+ Konuyu Yanıtla
1 / 20 Sayfa 1234567891011 ... SonSon
1 den 10´e kadar toplam 200 ileti bulundu.

Konu: Şiir de lazım!..

Şiir de lazım!.. Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Jul 2002
    Nerede
    Malatya, Türkiye.
    İletiler
    134
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Şiir de lazım!..

    ZINDANDAN MEHMED'E MEKTUP

    Zindan iki hece.Mehmed'im lafta!
    Baba katiliyle baban bir safta!
    Bir de geri adam,boynunda yafta...
    Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
    Kavuşmak mı?..Belki ..Daha ölmedim!
    Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
    Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
    Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
    Git ve gel... Yüz adım...Bin yıllık konak
    Ne ayak dayanır buna ,ne tırnak!
    Bir alem ki, gökler boru içinde.
    Akıl,olmazların zoru içinde
    Üstüste sorular soru içinde.
    Düşün mü,konuş mu, sus mu ,unut mu?
    Buradan insan mı çıkar,tabut mu?
    Bir idamlık Ali vardı,asıldı
    Kaydını düştüler,mühür basıldı.
    Geçti gitti,birkaç günlük fasıldı
    Ondan kalan,boynu bükük ve sefil;
    Bahçeye diktiği üç beş karanfil...
    Müdür bey dert dinler,bugün"maruzat"!
    Çatık kaş...Hükümet dedikleri zat...
    Beni Allah tutmuş kim eder azat?
    Anlamaz;yazısız,pulsuz,dilekçem...
    Anlamaz!ruhuma geçti bilekçem!
    Saat beş dedi mi,bir yırtıcı zil;
    Sayım var, maltada hizaya dizil!
    Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
    İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
    Urbalarla kemik,mintanlarla et.
    Somurtuş ki bıçak,nâra ki tokat;
    Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
    Yalnız seccademin yönünde şefkat
    Beni kimsecikler okşamaz madem
    Öp beni alnımdan,sen öp seccadem!
    Çaycı,getir,ilâç kokulu çaydan!
    Dakika düşelim,senelik paydan!
    Zindanda dakika farksız aydan.
    Karıştır çayını zaman erisin;
    Köpük köpük,duman duman erisin!
    Peykeler,duvara mıhlı peykeler
    Duvarda,başlardan,yağlı lekeler,
    Gömülmüş duvara,baş baş gölgeler...
    Duvar,katil duvar,yolumu biçtin
    Kanla dolu sünger... Beynimi içtin
    Sükût...Kıvrım kıvrım uzaklık uzar
    Tek nokta seçemez dunyadan nazar
    Yerinde mi acep,ölü ve mezar?
    Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz?
    Güneşe göç var da ,kalan biz miyiz?
    Ses demir,su demir ve ekmek demir...
    İstersen demirde muhali kemir.
    Ne gelir ki elden,kader bu,emir...
    Garip pencerecik,küçük,daracık;
    Dünyaya kapalı,Allah'a açık
    Dua,dua, eller karıncalanmış;
    Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
    Gözyaşı bir tarla,hep yoncalanmış...
    Bir soluk,bir tütsü,bir uçan buğu
    İplik ki incecik,örer boşluğu
    Ana rahmi zahir ,şu bizim koğuş;
    Karanllığında nur,yeniden doğuş....
    Sesler duymaktayım;Davran ve boğuş!
    Sen bir devsin,yükü ağırdır devin!
    Kalk ayağa,dimdik doğrul ve sevin!
    Mehmed'im,sevinin ,başlar yüksekte!
    Ölsek de sevinin,eve dönsek de!
    Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
    Yarın elbet bizim,elbet bizimdir!
    Gün doğmuş ,gün batmış ,ebed bizimdir!

    Necip Fazıl Kısakürek
    (Çile adlı şiir kitabından)

    *

    Eve dönmez bir akşam;
    Ve gün yüzlü çocuğu,
    Sorar: Nerede babam?

    Bakarlar, oldu, bitti;
    Gelir, derler çocuğa,
    Baban attaya gitti.

    Uzar gider bu atta;
    Ve neler neler olmaz
    Ve kim bilir ve hatta;

    Bir mahşer gerisinde;
    Babası döner bir gün,
    Oğlunun derisinde...

    Necip Fâzıl Kısakürek



    Hukuki NET Güncel Haber

    Şiir de lazım!.. konulu yargıtay kararı ara
    Şiir de lazım!.. konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Jul 2002
    Nerede
    Malatya, Türkiye.
    İletiler
    134
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Dil yetmeyince..
    Göz Görmeyince..
    Hayat Zorlaşınca..
    Dert bitmeyince..
    Dönüp yalnızlığa kilitlenince..
    O zaman şarkı söylemek lazım.



    (Bir Sezen Aksu şarkısından)


  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Jul 2002
    Nerede
    Malatya, Türkiye.
    İletiler
    134
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Ç İ L E

    Gaiblerden bir ses geldi: Bu adam
    Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
    Ve uçtu tepemden birden bire dam.
    Gök devrildi, künde üstüne künde...

    Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
    Dediklerin cıktı ihtiyar bacı!
    Sonsuzluk elinde bir mavi tülbent,
    Ok çekti yukardan, üstüme avcı.

    Ateşten zehrini tattım bu okun.
    Bir anda kül etti can elmasımı.
    Sanki burnum değdi burnuna (yok)un.
    Kustum, öz ağzımdan kafatasımı.

    Bir bardak su gibi çalkandı dünya;
    Söndü istikamet, yıkıldı bosluk,
    Al sana hakikat , al sana rüya!
    İşte akıllılık , işte sarhoşluk!

    Ensemin örsünde bir demir balyoz
    Kapandım yatağa son çare diye.
    Bir kanlı şafakta , bana çil horoz
    Yepyeni bir dünya etti hediye.

    Bu nasıl bir dünya hikayesi zor;
    Mekânı bir satıh, zamanı vehim.
    Bütün bir kainat muşamba dekor,
    Bütün bir insanlık yalana teslim.

    Nesin sen , hakikat olsanda cekil!
    Yetiş körlük , yetiş takma gözde cam!
    Otursun yerine , bende her şekil;
    Vatanım, sevgilim , dostum ve hocam!

    *

    Aylarca gezindim , yıkık ve şaşkın .
    Benliğim kazan ve aklım kepçe,
    Deliler köyünden bir menzil aşkın
    Her fikir içimde bir çifte kelepçe.

    Niçin küçülüyor eşya uzakta ?
    Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl ?
    Zamanın raksı ne , bu yuvarlakta?
    Sonu varmış , onu öğrensem asıl ?

    Bir fikir ki, sıcak yarada kezzap,
    Bir fikir ki, beyin zarında sülük.
    Selâm , selam sana haşmetli azap;
    Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.

    Yalvardım: Gösterin bilmceme yol!
    Ey yedinci kat gök, esrarını aç!
    Annemin duası, düşte perde ol!
    Bir asâ kes bana , ihtiyar ağaç.

    Uyku katillerin bile çesmesi;
    Yorgan, Allahsıza kadar sığınak
    Teselli pınarı , sabır memesi;
    Size şerbet , bana kum dolu çanak.

    Bu mu rüyalar da içtiğim cinnet,
    Sıırını ararken patlayan gülle?
    Yeşil asmalarda depreniş , şehvet;
    Karınca sarayı , kupkuru kelle....

    Akrep , nokta nokta ruhumu sokmuş.
    Mevsimden mevsime girdim böylece
    Gördüm ki , ateşte cımbızda yokmuş.
    Fikir çilesinden büyük işkence.

    *

    Evet her şey ben de bir gizli düğüm
    Ne ölüm terleri döktüm , nelerden!
    Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm,
    Yetişir çektiğim mesafelerden!

    Ufuk bir tilkidir , kaçak ve kurnaz.
    Yollar bir yumaktır, uzun dolaşık
    Her gece rüyamı yazan sihirbaz,
    Tütüyor önümde mavi bir ışık.

    Büyücü büyücü ne bana hıncın?
    Bu kükürtlü duman nedir inimde ?
    Camdan keskin , kıldan ince klıcın,
    Bir zehirli kımık gibi beynimde.

    Lügat , bir isim ver bana halimden ;
    Herkesin bildigi dilden bir isim!
    Eski esvaplarım tutun elimden
    Aynalar söyleyin bana ben kimim?

    Söyleyin, söyleyin, benmiyim yoksa,
    Arzı boynunuzda taşıyan öküz?
    Bela mimarının seçtiği arsa ;
    Hayattan muhacir , eşyadan öksüz?

    Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,
    Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
    Bir zerreciğim ki , Arş ' a gebeyim,
    Dev sancılarımın budur kaynağı!

    Ne yalanlarda var , ne hakikatta .
    Gözümü yumdukça gördüğüm nakış
    Boşuna gezmişim, yok tabiatta.
    İçimdeki kadar iniş ve çıkış.

    *

    Gece hendeğe düşercesine,
    Birden kucağına düştüm gerçeğin.
    Sanki erdim çetin bilmecesine,
    Hem geçmiş zamanın , hem geleceğin.

    Açıl susam açıl! Açıldı kapı;
    Atlas sedirinde mavera dede.
    Yandı sırça saray, ilahi yapı
    Binbir avizeyle uçsuz maddede.

    Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik
    Ve çevre çevre nur , çevre çevre nur.
    İçiçe mimari , içiçe benlik
    Bildim seni ey Rab , bilinmez meşhur!

    Nizam kopürüyor, med vakti deniz
    Nizam köpürüyor,ta çenemde su.
    Suda bir gizli yol, pırıltılı iz
    Suda ezel fikri ebed duygusu.

    Kaçır beni ahenk , al beni birlik
    Artık barınamam gölge varlıkta
    Ver cüceye , onun olsun şairlik
    Şimdi gözüm büyük sanatkarlıkta

    Öteler öteler, gayemin malı
    Mesafe ekinim , zaman madenim
    Gökte samanyolu benim olmalı ;
    Dipsizlik gölünde , inciler benim.

    Diz çök ey zorlu nefs , önümde diz çök
    Heybem hayat dolu , deste ve yumak
    Sen bütün dalların birleştiği kök
    Biricik meselem , Sonsuza varmak...

    Necip Fazıl Kısakürek

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Jul 2002
    Nerede
    Malatya, Türkiye.
    İletiler
    134
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Sakarya Türküsü


    İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
    Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

    Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
    Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

    Herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
    Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.

    Akışta demetlenmiş, büyük-küçük kâinat;
    Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

    Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
    Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

    Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
    Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

    Rabb�im isterse, sular büklüm büklüm burulur,
    Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.

    Eyvah eyvah, Sakarya�m, sana mı düştü bu yük?
    Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! ..

    Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
    Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

    İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
    Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.

    Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
    Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;

    Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;
    Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

    Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
    Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

    Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
    Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

    Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
    Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

    Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
    Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

    Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
    Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

    İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
    Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

    Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
    Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

    Kafdağı�nı assalar, belki çeker de bir kıl!
    Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

    Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolu'nun,
    Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

    Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
    Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

    Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
    Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

    Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
    Sen kıvrıl, ben gideyim, son Peygamber kılavuz!

    Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
    Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..

    Necip Fazıl Kısakürek

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Jul 2002
    Nerede
    Malatya, Türkiye.
    İletiler
    134
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Utansın


    Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
    Hedefe varmayan mızrak utansın!

    Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
    Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

    Eski çınar şimdi noel ağacı;
    Dallarda iğreti yaprak utansın!

    Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
    Onu sürdürmeyen çırak utansın!

    Ölümden ilerde varış dediğin,
    Geride ne varsa bırak utansın!

    Ey binbir tanede solmayan tek renk;
    Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!

    Necip Fazıl Kısakürek

  7. #6
    Kayıt Tarihi
    Jul 2002
    Nerede
    Malatya, Türkiye.
    İletiler
    134
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Âheste Çek Kürekleri

    Âheste çek kürekleri, mehtâb uyanmasın,
    Bir âlemi hayâle dalan âb uyanmasın.

    Âğuş'u nev-bahâr'da, hâbîdedir cihân;
    Sürsün sabâh-ı haşr'e kadar, hâb uyanmasın.

    Dursun bu mûsikî-i semâvî içinde sâz,
    Leyl-i tarâb'da bir dahî mızrâb uyanmasın.

    Ey gül, sükûtâ varmayı emr-eyle bülbüle,
    Gülşen'de mest-ü zevk olan ahbâb uyanmasın.

    Değmez Kemâl, uyanmaya ikmâl-i ömr içün,

    *
    Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç sakladı
    Bir dakika araba yerinde durakladı

    Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
    Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...

    Gidiyorum, gurbeti gönlümle duya duya,
    Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya

    İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
    Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,

    Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
    Arkada zincirlenen yüksek Toros dağları,

    Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,
    Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...

    Ellerim takılırken rüzgarların saçına
    Asıldı arabamız bir dağın yamacına,

    Her tarafta yükseklik, her tarafta işsizlik,

    Bu ıslakla uzayan, dönen kıvrılan yollar.
    Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar

    Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.
    Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.

    Serpilmeye başladı bir rüzgâr ince ince,
    Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince

    Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi
    Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi

    Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine
    Yol, hep yol, daima yol... Bitmiyor düzlük yine.

    Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali
    Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,

    Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan
    Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan

    Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyordu,
    Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...

    Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine
    Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine,

    Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan;
    Geçiyordu araba yola benzer bir sudan

    Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,
    Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu;

    Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,
    Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.

    Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri
    Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri

    Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya
    Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.

    Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı
    Gurbet çeken Gönüller kuşatmıştı ocağı,

    Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,
    Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor,

    Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı
    Heryüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı,

    Gitgide birer ayet gibi derinleştiler
    Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki çizgiler...

    Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,
    Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;

    Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,
    Aygın baygın maniler, açık saçık resimler...

    Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,
    Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken

    Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;
    Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı

    Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa
    Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;

    'On yıl var ki ayrıyım Kınadağı'ndan
    Baba ocağından yar kucağından

    Bir çiçek dermeden sevgi bağından
    Huduttan hududa atılmışım ben'

    Altında da bir tarih. Sekiz mart otuz yedi...
    Gözüm imza yerinde başka ad görmedi

    Artık bahtın açıktır, uzun etme arkadaş!
    Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;

    Araya gitti diye içlenme baharına,
    Huduttan götürdüğün şan yetişir yarına!

    Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk
    Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk

    Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri
    Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri

    Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor,
    Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...

    Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,
    Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar

    Biz bu sonsuz yollarda varıyoz, gitgide,
    İki dağ ortasında boğulan bir geçide

    Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden
    Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden

    Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla
    Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla

    Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu
    Burada son fırtına son dalı kırıyordu

    Yaylımız tükenirken yolları aynı hızla
    Savrulmaya başladı karlar etrafımızda

    Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;
    Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...

    Gönlümde can verirken köye varmak emeli
    Arabacı haykırdı 'İşte Araplıbeli'

    Tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana
    Biz menzile vararak atları çektik hana.

    Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş
    Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş

    Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor
    Kimi haydut kimi kurt masalı anlatıyor

    Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri
    Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri

    Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor
    Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor

    'Gönlümü çekse de yârin hayali
    Asmaya kudretim yetmez cibali

    Yolcuyum bir kuru yaprak misali
    Rüzgarın önüne katılmışım ben'

    Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı
    Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı

    Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde
    Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde

    Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık
    Bir han yorgun argın tatlı bir uykudaydık

    Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım
    Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!

    'Garibim namıma Kerem diyorlar
    Aslı'mı el almış haram diyorlar

    Hastayım derdime verem diyorlar
    Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben'

    Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında
    Korkarım yaya kaldın bu gurbet çıkmazında

    Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!
    Bahtına lanet olsun aşmadıysan bu dağı!

    Az değildir, varmadan senin gibi yurduna
    Post verenler yabanın hayduduna kurduna!

    Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu
    Hancı dedim bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?

    Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
    Dedi hana sağ indi ölü çıktı gecende!

    Yaşaran gözlerimde her şey Artık değişti
    Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...

    Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.
    Aradan yıllar geçti işte o günden beri

    Ne zaman yolda bir han raslasam irkilirim,
    Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim

    Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar
    Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!

    Ey garip çizgilerle dolu han duvarları
    Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!...

    Faruk Nâfız Çamlıbel

    *
    Mavi, maviydi gökyüzü
    Bulutlar beyaz, beyazdı
    Boşluğu ve üzüntüsü
    İçinde ne garip yazdı...

    Garip, güzel, sonra mahzun
    Ilıkla yağmur beraber,
    Bir türkü ki gamlı, uzun,
    Ve sen gülünce açan güller.

    Beyaz, beyazdı bulutlar,
    Gölgeler buğulu, derin;
    Ah o hiç dinmeyen rüzgar
    Ve uykusu çiçeklerin.

    Mor aydınlıkta bir çınar
    Veya kestane dibinde;
    Mahmur süzülen bakışlar
    İkindi saatlerinde....

    Birden gülümseyen yüzün
    Sabahların aynasında
    Ve beni çıldırtan hüzün
    İki bakış arasında.

    Kim bilir imdi nerdesin?
    Senindir yine akşamlar;
    Merdivende ayak sesin
    Rıhtım taşında gölgen var.

    Ahmet Hamdi Tanpınar

  8. #7
    Kayıt Tarihi
    Jul 2002
    Nerede
    Malatya, Türkiye.
    İletiler
    134
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Sessiz Gemi

    Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
    Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

    Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
    Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

    Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
    Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

    Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
    Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

    Dünyada sevilmiş ve seven nafile bek..

    ***
    Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
    Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
    Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
    Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

    Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
    Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
    Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
    Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

    ***

    Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
    Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
    Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak

    Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
    Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta

    Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller
    Durur dallarda alevden kanlı bülbüller
    Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer

    Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta
    Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta

    Ahmet Haşim

  9. #8
    Kayıt Tarihi
    Jul 2002
    Nerede
    Malatya, Türkiye.
    İletiler
    134
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Vuslat

    Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
    Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar,
    Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamani,
    Görmezler ufuklarda, şafak söktügü anı...
    Gördükleri ru'ya ezeli bahçedir aska;
    Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgarı başka.
    Bülbülden o eglencede feryad işitilmez;
    Gül solmayı; mehtab, azalıp gitmeyi bilmez...
    Gök kubbesi her lahza, bütün gözlere mavi...

    *

    Mehlika Sultan

    Mehlika Sultan'a aşık yedi genç
    Gece şehrin kapısından çıktı.
    Mehlika Sultan'a aşık yedi genç
    Kara sevdalı birer aşıktı.

    Bir hayalet gibi dünya güzeli
    Girdiğinden beri rü'yalarına;
    Hepsi meşhur, o muamma güzeli
    Gittiler görmeye Kaf dağlarına.

    Hepsi, sırtında aba, günlerce
    Gittiler içleri hicranla dolu;
    Her günün ufkunu sardıkça gece
    Dediler: ''Belki bu son akşamdır''

    Bu emel gurbetinin yoktur ucu;
    Daima yollar uzar, kalp üzülür:
    Ömrü oldukça yürür her yolcu,
    Varmadan menzile bir yerde ölür.

    Mehlika'nın kara sevdalıları
    Vardılar çıkrığı yok bir kuyuya,
    Mehlika'nın kara sevdalıları
    Baktılar korkulu gözlerle suya.

    Gördüler: ''Aynada bir gizli cihan...
    Ufku çepçevre ölüm servileri...''
    Sandılar doğdu içinden bir an
    O, uzun gözlu, uzun saçlı peri.

    Bu hazin yolcuların en küçüğü
    Bir zaman baktı o viran kuyuya.
    Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü
    Parmağından sıyırıp attı suya.

    Su çekilmiş gibi rü'ya oldu!..
    Erdiler yolculuğun son demine;
    Bir hayal alemi peyda oldu
    Göçtüler hep o hayal alemine.

    Mehlika Sultan'a aşık yedi genç
    Seneler geçti, henüz gelmediler;
    Mehlika Sultan'a aşık yedi genç
    Oradan gelmeyecekmiş dediler!..


    Yahya Kemal Beyatlı

  10. #9
    Kayıt Tarihi
    Jul 2002
    Nerede
    Malatya, Türkiye.
    İletiler
    134
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    ANNEME MEKTUP

    Ben bu gurbete ile düştüm düşeli,
    Her gün biraz daha süzülmekteyim.
    Her gece, içinde mermer döşeli,
    Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.
    Böylece bir lâhza kaldığım zaman,
    Geceyi koynuma aldığım zaman,
    Gözlerim kapanıp daldığım zaman


    KAYLULE SULARI

    Toprak döşek,taş yastıK
    huzme emziren ağaç
    dünyayı dala astık
    bir saatlik bir ilaç

    oruç bozmayan su
    Peygamber uykusu
    Peygamber uykusu


    Yazar

  11. #10
    Kayıt Tarihi
    Jul 2002
    Nerede
    Malatya, Türkiye.
    İletiler
    134
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    bilirim ülkeme ait
    Yürekleri akdeniz gibi geniş, soluğu afrika gibi sıcak
    Göğüsleri Çukurova gibi mümbit
    Dağ gibi otururlar evlerinde
    Limanlar gemileri nasıl beklerse
    Öyle beklerler erkeklerini
    Yaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi.

    İsyan şiirleri bilirim sonra
    Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
    Harfler harb düzeni almıştır mısralarda
    Kimi bir vurguncuyu gece ...


+ Konuyu Yanıtla
1 / 20 Sayfa 1234567891011 ... SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

http:www.hukuki.netshowthread.php91-siir-de-lazim!page17

https:www.hukuki.netshowthread.php91-siir-de-lazim!page17

ugur koclu kimdir

https:www.hukuki.netshowthread.php91-siir-de-lazim!page6

https:www.hukuki.netshowthread.php91-siir-de-lazim!&page=11

Forum

Benzer Konular :

  1. Dünya Şiir Günü Etkinliği: "Şiir Yollarda"
    DÜNYA ŞİİR GÜNÜ ETKİNLİĞİ: "ŞİİR YOLLARDA" Türkiye Yazarlar Sendikası ile PEN Yazarlar Derneği, 21 Mart Dünya Şiir Günü nedeniyle etkinlik...
    Yazan: Av.Tayfun Eyilik Forum: Kültür - Sanat - Edebiyat
    Yanıt: 5
    Son İleti: 15-02-2020, 21:54:12
  2. Yeni Konu Açmam Lazım 23 Msj Lazım K Bakmayınız
    Yeni Konu Açmam Lazım 23 Msj Lazım K Bakmayınız
    Yazan: ggolem Forum: Deneme
    Yanıt: 9
    Son İleti: 04-06-2012, 20:56:11
  3. Ben'ine (Şiir)
    Ben'ine... Bu kadar mı güzel durur İnsanın alnında, Bir kara leke?
    Yazan: Av.Münteha Jan Gülsu Forum: Edebiyat ve Sohbet Köşesi
    Yanıt: 1
    Son İleti: 24-03-2010, 08:13:04
  4. İki Şiir...
    Dostlarım Dostlarım hep bende kusur aradı Gerçek yanlarımı göremediler Yar dediğim yad ellere yaradı Sevdiklerim bana eremediler Saflar...
    Yazan: Hayri Buyruk Forum: Edebiyat ve Sohbet Köşesi
    Yanıt: 12
    Son İleti: 09-05-2008, 09:51:44
  5. şiir
    Geldi bahar ayları Gevşer gönül yayları:o
    Yazan: Av.İlkgün Nurlu Forum: Edebiyat ve Sohbet Köşesi
    Yanıt: 97
    Son İleti: 08-05-2008, 21:49:30

İlgili Hukuk terimleri

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.