Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



      T.C.
 Y A R G I T A Y 
18. HUKUK DAİRESİ

ESAS         KARAR
1997/11912   1998/144

	 	Y A R G I T A Y   İ L A M I

Mahkemesi :İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 
Tarihi    :6.8.1997
Nosu      :1996/210-1997/702
Davacı    :Rıfat Dinsever Vek. Av. Ali Kaymak     
Davalı    :Karayolları Gen. Müd. Vek. Av. Kubilay Duransoy

	Dava dilekçesinde kamulaştırma bedelinin arttırılması ile faiz ve
 masrafların davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen
 kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

	 	Y A R G I T A Y   K A R A R I

	Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki
 bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
	1-Kamulaştırma Kanununun 11. maddesine göre bedel arttırımı
 davalarında kamulaştırma bedeli taşınmazın kamulaştırma tarihindeki değerine
 göre hesaplanır. Aynı kanunun 15. maddesinin 13. fıkrası hükmüne göre ise
 kamulaştırma tebligatı kamulaştırma tarihinden itibaren bir yıl içinde
 yapılmadığı takdirde ancak tebliğ tarihine göre değerlendirme yapılır. Bu
 istisnanın dışında değerlendirmenin kamulaştırma tarihindeki niteliklerine
 göre yapılması gerekir.
	Kamulaştırma 26.3.1991 tarihinde yapılmış, tebligat ise idare
 mahkemesinin ve davacının açtığı iptal davasına ait dilekçedeki kabulü de
 dikkate alınarak 21.9.1994 tarihinde yapılmıştır. O halde sözü edilen 15.
 maddenin 13. fıkrası hükmüne göre değerlendirmenin bu tarihe göre yapılması
 gerekirken, değerlendirmeyi İdare Mahkemesinin red kararının tebliğ tarihi
 olan 26.1.1996 olarak kabul eden bilirkişi raporlarına göre arttırım yapılmış
 olması yasaya aykırıdır.
	Kanun koyucu açık bir şekilde, genel kuralın değerlendirme tarihi ile
 ilgili istisnasını vaz etmiştir. Bu genel kurala (değerlendirmenin
 kamulaştırma tarihi itibariyle yapılması) getirilen yasal istisnanın
 genişletilmesi, kıyasen başka durumlara da uygulanması düşünülemez. O
 nedenle, kamulaştırmanın iptaline dair idare mahkemesinde süresinde açılan
 davanın reddine dair kararların kesinleşmesi ve temyiz halinde tebliğ
 tarihine göre başlayacak sukutu hak süresinde açılan bedel artırımı
 davalarında da (yasanın 14. maddesinin 3. fıkrası) bu 13. fıkranın
 uygulanması, yani, değerlendirmenin, idari dava sonunda verilen kararın
 tebliğ tarihine göre yapılmasına yasal olanak yoktur. Kanun koyucunun
 gecikmiş tebligatlarda, tebliğ tarihini ve hiç tebligat yapılamaması halinde
 de dava tarihini esas alarak değerlendirme yapılmasını öngörmesi hakkaniyete
 uygundur. Çünkü idare, kamulaştırma tamamlandığı halde mal sahibine tebligat
 yapmamakta, kamulaştırma tarihine yakın tarihlerde takdir edilen bedeli mal
 sahibine ödemediği gibi aradan geçen uzun süre içinde taşınmazın değerinde
 meydana gelebilecek artışların da açılacak bedel arttırımı davasında dikkate
 alınmamasına sebebiyet vermektedir.
	Bunun gibi, kamulaştırmanın iptali için dava açılması halinde, 13.
 fıkrada öngörülen değerlendirme tarihinin, davanın sonucunda verilecek redde
 ilişkin idare mahkemesi kararının tebliğ tarihi olarak kabul edilmemesi, bu
 durumun istisna kapsamına alınmaması da hak ve adalete uygundur.
	Şöyleki, usulüne göre yapılmış bir tebligat üzerine kamulaştırmanın
 iptali için dava açıldığında verilecek karar, kamulaştırmanın iptaline veya
 davanın reddine dair olabilir. Kamulaştırmanın iptali halinde, bedel arttırım
 davası esasen söz konusu olmaz. Davanın reddi halinde ise, davacı taşınmaz
 malikinin, iptal davası açmakta haksız olduğu hükme bağlanmıştır. Bu halde
 davacı, açacağı bedel arttırım davasında bilirkişi kurullarınca yapılacak
 değerlendirmenin, kamulaştırmanın tebliğ tarihi yerine, davanın reddine dair
 kararın tebliğ tarihine göre yapılmasını istemesinin bir dayanağı yoktur.
 Kendi eylemi ile (dava açmak) bedel arttırımı davasını ve değerlendirme
 tarihini geciktirmiş, bu eyleminin (dava açmak) haklı olmadığı tesbit edilmiş
 iken bunun sonuçlarına katlanması (değerlendirmenin kamulaştırma tebligat
 tarihine göre yapılması) gerekirken, iptal davası açması nedeniyle taşınmazın
 değerinde meydana gelen farkı kamu idaresine yüklemesinin haklı bir nedeni
 yoktur. Tebliğ tarihine göre takdir edilen kamulaştırma bedelinin taşınmazın
 gerçek değerini yansıtmamasına kendisi sebep olmuştur. Kimse kendi hatasından
 ve hükmen haksızlığı tesbit edilen eyleminden avantaj sağlamak hakkına sahip
 değildir.
	Bu konuda, idarenin de takdir komisyonunca belirlenen bedele itiraz
 edip bedel indirim davası açtığı düşünülebilir. Böyle bir dava, Kamulaştırma
 Kanununun 14. maddesinin 5. fıkrası uyarınca kamulaştırma evrakının notere
 tebliğ için verildiği tarihten itibaren altmış gün içinde açılabileceğinden
 değerlendirme o tarihe göre yapılacaktır. İdarenin açtığı bedel indirimi
 davası bu tarihe göre değerlendirilirken taşınmaz malikinin iptal davası
 açması nedeniyle değerlendirmenin daha sonraki bir tarihe göre (dava sonunda
 verilen kararın tebliğ tarihi) yapılmasının yasal gerekçesi yoktur. İdare,
 1994 yılına göre takdir komisyonunun belirlediği değerin fahiş olduğunu iddia
 ederken, taşınmaz maliki, aksine, bu değerin 1996 yılına göre az olduğunu
 iddia ederek bedel arttırımı davası açmasının haklı bir gerekçesi olamaz.
	Diğer taraftan kanun koyucu, 15. maddenin son fıkrasını, 13. fıkra ile
 taşınmaz malikine verilen değerlendirme avantajının tebligat yapılmayan diğer
 hallere teşmiline engel olmak için vaz etmiştir. Maliki ve zilyedi tesbit
 edilemeyen ve o tarihlerde sahipsiz olduğu için tebligat çıkarılamaması
 halini, maliki belli olduğu halde tebligat çıkarılması halinden ayırt etmek
 için getirilen hükme, karşı oyda belirtildiği gibi "iptal davası açılması
 hali 13. fıkradan istisna edilmek istense idi, bu 14. fıkraya dahil edilirdi"
 şeklinde bir yorum getirmek suretiyle iptal davası açılması halini de 13.
 fıkra kapsamında görmek yanlıştır. Bu durumla ilgili kural 13. fıkranın ters
 anlamından çıkmaktadır. Tebligat bir yıl içinde yapılmış ise, değerlendirme,
 kamulaştırma tarihine göre yapılır. Bir yıl geçtikten sonra tebligat
 yapılırsa tebligat tarihine göre değerlendirme yapılır. İptal davası,
 açılması hali istisna edilmiş değildir.
	Karşı oy yazısında, bir yanılgıya düşülerek, kamulaştırmanın iptali
 dava edildiği hallerde arttırılan bedel için faizin, idari yargı kararının
 kesinleştiği tarihten başlatılmasının öngörüldüğü, değerlendirilmenin ise
 tebligatın yapıldığı tarihe göre yapılması durumunda bunun bir çelişki ve
 taşınmaz maliki için bir haksızlık olduğu belirtilmiştir. Oysa, bozma
 ilamının 4 numaralı bendinden de anlaşılacağı üzere faize, idari  yargı
 kararının kesinleştiği 25.2.1996 tarihinden değil, 20.10.1989 gün ve
 1989/4-1989/3 sayılı tevhidi içtihat kararı uyarınca taşınmaz mülkiyetinin
 davalı idareye geçtiği 21.10.1994 tarihinden hükmedilmesi gerekmektedir.
 Değerlendirmede, yasa hükmüne uygun olarak davacının kamulaştırma tebliğ
 tarihi olarak kabul ettiği 21.9.1994 tarihine göre yapılması öngörülmüştür.
 Görüldüğü gibi, bir çelişki ve haksızlık söz konusu değildir.
	2-Taşınmaz arsa niteliğinde kabul edilerek ona göre değerlendirme
 yapan bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulmuş ise de; bu konuda
 herhangi bir inceleme yapılmamış mücerret bilirkişilerin beyanına itibar
 edilmiştir.
	Yargıtay'ca da benimsenen Bakanlar Kurulunun 28.2.1983 gün ve
 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, uygulama imar planı içinde yer almayan
 taşınmazın, arsa sayılabilmesi için belediye yada mücavir alan sınırları
 içinde kalıp, iskana ayrılmış, belediye hizmetlerinden (belediyece meskun
 olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik,
 ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun
 yerler arasında yer almış olması gerekir.
	Bu hususlar varsa, Belediye Başkanlığından sorulup alınacak cevap
 yazısına göre taşınmazın arsa niteliğinde olup olmadığının
 belgelendirilmemesi,
	3-Dosyaya emsal olarak getirtilen 17 ve 18 nolu parseller üçüncü
 bilirkişi kurulunca tapu kayıtlarında zeytinlik olduğu gerekçesiyle
 incelenmemiştir. Oysa dava konusu taşınmaz dahi tapuda zeytinlik olarak
 kayıtlı bulunduğundan bu emsallerin de bilirkişi raporlarında incelenmesi
 gerektiğinin dikkate alınmamış olması,
	4-Faize kamulaştırmadan da önceki bir tarih olan 3.1.1991 tarihinden
 hükmedilmiştir.
	Kamulaştırmanın tamamlandığı tarihten itibaren bir yıl içinde tebligat
 yapılamadığı için Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin 13. fıkrası hükmü
 gereği değerlendirme, kamulaştırma tarihi esas alınarak değil, tebliğ
 tarihine göre yapılacağı halde (yukarıda, bir numaralı bozma nedeni)
 arttırılan bedele bu tarihten önceki el atma tarihinden itibaren faize
 hükmedilmiştir.
	Bilindiği üzere Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun
 20.10.1989 gün ve 1989/4-1989/3 sayılı kararına göre "kamulaştırma parasının
 arttırılması hakkında açılacak davalarda, mahkemece arttırılan bölüm için,
 mülkiyetin idareye geçtiği günden itibaren faiz istenebilir." Bu kararda her
 ne kadar kamulaştıran idarece taşınmaza el atma halinin içtihadı birleştirme
 konusu dışında tutulduğu belirtilmiş ise de, kararın bu tevhidi içtihadın
 sonucu ile sıkı sıkıya bağlı olan gerekçesinde yer almış bulunan, "...
 mülkiyet hakkı kime ait ise nef'i ve hasarın da ona ait olacağına, o halde
 kamulaştırmada mal sahibinin taşınmaz malla hukuki bağının kesildiği, yani
 mülkiyetin idareye geçtiği andan itibaren nef'i ve hasarın idareye
 geçeceğine" bu nedenle taşınmaz malikinin kendisine ödenmemiş bedelin faizine
 bu tarihten itibaren müstehak olacağına dair saptamaya paralel olarak,
 taşınmaz değerinin sözü edilen 15. maddenin 13. fıkrasına göre belirlendiği
 "gecikmiş" bedel arttırım davalarında, aynı kuralın uygulanması gerekir.
	Ayrıca 21.9.1994 tarihindeki fiyatlar dikkate alınmak suretiyle
 saptanacak taşınmaz değerine geriye gidilerek 3.1.1991 el atma tarihinden
 faiz yürütülmesi faizin niteliği ile bağdaşmadığı gibi hakkaniyet kuralına
 aykırı ve taşınmaz mal malikinin idare aleyhine haksız zenginleşmesine yol
 açar niteliktedir. Çünkü, el atma sebebi ile taşınmaz malikinin zararı, el
 atma tarihi ile değerlendirme tarihi arasında geçen süre içerisinde varsa
 mahrum kalınan geliri iken bu iki tarih arasındaki fiyat farkının bu süre
 için mahrum kalınan gelir kabul edilerek bunun üzerinden faiz yürütülmesi,
 mal sahibine gelirin bir kaç katına varan haksız kazanç sağlar. Gerçekten,
 satış tarihindeki fiyatına, aylık toptan eşya fiyatlarındaki artış endeksi
 uygulanmak suretiyle değerlendirme tarihindeki fiyatı bulunan emsalle yapılan
 karşılaştırmaya göre dava konusu taşınmazın değeri belirlendiği için, bu
 aylık fiyat artışlarının, taşınmazın mahrum kalınan geliri olarak kabulü
 mümkün olmadığı gibi, bu aylık artışların toplamına (el koyma ile
 değerlendirme tarihi arasındaki) geriye gidilerek ve el atma tarihinde
 tahakkuk etmiş kabul edilerek yıllık 30 ve 50 (faiz oranı) artış
 uygulanması taşınmazın her 3 yıl 4 aylık veya 2 yıllık süreler için bedelini
 katladığı anlamına gelir ki, hiç bir taşınmazın yıllık geliri, değerinin
 30'u veya 50'si olarak kabul edilemeyeceğinden, mal sahibi haksız
 zenginleşmiş olacaktır.
	Doğaldırki davacı, el atma tarihi ile değerlendirme tarihi arasında bu
 sebeple bir zarara uğramış ise bu zararının karşılığını usulüne uygun olarak
 açabileceği davada kanıtlama hakkına sahiptir.
	Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunun 18.10.1995 günlü 1995/18-633-
 1995/826 sayılı kararında da benimsendiği üzere arttırılmasına karar verilen
 bedelin faizine mülkiyetin davalıya geçtiği 21.10.1994 tarihi yerine 3.1.1991
 el atma tarihinden hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
	Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı
 şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde
 olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,
 temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.1.1998 gününde
 oyçokluğuyla karar verildi.

  Başkan          Üye          Üye           Üye        Muh.Üye
Sait Rezaki    S.Erçoklu    V.Canbilen     M.Tutar    A.Nazlıoğlu

	 	KARŞI OY YAZISI

	Kamulaştırma Yasasında, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda dava
 açılması durumunda, bedel artırımı için adli yargıya başvuru süresinin idari
 yargı kararının kesinleştiği tarihten başlayacağı belirtilmekte ancak,
 kamulaştırılan taşınmazın kıymetinin hangi tarih esas alınarak belirleneceği
 konusunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Yasal boşluğun mevcut kurallarının
 yorumu yoluyla giderilmesi ve yorum yapılırken hukukun genel ilkelerinin ve
 Anayasa kurallarının gözönününde tutulması, yapılan yorumun bu kurallara
 uygun olmasına özen gösterilmesi gerekir.
	Kamulaştırma Yasasının 14. maddesinin ilk fıkrası, adli yargıda dava
 açma süresinin kamulaştırma belgelerinin ilgiliye tebliğinden, aynı maddenin
 üçüncü fıkrası idari yargıya dava açılması durumunda bu sürenin idari yargı
 kararının kesinleştiği günden başlayacağını kurala bağlamış, dava açma
 süresinin başlangıcı açısından kararın kesinleşmesini tebligatla eşdeğerde
 saymıştır. Aynı varsayımın 15. maddesinin 13. fıkrası açısından da geçerli
 olması, idari yargı kararının kamulaştırma işleminin tamamlanmasından
 itibaren bir yıl içinde kesinleşmemesi durumunda, kıymet takdirinde idari
 yargı kararının kesinleştiği günün esas tutulması gerekir. Böylece, yasanın
 kamulaştırma kararından itibaren bir yıldan fazla süre geçmesi durumunda,
 değerlendirmede kamulaştırma işlemlerinin tamamlanma tarihine dönülmesine
 cevaz vermeme yolundaki amacına uygun bir uygulama içine girilecektir. Gerek
 Anayasada, gerek Kamulaştırma Yasasında "kamulaştırma bedeli" kavramıyla
 amaçlanan kuşkusuz kamulaştırılan taşınmazın, dava tarihine olabildiğince
 yakın bir tarihteki gerçek karşılığıdır.
	Yasanın 15. maddesinin sonuncu fıkrasında, mutlak olarak kamulaştırma
 tarihindeki değerin esas tutulacağı haller sayılmıştır. Bu istisna hükmünü
 genişleterek, idari yargıda dava açılması halinde de uygulamak, kamulaştırma
 kavramıyla bağdaşmaz, yasanın belirtilen amacına ters düşer, mülkiyet hakkını
 hakkaniyete aykırı biçimde özünden zedeler. Yasa koyucunun amacı, idari
 yargıya dava açılması halinde de bu istisna hükmünün uygulanması olsaydı,
 bunu sonuncu fıkraya ekler, böyle önemli bir konuyu yoruma bırakmazdı. Bir
 yıl içinde tebligat yapılmaması konusunu düzenleyen 13. fıkraya idari yargıya
 dava açılmaması halinin eklenmemesinin ise, idari yargı kararının
 kesinleşmesinin, 14. maddenin üçüncü fıkrası gereği tebligatla eş değerde
 tutulmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
	Somut olay esas alınırsa, kamulaştırılan arsaya kamulaştırma günü olan
 26.3.1991 tarihi için de gerçekçi olmayan 40.000 TL./m2 değer biçilmiştir.
 Kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda açılan davanın reddine ilişkin
 karar, davacıya 26.1.1996'da tebliğ edilmiş ve bedel arttırım davası
 5.3.1996'da açılmıştır. Bu arada fiyat endeksleri büyük ölçüde artmıştır.
	Takdirin gerçekçi olmaması, idari yargıda açılan davanın makul sürede
 sonuçlanmaması, enflasyonun ölçüsüz oranda yükselmesi olguları tamamen
 devletin işlevlerini gereği gibi yerine getirememesinden kaynaklanmaktadır.
 Buna karşılık, bundan, bu olgulara herhangi bir katkısı söz konusu olmayan
 davacı zarar görürken, bir devlet kurumu olan davalı yararlanmaktadır.
	Yargıtay uygulamalarında, kamulaştırmanın tamamlanmasından itibaren
 bir yıl içinde tebligat yapılmadığı için 15. maddenin 13. fıkrası gereği
 değerlendirmenin gecikmiş tebliğ tarihi itibariyle mülkiyetin kamulaştıran
 idareye geçtiği tarih esas alınarak yapıldığı durumlarda, faiz bu sonuncu
 tarihten başlatılmaktadır. Bu uygulama, değerlendirme esasen dava tarihine
 yakın bir tarihe göre yapıldığına göre daha önceki elatma tarihinden faizin
 başlatılmasının davacının haksız zenginleşmesine neden olacağı gerekçesine
 dayanmaktır.
	İdari yargıya kamulaştırmanın iptali için dava açılması halinde
 değerlendirme, çoğunluk görüşüne göre, kamulaştırmanın tamamlanması tarihi
 esas alınarak yapılacağından bu gerekçe geçerliliğini yitirmekte, bir yandan
 değerlendirme yıllar önceki kamulaştırmanın tamamlandığı ya da gecikmiş
 tebligat günü itibariyle yapılırken diğer taraftan faiz mülkiyetin davalı
 idareye geçtiği tarih olan idari yargı kararının kesinleştiği yıllar sonraki
 bir tarihten başlatılarak kamulaştırma taşınmazın gerçek değerini kesinlikle
 ifade etmeyen cüz'i bir değerle yapılmaktadır.
	İdari yargıda dava açanların cezalandırılması sonucunu doğuran böyle
 bir uygulama, haksız kamulaştırma işlemlerine karşı bile idari yargı yoluna
 başvurulmasını eylemli olarak engelleyecek, böylece hem hak arama özgürlüğü,
 hem mülkiyet hakkı zedelenmiş olacaktır.
	Ödenecek miktar taşınmazın bedelinden ibaret olacağına göre, kıymetin
 belirlenmesinde idari yargı kararının kesinleşme tarihinin esas alınmasının
 idari yargı davası açanları avantajlı konuma getireceği de ileri sürülemez.
	Sonuç olarak, idari yargı kararının kesinleştiği tarihin, değer
 tesbitinde esas alınmasının, hakkaniyet kurallarına uygun düşeceği, adil
 sonuçlar vereceği, yasanın amacıyla uyum içinde olacağı, Anayasayla
 bağdaşacağı kanısındayım.
	Belirtilen nedenlerle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

	 	 	         Üye
	 	 	 Alparslan Nazlıoğlu
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini