Hukuki.NET


25/04/2024  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
affet bizi Uğur Mumcu
Av.Ragıp Atay VURULDUK EY HALKIM UNUTMA BIZI! Dag gibi karayagiz birer delikanliydik. Babamiz, sirtinda yük tasiyarak getirirdi asimizi, ekmegimizi. Arabalar siril siril isiklariylan caddelerden geçerken bizler bir mum isiginda bitirdik kitaplarimizi. Kendimiz gibi yasayan binlerce yoksulun yüregini yüregimizde yasayarak katildik o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asildik. Vurulduk ey halkim, unutma bizi... Yoksullugun bükemedigi bileklerimize çelik kelepçeler takildi. Iskence hücrelerinde sabahladik kaç kez. Isteseydik, diplomalarimizi, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanirdik. Mimardik, mühendistik, doktorduk, avukattik. Yazlik kislik katlarimiz, arabalarimiz olurdu. Yüregimiz, isçiyle birlikte atti. Yasamimizin en güzel yillarini birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkim, unutma bizi... Fidan gibi genç kizlardik. Hayat, sakirdayan bir selale gibi akardi gözbebeklerimizden. Yirmi yasinda, yirmi bir yasinda, yirmi iki yasinda, iskencecilerin acimasiz ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüregimizle, direndik genç kizlik gururumuzla. Tükürülesi suratlarina karsi bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarimizi firlattik bos birer eldiven gibi. Utanmadilar insanliklarindan, utanmadilar erkekliklerinden. Hücrelere atildik ey halkim, unutma bizi... Ölümcül hastaydik. Bagirsaklarimiz dügümlenmisti. Hipokrat yemini etmis doktor kimlikli iskencecilerin elinde öldürüldük acinmaksizin. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamisti daha. Cezaevlerine kilitlenmis kocalarimizin taptaze duygularina, birer mezar tasi gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. Insanlik sustu. Göz göre göre öldürüldük ey halkim, unutma bizi... Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yilan gibi dolasiyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattilar hücrelere. Hastaydik. Yurtdisina gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yasimizdaki kizlarimizi öksüz birakmazdik. Önce, kolumuzu, omuz basindan keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak firlattik attik önlerine. Sonra da, otuz iki yasinda birakip gittik bu dünyayi, ecelsiz. Öldürüldük ey halkim, unutma bizi... Giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük. Ege'deki tütün isçileri, sizin için öldük. Dogu'daki topraksiz köylüler, sizin için öldük. Istanbul'daki, Ankara'daki isçiler, sizin için öldük. Adana'da, paramparça elleriyle ak pamuk toplayan isçiler, sizin için öldük. Vurulduk, asildik, öldürüldük ey halkim, unutma bizi... Bagimsizlik, Mustafa Kemal'den armagandi bize. Emperyalizmin ahtapot kollarina teslim edilen ülkemizin bagimsizligi için kan döktük sokaklara. Mezar taslarimiza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle baslarimizi ezmek, kanlarimizi emmek istediler. Amerikan üsleri kaldirilsin, dedik, sokak ortasinda sorgusuz sualsiz vurdular. Yirmi iki yaslarindaydik öldürüldügümüzde ey halkim, unutma bizi... Yabanci petrol sirketlerine karsi devletimizi savunduk; komünist dediler.. Ülkemiz bagimsiz degil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtulus Savasi'nda emperyalizme karsi dalgalandirdigimiz bayragimizi daha da dik tutabilmekti bütün çabamiz. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler. Vurulduk ey halkim, unutma bizi... Henüz çocuklugumuzu bile yasamamistik. Bir kadin eline degmemisti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile almamistik daha. Bir gece sabaha karsi, pranga vurulmus ellerimiz ve ayaklarimizla çikarildik idam sehpalarina. Herkes taniktir ki korkmadik. Içimiz titremedi hiç. Mezar topragi gibi taptaze, mezar tasi gibi dimdik boynumuzu uzattik yagli kementlere. Asildik ey halkim, unutma bizi... Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasinda vuranlar, agabeyimiz, babamiz yaslarindaydilar. Ya bu düzenin kirli çarklarina ortak olmuslardi ya da susmuslardi bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile, karsisindakilere bagirmamis insanlarin gözleri önünde, öldürüldük. Hukuk adina, özgürlük adina, demokrasi adina, Bati uygarligi adina, bizleri, bir safak vakti ipe çektiler. Korkmadan öldük ey halkim, unutma bizi... Bir gün mezarlarimizda güller açacak ey halkim, unutma bizi.. Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarinda yankilanacak ey halkim, unutma bizi. Özgürlüge adanmis bir top çiçek gibiyiz simdi, hep birlikteyiz ey halkim, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi.. Ugur Mumcu
Av.Fırat Bayındır 24 Ocak 1993 günü arabasına konulan bir bomba ile ÖLDÜRÜLDÜ. Halâ referans olmaya devam eden bu yiğit ve güzel insan bu gün de pek çok yerde mitingler,yürüyüşler,toplantılarda anılacak. Biz de saygıyla anıyoruz. EMPERYALİZM VE HUKUK Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı sonunda kurulmuştur. Kurtuluş Savaşı ise emperyalizme karşı savaşılarak kazanılmıştır. Anayasa'nın önsözünde, bu olgudan söz edilirken, "milli mücadele ruhu"nun devletimize kaynak olduğu da açıkça belirtilmektedir. "Milliyetçilik", emperyalizme karşı verilmiş Kurtuluş Savaşı'nın bilincine sahip olanların ulusal duygularıdır bu bakımdan. Oysa, kavram tam tersine çevrilmiştir. Emperyalizmden, yabancı sermayeden, hilafetten yana olanlarla, politika sahnesinde herrenge girmeyi hüner sayanların aritmetik toplamına "milliyetçi" denilmektedir. Milliyetçi olan ile olmayanı ayıracak en keskin ölçü, emperyalizme ve sömürüye karşı takınılan tavır ile belirlenebilir. Hatırlarsınız, bir zamanlar radyolarda "Köy Saati" adıyla bir program yayınlanırdı. Bu programda ülke sorunları, köylü yurttaşlarımıza anlaşılır biçimde anlatılırdı. Bu profram bazı çevrelerde tepkiyle karşılandı ve program yapımcısı Abdullah Yılmaz, mahkemeye verildi. Yılmaz'ın suçu, boraks madenlerinin devletleştirilmesini istemesiydi. Yargılama sonunda Abdullah Yılmaz mahkum oldu. Gerekçesini öğrenmek ister misiniz?: - Emperyalizmi kötü göstermek... Yani, bu karara imza atan saygıdeğer yargıç, boraks madeninin devletin elinde olmasını savunan bir görüşü, "emper-yalizmi kötü göstermek" diyerek gerekçesine yazabiliyor. Oysa Anayasa'nın 130'uncu maddesini açarsanız şu satırları okursunuz: - Tabii servetler ve kaynaklar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı devlete aittir... Bazı yargıçlar, Cumhuriyetin temelini oluşturan "milli mücadele ruhu" ile antiemperyalist bilinç ve eylemi, komünizm propagandası olarak anlamakta ve yorumlamaktadırlar. Örnek çok... Türkiye'de solcu düşünce ve eylemin gündeminde emperyalizme karşı savaş yer almaktadır. Temelinde, "milli mücadele ruhu" yatan bir devletin, emperyalizme karşı savaşı bir devlet felsefesi yapması gerekirken, tersine, emperyalizme karşı olmak, suçların en büyüğü sayılmaktadır. Mustafa Kemal, Temmuz 1922'de Türk Kurtuluş Savaşı'nın niteliğini belirlerken, şu tanımları ve eğilimleri ortaya koymaktadır: " Türkiye'nin bugünkü mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk biterdi. Türkiye azim ve mühim bir gayret sarfediyor. Çünkü müdafaa ettiği, bütün mazlum milletlerin, bütün şarkın davasıdır ve şark milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir. Türkiye şimdiye kadar, mevcut tarih kitaplarının değil, tarihin hakiki icabatını takip etmiştir. Filhakika mevcut tarihlerin kaydettiği hadisat, milletlerin efkar ve ameli harekatı değildir..." Mustafa Kemal, Türk Kurtuluş Savaşı'nın bütün ezilen uluslar adına da yürütüldüğünü anlatırken, tarih kitaplarının yalan yazdıklarını ve özellikle ezilen ulusların gerçek görüş ve eylemlerini yansıtmadığını da, açık dille anlatmaktadır. Kurtuluş Savaşı bilinci budur... Bu sözleri söyledikten tam on bir yıl sonra, aynı bilinç Mustafa Kemal tarafından şöyle vurgulanmaktadır: " Müstemlekecilik ( sömürgecilik ) ve emperyalizm yer yüzünden yok olacak ve yerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hakim olacaktır..." Bu sözleri, Atatürk söylememiş olsa da, bizlerden biri yazsa, kimbilir neler olurdu?.. Savcılar yakamıza yapışır, sağcı gazetelerde binbir türlü yorum çıkar: - Sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümüne... diye başlayan ünlü madde gereğince bileklerimize hemen kelepçe takılırdı. Emperyalizmin yeryüzünden yok olacağını; yerine din, ırk ve renk ayrımı gözetmeyen yeni bir düzen kurulacağını söyleyen Mustafa Kemal Atatürk, aynı konuşmasında şunları haykırmaktadır: " Şark'tan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün Şark milletlerinin uyanışını da öyle görüyorum. İstiklal ve hürriyetine kavuşacak olan çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşu, şüphesiz ki terakkiye ve refaha müteveccih vuku bulacaktır. Bu milletler bütün güçlüklere ve manilere rağmen muzaffer olacaklar ve kendilerini bekleyen istikbale ulaşacaklardır... Size bu sözleri söyleyen, Cum-hurreisi değil, sadece Türk milletinin bir ferdi olarak Mustafa Kemal'dir..." İşte Kurtuluş Savaşı'nın gerçek sesi de budur... Bunlara rağmen, bazı yargıçlar, Kurtuluş Savaşı'nı bir yana bırakıp emperyalizme karşı söz, yazı ve eylemi, Türk Ceza Yasası'nın 141 ve 142'nci maddelerine sokmakla, acaba tarihin akışını beş on yıllık cezalarla tersine çevireceklerini mi sanmak-tadırlar?.. Uğur MUMCU - Cumhuriyet, 4 Aralık 1975 ( Uyan Gazi Kemal! ) ALINTI: https://tadevrimi.sitemynet.com/ata_ummakale.htm
fcob Sevgili Uğur MUMCU'yu çok arayacağız... Yılgınlığın, korkaklığın, tepkisizliğin ve çıkarcılığın geçer akçe sayıldığı günümüzde Uğur Mumcu'yu çok özleyeceğiz. Karlı Sokak'ta, düştüğü yerde karanfiller boy verdi, mumlar hiç sönmedi. 24 Ocak yalnız Türk basın tarihinin değil, Kemalizmin de kara günüdür. İnsanlık dışı korkunç tuzak on üç yıl önce, 24 Ocak günü Uğur Mumcu'yu acımasızca elimizden aldı. Bu olayın utancını ve acısını ulus olarak her geçen yıl daha derinden yaşıyoruz. Uğur Mumcu, ödün vermeyen güçlü kişiliğiyle bir inanç, onur ve erdem anıtı idi bizler için. Bizi içten ve dıştan çökertmeye çalışanlara karşı kalemiyle savaş veren Kalpaksız Kuvayı Milliyeci'yi Karlı Sokak'ta, düştüğü yerde saygıyla anacağız. Uğur Mumcu, kendisi gibi Atatürk devrimlerinin yılmaz savunucusu olan ak saçlı dostları Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu , bilge ozan Ceyhun Atuf Kansu , Prof. Muammer Aksoy , Prof. Tarık Zafer Tunaya ve Nadir Nadi için bir yazısında şöyle demişti: ''Günümüzün 'Kuvayı Milliyecileri' ne kalpak takarlar başlarına, ne boyunlarına fişeklik ne de bellerine tabanca. Onlar, bağımsızlık inancını günümüzün kurt kapanları ile dolu çıkar dünyasında dirençle, özveri ile savunan Kalpaksız Kuvayı Milliyeci'ydiler. Onlar Atatürk'ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençlerdir.'' Halkımızı uyandıran, gelmekte olan tehlikeyi önceden gören, ABD ve Batı emperyalizminin bizi Sevr'e kadar götürecek ürkütücü projesini belgeleriyle ortaya çıkaran, yolsuzluklarla ve haksızlıklarla savaşan, içimizdeki ''mütareke kalıntıları'' nın saldırılarına göğüs geren Uğur Mumcu'nun o gür sesini bugünlerde duyar gibi oluyorum. İnsan beynini ve ruhunu karartan şeriatçı güçlerin hızla örgütlendiği günümüzde Uğur Mumcu'yu çok arayacağız. Onun yıllar önce yazdıklarının hepsi günümüzde doğrulanıyor. Aramızdan göçüp gittikten sonra, nasıl büyüdüğünü her geçen yıl daha iyi anlıyoruz. Uğur Mumcu, bu topraklarda bir sömürge aydını gibi dolaşanlara, karşıdevrimcilere, siyaseti kendi kişisel çıkarı için kullananlara karşı Mustafa Kemal'in anısını yücelterek kalemiyle savaştı. Yurdunun sorunlarını, karşı karşıya kaldığı tehdit ve tehlikeleri kendisine dert edinmiş, sözünü kimseden sakınmayan gerçek bir yurtseverdi. Bugün hayatta olsaydı, Lozan'ın intikamını almak isteyen, Sevr'i her dem gündeme getiren iç ve dış güçlere karşı mücadelesini sürdürür, ülkemizin bugün ''mütareke'' döneminden daha tehlikeli bir durumda olduğunu halkımıza anlatırdı. Yılgınlığın, korkaklığın, tepkisizliğin ve çıkarcılığın geçer akçe sayıldığı günümüzde Uğur Mumcu'yu çok özleyeceğiz. Karlı Sokak'ta, düştüğü yerde karanfiller boy verdi, mumlar hiç sönmedi. Yaşamını Türk ulusuna adayan, bizlere aydın olmanın sorumluluğunu öğreten Kalpaksız Kuvayı Milliyeci Uğur Mumcu'yu onun çok sevdiği Nâzım 'ın dizeleriyle, saygı ve artan bir özlemle anıyorum. ''Ve kavga bittiği zaman Ne çiftlik sahibi oldu ne apartıman Kavgadan önce Kartal'da bahçıvandı Kavgadan sonra Kartal'da bahçıvan.'' ___________________________________________ Daver DARENDE Emekli Diplomat
Av.Mehmet Sonat Unutmayalım ki cesur bir kez, korkak bin kez ölür . Önemli olan , insanın böyle bir toplumda mezar taşı gibi suskunluk simgesi olmamasıdır. 9 Aralık 1974 UĞUR MUMCU Ölümünün onüçüncü yılında, DÜŞÜNENLERİN VURULMAMASI, VURULANLARIN UNUTULMAMASI dileğini bir kez daha yineliyor, saygıyla anıyorum...
Av.Dilek Kuzulu Yüksel [img]https://www.milliyet.com.tr/2006/01/24/guncel/resim/agun.jpg[/img] Şüpheli çok gerçek yok Uğur Mumcu cinayetinden sonra 11 hükümet, 7 başbakan, 14 içişleri bakanı değişti. Davayı 13 yılda toplam 6 savcı takip etti. Başbakandan bakana, savcıdan suç örgütü liderlerine kadar herkesin zanlısı oldu. Ancak gerçek katil veya katiller hâlâ sır. Belma Akçura - İstanbul Gazeteci-yazar Uğur Mumcu'nun 24 Ocak 1993'te evinin önünde bombalı bir saldırı sonucu öldürülmesinin ardından 11 hükümet, 7 başbakan, 14 içişleri bakanı, 6 savcı değişti. Ancak konuyla direkt ya da dolaylı ilgilenen hemen her kesim, kendisine göre bir cinayet zanlısını öne sürdü. İslami örgütler, bölücü örgütler, çeteler ve gizli servisler bile işin içine sokuldu. İtiraflarda bulunan, bilgi veren veya tanıklık yapanlar, bu örgütleri veya kişileri hedef gösterdi. Savcı: Devlet biliyor Mumcu cinayetinden hemen sonra dönemin TBMM Faili Meçhul Siyasal Cinayetleri Araştırma Komisyonu üyesi SHP'li Mustafa Yılmaz, Mumcu'nun öldürüleceğini MİT'in bildiğini iddia etti. Ankara DGM Savcısı Ülkü Coşkun da, "Olayı devlet yapmıştır. Siyasal iktidar isterse çözülür" dedi. Demirel: Söyleyemem 29 Ocak 1993'te dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Mumcu suikastıyla ilgili olarak "Bugüne kadar ismi geçmemiş örgütler var. İsim sormayın, söyleyemem" dedi. O güne kadar adı bilinmeyen İslami Hareket Örgütü (İHÖ) ortaya çıktı, 19 üyesi yakalandı. Gözaltı tutanaklarındaki tahrifatı dönemin savcısı Ülkü Coşkun "polislerin yorgunluğuna" bağlayınca, suikasta ilişkin değerlendirmeler sonraki yıllara kaldı. İHÖ'nün istihbaratçısı olduğu ileri sürülen İrfan Çağrıcı, 23 Haziran 1994'te İstanbul'da yakalandı. Olayın sorumlularından Şefik Polat'ın da önce yakalandığı, ardından serbest bırakıldığı, daha sonra da Almanya'ya iltica ettiği ortaya çıktı. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin de 23 Mayıs 1996'da, Mumcu'nun katilinin Çağrıcı olduğunu açıkladı. Kazan, 'İsrail' dedi Ancak buna ilk itiraz, 30 Ağustos 1996'da, dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan'dan geldi. Kazan Mumcu'nun İsrail gizli servisi ajanları tarafından öldürüldüğünü öne sürerek, "Cinayetleri Müslümanlara yüklemeye çalışıyorlar. Göreceksiniz, cinayetin bu ajanlar tarafından işlendiğini ispat edeceğiz" ifadesini kullandı. "Kanımca dış bağlantılı" Dönemin Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Cansever ise dört yıllık sessizliğini, Edirne Valisi olduğu 1997'de bozdu. İHÖ diye bir örgüt olmadığını söyleyen Cansever, "Kanımca olay yurtdışı bağlantılı" diye konuştu. Avcı: İran bağlantılı 13 Mart 1997'de "Susurluk Çetesi'nin şifrelerini çözen" adam olarak tanınan Hanefi Avcı, Mumcu'yu İran bağlantılı taşeron bir örgütün öldürdüğünü söyledi. İran'ın Türkiye'de beş kadar taşeron örgütü olduğunu da açıklayan Avcı, İran'da devlete bağlı birkaç gizli örgüt bulunduğunu, Türkiye'deki taşeronları da bu örgütlerin yönlendirdiğini belirtti. Kıvrak: PKK öldürdü Mumcu cinayeti İBDA-C ve PKK adına da üstlenildi. Mumcu'nun "Türkiye'nin Celal Talabani'ye verdiği silahların PKK'ya gittiğini" öğrenmesi üzerine öldürüldüğüne ilişkin iddialarda kilit isim haline gelen emekli Albay Durmuş Coşkun Kıvrak, "Bence PKK öldürdü. Son kitabı Kürt İslam Ayaklanması'nı okursanız, neden öldürüldüğünü de bulursunuz" dedi. "Kürt lobisinin işi" Özgür Gündem gazetesinin el değiştirirerek Behçet Cantürk ve Yaşar Kaya'ya geçmesi, Mumcu'nun ağabeyi Ceyhan Mumcu'nun en çok değindiği noktalardan biri oldu. Ceyhan Mumcu, "Cantürk Güneydoğulu müteahhitleri, PKK ve onun sözcüsü olan bu gazeteye yardıma çağırdı. Uğur bunları yazdı ve başında Özal'ın bulunduğu Kürt lobisince öldürtüldü" dedi. Mumcu'yu Cantürk'ün öldürdüğünü söyleyen bir başka isim olan Güvenlik ve Yargı Muhabirleri Derneği Başkanı Ünal İnanç da, "Mumcu'nun öldürülmesinde tetiği Cantürk ve arkadaşları çekmiştir. Mumcu'yu 25 bin dolara uçurdular" diyordu. "Susurluk'a dikkat" PKK itirafçıları Murat Demir ve Murat İpek ise Mumcu'nun katilinin Susurluk çetesi, bombacının da Velid Hüseyin olduğunu öne sürdü. İtirafçılara göre Kadir Karataş isimli bir itirafçı, Mumcu olayı için Mehmet Eymür ve Korkut Eken'in kendisini çağırttığını, o dönemde Şırnak'ta olduğunu, oradan Malatya'ya geçtiğini, üç tane C-4 bombası aldığını, Ankara'ya gelerek üç bombadan birini sileceklere, birini marşa, diğerini de bagaja bağladıklarını söylemişti. Ağansoy anlatamadı Mumcu suikastiını araştırmak üzere kurulan komisyon, ülkücü çete lideri Alaattin Çakıcı'nın cinayetten önce iki gün Büyük Ankara Oteli'nde kaldığını ve Hülya Ağansoy'a ait telefonla görüştüğünü saptadı. Bir dönem MİT'e çalıştığı da öne sürülen Tevfik Ağansoy, yıllar sonra arası açılan Çakıcı'ya "Benden korksun, Mumcu cinayeti dahil her şeyi anlatacağım" mesajını gönderdi. Ancak Çakıcı'nın adamları tarafından öldürüldü. Oğuz, "JİTEM" dedi Astsubay Hüseyin Oğuz da Mumcu cinayetini işadamı Tekin Coşkuner'in işlediğini, planlayıcılarının da Çakıcı, Eken ve Cem Ersever olduğunu iddia etti. Oğuz, evinde C-4 bulunan ve "Şişko Tekin" diye bilinen Coşkuner'in suikastı oyuncak bir arabanın içine yerleştirdiği bombayla düzenlediğini, eski istihbaratçılardan Uğur Tönük'ün de cinayet konusunda bilgisi olduğunu söyledi. Oğuz yalan beyanda bulunmak suçundan askeri mahkemeye sevk edilirken bile, Tekin'i yakından tanıyan Malatyalı bir kişinin "Erdal İnönü güvence versin, her şeyi anlatayım" dediğini söyledi. Kimse güvence vermedi, "Malatyalı" da konuşmadı. Eymür: Ben yazacağım Eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür de, Mumcu ile Bahriye Üçok cinayetlerinin, kullanılan teknik ve kişilikler bakımından birbirine benzediğini, bu cinayet teknolojisinin ancak devlet destekli grupların işi olabileceğini söyledi. Mumcu suikastından Eken ve arkadaşlarını sorumlu tutan Eymür, "Mumcu'yu ben yazacağım" dedi. Ataç: MİT ilgilenmedi MİT'çi Yavuz Ataç da, geçen yıl suikasla ilgili olarak şunları söylüyordu: "İzinli olduğum gün olay yerindeydim. Suikasttan bir gün sonra Müsteşar Sönmez Köksal emniyete gidip olayla ilgili bilgi getirmemi istedi. Ben de 'Emniyete gitmeme gerek yok, ben gittim' dedim. O da 'Keşke gayriresmi gitmeseydin, haber verseydin' dedi. Bakın, çok önemli bir olay olmuş, önemli bir gazetecinin arabası bombalanmış. MİT 'Bunu araştırmak bizim görevimiz değil' diyor." Tantan: Çözüldü sayılmaz 2000'de dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın başlattığı UMUT Operasyonu, 22 faili meçhul cinayeti içine alarak davaya doğru yol aldı. Abdullah Argun Çetin, Yusuf Karakuş ve Abdülhamit Çelik gibi isimlerin suçlu olmadığı anlaşıldı. Ardından Ferhan Özmen, Rüştü Aytufan ve Necdet Yüksel'e ulaşıldı. Üç kişi, "anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs"ten ömür boyu hapse mahkûm oldu. Mahkeme de kararında, İran'ın suikastta önemli rol oynadığına hükmetti, ancak çelişkili iddialarla geçen yıllar hem operasyonun, hem de davanın inandırıcılığını azalttı. "Konuşurum" diyen öldürüldü - Tevfik Ağansoy, "Çakıcı benden korksun, Mumcu cinayeti dahil her şeyi anlatacağım" dedi. Çakıcı'nın adamlarınca öldürüldü. - Mumcu dosyasını alan savcı Kemal Ayhan, Haziran 1995'te ölü bulundu. - Mumcu'yu öldürdüğü öne sürülen Velid Hüseyin, yetkililerin sınır dışı edildiğini söylemesine rağmen, Silopi'de zehirlenme sonucu ölü bulundu. - Devletin ülkücüleri kullanmasını eleştiren Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, Mumcu öldürüldükten 24 gün sonra 17 Şubat 1993'te "Zamanı gelince konuşurum" dedi. Ama Bitlis, şüpheli bir uçak kazasında öldü. - Astsubay Hüseyin Oğuz'un "Mumcu cinayetinin planlayıcıları arasında" dediği astsubay Cem Ersever öldürüldü. - Umut Davası'nda yargılanan Muzaffer Dağdeviren, tahliye olduktan hemen sonra, 22 Eylül 2005'te Fatih'te öldürüldü. Dağdeviren'in Kürşat Yılmaz ve Haluk Kırcı'nın oluşturduğu çetenin üyesi olduğu anlaşıldı. Alıntı: Milliyet
Av.Ragıp Atay https://www.hemenpaylas.com/download/137709/UGURLAR_OLSUN.pps.html
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Suçlar] Dolandırıcılık mı hukuki ihtilaf mı 
  • 25.04.2024 13:09
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 25/04/2024 16:06:49