Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
Y A R G I T A Y
Sekizinci Hukuk Dairesi

E.	1996/2680
K.	1996/6111
T.	17.6.1996

*  SU ALTINDA KALAN TAŞINMAZ  (Mülkiyetinin tesbiti)
*  HUSUMET
*  KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI 
*  ZİLYETLİK 

ÖZET : Su altında kalan bir taşınmazın mülkiyetinin tesbiti davasında DSİ.,
 MK.nun 639/3. maddesinde yer alan ilgili kamu tüzel kişisi değildir. Bu
 nedenle davanın DSİ.'ye yöneltilmemesi gerekir.

Dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede; 1966 yılında, 4753 sayılı Çiftçiyi
 Topraklandırma Kanunu uyarınca uygulama yapıldığı ve dava konusu yerin köy
 orta malı mer'a olduğu belirlenmiş olup, böyle bir yerin belirtme tarihine
 kadar mer'a olmadığı, tarım arazisi olarak tasarruf edilen bir yer olduğu
 ileri sürülebilir ise de, taşınmazın gerek belirtme tarihi ve gerek tesbit
 tarihinden önceki niteliği bu yer, kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yolu
 ile edinilecek yerlerden ise, kazanmayı sağlayan zilyetlik, yasanın öngördüğü
 biçimde kanıtlanmamış bulunmaktadır. Zilyetlik olayları, maddi olaylardan
 sayıldığından yerel bilirkişi sözleri yanında tanık ve benzeri delillerle
 kanıtlanması gerekir. Mahkemece yetersiz olan delillere ve incelemeye
 dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.

(743 s. MK. m. 639/3) (2942 s. Kamulaştırma K. m. 19) (4753 s. ÇTK.)

B. Sıtkı ve müşterekleri ile Hazine, DSİ. Genel Müdürlüğü ve Ağılyazı Köyü
 Muhtarlığı aralarındaki tesbit davasının kabulüne dair, (Battalgazi Asliye
 Hukuk Hakimliği)'nden verilen 27.12.1995 gün ve 35/161 sayılı hükmün
 Yargıtay'ca incelenmesi DSİ. Genel Müdürlüğü vekili ile Hazine vekili
 tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacılar, 261 parselin mülkiyetinin kendilerine ait olduğunun tesbitine karar
 verilmesini istemişlerdir. Hazine ve DSİ. Genel Müdürlüğü, davanın reddine
 karar verilmesini savunmuşlar, mahkemece; davanın kabulüne karar verilmesi
 üzerine hüküm, Hazine ve DSİ. tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece; DSİ. hakkındaki dava, husumet yokluğu nedeniyle reddedilmiştir.
 Dava, baraj göl suları altında kalan taşınmazın 2942 sayılı Kamulaştırma
 Kanununun 19. maddesi hükmü uyarınca mülkiyetinin tesbiti isteğine
 ilişkindir. Bu tür davalar, MK.nun 639. maddesinde düzenlenen tescil
 davalarına benzer davalardır. Bu nedenle uyuşmazlıklarda MK.nun 639.
 maddesinde öngörülen koşulların araştırılması ve prosedürün yerine
 getirilmesi gerekir. Anılan Yasa maddesine göre; Hazine, bu tür davalarda
 yasal hasım olup, ayrıca ilgisi bakımından davanın diğer kamu tüzel
 kişilerine de yöneltilmesi gerekmektedir. Davada, dava tarihinden önceki
 mülkiyet ve zilyetlik durumunun tesbiti amaçlandığına göre, tesbitten sonraki
 durum bu davaların konusunu oluşturmaz. DSİ. İdaresi'nin, gerek tesbit ve
 gerekse baraj göl suları altında kalmadan önceki evrede taşınmazla ilgisi
 bulunmadığına göre, davanın DSİ.'ye yöneltilmemesi gerekir. Eş bir deyimle,
 su altında kalan bir taşınmazın mülkiyetinin tesbiti davasında; DSİ., MK.nun
 639/3. maddesinde temas edilen ilgili kamu tüzel kişisi değildir. Diğer
 yönden, uyuşmazlık konusu taşınmaz nedeniyle DSİ. aleyhine Kamulaştırma
 Kanunundan doğan bir takım davaların açılmasının düşünülmesi bu davanın
 DSİ.'ye yöneltilmesini gerektirmez. Tüm bu nedenlerden ötürü DSİ. hakkındaki
 davanın husumet noktasından reddine karar verilmesinde yasaya aykırı bir yön
 bulunmamaktadır. DSİ.'nin temyiz itirazlarının, Başkan F. Ildız ve Üye M.
 Kaşıkçı'nın karşı oyları ile, oyçokluğu ile (REDDİNE).

Hazine'nin temyiz itirazlarına gelince: Dava konusu 261 parsel, tapulama
 tutanağı ve eklerine göre, 16.7.1975 tarihinde davacılar adına tesbit
 edildiği, itiraz üzerine Tapulama Komisyonunca tesbitin iptali ile Hazine
 adına tesciline karar verilmiş, davacıların süresinde Malatya Tapulama
 Mahkemesi'ne açmış oldukları tesbite itiraz davası sonunda, 28.11.1986 gün ve
 761/546 esas ve karar sayılı hükümle taşınmazın baraj göl suları altında
 kalmış olması nedeniyle, MK.nun 641. ve 766 sayılı Tapulama Kanununun 2.
 maddesi hükümleri uyarınca tesbit dışı bırakılmasına karar verilmiştir.
 Davacıların bu kez açmış oldukları bu dava ile, baraj göl suları altında
 kalan taşınmazın tesbit tarihine kadar kendileri ve murisleri tarafından 20
 yıldan fazla süre ile koşullarına uygun olarak tasarruf edildiğini,
 mülkiyetinin tesbitine karar verilmesini istemişlerdir. Davada, tesbitten
 önceki kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanıldığına göre, bu yönün kesin
 olarak kanıtlanması gerekir. Taşınmazın, baraj göl suları altında kaldığından
 ortaya çıkan imkansızlık nedeniyle herhangi bir delil toplanmamış ve taşınmaz
 başında inceleme yapılmamıştır. Mahkemece, bu yer hakkında daha önce Tapulama
 Mahkemesine açılan dava nedeniyle toplanan delillere dayanılarak davanın
 kabulü yönünden hüküm kurulmuştur. Tapulama Mahkemesince 26.11.1985 tarihinde
 yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi Cumali, taşınmazın 40-50 yıldan beri
 Alkan soyadını taşıyan kişilerin zilyetliğinde olduğunu bildirmiş ise de,
 beyanları soyut olup kazanmayı sağlayan zilyetlik bakımından hüküm vermeye
 yeterli bulunmamaktadır. Diğer yönden, yerel bilirkişinin beyanlarından geçen
 Alkan soy isimli kişiler ile davacılar arasındaki bağlantı da kurulamamıştır.
 Taşınmazın niteliğinin belirlenmesi bakımından ziraatçı bilirkişi tarafından
 düzenlenen 29.11.1995 günlü raporla taşınmazın, sulu tarım arazisi
 niteliğinde bir yer olduğu açıklanmış ise de, bu bakımdan yapılan inceleme de
 hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Zira, dosya arasında bulunan belgelere
 göre, taşınmazın bulunduğu yörede 1966 yılında, 4753 sayılı Çiftçiyi
 Topraklandırma Kanunu uyarınca uygulama yapıldığı ve dava konusu yerin köy
 orta malı mer'a olduğu belirlenmiştir. Böyle bir yerin belirtme tarihine
 kadar mer'a olmadığı, tarım arazisi olarak tasarruf edilen bir yer olduğu
 ileri sürülebilir ise de, taşınmazın gerek belirtme tarihi ve gerek tesbit
 tarihinden önceki niteliği bu yer kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yolu
 ile edinilecek yerlerden ise, kazanmayı sağlayan zilyetlik yasanın öngördüğü
 biçimde kanıtlanmamış bulunmaktadır. Zilyetlik olayları, maddi olaylardan
 sayıldığından, yerel bilirkişi sözleri yanında tanık ve benzeri delillerle
 kanıtlanması gerekmektedir. Davada bu yön yerine getirilmemiştir. Hal böyle
 olunca, mahkemece yetersiz olan delillere ve incelemeye dayanılarak davanın
 kabulüne karar verilmiş olması yasaya aykırıdır. Taşınmazın su altında
 kalmasından sonra niteliği ve zilyetliği hakkında toplanacak delillere,
 özellikle yerel bilirkişi ve tanık sözleri gibi takdiri delillere dayanılarak
 hüküm kurulamaz. Tüm bu yönler gözönünde tutularak davanın reddine karar
 verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mülkiyetin tesbitine karar verilmiş
 olması yasaya aykırıdır. Hazinenin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde
 olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) ve 249000
 lira peşin harcın istek halinde DSİ. Genel Müdürlüğü'ne iadesine, bozmada
 oybirliği ile sebebinde oyçokluğu ile 17.6.1996 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

* Taraflar arasında görülen tescil davasının yargılaması sonucunda; 261 parsel
 sayılı taşınmazda davacılar Halit ve Türkan'ın malik sıfatıyle zilyet
 olduklarının tesbitine, DSİ. hakkında açılan davanın husumet yönünden reddine
 karar verilmiş; hükmü, davalı Hazine ile DSİ. Genel Müdürlüğü temyiz
 etmişlerdir.

Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli bulunmamaktadır. Davada
 zilyetliğe dayanılmış ve tanık delili olduğu dilekçede açıklanmıştır. Buna
 karşıdavacılardan tanıkları sorulmamıştır. Bu itibarla davacılardan, bu arada
 davalılardan dava hakkında dinletmek istediği tanıklarının listelerinin
 istenmesi, listede gösterilenlerin dinlenerek taşınmazın öncesinin ne ve kime
 ait olduğu, kimden kime kaldığı, kimler tarafından, ne zamandan beri, ne
 sebep ve şekilde tasarruf edildiği, öncesinin mer'a olup olmadığı hususunda
 bilgilerine başvurulması, bu yerde 1966 yılında toprak tevzii komisyonu
 çalışmaları yapıldığı ve 7 belirtme parsel numarası altında tesbit edildiği
 ileri sürüldüğünden, bu belirtme tutanağının nizalı taşınmaza ait olup
 olmadığının araştırılması, belirtme nedeni üzerinde durulması gerekirken
 mahkemece bu hususlar üzerinde durulmadığı gibi davacılar adına mahkeme
 kararı ile tescil edilmiş taşınmazlar olduğu halde,bu husus yeterince
 araştırılıp davacıların belgesizden edindikleri taşınmaz miktarları kesin
 olarak belirlenmemiştir. Hazinenin temyiz itirazları bu itibarla yerindedir.

DSİ. İdaresi'nin temyiz itirazlarına gelince:

Baraj yapılmasına karar verildikten sonra sahadaki tüm taşınmazlar İdarenin
 emir ve tasarrufuna geçer. Özel mülkiyete konu olan yerler İdarece
 kamulaştırılır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler özel
 mülkiyete konu olamayacağından, bu yerlerle ilgili bir kamulaştırma sözkonusu
 olamaz. Davaya konu yer bu nitelikte görüldüğünden kamulaştırılmamıştır.
 Davacı, bu yerin özel mülkiyete konu ve zilyetliğinde bulunduğunu ileri
 sürerek, bunun tesbitini istemiştir. Bu iddianın taşınmazın tasarrufuna
 geçtiği DSİ. İdaresi'ne karşı ileri sürülüp kanıtlanması gerekir. İdare
 taşınmazla, dolayısıyle dava ile sıkı sıkıya ilgilidir. Bu tesbit davası 2942
 sayılı Kamulaştırma Kanununun 19. maddesine göre açılır. Davada, MK.nun 639.
 maddesi uygulanır. Bu maddenin 3. fıkrasına göre, Hazine yanında ilgili kamu
 tüzel kişisi sıfatıyle DSİ. Genel Müdürlüğü'nün de davalı gösterilmesi
 gerekir.

Baraj yapılmadan önce İdare, bölgede etüt ve proje çalışmaları yapar,
 uzmanları aracılığı ile tüm araziyi inceler ve analiz eder. Bu arada dava
 konusu taşınmaz bölümü de incelenmiş ve rapora konu edilmiş olmalıdır. Bu
 davada taşınmazın bulunduğu yere ait proje ve etüt çalışmaları ile ilgili
 belgeler ve raporların getirtilmesi ve dava nedeniyle elde edilen delillerle
 ve bu arada bilirkişi raporları ile karşılaştırılıp birlikte incelenmesi
 gerekir. İdare davaya katılmak suretiyle bu belge ve raporların dosyaya
 getirtilip inceleme olanağı sağlanır.

Davanın olumlu sonuçlanması halinde, davacı taşınmazın baraj göl suları
 altında kalması nedeniyle tazminata hakkazanmış olacağından ve bunun da
 muhatabı bağımsız bütçesi bulunan İdare olacağından, DSİ. Genel Müdürlüğü'nün
 dava ile ilgisi olmadığından sözetmek mümkün değildir. Karşılığında tazminat
 ödeyeceği taşınmazın değerini ve niteliğini denetlemesi ve bilmesi İdarenin
 en tabii hakkı olup, dava dışı bırakılmakla bu haktan yoksun bırakılması
 doğru değildir.

2942 sayılı Kanunun 18. maddesi kamulaştırılan taşınmazlarla ilgili kişiler
 arasındaki uyuşmazlıklarda uygulanır. Dava konusu yer kamulaştırılmamış
 olduğundan, bu maddenin bu davada uygulama olanağı yoktur. Yukarıda açıklanan
 nedenlerle DSİ. Genel Müdürlüğü'nün taşınmaz ve dolayısıyle dava ile
 tartışmasız ilgisi bulunduğundan davada, davalı olarak yeri vardır. Aksine
 düşüncelerle DSİ. hakkındaki davanın husumetten reddine karar verilmesi
 isabetsizdir. Ayrıca yapılan araştırma ve incelemede yetersizdir. Baraj
 yapılmadan evvel bu bölgede çalışma yapan DSİ.'nin ilgili birimlerinden bu
 yerle ilgili uzmanlarca düzenlenmiş etüt, proje ve raporlarının getirtilerek
 dava nedeniyle tesbit edilen deliller ve bu arada bilirkişi raporu ile
 karşılaştırılıp birlikte incelendikten sonra bir karar verilmesi gerekirken
 bu yönde bir araştırma da yapılmamıştır. Bu itibarla temyiz itirazları
 yerinde bulunduğundan, hükmün açıklanan gerekçelerle b o z u l m a s ı
 gerekir. Aksine olan çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

M. Fahri ILDIZ	Mehmet KAŞIKÇI
Başkan	 	Üye


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler



YARGITAY KARARLARI :
İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

Diğer Bölümlerimiz +
Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini