Hukuki.NET


Yargýtay içtihatlarý bölümü

Yargýtay Kararý

 


T.C
Y A R G I T A Y
Ýçtihadý Birleþtirme 
Büyük Genel Kurulu

	E.	1990/5
	K.	1991/4
	T.	22.11.1991

*  ÝÞVERENÝN ÝFLASI
*  PRÝM ALACAÐI
*  GECÝKME ZAMMI


ÖZET : 506 sayýlý Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 80. maddesinde öngörülen prim
 alacaklarýna, ayný maddenin yaptýðý yollama ile Amme Alacaklarýnýn Tahsil
 Usulü Hakkýnda Kanuna göre uygulanacak gecikme zammý Ýflasýn açýlmasýndan
 sonra da iþlemeye devam eder.

(506 s. SSK. m. 80)  (6183 s. AAK. m. 9, 12, 21, 27, 36, 101, 103)

Sosyal Sigortalar Kurumu'nun vekili 15.1.1990 günlü dilekçe ile Yargýtay Hukuk
 Genel Kurulu'nun 1.11.1989 günlü ve Esas: 1988/11-768, Karar: 1989/566
 sayýlý; 1.11.1989 günlü ve Esas: 1988/12-837, Karar: 1989/587 sayýlý;
 13.12.1989 günlü ve Esas: 1988/11-706, Karar: 1989/661 sayýlý kararlarý ile
 Yargýtay Onikinci Hukuk Dairesi'nin 28.11.1985 günlü ve 4200-10216 sayýlý;
 30.3.1987 günlü ve Esas: 1986/7964, Karar: 1987/6288 sayýlý kararlarýnda; 506
 sayýlý Sosyal Sigortalar Kanunu'nun deðiþik 80. maddesi gereðince Kurum'a
 ödenmesi gereken primlerin süresinde ödenmemesi nedeniyle uygulanacak gecikme
 zammýnýn, borçlu iþverenin iflasýna karar verilmesi halinde; iflasýn
 açýlmasýndan sonra da iþlemeye devam edeceðinin kabul edildiði ve Yargýtay
 Onbirinci Hukuk Dairesi'nin 27.10.1987 günlü ve 2465-5709 sayýlý; 21.12.1987
 günlü ve 5170-7455 sayýlý kararlarýnýn da ayný doðrultuda bulunduðu; ayný
 Dairenin daha sonra verdiði 26.2.1988 günlü ve 274-1136 sayýlý; 28.2.1989
 günlü ve 1118-1230 sayýlý; 20.11.1989 günlü ve 7292-6385 sayýlý kararlarýnda
 ise; anýlan gecikme zammýnýn borçlunun iflasýna karar verildikten sonra
 iþlemeye devam etmeyeceði ve kesileceði; ancak tasfiye sonunda borçluya ait
 mal veya para kaldýðý takdirde iflasýn açýlmasýndan sonra Kurum'un tahakkuk
 ettirdiði tüm gecikme tazminatýnýn bu kalandan tahsil edileceði görüþünün
 benimsendiði; böylece Hukuk Genel Kurulu, Onikinci Hukuk Dairesi ve Onbirinci
 Hukuk Dairesi'nin önceki kararlarý ile Onbirinci Hukuk Dairesi'nin sonraki
 kararlarý arasýnda içtihat aykýrýlýðýnýn meydana geldiðini ileri sürerek
 içtihatlarýn birleþtirilmesini istemiþ; Yargýtay Birinci Baþkanlýk Kurulu'nca
 konu Ýçtihadý Birleþtirme Büyük Genel Kurulu'nda görüþülmek üzere sevk
 edilmiþ bulunduðundan; daðýtýlan gündem gereðince 22.11.1991 gününde toplanan
 Yargýtay Ýçtihadý Birleþtirme Büyük Genel Kurulu'nda Raportör Üyenin
 açýklamalarý dinlendikten sonra gereði görüþüldü: Öncelikle; kararlar
 arasýnda 506 sayýlý Sosyal Sigortalar Kanunu'nun deðiþik 80. maddesi
 gereðince tahakkuk ettirilen gecikme zammýnýn iflasýn açýlmasýndan sonra da
 iþlemeye devam edip etmeyeceði konusunda içtihat aykýrýlýðý bulunduðu ve bu
 aykýrýlýðýn giderilmesi gerektiðine oybirliði ile karar verilerek iþin
 esasýnýn görüþülmesine geçilmiþtir.

Esasa geçildiði sýrada söz alan bazý üyeler, 3749 sayýlý Kanunla Yargýtay'da
 yeni Daireler kurulduðunu, bunlardan Ondokuzuncu Hukuk Dairesi'nin, evvelce
 Onbirinci Hukuk Dairesi'nin bakmakta olduðu iflas davalarýna bakmakla
 görevlendirildiðini, bu Dairenin henüz yeni faaliyete geçtiði, ilgili Daire
 olarak görüþ bildirilmesi için uygulamasýnýn beklenmesini ve iflasýn
 açýlmasýndan sonraki gecikme zammýnýn iflas masasýna kaydedilip edilemeyeceði
 konusunun kapsama alýnarak öncelikle incelenmesi gerektiðini ve bu incelemeye
 olanak verilmesi amacýyla görüþmelerin ertelenmesini önererek, bu önerinin
 oya sunulmasýný istemiþlerdir. Diðer bir kýsým üyeler ise; bu konunun oya
 sunulmasýnýn gerekmediðini bildirmiþlerdir. Bu durumda, esasla ilgili olmayan
 ve çözümlenmediði takdirde esasýn incelenmesini engellemeyen bu konunun oya
 sunulmasý gerekip gerekmediðinin Baþkanlýkça takdiri gerekmiþtir. Görüþmeler
 sýrasýnda ortaya atýlan ve esasla ilgili olmayan her konunun mutlaka oya
 sunulmasý gibi bir yol izlenecek olursa, görüþmelerin saðlýklý bir þekilde
 sürdürülmesine ve sonuçlandýrýlmasýna olanak kalmaz. Aksi halde öncelikle,
 yeni kurulan dairenin ilgili daire olup olmadýðý ilgili ise bu konunun oya
 sunulmasý gerekip gerekmediði oylanacak; gerektiði sonucuna varýldýðý
 takdirde bu defa yeni dairenin uygulamasýnýn, görüþünün beklenmesine gerek
 olup olmadýðý oylanacak ve tevali eden bu nitelikteki oylamalarla yargý
 iþlerinin sürüncemede kalmasý sonucu doðacaktýr. Diðer taraftan, içtihadý
 birleþtirmeye esas tutulan kararlar arasýnda aykýrýlýk bulunduðuna ve konusu
 da belirlenen aykýrýlýðýn giderilmesine oybirliði ile karar verildikten
 sonra, yeni kurulan Daire'nin görüþünün beklenmesine gerek olup olmadýðýnýn
 oylanmasý, esasa girilmesine iliþkin kararla da çeliþir. Ýþte bu nedenle
 durum Baþkanlýkça deðerlendirilerek; içtihat aykýrýlýðý belirlendikten sonra,
 Yargýtay'da iflas davalarý ile ilgili temyiz incelemelerinin yeni kurulan bir
 Daireye verilmiþ olmasýnýn, içtihadý birleþtirme görüþmelerinin ertelenmesini
 gerektirmeyeceði sonucuna varýlmýþtýr. Kaldýki þu husus özellikle
 belirtilmelidir ki, ilgili daireden amaç, içtihadý birleþtirme görüþmelerine
 esas tutulan kararlarýn ait olduklarý dairelerdir. Ýçtihadý birleþtirme
 görüþmeleri sýrasýnda dahi Onbirinci Hukuk Dairesi bu tür uyuþmazlýklara
 bakan daire niteliðinde olup Ondokuzuncu Hukuk Dairesi, Baþkanlar Kurulu
 Kararý uyarýnca ancak 31 Ekim 1991 gününden sonra Yargýtay'a gelen iþlere
 bakacaktýr ve bu konuda da hiçbir kararý bulunmamaktadýr. Kararý olmayan bir
 daireden görüþ sorulmasý içtihadý birleþtirme kurumu ile baðdaþtýrýlamaz. Öte
 yandan, Ýçtihadý Birleþtirme Kurullarý'na nasýl baþvurulacaðý, yasa ile
 açýkça düzenlenmiþ olup, sözü edilen Kurullarýn re'sen bir konuyu oylama
 sureti ile dahi olsa içtihadý birleþtirmenin kapsamýna almasýna yasal olanak
 bulunmamaktadýr. Sýra cetveline kayýt edilebilip edilememe içtihadý
 birleþtirme sorununun çözümünden sonra uygulama ile yön verilecek tali bir
 konu oluþturmaktadýr. Bu gerekçelerle yasaya açýkça aykýrý düþecek bir
 konunun oya sunulmasýna ve ertelenmesine Baþkanlýkça gerek görülmediði Büyük
 Genel Kurul'un bilgilerine arzolunarak görüþmelere devam olunmuþtur.

Ýçtihadý birleþtirmenin konusu, sadece 506 sayýlý Sosyal Sigortalar Kanunu'nun
 deðiþik 80. maddesinde öngörülen, sigorta primlerinin süresinde ödenmemesi
 nedeniyle uygulanacak "gecikme zammý"nýn, borçlu iþverenin iflasýna karar
 verilmesi halinde; iflasýn açýldýðý tarihten itibaren iþlemeye devam edip
 etmeyeceði sorunu ile sýnýrlýdýr. Bu nedenle, diðer bir kýsým yasalarda da
 yer alan gecikme zammýnýn faiz niteliðinde olup olmadýðý yönü üzerinde
 durulmasýna gerek görülmemiþtir. Diðer taraftan, 506 sayýlý Yasanýn deðiþik
 80. maddesinde öngörülen gecikme zammýnýn, iflasýn açýlmasýndan sonra da
 iþlemeye devam etmesi halinde, gecikme zammýnýn ne þekilde tahsil edileceði,
 diðer bir ifade ile, Ýcra Ýflas Kanununun deðiþik 196. maddesinin son fýkrasý
 gereðince faiz gibi iþlem görüp görmeyeceði sorunu da içtihadý birleþtirmenin
 konusu dýþýnda kalmaktadýr. Çünkü bu sorun ancak, gecikme zammýnýn, iflasýn
 açýlmasýndan sonra da iþlemeye devam edeceði kabul edildiði takdirde gündeme
 gelebilecek olan tali bir sorundur.

506 sayýlý Sosyal Sigortalar Kanunu'nun deðiþik 80. maddesinin üçüncü
 fýkrasýnda; primlerin, süresi içinde ve tam olarak ödenmemesi halinde,
 ödenmeyen kýsmýna, sürenin bittiði tarihten baþlayarak Amme Alacaklarýnýn
 Tahsil Usulü Hakkýnda Kanunda belirlenen gecikme zammý oranlarýnýn
 uygulanacaðý hükme baðlanmýþtýr. Ayný maddenin döndüncü fýkrasýnda; "Ay
 kesirleri tam ay olarak hesap edilir. Gecikme zammý yalnýz prim alacaklarýna
 uygulanýr ve borç ödenene kadar devam eder" ve beþinci fýkrasýnda da; "Dava
 ve icra takibi açýlmýþ olsa bile, primlerin ödenmemiþ kýsmý için gecikme
 zammý tahsil olunur" denilmiþtir. Bu hükümler, gecikme zammýnýn, borçlu
 iþverinin iflasý halinde de iþlemeye devam edeceðini açýkca göstermektedir.
 Ayný maddenin altýncý fýkrasýnda da; 6183 sayýlý Amme Alacaklarýnýn Tahsil
 Usulü Hakkýnda Kanunun sadece, 9, 12, 21 ila 27 ile 36, 101 ve 103.
 maddelerinin Kurum alacaklarý hakkýnda da uygulanacaðý gösterilmek suretiyle,
 6183 sayýlý Yasaya sýnýrlý bir gönderme yapýlmýþtýr. Anýlan Yasanýn 52.
 maddesine gönderme yapýlmadýðýndan, bu maddedeki, amme alacaklarý ile ilgili
 gecikme zammýnýn iflas halinde, iflasýn açýldýðý tarihe kadar iþleyeceðine
 dair hükmün, sosyal sigorta primlerinin gecikme zammý hakkýnda uygulanmasýna
 olanak görülmemiþtir. 506 sayýlý Yasanýn deðiþik 80. maddesinde bu yönden bir
 boþluk bulunmadýðý için, kýyas yolu ile bir uygulama yapýlmasýna da gerek
 bulunmamaktadýr. Kaldý ki sosyal sigorta primlerinin, sosyal güvenlik ile
 ilgili özelliði nedeniyle 6183 sayýlý Yasadaki amme alacaklarýna benzetilmesi
 de mümkün deðildir. Böyle bir benzerlik olsaydý, yasa koyucu 6183 sayýlý
 Yasanýn 52. maddesine de göndermede bulunurdu. Oysa, 6183 sayýlý Yasanýn
 gönderme yapýlan maddeleri ayrý ayrý gösterilmek suretiyle, 52. maddenin
 uygulanmasýnýn istenmediði açýkca ifade edilmiþ olmaktadýr. Yasa koyucu
 getirdiði düzenlemelerde sosyal güvenlik hukukunun özelliklerini ve büyük
 önemini dikkate almýþtýr. Esasen 506 sayýlý Yasanýn deðiþik 80. maddesinde
 sigorta prim borçlarýnýn ve gecikme zammýnýn hangi halde ertelenebileceði
 ayrýca gösterilmiþtir. Bunlar, su baskýný ve deprem gibi tabii afetlerdir.
 Borçlu iþverenin iflas etmesinin, bu nitelikte bir tabii afet olmadýðý
 kuþkusuzdur. Öte yandan, yasada açýkca öngörülmedikçe, borçlunun iflas
 etmesi, kendiliðinden, faizin veya gecikme zammýnýn iþlemesini durduracak bir
 olgu olarak da kabul edilemez. Nitekim Ýcra ve Ýflas Kanununun deðiþiklikten
 önceki 196. maddesinde rehin ile temin edilmemiþ bütün alacaklarýn
 faizlerinin iflasýn açýlmasý ile müflise karþý iþlemeyeceði hükme baðlanmýþ
 idi. Ayný þekilde 6183 sayýlý Yasanýn 52. maddesinde de, gecikme zammýnýn,
 borçlunun iflasýna kadar iþlemeye devam edeceði açýklanmýþtýr. Görülüyor ki
 yasa koyucu, alacaðýn faizininin veya gecikme zammýnýn, borçlunun iflasý
 halinde iþlemesini arzu etmiyorsa bunu açýkca belirtme yolunu izlemektedir.
 Aksi halde, faiz veya gecikme zammý, borçlunun iflasýndan sonra da iþlemeye
 devam edecektir.

Ýcra ve Ýflas Kanununun 196. maddesinin ilk þeklinde, iflasýn açýlmasý ile
 birlikte, müflise karþý faizlerin iþlemeyeceði hükmü yer aldýðýndan, Yargýtay
 Onbirinci Hukuk Dairesi'nin, içtihat aykýrýlýðýna neden olan sonraki
 kararlarýnda 506 sayýlý Yasanýn deðiþik 80. maddesindeki "gecikme zammý",
 faize benzetilerek, 196. maddenin kýyasen uygulanmasý ve gecikme zammýnýn da
 borçlunun iflasý halinde iþlemeyeceði içtihat edilmiþtir. Ne varki 196.
 madde, 9.11.1988 günlü ve 3494 sayýlý Kanunla deðiþtirilerek; iflasýn
 açýlmasý ile birlikte, iflas masasýna giren alacaklarda faizin iþlemeye devam
 edeceði kabul edilmiþtir. Bu nedenle artýk, gecikme zammý ile faizin ayný
 nitelikte olup olmadýðý sorunu üzerinde durulmasýna gerek kalmamýþtýr.
 Onbirinci Hukuk Dairesi'nin görüþünü benimseyen üyelerin Büyük Genel
 Kuruldaki açýklamalarýnda; alacaklýlar arasýnda eþitliðin saðlanmasý için,
 Ýcra ve Ýflas Kanununun deðiþik 196. maddesinin son fýkrasýndaki; bu maddeye
 göre tahakkuk edecek faiz ödemelerinin, 195. maddeye göre hesaplanan ana
 paralar ödendikten sonra bakiyesi üzerinden yapýlacaðýna dair hükmün, gecikme
 zammý hakkýnda da uygulanmasý gerektiði görüþü dile getirilerek, içtihadý
 birleþtirme kararýnda bu konunun da açýklýða kavuþturulmasýný istemiþlerse
 de; kararlar arasýndaki içtihat aykýrýlýðý sadece gecikme zammýnýn iflasýn
 açýlmasýnan sonra da iþlemeye devam edip etmiyeceði konusu ile sýnýrlý
 bulunduðundan ve bunun sonucu olarak iflastan sonra iþlemeye devam eden
 gecikme zammýnýn tahsili yönünden Ýcra ve Ýflas Kanununun deðiþik 196.
 maddesinin son fýkrasý hükmünün uygulanýp uygulanamayacaðý sorunu bu içtihadý
 birleþtirmenin kapsamý dýþýnda kaldýðýndan bu yön üzerinde durulmamýþtýr.
 Oylamaya 111 üye katýlmýþ; üç üye ön sorunun oya sunulmamasý nedeniyle iþin
 esasýnýn görüþülmesine olanak bulunmadýðý gerekçesiyle esas hakkýnda oy
 kullanmamýþ; seksen üye 506 sayýlý Yasanýn 80. maddesindeki gecikme zammýnýn
 iflasýn açýlmasýndan sonra da iþleyeceði doðrultusunda; yirmisekiz üye ise
 iþlemeyeceði doðrultusunda görüþ bildirmiþler ve içtihatlar bu suretle Hukuk
 Genel Kurulu, Onikinci Hukuk Dairesi ve Onbirinci Hukuk Dairesi'nin önceki
 kararlarý doðrultusunda birleþtirilmiþ bulunmaktadýr.

S o n u ç : 506 sayýlý Sosyal Sigortalar Kanunu'nun deðiþik 80. maddesi
 gereðince Kurum'a ödenmesi gereken primlerin süresinde ödenmemesi nedeniyle
 uygulanacak gecikme zammýnýn, borçlu iþverenin iflasýna karar verilmesi
 halinde; iflasýn açýlmasýndan sonra da iþlemeye devam edeceðine, içtihatlarýn
 bu yolda birleþtirilmesine 22.11.1991 günlü ilk toplantýda üçte ikiyi geçen
 çoðunlukla karar verildi.

KARÞI OY AÇIKLAMASI

* Yargýtay Kanununun 45/4. maddesinde; "Ýçtihadý Birleþtirme GÖRÜÞMELERÝ,
 alýnmýþ olan ilke kararlarý çerçevesinde YÜRÜTÜLÜR...",

Ayný Yasanýn 17/1-c maddesinde; "Ýçtihadý Birleþtirme görüþmelerine ve
 kararlarýn alýnmasýna iliþkin olarak ilke kararlarý ALINIR",

Yargýtay Ýç Yönetmeliðinin 16. maddesinde; "Ýçtihadý Birleþtirme
 kurullarýndaki GÖRÜÞMELER, Yargýtay Kanununun 45/4 ve 17/1-c maddeleri
 uyarýnca Baþkanlar Kurulu tarafýndan verilmiþ olan ÝLKE KARARLARINA ve ÝÇ
 YÖNETMELÝK hükümlerine göre yapýlýr",

Hükümleri yer almaktadýr.

19.6.1975 günlü Baþkanlar Kurulunca ittihaz edilen ilke kararýnýn:

- 4. Maddesinde; "Kurulda ÖNSORUN olarak kararlar arasýnda aykýrýlýk olup
 olmadýðý veya SAÝR NEDENLERLE içtihatlarýn birleþtirilmesine gerek bulunup
 bulunmadýðý hususlarý görüþülüp KARARA BAÐLANIR",

- 7. Maddesinde; "Kurulda öncelikle usule iliþkin hususlar hakkýnda konuþmak
 isteyenlere söz verilir",

- 13. Maddesinde; "ÖNSORUNUN OYLANMASINA iliþkin açýklamalar kararda yer
 alýr",

Ýlkeleri saptanmýþtýr.

Buyurucu bu kurallarý belirlendikten sonra Ýçtihadý Birleþtirme görüþmesine
 döndüðümüzde;

I - 5 Haziran 1991 günlü Resmi Gazete'de yayýnlanarak yürürlüðe giren
 "Yargýtay Kanununun Bazý Maddelerinde Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair 3749 sayýlý
 Kanunla" yeni daireler kurulmuþ ve bu Ýçtihadý Birleþtirmeye konu olan husus,
 yeni kurulan 19. Hukuk Dairesi'nin görevi olarak açýklanmýþtýr. Baþkan ve
 üyeleri seçilen bu daire, temyiz inceleme görevine baþlamýþtýr. Tevhidi
 Ýçtihat görüþmesinin yapýldýðý 22.11.1991 tarihinde, Ýçtihadý Birleþtirmeye
 konu olan iþlere münhasýran, bu daire tarafýndan bakýlmakta ve karara
 baðlanmaktadýr.

Yukarýda sözü edilen ilke kararýnýn 2. ve Yönetmeliðin 14/2-4. madderi
 uyarýnca ÝLGÝLÝ DAÝRE BAÞKANININ, Daire görüþünü bildirmesi gerektiði gibi,
 Ýlke Kararýnýn 9. maddesi gereðince görüþmelerde SON SÖZÜN ÝLGÝLÝ DAÝRE
 sözcüsüne verilmesi öngörülmüþtür.

Bu nedenle; öncelikle ve ÖNSORUN OLARAK ÝLGÝLÝ DAÝRENÝN hangi daire olduðunun,
 diðer bir deyiþle görüþmenin yapýldýðý 22.11.1991 günü itibarý ile 19. Hukuk
 Dairesi'nin ilgili daire olup olmadýðýnýn OYLAMA YAPILMAK SURETÝ ÝLE
 BELÝRLENMESÝ GEREKÝR.

Çok sayýda sayýn üyenin katýldýðýný gözlemlediðimiz bu yöndeki ÖNERÝMÝZ
 oylamaya konulmadan, bu önemli ÖNSORUN karara baðlanmadan, "ilgili daire 11.
 Hukuk Dairesidir" biçimindeki, Sayýn Birinci Bþakan'ýn görüþleri
 doðrultusunda, 19. Hukuk Dairesi'nin DAÝRE GÖRÜÞÜ alýnmadan ve SON SÖZ 19.
 Hukuk Dairesi sözcüsüne verilmeden, 11. Hukuk Dairesi'nin açýklamasýndan
 sonra esasýn oylamasýna geçilmiþtir.

II - Tevhidi Ýçtihat raporunda özet olarak; "Sosyal Sigortalar Kurumu'nun prim
 alacaklarýna uygulanan gecikme zammýnýn iflas açýlmasýndan sonra da iþlemeye
 DEVAM EDÝP ETMEYECEÐÝ" biçimindeki anlatýmýn, yapýlacak esasa iliþkin
 oylamada sorunu çözmeyeceði, "özetin ve oylama þeklinin deðiþtirilip Büyük
 Genel Kurulca belirlenmesi, zira tüm görüþlerin gecikme zammýnýn iflas
 açýlmasýndan sonra da iþlemeye devam edeceði yönünde olduðu, ancak gecikme
 zammýnýn hukuki niteliðinin ne olduðu ve bunun sonucu olarak da sýra
 cetveline yazýlýp yazýlmayacaðý hususunun ihtilaflý olduðu" vurgulanýp bu
 konuda ÖNSORUN oylamasý yapýlmasý birçok sayýn üye tarafýndan önerilmiþse de,
 bu konuda da önsorun oylamasý yapýlmadan, özetteki gibi oylama yapýlacaðýnda
 Baþkanlýkça ýsrar edilip, esas oylamasý Tek seçenekli yapýlmýþtýr.

III - Önsorun oylamasý yapýlmadýðýndan, ilgili Daire olup olmadýðý
 belirlenemeyen 19. Hukuk Dairesi Baþkaný Sayýn Cengiz Kostakoðlu'nun "ilgili
 Dairenin kendi Daireleri olduðu, konu hakkýnda Daire görüþü oluþturma
 olanaðýna yeni faaliyete geçmiþ olmalarý nedeniyle olanak bulamadýklarý,
 inceleme yapmak ve Daire görüþü oluþturup Yüce Kurula arzetmek" yönündeki,
 oturum açýlýr açýlmaz vaki istemleri de keza ön sorun olarak kabul edilip
 oylanmamýþ ve Sayýn Birinci Baþkan tarafýndan konunun olgunlaþmadýðý
 belirlendiðinde, bu hususun yeniden deðerlendirileceði belirtildiði ve
 tarafýmýzdan da bu husus vurgulandýðý halde, Ýkinci bölümde açýklandýðý üzere
 konunun olgunlaþmadýðý gözetilmeyerek bu ön sorun da oylamaya sunulmamýþtýr.

Açýklamaya çalýþtýðýmýz ÖNSORUN OYLAMALARININ önerildiði ve kanýmýzca
 gerektiði halde oylama yapýlmamasý karþýsýnda esasa iliþkin oy verme
 zorunluluðumuz var mýdýr?
Bu sorunun cevabýný, Büyük Genel Kurulda da kýyasen uygulanmasý gereken
 Yargýtay Ýç Yönetmeliðinin 27. maddesi vermektedir. Maddeye göre; "Genel
 Kurullarda, çözülmesi gereken ön sorun ortaya çýkarsa ilkin o yönden GÖRÜÞME
 ve OYLAMA YAPILIR.

ÖNSORUN OYLAMASI sonucu, bir üyenin düþüncesine aykýrý düþmüþ olsa dahi o üye
 de iþin esasý hakkýnda oy vermek zorundadýr".

BU HÜKME GÖRE ÖNSORUN ORTAYA ÇIKTIÐINDA BÜYÜK GENEL KURULCA OYLANIP
 SONUÇLANDIRILMADIKÇA ÜYENÝN ESASA ÝLÝÞKÝN OY VERME ZORUNLULUÐU (ÖDEVÝ)
 DOÐMAZ.

S o n u ç : Yukarýda arz ve izah edilen bu usuli nedenlerle, esasa iliþkin oy
 ve karar verilemeyeceði görüþündeyim. 28.11.1991 
Mehmet UYGUN
Birinci Baþkanvekili
MUHALEFET ÞERHÝ

* 1 - Yargýtay'da yeni kurulan ve faaliyete geçen 19. Hukuk dairesi 3749
 sayýlý Kanun ile iflas, konkordato ve sýra cetveline kayýt davalarýna
 bakmakla görevlendirilmiþtir. Daire baþkaný henüz müzakereye baþlamadan önce
 söz alýp konuyu dairelerinde görüþtüklerini fakat bir sonuç ve karara da
 varamadýklarýný bildirerek davranýþlarýný ve oylarýný belirlemek yönünden
 görüþmenin ertelenmesini istemiþtir. Yargýtay Hukuk ve Ceza Genel
 Kurullarýnda, bir üyenin dahi oy kullanacak derecede bir kanaate varamadýðýný
 bildirerek konuyu ve dosyayý incelemek istemesi halinde görüþmenin
 ertelenmesi bir teamül haline geldiði halde, yeni kurulan ve ayný konudaki
 iþlere bakmakla görevlendirilen daire mensuplarý adýna yapýlan erteleme
 talebinin, baþkanlýk tasarrufuna girdiði gerekçesi ile ve kurulun oyuna
 sunulmadan sayýn baþkan tarafýndan reddedilmesi usul ve teamüle aykýrý bir
 davranýþ olmuþtur.

2 - Eksik þekilde tespit edilen Ýçtihadý Birleþtirmenin konusu ve çerçevesi
 yüce kurulca tam olarak anlaþýlmadan, yapýlan seri bir oylama ile bir konu ve
 çerçeve kesinleþtirilmiþ sayýlarak, konu ve özetin geniþletilmesini isteyen
 üyelere konuþma imkaný tanýnmamýþ ve Ýçtihadý Birleþtirme Kararýnýn eksik ve
 tereddütlere yol açacak bir þekilde çýkmasýna sebebiyet verilmiþtir.

Ýçtihadý birleþtirmeye yol açan deðiþik kararlarda aðýrlýk noktasý, 506 sayýlý
 Kanunun 80. maddesinde bahsi geçen (gecikme zammý)nýn iflas eden prim
 borçlusunun sýra cetveline kaydedilip edilmeyeceði ve paylaþtýrmaya katýlýp
 katýlmayacaðý hususudur. ÝÝK.nun 196. maddesinin evvelki þeklinde, faizin
 iflasýn açýlmasý ile kesileceði hükmünün, bir nevi temerrüt faizi
 sayýlabilecek gecikme zammýna da uygulanmak gerekeceði yolunda uygulama yapan
 11. Hukuk Dairesi, 196. maddenin deðiþik yeni þekline göre gerek faiz gerekse
 gecikme zammýnýn iflasýn açýlmasýndan sonra iþlemeye devam edeceði, ancak ana
 borcun ödenmesinden sonra masada bir miktar kalýr ise o miktardan ödeneceði
 þeklinde bir uygulamaya geçmiþtir. Bu sebeple, yasa deðiþikliði sonucu 11.
 Hukuk Dairesi'nin son uygulamalarý Hukuk Genel Kurulu ve 12. Hukuk
 Dairesi'nin uygulamasý ile ayný istikamete dönüþtüðünden, içtihadý
 birleþtirmenin noksan tespit edilen konusu itibarile uyuþmazlýk sona
 ermiþtir. Bu sebeple ittihaz edilen içtihadý birleþtirme kararý bu þekli ile
 gereksiz ve sonuç vermez bir mahiyet almýþtýr. Çýkan kararda, iflasýn
 açýlmasýndan sonra iþlemeye devam eden gecikme zammýnýn sýra cetveline
 kaydedilip edilmeyeceði hususu cevapsýz kalmýþ olup bu hususun baþka bir
 içtihadý birleþtirme ile halledilebileceði düþüncesi eksik ve etkisiz bir
 karara yol açmýþtýr.

3 - Ýçtihadý birleþtirmeye konu olan gecikme zammýnýn iflas hükümleri yönünden
 ele alýnýp incelenmesi gerekirken, 506 sayýlý Kanunun ve 6183 sayýlý Kanun
 hükümleri yönünden ele alýnýp faiz niteliðinde olup olmadýðýnýn tartýþýlmasý
 yanlýþ olmuþtur.

ÝÝK. iflas hükümlerine göre, iflas halinde müflisten alacaklý olanlarýn
 alacaklarý, iflasýn açýlmasýna kadar gerçekleþen miktarlarý ile nazara alýnýp
 sýra cetveline yazýlýr (ÝÝK. 206 maddesine göre nafaka alacaklarý istisna
 teþkil eder). SSK.nun prime iliþkin gecikme zammý alacaðýnýn iflasýn açýlmasý
 tarihine kadar gerçekleþen miktarýnýn sýra cetveline kaydedileceði tabiidir.
 Ancak, iflasýn açýlmasýndan sonra iþlemeye devam edecek olan bu alacaðýn
 cetvele kaydý iflas hükümleri ile baðdaþmaz.

Gecikme zammýnýn iflastan sonra iþleyen bölümünün sýra cetveline
 kaydedileceðine dair açýk bir yasa hükmü mevcut deðildir. Çoðunluk görüþünü
 savunanlar 506 sayýlý Kanunun 80. maddesindeki (Gecikme zammý, prim borcu
 ödenene kadar devam eder) hükmüne dayanmakta ve her ne kadar 6183 sayýlý
 Yasanýn 52. maddesinde (Gecikme zammýnýn tatbik müddeti; iflas halinde
 iflasýn açlýdýðý güne kadar olan müddettir) ifadesi mevcutsa da, 506 sayýlý
 Yasanýn 80. maddesinde 6183 sayýlý Yasanýn 52. madesinin bu hükmünün
 uygulanacaðýna dair bir atýf olmadýðýndan gecikme zammýnýn iflas tarihinden
 sonra da iþleyeceðini ileri sürmüþlerdir. Gerçekte, 506 sayýlý Yasanýn bu
 konuda 6183 sayýlý Yasa ile iliþkisi, 506 sayýlý Yasadaki gecikme zammýnýn
 uygulanacak oraný ile þeklinin tespiti yönünden 6183 sayýlý Yasaya atýf
 yapýlmýþ olmasýndan ibarettir. 
506 sayýlý Yasanýn 80. maddesindeki gecikme zammýnýn prim borcunun ödenmesine
 kadar devam edeceði hükmü ise genel bir kural olup, borçlunun ödeme hususunda
 irade serbestliði bulunmasý halinde uygulanacak bir hükümdür. Ýflasýn
 açýlmasý ile borçlunun artýk ödeme yapma imkaný yasa gereði ortadan
 kalkacaðýndan artýk ödeme ile ilgili iflas hükümleri uygulanacaktýr.

Yukarýda açýklandýðý üzere 506 sayýlý Yasa hükmü, iflas kurallarýna göre
 yorumlanmak gerekir.

4 - Aksinin kabulü, alacaklýlar yönünden menfaatler dengesi ve hakkaniyet
 kurallarýna uygun düþmez.

SSK. çeþitli nedenlerle tahsil edilmeyen prim alacaklarý büyük miktarlara
 ulaþmaktadýr. Gecikme zammýnýn sýra cetveline kaydý halinde çok zaman iflas
 masasýnda yeterli karþýlýk almadýðýndan SSK., prim alacaðý ile gecikme
 zammýný alabilecek, daha az güçlü olan diðer alacaklýlara ise belki bir þey
 kalmayacaktýr. SSK. ile özel ve tüzel kiþi diðer alacaklýlar arasýnda böyle
 bir ayýrým yapmak için bir haklý sebep de yoktur.

Yukarýda arzedilen nedenlerle çoðunluk kararýna katýlmýyoruz. 28.11.1991
Nihat ARYOL
11. Hukuk Dairesi Üyesi

KARÞI OY

* 1 - Tevhidi içtihat raporunda özet olarak belirtildiði gibi "Sosyal
 Sigortalar Kurumu'nun prim alacaklarýna uygulanan gecikme zammýnýn iflas
 açýlmasýndan sonra da iþlemeye devam edip etmeyeceði biçimindeki anlatýmýn
 yapýlacak esasa iliþkin oylamada sorunu çözemeyeceði, özetle oylama þeklinin
 deðiþtirilip büyük genel kurulca belirlenmesi, tüm oylarýn gecikme zammýnýn
 iflas açýlmasýndan sonra da iþlemeye devam edeceði yönünde olduðu, gecikme
 zammýnýn sýra cetveline yazýlýp yazýlmayacaðý hususunun ihtilaflý olduðu,
 belirtilerek bu hususun ön sorunu olduðu,

Sayýn üyelerce ileri sürülmüþ bu husus sayýn baþkan tarafýndan oya
 sunulmamýþtýr.

2 - 19. Hukuk Dairesi Baþkaný Sayýn Cengiz Kostakoðlu'nun; ilgili dairenin
 kendi daireleri olduðu, yeni kurulduklarý için bu hususta henüz görüþ
 oluþturmadýklarý, inceleme yapmak ve daire görüþü oluþturup Yüce Kurula
 sunmak hususundaki istemleri ön sorun yapýlarak oylanmamýþtýr.

Sayýn Baþkanvekili Mehmet Uygun'un açýkladýklarý gerekçeye katýlarak Yargýtay
 Yasasý ve Ýç Yönetmenlik hükümlerine göre ön sorun ortaya çýktýðýnda Büyük
 Genel Kurulca oylanýp sonuçlanmadýkça üyenin esasa iliþkin oy verme
 zorunluluðu doðamayacaðýndan esasa iliþkin oy kullanmayarak karara muhalif
 bulunmaktayým.

Türkan GÜVEN
1. Ceza Dairesi Baþkaný

KARÞI OY

* Sosyal Sigortalar Kurumu'nun prim alacaklarýna uygulanan gecikme zammýnýn,
 iflasýn açýlmasýndan sonra da sürüp sürmeyeceði konusu; 22.11.1991 tarihinde
 toplanan Yargýtay Ýçtihadý Birleþtirme Büyük Kurulu'nun ilk oturumunda
 görüþülmüþ ve sonuçlandýrýlmýþtýr.

Ne ki, içtihat; bir dizi yöntem (usul) ve oylama yanýlgýlarýyla
 sakatlandýðýndan ve görünüþte sonuçlandýrýldýðýndan, aslýnda çýkmamýþtýr.
 Çünkü bu sakatlýðýn yaptýrýmý, yargýlama hukukunda butlandýr.

Beni bu sonuca ulaþtýran sakatlýklarý iki ana baþlýk altýnda toplamak ve
 aþaðýdaki biçimde özetlemek olanaklýdýr:

1 - Yöntem yanýlgýsý :

Bu yanýlgý, görüþme sýrasýnda ortaya çýkan önsorunun oylanmamasýndan
 kaynaklanmýþtýr. Gerçekten, konuyu Yüce Kurula sunan sayýn üyeden sonra söz
 alan ve 1991-3749 sayýlý Yasanýn 2. maddesinin anlatýmýna göre; "iflas ve
 konkordatoya iliþkin hüküm ve kararlarý" denetlemekle görevlendirilen Yüksek
 19. Hukuk Dairesi'nin Sayýn Baþkaný; sorunla doðrudan ilgili bulunduklarýný,
 ancak Dairenin yeni kurulmasý nedeniyle henüz bir görüþ oluþturamadýklarýný,
 incelemeyi sürdürdüklerini, içtihadý birleþtirme boyutunda bir konunun
 herkesi baðlayýcý düzeydeki çözümünün önemli olduðunu, bu hususun gözetilerek
 görüþmenin ertelenmesini istemiþtir. Bu istek üzerine, görüþmenin ertelenip
 ertelenmemesi konusu, baþkanlýkça yerinde olarak görüþmeye açýlmýþ, birbirine
 karþýt görüþleri savunan sayýn üyelere söz verilmiþtir. Konunun Yüksek 19.
 Hukuk Dairesi'ni doðrudan ilgilendirmediðini, sýnýrlý olduðunu, bu nedenle de
 ertelemeye gerek olmadýðýný savunan savla tam tersini ileri süren ve bu
 yüzden de içtihadý birleþtirmenin Yargýtay Yasasýnýn 45. maddesine göre
 hazýrlanmamýþ sayýldýðýný savunan görüþ, karþý karþýya gelmiþ; böylece ortaya
 bir önsorun çýkmýþtýr. Karþýt savlara savunma olanaðý verilerek görþüme
 açýldýðýnda, önsorun saydamlaþýp somutlaþtýðýna göre, bunun oylamayla
 sonuçlandýrýlmasý doðal ve zorunlu bulunduðu halde, oturumu yöneten Sayýn
 Birinci Baþkan, oylamadan özenle kaçýnmýþ; dahasý oturum boyunca yinelenen bu
 doðrultudaki istekleri önce gözardý etmiþ; daha sonra direniþler üzerine þu
 gerekçeyle reddederek, ivecenlikle esasa geçmiþtir: "Konu bir yýldan beri
 tartýþýlmaktadýr ve çözüm bekleyen davalar bulunmaktadýr".

a) Bu tutum, ilkin yazýlý hukuka ve uygulamaya aykýrýdýr. Çünkü, hukukun genel
 ilkelerine göre, yöntem (usul) sorunu her zaman esas sorunundan; bir yöntem
 sorunu içinde önsorun ortaya çýkarsa bu da hepsinden önce çözülmek gerekir.
 Çözümün biçimi de bellidir ve þudur: Birden çok yargýcýn kaltýldýðý toplu
 yargýlamada önsorun, önce tartýþýlýr, sonra da oylanýr. Hukukun, bulduðu tek
 çözüm biçimi budur. Nitekim, Yargýtay Yasasýnýn 57. maddesinde yasal dayanaðý
 bulan Yargýtay Ýç Yönetmeliðinin 27. maddesi de bu doðrultudadýr. Böyle bir
 hüküm olmasaydý, esasen hukukun genel ilkelerine göre ayný iþlemlerin
 yapýlmasý gerekecekti. Gerçekten, Yargýtay Yasasýndan önce 19.6.1975
 tarihinde Baþkanlar Kurulunca alýnan kararýn 4. ve 13. maddelerinde de ayný
 düzenlemeye gidilmiþtir.

Bu durum karþýsýnda, ilkin konunun ertelenip ertelenmemesini görüþmeye açmak,
 ardýndan da oylama yapmayacaðýný belirterek bu konuda söz isteyen üyelerin
 sözlerini kesmek ve kimilerine söz vermemek yazýlý hukuka aykýrýdýr (Yargýtay
 Ýç Yönetmeliði, md. 25, 27; 19.5.1975 tarihli Baþkanlar Kurulu Kararý, md.
 7). En azýndan bu konuda oylamaya gerek olup olmayacaðý hususunda çýkan
 uyuþmazlýðýn da, oylamayla çözüleceði düþünülmeliydi. Bu da yapýlmamýþtýr.

Sorunun ertelenmemesi konusunda gösterilen "konunun bir yýldan beri
 tartýþýldýðý ve bekleyen davalar bulunduðu" görüþü ise; içinde taþýdýðý
 çeliþki ve içtihadý birleþtirme kavramýnýn boyutuyla düþtüðü çatýþký bir yana
 býrakýlsa bile, oylamadan kaçýnmanýn deðil, olsa olsa ertelemeden vazgeçmenin
 gerekçelerinden yalnýzca birisi olabilir; erteleme oylamasý sýrasýnda sayýn
 üyelerce elbette deðerlendirilebilirdi.

Þunu önemle vurgulamak zorundayým: Toplu yargýlamada, baþkanýn yetkisi,
 yalnýzca ortaya çýkan sorunlarý sýraya koymaktýr (Hukuk Yargýlama Yasasý, md.
 385/2; Ceza Yargýlama Yasasý, md. 383; Yargýtay Ýç Yönetmeliði, md. 27);
 bunlarý kendi bildiðince çözüp sonuçlandýrmak deðildir. Böyle yapýlýrsa,
 toplu yargýlamanýn toplu olmaklýk (collegialitˆ, collŽgialitŽ) niteliði
 ortadan kalkar, bir çok yargýç yerine, ister istemez, tek yargýcýn yargýsýnýn
 geçtiði tekçi, Batýlýlarýn deyiþiyle monokratik yargýlamaya ulaþýlýr. O
 yüzden, toplu yargýlamada baþkana verilen görüþmelerin yeterliliðini
 deðerlendirme yetkisi bile, uyuþmazlýk durumunda ancak kurul kararýyla
 çözülmektedir (Yargýtay Ýç Yönetmeliði, md. 25/son). Üstelik, eðer bir
 görüþmede söz verme konusundaki uyuþmazlýk dahi kurul kararýyla çözülüyorsa
 (Yargýtay Ýç Yönetmeliði, md. 25), erteleme konusu öncelikle (a priori,
 evleviyyetle) elbette kurul kararýyla sonuçlandýrýlacaktýr; baþkanýn
 kararýyla deðil.

Dizge budur ve yerindedir. Bir kez daha vurgulamak isterim ki, böyle bir
 dizgede, içtihadý birleþtirmenin alýnyazýsýný ilgilendiren bu çapta önemli
 bir sorunun baþkanýn tekeline býrakýldýðýný ileri sürmek ve bunda direnmek,
 baðýþlanamaz bir yanýlgýdýr.

Toplu yargýlamada görüþmeye açtýðý bir konuyu, ister bir düþünce, ister bir
 önsorun olsun, oturum baþkanýnýn, önemli-önemsiz, gerekli-gereksiz diye
 deðerlendirmeye yetkisi yoktur. Olamaz da. Çünkü düþünceler arasýnda deðer
 yargýsýna (jugement de valeur) göre iyerarþi yaratýlamaz (Anayasa, md. 25/2).
 Bir düþünce, gerçeklik yargýsýna (jugement de rŽalitŽ) göre ya doðrudur, ya
 yanlýþtýr. Bu yargýyý kuracak olan da, düþünceyi yargýlayan kurula aittir.
 Kurul bunu elbette oylama yoluyla çözebilir. Elindeki tek araç budur. Yazýlý
 hukuk bunu böyle düzenlemiþtir. "Deðil mi ki, Yasa, onu çýkaran yasa
 koyucusundan daha akýllýdýr" (Radbruch); öyleyse, konumu ne olursa olsun,
 kiþilerden elbette haydi haydi daha akýllý olacak, kimse onun üzerine
 çýkamayacaktýr. Hukukun üstünlüðünün özü de bunda saklýdýr. Tersi tutum,
 nerede duracaðý kestirilemeyen keyfiliðin kapýsýný aralamak demektir.
 Yargýlamada yargýçlarýn yalnýzca yasal yetkileri (arbitrium regulatum)
 vardýr; sýnýrsýz yetkileri (arbitrium pleneum) söz konusu deðildir.

b) Ýkinci olarak, bu tutum yerindelik (maslahata uygunluk) kuralýna da
 aykýrýdýr. Çünkü, Yargýtay Yasasýnýn 45. maddesinde düzenlenen içtihadý
 birleþtirme kararlarý, Yargýtay Genel Kurullarýný, Dairelerini ve adliye
 mahkemelerini bir yasa gibi baðlamaktadýr. Unutulmamalýdýr ki, yargý
 kararlarýna yasa boyutunda güç veren böyle bir düzenlemeye, Yargýtay (bozma
 mahkemesi) dizgesini benimseyen hiç bir ülkede rastlanmamaktadýr. Bu yüzden
 de yasa koyucu içtihadý birleþtirme konusunda çok duyarlý davranmýþ;
 baþvurunun gerekçeli (ciddi) olmasýný; bu yola gidilip gidilmeyeceðine Daire
 ve Genel Kurullarýn görüþleri alýndýktan sonra Birinci Baþkanlýk Kurulunca
 karar verilmesini öngörmüþ; uygulamada ise, her zaman, içtihadý birleþtirmeye
 gerek olup olmadýðý sorunu çözülmeden esasa girilmemiþtir (19.6.1975 tarihli
 Baþkanlar Kurulu Kararý, md. 4, 5).

Kim ki bu duyarlý düzenlemenin ýþýðýnda soruna yaklaþýrsa ulaþacaðý sonuç
 þudur:

Ýçtihadý birleþtirme konusundaki yasa koyucunun gösterdiði bu duyarlýlýk ve
 öze uyulmamasý; bu yüzde de sorunla doðrudan ilgili Yüksek Dairenin erteleme
 isteðine karþýn, yetersiz bilgiyle iþin ivediyle çözülmesi, düþünceyi
 zenginleþtirme olanaðýna kapýnýn kapatýlmasý yerinde olmamýþtýr. Bu üzücüdür.
 Çok sesli bir topluma doðru hýzla evrilen Türkiye'de bu tutum onaylanamaz.
 Bilmeliyiz ki, Batýnýn bir doðululaþma sorunu yoktur. Ama Türkiye'nin bir
 batýlýlaþma sorunu vardýr. Bunun için de, Türkiye, her sorunu geniþ bir
 yelpazede, dikeylemesine ve yataylamasýna, yüksek sesle konuþup tartýþmayý
 baþarmak zorundadýr. Diyalojik ilkenin gereklerini gerçekleþtiremeyen bir
 ülke, elbette Batýnýn marjinalinde kalmaya yargýlýdýr. Türk toplumu,
 diyalektik tartýþmayý, demokratikleþme sürecinin gereði olarak
 gelenekselleþtirmek; Türk yargýcý ise hem demokrasinin hem de mesleðinin
 gereði olarak geleneksel bir alýþkanlýða dönüþtürmek ve böylece topluma örnek
 olmak zorundadýr.

2 - Oylama yanýlgýsý :

Bir toplu yargýlamada, karara konu toplu iþlemin (atto collegiale) yasaya
 uygun olabilmesi için, birbirlerine baðlý bir dizi onsuz olmaz (sine qua non)
 kural öngörülmüþtür.

Bunlardan birincisi, çoðunluk ilkesidir ve yapýsal niteliktedir (Hukuk
 Yargýlama Yasasý, md. 386; Ceza Yargýlama Yasasý, md. 385; Yargýtay Yasasý,
 md. 39/2, 41/1, 42/1; Yargýtay Ýç Yönetmeliði, md. 28).

Ýkincisi ise fonksiyonel kurallardýr. Öðreti ve yargýsal görüþlerde sýk sýk
 vurgulandýðý üzere, yapýsal çoðunluk kuralýnýn saðlýklý sonuca ulaþabilmesi
 için, fonksiyonel kurallara uyulmasý zorunludur. Bu kurallar þunlardýr:
 Çözülecek sorunlarýn baþkanca sýraya (ordo procedendi) konulmasý (Hukuk
 Yargýlama Yasasý, md. 385/2; Ceza Yargýlama Yasasý, md. 383); bu sýranýn
 görüþmede ortaya çýkan karþýt ve seçenekli görüþten birini çözüme ulaþtýracak
 biçimde düzenlenmesi ve hep birlikte toptancý (cumulatif) sorular sorulmamasý
 (Ceza Yargýlama Yasasý, md. 384); bir sorun çözülmeden öbürüne geçilmemesi ve
 bir sorun çözüldüðünde daha sonrakiler gereksiz duruma düþmüþlerse,
 görüþmenin o noktada kesilmesi (Hukuk Yargýlama Yasasý, md. 385/2); bir
 sorunun çözümünde azýnlýkta kalanýn sonraki sorun çözülürken, azýnlýkta
 kaldýðý gerekçesiyle oylamaya katýlmaktan kaçýnamamasý (Ceza Yargýlama
 Yasasý, md. 384; Yargýtay Ýç Yönetmeliði, md. 27/3).

Toplu yargýlamada toplu iþlemin geçerlilik koþullarý olan bu kurallar, hemen
 hemen her ülkenin yargýlama yasalarýnda bulunmaktadýr. Bu konuda yalnýzca
 ceza yargýlama yasalarýndan bir kaç örnek vermekle yetiniyorum: 1913 (md.
 455, 456); 1930 (md. 473); 1988 (md. 527/1-2) tarihli Ýtalyan, 1958 tarihli
 Fransýz (md. 356) Ceza Yargýlama Yasalarý gibi.

Görüldüðü gibi, bu kurallar, yüz yýldan fazladýr Batýda; en az 64 yýldýr
 ülkemizde bilinen ve uygulanan ilkelerdir. Özellikle Batý ülkelerinde,
 bunlara uyulmamasý, toplu iþlemin sakat doðmasýna yol açmakta ve bu
 sakatlýðýn yaptýrýmý da butlan olmaktadýr. Bilimsel ve yargýsal görüþler, bu
 konuda görüþ birliði içindedirler (Öðreti: Foschini, Sistema del diritto
 processuale penale, Milano, 1968, II, s. 507-509; Pisapia, Compendio di
 procedura penale, Padova, 1986, s. 408-409; Cordero, Procedura penale,
 Milano, 1985, s. 396, 397, 974, 975; Cristiani, Manuale del nuovo processo
 penale, Milano, 1989, s. 378; StŽfani-Levasseur-Bouloc, ProcŽdure PŽnale,
 Paris, 1990, n. 696 vd. Yargýsal görüþler: Fransýz Yargýtayýnýn 27.1.1987,
 25.11.1987, 27.1.1988, 27.4.1988, 3.5.1988, 4.5.1988 tarihli kararlarý). Bu
 nedenlerle oylama sýrasýnda, önsorun oylanmadýðý için esasa girilemeyeceði
 yolunda oy kullanýlmasý karþýsýnda "yeni þeyler çýkarýldýðý" biçiminde ortaya
 konulan taný; hem tarihsel gerçeklere ve hem de bilimsel tartýþmada görüþleri
 deðer yargýsýyla yargýlamama kuralýna aykýrý düþmüþtür. Zira, Batýnýn
 yüzyýldan bu yana uyguladýðý bu eski kurallarý kimilerinin bilmemesi ya da
 bilmezlikten gelmesi, onlarý ne "yeni" ne de "icat edilmiþ" kýlar. Kaldý ki,
 konumu ne olursa olsun, kullandýðý oy nedeniyle, bir üyeyi bir baþkasýnýn
 "yeni þeyler icat ediyor" biçiminde yargýlamaya hakký ve yetkisi de yoktur.

Þunu da vurgulamak gerekir ki, bu kurallar bir ülkenin yazýlý hukukunda,
 özellikle hukuk ve ceza yargýlama yasalarýnda daðýnýk olarak yer alsalar,
 bunlardan birinde bütünüyle bulunmasalar bile, yargýlama hukukunun dallarý
 olarak birbirlerini bütünledikleri için, örnekseme yoluyla boþluklar
 doldurulacak ve hepsi uygulamaya konulacaktýr.

Ýþte konuya bu kurallar açýsýndan eðildiðimizde, çoðunluk kuralý; fonksiyonel
 kurallara uyulmadýðýndan, sakatlanmýþtýr.

Þöyle ki:

a) Ýlkin sýra dýþý býrakýlýp önsorun oylanmadýðýndan, bir kesim üyeler, haklý
 olarak esas hakkýnda görüþ belirtememiþlerdir. Çünkü, önsorun
 oylanmadýðýndan, azýnlýkta kalýp kalmadýklarý belli deðildir. Zira, bu
 üyelerin esas hakkýnda görüþ belirtme haklarý, önsorun oylamasýnda azýnlýkta
 kalmalarý koþuluna baðlýdýr. Bir baþka deyiþle, önsorun oylamasýnda azýnlýkta
 kalma koþulu ile daha sonra görüþülen esas sorunda oy kullanabilme hakký
 arasýnda zorunluluk iliþkisi bulunmaktadýr (Ceza Yargýlama Yasasý, md. 384;
 Yargýtay Ýç Yönetmeliði, md. 27/3). Bu kural çiðnenerek esasa geçildiðinden,
 bir kesim üyeler esas hakkýnda düþünce belirtmek hakkýndan ve olanaðýndan
 yoksun býrakýlmýþlardýr.

b) Ýkinci yanýlgýya da, sorunun oylamaya sunuluþunda düþülmüþtür. Gerçekten,
 sorunun "gecikme zammý sürer/sürmez" biçiminde oylanarak sonuçlandýrýlacaðý
 bildirilince; Yüksek 11. Hukuk Dairesi'nin çoðunluk görüþünü savunan sayýn
 üyeleri; buna karþý çýkmýþlar ve kendilerinin de iflasýn açýlmasýndan sonra
 gecikme zammýnýn süreceði; ancak gecikme zammý faiz niteliðinde bir edim
 olduðu için Ýcra ve Ýflas Yasasýnýn 196. maddesi uyarýnca ana borçlarýn
 tasfiyesinden sonra masada bir artýk para kalmýþsa bundan ödeneceði
 düþüncesinde olduklarýný, bu yüzden oylamanýn toptancý biçimde yapýlmasýnýn
 sorunu çözmeye yetmeyeceðini belirtmiþlerdir. Bu uyarýya karþýn, oylarýn bu
 sýnýrlamayla da kullanýlabileceði belirtilerek, sorun, "iflastan sonra da
 gecikme zammý sürer/sürmez" biçiminde oya sunulmuþ ve sonuçlandýrýlmýþtýr.
 Oysa, oylamanýn iki aþamada yapýlacaðý; birinci aþamada, "iflastan sonra da
 gecikme zammý sürer/sürmez" sorununun; "sürer" görüþü çoðunluk saðlarsa,
 ikinci aþamada, bunun bir faiz olup olmadýðýnýn oylanacaðý bildirilmek
 gerekirdi. Bu açýklama yapýlmamýþ, toptancý (cumulatif) oylamaya gidilmiþtir.
 Bu nedenle de, "gecikme zammý iflastan sonra da sürer" görüþünde olduklarý
 halde, gecikme zammýnýn faiz olarak deðil, sýra cetveline geçirilmesi gereken
 ve her gün iþleyen bir ana alacak olarak deðerlendiren görüþe karþý çýkan bir
 kesim üyeler, Yüksek 11. Hukuk Dairesi'nin çoðunluk görüþünü savunan üyeleri
 gibi, "gecikme zammý iflastan sonra sürmez" biçiminde oy kullanma yolunu
 seçmek zorunda kalmýþlardýr. Ayný durum, elbette "iflastan sonra da gecikme
 zammý sürer" oyunu kullanan üyeler için de söz konusudur.

Bu baðlamda düþülen bir yanýlgý da þudur:

Oylamada, sonuç açýklanmadan oyunu deðiþtirmek isteyen Yüksek 11. Hukuk
 Dairesi Sayýn Baþkanýna bu olanaðý tanýmamak; hem toplu yargýlamanýn varlýk
 nedenine, özüne ve amacýna, hem de yazýlý hukuka aykýrý düþmüþtür.

Gerçekten, toplu yargýlama dizgesinin (sisteminin) varlýk nedeni, özlü ve
 yoðun bir anlatýmla, birbirlerini denetleyen çok sayýdaki yargýcýn kendi
 görüþlerini, karþý görüþlerin ýþýðýnda tartarak, bir baþka deyiþle, görüþüp
 tartýþarak, kiþisellikten arýndýrýlmýþ, bu yüzden de artýk kendine deðil,
 makama ait bulunan nesnel, ortak, anonim ve genel bir yargýyý oluþturmaktadýr
 (Foschini, Sistema ..., I, 1965, n. 145, 153). Bu nedenlerle, en iyi, en
 saðlam, en nesnel (gayriþahsi) ve güvenceli dizgenin, toplu yargýlama olduðu
 söylenegelmiþtir.

Toplu yargýlama görüþmesinde sergilenen düþünceler, görüþme sýrasýnda henüz
 yargý (givdizio) düzeyinde deðil, yalnýzca her yargýcýn oylama anýndaki
 yargýsýný hazýrlayan geçici düþünceler (opinioni) niteliðindedir. Bu ayýrým
 ve baþkanlýk, son derece önemlidir. Çünkü her yargýç, baþkalarýnýn
 görüþlerini mutlaka dinledikten ve kesinkes deðerlendirdikten sonra son
 yargýsýný (givdizio) oluþturacaktýr. Aslýnda görüþme, bu geçici düþüncelerin
 (opinioni) sergilenmesi ve bu düþüncelerin deðil; bu düþüncelerin ýþýðýnda
 sav-karþýsava-bileþim geçidinden süzülüp gelen yargýlarýn oluþturulmasý ve
 oylamaya hazýrlanmasý için yapýlmaktadýr. Böyle olmasaydý, görüþmeye gerek
 kalmaz, doðrudan doðruya oylamaya geçilirdi (Foschini, Sistema ..., I, n.
 95). O yüzden tersine bir uygulama; görüþme aþamasýnýn varlýk nedenini
 yadsýmak, görünüþte toplu yargýçlarla ve fakat aslýnda oylamayla peçelenen
 tek yargýçlarla yargýlama yapmak demektir.

Nitekim, Yargýtay Ýç Yönetmeliðinin 26/3. madde ve fýkrasýnda, oylama bitmeden
 her üyenin oyunu deðiþtirebileceði belirtilmiþtir. Demek oluyor ki, bir
 üyenin görüþünün yargýya dönüþmesi, oylama sonucu açýklanýncaya deðin
 olanaklýdýr ve bu düzenleme, yukarýdaki görüþlerin ýþýðýnda ele alýndýðýnda,
 yerindedir. O yüzden, bir üye, daha önce bu görüþte olmadýðý gerekçesiyle,
 belli yönde oy kullanmaya zorlanamaz. Böyle bir müdahale önemli ve çok ciddi
 sakýncalarý yaratýr. Çünkü, toplu yargýlamada görüþmeyi hiçleþtirir.

Bu konuda son olarak þunu vurgulamak istiyorum: Toplu yargýç ve yargýlama
 dizgesinin, tek yargýç ve yargýlamak dizgesine üstünlüðünü tartýþma
 götürmemektedir. Ancak, insanlýk adalet daðýtýrken, hiç bir zaman kusursuz ve
 yetkin bir dizgeyi bugüne deðin geliþtirememiþtir. Toplu yargýç ve yargýlama
 dizgesine yöneltilen en güçlü eleþtiri þudur: Oylama her zaman gerçeðin ve
 adaletin ölçütü deðildir. Gerçekten yüz kiþinin katýldýðý bir toplantýda, bir
 kiþi gerçeði savunmuþ ve 99 kiþi yanýlmýþ olabilir. 99 yanlýþ, bir doðruya
 eþit demek deðildir. O yüzden son çözümlemede, oylama olgusu, gerçeði
 yakalamaktan çok, yargýlamada uyuþmazlýða son vermek için bulunmuþ
 çaresizliðin bir çaresidir. Ýþte toplu yargýç ve yargýlamada sonuç çýkarma
 evresinin son aþamasýný oluþturan oylama aþamasýnýn özünde bulunan bu
 sakýncayý önlemek, hiç deðilse en aza indirmek için, yukarýdaki ilkelere sýký
 sýký sarýnýlmak ve uyulmak gerektiði belirtilmiþtir. Eðer bunlara uyulmazsa,
 sonuçta ulaþýlan toplu yargýlamanýn iþlemi (atto collegiale), sakat ve sonuç
 da elbette saðlýksýz olacaktýr.

Yukarýdan beri yöntem ve yanýlgýlarý sergileyen þu durum göstermektedir ki,
 22.11.1991 tarihinde yapýlan oylama; saðlýksýz, ulaþýlan sonuç da sakat ve
 batýldýr. Çünkü, baþlangýçta düþülen yanýlgý bulaþýcý olmuþ, bir dizi
 yanýlgýya yol açarak, görüþme ve oylamayý hukuken geçersiz kýlmýþtýr.

Kuþkusuz, batýl (nul, hiçlikle sakat) bir iþlem, yasal yollardan ortadan
 kaldýrýlamadýðý sürece geçerlidir. O yüzden, söz konusu içtihadý birleþtirme
 kararý, yayýmlanma aþamasýný yaþadýktan sonra, yasal düzlemde mutlaka yeniden
 gözden geçirilmelidir.

Her kaþýoy yazýsýnýn genelde iki iþlevi vardýr. Birincisi, bütün yargý
 kararlarýnýn ve karþýoylarýn gerekçeli olmasýný isteyen Anayasanýn (md.
 141/3) ve öbür yasalarýn (Hukuk Yargýlama Yasasý, md. 388/3 ve son, 389; Ceza
 Yargýlama Yasasý md. 32, 260) buyruklarýna uyarak konunun aydýnlýða
 kavuþmasýný saðlamak; ikincisi ise, karþýoyu yanýtlayabilmesi ve unutulmasý
 olasý noktalarý gün ýþýðýna çýkarabilmesi için, yazýlmasýnda ve gerekçe
 gösterilmesinde temel karara yardýmcý olmak ve böylelikle onun her açýdan
 yetkin ve saðlam bir bütünlükte çýkmasýný saðlamak.

Oylamayla sýnýrlý olarak yazdýðým ve baþka sayýn üyelerce de yazýlacaðýný
 umduðum bu karþýoylarýn ise, üçüncü bir iþlevi üstlendikleri inancýný
 taþýmaktayým. O da þudur: Söz konusu içtihadý birleþtirme kararýnýn yeniden
 ele alýnmasýna katkýda bulunmak. Bunu yerine getirebilirse, iþlevini
 yeterince yapmýþ olacaktýr. 22.11.1991
Sami SELÇUK
Yargýtay 4. Ceza Dairesi Baþkaný

KARÞI GÖRÜÞ

* 506 sayýlý Sosyal Sigortalar Kanununun 80. maddesinde yer alan "gecikme
 zammý"nýn, iflasýn açýlmasýndan sonra da devam edeceði yönünde gerek 12.
 Hukuk ve Hukuk Genel Kurulu ve gerekse 11. Hukuk Dairesi'nin içtihatlarý
 arasýnda bir aykýrýlýk söz konusu deðildir. Aykýrýlýk, iflasýn açýlmasýndan
 sonra iþleyecek gecikme zammýndan doðan alacaðýn, iflas masasýna dahil olup
 olmayacaðý, diðer bir ifade ile bu alacaðýn ana para meyanýnda sýra cetveline
 kaydedilip edilmeyeceði noktasýnda toplanmaktadýr. O halde, içtihatlarý
 birleþtirmenin konusunun, yukarýda deðinildiði gibi, gecikme zammýndan doðan
 alacaðýn sýra cetveline kaydedilip edilemeyeceðine iliþkin bulunmasý
 gerekirdi. Bu nedenle, içtihadý birleþtirme kararýnýn, içtihat aykýrýlýðýnýn
 giderdiði söylenemez. 
Diðer yandan, gecikme zammý, bazý yasalarda yer almasýna raðmen, açýk bir
 tanýmý yapýlmamýþtýr. Ancak doktirinde, bir para borcunun geç ödenmesini
 önleyecek bir tedbir olarak nitelendirilmiþ ve hukuki iþlemde öngörülen cezai
 þartýn, yasa ile düzenlenen bir þekli olarak kabul edilmiþtir (Dr. Akar Öçal
 - Türk Hususi Hukukunda Gecikme Faizi, 1965 - Sh. 35).

Gecikme zammýnýn yukarýda açýklanan özelliði ve yasada faizden ayrý olarak
 düzenlenmiþ bulunmasý sebebiyle faiz olarak mütalaasý da mümkün deðildir.

O halde, faiz olarak kabulü mümkün olmayan ve borcun ödenmesine kadar devam
 edeceði 506 sayýlý Yasanýn 80. maddesinde öngörülen gecikme zammýnýn, iflasýn
 açýlmasýndan sonra iþleyecek kýsmýnýn, ana alacak olarak mütalaasýnýn mümkün
 olup olmayacaðý hususunun irdelenmesi gerekmektedir.

Ýflas masasýna, iflasýn açýlmasý anýnda hukuken mevcut olan alacaklar girer.
 Bu alacaklar, ÝÝK.nun 195. maddesi uyarýnca ana alacak ile iflasýn açýldýðý
 güne kadar iþlemiþ faiz ve takip masraflarýdýr. Bir baþka anlatýmla, iflasýn
 açýlmasýndan sonra doðan alacaklarýn iflas masasýna dahil olmasý düþünülemez.
 Hal böyle olunca, iflasýn açýlmasýndan sonra iþleyecek gecikme zammý
 sebebiyle doðacak alacaðýn iflas masasýna dahil edilerek sýra cetveline kaydý
 mümkün deðildir.

Bu nedenlerle, yukarýda deðinilen hususlar tartýþma konusu yapýlmadan gecikme
 zammýndan doðan alacaðýn, iflasdan sonra da devam edeceði yolundaki düþünce
 iflas hukukunun ana ilkelerine aykýrý bir uygulamaya gerekçe
 yapýlabileceðinden çoðunluk görüþüne katýlamýyoruz.

KARÞI OY YAZISI

* 506 sayýlý Yasanýn 80. maddesinde öngörülen prim "gecikme zammý"nýn hukuki
 niteliði hakkýndaki düþüncemizi, çoðunlukça benimsenen görüþe, hem usul ve
 hem de esas yönünden karþý çýktýðýmýzý belirterek açýklayacaðýz.

Ýçtihadý birleþtirmenin gerek hazýrlanýþý ve gerekse genel kuruldaki
 görüþmeler ile Ondokuzuncu Hukuk Dairesi'nin genel kuruldaki açýklamalarý
 gözönüne alýndýðýnda, usuli yanlýþlýklar yapýlmýþtýr. Þöyle ki, 2797 sayýlý
 Yargýtay Kanunu'nun 45/f, 4 maddesi ile Yargýtay Ýç Yönetmeliðinin 16.
 maddesi ve Ýçtihadý Birleþtirme görüþmeleri ve kararlarýnýn alýnýþ biçimi ile
 ilgili olarak Yargýtay Baþkanlar Kurulu tarafýndan alýnan 19.6.1975 günlü
 ilke kararlarýna aykýrý biçimde görüþmelere devam edilmiþtir. Ön sorun olarak
 getirilen konu istemlere karþýn oya sunulmamýþ ve genel kurul baþkanýnýn
 tasarrufu içinde kaldýðý açýklanarak sonuca etkili usuli yanýþlýklara yer
 verilmiþtir. Bu etkili usul yanlýþlarý nedeniyle alýnan karar geçersizdir. Bu
 konuda ayrýntýlý açýklamalar yapan Yargýtay Birinci Baþkanvekili sayýn Mehmet
 Uygun ile Yargýtay Dördüncü Ceza Dairesi Baþkaný sayýn Sami Selçuk'un Karþý
 Oy Yazýlarýndaki görüþlere aynen katýlýyoruz.

Ýþin esasýna gelince;

Ýçtihadý Birleþtirme kararýnýn özetinde de anlaþýlacaðý üzere, çözümlenmesi
 gereken husus, SSK.nun prim alacaklarýna uygulanan gecikme zammýnýn iflasýn
 açýlmasýndan sonra da iþlemeye devam edip etmeyeceðidir. Bu hususun çözümü
 için her þeyden önce "gecikme zammý"nýn hukuki niteliði üzerinde durmak
 gerekmektedir.

Gecikme zammýnýn hukuki niteliði uygulamada tartýþmalýdýr. Anayasa
 Mahkemesi'nin 19.10.1971 gün ve 34/72 sayýlý kararýnda, "gecikme zammýnýn
 faiz deðil, yasal bir gecikme tazminatý" olarak kabul edilmesine karþýn,
 Danýþtay Ýçtihatlarý Birleþtirme Kurulu 3.7.1989 gün ve 5/3 sayýlý kararýnda
 gecikme zammýna "bir nevi temerrüt faizi sayýlabilecek gecikme zammý ..."
 demiþtir. Ýçtihatlarýn birleþtirilmesi istenen kararlar dýþýnda, Yargýtay'ýn
 bu konuda açýk ve seçik bir kararý yoktur. Ancak, Yargýtay, gecikme zammýna
 ayrýca faiz uygulanamayacaðýný kabul etmek suretiyle, "gecikme zammýnýn",
 temerrüt faizi niteliðinde olduðu izlenimini vermiþ bulunmaktadýr.

Öðretide, gecikme zammýnýn bir tazminat olduðu ileri sürülmesine karþýn, bu
 gecikme zammýnýn periyodik biçimde uygulanmasý durumunda hukuki niteliðinin
 ne olduðu belirtilmediði gibi "gecikme zammýnýn" geç ödenmesi halinde,
 temerrüt faizinin iþleyip iþlemeyeceði üzerinde herhangi bir açýklama
 yapýlmamýþtýr. Öðretideki açýklamalar yeterli gerekçeleri içermediðinden
 benimsenmesi olanaksýzdýr.

Hukukumuzda gecikme zammý, 6183 sayýlý Yasa ile vergi yasalarý ve 506 sayýlý
 Yasada öngörülmüþtür. Ayrýca, elektrik, su ve telefon ücretlerinin saptanmasý
 ve ödenmesine iliþkin tarifelerde de gecikme zammýndan söz edilmiþtir. Acaba,
 gecikme zammýnýn kabulündeki amaç nedir? Anapara borcunun ve özellikle vergi
 ve primlerin geç ödenmesi halinde, faiz yerine, gecikme zammýnýn
 uygulanmasýnýn amacý ne olabilir? Yasa koyucu, gerek faiz ve gereksez
 temerrüt faizinin yüksek oranda saptanmasýnda, oldukça çekingendir. Çünkü,
 faiz ve temerrüt faiz oranlarýnýn yükselmesi ekonomik yaþama ve enflasyona
 olumsuz yönde etki yapmaktadýr.Ýþte, bu sakýncayý önlemek ve bir ölçüde genel
 bir uygulamadan kaçýnmak, kamu alacaklarýnýn enflasyon karþýsýnda erimesini
 önlemek için yasaca, yüksek faiz oraný yerine, sadece adý deðiþtirilerek
 "gecikme zammý" kabul edilmiþtir. Yani, yasa koyucu temerrüt faizi oranýnýn
 artýrýlmasýný ekonomik yaþam için olumsuz görmüþ ve fakat bazý kamu
 alacaklarýna avantaj saðlamaktan da geri kalmamýþ, temerrüt faizi yerine,
 "gecikme zammý" sözcüklerini kullanmayý yeðlemiþtir. Böylece temerrüt faiz
 oraný yükseltilmeden bazý alacaklýlara ek yararlar saðlanmýþtýr. Kanýmýzca bu
 ek yararlar faiz olmasýna karþýn, üzüntüyle belirtelim ki, çoðunluk
 tarafýndan faizin dýþýnda bir tür anapara veya gecikme tazminatý (cezai þart)
 olarak nitelendirilmiþ, dolayýsýyla yasa koyucunun az önce deðinilen gizli
 amacý gözden kaçýrýlmýþtýr.

Bugün için yürürlükte olan 506 sayýlý Yasanýn 80. maddesinde, prim ve gecikme
 zammýndan söz edilmektedir. Bu madde, 3203 sayýlý Yasa ile deðiþtirilmiþ ve
 anýlan deðiþiklikten önce ödenmeyen primler için gecikme zammý ve faiz
 yürütüleceði öngörüldüðü halde, 3203 sayýlý Yasa ile faiz kaldýrýlmýþ ve
 sadece gecikme zammýnýn uygulanmasý gerektiði kabul edilmiþtir. 506 sayýlý
 Yasanýn 80. maddesiyle 6183 sayýlý Yasaya gecikme zammý oranlarý ve tahsil
 biçimi için yollama yapýlmýþtýr. Bakanlar Kurulu 3418 sayýlý Yasa ile tanýnan
 yetkiye dayanarak çýkardýðý 24.5.1988 gün ve 88/12947 sayýlý kararýnda,
 gecikme zammý oranlarý için aylýk sýrasýyla  10,  8 ve  6 kabul
 edilmiþtirki, bunun yýllýk toplamý  90 olduðuna ve bu tutar oldukça yüksek
 bulunmasýna, temerrüt faizi ile reeskont faizlerinin üzerinde olmasýna göre,
 sigorta priminin veya gecikme zammýnýn geç ödenmesi nedeniyle artýk temerrüt
 faizinin istenemeyeceði kuralý getirilmiþ bulunmaktadýr. Baþka bir deyiþle,
 sigorta primlerinin geç ödenmesi sonucu gecikme zammýndan ayrýca temerrüt
 faizi istenemeyeceði 506 sayýlý Yasada öngörülmüþtür. Yani, sigorta
 primlerine temerrüt faizi yürütülemeyeceði gibi, gecikme zammýnýn
 oluþmasýndan sonra bu gecikme zammý da ödenmezse, ödenmeyen bu gecikme
  zammýnada temerrüt faizi iþlemeyecektir. Bunun sonucu olarak gecikme
 zammýna, temürrüt faizi niteliði verebiliriz. Çünkü, temerrüt faizinden
 vazgeçmek olaðan bir durum olmadýðý için, gecikme zammýnýn temerrüt faizinin
 yerine geçtiðini kabul etmek biçimindeki yorum, genel hukuk kurallarýna
 uygundur.

Öte yandan, Bakanlar Kurulu 24.5.1988 gün ve 88/12947 sayýlý Kararýnýn
 baþlýðýnda aynen "Vadesinde Ödenmeyen Amme Alacaklarýna Uygulanan Faiz
 Oranlarýnýn Tesbitine Dair Karar" demek suretiyle, 6183 sayýlý Yasadaki
 gecikme zammýný "faiz" olarak tanýmlamýþtýr. Bu tanýmlama ile 506 sayýlý
 Yasada öngörülen gecikme zammýnýn adý açýkça "faiz" olarak konmuþtur. Genel
 kurul görüþmelerinde bu hususa çoðunlukça deðinilmemiþ ve aksi bir görüþ
 getirilememiþtir. Kanýmýzca da, karþý bir görüþün getirilmesi olanaksýzdýr.
 Çünkü, Bakanlar Kurulunca kabul edilen karar, bir objektif bir hukuk kuralý
 olmasý nedeniyle yasa koyucunun amacýný da yansýtmýþ bulunmaktadýr. Öyleyse,
 prim gecikme zammý bir faizdir ve faiz gibi iþleme tabi tutulmalýdýr.

Görüþmelerde gecikme zammýnýn ceza koþuluna benzer bir tazminat ve bunun
 yanýnda ceza iþlevi olduðu savunulmuþtur. Fakat, açýkça bir ceza koþulu
 denememiþtir. Eðer, ceza koþulu denseydi, bu ceza koþulunun geç ödenmesi
 nedeniyle buna niçin temerrüt faizi yürütülmediði hususunda cevap
 verilemeyecek ve hatta çeliþkiye düþülecekti. Gecikme zammý, bir tür
 tazminattýr gibi bir yorum getirilerek kavram kargaþasýna neden olunmuþtur.
 Çünkü, önümüzdeki günlerde elektrik, telefon ve su paralarýnda öngörülen
 gecikme zammý da uyuþmazlýklara neden olacak ve farklý içtihatlar ortaya
 çýkacaktýr. Bugün için elektrik paralarýna yürütülen gecikme zammýnýn hukuki
 niteliði hakkýnda farklý Yargýtay kararlarý vardýr. Bu alacaklar için 6183
 sayýlý Yasa hükümleri de uygulanmamaktadýr. Genel kurulda, elektrik ve
 benzeri alacaklar hakkýnda uygulanmasý istenen gecikme zammýnýn da hukuki
 niteliðinin deðerlendirilmesi istenmiþ ve fakat bu istem usulüne oylanmadan
 görüþme dýþý býrakýlmýþtýr. Esasýnda, gecikme zammý kavramý sadece 6183
 sayýlý Yasa ile 506 sayýlý Yasa bakýmýndan deðil, tüm olarak ele alýnmalý ve
 ileride çýkmasý olasý kavram ve kargaþasý ve bununla ilgili uyuþmazlýklara
 çözüm getirilmeliydi. Bu yönüyle de Ýçtihat Birleþtirme eksik çýkmýþtýr.

"Gecikme zammý" kavramý çoðunluðun benimsediði gibi sadece 506 sayýlý Yasanýn
 80. maddesi kapsamý içinde deðerlendirilse bile, yukarýda belirtilen elektrik
 ve benzeri alacaklarda uygulanan gecikme zammý için de uygulanýp
 uygulanmayacaðý duraksamalara neden olacak niteliktedir. Ýlk bakýþta bu
 alacaklara uygulanmayacak denebilirse de, "gecikme zammý" kavramý bir tür
 tazminattýr gibi bir sonuca varýldýktan sonra, elektrik ve benzeri alacaklara
 da uygulanmasý gerektiði sonucuna ulaþma olasýlýðý vardýr. Eðer, bu son
 alacaklar için farklý bir yorum getirilirse,yani elektrik ve benzeri
 alacaklar için uygulanan gecikme zammýna temerrüt faizi denirse, kavram
 kargaþasý geniþleyecek ve iþin içinden çýkýlmaz bir durum yaratýlacaktýr.

Ýçtihadý Birleþtirmenin bu kabulünden sonra artýk hiç kimse temerrüt faizi ve
 reeskont faizine yer vermeyecektir. Çünkü, bu kavramlar enflasyon
 dönemlerinde alacaklýlarý koruyamamaktadýr. Bugün için gecikme zammý kamu
 alacaklarý ile sigorta prim borçlarý ve elektrik ve benzeri alacaklarda
 uygulanmaktadýr. Bunun burada kalacaðýný düþünmek yanýltýcýdýr. "Gecikme
 zammý" kavramýna, temerrüt faizi deðildir gibi bir yorum getirildikten snora
 artýk özel hukuk sözleþmelerinde de gecikme zammý kavramýna yer verilecektir.
 Özellikle karz sözleþmelerinde ve banka kredi sözleþmelerinde yer alacak
 gecikme zammý, kredilerin pahalýlaþmasýna ve dolayýsýyla enflasyonun
 yükselmesine neden olacaktýr. Alacaklý olanlar, borçlunun iflas olasýlýðýný
 da düþünerek faiz yerine, alacaðýn tahsili tarihine kadar periyodik olmak
 üzere gecikme zammýnýn uygulanmasýný tercih ederek sözleþmelerinde bu kavrama
 yer vereceklerdir.

Ýçtihatlarýn Birleþtirilmesinde katýlamadýðýmýz bir husus ta, uyuþmazlýðýn
 çözümünde karar özetinin oya sunuluþ biçimidir. Kanýmýzca, bu uyuþmazlýðýn
 çözümü için oylamanýn "gecikme zammý faiz midir, deðil midir" biçiminde
 olmasý gerekirdi. Genel Kurulda bu öneri deðerlendirilmemiþ ve yanlýþ bir
 sonuca varýlmýþtýr. Çünkü, "gecikme zammý iflastan sonra da iþlemeye devam
 eder" kararý verilmekle, bu "gecikme zammýnýn" sýra cetveline yazýlacaðý veya
 yazýlmasa bile paylaþtýrmada ödeneceði benimsenmiþtir. Bu hususa genel
 kurulda bir üye deðindiði halde, iþin esasýnýn bu olmasýna karþýn, ne raporda
 ve hazýrlýk çalýþmalarýnda ne de genel kurul görüþmelerinde tartýþýlmamýþ ve
 konu olgunlaþmadan oylamaya geçilmiþtir.

Acaba, iflasýn açýlmasýndan sonra doðan alacaklar iflas sýra cetveline
 yazýlabilir mi? Kural olarak, iflasýn açýlmasýndan sonra doðan alacaklar sýra
 cetveline yazýlamaz. Eðer, iflasýn açýlmasýndan sonra doðan alacaklar iflas
 masasýnýn borcu ise, bu alacaklar paylaþtýrmadan önce ödenir. Yok eðer bu
 alacaklar yeni bir alacak ise, iflas tasfiyesinin dýþýnda kalýr. Yasa koyucu
 iflas açýlmasýndan sonra doðan bazý alacaklar için özel kurallar öngörmüþtür.
 Bunlar, müflisin ilamlý nafaka borçlarý (ÝÝK. 206/4) ile kaydý hayat ile irat
 (BK. 509/3) ve ölünceye kadar bakma akti (BK. 519/I) borçlarýdýr. 506 sayýlý
 Yasada böyle bir ayrýk kural öngörülmemiþtir. Öyleyse, ya kýyasen az önce
 anýlan kurallar gibi bir uygulama yapýlacak veya iflasýn açýlmasýndan sonra
 doðan bu alacaklar için yeni bir alacak denmek suretiyle iflas masasý dýþýnda
 býrakýlacaktýr.

Yukarýdanberi yaptýðýmýz açýklamalarýn ýþýðýnda özet olarak þunu
 söyleyebiliriz:

1- Ýçtihatlarýn birleþtirilmesinde esasa etkili usul yanlýþlýklarý
 yapýldýðýnda alýnan Ýçtihat Birleþtirme Kararý geçersizdir. 
2- Yasa koyucu temerrüt faizi ile reeskont faizini yükseltmeyi ekonomik yaþam
 yönünden sakýncalý gördüðü için, bunun yerine bazý alacaklara ve özellikle
 kamu alacaklarýna temerrüt faizi yerine uygulanmak üzere baþka ad altýnda
 "gecikme zammý" kabul ettiðinden, "gecikme zammý" bir tür tazminat deðil,
 hukuki niteliði itibariyle temerrüt faizidir.

3- Çoðunluðun kabul ettiði gibi "gecikme zammý" faiz deðil de, asýl alacak
 ise, bunun sýra cetveline yazýlmasý veya ödenme koþullarý görüþülmemiþtir.
 Kaldý ki, iflasýn açýlmasýndan sonra oluþan yeni alacaklar sýra cetveline
 yazýlamaz.

Bütün bu nedenlerle Yargýtay Büyük Genel Kurulunun sayýn çoðunluðunun görüþüne
 katýlamýyorum.

Gönen ERÝÞ
Onbirinci Hukuk Dairesi Üyesi

KARÞI OY YAZISI

* 1 - 3749 sayýlý ve 30.5.1991 tarihinde kabul edilen Yargýtay Kanunu'nun Bazý
 Maddelerinde Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun'un 2. maddesi ile 2797 sayýlý
 Yargýtay Kanunu'nun 14. maddesi deðiþtirilerek, Baþkanlar Kurulu Kararý ile
 Yargýtay 11. Hukuk Dairesi'nce temyiz incelemesi yapýlan ÝÝK.nun 235.
 maddesinde düzenlenen sýra cetveline itiraz davalarý, bu Daire'den alýnarak
 Yargýtay 19. Hukuk Dairesi'ne verilmiþ ve bu daire yine Yargýtay Baþkanlar
 Kurulu'nun 31.10.1991 tarihli karar ile faaliyete geçirilmiþ bulunmaktadýr.

SSK.nun 80. maddesinde belirtilen prim alacaðýna yürütülmesi gerekli olan
 gecikme zammýnýn iflasýn açýlmasýndan sonra yürüyüp yürümeyeceði hakkýndaki
 uyuþmazlýk nedeniyle, içtihatlardaki aykýrýðýn giderilmesi amacý ile
 çýkarýlmasý gereken Ýçtihadý Birleþtirme kararý için Yargýtay Büyük Genel
 Kurulu'nun 22.11.1991 tarihinde yapýlan toplantýsýnda uyuþmazlýklarýn
 Yargýtay incelemesi ile görevlendirilmiþ bulunan 19. Hukuk Dairesi'nin sayýn
 Baþkaný ve bir kýsým sayýn üyelerince Dairelerinin yeni kurulduðu, konuyu bu
 nedenle Dairece birlikte irdeleyip, deðerlendirilebilmeleri ve bundan sonra
 görüþ açýklamasý yapmalarý gerektiði düþüncesi ile yüce Kuruldan haklý olarak
 süre isteminde bulunmuþlardýr.

Bu yöndeki süre istemi Yargýtay Kanunu'nun 15/son fýkrasý gereðince çýkarýlan
 Yargýtay Ýç Yönetmeliðinin 27. maddesi hükmü uyarýnca bir ön sorun olarak
 kabulü ile, öncelikle bu ön sorunun oylamasý yapýlarak, bu sorunun
 çözümlenmesinden sonra iþin esasýna girilmesi gerekirken, bu yöndeki
 itirazlara raðmen ön sorunun oylamasý yapýlmadan iþin esasýna girilmiþ
 bulunmaktadýr. Ýþin esasýna girilmesine bu yönden katýlmýyorum. 
2 - Ýçtihadý Birleþtirme yoluna gidilmesini gerektiren kararlarda, özellikle
 Yargýtay 11. Hukuk Dairesi ile Yargýtay Hukuk Genel Kurulu Kararlarýnda,
 gecikme zammýnýn iflasýn açýlmasýndan sonra iþleyip iþlemeyeceði sorun
 olmamýþ, sorun gecikme zammýnýn sýra cetveline ana alacak niteliðinde mi
 kaydedileceði yoksa, Yargýtay 11. Hukuk Dairesi'nin benimsediði þekilde
 gecikme zammýnýn bir nevi temerrüt faizi niteliðinde kabul edilerek ÝÝK.nun
 196. maddesi hükmü uyarýnca iflastan sonra da iþlemekle beraber anýlan
 maddenin son fýkrasýna mý tabi tutulacaðý hususunda toplanmaktadýr.

Yoksa, Ýçtihadý Birleþtirmeye konu olan tüm kararlarý da gecikme zammýnýn
 iflastan sonra yürüyeceði tartýþmasýz olarak kabul edilen bir olgudur.

Bu nedenle oylanacak özetin de yukarýda açýklanan içtihat aykýrýlýðý esas
 alýnarak düzenlenmesi ve içtihat aykýrýlýðýnýn bu þekilde giderilmesi
 gerekirdi. Nitekim, görüþmelerin son aþamalarýnda bir kýsým sayýn baþkan ve
 sayýn üyelerce bu husus dile getirilmiþ ve özetin bu þekilde netleþmesi ve
 oluþturulmasý istenilmiþ bulunmaktadýr. Özetin bu ayýrým yapýlmayarak
 oylanmasý, öncelikle oy kullanmada tereddütlere yol açmýþ, sonra da özetin
 noksan yapýlmýþ olmasý nedeniyle oylar istenilen yönde kullanýlamamýþtýr.

Buna örnek verilmek istenirse, mensubu olduðum Yargýtay 11. Hukuk Dairesi'nin
 kararlarýnda benimsendiði þekilde gecikme zammýnýn bir nevi temerrüt faizi
 niteliðinde olduðu görüþünde ve bunun doðal sonucu olarak da bu alacaðýn
 iflastan sonra da yürüyeceði düþüncesinde bulunduðum halde, sýrf bu aksaklýðý
 belirtebilmek amacýyla oylamada red oyu kullanmak zorunda kalmýþ bulunuyorum.

Sonuç olarak, içtihat aykýrýlýðýný gidermeyen, aksine uyuþmazlýðý ayakta
 býrakýr nitelikte özetlenen, oylanan ve çýkarýlan içtihadý birleþtirme
 kararýna katýlma imkaný bulunmadýðýndan sayýn çoðunlun görüþüne iþtirak
 etmiyorum.

Iþýl ULAÞ  
Onbirinci Hukuk Dairesi Üyesi


    
Ýçtihat:
Hukuk Forumlarýndan Seçmeler
  • [Evlat Edinme] Evlat edinilen çocuklarýn eski baba adý deðiþimi hakkýnda 
  • 04.05.2025 15:37
  • 2. küçük dairemde kira artýþ anlaþmazlýðý 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleþmede anarak whatsapp yazýþmalarýnýn yasal bildirim kanalý ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleþmedeki "görüþ alýnarak" ifadesi, görüþü alýnan tarafa eylemi engelleme hakký verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalýk davalarý] Evlat edinilen çocuklarýn eski baba adý deðiþimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Þirketleri (Fleetcorp) Borçlarýný Devir ALan Varlýk Yönetim Þirketleri 

  • Filo Kiralama Þirketlerinin Borçlarýnýn Varlýk Yönetim Þirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasýnda kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarý ödenir 

  • Keþide tarihinin tahrif edildiði ve ibraz sürelerinin geçtiði çekler Borçlu olunmadýðýnýn Tespiti 

  • Ýkinci Nesil Ýnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    Ýçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diðer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumlarý + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleþme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Bloglarý + Avukat ilanlarý + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    Ýçtihat Arþivi  Eski içtihat dizini