 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Onbirinci Hukuk Dairesi
E. 1990/5647
K. 1992/2015
T. 21.2.1992
* YABANCI HAVA YOLU
* KAYBOLAN BAGAJ
* ULUSLARARASI KURALLAR
ÖZET : Zayi olduğu anlaşılan bagajın Konvansiyon hükümlerine göre kaç kilogram
bulunduğu tesbit edildikten sonra Konvansiyonun 22. maddesi uyarınca bir
kilogramı 250 Frank hesabı ile hüküm tarihindeki 24 ayar bir gram altının bu
tarihteki serbest satış fiyatı bulunarak davacının zararının hesap
ettirilmesi gerekir.
(2920 s. TSHK. m. 106)
Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Ankara Asliye Dördüncü Ticaret
Mahkemesi)nce verilen 4.5.1990 tarih ve 958-318 sayılı hükmün temyizen
tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi
içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği
konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin tıp öğrencisi olduğunu İngittere'de bir ay kurs
görüp yurda dönmek üzere Londra'dan davalı şirkete ait uçağa bindiğini
bagajını teslim etmesine rağman Ankara'da kaybolduğunu, bagajının içinde
kıymetli eşyalar ile ders notlarının bulunduğunu fazlaya ait hakları saklı
kalmak şartıyla şimdilik (6.000.000) maddi ve (1.000.000) manevi tazminatın
olay tarihi bulunan 30.7.1988 tarihinden itibaren TTK. 1461/2. maddesi
uyarınca en yüksek banka mevduat faizi üzerinden davalıdan tahsilini talep ve
dava etmiştir. Davalı vekili, davacının kaybolan bagajını değer beyan etmeden
ve sigorta yaptırmadan uçağa verdiğini 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık
Kanunu ve Varşova anlaşmasına göre müvekkilinin sorumluluğunun kiloda 20
dolar olduğunu 5 kg.lık kayıp çanta için istenen tazminatın fahiş
bulunduğunu, olayda manevi tazminatın şartlarının bulunmadığını, tacir
olmadığından iskonto faizi isteyemiyeceğini savunarak davanın reddini
istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere, bilirkişi raporuna dayanılarak bagaj için
önceden bir beyan yapılmadığı, sigorta yaptırılmadığı, bilet ve bagaj fişine
göre davacının toplam 21 kg. bagaj teslim ettiği, 5 kg. ağırlığı geçme
nedeniyle yolcu yanında bırakılmadığı, davalının sınırlı sorumluluğunun söz
konusu bulunduğu yapılan hesap sonucunda (5.250 x 1832 x 20 = 192.360) TL.nın
54 reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline artık istemin reddine
karar verilmiştir.
Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- 12 Ekim 1929 tarihinde Varşova'da imzalanan ve 13.2.1933 tarihinde
yürürlüğe giren Varşova sözleşmesi ile bu sözleşmeyi değiştiren 28.9.1955
tarihinde imzalanıp 1.8.1963 tarihinde yürürlüğe giren Lahey Protokolü
Türkiye açısından 1.3.1977 tarih ve 2073 sayılı Kanunla onaylanmış, Bakanlar
Kurulu'nun 29.8.1977 tarih 7/13874 sayılı kararı ile 25.6.1978 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Böylece, TTK.daki taşımaya ilişkin genel hükümlerden
önce Uluslararası Özel hükümlerin uygulanması gerekmektedir. Nitekim, 2920
sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununun 106. maddesinde bu kanunda hüküm
bulunmadıkça Türkiye'nin taraf olduğu Uluslararası Anlaşmaların hükümlerinin
uygulanacağı kabul edilmiştir. Davacının Londra-Ankara seyahat sırasında
bagajının kaybolduğu, Varşova Konvansiyonunun 1. maddesinin 2. paragrafında,
taşıma sözleşmesi muhtevasına göre "hareket ve varma yeri iki üye devletin
ülkesine düşen taşımalar enternasyoneldir" denildiğine göre uyuşmazlığın
çözümlenmesinde Türkiye'nin taraf olduğu Uluslararası kuralların uygulanması
zorunludur.
Varşova-Lahey Konvansiyonunda, taşıyıcı açısından öngördüğü sorumluluk kural
olarak tavanı belirlenmiş kusur esasına dayalı sınırlı sorumluluktur. Bazı
hallerde taşıyıcı bu sınırlamadan yararlanamıyacak ve sınırsız sorumlu
olacaktır. Bu hükümlere göre, taşıma belgeleri (yolcu bileti, bagaj kuponu ve
yük senedi hiç veya konvansiyon hükümlerine uygun olarak düzenlenmemiş,
zarara taşıyıcı veya adamlarının bir fiil veya ihmali ile kasden yahut
cüretkarane bir davranışla ve muhtemelen bir zarar meydana geleceği şuuru ile
sebebiyet verildiği isbat olunursa 22. madde de öngörülen mesuliyet
sınırlamaları cari olmaz; adamların fiil veya ihmali halinde ayrıca bunların
görevlerini ifa sadedinde hareket ettiklerinin de isbatı lazımdır. Diğer
taraftan, kayıtlı bagaj ve yük taşımasında, paket taşıyıcıya verilirken,
gönderici, varış yerinde teslim anındaki menfaatine ilişkin özel bir
bildirimde bulunmadıkça ve gerekiyorsa ek bir meblağ ödemedikçe yine
taşıyıcının sorumluluğu kilogram başına (250) frankla sınırlı olacaktır
(Konvansiyon 22 ve 25. md.).
Somut olaya baktığımızda davacının elindeki çanta, küçük, kişisel eşyaların
konulmasına ve yanında bulundurulması gereken boyutlardan büyük ve ağır
olduğu için yolcunun elinden alınmış ve konvansiyonun 4. maddesinde yazılı
kayıtları içeren bagaj fişi tanzim edilerek biri davacının elindeki bilete
diğeri bagaja yapıştırılmış ve uçağın kabin bagajına gönderilmiştir. Nitekim,
bagaj kaybolduktan sonra davacının doldurduğu "Bagaj içindekilerin
açıklanmasına ilişkin listede" sayılan eşyaların, yolcu yanında uçağın içine
alınacak küçük kişisel eşya grubuna girmediği açık seçik görülmektedir.
Davalının başkaca kusurlu hareketi iddia ve ispat edilmemiştir. O halde
davacıya ait çantanın elinden alınıp bagaj fişi yapıştırıldıktan sonra uçağın
kabin bagajına gönderilmesinde Konvansiyonun 22 ve 25. maddelerinde yazılı
kusurlu hareketten söz etmeye olanak yoktur. Mahkemenin, taşıyıcının sınırlı
sorumlu olduğu şeklindeki tavsifi doğru bulunduğundan davacı vekilinin
aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Varşova-Lahey Birleşik Metninin 22. maddesinde bagaj zayi halinde tazminat
hesabının ne şekilde yapılacağı açıklanmıştır.
II. Enternasyonel alanda vukubulan son derece önemli iktisadi ve mali
değişmeleri nazara alan Merkez Bankaları Guvernörleri 13 Kasım 1973 tarihinde
İsviçre'nin Böle şehrinde yaptıkları toplantıda altının resmi değerini
kaldırmışlar ve IMF de Fon Guvernörler Kurulu'nun 30 Nisan 1976 tarihli
kararı ile Fon Anasözleşmesini değiştirerek burda mevcut altınla ilgili
hükümleri ilga etmiş ve bu arada 1.ÖÇH = 0,888671 gram altın hükmünü
kaldırmıştır. Böylece Uluslararası para sisteminin altınla bütün ilişkileri
son bulmuştur. Fon Anasözleşmesindeki bu değişiklikler 1 Nisan 1978 tarihinde
yürürlüğe girmiş ve Türkiye'de bu yeni Anasözleşmeyi 21.4.1978 gün 2146
sayılı Kanunla onaylanmıştır. Milli paraların ve bu arada Türk Lirasının da
böylece altınla olan ilişkileri tamamen kesilmiş bulunduğuna göre bugün artık
altının tek bir fiyatı vardı ki o da serbest piyasada oluşan fiattır. Bu
durumda Poincare Frankı ile tesbit edilmiş olan mesuliyet limitlerinin
memleket parasına tahvilinde yapılacak iş, altının gramının hüküm tarihindeki
serbest piyasa fiatı -gazetelerde hergün görülmektedir- esas alınmak
suretiyle bir altın Frank'ın -ki 24 ayar 0,5895 gram altına eşittir- fiatı
bulunur, bunun için bir gram altının fiyatı 0.05895 ile çarpılmak lazım ve
kafidir. Mesela, 22 Şubat 1988 günü esas alınarak bu limitleri hesaplamak
istersek: 24 ayar bir gram altının bu tarihdeki satış fiyatı 18.900 lira
olduğuna göre 1 Altın Frank = 18.900 x 0,05895 = 1114.15 liradır. Şu halde
sırasiyle
250 Frank = 250 x 1114.15 = 278.538 TL.
Diğer bir hesap şekli şudur bir altın Frank 900/1000 ayarında 65.5 mili-gram,
24 ayarında 58.95 miligram (veya 0,05895 gram) altın ihtiva etmektedir.
Buradan hareketle Konvansiyon ve eklerindeki limitleri ifade eden altın Frank
miktarlarının ne kadar gram altına baliğ oldukları tesbit olunur.
250 Frank = 250 x 0,5895 = 14,737,5 gram altın ihtiva eder.
Bir gram altının fiyatı bu rakamlarla çarpılınca herbir limitin milli para ile
karşılığı çıkar.
250 Frank = 18.900 x 14.737,5 = 278.538 TL. (Prof. DR. Tahir Çağa - Hava
Taşıyıcısının sınırlı ve sınırsız mesuliyetine dair Ticaret Hukuku ve
Yargıtay Kararları Sempozyumu, 25-26 Mart 1988 sahife 195 vd.).
Mahkemece bu esaslar dikkate alınarak zayi olduğu anlaşılan bagajın
konvansiyon hükümlerine göre kaç kilogram bulunduğu tesbit edildikten sonra
konvansiyonun 22. maddesi uyarınca 1 kg.'ı 250 Frank hesabı ile hüküm
tarihindeki 24 ayar bir gram altının bu tarihdeki serbest satış fiyatı
bulunarak yukarıda gösterilen hesap yöndemi uygulanarak davacının zararının
hesap ettirilmesi gerekirken bu konularda gerekil inceleme yapılmadan eksik
soruşturma ile hüküm kurulması doğru görülmediğinden davacı vekilinin temyiz
itirazlarının kabulüne ve hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
S o n u ç : Yukarıda 1 nolu bendde yazılı nedenlerle davacının sair temyiz
itirazlarının reddine (2) nolu bentte yazılı nedenle davacı vekilinin temyiz
itirazının kabulüne ve hükmün davacı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz
peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 21.2.1992 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
|