Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



     T.C.
Y A R G I T A Y 
2.HUKUK DAİRESİ
     SAYI
ESAS      KARAR
90/1430   90/6518



	Özet: Kanundaki prosedine uyulmadan oluşan anlaşmalı boşanma halinde
 nafaka gibi fer'i konulardaki temyiz isteği de incelenemez. 
	İbrahim Kaya ile Şevkiye Kaya arasındaki boşanma davasının yapılan
 muhakemesi sonunda tarafların boşanmalarına ldair verilen hüküm nafaka
 yönünden davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp
 düşünüldü:
	1-Medeni Kanunun 3444 sayılı kanunla değişik 134/1.maddesine göre
 eşlerin birlikte başvurmaları yada bir meşin diğerinin davasını kabul etmesi,
 evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının karinesi sayılır. Başka bir ifade
 ile böyle bir durumda hakimin takdir hakkı sonuca etkili olmamakta ve
 delillerin toplanmasına da gerek bulunmamaktadır. İşte Meadeni Kanunun 3444
 sayılı kanunla değişik 134/3.maddesi, boşanma hukuki sebebinin varlığı
 konusunda takdir hakkını ortadan kaldırmış, Hakime, boşanmaya karar
 verebilmesi için zorunlu üç unsurun varlığını kendiliğinden (re'sen)
 araştırma myetkisi vermiştir. Bunlardan herhangi birinin yokluğu halinde
 açılan davanın reddedilmesi zorunludur. Aranacak hususlar, evlilik birliğinin
 en az bir yıl sürmüş olması, boşanmaya ilişkin olmak üzere tarafların
 iradelerinin serbestçe açıklanmış bulunması ve boşanmanın mali sonuçları ile
 ilğili olmak üzere taraflarca mahkemeye bir anlaşma (düzenleme) metninin
 sunulması veya bu husustaki anlaşmanın tutanağına geçirilmiş olmasıdır. Bu
 yön kamu düzenine imlişkin olup resen gözetilmesi gerekir. 
	Rızai (anlaşmalı) boşanmaya karar verilebilmesi için "boşanmanın mali
 sonuçları" ve "çocukların durumu" hakkında taraflarca hazırlanacak bir
 anlaşma mahkemeye tevdi edilmeli veya tutanağa geçirilmelidir. Böyle bir
 anlaşma mmahkemeye bildirilmedikçe, yargılamaya devam olunması mümkün
 değildir. Çünkü kanun koyucu bu hüküm ile, evlilik birliğinin onarılmaz bir
 biçimde yara almasını ve boşanabilmek için herşeyi göze almalarını önlemek
 istemiştir. Bir anlamda, kendi yararlarını ve çocukların çıkarlarını
 düşünemiyecek duruma gelen eşlerin böyle bir anlaşma ile gelecekte daha
 sağlıksız mantıksız ve adil olmayan şartların meydana gelişine engel
 olunmuştur. Böylece, boşanmanın ortaya çıkaracağı ruhsal çöküntüler, devamlı
 ve güvenceli bir gelecek ile dengelenmiş olmaktadır. Hemen söylemek gerekir
 ki, kanunda "taraflar" sözcüğü kullanılmak suretiyle davacı taraf için dahi
 bu kural geçerli bulunmamaktadır. Zaten eşlerin anlaşmasına dayalı
 boşanmalarda bir bakıma iki davacı ve iki davalı vardır. İki taraftan bir an
 önce boşanmayı sağlıyabilmek ve bu yükten kurtulabilmek için kendi geleceğini
 tehlikeye atabilir. Söz gelimi davacı bütün mal varlığını davalıya bırakmaya
 razı olabilir. İşte Medeni Kanunun 3444 sayılı kanunla değişik
 134/3.maddesinin öngördüğü temel ilke ve bu gibi durumlarda hakimin görevi
 gerekli müdahalede bulunmak ve tarafların yararları ile çocukların korunması
 açısından adil mahtıklı ve hakkaniyete uyğun mali şartları belirleyerek
 kalıcı bir dengeyi gerçekleştirmektir. İşte hakimin zorunlu ve çok önemli
 böyle bir görevi yerine getirebilmesi için, taraflarca hazırlanacak ayrıntılı
 anlaşmanın  (yani) mali projenin mahkemeye sonulması veya tutanağa geçirilmiş
 olması kaçınılmazdır. Çünkü; eşlerin eksiksiz tüm malvarlıkları bilinmedikçe,
 taşınır ve taşınmaz malların ayrıntılı bir dökümü yapılmadıkça tarafların
 tekliflerinin ne ölçüde adil ve hakkaniyete uyğun olduğunun belirlenmesi
 mümkün değildir. Aksi halde gerekli araştırmayı yapmış sayılamaz. Kamu
 düzenine yönelik olarak hakime doğrudan araştırma ve karar verme yetkisi
 tanıyan bu hükmün, mahkemelerce gereği gibi kullanılmaması halinde
 malvarlığını mahkemeden, hatta bütün bir evlilik boşunca diğerinden gizleyen
 kötü niyetli eşe hukuki himaye sağlanmış olup, iyi niyetli eş açısından
 gelecekte çok ciddi ve önemli sakıncalar doğar. Öyle ise Medeni Kanunun 3444
 sayılı kanunla değişik 134/3.maddesine dayalı davalarda boşanmaya karar
 verilebilmesi ve hatta yargılamaya devam olunabilmesi için Hakimin
 değerlendirme yapmasına imkan tanıyacak, tarafların tüm mal varlıklarını ve
 buna bağlı olarak bunların paylaşılma (yada istifade) yollarını ayrıntılı
 olarak gösteren yeterli bir anlaşmanın mahkemeye tevdi edilmesi veya tutanağa
 geçirilmiş olması vazgeçilmez bir zorunluluktur. Nitekim 3444 sayılı kanuna
 ilişkin hükümet tasarısının 4.maddesine ait gerekçesinde, rızaya dayalı
 boşanmada diğer bir önemli faktörde, hakimin, boşanmanın mali sonuçları ile
 çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uyğun
 bulması hususu vurgulanmıştır. Aynı gerekçede TARAFLARIN, bu hususta
 HAZIRLADIKLARI ANLAŞMAYI MAHKEMEYE TEVDİ EDECEKLERİ, Hakimin de ancak bu
 anlaşmayı uyğun gördüğü takdirde boşanmaya karar verilebilmesi ve gene
 hakimin, tarafların ve çocukların menfaatlerini nazara alarak bu ANLAŞMADA
 gerekli değişiklikleri yapabileceği belirtilmiştir. Öyle ise bir anlaşma
 (mali proje) açıklanmadıkça Medeni Kanunun 134/3.maddeye göre boşanmaya karar
 verilebilmesi mümkün değildir. Olayımızda boşanmanın mali sonuçları ile
 ilğili olarak taraflarca herhangibir anlaşmaya varılmamış aksine bu yöndeki
 davalı teklifleri davacı tarafından kabul edilmemiştir. Bu durumda Medeni
 Kanunun 134/3.maddesinin yasal unsuru oluşmamış olmasına göre verilen boşanma
 kararı usul ve kanuna aykırıdır. Ne varki hükmün boşanmaya ilişkin bölümü
 taraflarca temyiz edilmemek suretiyle kesinleşdiğinden aleyhe temyiz yasağı
 nedeniyle bu yön bozma sebebi yapılmamış yalnızca yanlışlığı işaret edilmekle
 yetinilmiştir. 
	2-Görülmektedir ki Medeni Kanunun 134/3. maddesine ve kabule dayalı
 (anlaşmalı) bir boşanma davasında boşanmanın mali sonuçları ile ilğili olarak
 tarafların anlaşması dışında mahkemenin herhangibir takdir hakkı söz konusu
 değildir. Bu konuya ait anlaşma mahkemece uyğun bulunmuyorsa hakimin görevi
 taraflardan gerekli gördüğü değişiklikleri yapmalarını istemek ancak onların
 kabulü halinde boşanmaya karar vermekten ibarettir. 
	Bu durumda usul ve kanuna aykırı hükmün esasını temyiz etmiyen
 davacının nafakanın fazlalığına yöneli temyiz isteğinin incelenmesine de
 olanak bulunmamaktadır.
	SONUÇ: Temyiz olunan kararın  gösterilen gerekçe ile ONANMASINA ve
 aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 25.6.l990 tarihinde
 oybirliğiyle karar verildi. 

Başkan	             Üye	 Üye	    Üye	         Üye
İ. Yanıkömeroğlu N.K.Yalçınkaya T.Alp  Ş.D.Kabukçuoğlu A.N.Tuncer     
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Evlat Edinme] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hakkında 
  • 04.05.2025 15:37
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini