|
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
18.HUKUK DAİRESİ
ESAS KARAR
1997/288 1997/1496
Y A R G I T A Y İ L A M I
Davacı Z.Muzaffer Kırgız ile davalı Nüfus Müdürlüğü aralarındaki dava
hakkında İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 13.2.1996 günlü ve
1995/340- 1996/69 sayılı kararın temyiz edilmemekle kesinleşmesi ve
yürürlükteki kanuna aykırı olduğu iddiasıyla C.Başsavcılığının 2.1.1997 gün
ve Hukuk 120415 sayılı yazılarıyla kanun yararına temyiz edilerek
bozulmasının istenmesi üzerine gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 14.7.1995 günlü dilekçesi ile 24.3.1995'de Zürih'te İsviçre
vatandaşı Helene Brigitte Vollenweider ile evlendiğini, bu evlilikten önce
27.2.1995 tarihinde Zürih Nüfus İdaresine eşi ile birlikte müracaat ederek
eşinin soyadını taşımasına izin verildiğini ve eşlerin aile soyadlarının
eşinin soyadı olduğunu, İsviçre'de bu soyadını kullanmasına rağmen
Türkiye'deki kayıtlarda soyadının Kırgız olarak kaldığını ileri sürerek 2675
Sayılı Kanunun 12 ve İsviçre Medeni Kanununun 30/2. maddelerini dayanak
göstererek nüfus kaydında Kırgız olan soyadının Vollenweider olarak
düzeltilmesini talep etmiş, mahkemece de yabancı ile evli olup, İsviçre'nin
Zürih şehrinde ikamet eden davacının ortaya koyduğu uyuşmazlığın yabancılık
unsuruna sahip olduğu kabul edilerek davada, 2675 Sayılı Milletlerarası Özel
Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu hükümleri uygulanmak suretiyle davacının, ikamet
hukuku olan İsviçre Medeni Kanununun 30/2. maddesi uyarınca, yabancı
tabiyetteki eşinin soyadını taşıyabileceği benimsenerek nüfus kaydında Kırgız
olan soyadının Vollenweider olarak düzeltilmesine karar verilmiştir.
Uyuşmazlığın, herşeyden önce yabancılık unsuru taşıyıp taşımadığı,
dolayısiyle 2675 Sayılı Kanunun Kanunlar ihtilafı kurallarının uygulanabilir
olup olmadığı üzerinde durulması gerekir. Yabancılık unsurunun varlığı,
uyuşmazlığın niteliğine ve tarafların kimliklerine göre belirlenir. Davada
uyuşmazlık konusu olan husus, soyadı değişikliği; ileri sürülen hukuki
dayanak da, davacının eşi ile birlikte oturduğu İsviçre'de erkeğin, evlendiği
eşinin soyadını kullanabileceğine dair uygulamadır. Davacının eski soyadını
kullanması konusunda eşi ile ya da ikametgahındaki makam ve kuruluşlarla
herhangi bir ihtilafı yoktur. Böyle bir ihtilaf olsa ve bu ihtilaf Türk
Mahkemeleri önüne gelse idi, davacının eşi ayrı bir tabiyette bulunduğu için
her iki yönden yabancılık unsuru taşıyan ihtilafın Türk Devletler Hususi
Hukuku kurallarına göre ve ihtilafa 2675 Sayılı Kanunun 12. maddesinde
belirtilen müşterek ikametgah olan İsviçre Hukuku uygulanarak çözümlenecekti.
Ancak; davada, davacı Türkiye'de nüfus kaydında Türk Kanun'larına göre
kazanılmış ve yazılmış olan soyadının silinerek yerine İsviçre uyruklu eşinin
soyadının yazılmak suretiyle düzeltilmesine karar verilmesini istemektedir.
Böyle bir dava Türkiye'de ancak 1587 Sayılı Nüfus Kanununun 46. maddesine
dayanılarak açılabilir. Nitekim dava da böyle açılmış ve açılan davaya
Cumhuriyet Savcısı ile nüfus idaresi temsilcisi Kanuni taraf olarak katılarak
hazır bulunmuşlardır. Açıkca görüldüğü üzere uyuşmazlığın yabancılık unsuru
taşımadığı keyfiyetine ek olarak, uyuşmazlığın çözümlenmesi için açılan
davada kamu düzeninin yasaya yansıması sonucu davaya Cumhuriyet Savcısı ile
Nüfus İdaresi temsilcisinin kamu adına davaya birer mahkeme rüknü olarak
katılmaları keyfiyeti de, bu davada Devletler Hususi Hukuk Hükümlerine ait
kuralların uygulanmasına engeldir. Mahkemenin teşekkül biçimi ile yasaya
yansıtılan kamu düzeni olgusu tartışılmayacak kadar açık olup, mahkemece
uygulanan 2675 Sayılı Kanunun, 5. maddesi dahi böyle bir davanın görülüp
karara bağlanmasına engeldir.
Bu durumda ve uyuşmazlıkta yabancılık unsuru bulunmadığına göre,
davaya uygulanacak yasa hükümleri Türk Medeni Kanununun 26 ve 153.
maddeleridir. Dava bir soyadı değişikliği şeklinde açıldığına göre, yasal
dayanak Medeni Kanunun 26. maddesidir. Ancak, aynı Kanunun 153. maddesinin
amir hükmüne göre de evlilik birliğinde kocanın soyadının taşınması zorunlu
olduğundan, 26. maddedeki haklı nedenin varlığının söz konusu olamayacağı
açıktır.
Mahkemece, yukarıda açıklandığı şekilde davanın reddine karar
verilmesi gerekirken 2675 Sayılı Kanunun 12. maddesine dayanılarak İsviçre
Medeni Kanununun 30/2. maddesi uyarınca kabulü usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan nedenlerle C.Başsavcılığının temyiz
itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK'nun 427. maddesi gereğince sonuca etkili
olmamak kaydıyla kanun yararına BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın
bir örneği ile dosyanın C.Başsavcılığına gönderilmesine, 25.2.1997 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Y. Üye Üye Üye Üye
Seçkin Erçoklu V.Canbilen M.Tutar A.Nazlıoğlu İ.N.Erdal
|