Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



T.C.
Y A R G I T A Y
Onbirinci Hukuk Dairesi

	E.	1990/4007
	K.	1990/4403
	T.	1.6.1990 

*  TAZMİNAT
*  MAKTU VEKALET ÜCRETİ

ÖZET : Yabancı şirketin taşıyıcı olması ve E..... A.Ş.'nin ise müteakip
 taşıyıcı olarak belirtilmiş bulunması nedeniyle, taşıma işinin iki ayrı
 taşıyıcı tarafından yerine getirilmesi sebebiyle davanın ikamesinde TTK.nun
 787. maddesinin uygulanması gerektiğinden karar düzeltme isteğinin reddi
 gerekir.

(6762 s. TTK. m. 787)

Amerikan H...... Sig. Şti. ile K...... İnternationele Spedition İmport Ekspat
 Haldes'e izafeten E....... Uluslararası Taşımacılık ve Tic. A.Ş. arasındaki
 davadan dolayı, (İstanbul Asliye Dördüncü Ticaret Mahkemesi)nce verilen
 22.3.1989 gün ve 1125-193 sayılı hükmü bozan dairenin 30.1.1990 gün ve
 4595-429 sayılı ilamı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi
 isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği
 anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkiline nakliyat poliçesi ile sigortalı baskı makinasının
 taşımayı üstlenen davalı şirkete ait araçla taşınması esnasında hasara
 uğradığını ve sigortalıya tazminatının ödendiğini belirterek, kur farkından
 doğan haklarını mahfuz tutmak suretiyle 212.724.158 TL.'nın iskonto faizi ile
 birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 30.1.1990, 5495/429 gün ve sayılı
 kararında belirtilen gerekçelerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının
 reddine, ancak davalı lehine nisbi değil maktu vekalet ücreti takdiri
 gerektiği yönünden hükmün davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

Davacı vekili, karar düzeltme yoluna başvurmuştur.

Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen
 gerektirici sebeplere, dosyada mevcut yabancı şirketin taşıyıcı olmak ve
 E........ A.Ş.'nin ise müteakip taşıyıcı olarak belirtilmiş olması sebebiyle
 taşıma işinin iki ayrı taşıyıcı tarafından yerine getirilmiş olmasına, bu
 sebeple davanın ikamesinde TTK.nun 787. maddesinin uygulanması gerekmesine
 göre karar düzeltme talebinin reddi gerekmiştir.

S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin karar
 düzeltme isteğinin HUMK.nun 442. maddesi gereğince (REDDİNE), alınması
 gereken 10.000 TL. karar düzeltme harcı peşin ödenmiş olduğundan bu harcın ve
 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK.nun 442/3. maddesi hükmü uyarınca
 takdiren 15.000 lira para cezasının karar düzeltilmesini isteyenden alınarak
 Hazineye gelir kaydedilmesine, 1.6.1990 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

*  1- Davacı, K...... ve E....... Şirketleri'ni hasım göstererek taşıma
 sırasında meydana gelen zararın müteselsilen tazminini istemiştir.

Davalılar savunmalarında, TTK.nun 787. maddesi hükmüne dayanarak davacının ya
 birinci, yada sonuncu taşıyıcıyı dava etmesi gerektiğini, aralarında
 müteselsil sorumluluk bulunmadığını bildirmişlerdir.

Mahkemece, son oturumda sorulan soruya davacı vekilinin davayı davalılardan
 birine hasretmediğini, her iki davalı hakkında davaya devam ettiğini beyan
 etmesi üzerine TTK.nun 787/1. maddesi gereğince davanın görülme kabiliyeti
 olmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Gerçekten TTK.nun 787/1. maddesine göre, tazminat davasının ya birinci veya
 son taşıyıcı yahut da, ziya ve hasarın onun taşınması sırasında meydana
 geldiği kanıtlanmak kaydıyla, ara taşıyıcı aleyhine açılması gerekmektedir.
 Birinci, sonuncu ve ara taşıyıcılar arasında sorumluluktan teselsül söz
 konusu değildir. Fakat her birinin hasım olma sıfatı (ehliyeti) mevcuttur.

Ancak, TTK.nun 787/1. maddesi, iki taşıyıcı aleyhine birden dava açılması
 halinde bunun akibetini açıklığa kavuşturmuş değildir. İki taşıyıcı aleyhine
 dava açılıp davacının davayı bunlardan birine hasretmemesi halinde acaba dava
 red mi edilmelidir, yoksa başka bir hal çaresi düşünülebilir mi?
Davanın reddedilmesi ağır bir sonuçtur. Yargıç davanın reddinden önce mevcut
 hal çarelerini düşünmelidir. Davanın bu şekilde halledilmesi HUMK. nun 77.
 maddesi hükmüne de uygun düşecektir. Problem, Borçlar Hukuku veya Usul Hukuku
 yönünden çözülebilir.

A-aa) Davacı davalılardan birini tescil etmediğine göre bu tescili yargıç
 kullanabilmelidir. Ancak, BK.nun 51/2. maddesi hükmünden yararlanarak sonuca
 gitmesi daha isabetli olur. Bu hükme göre müteaddit sebeplerle sorumlu
 kişiler mevcut olduğu takdirde haksız fiil nedeniyle sorumlu olan kişi en
 evvel sözleşme sorumluluğu olan kişi daha sonra ve nihayet kanunen sorumlu
 tutulan kişi en sonra tazminat ödemekle mükellef olurlar. Yargıç bu hükümden
 yararlanarak son taşıyıcı veya hasar kendi taşıması sırasında meydana gelen
 ara taşıyıcıyı tazminatla sorumlu tutup taşıma sözleşmesi nedeniyle sorumlu
 olan diğer davalı hakkındaki davayı reddedebilir böyle bir hal çaresi ikinci
 bir davayı da engellemiş olur. Zira, ilk taşıyıcının mahkum edilmesi halinde
 onun kendisinden önce gelen veya esassen sorumlu olan taşıyıcılara rücu
 davası hakkı mevcuttur (TTK. 787/2). Davanın bu şekilde halli böyle bir rücu
 davasına gerek bırakmayacak olduğu gibi davacı da talepte haklı bulunduğu
 tazminat alacağına kavuşacaktır.

bb-) Veya her iki davalı tazminattan sorumlu olduklarına göre aralarında
 teselsül olmadığı belirtilecek (tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) her iki
 davalıdan tahsile hüküm verilebilirdi. Tazminatı ödeyen davalının durumuna
 göre rücu hakkı sonradan kullanılabilirdi.

B- Usul Hukuku yönünden konunun incelenmesine gelince, konuya şöyle bir
 örnekle girilebilir. Davacı taşımadan doğan tazminat davasını her iki
 davalıya karşı ayrı ayrı davalar şeklinde açsa idi acaba bunlardan birine
 bakan Yargıç, diğer davadan vazgeçmezse davayı reddedeceğini davacı tarafa
 empoze edebilirmiy di? Bunun mümkün olduğunu zannetmiyoruz. Bu durumda ya
 dosyalar tevhid edilebilir ve yukarıdaki bentde olduğu gibi karar verilebilir
 veya davaların biri diğerini bekler yahut da tahsilde tekerrür olmamak kaydı
 ile her iki mahkeme ayrı ayrı tazminata hükmedebilirdi. Ancak her halükarda
 dava reddedilemezdi.

O halde her iki davalı hakkında tek bir dava açıldığı takdirde de dava red
 edilmemeli, yukarıda birinci bentte açıklanan şekillerden biriyle
 sonuçlanmalıydı.

2- Mahkeme; davacıya verilen mehil zarfında davacının davasını, davalılardan
 birine hasretmediği ve bu durumda TTK.nun 787/1. maddesi gereğince davanın
 görülme kabiliyeti olmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Mahkemenin bu
 gerekçesi olaya uygun değildir. Zira son oturum tutanağından anlaşılacağı
 üzere davacı vekiline içeriği ne olduğu tutanakta açıklanmadan soru sorulmuş,
 davacı vekili de davayı davalılardan birine hasretmediğini, her ikisi
 hakkında davaya devam ettiğini beyan etmiştir. Zira davalının savunmasına
 karşı davacı vekili olayda asıl ve alt taşıyıcı olmadığı her ikisinin de asıl
 taşıyıcı olduğu iddiasını, doğru veya yanlış olarak ileri sürmüştür. Her iki
 davalı hakkında davaya devam ettiğini bildirmesi bu iddiasının tabii
 sonucudur. Bu durumda mahkemece, eğer davalıların asıl ve alt taşıyıcı
 oldukları sonucuna varılmışsa, bu varılan sonuç açıklanarak HUMK.nun 159.
 maddesi gereğince süre verilmeli ve süre sonunda beyanda bulunmadığı takdirde
 davanın akibeti de açıklanmalıydı.

Davanın avukat ile takip edilmesi davacı vekilinin akibeti tahmin edeceğini
 düşünmeye yeterli değildir. Zira pekala davacı vekili davalılardan birisi
 hakkındaki davanın kabul, diğeri hakkındakinin ise reddedileceğini
 düşünebilir. Bu itibarla mahkemenin kararının, kabul şekli itibariyle de,
 bozulması gerekirdi.

3- Davalı E...... A.Ş. hakkında dava hem asaleten, hem de diğer davalı K......
 Şirketi'nin acentası olduğundan bahisle izafeten açılmıştır. Davalı E....
 A.Ş. hem K.......'nin acentası olmadığını savunmuş, hem de onun adına cevap
 vermiştir. 

Mahkeme taraf teşkili için evvela bu konuya girmeliydi. Zira eğer E.... A.Ş.,
 K...... acentası değilse taraf teşikili için K.......'nin kendisine tebligat
 yapılarak, davaya devam edilmesi gerekirdi. Bu noktadan dahi hükmün bozulması
 gerekirdi.

S o n u ç : Yukarıda açıkladığımız nedenlerle davacının karar düzeltme
 isteminin kabulü ile onama kararının kaldırılıp hükmün  b o z u l m a s ı
  gerektiği kanaatiyle çoğunluğun karar düzeltmenin reddine ilişkin kararına
 karşıyım.

Yavuz OKÇUOĞLU
Başkan
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Evlat Edinme] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hakkında 
  • 04.05.2025 15:37
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini