Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



       T.C.	
  Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu

    S A Y I
Esas        Karar         Y A R G I T A Y     K A R A R I
1996/2-888  1997/306
       9.4.1997

	Özet: Mirastan ıskat edilenin mahfuz payından varsa füruu tasarruf
 nisabından ise, muris bir tasarrufta bulunmamış ise, ıskat edilenle birlikte
 mirasçı olacaklar yararlanır.

	Taraflar arasındaki "verasetin iptali" davasından dolayı yapılan
 yargılama sonunda; Beyoğlu 4. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair
 verilen 30.1.1995 gün ve 1994/674- 1995/26 sayılı kararın incelenmesi
 davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin
 12.12.1995 gün ve 1995/11522-13538 sayılı ilamı ile; (... Öncelikle usule
 ilişkin olarak ıskatın iptali hakkında ıskat edilen kendi füruu hakkında
 açtığı dava sonunda verilen kararın miras hisseleri ve miktarına etkisinin ne
 olacağının Asliye Hukuk Mahkemesinde açılacak dava ile belirlenmesinin
 gerekip gerekmediği ve bunun bekletici mesele olup olmayacağı tartışılmış
 olup konunun hukuki sorunla ilgili bulunduğu ve veraset davasını gören Sulh
 Hukuk Mahkemesinde halli gerektiğinden bekletici sorun çıkarılamayacağına
 oyçokluğu ile karar verildikten sonra işin esasının incelenmesine
 geçilmiştir.
	Dava Beyoğlu 2. Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 994/189-88 sayı ve
 21.2.1994 günlü veraset belgesinin alınmasından sonra ortaya çıkan mirastan
 ıskata ilişkin vasiyetname karşısında alınan bu veraset belgesinin iptali ve
 yeniden belirlenecek duruma göre veraset ilamı verilmesi isteğine ilişkindir.
	Somut olayda muris Mehmet Bahattin Moltay'ın 9.2.1994 tarihinde öldüğü
 geriye eşi Anneliesse ile çocukları Leyla Nuriye ile Halide Tanju'yu
 bıraktığı ancak murisin 21.2.1991 tarihinde tanzim ettiği vasiyetname ile
 çocuklarından Leyla Nuriye'yi mirastan ıskat etmiş bulunduğunun bilahare
 anlaşılması üzerine ıskat edilenin sadece kendi füruunu davalı göstererek
 iptal davası açtığı bu davanın kabulüne dair İstanbul Asliye 7. Hukuk
 Mahkemesinden verilen 1994/173-330 sayı ve 6.4.1994 tarihli kararın davanın
 taraflarınca temyiz edilmediği dava dışı eş Anneliesse'nin temyiz
 dilekçesinin de kararın, temyiz eden eşin hukukuna etkisi olmadığından
 reddedildiği anlaşılmaktadır.
	Iskatın iptali için ıskat edilen Leyla Nuriye tarafından sadece kendi
 füruu Bahaddin Kerem Cankur aleyhine açılan dava sonunda verilen karar
 müteveffanın diğer mirasçıları davada taraf bulunmadığından onlar için kesin
 hüküm oluşturmaz (HUMK. 237) ve aleyhlerine sonuç doğurmaz. Bu sebeple
 tarafları yönünden kesin hüküm oluşturan iptal kararı ile sadece mahfuz hisse
 davacıya (ıskat edilen Leyla, Nuriye) geçmiş olur. Murisin ıskat edilen çocuk
 yönünden tasarruf nisabını oluşturan miras hissesinin 1/4'ü ise müteveffanın
 diğer mirasçıları arasında paylaştırılacaktır (MK. 458, 459, 453). (Escher,
 Miras Hukuku, Sabri Şakir Ansay Çevirisi, S.193 ve devamı; Zahit İmre, Hasan
 Erman, Miras Hukuku, S.214 ve devamı; Necip Kocayusufpaşaoğlu Miras Hukuku,
 S.305 ve devamı; Esat Şener, Miras Hukuku, S.251-252; Ali Himmet Berki, Miras
 Hukuku, S.211; Şakir Berki Miras Hukuku, S.44-45; Gönen Say, Miras Hukuku,
 S.61 ve devamı). Ancak füruu yönünden kesinleşen kararla ıskat iptal edilmiş
 ve bu karar sonucu Leyla Nuriye'nin mahfuz hissesi yeniden kendisine dönmüş
 bulunduğundan artık onun füruu Bahattin Kerem için halefiyet kuralı
 uygulanması ve ıskat edilenin muristen önce ölmüş gibi kabul edilmesi ve
 füruunun da Mehmet Bahattin Moltay'ın mirasçıları arasında sayılması mümkün
 olmaz (MK.458, 439, 453).
	Öte yandan, sağ eş Anneliesse'nin miras hissesi ise kanundan doğmakta
 olup çocuklarla içtima ettiğine göre muris başka türlü bir tasarrufta
 bulunmadıkça bu kanuni hisse değişmez (MK. 444). Nitekim iptal kararı
 nedeniyle verdiği temyiz dilekçesi de karar düzeltme sonuç olarak aşamasında
 davada hukuki menfaati bulunmadığından redddedilmiştir (2. Hukuk Dairesinin
 11457/11608 sayı 28.11.1994 günlü).
	Medeni Kanunumuzda insancıl ve aileyi koruyucu düşüncelerle kan
 bağının korunması konusundaki görüşler birleştirilerek eşin mirasçılığı
 belirlenmiştir.
	Mirasta eş yönünden halefiyet kabul edilmemesi (MK. 439) ve eşin
 mahfuz hissesinin değişmemesi (MK. 453) de bu kural altında değerlendirilmesi
 gereken hükümlerdir.
	Belirtilen bu duruma ve olayda ıskatı içeren vasiyetname konusunda
 Medeni Kanunun 499-500 ve 459/son cümlesinde belirtilen nedenlerle bir iptal
 söz konusu olmadığına göre ıskat tasarrufu ve ıskat edilenle kendi füruu
 arasında görülen dava sonucu oluşan karar karşısında ıskat edilenin 3/4
 oranındaki mahfuz hissesinin kendisine döneceği ancak murisin ıskat edilen
 yönünden ve ıskat edilenin miras hissesinin 1/4'ü oranında bulunan tasarruf
 nisabının ise murisin ıskat edilen dışındaki tek çocuğu Halide Tanju'ya
 geçeceğinden davanın kabulü ile önceki veraset belgesinin iptal ve murisin
 hissesinin tamamının 32 pay hesabı ile bunun 9'unun Leyla Nuriye'ye 15'nin
 Halide Tanju'ya ve 8'inin de sağ eş Anneliesse'ye aidiyetine karar verilmesi
 gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...)
 gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan
 yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

	Temyiz Eden    : Davacılar vekili

	 	HUKUK GENEL KURULU KARARI

	Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
 edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
 görüşüldü:
	 Muris Mehmet Bahaddin Moltay'ın 09.02.1994 tarihinde vefatı üzerine
 çocuklarından davalı Leyla Nuriye'nin isteği üzerine Beyoğlu 2. Sulh Hukuk
 Mahkemesinin 22.01.1994 gün ve 1994/189-88 kararı ile mirası 8 pay kabul
 edilerek bunun 2 payının Anneliese'ye, 3'er payının da kızları Leyla Nuriye
 (Moltay) Mardin ve Halide Tanju Moltay'a aidiyetine karar verildiği,
	 Bilahere Ankara 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1994/13 sayılı dosyası
 üzerinden yapılan tereke tesbiti sırasında noterlikten gönderilen murisin
 ölüme bağlı tasarrufu ile kızlarından Leyla Nuriye'yi mirastan ıskat
 ettiğinin anlaşıldığı, 21.02.1991 günlü ıskatı içeren ölüme bağlı
 tasarrufunda murisin özetle :
	"...Yetişmesi için her türlü fedakarlık ve çabayı esirgemediği kızı
 Leyla'nın aile görevlerinde ve kendisine karşı yasal örf ve adetlerimiz
 gereğince sürekli olarak itaat ve söz dinlemede kusur işlediği, her fırsatta
 aileden kopmak yolunda İstanbul'da sosyete hayatı yaşamak düşüncesiyle bol
 para kazanmak hırsına kapılıp bu ihtirasları altında tuttuğu çabalar
 gösterdiği, bu cümleden olarak senelerden beri sadece para isteyip, ulusal ve
 dini günlerle, tatillerde, bayramlarda ve yaş günlerinde dahi kendisini
 arayıp sormayarak aile bağlarını kopardığı,
	Annesini ve kendisini ağıza alınmayacak sözlerle tahkir edip, geri
 zekalı adam diye isimlendirdiği, annesine el kaldırıp tokat attığı, ayrıca
 kendisinin arkasından ve yüzüne karşı ihtiyar bunak sözlerini kullanmaktan
 sıkılmadığı,
	Ve yine kendisine çirkin iftiralarla küçük düşürücü davranışlara
 girip, büyük emekle kurup yaşattığı şeref, haysiyet ve dürüstlük
 prensipleriyle isim yaptığı şirketlerini kocasına ve kendisine mal etmeye
 yeltendiğini bu cümleden olarak kızının kocasını ve oğlu Kerem'i ortak yapıp
 (V.B.) isimli bir şirket kurarak kendisi ve ailesi hakkında, kocası ile
 birlikte olup, yalan ve iftiralarla mümessili bulunduğu üç Fransız firmasını
 etkileyerek bu mümessillikleri kurduğu şirkete aldığı, bu haksız ve kötü
 niyetli rekabete ve hiyanetinin delili olarak, 15.10.1995 tarihini taşıyan
 (V.B. A.Ş.) başlıklı mektubun fotokopisini, ıskat vasiyetnamesine
 bağladığını, mektubun aslının TCDD. dosyalarında bulunduğunu, söz konusu V.B.
 A.Ş'nin kurucu ve yönetim kurulu üyesi olarak, kızı Leyla Mardin'in mesul ve
 faaliyette olduğunu, İstanbul Ticaret Odası sicilli ticaret dairesinden
 tesbit edilebileceğini, para hırsıyla babasının haysiyet, şeref ve onurunu
 yok edip, 40 senelik emekle kurulmuş ve oturtulmuş aile şirketlerinin ticari
 varlığını kendisine mal edinmeye çalışan bir evladın, baba mirasından hak
 istemesinin adaletle uyuşan tarafının olamayacağını, bu nedenlerle kızı Leyla
 Nuriye (Moltay) Mardin'i mirasından ıskat ettiğini.." bildirmiştir.
	Anılan ıskata ilişkin ölüme bağlı tasarrufun ortaya çıkması üzerine,
 ıskat edilen Leyla Nuriye 05.04.1994 tarihinde sadece kendi oğlu Bahaddin
 Kerem Cankurt aleyhine dava açarak :
	1- Murisin ıskat tasarrufunu yaptığı sırada ehliyetinin bulunmadığını,
	2- Murisin, eşi Anneliesse ve diğer kızı Halide Tanju Moltay
 tarafından aldatıldığını,
	3- Iskat tasarrufunun sebebi olmadığı gibi aşikar hata bulunduğunu
 ileri sürerek tasarrufun iptalini istemiştir.
	Davanın açıldığı İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı
 gösterilen Kerem Cankurt'un kabulü ve davacının eşinin şahadetiyle
 1994/173-230 sayı ve 06.04.1994 günlü tasarrufun iptali ve davacının mirasta
 ıskat olmamış gibi hak sahibi olduğunun tesbitine ilişkin verilen karar,
 davanın taraflarının temyizden feragatı üzerine 07.04.1994 tarihinden
 kesinleştirilmiş, bu davadan haricen haberdar olan murisin eşi Anneliese'nin
 temyiz talebi de mahkemece aynı sayı ve 10.05.1994 günlü kararla (3. kişi
 Anneliesse Moltay vekilinin davada taraf olmadığı ve karar kesinleştikten
 sonra temyiz edildiği) gerekçesiyle reddedilmiştir. Red kararının da temyizi
 üzerine Yargıtay İkinci Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu 14.07.1994
 gün ve 7174/7401 sayılı ilamla karar önce ;
	"Dava murisin mirasçılarının haklarına etkili olmakla onlara husumet
 yöneltilmeden eksik hasımla davaya bakılması usul ve kanuna aykırıdır."
	 Gerekçesiyle mahkeme kararı bozulup dosya geri çevrilmiş, ancak
 kararın tarafları Leyla Nuriye ve Kerem Cankurt'un karar düzeltme istekleri
 üzerine yeniden yapılan inceleme sonucu; Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin
 28.11.1994 gün ve 11457/11608 sayılı ilamiyle;
	"Murisin eşi hiçbir zaman bu tasarrufdan yararlanan durumunda olmadığı
 gibi, ıskat tasarrufunun iptali kararı ile kendisine bir külfet de tahmil
 edilmemiştir" gerekçesiyle, karar düzeltme isteği kabul edilmiş, önceki bozma
 kararı kaldırılmış ve temyiz eden murisin eşi Anneliesse'nin temyiz dilekçesi
 de reddedilmiştir.
	Böylece ıskat edilen Leyla Nuriye ile kendi oğlu Kerem arasında
 ıskatın iptaline ilişkin dava sonucu verilen karar tarafların yönünden
 kesinleşmiştir.
	İş bu belirtilen ıskatın iptaline ilişkin dava, temyiz aşamasında iken
 davacılar Anneliesse Moltay ve Halide Tanju Moltay 20.05.1994 tarihinde
 direnmeye konu verasetin iptali davasını açarak, Beyoğlu 2. Sulh Hukuk
 Mahkemesinden 21.02.1994 gün 1994/189-88 sayılı veraset belgesinin
 alınmasından sonra ortaya çıkan ıskat vasiyetnamesi sonucu ıskat edilen Leyla
 Nuriye'nin mirasçılık hakkını kaybettiğini, ıskat edilenin sadece kendi
 oğluna karşı açtığı dava sonucu İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen
 kararın, kendileri için kesin hüküm oluşturmayacağını ve davacıları
 bağlamayacağını belirterek, ıskatla oluşan yeni durumu yansıtır şekilde
 veraset ilamı verilmesini talep etmişler, davada İstanbul 7. Asliye Hukuk
 Mahkemesinin yukarıda belirtilen ıskatın iptaline ilişkin kararın sonucu
 beklenmiş ve karar düzeltme safhasında sağ eş Anneliesse'nin temyiz
 dilekçesinin reddi üzerine de ıskatın iptal edildiğinden söz edilerek karar
 reddedilmiş, red kararının Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin ilamı ile bozularak
 geri çevrilmesi üzerine önceki kararda direnilmiştir.
	Somut olayın ve yargılama safahatının belirtilen şekilde bulunduğu
 dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacıların kendi aralarında,
 tasarruf nisabının taksimi konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığından, Hukuk
 Genel Kurulunca bu konu inceleme dışı bırakılmıştır. Mahkeme ve Özel Daire
 arasındaki uyuşmazlığın çözüme ulaşabilmesi için öncelikle, ölüme bağlı
 tasarufların iptali davasının kime karşı açılması gerektiği, bu davanın
 sadece ıskat edilen tarafından kendi füruuna karşı açılması sonucu verilen
 kararın müteveffanın diğer mirasçıları yönünden hukuki sonucunun belirlenmesi
 gerektiği açıktır.
	Bilindiği gibi ölüme bağlı tasarrufların;
	1- Medeni Kanunun 500. maddesinde hüküm altına alınan şekil eksikliği,
	2- Medeni Kanunun 499. maddesinde hüküm altına alınan;
	   a-) Ehliyetsizlik,
	   b-) İradeyi ifsat eden nedenler,
	   c-) Kanuna muhalif veya ahlaka mugayir olması sebepleriyle
	İptali istenebilir.
	Mirastan ıskat ancak, ölüme bağlı tasarrufla yapılabileceğinden bu
 genel iptal sebepleri, ıskat tasarrufu hakkında da geçerlidir. Bunlara
 ilaveten, Medeni Kanunun 459. maddesine dayalı olarak aşikar hata nedeniyle
 de ölüme bağlı ıskat tasarrufunun iptali istenmesi mümkündür.
	Öncelikle belirtelimki iptal davasının bütün kanuni mirasçılar hasım
 gösterilerek açılması gereklidir.
	(Bkz. Prof. Dr. Fikret Eren, Ölüme Bağlı Tasarrufların İptali, Sh.l00,
 l0l; Prof. Dr. Zahit İmre, Doç. Dr. Hasan Erman, Miras Hukuku, Sh.238, 239)
	Iskatı içeren ölüme bağlı tasarrufların iptali davasında ise bu durum
 daha da önem kazanmaktadır.
	Gerçekte de; ıskatın iptali davasının sonucu, davacıların ıskatla
 oluşan haklarına etkilidir. (M.K. 458/2) Dahası, murisin, kutsal sayılan son
 arzularının geçerli olduğunu düşünmeleri ve bu konuda savunma imkanına sahip
 bulunmaları, diğer kanuni mirasçılar için doğal bir hak olarak kabul edilmesi
 gerekir, kaldı ki ıskat davasında, murisin ehliyetsiz olduğu ve diğer
 mirasçılar tarafından iğfal edildiği ileri sürülmüş olması olgusu karşısında
 bu durum daha da önem kazanmaktadır.
	Belirtilen bu duruma karşılık; ıskat edilenin sadece kendi füruuna
 karşı açtığı ve davanın tarafları yönünden kesinleşen ıskatın iptaline
 ilişkin kararın, iş bu direnmeye konu Beyoğlu 4. Sulh Hukuk Mahkemesinde
 görülen veraset davası bakımından, ıskat davasında taraf bulunmayan davacılar
 ile, ıskat davasının tarafı Kerem Cankurt yönünden ne gibi sonuç
 doğuracağının belirlenmesi de uyuşmazlığın çözümünde ayrı bir önem
 arzetmektedir. Hal böyle olunca; 1- Davacılar Halide Tanju Moltay ve
 Annaliesse Moltay yönünden durum incelendiğinde:
	a-) İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.04.1994 gün ve
 1994/173-330 sayılı ıskat tasarrufunun iptaline ilişkin kararı davacılar için
 hiç bir şekilde kesin hüküm oluşturmayacaktır.
	Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237/2. maddesine göre "Kaziyeyi
 Muhkeme mevcuttur denebilmek için iki tarafın, müddeabihin ve istinat olunan
 sebebin müttehit olması lazımdır". O nedenle Halide Tanju Moltay ve
 Anneliesse Moltay bu davada taraf olmadıklarından kendileri için kesin
 hükümden söz etmek mümkün değildir.
	Nitekim 07.12.1995 gün ve 16/25 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme
 Kararı ölüme bağlı tasarrufun iptali kararlarının yalnız davalı gösterilen
 taraf hakkında kesinlik teşkil edeceğini açıkca belirtmektedir.
	b-) Kendileri davalı gösterilerek alınmış bir ıskat kararı
 bulunmadığına göre, ıskatın sağladığı haklar yönünden davacılar Halide Tanju
 Moltay ve Anneliesse Moltay aleyhine sonuç doğurması da düşünülemez, ve ıskat
 tasarrufu davacılar için halen geçerliliğini korur.
	2- Iskatın iptali kararının davanın tarafı Bahaddin Kerem Cankurt
 yönünden doğuracağı sonuca gelince:
	Karar davanın tarafları yönünden kesin hüküm gücünde olduğundan füruu
 Kerem Cankurt Medeni Kanunun 458. maddesinin 3. cümlesinin kendisine
 sağladığı mahfuz hisseyi isteyebilmek hakkını kaybetmiştir. Şimdi bu
 belirlemelerden sonra işin esasına geçilmiştir.
	"... Ferde serbestlik vermeyen, sadece kanuni mirasçılığı tanıyan
 sistemle miras bırakana, tam tasarruf serbestliği veren ve mirasçılığı sadece
 murisin iradesine bağlı tutan hukuk sistemindeki görüşleri birleştiren Medeni
 Kanunumuz bazı kanuni mirasçıların kanuni miras haklarının bir kısmını mahfuz
 hisse olarak kabul etmektedir. Mahfuz hisse hakkı tanınmakla, kanuni
 mirasçıların miras üzerindeki beklenen hakları kuvvetlendirilmiş olmaktadır.
 Mahfuz hisse kanuni mirasçıya tanınmış olan ve üzerindeki miras bırakanın
 tasarruf edemediği miras hissesinin bir kısmıdır. Vasiyetçi ancak mahfuz
 hisselerin dışında kalan kısım üzerinde tasarruf edebilir. Buna tasarruf
 oranı (tasarruf nisabı) veya "Serbest kısım" denilir. Müteveffanın terekesi
 mahfuz hissenin mirasçısı bulunduğu takdirde ikiye ayrılır. Bir kısmı mahfuz
 hissedir. İkincisi ise serbest kısımdır. Yani tasarruf oranıdır. (Prof. Zahit
 İmre, Doçent Hasan Emran, Miras Hukuku Sah. 214")
	Medeni Kanunumuzda mahfuz hisseli mirasçılar ve bunların mahfuz hisse
 miktarları tek tek gösterilmiş olup, 453. maddede;
	1- Füruu için kanuni miras hakkının dörtte üçü,
	2- Ana babadan her biri için kanuni miras hakkının yarısı,
	3- Kardeşlerden her biri için kanuni miras hakkının dörtte biri,
	4- Sağ kalan eş için füruu ile birlikte mirasçı olması halinde kanuni
 miras hakkının tümü, diğer hallerde de kanuni miras hakkının yarısının mahfuz
 hisse olduğu gösterilmiştir.
	Bu mahfuz hisselere, dokunulması mümkün olmamakla birlikte, Medeni
 Kanunumuz, kanunda açık olarak gösterilen bazı durumlarda, bunların
 kaldırılabileceğini de kabul etmekte olup, ıskat da bu hallerden birisi
 olarak çatışan hakları dengeleyen bir müessese olarak kanunda yerini
 almıştır.
	Medeni Kanunun 457. maddesinde mahfuz hisseli mirasçıların ;
	1- Murisine ve yakınlarından birine karşı ağır bir cürüm ika etmesi,
	2- Murisine ve ailesine karşı, kanunen mükellef olduğu vazifeleri
 ifada büyük bir kusur irtikab eylemesi hallerinde, murisin ölüme bağlı
 tasarrufu ile mirastan ıskat edilebileceği hükmünü getirmiştir. Bu yasal
 hüküm ve tesbitler ışığında somut olaya bakıldığında; muris Mehmet Bahaddin
 Moltay'ın 21.02.1991 günlü 5 sahifeden oluşan elyazılı vasiyetnamesinin de,
 belirtilen Medeni Kanunun 457/2. maddesindeki koşulları taşıyan ölüme bağlı
 bir ıskat tasarrufu olduğunda, kuşku bulunmamaktadır.
	Iskatın hükümleri başlığını taşıyan Medeni Kanunun 458. maddesinde
 ise,
	"Miras hakkından ıskat olunan kimse terekeden hisse talep edemeyeceği
 gibi tenkis davası dahi açamaz. Müteveffa tarafından diğer surette tasarruf
 vaki olmamışsa, ıskat edilen kimse müteveffadan önce ölmüş gibi hissesi
 müteveffanın kanuni mirasçıları arasında taksim olunur. Miras hakkından ıskat
 edilen kimsenin füruuları, o kimse müteveffadan evvel ölmüş gibi mahfuz
 hisselerini isteyebilirler". şeklindedir. Görüldüğü şekilde;
	Medeni Kanunun 458. maddesinde, ıskatın hükümleri düzenlenmiş olmakla,
 ortada bir kanun boşluğu olduğundan söz etmek mümkün olmadığı gibi, Medeni
 Kanunun 439. maddesi irs ilişkisine dayalı olarak kanunu-i miras hisselerini
 göstermekte bulunup, burada murisin terekeye bir müdahalesi bulunmamaktadır.
 Medeni Kanunun 458. maddesinde ise, murisin kutsal sayılan ölüme bağlı
 tasarruf yapmak hakkının kanunla düzenlenen sonuçları ve bunun korunması söz
 konusudur. Bu sebeplerle farklı müesseseleri düzenleyen bu maddelerdeki
 kuralların ve halefiyet düşüncesinin kıyas yolu ile ıskatta uygulanması
 mümkün olmayıp, ihtilafın çözümü için, Medeni Kanunun 458. maddesinin yorumu
 gerekli ve yeterlidir.
	Medeni Kanunun 458. maddesinin 1. cümlesi "miras hakkından ıskat
 olunan kimse terekeden hisse talep edemeyeceği gibi tenkis davası dahi
 açamaz" açık hükmü karşısında ıskat halinde ıskat edilen kimsenin mirasçılık
 sıfatının kalkacağında, ve mirasın dışında kalacağında kuşku ve duraksamaya
 yer olmamalıdır."
	MK.nun 458'indeki, "Müteveffa tarafından diğer bir suretle tasarruf
 vaki olmamış ise; ıskat edilen kimse, mütevaffadan evvel ölmüş gibi, hissesi
 müteveffanın kanuni mirasçıları arasında taksim olunur" kuralı, hemen
 ardından gelen "Miras hakkından ıskat edilen kimsenin füruuları, o kimse
 müteveffadan evvel ölmüş gibi mahfuz hisselerini isteyebilirler" kuralına
 nazaran maddenin tüm anlam ve buyruğu içinde dahi genel nitelikte bulunup,
 ardından gelen ve sözü edilen kural ise ıskat edilenin füruu bulunması haline
 münhasır, daha özel ve istisnai durumu kapsamaktadır. Anılan maddenin sonuna
 bağlanan bu kuralda önemli olan unsur, mütevaffanın kanuni mirasçılarının
 kimler olduğunun belirlenmesidir. MK. 459 maddesi de ele alınarak
 değerlendirme yapıldığında, mütevaffanın kanuni mirasçılarının, ıskat
 edilenin dışında kalan diğer mirasçılar olacağının kabulü gerekir. Somut
 olayda da bunlar davacılar Halide Tanju ve Annaliesse olmaktadır.
	Hemen vurgulayalımki, M.K.nun 458/2. cümlesindeki anlamı ıskat
 edilenin sadece MÜTEVEFFADAN ÖNCE ÖLMÜŞ GİBİ KABUL EDİLECEĞİ ve bu hale göre
 hissenin müteveffanın mevcut kanuni mirasçılarına intikal ve taksim edileceği
 şeklinde algılamak gerekir. Maddeye bunun dışında müessesenin amacı ile
 bağdaşmayan, genişletme yapılıp anlam verilmek suretiyle halefiyet
 kurallarının uygulanmasından sözedilemez.
	Iskat edilenin füruu olması halinde ise, MK.nun 458/3 hükmünün özel
 durumu düzenleyip karşıladığı açıktır. Nitekim kanunda aynen, Miras
 Hukukundan ıskat edilen kimsenin füruuları o kimse müteveffadan evvel ölmüş
 gibi mahfuz hisselerini isteyebilecekleri belirtilmiştir. Buna dayanılarak
 ıskat edilenin füruunun ancak ıskat halinde mahfuz hisselerini
 isteyebileceklerinin kabul edilmesi gerekir.
	Az yukarıda açıklanan yorum öğretide egemen olduğu gibi daha çok Prof.
 Dr. Şakir Berki tarafından da somut bir şekilde açıklanmıştır. (Bkz. Ord.
 Prof. Dr. Samim Gönensoy, Ord. Prof. Dr. Kemalettin Birsen, Miras Hukuku,
 Sh.236-264; Prof. Dr. Kemal Oğuzman, Miras Hukuku, Sh.247; Prof. Dr. Ali Nail
 İnan, Prof. Dr. Şeref Ertaş, Miras Hukuku, Sh.296; Prof. Dr. Şakir Berki,
 Miras Hukuku, Sh.44-45; Esat Şener, Miras Hukuku, Sh.250-268; Zahit İmre,
 Hasan Erman, Miras Hukuku, Sh.237; Necip Kocayusufpaşaoğlu, Miras Hukuku,
 Sh.438).
	Öyle ise bu açıklamalar altında ıskat edilenin füruunun, ancak saklı
 payını almak imkanını kazanabileceğinde kuşkuya yer olmamalıdır. Bunun için
 de;
	1- Iskat edilenin füruunun da miras bırakana göre saklı pay sahibi
 mirasçılardan olması gerekir. (Örnek olarak murisin füruu ile baba ve
 anasının ölü olduğu, kardeşlerden birisinin mirastan ıskat ettiğini, başka
 bir türlü bir tasarrufta da bulunmadığını düşünürsek, kardeş çocuğu yani
 yeğen saklı pay sahibi mirasçılardan olmadığından talep edebileceği bir miras
 hissesi de yoktur).
	2- Iskat edilenin füruunun saklı payı, ıskat edilenden daha azsa,
 füruu ancak kendi saklı payını isteyebilir (Örnek olarak murisin füruu yok,
 babasını ıskat etsin, kardeşi ve anası hayatta ise ıskat ettiği babasının
 saklı payı kanuni miras hakkının yarısı olduğu halde, bunun füruu yani kardeş
 ancak kendi miras hakkının dörtte biri olan mahfuz hissesini isteyebilir).
	3- Iskatı içeren ölüme bağlı tasarrufun diğer kanuni mirasçılarda
 hasım gösterilerek açılan bir dava sonucu iptal edilmemiş olması (M.K. 499,
 500 ve 459 son cümle). Başka bir anlatımla ıskatla doğan (M.K. 458. üçüncü
 cümle) hakkının iptal sonucu ortadan kalkmamış bulunması gerekmektedir.
	4-Iskat edilenin füruunun mahfuz hissesini istemesi (M.K. 458 3 cümle)
 gerekmektedir.
	Bu hale göre ıskat edilenin, füruunun miras hissesinde ancak yukarıda
 gösterilen koşulların oluşmasına bağlı, MAHFUZ HİSSESİ İLE SINIRLI bir
 halefiyetten söz etmek mümkündür. Yoksa genel bir halefiyet düşüncesi Medeni
 Kanunun 458. maddesine ve ıskat müessesine uygun düşmeyeceğinin kabulü
 zorunludur. Konuya bir de, Medeni Kanunun 459. maddesi açısından bakıldığında
 bu madde "miras hakkından ıskatın muteber olması için müteveffa tarafından
 ıskatı amir olan tasarrufta, sebebin beyan edilmiş olması lazımdır."
	Iskat edilen kimse tarafından itiraz vukuunda bu beyanın doğruluğunu
 isbat külfeti, ıskattan müstefit olan mirasçıya veya lehine vasiyet yapılan
 kimseye aittir. Bu, beyyine ikame edilmemiş veya ıskatın sebebi beyan
 olunmamış ise müteveffanın arzuları, ıskatın sebebi hakkında aşikar bir
 hatanın neticesi olmadıkça; tasarruf nisabı miktarında infaz olunur
 şeklindedir. Yargıtay'ın kararlılık gösteren içtihatlarında tasarruf nisabı
 yönünden Medeni Kanunun 457. maddesinde belirtilen ıskat sebeplerinin,
 bulunup, bulunmaması önemli olmayıp, murisin son arzularının, kutsallığı
 gereği ıskat sebebi bulunmasada tasarruf nisabı için belirttiği iradesinin,
 korunması ilkesi gereği ölüme bağlı tasarrufla, ıskatın dayanağı olarak
 gösterilen olaylar hakkında gerçeğe uygunluğuna dair delil gösterilmese veya
 ıskatın sebebi beyan olunmasa dahi; ölenin son arzularının tasarruf nisabı
 miktarınca geçerli olacağı, sadece bunun dışında kalan bölümü ile (mahfuz
 hisse) sınırlı olarak iptali gerekeceği kabul edilmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk
 Dairesinin 17.05.1977  gün ve 2769/4135, 26.01.1976 gün ve 221/487,
 16.12.1974 gün ve 787/1293, 18.01.1971 gün ve 6416/312, 14.11.1974 gün ve
 2717/6873 ve yine 17.11.1970 gün ve 6012/6055 sayılı kararları ile Yargıtay
 Hukuk Genel Kurulunun 27.09.1972 gün ve 730/751 sayılı kararı).
	Somut olayda ise yukarıda belirtildiği gibi müteveffanın ıskat edilen
 dışında kalan diğer kanuni mirasçıları yani davacılar hasım gösterilerek
 Medeni Kanunun 499, 500 ve 459. maddesinin son cümlesine dayanılarak açılmış
 bir dava ve alınan bir iptal kararı olmadığından davacılar için ıskattan
 doğan hakları devam etmekte, başka bir anlatımla davacılar yönünden ıskat
 hukuki geçerliliğini korumaktadır.
	Iskat edilenle, kendi füruu arasındaki dava sonucu, davanın kabulü ile
 oluşan ve kesinleşen karar, sadece Medeni Kanunun 458. maddesinin 3. cümlesi
 gereğince, füruun daha önce hak kazandığı saklı payının ıskat edilene geçmesi
 sonucunu doğurur ve ıskatla davacılara geçmiş olan tasarruf nisabına etkili
 olmaz.
	Bu nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen özel Dairenin bozma
 ilamına uyulması gerekirken mahkemece yazılı şekilde önceki hükümde
 direnilmesi uygun görülmemiştir.
	SONUÇ:	Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
 direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen
 nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde
 temyiz peşin harcının geri verilmesine 9.4.l997 gününde oyçokluğu ile karar
 verildi.

Birinci Başkanvekili  8.H.D.Bşk.      2l.H.D.Bşk.     7.H.D.Bşk.
A.İsmet ARSLAN        M.F.Ildız       O.Yalçınkaya    H.Örmeci
	 	 	       Onama

20.H.D.Bşk.           l5.H.D.Bşk.     2.H.D.Bşk.      5.H.D.Bşk.
F.Atbaşoğlu           Y.Akman	      T.Alp	      A.C.Göğüş
	       Onama	      Onama	      Onama

9.H.D.Bşk.	      l.H.D.Bşk.      3.H.D.Bşk.      M.Aksoy
E.A.Özkul	      E.Özkaya	      N.Yavuz

T.Y.Darendelioğlu     I.Ulaş	      K.Tokman        K.Kadıoğlu
Onama	       Onama	      Onama

6.H.D.Bşk.V.          N.Durak	      H.Seyrek	      4.H.D.Bşk.V.
S.Tükenmez	 	 	      B.Kartal
Onama

K.Öge	       M.Oskay	      N.Akman	      M.H.Surlu
Onama

S.Sezen	       U.Araslı	      A.Ertürk	
      Ö.Aksoy

Ü.Aydın	       C.Koçak	      E.Ertekin	
      S.Özyörük
	 	       Onama

B.Özkaya	      O.H.Mustafaoğlu H.Kılıç	      A.Nazlıoğlu

İ.N.Erdal	      A.U.Turan	      C.Şat	      F.Ulusoy

A.Özçelik	      Y.E.Selimoğlu   A.N.Kaynak      E.Özcan	
	       Onama	      Onama           Onama

A.Başkır

	 	KARŞI OY

	-M.K.nun 458. maddesi ıskatın hükümlerini düzenlemektedir. Madde
 kapsamına göre:
	   a)-Iskat edilen şahsın mirascılık sıfatı kalmaz (458/1. cümle)
	   b)-Iskat edilenin miras hakkı:
	      aa)-Füruu yoksa, miras bırakan tarafından başka bir tasarrufda
 da bulunulmamışsa, ıskat edilen kimse miras bırakandan önce ölmüş gibi kabul
 edilerek miras hakkı diğer yasal mirascılara geçer (458/2. cümle)
	      bb)-Füruu varsa, ıskat füruu etkilemez. Füruu ıskat edilenin
 yerine geçer. (458/3. cümle)
	-M.K.nun 459. maddesi de ıskata itirazı düzenlemiştir. Buna göre;
	   a)-Miras hakkından ıskatın muteber olabilmesi için sebebin beyan
 edilmiş olması gerekir. (459/1)
	   b)-İtiraz vukuunda bu beyanın doğruluğunu ispat külfeti ıskattan
 yararlanan mirascıya aittir. (459/2. cümle)
	   c)-Bu ispat edilememişse müteveffanın arzuları, aşikar bir hata
 olmadıkça tasarruf nisabı oranında infaz olunur. (459/II.2. cümle)
           -Ölüme bağlı tasarrufların iptali M.K.nun 499 ve 500. maddelerinde
 genel olarak hükme bağlanmıştır:
	   -Ehliyetsizlik (499/I-1)
	   -Hata hile, ikrah (499/I-2)
	   -Kanuna veya ahlaka aykırılık (499/I-3)
	   -Şekil noksanı (500)'dır.
	    Bu sebeplerden başka M.K.nun 459. maddesinde:
	   -Sebep gösterilmemesini
	   -Iskatın sebebi hakkında aşikar hatayı iptal sebebi kabul etmiştir.
	Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; yerel mahkeme
 ile özel daire arasında uyuşmazlığın, ıskat tasarrufunun iptali halinde 1/4
 oranındaki tasarruf nisabının kime düşeceği konusunda olduğu görülecektir.
	Miras bırakan Mehmet Bahattin Moltay ıskat ettiği kızı Leyla'nın miras
 hissesi üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunmamıştır. Iskat edilenin Kerem
 isimli bir çocuğunun (füruunun) varlığı tartışmasız olduğu gibi ıskat
 edilenin füruunun bulunması halinde miras hissesinin füruuna geçeceği
 konusunda görüş ayrılığı da yoktur. Miras bırakanın mirasından ıskat ettiği
 Leyla bu tasarrufu iptal ettirmese tüm miras payı oğlu Kerem'e geçecekti.
 Şimdi ıskat iptal edilince 3/4 oranında mahfuz hissesini alan Leyla'dan sonra
 1/4 oranındaki tasarruf nisabının Kerem'e geçemeyeceği kabul edilemez. Çünkü
 miras bırakan bu miktar üzerinde herhangi bir tasarrufda bulunmadığına göre
 çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince bu miktarın Kerem'e geçeceğinin
 kabulü düz mantık gereğidir. Öğretide bu konuda bir açıklamaya Zürih
 Üniversitesi Profosörlerinden Dr. A. Escher M.K şerhi-miras hukuku eserinde
 füruun durumunu izah ederken değinmiştir. "Müteveffa nez edilen hisse
 üzerinde her hangi bir tasarrufta bulunmamışsa bu hisse bütün şumulü ile
 onlara düşer" demek suretiyle görüşümüzü teyit etmektedir. (Bak: Dr. A.
 Escher M.K. şerhi miras hukuku 1949- Sabri Şakir Ansay tercümesi sayfa 194)
	Bu itibarla tararruf nisabının miras bırakanın diğer kızı Halide
 Tanju'ya geçmesine ilişkin kurul kararına katılamıyoruz. 14.4.1997

         Tahir ALP  	       A.Nazım KAYNAK
  2.Hukuk Dairesi Başkanı	           6.Hukuk Dairesi Üyesi
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini