Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



       T.C.
 Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu

E. 1991/16-311
K. 1991/450
T. 02.10.1991

	Özet: Muhdesat, tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilir. MK.nun
 919 ve 920. maddelerinde belirtilen şahsi ve ayni hakların şerh ve tescili
 niteliğinde değildir. Beyanların işlevi eylemli ve hukuki durumu göstermek,
 aleniyet ve kanıtlama kolaylığı sağlamaktadır.
	Bu cümleden olarak, deliceliklerin (yabani zeytinlerin) aşılanması,
 mülkiyet hakkını kazandıran bir işlem olarak değerlendirilmiştir. Aşılama
 suretiyle, evvelce mevcut olmayan ve yeni bir durum oluşmaktadır. Bu
 yaklaşımla, aşılama suretiyle zeytinlik hale getirilmesinin muhdesat olarak
 kabulü gerekir.
	Taraflar arasındaki "kadastro tesbitine itiraz" davasından dolayı
 yapılan yargılama sonunda; (Fethiye Kadastro Mahkemesi)nce davanın reddine
 dair verilen 26.4.1988 gün ve 1987/190-1988/129 sayılı kararın incelenmesi
 davacı tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesinin
 6.11.1989 gün ve 586-15934 sayılı ilamıyle; (Mahkemece toplanan ve doğru
 olarak değerlendirilen delillere göre sair temyiz itirazları yerinde
 değildir.  Ancak, taşınmaz üzerinde kadastro tesbitinden önce oluşturulan
 muhdesat bulunduğu dosya kapsamı ile sabit olduğu halde, mahkemece muhdesat
 hususunda hüküm kurulmamıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 19/2. maddesi
 uyarınca, taşınmaz üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından
 birine ait muhdesat mevcut ise; bunun sahibi, cinsi ihdas tarihi ve iktisap
 sebebi belirtilerek tutanağın veya kütüğün beyanlar hanesinde gösterileceği
 hükme bağlanmıştır. Hal böyle olunca, mahkemece muhdesat yönünden araştırma
 ve inceleme yapılarak hüküm kurulması gerekirken, bu hususun kararda
 tartışılması ve bu yönden hüküm kurulmaması isabetli bulunmamaktadır...)
 gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
 yargılama sonunda; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. 
	Temyiz eden: Davacı.
	Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
 edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
 görüşüldü:
	Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, deliceliklerin
 (yabani zeytinliklerin) araşınmak suretiyle zeytinlik haline dönüştürülmesi
 işleminin, muhdesat olarak kabul edilip edilmiyeceği noktasında
 toplanmaktadır.
	3402 sayılı Kadastro Kanununun  19/2. maddesi, "taşınmaz mal üzerinden
 malikinden başka bir kimseye veya paydaşlardan birine ait muhdesat mevcut ise
 bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktasap sebebi belirtilerek tutanağın ve
 kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir" hükmünü taşımaktadır. Taşınmaz
 üzerinde bulunan muhdesatın bu tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesi
 ilkesi, ilk kez yürürlükten kaldırılan 766 sayılı Tapulama Kanunun 40.
 maddesinde kabul edilmiştir. Kanunlarımızda muhdesatın tanımı ve açıklaması
 yapılmamıştır. Bu nedenle öncelikle muhdesatın anlamı, niteliği, tapu
 kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesi ve bu ilke ile kanun koyucunun
 güttüğü amacının açıklanması gerekli görülmüştür.
	Muhdesat kelimesi sözlük anlamıyla sonradan meydana gelmiş, eski
 olmayan, yeni yapılmış, ortaya konulmuş şeyler demektir. Muhdesatın geçiçi ve
 taşınabilir olmaması, taşınmaz mala sıkı sıkıya bağlı bulunması gerekir.
 Muhdesat, mütemmim cüz niteliğindedir. MK.nun 619. maddesi gereğince taşınmaz
 malın maliki taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın da malikidir. MK., taşımaz
 malın zemini ile üzerindeki muhdesatın malikinin tek olmasını ilek olarak
 kabul etmiş, bu ilkeye 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu ile üst hakkının
 düzenlenmesine ilişkin 3678 sayılı Kanunla istisna getirilmiştir. Eski
 Hukukumuzda, taşınmaz malın zemini için ayrı, üzerinde bulunan muhdesat için
 ayrı tapular oluşturulması kabul edilmiş, özellikle zeytin ağaçları için
 ağaçların sayısını belirtir zeytinlik tapuları oluşturulmuştur.
	Kadastro Kanunlarının amacı; taşınmaz malların tesbit günündeki
 geometrik ve hukuki durumlarını tesbit ederek, Medeni Kanunun öngördüğü
 biçimde tapu sicili kurmaktır. Kadastro  Kanunları tasfiye Kanunları
 niteliğinde olduğundan, özel ve genel hükümlere aykırı hükümleri de
 bünyesinde taşımaktadır (3402 sayılı Kadastro Kanunu 13/B, b, 15, 17. vd.
 gibi).
	Taşınmaz mal üzerinde bulunan ve malikine ait olmayan muhdesatın,
 beyanlar hanesinde gösterilmesi de bu hükümlerden birisidir. Bu hükümle
 taşınmaz üzerinde malikinden başkasına ait hakların güvence altına alınması,
 tesbit tarihinden önceki dönem nedeniyle doğabilecek uyuşmazlıkların asgariye
 indirilmesi hedeflenmiştir.
	Tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesi, MK.nun 919 ve 920.
 maddelerinde belirtilen şahsi ve ayni hakların şerh ve tescilini neteliğinde
 değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun gerekçesinde belirtildiği üzere,
 muhdesatın beyanlar hanesinde gösterilmesi eylemi durumun belirtilmesi demek
 olup, muhdesat sahibi yararına sürekli ve ayni bir hak meydana getirmez.
 Beyanların işlevi eylemli ve hukuki durumu göstermek, aleniyet ve kanıtlama
 kolaylığı sağlamaktır. Muhdesatın gösterilmesi, muhdesat sahibine şartları
 mevcut olduğu takdirde MK.nun 648, 650 ve 655. maddeleri uyarınca muhdesata
 taban arazinin temlik hakkını ayrıca izale-i şuyu davaları ile 2942 sayılı
 Kamulaştırma Kanununun 19. maddesi gereğince kamulaştırma halinde muhdesat
 sahibinin hakkını korumayı sağlar. Muhdesat sahibinin haklarının hak düşürücü
 süre nedeniyle ortadan kalkması böylece önlenmiş olur.
	Taşınmaz mal üzerinde bina yapılması veya ağaç dikilmesinin muhdesat
 olduğu tartışmasızdır.
	Deliceliklerin aşılanmak suretiyle kültür bitkisi haline
 dönüştürülmesi de, yeni ve evvelce mevcut olmayan bir olgudur. Zira
 deliceliklerin iktisadi değeri yok denecek kadar azdır. Zeytinliklerin
 bulunduğu arazi genelde tarıma elverişli olmayan, verimsiz topraklardır. Bu
 tür topraklar delikceliklerin aşılanması ile değer kazanır ve bu suretle yurt
 ekonomisine  katkı sağlanır. Aşılı zeytin ağacının değeri, üzerinde bulunduğu
 zeminden fazladır. Eski hukukumuzda zeminden ayrı olarak zeytin tapuları
 oluşturulduğu gibi günümüzde de zeytinciliğin ıslahı ve yabani zeytinlerin
 aşılanması hakkındaki 3573 sayılı Kanun yürürlüğe konulmuştur. Bu özellikleri
 nedeniyle, 11.6.1958 gün, 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadi Birleştirme kararı
 uyarınca deliceliklerin aşılanarak zeytinlik haline getirilmesi, ihya olarak
 kabul edilmiştir.  Genel Kurul deliceliklerin aşılanması işlemini mülkiyet
 hakkını kazandıran bir işlem olarak değerlendirmiştir. Deliceliklerin
 aşılanmasıyla niteliği tamamen değişmekte, verimsiz bitki, ürün veren hale
 dönüşmekte, kalıcı bir olgu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle artık var olan bir
 ağaçtan söz edilemez. Aşılanma suretiyle evvelce mevcut olmayan ve yeni bir
 durum oluşmaktadır. Kanun koyucu muhdesatın beyanlar hanesinde gösterilmesi
 ilkesini kabul etmekte başkasına ait hakların güvence altına alınmasını
 sağlamayı amaçlamıştır. Bu yaklaşımla, aşılama işleminin muhdesat olarak
 kabulü amaca göre yorum kurallarının gereğidir. Öte yandan, böyle bir yorum
 İçtihadı Birleştirme Kararının özüne ve hedefine uygun düşer. Zira, çoğun
 içinde az vardır. O itibarla, deliceliklerin (yabani zeytinliklerin)
 aşılanması suretiyle zeytinlik hale getirilmesinin muhdesat olarak kabulü
 gerektiğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire
 bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya
 aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.
	Sonuç:Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
 kararının açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince
 BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının geri verilmesine, birinci
 görüşmede gerekli çoğunluk sağlanamadığından 2.10.199l tarihinde yapılan
 ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.

Birinci Başkanvekili  8.H.D.Bşk.      6.H.D.Bşk.              9.H.D.Bşk.
İ.Teoman PAMİR        Ş.Özdemir       A.Berksun               E.Çabukçu
Onama                 Onama                      

12.H.D.Bşk.           11.H.D.Bşk.     13.H.D.Bşk.             Y.Z.Tanrıbilir
K.G.Yelço             N.Özkan         A.İ.Arslan              Değişik Bozma
Onama
M.F.Ildız             M.S.Aykonu      S.Dinçaslan             10.H.D.Bşk.V.
                                      Değişik Bozma           R.Aslanköylü

7.H.D.Bşk.V.          T.Alp           5.H.D.Bşk.V.            Y.M.Günel
H.Örmeci              Onama           Y.S.Kitiş               Değişik Bozma
Değişik Bozma

Ç.Aşçıoğlu            E.Özdenerol     I.Ulaş                  E.A.Özkul
Onama                                 Onama

N.Durak               E.Özkaya        K.Öztekin               O.Arslan
                      Onama           Onama           

H.Seyrek              N.Turhan        K.F.Çavga               Ö.Bilen
                                      Onama

M.Tunaboylu           S.Sapanoğlu     N.Akman                 M.H.Surlu

S.G.Erçoklu           M.Ulusoy        C.Dikmen                G.Nazlıoğlu
                      Değişik Bozma

M.Kaşıkçı             K.Acar          A.Ertürk                Z.Sağdur

E.Doğu                M.S.Özer        A.Güneren
Değişik Bozma         Değişik Bozma   

	 KARŞI OY YAZISI 

	Yerel mahkeme ile Yüksek Onaltıncı Hukuk Dairesi arasındaki görüşme
 ayrılığı, deliceliklerin aşılanması yolu ile elde edilen zeytin ağaçlarının
 3402 sayılı Yasanın 19/2. maddesi uyarınca muhdesat olaraktesbit tutanağına
 ve tapu sicilinin beyanlar hanesine yazılıp yazılmayacağı noktasında
 toplanmaktadır. Söz konusu zeytin ağaçlarının, deliceliklerin aşılanması ile
 elde edildiği, bu işlemin bir imar-ihya işlemi olduğu, davacı yararına
 zilyetlikle kazandırıcı zamanaşımı süresinin dolmaması nedeniyle Hazine adına
 taşınmazın tesbit ve tescil ediliği yönünde hiçbir uyuşmazlık
 bulunmamaktadır. 
	Bilindiği üzere, modern toplumlarda tapu sicilinin büyük önemi vardır.
 Böyle toplumlarda devlet tapu sicilini muntazam tutulmasını üstlenmiş, iyi
 tutulmamasından doğan sorumluluğu yüklenmiş, tapu sicilinin aleniyetini
 sağlamış, tapu siciline itimat prensibini getirmiştir. Elbette bu dereceden
 önem verilen sicillere kaydedilmesi gereken hakların ve düşürülmesi gereken
 şarhlerin bir düzene konması ve açıkca belirtilmesi gerekiyordu. Aksi halde;
 tapu sicilleri bir yaz boz tahtasına benzer, içinden çıkılması mümkün olmayan
 bir karmaşaya itilmiş olurdu. İşte bu amaçla, MK.nun 918. maddesi tapu
 siciline tescili gereken ayni hakları sınırlı olarak saymıştır. Aynı Yasanın
 919. maddesi tapu siciline şerh verilecek kişisel hakları belirtmiş, diğer
 kişisel hakların kanunun sarahaten tayin ettiği hallerde tapu siciline şerh
 verilebileceğini öngörmüştür. 920. maddede mülkiyet hakkını kısıtlayan
 kişisel haklara, 921. maddede ise muvakkat kişisel haklara yer vermiştir.
 Konumuzla ilgili tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilecek hak ve
 bilgilerin neler olduğu Medeni Kanunda açıkca belirtilmemişse de, 910.
 maddenin açık hükmü ile Tapu Sicili Nizamnamesi'ne bırakılmıştır. Nitekim
 8.10.1930 tarih, 10012 sayılı Tapu Sicili Tüzüğü beyanlar hanesinde
 gösterilecek hakların ve bilgilerin neler olduğunu 85-90. maddelerinde
 açıklamıştır. O halde, Tapu Sicili Nizamnemesi ve ilgili yasalarda açıkca
 öngörülenlerin dışında tapu sicilinin beyanlar hanesinede hiç bir şerh
 düşürülemez. Somut olayda, söz konusu edilen beyanlar, Tapu Sicili
 Nizamnamesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 19/2. maddesine göre
 düşürülmesi gereken muhtesat şerhine ilişkindir. Gerek anılan maddede,
 gerekse bu maddeye paralel hüküm getirmiş olan yürürlükten kaldırılan 766
 sayılı Tapulama Kanununun 40. maddesinde muhtesat sözcüğünden neyin
 kastedildiği açıklanmamıştır. Muhdesat sözcüğün kapsamını ve niteliğini kanun
 koyucunun amacına ve MK.nun Tapu Sicili ile ilgili yukarıda belirtilen genel
 prensiplerine uygun olarak saptamak gerekmektedir.
	Hemen belirtmek gerekirki; muhdesatın beyanlar hanesinde gösterilmesi,
 ne ayni bir hak ihdas eder ne de kişisel bir hakkı kuvvetlendirmeye yarar.
 Sadece mevcut hukuki veya fiili bir durumun tesbitine yarar ve ona aleniyet
 sağlar. O halde, kanun koyucunun amacı nedir? Gerek bilimsel görüşler,
 gerekse uygulama amacın MK.nun 648, 649, 650 veya 655. maddelerine göre
 muhtesat sahibinin ilerde açacağı davalarda hakkını yitirmemesini sağlamak,
 onu güven altına almak olduğu hususunda tam bir görüş birliği
 içerisindedirler. Esasen yürürlükten kaldırılan 766 sayılı Yasanın 40.
 maddesine ilişkin hükümet gerekçesinde ve 3402 sayılı Yasanın 19/2.
 maddesinin gerekçesinde bu maddelerin konma nedenleri açıklanmıştır. MK. nun
 648, 649, 650 veya 655. maddeleri uyarınca açılacak davalara yenilik doğrucu
 sonuç doğurduğundan Kadastro Mahkemeleri bakamamaktadır. İleride genel
 mahkemelerde açılacak bu gibi davalarda mevcut durum kadstroca tesbit
 edilerek ve aleniyet sağlanarak muhdesat sahibine yardımcı olunmak
 istenilmiştir. O halde, 766 sayılı Tapulama Kanununun 40. ve 3402 sayılı
 Kadastro Kanununun 19/2. maddesinde belirtilen muhdesat sözcüğüne bir kapsam
 belirlerken MK.nun yukarıda sözü edilen elgili maddelerin gözönünde tutulması
 zorunludur. Kadstro Yasasının 19/2. maddesinin MK.nun bu maddelerinden ayrı
 değerlendirilmesi düşünülemez. MK.nun temliken tescil veya buna bağlı olarak
 tazminata ilişkin hükümlerine göre bir hak vermeyen muhdesatın tesbit
 tutanağında ve tapunun beyanlar hanesinde gösterilmesinde hiçbir yarar ve
 yasal olanak yoktur. Daha açık bir söyleyişle, her muhdesat 3402 sayılı
 Yasanın 19/2, maddesine göre, sicilin beyanlar hanesinde gösterilemez. MK.nun
 648, 649, 650 veya 655. maddelerinde öngörülen muhdesata, muhdesatı meydana
 getiren kişiye ve muhdesatın oluşturulduğu yere ait koşulların bulunması
 muhdesatın mütemmim cüz (taşınmazın ayrılmaz parçası) niteliğini taşıması
 gerekir. Örneğin, başka yere nakledilmek üzere geçici olarak dikilen
 fidanlar, kavak ve söğüt ağaçları, baraka ve basit binalar, yol orman
 toprağı, mera, göl, deniz, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan yerlere
 dikilen veya yapılan muhdesat ile iştirak halinde mülkiyete konu olan
 taşınmazlar üzerine ortaklardan birinin yaptığı muhdesatın anılan maddeye
 göre, tesbit tutanağında ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesi
 olanaksızdır. Aksi halde kanunun amacının dışarısına çıkılmış olunur ve tapu
 sicilinin beyanlar hanesinde gösterilmesi gerekmeyen muhdesatlar tapu
 siciline işlenir. Bunun gibi önceden çekişmeli taşınmaz üzerinde bulunan ve
 arzın mütemmim cüzü olması nedeni ile mülkiyeti MK.nun 619. maddesi uyarınca
 arsa sahibine ait bir muhdesatın başka bir kişi tarafından imar ihya
 edilmesi, tamir edilmesi, geliştirilmesi, ilaveler yapılması gibi haller de
 bu eylem ve işlemleri yapan kişi adına şerh düşürülmesi için yeterli neden
 kabul edilemez. MK.nun 650. maddesi açıkca mevcut bir binayı tamir eden ona
 ilaveler yapan kişiden değil kendi levazımı ile başkasının arsasına bina
 yapan kişiden söz etmektedir. Aynı şekilde MK.nun 655. maddeside dikilen
 ağaçları kapsamına almış aşılanan, imar ihya edilen ağaçları kapsamı dışında
 tutmuştur. Dava konusu olayda, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan
 deliceliklerin aşılama yolu ile imar ihya edildiği ve zeytin ağaçları haline
 getirildiği yönünde hiçbir kuşku yoktur. Kökü ve gövdesi toprağın mülkiyetine
 tabi ağaçlar sadece aşılanmış, imar ihya edilmişlerdir. İmar ihya koşulunun
 yanında zilyetlikle mülk edinme koşulu da gerçekleşmiş olsa idi, bu ağaçlar
 Hazineye değil, davacı kişi üzerine tesbit edilecekti. Tesbit tardihinde imar
 ihya koşulları tamamlanmadığından kişinin taşınmaz ve üzerindeki muhtesat ile
 mülkiyet ilişkisi tamamen kesilmiştir. 3402 sayılı Yasa ile imar ihya yolu
 ile mülk edinme yolu açıldığından, yürürlükten kaldırılan 766 sayılı Yasanın
 37. maddesindeki imar ihya şerhine benzer bir hükme yer verilmemiştir. Bir
 yandan yapılan işlemin imar ihya işlemi olduğu kabul edilirken, diğer yandan
 3402 sayılı Yasanın 19/2. maddesine göre, muhdesat şerhi verilmesi iki şerhin
 birbirleriyle karıştırılması sonucunu doğrur. Öte yandan, bir dava açıldığı
 tarihteki hukuki duruma göre incelenip hükme bağlanır. İmar ihyanın zilyetlik
 koşulu dava açıldığı tarihte veya tesbit tutunağının tanzimi gününde
 gerçekleşmemiş ise taşınmazın Hazine üzerine tesbit ve tescili gerekir. İmar
 ihya eden kişinin bir hakkı varsa Medeni Kanunun 907, 908. maddelerine veya
 taraflar arasında bir hukuki muamele bulunduğu takdirde Borçlar Kanununun 61.
 maddesine göre tazminata dönüşür. Bu gibi hallerde muhdesat şerhi verilirse
 hükümle kesin olarak halledilmesi gereken bir konu usule aykırı bir biçimde
 hüküm dışı bırakılmış, Hazinenin olması gereken muhdesat üzerinde, muhdesatın
 mülkiyeti ile ilişkesi kesilmesi gereken kişiye yeniden bir hak tanınmış
 olur. Muhdesat yönünden gereksiz bir takım yeni davaların açılmasına yol
 açılır.
	Ayrıca bilimsel alanda yürürlükten kaldırılan 766 sayılı Yasanın 40.
 maddesi gibi 3402 sayılı Yasanın 19/2. maddesi de MK.nun mülkiyet, mütemmim
 cüz ve tapu sicili ile ilgili genel prensiplerine aykırı düştüğünden tenkit
 edilmekte ve kaldırılması istenilmektedir (Nusret Özenalp, Tapulama K., 579.
 sh.; Suat Bertan, Ayni Haklar, 677. sh. vs). Dikilen ağaç değilde aşılanan
 ağaç muhdesat olarak kabul edilip şerh verilirse bu denli haklı tenkit alan
 sadece konulma nedenine uygun olarak dar kapsamı içerisinde değerlendirilmesi
 gereken maddenin kapsamı çok genişletilmiş olurki bu da kanun koyucunun
 amacına ters düşer.
	Bu gerekçelerle sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. Usul ve esas
 yönünden yerinde gördüğüm Yerel kararı onanmalıdır.

                                        Eraslan ÖZKAYA
                                     1.Hukuk Dairesi Üyesi
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini