|
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C
Y A R G I T A Y
Dördüncü Hukuk Dairesi
E. 1990/12979
K. 1992/2257
T. 25.2.1992
* UYUŞMAZLIĞIN ÇÖZÜMÜ
ÖZET : Konu, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile
çözümlenmesi mümkün olan nitelikte olmakla, uyuşmazlığın çözümü için
bilirkişi görüşüne başvurulması Usulün 275. maddesinin ikinci cümlesi hükmüne
aykırıdır.
(1086 s. HUMK. m. 275)
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda
yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı
şirket avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından
düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
Davacı şirket vekili, müvekkili şirketin ortağı ve aynı zamanda müdürü olan
Gürbüz'ün 25.2.1988 günü davalılara ait aracın karıştığı trafik kazasında
ağır şekilde yaralandığını, şirketin tüm teknik ve idari işlerini yürüten ve
inşaat mühendisi olan Gürbüz'ün uzun süreli tedavisi sebebiyle İller Bankası
Genel Müdürlüğü'nün "yerleşik içme suyu inşaatı işini" başkasına devir
zorunda kaldıklarını ve bu yüzden zarara uğradıklarını ileri sürerek, fazlaya
ait talep hakları saklı kalmak üzere şimdilik 3.000.000 TL. tazminatın
faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesine"
talep ve dava etmiş, mahkemece bilirkişi raporundaki görüş esas alınarak,
davacı şirketin sermaye şirketi olduğu ve yaralanmaya neden olay ile davacı
şirketin doğmuş olabilecek zararı arasında uygun illiyet bağının bulunmadığı
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Öncelikle konu, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile
çözümlenmesi mümkün olan nitelikte olmakla, uyuşmazlığın çözümü için
bilirkişi görüşüne başvurulması Usulün 275. maddesinin ikinci cümlesi hükmüne
aykırıdır.
Öte yandan, davacı şirketin ortağı ve yöneticisi olan kişinin davalı yanın
karıştığı trafik kazasında ağır yaralanması sonucu ihale suretiyle alınan
işin (sözleşme hükmü nedeniyle yürütülemeyip) üçüncü kişiye devredildiği ve
bu yüzden zarara uğranıldığı ileri sürüldüğüne göre, iddia edilen zararla
davaya konu trafik olayı arasında uygun illiyet bağının bulunmadığının kabulü
de tartışılmalıdır. Uygun illeyet bağı olayların normal akışı, hayat
deneyleri sorumluluğu doğuran olayın meydana getirmek hususundaki genel
eğilimi gibi olasılık kıstaslarına dayandığı için, olayın koşullarının
genelleştirilme biçimine göre, dava konusu haksız eylem ile davacı şirketin
iddia ettiği zarar arasında uygun illiyet bağının bulunduğu kabul edilebilir.
Ancak sözleşme dışı sorumlulukta, Türk-İsviçre hukukunda, kural olarak,
yalnız haksız fiilden doğrudan doğruya zarar gören, hukuk kuralının ihlal
edilmesiyle bu kuralın korumak gayesini istihdaf ettiği varlıkları doğrudan
doğruya haleldar olan şahısların tazminat talep edebileceği,... hukuken
korunan varlığın haleldar edilen şahıstan gayrı, ihlal neticesinde
dolayısıyla (fiilin tesirlerinin in'ikası, tabir caizse sıçraması suretiyle)
zarar gören şahıslar varsa, bunların tazminat isteyemeyecekleri kabul
edilmektedir (Prof. Dr. Haluk Tandoğan, Üçüncü Şahsın Zararının Tazmini,
Ankara 1963, Sh. 1 vd.). Bunun tek istisnası Borçlar Kanununun 45/2.
maddesindeki ölenin yardımlarından mahrum kalanların da, bu zararlarını
isteyebileceklerine dair hükümdür. Dolayısıyla zarar gören şahısların
tesbitinde, ihlal edilen hukuk kuralının kimleri himayeyi amaçladığı
gözönünde tutulur; bu mesele, hukuka aykırılık bağı kavramıyla alakalıdır.
Görüldüğü üzere dolayısıyla zarar gören şahıs kavramı, tazminat talebinde
bulunmağa selahiyetli şahısların sahasının tahdidi meselesi ile alakalıdır.
Bu bakımdan dolayısıyla zarar gören şahsın zararı haksız fiile uygun illiyet
rabıtasıyla bağlı olsa dahi, bu şahıs yine de tazminat talebinde bulunamaz;
zira o, ihlal edilen hukuk kuralının himaye ettiği şahıslar kategorisine
girmemektedir.
Temyize konu olayda, davacı şirketin dolayısıyla zarar gören şahıs olduğu
gerçeği ortadadır. Trafik kazasına neden olan davalıların haksız eylemi
yönünden cismani zarara uğrayan davacı şirketin ortağı ve müdürü olan Gürbüz
"doğrudan doğruya zarar gören" kişi durumundadır ve davalıların ihlal ettiği
trafik kuralı (hukuk normu) onu korumayı amaçlamaktadır. Yoksa, davalıların
haksız eylemleriyle ihlal ettikleri hukuk normu (trafik kuralı) dolayısıyla
zarar gören davacı şirketi koruma amacını gütmediğinden; o yoksun kaldığını
iddia ettiği kazanç için davalılardan tazminat talebinde bulunamaz.
Yukarda açıklanan esaslar gözetilerek davacı şirketin davasının "dava hakkı
bulunmadığından dolayı" reddedilmesi gerekirken, zararla eylem arasında uygun
illiyet bağı bulunmadığı görüşünden hareketle hüküm kurulmuş olması yeterli
değilse de, sonuçta dava reddedilmiş olmakla, Usulün 438. maddesi uyarınca
kararın gerekçesi değiştirilmek ve düzeltilmek suretiyle onanması yoluna
gidilmiştir.
S o n u ç : Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle gerekçesi değiştirilmek
ve düzeltilmek suretiyle (ONANMASINA) ve onama harcının temyiz edene
yükletilmesine, 25.2.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|