 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
İkinci Ceza Dairesi
E. 1991/2907
K. 1991/5662
T. 15.5.1991
* TAKSİRLİ SUÇ
* AĞIR HAPİS CEZASI
ÖZET : Sanığın taksirli olan suçtan ağır hapis cezası da verilmiş olsa,
mahkemece koşullarının mevcut olduğu görüldüğünden paraya çevrilmesi mümkün
olduğu cihetle, cezasının miktar ve nev'inden bahisle, 647 sayılı Kanunun
4.maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi yasaya aykırıdır.
(765 s. TCK. m. 389) (647 s. CİK. m. 4)
Tedbirsizlik ve dikkatsizlikle demiryolu üzerinde Gülay'ın ölümüne, diğer
mağdurların muhtelif şekil ve derecede yaralanmalarına, trende hasara
sebebiyet vermekten sanık Faik'in yapılan yargılaması sonunda; TCK.nun 389/1,
59, 40. maddeleri gereğince neticeten 10 ay ağır hapis cezasıyla
cezalandırılmasına dair, (Kocaeli Birinci Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen
1.6.1990 gün, 1988/163 esas ve 1990/73 sayılı hükmün Yargıtay'ca duruşmalı
olarak incelenmesi sanık vekili tarafından yasal sürede istenilmiş, dava
dosyası Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hükmün onanmasını bildiren 17.1.1991 gün
ve 2/10980 sayılı tebliğnamesiyle Daireye gönderilmiş olmakla, duruşmalı
olarak yapılan inceleme sonunda:
Türk Ceza Kanununun 389. maddesi ağır para cezası da öngördüğü halde tayin
olunmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamış, yapılan
yargılamaya, olay yerindeki tesbitlere, oluş ile ilgili anlatımlara, uzman
kişilerden oluşan bilirkişilerin oluşu dosyada bulunan bilgi ve belgelere
göre değerlendirilip gerekçesini de göstermek suretiyle sanığın olayda
kusurlu olduğunu belirleyen 12.4.1990 günlü raporuna, uygulanan yasa hükmünün
kusur derecesine göre indirim öngörmemesine, mahkemenin olayda sanığın eylemi
dışındaki etkenleri gözeterek aynı Kanunun 59. maddesini uygulamış
bulunmasına, hükmün dayandığı gerekçeye, mahkemenin kanaat ve takdirine göre
sanık vekilinin eksik soruşturmaya, bilirkişi raporunun yetersizliğine,
dosyada mevcut iki bilirkişi raporu arasında çelişki bulunduğuna, sanığın
kusursuz olduğuna ve uygulamaya yönelen sair temyiz itirazları yerinde
görülmemiştir. Ancak:
3506 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle, 647 sayılı Kanunun 3. maddesinin
4. fıkrasındaki (kısa süreli hürriyeti bağlayıcı ceza) süresi 6 aydan 1 yıla
çıkarılarak genişletilmiş, (kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar yerine
uygulanabilecek ceza ve tedbirler)i düzenleyen 4. maddesinde, genel kuralı
belirleyen ilk fıkrasına (ağır hapis hariç) ibaresini ekleyerek kısa süreli
hürriyeti bağlayıcı cezalarda para veya tedbire çevirmede ağır hapsi genel
kural olarak ayrık tutmuştur.
Maddenin 2 ve 3. fıkraları genel kuralın istisnaları olarak düzenlenmiş olup
2. fıkrada "yukarıdaki bentlerde yazılı ceza veya tedbirlerden birine
çevrilir" 3. fıkrada; "... bu maddenin ilk fıkrasının (1) numaralı bendi
hükmü uygulanabilir" denilerek ilk fıkranın tümü yerine sadece para cezasını
ve tedbirleri tarif eden bentlere yollama yapılması bunu vurgulamaktadır.
Yasa hükmünün 3. fıkrasında taksirli suçların her bireyin karşılaşabileceği
(tesadüfi) niteliği itibariyle hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın nev'i
gözetilmeden ve süre sınırı da kaldırılarak paraya çevirme olanağı tanınmış,
3506 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler sırasında bu hükme dokunulmayarak
uygulama ilkeleri korunmuştur.
Esasen, 3506 sayılı Kanunla, 647 sayılı Kanunun 3. fıkrasında yapılan
değişiklikle para veya tedbire çevirme olanağının artırılmasını amaçlandığı,
taksirli suçlarda cezanın nev'i ve süresine bakılmadan paraya
çevrilebilirliği bilindiği halde ağır hapsi genel ilke olarak kapsamı dışında
bırakan ilk fıkradaki tarife yollama yapılmaması ve bunun bu şekilde
korunması yasa koyucunun önceki iradesinin sürdüğünün belirgin göstergesidir.
Aksi bir uygulama taksirli suçtan verilip 10 yıla varabilen hapis cezası
paraya çevrilebildiği halde 10 aylık bir cezanın, 647 sayılı Kanunun 4.
maddesinin ilk fıkrasındaki unsurlar dışında ve münhasıran cezanın ağır hapis
türünden olması nedeniyle bulunduğu hal üzere bırakılması gibi yasa koyucunun
amacı dışında bir sonuç doğuracaktır.
Bu nedenle, sanığa taksirli olan suçtan ağır hapis cezası da verilmiş olsa,
mahkemece koşullarının mevcut olduğu görüldüğünde paraya çevrilmesi mümkün
olduğu cihetle, cezasının miktar ve nev'inden bahisle, 647 sayılı Kanunun 4.
maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık vekilinin temyiz itirazlarıyle duruşmalı tetkikat
sırasındaki savunmaları bu bakımdan yerinde görülmüş olmakla hükmün istem
gibi (BOZULMASINA), 15.5.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|