 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
S A Y I
Esas Karar Y A R G I T A Y K A R A R I
1997/19-781 1997/1008
Özet : Finansal kiralama sözleşmesinde yer alan hüküm doğrultusunda
kiralananlara ilişkin net aktif vergisinin davacıya tamamen yansıtılması
gerekir. Bu nedenle net aktif vergisini davalı kiralayana ödeyen davacı
kiracının ödediği miktarı geri istemesi ve diğer taksitlerden de borçlu
olmadığının tesbiti mümkün değildir.
Taraflar arasındaki "istirdat-menfi tespit" davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; İstanbul Asliye 6. Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne
dair verilen 28.3.1995 gün ve 1994/1165 E- 1995/342 K. sayılı kararın
incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk
Dairesinin 16.4.1996 gün ve 1995/11254- 1996/3871 sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, müvekkili şirketle davalı finans kurumu arasında imzalanan
muhtelif tarihli finansal kiralama sözleşmeleri ile mülkiyeti davalıya ait
malların davacıya teslim edildiğini, ekonomik sıkıntı nedeniyle net aktif
vergisi adı altında ek vergi düzenlemesi getirildiğini, aktiflerden alınacak
bu vergiden davalı şirketin sorumlu olduğunu, buna rağmen davalının ihtarname
ile müvekkilini sorumlu tutmak istediğini ileri sürerek müvekkilinin finansal
kiralama sözleşmesine konu malların net aktif vergisinden dolayı davalıya
borçlu olmadığının tesbitine, ödenmiş 12.886.928 TL.nın istirdatına karar
verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, finansal kiralama konusu malları davacının
malik gibi tasarruf ettiğini, gerçek ve fiili malik davacı olduğundan net
aktif vergisinden de davacının sorumlu olduğunu, sözleşmelerin 8. maddesinde
vergi-resim ve harçlardan davacının sorumlu olacağının kararlaştırıldığını
belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre 3986 Sayılı
Kanunun 10. maddesine göre net aktif vergisinin hiçbir vergiden mahsup
edilemeyeceği, mükellefinin değiştirilemeyeceği, verginin sorumlusunun davalı
olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince
temyiz edilmiştir.
3226 Sayılı Finansal Kiralama Kanunu'nun 1. maddesi ile finansal
kiralama münasebetinin "finansman sağlamaya" yönelik bir tip sözleşme olduğu
amaçlanmıştır. Bu tür sözleşmede; finansman şirketi sözleşmeye konu malın
hukuki mülkiyetini muhafaza ederken, ekonomik mülkiyet malı teslim alan
kiracı (işletici)'ye geçmektedir. Finans şirketi, işletenin (kiracı) ihtiyaç
duyduğu yatırım mallarını teminde ona kredi vermek suretiyle değil bir üçüncü
şahıstan kiracının beğenip seçtiği hatta pazarlığını yapmış olduğu nesneyi
satın almak ve kiracıya kullanımını bir bedel karşılığı devretmek yolu ile
karşılamak biçiminde gerçekleştirmektedir. Böylece kiracı adeta bir malikin
yetkilerine sahip olmakta ve finansman yükünden kurtulmuş bulunmaktadır
(F.K.K. madde 4). Az yukarıda değinildiği gibi kiralamanın ancak bir bedel
karşılığında olacağı, yasanın koyduğu kurallar karşısında finansal kiralama
şirketinin ise bir "finans kurumu" olduğu tartışmasızdır. İşte bir finans
kurumu olarak finansal kiralama sözleşmesine konu olan mala tahsis ettiği
fonun kendisine dönüşü, finansal kiralama bedellerinin tesbitinde esas
olmaktadır. Finans şirketinin mal üzerinde sahip olduğu hukuki mülkiyet hakkı
bu fonun kendisine dönmesi için bir teminat sağlamaktadır. Finansal kiralama
bedellerinin nasıl saptanacağı Finansal Kiralama Kanunu'nun 6. maddesinde
açıkça belirtilmemiştir. Bu hususları tarafların serbest iradesine
bırakmıştır.
Genel olarak finansal kiralama sözleşmeleri düzenlenirken finansal
kiralama bedellerinin tesbitinde kiralayanın satıcıya ödediği satış bedeli,
idari masraflar, refinansman giderleri, sözleşme ile ilgili diğer masraflar,
belli bir riziko primi ve kar payı, sigorta primleri, değişen faiz oranları,
vergi ve harç sözleşme anındaki oranlar esas alınarak finansal kiralama
bedeline yansıtılmaktadır. Hatta sözleşme süresi içinde bunlarda bir
değişiklik olduğu takdirde, kiralayanın sözleşmeye konu malın hukuki
mülkiyetine sahip olması nedeniyle etkilenmesi sözkonusu olacağından bunların
finansal kiralama bedellerine yansıtılacağına dair sözleşmeye konan klozların
geçerli olacağı da kabul görmektedir.
Finansal Kiralama Kanunu'muzun düzenlenmesine esas olan Avrupa
ülkelerinde leasing sözleşmelerinde finansal kiralama konusu malın aynı ile
ilgili yükümlülüklerinin yanı sıra o mala ilişkin her türlü mali
yükümlülüklerin kiracı tarafından ödeneceği sözleşmeye konmakta ve bu çözümün
geçerli olacağı kabul edilmektedir. Ülkemizde de finansal kiralama
sözleşmelerine konacak bu tür hükümler ile sözkonusu yükümlülüklerin kiracıya
geçirilmesinin geçerli olacağı öğretide haklı olarak kabul edilmektedir
(Atilla Altop, Finansal Kiralama (Leasing) Sözleşmesi, Ankara-1990, s.
225-226; Argun Köteli, Karşılaştırmalı Hukuk ve Türk Hukukunda Finansal
Kiralama, İstanbul-1991, s. 233).
Finansal Kiralama Kanunu hükümlerine göre; kiracı (işletmeci) finansal
kiralama bedellerini ödeme (F.K.K. madde 4-6), malı kullanırken azami özeni
gösterme, malın her türlü onarım ve bakım masraflarını üstlenme borçları
yanısıra, sigorta primlerini ödeme (m. 17), malın aynı ile ilgili
mükellefiyetlerin yanısıra o mala ilişkin her türlü mali yükümlülükleri de
üstlenmektedir. Finansal Kiralama Kanunu'nun 13, 14 ve 17. maddelerinde bu
yükümlülükler sayılmakla beraber mala ilişkin mali yük ve vergilerin kime ait
olacağına dair bir açıklık yok ise de yukarıda açıklandığı gibi sözleşmede bu
yükümlülüklerin dağılımına ait hükümler (klozlara), sözleşme hukukuna egemen
olan sözleşmeye bağlılık (ahde vefa-Facto Sundservanda) ilkesine uygundur.
Hukukumuzda da kabul edilmiş bu ilkeye göre; sözleşme yapıldığı andaki gibi
aynen uygulanmalıdır. Sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış;
kararlaştırılan edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeniyle değişmiş
olsa bile borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Bu kuralın tek
istisnası koşulları gerçekleştiğinde "beklenmeyen hal" şartıdır. Sözleşmede
yer alan bir beyanla değişen hal ve şartların rizikosunu üstlenen kimse
sonradan bu rizikodan kendisini kurtaramaz ve bu istisnadan yararlanamaz.
Taraflar arasında düzenlenen Finansal Kiralama Sözleşmelerinin 8/1.
maddesinde aynen "... Halen mevcut ve ileride doğacak vergi, resim, harç ve
ücretler ile cezalar ve bunlardaki artışlar ... kiracıya aittir." hükmü yer
almaktadır. Keza sözleşme süresinin bitiminde 100.000.- TL. gibi düşük bir
bedelle kiracının kiralananın mülkiyetini kazanacağı da kabul edilmiştir.
Buna karşılık, kiracının isteği ile ona yatırım malını sağlayan ve salt
finansman amacı güden finansal kiralama şirketinin, sadece mal (nesne)
üzerinde bir teminat fonksiyonu taşıyan hukuki mülkiyetine sahip olduğu
düşünüldüğünde malın aynına ilişkin her türlü yükümlülüğün sözleşmede yer
alan, az önce açıklanan hüküm ile kiracıya yansıtılmasının, finansal kiralama
sözleşmesinin mahiyetine ve yasaya uygun ve hukuken geçerli olduğunun kabulü
gerekir.
Hiç şüphe yok ki 3986 Sayılı Yasa ile getirilen net aktif vergisinin,
kiralananın aynına ilişkin olduğu ve aktifinde gösteren finansal kiralama
şirketince ödeneceğinde duraksama yoktur. Daha açık bir ifade ile net aktif
vergisinin mükellefi davalı finansal kiralama A.Ş.'dir. Ancak yukarıda
açıklanan yasal olgular ve öğretide kabul gören finansal kiralama
sözleşmelerinin ifası zımnında kiralananlara ilişkin net aktif vergisinin
sözleşmede yer alan hüküm doğrultusunda kiracı davacıya tamamen yansıtılması
gerekir. O halde net aktif vergisini davalıya ödeyen davacı kiracının ödediği
miktarı geri talep etmesi ve diğer taksitlerinden de borçlu olmadığının
tesbiti mümkün değildir. Mahkemece yukarıda açıklanan nedenlerle davanın
reddine karar verilmesi gerekirken, değişik düşünce ile kabulü usul ve yasaya
aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden
yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve
kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel
Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki
kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı
bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun
429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri
verilmesine, 3/12/1997 gününde, ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
Birinci
Başkanvekili 4.H.D.Bşk. 7.H.D.Bşk. 20.H.D.Bşk.
A.İsmet ARSLAN M.C.Keskin H.Örmeci F.Atbaşoğlu
11.H.D.Bşk. 5.H.D.Bşk. 10.H.D.Bşk. 3.H.D.B
G.Eriş A.C.Göğüş E.Aktekin N.Yavuz
6.H.D.Bşk.V
8.H.D.Bşk. T.Y.Darendelioğlu A.Hamzaoğulları S.Tükenmez
H.Özdemir
2.H.D.Bşk.V.
N.Durak Ş.D.Kabukçuoğlu B.Kartal M.Çetin
9.H.D.Bşk.V.
İ.Ulusoy H.Dinç M.Yıldız Ş.E.Serim
Ş.Yüksel O.Uzgören S.G.Erçoklu N.Sucu
M.Aygün G.Nazlıoğlu M.Kaşıkçı
A.Ertürk
Onama
E.Doğu M.S.Özer İ.Erdemir S.Özyörük
B.Sınmaz İ.N.Erdal A.U.Turan F.Ulusoy
12.H.D.Bşk.V.
H.Karakış Y.Büken O.Can
A.N.Kaynak
R.Yalçın C.Şengüler A.Ekinci Z.Akar
A.Özdemir A.Alkan
|