Hukuki.NET


25/04/2024  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
AB ve TÜRKİYE'M....
necocum AB'ye girmek mi? Biz isteriz de ''KİM ALIR!'' ve neden alsın? Kuralsızlığın kural olduğu,sosyal adaletin sağlanamadığı... İşsizliğin alıp gittiği,sosyo-ekonomik ve kültürel olarak sorunlarla boğuşan,on milyonlarca genç nüfusun gelecek endişesinde olduğu,binlerce insanın yurt dışına gitmek için 'BİR FIRSATINI KOLLADIĞI' bu ülkeyi kim alsın da ne yapsın... 1 Haftalık Turist vizesi için bile; Günlerce kapılarda beklettikleri,aşağıladıkları Çalıştığın yere ait vergi levhası, faaliyet belgesi, şirket bilançosu, imza sirküleri, 4 aylık sigorta bildirgesi, evinin ve arsalarını fotokopisi, tapusu, kredi kartının fotokopisi,son ekstre,banka hesap cüzdanları (ki paranın ne zamandır hesapta olduğuna bile bakıyorlar) eşinin yada babanın noterden verdiği 'masraflarının tarafından karşılanacağına' dair taahhüt,vs vs. ile bile yine de verilmeyen vizeler.... Bütün samimiyetimle söylüyorum,ben o ülkelerin yerinde olsam Türkiye'yi AB ye almaz ve alınmasını istemezdim... Bunu çok üzülerek ve kahrolarak yazdım... ama doğru. Kimse 'Bana iyi de Avrupa da aday ülke olan diğerleri bizden iyi mi?' demesin. Hoca'nın söylediği gibi; Geçinmeye gönlüm olmayınca... Yoksa Deniz Baykal'ın söylediği; 'Türkiye'nin AB üyeliği için Kıbrıs Sorunu bir engel oluşturuyor da,Güney Kıbrıs'ın üyeliği için Kıbrıs Sorunu neden bir engel oluşturmuyor,bu bir çifte standart değil midir? Bu AB nin Türkiye ve olaya bakış açısı değil midir?' gibi bir düşüncenin bu durumda yanlış olduğunu kim söyleyebilir. Hatta Fransa Eski Cumhurbaşkanı V.G.Destaing in söylediği; 'Türkiye sadece İstanbul ve İzmir'den ibaret değil,hatta Avrupalı bile..Nüfusunun ve topraklarının %80 den fazlası Asya da olan bir devlettir. Bu nüfus yoğunluğu ve bu ekonomik ve sosyal şartlarla üye olması durumunda AB parlamentosunda bir anda gereğinden çok ve dengeleri bozacak bir sandalye elde edecek ki bu kabul edilemez' demedi mi? Sadece diğerlerinin düşündüğünü sesli ifade etti,teşekkür edeceğimize neler söyledik... Yalnız onun söylediklerinde de ters olan Güney Kıbrıs'ın nasıl olup ta Avrupa ülkesi sayıldığı... Kıbrıs nire, Avrupa nire.... Dedik ya Geçinmeye gönlüm olmayınca... Biz ise Kapı önünde yatıp kalkan ve 'Allah Rızası için bir tarih', diye dilenen ve karşılığında 'Allah versin,başka bahara' denince de 'Allah belanı versin, sen görürsün' diyen bir dilenci.... Bu arada 'adamların şunları düzelt de gel, bir bakalım' dedikleri şeyleri yapmaya çalışan ve her seferinde SIFIRCI HOCA nın gözüne giremeyen, tepeden tırnağa Devletinden bireyine kadar aşağılanan bir ülke... Bunlar yapılması gereken şeylerse,Güzel ülkemin insanına yakışan şeylerse 'onların aşağılamaları engellemeleri için değil YAP TA GEL BAKARIZ dedikleri için değil ,olması gerektiği için yapılmalı... 'O kapı' bize gel demeli veya artık kapının kilidi veya zinciri takılı kapıaralığından görüşülmeyeceği zaman... Şimdi ise kapının arkasında zincir takılı vaziyette bir arkasında Avrupalı kafası,önünde Türkiye'm... Biz bunu(şimdilik) hakediyor olsak bile kimse gurur ve onurumuzu kırmamalı ve kırdırmamalı... Diye düşünüyorum...
nursel yöndem AB giriş kriterlerine uygun olması için yapılan tüm düzenlemelerin son derece geç kalmış, oldukça gerekli ve faydalı düzenlemeler olduğu bir gerçek. Eninde sonunda yapılması gerekiyordu, hangi gerekçeyle olursa olsun hızlandı ve sonuçlandı. Ancak sizin de belirttiğiniz gibi bunları sadece ONLAR istedi diye yapmak oldukça rahatsız edici bir durum. Kurtuluş Savaşı’nda genç yaşlı demeden vatanın müdafasında fedakarane ve büyük bir inançla gayret gösteren ve bu mücadeleyi kazanan Türk insanının hali böyle olmamalıydı. Ama şu da bir gerçek ki, şımarmaya ve amiyane tabirle dolduruşa gelmeye çok açık bir toplumuz. Çabuk sevinip çabuk üzülebiliyor, duygusallığımız almamız gereken kararlarımızın önüne geçebiliyor. Hem ezik aynı zamanda kibirli olan tavırlarımız tam bir çelişki oluşturuyor. Gerçekçilikten çok çabuk uzaklaşıp hayal dünyasına geçiş yapmakta hiç zorluk çekmiyoruz. Dolayısıyla sizin de bahsettiğiniz zor şartlarda yaşamayı- istemesek de- hakeden konuma geliyoruz. Tarih için tarih almakta bile düşülen durumları göz önünde bulundurduğumuzda bu garip psikolojimiz ortaya açık olarak çıkıyor. Tembelliğimiz ve boşvermişliğimiz ülkemizi bu durumlara sürükleyen başlıca nedenlerden... Türkiye’nin, böyle büyük ve köklü bir tarihe sahip bir milletin oldukça farklı yerde olması gerekiyordu. Ama bu şartlar altında kendimizde değişiklik yapmadığımız halde başkalarından da karşılıksız olarak olumlu tavır beklememiz akıl dışı ve inandırıcılıktan da oldukça uzak....
necocum Konu belki AB'den Türkiye ve üzerine oynanan oyunlara doğru değişecek ama, geçen gün öldürülen Dr.Necip HABLEMİTOĞLU olayı daha gündemde iken bir şeyler yazmaya çalışacağım. Bu sizin de sözünü ettiğiniz;duygusallığımız,çabuk sevinip üzülmek ve unutmamız ile de ilgili. Bu ülke yine sizin söylediğiniz gibi Kurtuluş Savaşı sonrasında da sürekli dış güçlerin tehdidi altında. Çok çabuk 'dolduruşa gelen' bir toplum olmamız,duygusallığımız hep işlerine yaradı. Dünyanın her tarafı istihbarat, karşı istihbarat ve istihbarata karşı koyma mücadeleleri ile kaynamaktadır. Dr.Necib HABLEMİTOĞLU bir şey uğruna öldürüldü,olayın adi bir olay olmadığı muhtemel. Ne olursa olsun bu olayı yapanlar bir şekilde Türkiye de dengeleri değiştirmeye, suları bulandırmaya,insanları kutuplaştırmaya çalışmışlardır.Bu ülke buralara nerelerden geldi, bu insanlar neler yaşadı. Bu satırları okuyan yaşı 30 dan küçük olanlar pek hatırlamazlar,12 Eylül den önce bu statüdeki biri öldürüldüğünde hemen aynı gün karşılık verilir ve karşılık olarak biri öldürülürdü. Öldürülen kimseye mutlaka bir taraf tarafından sahip çıkılır ve intikam yemini edilirdi. Bir taraf faiilerin kesin solcular, komünistler olduğunu, diğer taraf ise sağcıların, faşistlerin, kontgerillanın hatta devletin katil olduğunu bağırırdı. Hatta ve hatta bu ülkede farklı sağ veya sol görüşlerdekiler bile birbirini katleder dururlardı. Belirli gazetelerle belirli semtlere, bölgelere ve şehirlere girilemezdi,çünkü ya dayak yenir veya öldürülürdünüz. Kahvehaneler taranır, lokaller ve dernekler bombalanır, okullar hatta ortaokul ve liseler siyasi görüşlerine gore ayrılmıştı. O okulda öğrenci liderleri ve örgütler neye karar vermişlerse onu yapmak zorundaydınız. Öğretmenler ders veremezdi.Bu satırların yazarı böyle bir okulda orta ve lise eğitimini tamamladı, 11 dersten karnesine 1978-1979 yıllarında sadece 3-5 tanesi vardı çünkü diğerlerini görmedi. Müfredatta vardı ama dersleri olmadı. Ve biz bu şartlarda Üniversite sınavlarına girdik. O dönemde çoğumuz başarılı olamadı..Kapasitemizin veya yeteneğimizden çok daha alt seviyelerdeki okulları kazanabildik. Ülke elektrik kesintileri, kuyruklar ve yasaklar ve sıkıyönetim altındaydı. 2 gün 1,5 paket sanayağı, bir küçük tüp için kuyrukta beklerdik. Marlboro taşımak suç,üzerinde 5$, 5 DM bulunsa içeri girerdiniz. Polisler POL DER ve POL BİR, Öğretmenler TÖBDER ve sanıyorum ÜLKÜBİR adlı derneklerle bölünmüştü.Siyasi görüşünüze göre karakollarda MUAMELE(!) görüyordunuz. Hakim ve savcılar bile görüşünüze gore takip ve karar veririlerdi.İşin kötüsü tarafsız kalmak gibi bir hakkınız pek yoktu. Günde en az 15-20 kişi Türkiye nin çeşitli yerlerinde öldürülüyordu.Üstelik yaşa ve cinsiyete bakılmadan.Bunların doğruluğunu bilmeyenler veya inanmayanlar Devlet Kütüphanelerine gidip o günlerin gazetelerini inceleyebilirler. Çok uzun yazdım biliyorum, O günleri yaşamayanlar ile yaşayıpta unutmaya başlayanlar ve hatta unutamayanlar, ülke nin birlik ve beraberlik içinde olmazsa nerelere gideceğini görsünler/hatırlasınlar diye yazdım. Yazacağım son cümle herşeyi özetliyor çünkü; Bu olayların içinde yer almış,yaralanmış,öldürmüş,ceza evlerinde hayatları bitmiş insanlar röportajlarında ve kitaplarında diyorlardı ki; 'BİZ BUNLARI NEDEN VE KİMİN İÇİN YAPTIK. HANGİ EL, HANGİ DÜŞMAN YAPTIRDI. BİRİLERİ TEZGAHI, DÜZENİ KURDU.. BİZ SADECE PİYONDUK..ŞİMDİKİ AKLIMIZ OLSAYDI...' Bu ülke bizim…..Yapmaya çalıştıkları yukarıda yıllar önce yaptıklarından farklı değil. insanlar farklı düşünebilirler ve yazabilirler. Bu o kişinin katlini gerektirmez. Devlete ve milletine güvenmek esastır. Başka hiç bir toprak ve devlet bizim 'VATANIMIZ' olamaz.Bu sebeple ne birini tahrik etmeliyiz nede tahriklere kapılmalıyız. Herkes söylediğine ve yazdığına dikkat etmeli.Cumhurbaşkanı da,vatandaş ta… Artık birilerinin çaktığı kibritle bu ülkenin tutuşmayacağını anlamalı ve bu çabalardan sonuç alınamayacağı için vazgeçmeli. Bunu da başaracak olan biziz.O zaman halk olacağız,o zaman millet olacağız ve ozaman devlet olacağız. Ve o zaman AB kapılarında dilenmeyeceğiz. Saygılar.
necocum Türk insanının her ne kadar ani ve anlık tepkileri, bazen birlik ve beraberlik duygusuyla hareket etmesi geçmişte görülmekle beraber bir o kadar da, yakın geçmişini çabuk unutması, duygusallığı hatta tepkisizliğinin örnekleri de görülmüştür. Yolsuzluklar almış başını gitmiş,hesabı sorulamamış,hesabı sormayanlardan da hesabı sorulamamış yapanın yanına yaptığı kar kalmıştır. Bu ekonomik yolduzluklarda da böyle,Türkiye nin başına bela olan iç ve dış düşmanların beslediği siyasi olaylarda,terörde de böyle... BUNLARI NEDEN YAZDIM; Dedik ya,Türk insanı yolsuzlukların hesabını soramıyor,sordurtamıyor.. Dedik ya,Türk insanı yaşadığı belaları ve sorumlularını çabuk unutuyor.. İşte size iki tane link; Bakın bakalım neler oluyor... Bakın bakalım neler oldu,bu ülke neleri yaşadı... Şimdi PKK terörü yüzünden biraz rahatız... ama bitti mi? Bu ülke neler yaşadı... Bunlardan ibret almaz,hesabını sormazsak bir kez daha yaşayabiliriz. Dedikleri gibi; - Tarih tekerrürden ibarettir diyorlar, Hiç ibret alınsaydı,tarih tekerrür mü ederdi... - İNSANLAR AKILSIZLIKLARI YÜZÜNDEN ALINLARINDA YAZILI OLANDAN DAHA ÇOK ACI ÇEKERLER.... Lütfen bu adreslere girip te bakın bakalım, neler olmuş ve oluyor... Ülkenin kaynakları nereye gidiyor... http://www.tsk.mil.tr/genelkumay/bashalk/unutulangercekler/default.htm www.yolsuzluk.com
alisinkay Madem AB gündemimizde 2 yıl önceyle şu an arasında ne fark var bakalım Yapamam deme yapan senden iyi değildir
alisinkay Chirac, Tayyip''i şok etti AB için verdiği taizlere rağmen yeterli desteği alamayan AKP İktidarı''na bir darbe de Fransa Cumhurbaşkanı Chirac''tan geldi. Chirac, Türkiye''nin AB''ye üyeliği için referandum yapılmasından yana olduğunu söyledi Fransız kamuoyunun Türkiye''ye karşı olduğunun anketler ile tescil edilmesi ile birlikte siyasilerin referandum önerisine bir destek de Fransız Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanı Jacques Chirac''tan geldi. Türkiye''nin AB''ye üyleliğine soğuk bakan Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, referandumdan yana olduğunu söyledi. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Türkiye''nin AB''ye üyeliği hakkında bir referandumda Fransızların kendilerini ifade edebilmelerine olanak sağlayan bir anayasal revizyondan yana olduğunu söyledi. Chirac, Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ile Strasbourg''da görüşmesinin ardından düzenlenen basın toplantısında, ''''Hükümetten, Türkiye''nin AB''ye olası girişinden önce, parlamentonun yerine Fransız halkının AB''ye girecek yeni üyeler hakkında söz söylemesine olanak verecek referandumu garantileyen yasal düzenleme konusunda inceleme yapmasını istedim'''' dedi. Fransa Cumhurbaşkanı, gelecek yıl Fransa''da yapılması planlanan AB Anayasası ile ilgili referandumun Türkiye ile hiçbir ilgisinin bulunmadığının altını çizdi. Türkiye''nin olası üyeliğinin çok uzun vadeli bir mesele olduğunu söyleyen Chirac, ''''Türkiye''nin AB koşullarının bütününü yerine getirmesi gerekiyor, bu da 10-15 yıl alır'''' ifadesini kullandı. Chirac, ''''Türkiye''nin bizimle olması çıkarımızadır'''' dedi ve ''''geçmişteki şiddet ve hataları bertaraf edecek şekilde, kelimenin geniş anlamıyla Avrupa kıtasında demokrasi ve barışın kök salması'''' gereğine işaret etti. Türkiye''nin son zamanlarda mevzuatını, yöntemlerini ve uygulamalarını AB''ninkilere uyumlu hale getirmek amacıyla dikkate değer bir çaba sarf ettiğini belirten Chirac, ''''Ancak, Kopenhag''da AB''nin belirlediği pazar ekonomisi ve demokrasi kriterlerine uymak için daha gelişme gösterilmesi gerektiği açıktır'''' dedi.Almanya Başbakanı Gerhard Schröder de ''''Fransa ve Almanya aynı tahlilleri paylaşıyor. Türkiye''nin zamanı geldiğinde AB''ye girmesi Avrupa''da güvenlik için bir artıdır'''' diye konuştu. -------------------------------------------------------------------------------- Baykal: Chirac`ın girişimi tehlikeli CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Fransız Cumhurbaşkanı Jaques Chirac`ın önümüzdeki günlerde Türkiye`nin AB üyeliğini referanduma götürme girişimini ``tehlikeli`` olarak yorumladı. CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Deniz Baykal`ın başkanlığında Genel Merkez`de toplandı. Toplantıda, Fransız basınına da yansıyan Fransız Cumhurbaşkanı Jaqes Chirac`ın önümüzdeki günlerde Türkiye`nin AB üyeliğini referanduma götürme girişimi konuşuldu. Edinilen bilgiye göre Deniz Baykal, Fransız Cumhurbaşkanı Chirac`ın bu girişimini oldukça tehlikeli bulduğunu ifade etti. Chrirac`ın refarandum önerisini sadece Türkiye için yapılıyormuş gibi göstermemek için Fransız anayasasına bir madde eklenmesini istediğini anımsatan Baykal, bu tür girişimlerin ileride Türkiye`nin AB üyeliğinde sorun yaratabileceği uyarısında bulundu. Baykal, hükümetin de bu konuya gereken önemi vermediğini, ilgisiz kaldığını öne sürdü. MYK toplantısında ayrıca İskenderun Körfezi`nde toksik atık yükü ile batan M/V Ulla Gemisi ile ilgili gelişmeler de ele alındı. Genel Başkan Baykal, TBMM açıldıktan sonra da geminin batışı ile ortaya çıkan çevre kirliliğinin araştırılması, zehirli atık maddenin ve geminin bulunduğu yerden çıkarılması gibi konularda CHP`nin olayın takipçisi olacağını söyledi. -------------------------------------------------------------------------------- Erdoğan'dan referandum yorumu: Hayırlı olsun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın ''Türkiye'in AB üyeliği için Fransa'da referandum yapılması'' önerisini ''hayırlısı olsun'' sözleriyle değerlendirdi. Erdoğan, TBMM Camii'nde kıldığı Cuma namazının ardından gazetecilerin öneriye ilişkin sorularını "Hayırlı olsun" diye cevapladı. Öte yandan Başbakan Erdoğan partisinin Meclis'te grup toplantısında yaptığı konuşmada, AB'ye verilen tavizler yetmezmiş gibi çalışmalarını artıracaklarını bildirdi. Başbakan Erdoğan, ''17 Aralık süreci ile inşallah onayı da almamız, bizim çalışmalarımızı daha da yoğunlaştıracak, daha da artıracak'' dedi. Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bu dönemde, 17 Aralık süreci ile inşallah onayı da almamız, bizim çalışmalarımızı daha da yoğunlaştıracak, daha da artıracak. Türkiye, müzakere süreci içerisinde bugüne kadar olandan çok daha farklı bir performansla bu süreci devam ettirecektir. Bu bir rahatlama süreci olmayacak, tam aksine yükümüzün arttığı bir süreç olacak. Bizler bu sürecin farkında olarak çalışmalarımızı ona göre sürdüreceğiz Bıçak soksan gövdeme, sıcacık kanım damlar/ Gir de bir bak ülkeme, başsız başsız adamlar…
alisinkay Hulki cevizoğlunun yazısından 6 ekime az kaldı.Kürtçe resmi dil olacak adlı forum bakalım ne kadar doğru söylemiş ŞAHİTLİĞE AZ KALDI Geçen pazartesi günkü yazımın başlığı "Manşetler şahit olsun" idi. Avrupa Birliği''nin (AB) Genişlemeden Sorumlu Komiseri Günter Verheugen''ın Brüksel''de Başbakan Erdoğan ile görüşmesi sonrası bizim gazetelerin manşetlerini eleştirmiştim. Onlara göre, sonuç harika (!) idi. AB kapısı açılmış ve bu yolda hiçbir engel kalmamıştı!.. Oysa değişen hiçbir şey yoktu. Çünkü, Avrupa her zamanki gibi bizi "sağmaya" devam ediyor, arzularını yerine getirtiyor ve alacağını alana kadar kapısında oyalıyordu. Daha önce de, birkaç yerde vurgulamıştım. Durumumuz tıpkı, "evlenme vaadiyle kandırılan kız" gibi. REFERANDUM VE KABUL EDİLEMEZ YENİ ŞARTLAR Kısa sürede bile, gerçekleri görmek isteyenler için, "kalp gözü açık" ya da "kalpleri ve beyinleri mühürlenmemiş" insanlar için yeni belirtiler ortaya çıktı. Önce, AB''nin iki güçlü kurucusundan biri olan Fransa''nın Cumhurbaşkanı Chirac, "Türkiye''nin üyeliği için bir halk oylaması (referandum) yapılması gerektiğini, bunu kendi anayasalarına koyacaklarını" açıkladı. Üstelik bu halk oylaması hemen değil, bize her şeyi yaptırdıktan sonra (başka ne kaldıysa!), gemilerimizi yaktırdıktan sonra gerçekleşecekti. Bunun zamanı, Chirac''a göre en erken 2015 yılı. "En erken" demek yanıltıcı olabilir. Sanki, o yıl geldiğinde gerçekleşecekmiş gibi algılanabilir. Şunu sormak ve mümkünse yanıt almak gerekir: En geç ne zaman?... Bilindiği gibi, bırakın güçlü Fransa''nın kararını (ki halkı bize hayır diyor), AB ülkelerinden herhangi birinin hakkımızdaki olumsuz kararı üyeliğimizi engellemeye yetiyor. Yani, AB''den kararlar "oy çokluğu" ile değil, "oy birliği" ile çıkıyor.. İkinci olarak, bizim "egemen medyamızın" çok sevdiği komiser Verheugen''in açıklaması şok etkisi yarattı. (Her şey bu kadar açık ortada iken, kim niye hâlâ şok oluyorsa?!..) Verheugen, "Türkiye''nin rapordaki her şeyi kabul etmesinin kolay olmayacağını" söyledi. Hani her şey kolaylaşmıştı, hiçbir engel kalmamıştı?.. GÜN GELİYOR... AB iki gün sonra, 6 Ekim''de "Türkiye İlerleme Raporunu" resmen açıklayacak. Bu rapor "egemen medya" tarafından nasıl sunulur bilmiyorum ama, büyük bir olasılıkla "olumlu" gösterilmeye çalışılacaktır. Satır aralarına gizlenmiş ve 17 Aralık''taki asıl karara temel oluşturulacak bilgileri iyi okumak gerekir. (Ceviz Kabuğu programı da yok ki, ekranda milyonlarca insanımıza gerçekleri iletelim... Nasıl, bu da Ceviz Kabuğu''nun başına gelenleri anlamak için bir başka örnek değil mi?.. Yeri gelmişken, bu konudaki bilgilere ''cevizkabugu.com.tr'' adresinden ulaşabileceğinizi belirtelim.) 6 Ekim''e bir şey kalmadı. Yarından sonra ak ile kara ortaya çıkacak. Manşetler şahit olsun, demiştik. Şahitliğe az kaldı. 24 Eylül''deki gazete manşetlerini hatırlamak isterseniz, 27 Eylül tarihli yazımıza arşivden bakabilirsiniz. O gün gelince biz de bir kez daha hatırlatırız. TABU YIKARKEN, KENDİ TABUSUNU YARATMAK! Bu arada, bizim politikacılarımızın yıllardır söyledikleri "tabuları yıkıyoruz" sözünün bugün de moda olduğunu belirtelim. Aslında yıkılan bir tabu, mabu yok. Yıkılan ve yıkılmak istenenler, ülkemizin yıllardır kendisini ayakta tutan değerleri; Türklük, ulusal birlik ve güvenliğe yönelik kavramlar, kurumlar, ilişkiler ve değer yargıları. Tabuları yıkıyoruz diye ortaya çıkanlar, kendi tabularını yaratıyor!. O tabuları bizlere, "çağdaş değerler" olarak, "küreselleşmenin gereği" olarak sunmaya çalışıyorlar. Bizden olanı dışlayıp, yabancıyı kabul ettirmeye, bizleri kültürsüzleştirmeye, yabancılaştırmaya çalışıyorlar. Şimdi de, AB eleştirilerine bile dayanamayıp, AB''yi kutsamamızı istiyorlar. AB üyeliği ile daha neler olacağını sonraki yazılarımızda örneklerle açıklayalım ki, başımıza neler gelecek somut olarak görelim. Yoksa, "genel ve süslü ifadelerin gölgesinde" herkesi kandırmak mümkün. - 04.10.2004 Bıçak soksan gövdeme, sıcacık kanım damlar/ Gir de bir bak ülkeme, başsız başsız adamlar…
Emrah Yavuzcan Peki şimdi ne olacak? en iyiyi bulmak için çalışırken, iyiyi kaybetmeyin...
Bagaytuğ Ne olsun, bazıları bu boş hayalin peşinde dörtnala koşadursun, o atın arkasında bağlı sürüklenen biz olmaya devam edeceğiz...
alisinkay ARI Hareketi'nin ülke çapında yaklaşık 25 bin lise öğrencisi arasında yaptığı ankete göre, gençlerin yüzde 70.5'inin Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediği, ancak yüzde 92'sinin AB konusunda ''az bilgili'' ya da tamamen bilgisiz olduğu sonucu çıktı. ARI Hareketi'nin bünyesinde faaliyet gösteren Toplumsal Katılım ve Gelişim Vakfı'nın Belçika merkezli Europa Vakfı ile birlikte yürüttüğü ve AB'nin de destek verdiği ''Avrupa Ajandası projesi'' kapsamında yapılan anketin sonuçları açıklandı. Maslak'taki ARI Ofisi'nde düzenlenen basın toplantısında ''Türk Gençliğinin Avrupa Birliği'ne Bakışı'' başlıklı söz konusu ankete ilişkin bilgi verildi. Toplantıda konuşan ARI Hareketi Genel Koordinatörü Haluk Önen, anketin, ''AB Yolunda 100 Günlük Kampanyası'' başlıklı projelerinin önemli bir parçası olduğunu belirterek, derneklerinin kurulduğundan beri Türkiye'nin AB üyeliğine büyük destek verdiğini ve bu alanda önemli çalışmalar yaptığını anlattı. ARI Hareketi Uluslararası İlişkiler Genel Sekreter Yardımcısı Emre Özdemir de gençlere AB hakkında bilgi vermeyi, AB üyesi ve aday ülke gençleri arasındaki iletişimi artırmayı amaçlayan Avrupa Ajandası'nın 1995 yılından bu yana 17 ülkede yayınlandığını, son olarak da geçen yıl Türkiye'de hazırlandığını belirtti. Ajandanın, Milli Eğitim Bakanlığı'nın işbirliğiyle 15-18 yaş grubundaki 100 bin lise öğrencisine dağıtıldığını ifade eden Özdemir, ajandanın ilk sayfasında bulunan anketin de 24 bin 571 öğrenci tarafından doldurulup kendilerine iletildiğini kaydetti. Özdemir, ankete katılan öğrencilerin yüzde 70.5'inin Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediğini, üyeliğe ''hayır'' diyenlerin oranının ise yüzde 16 olduğunu bildirdi. Gençlerin yüzde 69'unun Türkiye'nin AB'ye üye olacağına inandığını, yüzde 30.2'sinin ise inanmadığını belirten Özdemir, ''Fırsatınız olsa bir AB ülkesinde yaşamak ister misiniz?'' sorusuna ise yüzde 71 oranında ''evet'' yanıtı verildiğini vurguladı. Özdemir, ankete katılan gençlerin AB hakkındaki bilgileri aldıkları kaynakların başında yüzde 92 oranıyla televizyonun, yüzde 77 oranında gazetelerin geldiğini belirterek, okuldaki derslerden ve öğretmenlerden bilgi aldıklarını ifade edenlerin oranının ise yüzde 32'de kaldığına dikkati çekti. Gençlerin ''Avrupa Birliği konusunda ne derece bilgisiniz?'' sorusuna verdiği cevaplara da işaret eden Özdemir, gençlerin yüzde 59'unun ''biraz bilgiyim'', yüzde 27'sinin ''pek bilgili değilim'', yüzde 5,6'sının ''hiçbir bilgim yok'' yanıtını verdiğini, ''çok bilgiliyim'' diyenlerin ise yüzde 7,5'te kaldığını vurguladı. Özdemir, gençlerin AB konusundaki bilgisizliğinin, ''Sizce Türkiye AB'ye hangi yılda üye olabilecek?'' sorusunda da ortaya çıktığını ve gençlerin yüzde 20.9'unun, uydurma bir tarih olarak verilen ''2007 yılında'' şıkkını işaretlediğini söyledi. GENÇLERİN AB'DEN ANLADIĞI... Özdemir, ankete katılan gençlerin ''Sizce Avrupa Birliği nedir?'' sorusuna ise yüzde 59 oranında ''ekonomik, siyasal, sosyal birlik ve değerler bütünü'' unsurlarının tümünü kapsadığı yanıtını verdiğini anlattı. Özdemir, ''Türkiye AB'ye üye olduğunda neler olacağı''na ilişkin bir soruda da gençlerin büyük oranı Türk gençlerinin eğitim düzeyinin yükseleceği, daha iyi sağlık hizmeti alınabileceği, ekonomik durumun iyiye gideceği, işsizliğin azalacağı şıklarını işaretlerken, bu cevabı verenler arasında yüzde 60'ının ise ''kültürel değerlerimiz tehlikeye girecek'' şıkkını da işaretlediğini belirtti. dolduk be, dolduk be, sarardık be solduk be ula biz bu ÜLKEYİ SOKAKTAN MI BULDUK BE
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18
  • [İcra takipleri] Icrada borçlunun yaptiği işlem zamanaşimini keser mi? 
  • 16.04.2024 14:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 25/04/2024 03:37:06