 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
E. 1991/16-311
K. 1991/450
T. 02.10.1991
Özet: Muhdesat, tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilir. MK.nun
919 ve 920. maddelerinde belirtilen şahsi ve ayni hakların şerh ve tescili
niteliğinde değildir. Beyanların işlevi eylemli ve hukuki durumu göstermek,
aleniyet ve kanıtlama kolaylığı sağlamaktadır.
Bu cümleden olarak, deliceliklerin (yabani zeytinlerin) aşılanması,
mülkiyet hakkını kazandıran bir işlem olarak değerlendirilmiştir. Aşılama
suretiyle, evvelce mevcut olmayan ve yeni bir durum oluşmaktadır. Bu
yaklaşımla, aşılama suretiyle zeytinlik hale getirilmesinin muhdesat olarak
kabulü gerekir.
Taraflar arasındaki "kadastro tesbitine itiraz" davasından dolayı
yapılan yargılama sonunda; (Fethiye Kadastro Mahkemesi)nce davanın reddine
dair verilen 26.4.1988 gün ve 1987/190-1988/129 sayılı kararın incelenmesi
davacı tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesinin
6.11.1989 gün ve 586-15934 sayılı ilamıyle; (Mahkemece toplanan ve doğru
olarak değerlendirilen delillere göre sair temyiz itirazları yerinde
değildir. Ancak, taşınmaz üzerinde kadastro tesbitinden önce oluşturulan
muhdesat bulunduğu dosya kapsamı ile sabit olduğu halde, mahkemece muhdesat
hususunda hüküm kurulmamıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 19/2. maddesi
uyarınca, taşınmaz üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından
birine ait muhdesat mevcut ise; bunun sahibi, cinsi ihdas tarihi ve iktisap
sebebi belirtilerek tutanağın veya kütüğün beyanlar hanesinde gösterileceği
hükme bağlanmıştır. Hal böyle olunca, mahkemece muhdesat yönünden araştırma
ve inceleme yapılarak hüküm kurulması gerekirken, bu hususun kararda
tartışılması ve bu yönden hüküm kurulmaması isabetli bulunmamaktadır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, deliceliklerin
(yabani zeytinliklerin) araşınmak suretiyle zeytinlik haline dönüştürülmesi
işleminin, muhdesat olarak kabul edilip edilmiyeceği noktasında
toplanmaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 19/2. maddesi, "taşınmaz mal üzerinden
malikinden başka bir kimseye veya paydaşlardan birine ait muhdesat mevcut ise
bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktasap sebebi belirtilerek tutanağın ve
kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir" hükmünü taşımaktadır. Taşınmaz
üzerinde bulunan muhdesatın bu tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesi
ilkesi, ilk kez yürürlükten kaldırılan 766 sayılı Tapulama Kanunun 40.
maddesinde kabul edilmiştir. Kanunlarımızda muhdesatın tanımı ve açıklaması
yapılmamıştır. Bu nedenle öncelikle muhdesatın anlamı, niteliği, tapu
kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesi ve bu ilke ile kanun koyucunun
güttüğü amacının açıklanması gerekli görülmüştür.
Muhdesat kelimesi sözlük anlamıyla sonradan meydana gelmiş, eski
olmayan, yeni yapılmış, ortaya konulmuş şeyler demektir. Muhdesatın geçiçi ve
taşınabilir olmaması, taşınmaz mala sıkı sıkıya bağlı bulunması gerekir.
Muhdesat, mütemmim cüz niteliğindedir. MK.nun 619. maddesi gereğince taşınmaz
malın maliki taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın da malikidir. MK., taşımaz
malın zemini ile üzerindeki muhdesatın malikinin tek olmasını ilek olarak
kabul etmiş, bu ilkeye 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu ile üst hakkının
düzenlenmesine ilişkin 3678 sayılı Kanunla istisna getirilmiştir. Eski
Hukukumuzda, taşınmaz malın zemini için ayrı, üzerinde bulunan muhdesat için
ayrı tapular oluşturulması kabul edilmiş, özellikle zeytin ağaçları için
ağaçların sayısını belirtir zeytinlik tapuları oluşturulmuştur.
Kadastro Kanunlarının amacı; taşınmaz malların tesbit günündeki
geometrik ve hukuki durumlarını tesbit ederek, Medeni Kanunun öngördüğü
biçimde tapu sicili kurmaktır. Kadastro Kanunları tasfiye Kanunları
niteliğinde olduğundan, özel ve genel hükümlere aykırı hükümleri de
bünyesinde taşımaktadır (3402 sayılı Kadastro Kanunu 13/B, b, 15, 17. vd.
gibi).
Taşınmaz mal üzerinde bulunan ve malikine ait olmayan muhdesatın,
beyanlar hanesinde gösterilmesi de bu hükümlerden birisidir. Bu hükümle
taşınmaz üzerinde malikinden başkasına ait hakların güvence altına alınması,
tesbit tarihinden önceki dönem nedeniyle doğabilecek uyuşmazlıkların asgariye
indirilmesi hedeflenmiştir.
Tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesi, MK.nun 919 ve 920.
maddelerinde belirtilen şahsi ve ayni hakların şerh ve tescilini neteliğinde
değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun gerekçesinde belirtildiği üzere,
muhdesatın beyanlar hanesinde gösterilmesi eylemi durumun belirtilmesi demek
olup, muhdesat sahibi yararına sürekli ve ayni bir hak meydana getirmez.
Beyanların işlevi eylemli ve hukuki durumu göstermek, aleniyet ve kanıtlama
kolaylığı sağlamaktır. Muhdesatın gösterilmesi, muhdesat sahibine şartları
mevcut olduğu takdirde MK.nun 648, 650 ve 655. maddeleri uyarınca muhdesata
taban arazinin temlik hakkını ayrıca izale-i şuyu davaları ile 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanununun 19. maddesi gereğince kamulaştırma halinde muhdesat
sahibinin hakkını korumayı sağlar. Muhdesat sahibinin haklarının hak düşürücü
süre nedeniyle ortadan kalkması böylece önlenmiş olur.
Taşınmaz mal üzerinde bina yapılması veya ağaç dikilmesinin muhdesat
olduğu tartışmasızdır.
Deliceliklerin aşılanmak suretiyle kültür bitkisi haline
dönüştürülmesi de, yeni ve evvelce mevcut olmayan bir olgudur. Zira
deliceliklerin iktisadi değeri yok denecek kadar azdır. Zeytinliklerin
bulunduğu arazi genelde tarıma elverişli olmayan, verimsiz topraklardır. Bu
tür topraklar delikceliklerin aşılanması ile değer kazanır ve bu suretle yurt
ekonomisine katkı sağlanır. Aşılı zeytin ağacının değeri, üzerinde bulunduğu
zeminden fazladır. Eski hukukumuzda zeminden ayrı olarak zeytin tapuları
oluşturulduğu gibi günümüzde de zeytinciliğin ıslahı ve yabani zeytinlerin
aşılanması hakkındaki 3573 sayılı Kanun yürürlüğe konulmuştur. Bu özellikleri
nedeniyle, 11.6.1958 gün, 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadi Birleştirme kararı
uyarınca deliceliklerin aşılanarak zeytinlik haline getirilmesi, ihya olarak
kabul edilmiştir. Genel Kurul deliceliklerin aşılanması işlemini mülkiyet
hakkını kazandıran bir işlem olarak değerlendirmiştir. Deliceliklerin
aşılanmasıyla niteliği tamamen değişmekte, verimsiz bitki, ürün veren hale
dönüşmekte, kalıcı bir olgu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle artık var olan bir
ağaçtan söz edilemez. Aşılanma suretiyle evvelce mevcut olmayan ve yeni bir
durum oluşmaktadır. Kanun koyucu muhdesatın beyanlar hanesinde gösterilmesi
ilkesini kabul etmekte başkasına ait hakların güvence altına alınmasını
sağlamayı amaçlamıştır. Bu yaklaşımla, aşılama işleminin muhdesat olarak
kabulü amaca göre yorum kurallarının gereğidir. Öte yandan, böyle bir yorum
İçtihadı Birleştirme Kararının özüne ve hedefine uygun düşer. Zira, çoğun
içinde az vardır. O itibarla, deliceliklerin (yabani zeytinliklerin)
aşılanması suretiyle zeytinlik hale getirilmesinin muhdesat olarak kabulü
gerektiğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire
bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya
aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç:Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince
BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının geri verilmesine, birinci
görüşmede gerekli çoğunluk sağlanamadığından 2.10.199l tarihinde yapılan
ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
Birinci Başkanvekili 8.H.D.Bşk. 6.H.D.Bşk. 9.H.D.Bşk.
İ.Teoman PAMİR Ş.Özdemir A.Berksun E.Çabukçu
Onama Onama
12.H.D.Bşk. 11.H.D.Bşk. 13.H.D.Bşk. Y.Z.Tanrıbilir
K.G.Yelço N.Özkan A.İ.Arslan Değişik Bozma
Onama
M.F.Ildız M.S.Aykonu S.Dinçaslan 10.H.D.Bşk.V.
Değişik Bozma R.Aslanköylü
7.H.D.Bşk.V. T.Alp 5.H.D.Bşk.V. Y.M.Günel
H.Örmeci Onama Y.S.Kitiş Değişik Bozma
Değişik Bozma
Ç.Aşçıoğlu E.Özdenerol I.Ulaş E.A.Özkul
Onama Onama
N.Durak E.Özkaya K.Öztekin O.Arslan
Onama Onama
H.Seyrek N.Turhan K.F.Çavga Ö.Bilen
Onama
M.Tunaboylu S.Sapanoğlu N.Akman M.H.Surlu
S.G.Erçoklu M.Ulusoy C.Dikmen G.Nazlıoğlu
Değişik Bozma
M.Kaşıkçı K.Acar A.Ertürk Z.Sağdur
E.Doğu M.S.Özer A.Güneren
Değişik Bozma Değişik Bozma
KARŞI OY YAZISI
Yerel mahkeme ile Yüksek Onaltıncı Hukuk Dairesi arasındaki görüşme
ayrılığı, deliceliklerin aşılanması yolu ile elde edilen zeytin ağaçlarının
3402 sayılı Yasanın 19/2. maddesi uyarınca muhdesat olaraktesbit tutanağına
ve tapu sicilinin beyanlar hanesine yazılıp yazılmayacağı noktasında
toplanmaktadır. Söz konusu zeytin ağaçlarının, deliceliklerin aşılanması ile
elde edildiği, bu işlemin bir imar-ihya işlemi olduğu, davacı yararına
zilyetlikle kazandırıcı zamanaşımı süresinin dolmaması nedeniyle Hazine adına
taşınmazın tesbit ve tescil ediliği yönünde hiçbir uyuşmazlık
bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere, modern toplumlarda tapu sicilinin büyük önemi vardır.
Böyle toplumlarda devlet tapu sicilini muntazam tutulmasını üstlenmiş, iyi
tutulmamasından doğan sorumluluğu yüklenmiş, tapu sicilinin aleniyetini
sağlamış, tapu siciline itimat prensibini getirmiştir. Elbette bu dereceden
önem verilen sicillere kaydedilmesi gereken hakların ve düşürülmesi gereken
şarhlerin bir düzene konması ve açıkca belirtilmesi gerekiyordu. Aksi halde;
tapu sicilleri bir yaz boz tahtasına benzer, içinden çıkılması mümkün olmayan
bir karmaşaya itilmiş olurdu. İşte bu amaçla, MK.nun 918. maddesi tapu
siciline tescili gereken ayni hakları sınırlı olarak saymıştır. Aynı Yasanın
919. maddesi tapu siciline şerh verilecek kişisel hakları belirtmiş, diğer
kişisel hakların kanunun sarahaten tayin ettiği hallerde tapu siciline şerh
verilebileceğini öngörmüştür. 920. maddede mülkiyet hakkını kısıtlayan
kişisel haklara, 921. maddede ise muvakkat kişisel haklara yer vermiştir.
Konumuzla ilgili tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilecek hak ve
bilgilerin neler olduğu Medeni Kanunda açıkca belirtilmemişse de, 910.
maddenin açık hükmü ile Tapu Sicili Nizamnamesi'ne bırakılmıştır. Nitekim
8.10.1930 tarih, 10012 sayılı Tapu Sicili Tüzüğü beyanlar hanesinde
gösterilecek hakların ve bilgilerin neler olduğunu 85-90. maddelerinde
açıklamıştır. O halde, Tapu Sicili Nizamnemesi ve ilgili yasalarda açıkca
öngörülenlerin dışında tapu sicilinin beyanlar hanesinede hiç bir şerh
düşürülemez. Somut olayda, söz konusu edilen beyanlar, Tapu Sicili
Nizamnamesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 19/2. maddesine göre
düşürülmesi gereken muhtesat şerhine ilişkindir. Gerek anılan maddede,
gerekse bu maddeye paralel hüküm getirmiş olan yürürlükten kaldırılan 766
sayılı Tapulama Kanununun 40. maddesinde muhtesat sözcüğünden neyin
kastedildiği açıklanmamıştır. Muhdesat sözcüğün kapsamını ve niteliğini kanun
koyucunun amacına ve MK.nun Tapu Sicili ile ilgili yukarıda belirtilen genel
prensiplerine uygun olarak saptamak gerekmektedir.
Hemen belirtmek gerekirki; muhdesatın beyanlar hanesinde gösterilmesi,
ne ayni bir hak ihdas eder ne de kişisel bir hakkı kuvvetlendirmeye yarar.
Sadece mevcut hukuki veya fiili bir durumun tesbitine yarar ve ona aleniyet
sağlar. O halde, kanun koyucunun amacı nedir? Gerek bilimsel görüşler,
gerekse uygulama amacın MK.nun 648, 649, 650 veya 655. maddelerine göre
muhtesat sahibinin ilerde açacağı davalarda hakkını yitirmemesini sağlamak,
onu güven altına almak olduğu hususunda tam bir görüş birliği
içerisindedirler. Esasen yürürlükten kaldırılan 766 sayılı Yasanın 40.
maddesine ilişkin hükümet gerekçesinde ve 3402 sayılı Yasanın 19/2.
maddesinin gerekçesinde bu maddelerin konma nedenleri açıklanmıştır. MK. nun
648, 649, 650 veya 655. maddeleri uyarınca açılacak davalara yenilik doğrucu
sonuç doğurduğundan Kadastro Mahkemeleri bakamamaktadır. İleride genel
mahkemelerde açılacak bu gibi davalarda mevcut durum kadstroca tesbit
edilerek ve aleniyet sağlanarak muhdesat sahibine yardımcı olunmak
istenilmiştir. O halde, 766 sayılı Tapulama Kanununun 40. ve 3402 sayılı
Kadastro Kanununun 19/2. maddesinde belirtilen muhdesat sözcüğüne bir kapsam
belirlerken MK.nun yukarıda sözü edilen elgili maddelerin gözönünde tutulması
zorunludur. Kadstro Yasasının 19/2. maddesinin MK.nun bu maddelerinden ayrı
değerlendirilmesi düşünülemez. MK.nun temliken tescil veya buna bağlı olarak
tazminata ilişkin hükümlerine göre bir hak vermeyen muhdesatın tesbit
tutanağında ve tapunun beyanlar hanesinde gösterilmesinde hiçbir yarar ve
yasal olanak yoktur. Daha açık bir söyleyişle, her muhdesat 3402 sayılı
Yasanın 19/2, maddesine göre, sicilin beyanlar hanesinde gösterilemez. MK.nun
648, 649, 650 veya 655. maddelerinde öngörülen muhdesata, muhdesatı meydana
getiren kişiye ve muhdesatın oluşturulduğu yere ait koşulların bulunması
muhdesatın mütemmim cüz (taşınmazın ayrılmaz parçası) niteliğini taşıması
gerekir. Örneğin, başka yere nakledilmek üzere geçici olarak dikilen
fidanlar, kavak ve söğüt ağaçları, baraka ve basit binalar, yol orman
toprağı, mera, göl, deniz, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan yerlere
dikilen veya yapılan muhdesat ile iştirak halinde mülkiyete konu olan
taşınmazlar üzerine ortaklardan birinin yaptığı muhdesatın anılan maddeye
göre, tesbit tutanağında ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesi
olanaksızdır. Aksi halde kanunun amacının dışarısına çıkılmış olunur ve tapu
sicilinin beyanlar hanesinde gösterilmesi gerekmeyen muhdesatlar tapu
siciline işlenir. Bunun gibi önceden çekişmeli taşınmaz üzerinde bulunan ve
arzın mütemmim cüzü olması nedeni ile mülkiyeti MK.nun 619. maddesi uyarınca
arsa sahibine ait bir muhdesatın başka bir kişi tarafından imar ihya
edilmesi, tamir edilmesi, geliştirilmesi, ilaveler yapılması gibi haller de
bu eylem ve işlemleri yapan kişi adına şerh düşürülmesi için yeterli neden
kabul edilemez. MK.nun 650. maddesi açıkca mevcut bir binayı tamir eden ona
ilaveler yapan kişiden değil kendi levazımı ile başkasının arsasına bina
yapan kişiden söz etmektedir. Aynı şekilde MK.nun 655. maddeside dikilen
ağaçları kapsamına almış aşılanan, imar ihya edilen ağaçları kapsamı dışında
tutmuştur. Dava konusu olayda, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan
deliceliklerin aşılama yolu ile imar ihya edildiği ve zeytin ağaçları haline
getirildiği yönünde hiçbir kuşku yoktur. Kökü ve gövdesi toprağın mülkiyetine
tabi ağaçlar sadece aşılanmış, imar ihya edilmişlerdir. İmar ihya koşulunun
yanında zilyetlikle mülk edinme koşulu da gerçekleşmiş olsa idi, bu ağaçlar
Hazineye değil, davacı kişi üzerine tesbit edilecekti. Tesbit tardihinde imar
ihya koşulları tamamlanmadığından kişinin taşınmaz ve üzerindeki muhtesat ile
mülkiyet ilişkisi tamamen kesilmiştir. 3402 sayılı Yasa ile imar ihya yolu
ile mülk edinme yolu açıldığından, yürürlükten kaldırılan 766 sayılı Yasanın
37. maddesindeki imar ihya şerhine benzer bir hükme yer verilmemiştir. Bir
yandan yapılan işlemin imar ihya işlemi olduğu kabul edilirken, diğer yandan
3402 sayılı Yasanın 19/2. maddesine göre, muhdesat şerhi verilmesi iki şerhin
birbirleriyle karıştırılması sonucunu doğrur. Öte yandan, bir dava açıldığı
tarihteki hukuki duruma göre incelenip hükme bağlanır. İmar ihyanın zilyetlik
koşulu dava açıldığı tarihte veya tesbit tutunağının tanzimi gününde
gerçekleşmemiş ise taşınmazın Hazine üzerine tesbit ve tescili gerekir. İmar
ihya eden kişinin bir hakkı varsa Medeni Kanunun 907, 908. maddelerine veya
taraflar arasında bir hukuki muamele bulunduğu takdirde Borçlar Kanununun 61.
maddesine göre tazminata dönüşür. Bu gibi hallerde muhdesat şerhi verilirse
hükümle kesin olarak halledilmesi gereken bir konu usule aykırı bir biçimde
hüküm dışı bırakılmış, Hazinenin olması gereken muhdesat üzerinde, muhdesatın
mülkiyeti ile ilişkesi kesilmesi gereken kişiye yeniden bir hak tanınmış
olur. Muhdesat yönünden gereksiz bir takım yeni davaların açılmasına yol
açılır.
Ayrıca bilimsel alanda yürürlükten kaldırılan 766 sayılı Yasanın 40.
maddesi gibi 3402 sayılı Yasanın 19/2. maddesi de MK.nun mülkiyet, mütemmim
cüz ve tapu sicili ile ilgili genel prensiplerine aykırı düştüğünden tenkit
edilmekte ve kaldırılması istenilmektedir (Nusret Özenalp, Tapulama K., 579.
sh.; Suat Bertan, Ayni Haklar, 677. sh. vs). Dikilen ağaç değilde aşılanan
ağaç muhdesat olarak kabul edilip şerh verilirse bu denli haklı tenkit alan
sadece konulma nedenine uygun olarak dar kapsamı içerisinde değerlendirilmesi
gereken maddenin kapsamı çok genişletilmiş olurki bu da kanun koyucunun
amacına ters düşer.
Bu gerekçelerle sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. Usul ve esas
yönünden yerinde gördüğüm Yerel kararı onanmalıdır.
Eraslan ÖZKAYA
1.Hukuk Dairesi Üyesi
|