı; ispat yükümlerinin varlığı halinde ispatın şekli ve tevkifat yapma yükümünün yerine getirilmemesi durumunda sorumluluğun kime ait olacağı bir başka ifade ile, gerçekte zorunlu Bağ-Kur tarım sigortalısı olmasına rağmen sigortalının anılan Yasa kapsamında bulunmadığına ilişkin beyanına dayanılarak tevkifat yapılmaması halinde tevkifat tutarından bu kişilerin sorumlu tutulup tutulamayacakları konularındadır.
Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek veya tüzel kişilerin tevkifat yapma yükümünün çiftçilerden satın alınan ürün bedellerine, bir başka ifade ile zirai kazanca ilişkin olması ve çiftçilerin işbu zirai kazançtan gelir vergisi mükellefi bulunmaları ürün satın alınan kişilerin kendi nam ve hesabına bağımsız tarımsal faaliyette bulunduklarının, bir başka ifade ile 2926 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur tarım sigortalısı olduklarının Kanuni karinesidir ve bunun doğal sonucu olarak da kendilerinden ürün satın alınan kişilerce işbu karinenin aksini gösterir belgeler, başka bir deyişle tarımsal faaliyette bulunmakla birlikte 2926 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı niteliğini taşımadıklarına ilişkin belgeler ibraz edilmedikçe Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ya da tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler.
Giderek bu yükümün doğal sonucu ise; 2926 sayılı Kanunun 36. maddesi delaletiyle çıkarılan anılan Bankalar Kurulu Kararı kapsamında, prim borcuna mahsuben ürün bedellerinden yapılan tevkifatların Bağ-Kur'a ödenmesinde; kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulundukları halde yukarıda belirtilen hukuki statüleri itibariyle 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olmayan kişilerden satın alınan ürün bedellerinde tevkifat yapılmadığına ilişkin olgunun Bağ-Kur'a ispat külfetinin de anılan gerçek ya da tüzel kişilere ait olmasıdır.
Bu yönde; kendilerinden ürün satın alınan çiftçilerin; T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu (506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine istinaden kurulan diğer Emekli Sandıkları dahil) 1479 sayılı Kanun uyarınca Bağ-Kur'a prim veya emeklilik keseneği ödemekte oldukları ya da bu kuruluşlardan malûllük veya yaşlılık aylığı ile daimi tam işgöremezlik geliri almakta oldukları ya da aylık veya gelir bağlanması için talepte bulunduklarına ilişkin ilgili kurumlardan alınmış belgeler ile müstahsil makbuzlarının ya da belirtilen hususlardaki tüm bilgiler ile çiftçilerin imzalarını içerecek biçimde gereğince düzenlenmiş tutanakların Bağ-Kur'a ibraz edilmesi halinde artık ürün satın alınan kişiler (çiftçiler) 2926 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olsalar dahi, anılan gerçek ya da tüzel kişilerin prim borcuna mahsuben ürün bedellerinden tevkifat yapmamalarından dolayı Bağ-Kur'a karşı herhangi bir sorumlulukları bulunmayacaktır.
Aksi halde ise; Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki bu gerçek ve tüzel kişiler; yasa koyucu tarafından kendilerine atfedilen "tevkifat yükümünü" yerine getirmemenin müeyyidesi olarak; 2926 sayılı Kanuna göre sigortalı niteliğini taşıdıkları halde tevkifat yapmadıkları sigortalılardan satın aldıkları ürün bedellerinden yapmaları gereken tevkifat tutarından ileride sigortalılara rücu hakları saklı olmak üzere Bağ.Kur'a karşı kendileri sorumlu tutulacaklardır.
Yine bu halde; mahkeme önüne gelen uyuşmazlıklarda da: iddia ya da savunma kapsamında 2926 sayılı Kanunun kapsamında sigortalı sayılmamaları nedeniyle tevkifat yapılamayacak çiftçilerin varlığı ve buna bağlı olarak Bağ-Kur'un anılan Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında sorumlular nezdindeki alacak miktarı; ilgili Sosyal Güvenlik Kuruluşlarından yöntemince araştırılıp, gerektiğinde ehil bilirkişiden bu konuda mütelaa alınarak belirlenmelidir. Sorumlularca bidayette Bağ-Kur'a ürün satın alınan kişilerin tevkifat yapılamayacaklar statüsünde bulunduğuna ilişkin yukarıda öngörülen nitelikte belge ya da tutanakların, ibraz edilmiş bulunması halinde ise; bu kişilerin sonradan zorunlu tarım sigortalısı oldukları anlaşılsa da sorumlular, "tevkifat yükümü" gereğini yerine getirmelerinden dolayı artık tevkif edilmesi gereken miktardan sorumlu tutulamayacaklardır.
Davada somutlaşan olayda da; Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki ticaret ve serbest meslek erbabından olan davalı şirketin bidayette Bağ-Kur'a ibraz ettiği tevkifat bildirim listeleri yukarıda öngörülen Kanuni karinenin aksini ispatlayıcı güç ve nitelikte olmadığından; mahkemece, bu listelerde yer alan çiftçilerin "tevkifat yükümü" dışında kalan kişilerden olup olmadıkları ve buna bağlı olarak davacı kurumun şirket nezdindeki alacak miktarı; dosya içeriğinde mevcut ilgili Sosyal Güvenlik Kuruluşlarından celbedilen kayıtlar gözetilerek gerektiğinde bilirkişiden de görüş alınarak araştırılıp belirlenmelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), Üye M. Zafer Erdoğan ve Sami Koçak'ın muhalefetlerine karşı; Başkan Resul Aslanköylü, Üye Coşkun Erbaş ve Neslihan Sever'in oylarıyla ve oyçokluğuyla 4.5.2001 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davanın yasal dayanağı 2926 sayılı Kanunun 36. maddesidir. Bu maddeye göre "Kurumun prim alacakları; Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle de tahsil edilebilir." Maddede öngörülen 3.4.1993 tarih ve 93/4384 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi 13.5.1993 tarih ve 21580 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 1.7.1993 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir. Kararnamenin uygulanması müteaddit defalar ertelenmiş ve en son çıkarılan 8.1.1994 tarih ve 94/5173 sayılı Kararname ile tevkifat oranı %1'e indirilerek 1.4.1994'den itibaren yürürlük kazanmıştır.
Ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı konu ile ilgili olarak 4 Seri Nolu Uygulama Tebliği çıkarmıştır.
Prim borçlarının ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsiline dair usul ve esasları açıklayan bu tebliğ 26.3.1994 tarih ve 21886 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır.
Her ne kadar söz konusu tebliğin "Hukuki ve Cezai Sorumluluk" başlıklı (İ) fıkrasında tevkifat yapmayan gerçek ve tüzel kişilerin Kuruma karşı yasal faizi ile birlikte tevkifat tutarından sorumlu olduklarını hüküm altına almış ise de, sorumlulukların yasa hükümlerinde açıkça belirlenmesi gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere, 2926 sayılı Kanunun 36. maddesi ürün bedellerinden prim tevkifatı yapmamanın müeyyidesini açıklamamıştır.
Bu bakımdan öncelikle tevkifat yapmayan ilgililerden, bu miktarın tahsiline yasal olarak imkan bulunmamaktadır. Kaldı ki dava konusu olayda davalı Şirket adı geçen tebliğe uygun olarak tevkifat bildirimini düzenlemiş ve yine tebliğin (G) fıkrası hükümlerine uygun şekilde hareket ederek 2926 sayılı Kanun kapsamına girmeyen üreticilerden herhangi bir tevkifat yapmamıştır. Tevkifat bildirgelerinde bu gibi kişilerin bağlı oldukları Sosyal Güvenlik Kuruluşuna ait sigorta sicil numaralan tek tek yazılmıştır. Böylece davalı Şirket tebliğe uygun olarak işlem yapmış kendisinden beklenen özeni göstemiştir. Binlerce üreticiden mal almak zorunda olan meyve suyu üreticisi şirketten daha fazlasını istemek hakkaniyet kuralına uygun düşmez.
Yukarıda açıkladığım sebeplerle mahkemece verilen davanın reddine ilişkin karar sonucu itibariyle doğru olduğundan, onanması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
M. Zafer ERDOĞAN
ÜYE
KARŞI OY YAZISI
Sayın Üye M. Z. Erdoğan'ın muhalefet şerhindeki düşüncelerine iştirak etmekle beraber, kararın dayandığı delillerle Kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle 2926 sayılı Yasanın 36. maddesinin amir hüküm mahiyetinde olmamasına ve ayrıca müeyyidesinin de bulunmamasına, bu Yasaya aykırı Bakanlık tebliğine göre üreticiden tevkifat yapmayan davalıdan tevkifat yoluyla prim alacağının istenemeyeceğinden, çoğunluk görüşüne karşıyım, usul ve yasaya uygun bulunan mahkeme kararının onanması görüşündeyim.
Sami KOÇAK
ÜYE