Sebebi gösterilmeyen bir borç ikrarı senedinin bedelsizliğini ileri süren borçlu; önce borcun sebebini, daha sonra da bu sebebin gerçekleşmediğini yazılı delille ispat etmeli, böyle bir delili yoksa hasmına bir yemin teklif etmelidir
Ekleyen: Pazarbaşı Hukuk Bürosu Avukat Feyz Pazarbaşı | Tarih: 4-10-2005 | Kategori: İçtihat | Not
YARGITAY 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 1989/5810
KARAR NO : 1991/868
KARAR TARİHİ :12.02.1991

ÖZET:
Sebebi gösterilmeyen bir borç ikrarı senedinin bedelsizliğini ileri süren borçlu; önce borcun sebebini, daha sonra da bu sebebin gerçekleşmediğini yazılı delille ispat etmeli, böyle bir delili yoksa hasmına bir yemin teklif etmelidir.

METİN:
Bono düzenlemek iradesiyle imzalanan bononun lehtar tarafından, keşidecinin bonoyu imzalarken öngördüğü saik dışında kullanıldığı iddiası senede karşı tanık dinlenmesine cevaz veren gerçek anlamda bir hile değil, itimada dayanılan işlemin kötüye kullanıldığı iddiasıdır. Böyle bir iddianın tanıkla ispatı mümkün değildir.

Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Bornova Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi)nce verilen 18.10.1988 tarih ve 466-454 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı Sadettin vekili tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin arkadaşı dava dışı Aydın'ın arkadaşı dava dışı Nazmiye'ye kefalet kooperatifinden kredi sağlayabilmek için davacı ile Aydın'ın davalı Sadettin'in emrine boş bir bono imzaladıklarını, davalı Sadettin'in bonoyu (2.500.000 TL.) meblağla doldurup bononun karşılıksız olduğunu bilen kötü niyetli diğer davalı Zeki'ye ciro ettiğin;, Zeki'nin de bonoyu davacıya karşı takibe koyduğunu ileri sürerek, müvekkilinin hileyle imzalatılan bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine ve % 15 haksız takip tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Sadettin vekili cevabında, müvekkili ile davacı arasında yürütülen ticari faaliyet sonucunda davacının 2.500.000 TL. borçlu kaldığını ve nizalı bonoyu bu nedenle verdiğim', müvekkilinin de bonoyu borçlu bulunduğu diğer davalı Zeki'ye ciro ettiğini, hile iddiasının doğru olmadığını savunmuştur.

Diğer davalı Zeki vekili, müvekkilinin alacağına karşılık nizalı bonoyu davalı Sadettin'den iyiniyetle ve ciro yoluyla devraldığını, iyiniyetli hamile karşı şahsi def'ilerin ileri sürülemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davacı ile davalı Sadettin arasında hiç bir ticari ilişkinin bulunmadığı, davacının eşi dava dışı Abide ile davalı Sadettin arasında evvelce mevcut adi ortaklığın feshi sonucu Abide'nin davalı Sadettin'den (2.295.000 TL.) alacaklı olduğunun hükmen sabit olduğu, bonoda imza dışı kalan yazıların davacının eli mahsulü olmadığının bilirkişi raporuyla saptandığı, dinlenen tanıkların davacının dava dışı bir şahsa kefalet kooperatifinden (200.000 TL.) kredi temini amacıyla nizalı bonoyu imzaladığını ve bonoyu kooperatife ciro etmesi gereken davalı Sadettin'in bonoyu bu nedenle aldığını beyan ettikleri, diğer davalı Zeki'nin de bonoyu ciro yoluyla edinmesini gerektirecek bir alacağının mevcudiyetini kanıtlayamadığı gerekçesiyle davacının nizalı bonodan dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine, % 15 nispetinde haksız takip tazminatının davalı Zeki'den alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

Hüküm, davalı Sadettin vekilince temyiz edilmiştir.

12.04.1933 tarih ve 30/6 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere, sebebi gösterilmeyen bir borç ikrarı senedinin bedelsizliğini ileri süren borçlu; önce borcun sebebini, daha sonra da bu sebebin gerçekleşmediğini yazılı delille ispat etmeli, böyle bir delili yoksa hasmına bir yemin teklif eylemelidir.

Öte yandan, bono düzenlemek iradesiyle imzalanan bononun lehdar tarafından keşidecinin bonoyu imzalarken öngördüğü saik dışında kullanıldığı iddiası, HUMK.nun 293. maddesinin son bendinin senede karşı tanık dinlenmesine cevaz veren gerçek anlamda bir hile değil, itimada dayalı işlemin kötüye kullanıldığı iddiasıdır. Böyle bir iddianın tanıkla ispatı mümkün değildir. Nihayet davalı Sadettin'in nizalı bonoyu davacı ile arasındaki ticari ilişkiden doğan alacağına karşılık aldığını savunması davacıya düşen ispat külfetini davalı Sadettin'e yüklemez. Davacının eşi dava dışı Abide'nin davalıdan alacaklı olduğunun hükmen saptanmış olması da davalı Sadettin'in lehdarı bulunduğu bononun davacıya karşı bedelsiz kaldığını kanıtlamaz. Bu durumda davacıya yemin teklifi hakkı hatırlatılarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken isabetli bulunmayan aksine düşüncelerle davanın kabulü cihetine gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç : Yukarda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı Sadettin yararına (BOZULMASINA), 100.000 TL. duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalı Sadettin'e verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 12.02.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.