Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



     T.C.
Y A R G I T A Y 
Hukuk Genel Kurulu
     Sayı:


E:793-1702
K:82/965
T:22.12.1982

	Özet:HUMK. 297. maddesi uygun biçimde düzenlenmemiş olan parmak izli
 senedin borçlusu tarafından inkar edilmesi halinde tatbikatla parmak izinin
 borçluya aidiyetinin tesbitine gidilemez. 297'deki kurallar ispat şartıdır.
	Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama
 sonunda; Darende sulh hukuk mahkemesince davanın kabulüne dair verilen
 5.12.1978 gün ve 3-196 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından
 istenilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 26.3.1979 gün ve 1372/1474
 sayılı ilamiyle (... Delil olarak gösterilen parmak izi taşıyan senet
 HUMK.nun 297. maddesine göre düzenlenmemiştir. Böyle bir senet üzerindeki
 parmak izi incelemesi yapılmak suretiyle gerçerliliği saptanamaz. Ancak
 davacı vekili dava dilekçesinde her türlü yasal kanıt demek suretiyle yemin
 deliline de dayandığından yemin hakkı olduğu hatırlatılmalı ve onun sonucuna
 göre bir karar verilmelidir.
	Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı
 şekilde hüküm tessi isabetsizdir) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri
 çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda
 direnilmiştir.

	 Temyiz eden: Davalı Vekili

	 	HUKUK GENEL KURULU KARARI

	Hukuk Genel kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
 edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
 görüşüldü:
	Davacı (... davalının, borcuna karşılık 3400 liralık bir bono
 verdiğini; ancak, vadesinde borcunu ödemediğini, yaptığı icra takibine de
 üstelik itiraz ettiğini) ileri sürerek bono bedelinin davalıdan tahsiline
 karar verilmesini istemiştir.
	Davalı ise (.. davacıya borcu bulunmadığını ve senetteki parmak izinin
 kendisine ait olmadığını..) savunmuştur.
	Yerel mahkeme (... senet altındaki parmak izinin davalıya ait
 olduğunun bilirkişi raporu ile saptanmış bulunduğu ve böylece senedin davalı
 tarafından verildiğinin anlaşıldığı..) gerekçesiyle davanın kabulüne karar
 vermiş; bu karar özel dairenin yukarıya metni aynen alınan ilamiyle bozulmuş
 ise de; mahkeme önceki kararında direnmiştir.
	Görülüyorki, bu davada çözümlenmesi gereken sorun; usulün 297.
 maddesine uygun biçimde onaylanmamış olan bir senetteki parmak izinin inkarı
 halinde, mahkemece parmak izi incelemesi yaptırılmak suretiyle senede değer
 izafe edilip edilemiyeceğine ilişkin bulunmaktadır.
	Bilindiği gibi usul hukukunda senet bir ispat vasıtasıdır. Ancak hemen
 belirtmek gerekirki, senedin kesin delil sayılabilmesi için, borç altına
 giren kimse tarafından imza edilmiş olması gerekir. (BK. m. 13, 14). Kural bu
 olmakla beraber imza atmaya muktedir olmayan veya okuma yazma bilmeyen bir
 kimse imza yerine  parmak izi kullanabilir. Yalnız, senetteki parmak izinin
 borçluya aidiyeti ve bizzat borçlu tarafından basıldığının ihtiyar kurulunca
 ve o yerde tanınmış iki tanık tarafından onaylanması lazımdır. (HUMK. m. 297)
 Bu madde hükmünün parmak izli belgenin düzenlenme şekli ve şartları konusunda
 öngördüğü  kural, bir geçerlik şekli olmayıp, ispat koşuludur. Bu nedenle
 anılan madde hükmüne  uygun biçimde onaylanmamış olan bir senetteki parmak
 izinin borçlu tarafından kabul (ikrar) edilmesi halinde, senet gene geçerli
 sayılır ve kesin delil teşkil eder (HGK. 18.1.1978 gün 7/228 E. 12 K. S.K.).
 Çünkü böyle bir halde senet içeriği (muhtevası) borçlu tarafından kabul
 edilmiş ve benimsenmiş demektir. Buna karşılık senetteki parmak izinin inkarı
 halinde, onama işleminin yasanın gösterdiği şekilde yapılmış olması gerekir.
 Aksi halde bu senedin hiçbir  ispat değeri olmaz ve usulce geçerli kabul
 edilemez, yani yok sayılır (HGK. 11.12.1971 gün, 4/937 E. 740 K.; HGK.
 20.11.1974 gün, 1971/7-830 E. 1226 K. s.k.). Hal böyle olunca, inkar edilen
 senetteki parmak izinin borçluya ait olup olmadığı konusunda parmak izi
 incelemesi yapılması da mümkün değildir. Aksi görüşün kabulü Yasanın amacına
 da aykırı düşer. Çünkü usulün 297. maddesinde öngörülen şeklin amacı, senet
 içeriğinin (muhtevasının) borçlu tarafından bilinmesini sağlamaktır. Yasa
 koyucu bu yolla okuma yazma bilmeyen bir kimsenin içeriğini bilmediği bir
 belge ile borç altına sokulması tehlikesinden korunmasını sağlamak
 istemiştir. Gerçekten senet altındaki parmak izinin usulün 297. maddesi
 doğrultusunda onanmış olması, senet içeriğinin borçlu tarafından bilindiğine
 karine teşkil eder. Oysa inceleme sonucu parmak izinin borçluya aidiyetinin
 tesbit edilmiş olması kesin olarak senet içeriğinin de borçlu tarafından
 bilindiği anlamına gelmez. Bu durum, parmak izinin borçlu tarafından ikrarı
 (kabulü) haline de benzetilemez. Zira yukarıda da değinildiği gibi böyle bir
 kabul senet  içeriğinin bilindiği ve benimsendiği anlamını taşır.
	Kaldıki usulünce onanmış olmayan ve inkar edilen böyle bir belgenin
 borçlunun iradesinin tesbiti amacı ile düzenlenmiş olup olmadığının
 araştırılması için usul kanunu mahkemeye bir inceleme imkanı da sağlamış
 değildir. Usulün inkar edilen imzalara ilişkin inceleme sağlayıcı hükmünü
 genişleterek,  Parmak izli belgeler içinde uygulamak buyurucu hükümleri yasa
 koyucunun amacına aykırı olarak genişletmek sonucunu doğururki, bu mümkün
 değildir. Gerçekten imza incelemesi (istiktab) usulde yalnız imzalar için
 tanınmış bir yoldur. (HUMK. m. 308 v.s.) (4.H.D. 4.3.1968 gün 805/2270 s.k.)
	Diğer taraftan usulün 297. maddesine uygun biçimde onaylanmamış olan
 bir borçlu tarafından inkar edilen parmak izli senet yazılı delil başlangıcı
 da sayılamaz. Bu halde davacı, iddiasını tanık ile de ispat  edemez (Baki
 Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü 4. baskı cilt II- 1980 Ankara- Sayfa 1486)
 (HGK. 30.3.1938, 4/106-27 s.k.).
	Somut olayda, davaya dayanak yapılan senetteki davalıya aidiyeti ileri
 sürülen parmak izi usulün 297. maddesi uyarınca onaylanmadığı gibi davalı
 tarafından da açıkça inkar edilmiştir. Bu durumda mahkemenin inkar edilen
 parmak izi konusunda bilirkişi incelemesi yaptırması ve senede değer vermesi
 yukarıda anılan ilkelere ve yasa koyucunun amacına aykırıdır.
	O halde yukarıda gösterilen nedenlerle H.G.K.da benimsenen özel daire
 bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya
 aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

	SONUÇ :Temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire
 bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince
 BOZULMASINA, 22.12.1982 günü oyçokluğuyla karar verildi. 

B.B.Vekili   8.H.D.Bşk.	       10.H.D.Bşk      2.H.D.Bşk.
N.Renda      E.S.Agalar        M.Çenberci      Esat Şener


	 	KARŞI OY YAZISI 

	Yargıtayın bugüne kadar kökleşen içtihadları, bozma ilamında açıklanan
 doğrultuda bulunmaktadır.
	Ancak, parmak izine dayanarak verilen mahkumiyet hükümlerinin
 onanması, diğer taraftan senetteki parmak izinin kendisine aidiyetini
 mahkemede kabul eden davalılar hakkındaki davaların kabulü ile parmak izini
 inkar edip bilimsel ve kesin olarak davalıya ait olduğu saptanan imza yerine
 parmak basılmış belgelere hukuk usulü muhakemeleri kanununun 297. maddesinin
 koşulları yok diye hiç değer verilmemesi ile uygulamada meydana gelen çelişki
 bu konu üzerinde tekrar durmayı zorunlu kılmaktadır.
	Borçlar Kanunu ile Hukuk Usülu Muhakemeleri Kanunu'nda doğrudan
 doğruya parmak izinden söz edilmemiştir.
  Yargıtay İçtihadları ile parmak izi yukarıda anılan 297. maddenin
 kapsamına giren el ile yapılan işaretlerden sayılmıştır. 
	Seçimlerle ilgili bazı yasalar ile nüfus kanununda parmak izi okuma
 yazma bilmeyenler için imza yerine kabul edilmiştir.
	Bir senetteki parmak izinin kabulü ile bilimsel olarak yapılan
 bilirkişi incelemesi sonucu parmak izinin aidiyetinin saptanmasının ayrı ayrı
 değerlendirilmesi kolay kabul edilememektedir. İnkar ve kötü niyetli
 davranışları ödüllendirmenin hukuk ilkeleri ile bağdaşamıyacağını daima
 gözönünde tutarak bu yöndeki çelişkili uygulama üzerine eğilmede yarar
 bulunmaktadır.
	Senetteki parmak izi ile ilgili şahıs arasındaki bağlantı saptandıktan
 sonra hukuk açısından bu belgeye bir değer verilmek gerekir.
	Belgede parmak izi bulunan kişinin bunun nedenini açıklaması ve imza
 yerine parmak başmamış olduğunu ve o belgenin içeriğini bilemiyceğini
 kanıtlaması zorunlu kabul edilmeli, aksi halde parmak izi, imza gibi
 bağlayıcı olmalıdır.
	Parmak izi tatbikatındaki bilimsel ve teknik gelişmeler ve ceza
 mahkemelerince parmak izinin güçlü bir delil olarak kabul edilmesi karşısında
 parmak izi ile ilgili içtihadlar, artık günün koşullarına uygun
 düşmemektedir.
	Bu konudaki kesin ve katı içtihad ve uygulamaya rağmen 50 yılı aşan
 bir süreden beri imza yerine parmakizi basılmak suretiyle sözleşme ve borç
 senetlerinin düzenlenmesine devam edilmesi yasaların uygulanması ve yaygın
 örf ve adetlerimize değer verilmesi açısından bazı gerçeklerin gözden
 kaçırıldığını da göstermektedir.
	Parmak izinin imza gibi bağlayıcı olduğunun kabulünde bir takım
 sakıncaların ortaya çıkması söz konusu ise bu haldede böyle bir belgenin
 hukuk usulü muhakemeleri Kanunun 292. maddesinde sözü edilen yazılı bir
 beyyine başlangıcı olarak kabulü ile uygulamadaki çelişkiler bir ölçüde
 giderilebileceğinden onama oyundayız.

	10.H.D.Başkanı	 	13.H.D.Başkanı
	Mustafa Çenberci	 Nejat Aydın Aksoy


	 	ÜYE S.ÖKTEMERİN GÖRÜŞÜ

	Davacı bonoya dayanan alacak iddiasında bulunmuştur. Bu belge parmak
 izi ile düzenlenmiş bulunduğundan TTK. 668/7. maddesinde yazılı imza
 unsurunun yokluğu nedeni ile bono vasfında değildir. Hal böyle olunca senedi
 ciro yolu ile elde eden davacının bu iktisabı geçerli sayılamaz. Alacağın
 temlikine dair akti ilişki kurulmadığına nazaran davacının bu senede dayanan
 alacak iddiası haklılık kazanamaz ve kendisine yemin tevcihine gerek kalmadan
 davanın bu gerekçe ile reddedilmesi zorunludur.
	Tabiiki, bu durumda HUMK. 297. maddesine temas eden anlaşmazlığa,
 uygulamaya ve bozma sebebine girmeye gerek kalmamaktadır.
	Direnme kararının bu nedenlerle bozulması görüşündeyim.


	 	     Üye
	 	   S.Öktemer
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini