+ Konuyu Yanıtla
1 den 7´e kadar toplam 7 ileti bulundu.
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Oct 2006
    Nerede
    Aydın, Turkey.
    İletiler
    15
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Vesayet Davasında Kısıtlı Adayının Raporuna Müdahale

    60 yaşındaki annem bütün malları büyük kardeşime geçirdiğini sms ile bana bildiriyor.Aynı zamanda çok ağır küfürler ve gerçekle alakası olmayan ithamlarda bulunuyor, benim onu öldürmek için kiralık katil tuttuğum gibi karımın ailesinin onu malları için öldüreceği, herkesin onu bu konuda uyardığını sms ler ile bildiriyor.Aynı zamanda 10 yılı aşkın süredir sürekli xanax isimli ilacı kullanıyor.Ben akıl sağlığının tam olarak yerinde olmadığını, akıl zayıflığı olabileceğini düşünüyorum.Vesayet altına alınmasını talep ettik.talebimiz kabul edilerek Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevk edildi.

    Ancak psikiyatrist olan büyük kardeşim, sözkonusu hastanedeki hocasını arayarak annemizin herhangi bir ruhsal rahatsızlığı olmadığını, aile içi basit bir meseleden dolayı olayın bu şekilde geliştiğini ifade etmiştir.Zaten annemde hastanede bir kaç saat tutulduktan sonra olumlu yönde rapor yazılarak gönderilmiştir.
    Bu durumda sormak istediğim; kısıtlı adayı bu şekilde bir kaç saatlik muayene sonucu gönderilebilir mi ?yoksa bir kaç gün hastanede gözlemlenmesi gerekli miydi? konuyla ilgili tecrübesi veya fikri olanların cevaplarını rica ediyorum.



    Hukuki NET Güncel Haber

    Vesayet Davasında Kısıtlı Adayının Raporuna Müdahale konulu yargıtay kararı ara
    Vesayet Davasında Kısıtlı Adayının Raporuna Müdahale konulu hukuk haber
    Konu glacer tarafından (26-04-2011 Saat 03:05:07 ) de değiştirilmiştir.

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Sep 2007
    Nerede
    ankara
    İletiler
    3.294
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Vesayet Davasında Kısıtlı Adayının Raporuna Müdahale

    Burası bir hukuk sitesi sayın üye. Sağlık Bakanlığı Danışma hattı değil. Bu konuda ki sorularınızın muhatabı Sağlık Bakanlığıdır. Önce yasaların ve kurum içi genelgelerin ihlal edilip edilmediğini öğreniniz. Sonra; ihlal varsa burada konu açınız..
    Ayrıca açtığınız konudan devam ediniz. Her değişiklikte ayrı bir konu açmayınız..
    "BİR ÜLKEDE NAMUS ERBABI OLANLAR DA NAMUSSUZLAR KADAR CESUR OLMADIKÇA, O ÜLKE İÇİN KURTULUŞ UMUDU YOKTUR" İsmet İNÖNÜ
    NE ZULÜM, NE MERHAMET...SADECE ADALET...

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Oct 2006
    Nerede
    Aydın, Turkey.
    İletiler
    15
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Vesayet Davasında Kısıtlı Adayının Raporuna Müdahale

    Alıntı Abdullah Yaman rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Burası bir hukuk sitesi sayın üye. Sağlık Bakanlığı Danışma hattı değil. Bu konuda ki sorularınızın muhatabı Sağlık Bakanlığıdır. Önce yasaların ve kurum içi genelgelerin ihlal edilip edilmediğini öğreniniz. Sonra; ihlal varsa burada konu açınız..
    Ayrıca açtığınız konudan devam ediniz. Her değişiklikte ayrı bir konu açmayınız..

    Buranın bir hukuk sitesi olduğunu ve Sağlık Bakanlığı danışma hattı olmadığını biliyorum.Üslubunuza dikkat edin.

    "Burası bir hukuk sitesi sayın üye. Sağlık Bakanlığı Danışma hattı değil" cümlesi sizin haddinizi aştığınızı gösteriyor.

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Sep 2007
    Nerede
    ankara
    İletiler
    3.294
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Vesayet Davasında Kısıtlı Adayının Raporuna Müdahale

    Sizin farkına varmadığınız bir ayırımı dikkatinize sundum. İletimin tamamını okumaktan imtina edip sadece bir tek cümlesine takılmanız benim gösterdiğim dikakti sizin göstermediğinizin göstergesi.
    Bir ülkede sağlık kuruluşlarındaki işleyiş, kanunların genelgeler ile düzenlenerek ilgili birimlere ve dolayısı ile çalışanlara aktarılması ve vatandaşa hizmet sunulması amacıyla bir hiyerarşi içerisinde uygulanması ile mümkündür.
    Sizin öncelikle ilgili sağlık kuruluşunda bu genelgelerin ve dolayısı ile işleyişin ihlal edilip edilmediğini öğrenmeniz gerekiyor.
    Bunu da ancak sağlık bakanlığının danışma hattından öğrenebilirsiniz. yada bilgi edinme yasası gereği ilgili bakanlıktan konu ile bilgili bilgi talep ederek.
    Genelgelerde ve dolayısı ile yasalarda bir ihlal sözkonusu ise bu durumda yasal yollara başvurabilirsiniz.
    Siz bana benim haddimi öğretmekle ilgili nefes tüketmek yerine google da konu başlıkları ile bir araştırma yapsaydınız aradığınız bilgilere ulaşabilirdiniz kanaatındayım.
    Hazır konu haddini aşmak ile ilgili açılmış iken, yanına üslubu da katarak yanıt vereyim size; ben size karşı üslub hatası yapmadığım gibi haddimi de aşmadım. Haddin aşılması ile iglili bir durum var ise o da sizin mesajınızda alenen ortadadır. Haddimi bildirip üslup konusunda beni eleştirecek konumda değilsiniz..
    Şimdi; gelelim lutfedip araştırma ihtiyacı duymadığınız, okumadığınız ve hastahaneye yatırılaması için çaba gösterdiğiniz ve diğer kardeşinizin (üstelik bir psikiyatr) talebi ile serbest bırakılan annenizin durumunun hukuki boyutuna..
    Sizin yerinize ben azıcık araştırdım.. Belki size ışık olur... Buyrun Okuyun..

    .................................................. ..................

    PSİKİYATRİDE HASTANIN ZORLA HASTANEYE YATIRILMASI VE TEDAVİSİNİN HUKUKİ BOYUTU

    A. HASTANIN ZORLA HASTENEYE YATIRILMASI

    "Zorla hastaneye yatırmak" terimi ruhsal bozuklukları olan bireyleri istemleri dışında hastaneye yatırmak ve orada tutmak anlamını taşımaktadır. (1) Psikiyatri bir hastanın zorla tedavi edilebildiği ender uzmanlık alanlarından biridir, belki de böyle bir uygulamanın yapılabildiği tek alandır. Çünkü hasta genelde bilincini tamamen yitirmiş, bazen de hastalığın iradesini kısmen etkilediği bir durumdadır. Bu nedenledir ki, psikiyatri hastaları çoğu kez toplumu bazen de kendilerini korumak amacıyla, rızalarına rağmen, zorla tedavi edilmekte, kapalı bir kuruma yatırılmaktadırlar. (2) Bu durum, hekime büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Ülkemizde bu sorumluluk daha da ağırdır, çünkü uygulamanın yasal düzenlemesi yapılmamıştır. Hangi nedenle olursa olsun zorla hastaneye yatırma hastanın özgürlüğünü kısıtlayan ve onun özerkliğine karşı saldırı anlamına gelen bir uygulamadır. Ancak kimi durumlarda bunun gerekli olduğunu da yadsıyamayız. (3) Burada önemle üzerinde durulması gereken nokta hastanın zorla tedavi aldığında kısıtlanan kişisel özgürlüğünün etik ve klinik olarak haklı gerekçelere dayanıp dayanmadığıdır. (4)

    Bu konuda özel bir kanuni düzenleme gereğine işaret edilerek, uygulamada psikiyatri hastalarının kapalı kurumlara yatırılırken hasta yakınının imzaladığı (çoğu kez matbu) bir evrakla yeterli korumayı sağlanamadığı açıktır. Bu hastaların ülkemizde genelde vesayet altına alınmadan uruma getirilen ve belirtilen şekilde zorla bir kuruma yatırılan hastalar olduğu, hasta temsilciliği diye bir kurumun olmadığı ve bu şekilde yatırılan hastaların çoğu çeşitli araştırmalarda denek olarak kullanıldığı ile izin veren yakınının hastanın haklarını sağlıklı değerlendirerek hasta yararına kararlar almadığı belirtilmektedir. (5) Hastanın zorla hastaneye yatırılması sonucunda, zorla tedavide zorla yatırmanın doğal bir ardılı olarak görülmektedir. Bunun sebebi hakkındaki yaygın kanı, yatırmanın zorunlu olarak tedavi amaçlı olduğu, aksi durumda bunun tıbbi bir işlem sayılamayacağı yönündedir. (6) Bu durumun çözüm seçeneklerinden birisi, kanunen, mahkeme/hâkimce atanacak ve kamu görevlisi gibi yükümlülükler altına alınacak bir hasta temsilcisi statüsünün oluşturulmasıdır. (7)

    Psikiyatri hastasının zorla hastaneye yatırılması, hastanın tedaviyi reddetme hakkının bir istisnasıdır. Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 25. maddesinde “kanunen zorunlu olan haller dışında ve olabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere; hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir. Bu halde tedavinin uygulanmasından doğacak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcilere veyahut yakınlarına anlatılması ve bunu gösteren yazılı belge alınması gerekir.” hükmü düzenlenmiştir. İlgili düzenleme uyarınca hastanın tedaviyi reddetme hakkını kullanabilmesi için “tedavi için kanunen zorunlu hallerin” bulunmaması gerekmektedir. Psikiyatri hastasının zorla hastaneye yatırılma hususunda ülkemizde bu konuya özel yasal bir düzenleme bulunmamakla birlikte bazı kanunlarda düzenlenen “toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası” ölçütüne göre psikiyatri hastasının zorla hasteneye yatırılması sağlanmaktadır. Bu nedenle genel ölçüt olarak “hastanın kendisi yahut toplum için tehlikeli olması, tehlikelilik” unsuru temel alınmakla birlikte özel düzenleme bulunmaması sebebiyle bu konudaki kararlar hekimin görüşüne ve kanaatine bırakılmıştır. Bu konuda psikiyatri hekimine yol gösterecek düzenlemelerin bulunmayışı bireysel uygulamalar sebebiyle yanlış uygulamaların doğmasına sebebiyet vermektedir.

    Hekimin prensip olarak hastayı zorla hastaneye yatırma durumunu en son çare olarak düşünmesi gerekmektedir. Nitekim hastanın ilk başvurduğu ya da götürüldüğü psikiyatri kliniği onun tedavi konusundaki gereksinimlerini karşılamak açısından yeterli donanıma ve bakıma sahip olmayabilir. Bu gibi durumlarda zorla yatırmanın onun tedavi olma hakkını da sınırlayacağı unutulmamalıdır. Mümkün olduğunca depo injeksiyon, gündüz-gece bakım (day care-night care) hastanın hareket özgürlüğünü daha az sınırlayıcı tedavi yöntemlerini uygulamak hekimin sırtındaki etik yükü azaltacaktır.(8)

    Bir “psikososyal kriz” içinde ayaktan psikiyatrik tedavi veya acil psikiyatrik yardım birimlerine gelmiş ve getirilmiş hastanın yapılan muayene ve değerlendirlmesinde eğer;

    - Hastanın davranışı evin düzenini tamımıyla bozmuş, kendisini kabul edip destekleyenleri kendinden uzaklaştırmış ise, veya yaşam biçimi hastanın psişik yapısının dağılmasını çabuklaştıracak bir şekilde karmakarışık ise,

    - Hastanın “intihar edilebilirliği” yüksek ise,

    - Hastanın işlemesi, kendine bakamayacak bir derecede bozulmuş ve desteği çok az veya zayıf ise,

    - Hastanın duygulanımı, düşüncesi, dürtü denetimi kendisine ve etrafına tehlikeli olabilecek bir derecede bozulmuş ise,

    hasta hastaneye yatırılır. Hastayı hastaneye yatırıp yatırmamak arasında bocalayan hekimin, hastaya evine gitmesini ancak intihar etmemesi, saldırganlıkta bulunmaması için söz vermesini veya kendisini böyle hissettiği zaman hastaneye gelmesini istemesi “yanlış bir tıbbi tutum”dur. (9) Bu nedenle bu konuda hekimlere yüklenen sorumluluğun fazla olduğu aşikârdır.

    B.TÜRKİYE’DE PSİKİYATRİ ALANINDAKİ DÜZENLEMELERİN GEÇMİŞİ VE BUGÜNÜ

    Türkiye’de halihazırda psikiyatri hastalarının hastaneye yatırılmasıyla ilgili bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Ancak bu alan, bugüne kadar hiç doldurulmamış da değildir. Bu konuda ilk ve bilinen en geniş yasal metin 6 Mart 1876 tarihli “Bimarhanelere Dair Nizamname”dir. Bu tüzüğün uygulamasını düzenleyen bir yönerge de 13 Aralık 1913’de “Bimarhane ve Müşahedehane Talimatnamesi” adıyla çıkarılmıştır. 6 Mart 1876 tarihli “Bimarhanelere Dair Nizamname” başlıklı tüzük çağının “Ruh Sağlığı Yasası” niteliğinde olup 1853 tarihli Fransız yasasından uyarlanmış, Sultan Abdülaziz imzasıyla yayımlanmıştır. Ancak bu tüzük ve uygulamasını düzenleyen yönerge Cumhuriyet dönemine geçişte iptal edilen yasalar arasındadır. Sonuç itibariyle günümüzde bu yasal düzenlemeler yürürlükte olmayıp yerine başka bir yasal düzenlemede yapılmamıştır ve yaklaşık seksen yıldır bu alanda bir boşluk bulunmaktadır. (10)

    Günümüzde psikiyatri hastalarının hastaneye yatırılmasıyla ilgili uygulamalar hukuki temellerini aşağıda belirtilen yasa ve düzenlemelerden almaktadır;

    Anayasa’nın “Kişi Hürriyeti ve Güvenliği” başlıklı 19. maddesinde düzenlenen “....toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; ... halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.” hükmü ile toplum için tehlike arz eden bir akıl hastasının zorla tedavisinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır.

    Polis vazife ve selahiyet kanunu’nun 13. maddesinde düzenlenen “...Bir kurumda tedavi, eğitim ve ıslahı için kanunlarla ve bu Kanunun uygulanmasını gösteren tüzükte belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirlerin yerine getirilmesi amacıyla, toplum için tehlike teşkil eden akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol bağımlısı serseri veya hastalık bulaştırabilecek kişileri...yakalar ve gerekli kanunî işlemleri yapar...” hükmü ile polisin görevleri arasında tehlike arz eden akıl hastalarının yakalanması ve gerekli işlemlerin yapılması hususları sayılmıştır.

    Yine Jandarma Teşkilat, Görev Ve Yetkileri Kanun, İl İdaresi Kanunu, Belediye Kanunu, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, Akliye ve Asabiye Hastaneleri Talimatnamesi hükümlerinde akıl hastasının toplum için tehlike oluşturması hallerinde ilgili kişi ve kurumların kamu sağlığı ve düzeni açısından akıl hastalarının zorla tedavisini sağlama yükümlülükleri olduğu yönünde düzenlemeler bulunmaktadır. Ayrıca akıl hastasının hukuki durumu, vesayeti gibi durumlar hakkında Türk Medeni Kanunu hükümlerindeki düzenlemelere başvurulmakta olup akıl hastası tarafından suç işlenmesi halinde ise Türk Ceza Kanununda bu yönde düzenlenen hükümlere başvurulmaktadır.

    Türkiye Psikiyatri Derneği’nin 22 Haziran 2002 tarihli “Psikiyatri Meslek Etiği Kuralları” nın 17. ve 18. maddelerinde hastanın zorla tedavisi, zorla hastaneye yatırılma konularında belli düzenlemeler bulunmaktadır. “İstemsiz Yatış” başlıklı 17. madde, “hastanın ya da temsilcisinin yatırılmaya karşı çıktığı durumlarda, hekim, tıbbi-psikiyatrik gerekçeleri değerlendirerek istem dışı yatış kararını hekimlik bilgisi ve vicdanına göre kendi vermelidir. Hasta, ruhsal bir bozukluk nedeniyle uygun karar verme yetisini yitirmişse, istem dışı hastaneye yatırma ve sağaltım uygulama kararında, ülkemizdeki yasalar uyarınca hareket etmek ruh hekiminin görevidir. Hastanın insanlık onurunu ve yasal haklarını güvenceye almak için ruh hekimi aileyle görüşmeli ve gerekiyorsa yasal yollara başvurulmasında rehberlik etmelidir. Hastanın isteği dışında sağaltım uygulanması durumunda önce hastanın sağlığı düşünülmeli, ancak insan hakları ilkelerine de özen gösterilmelidir.” şeklindedir. “Sağaltımı Reddetme” başlıklı 18. madde ise; “Ruh hekimi, hastanın kendisi ya da çevresi için tehlikelilik hali söz konusu olmadığı durumlarda hastanın sağaltımı reddetme hakkını tanımalıdır.” şeklindedir.

    Yukarıda bahsi geçen düzenlemelere ek olarak genel anlamda Hasta Hakları Yönetmeliği, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, Türkiye Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği kurallarıda gözönünde tutulacaktır.

    Ayrıca konuyla ilgili Türkiye’nin taraf olduğu uluslarası sözleşme ve bildirgeler bulunmaktadır. Anayasa’nın 90. maddesinde düzenlenen “...Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü uyarınca Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler mevzuat hiyerarşisi kapsamında kanunların üzerindedir. Bu nedenle ilgili sözleşmelerden ve bazı uluslararası bildirgelerden kısaca bahsetmek istiyorum.

    Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi)’nin “Muvafakat” başlıklı ikinci bölümünün 6. ve 7. maddelerinde özetle; akıl sağlığı yerinde olmayanlara hastanın karar verme sürecine mümkün olduğunca katılması hususu dikkate alınarak yasal temsilcisinin veya kanun tarafından belirlenecek makam yada kuruluşun izni ile müdahalede bulunulacağı ve akıl sağlığı yerinde olmayanlara onay alınmadan yapılacak tıbbi girişimin ancak kişinin sağlığına ciddi bir zararın gelmesini engellemek amacıyla yapılabileceği belirtilmiştir. Ancak böyle durumlarda dahil tıbbi müdahalenin gözetim, denetim ve başka bir makama başvurma süreçlerini içermesi gerektiği hususuna değinilmiştir.

    Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi’nin “Kişilerin Onayı” başlıklı ikinci maddesinde “akıl sağlığı yerinde olmayanlara yapılacak tıbbi girişim ancak kişinin iyiliği için yapılır” hükmü düzenlenmiştir.

    Lizbon Hasta Hakları Bildirgesinin gözden geçirilmiş hali olan Eylül 1995 tarihlili Dünya Tabipler Birliği Bali Bildirgesi’nin “Yasal Olarak Karar Verme Ehliyeti Olmayan Hasta” başlıklı 5. maddesinde özetle; hastanın yasal ehliyeti yoksa bir yasal temsilcinin onayının alınması ancak hastanın kapasitesinin yettiği ölçüde karara katılma sürecinde olması gerektiği, yasal olarak karar verme ehliyeti olmasa da verdiği kararların doğru olması halinde, hastanın kararının uygulanması gerektiği hatta bu konuda hastanın yasal temsilcisine bilgi verilmesini reddetme hakkı olduğuna ve son olarak yasal temsilcinin veya hasta tarafından yetkilendirilen kişinin onay vermeyi reddettiği durumda hekimin görüşü girişimin hasta yararına olduğu şeklinde ise kararın yasal mercilere bırakılacağı belirtilmiştir. Bu nedenle yasal olarak karar verme ehliyeti olmasada ilk önce önemli olanın hastanın düşünce ve kararı olduğu, bu kararın mantıklı ve doğru olması halinde yasal temsilcinin kararının üzerinde olacağı hususları belirtilerek hekimlik sözleşmesinin taraflarının hasta ve hekim olduğu hususu vurgulanmıştır. Yine Bali Bildirgesinin “Hastanın isteğine karşın yapılan girişimler” başlıklı 6. maddesi “Hastanın isteğine karşın tanı ve tedavi ile ilgili tıbbi girişimler yasaların izin verdiği ölçüde ve tıbbi etik kuralları gözönüne alınarak sadece istisnai durumlarda yapılabilir.” şeklindedir. İlgili madde ile zorla tedavinin istisnai durumlarda yapılabileceği genel olarak belirtilmiştir.

    Mart 1994 tarihli Avrupa’da Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi (Amsterdam Bildirgesi)’nin “Onay” başlıklı 3. maddesinde de psikiyatri hastasının zorla hastaneye yatırılması ve tedavisi kapsamında uygulanabilir hükümler bulunmaktadır. İlgili bildirgenin 3. maddesinde özetle; hastanın tedaviyi reddetme ve durdurma hakkına değinilmekle birlikte hastanın iradesini beyan etmesinin mümkün olmadığı ve acilen tıbbi girişim yapılması gereken durumlarda, daha önceden bu girişimi reddettiğini gösteren bir açıklaması yoksa hastanın onayı varsayılarak girişim yapılacağı, yasal temsilcinin onayı gerekse bile yine de hastanın karar alma sürecine dahil edilmesi gerektiği, yasal temsilcinin onay vermeyi reddettiği durumlarda, hekim veya diğer sağlık personelinin görüşü girişimin hastayı ilgilendirdiği yolunda ise, karar mahkemeye veya hakem heyeti benzeri merciye bırakılması gerektiği ve hastanın onay vermesinin mümkün olmayıp yasal temsilcisinin de bulunmadığı bütün durumlarda hastanın istekleri tahmin edilerek ve hesaba katılarak alternatif karar alma biçimi için uygun önlemler alınacağı hususları düzenlenmiştir.

    Türkiye’de uygulamada psikiyatri hastalarının zorla yatırılması ve tedavisi hakkında yukarıda bahsi geçen kanun ve düzenlemeler temel alınarak hareket edilmektedir. Ancak konuyla ilgili özel kanuni bir düzenleme olmaması ve genel kanunlarında yetersiz kalması sebebiyle hastaneler arası farklı uygulamalar söz konusu olmaktadır. Nitekim bazı hastanelerde hekimler kendilerine polis, jandarma, hasta yakını vs. ilgililer tarafından getirilen hastaları muayene ettikten sonra akli dengelerinin yerinde olmadığına kanaat getirirlerse birinci dereceden yakınına bilgi verip hastanın hastaneye yatırılması için onay vermesini talep ediyor, eğer hasta yakını onay vermezse hastaya herhangi bir müdahalede bulunmazken, hasta yakını onay verirse adli bir makamdan ayrıca bir onay almaya yahut adli makama durumu bildirmeye ihtiyaç duymadan hastayı hastaneye yatırarak tedavisine başlamaktadır. Bazı hastanelerde ise hekimler hastanın tedavi görmek istememesi hallerinde hastanın birinci derece yakınından aydınlatılmış onam alarak hastaneye yatırmakta daha sonra ahkam şahsiye kararı için başka bir form doldurarak ilgili formu savcılığa göndermektedir. Bu uygulamayı kullanan hekimler formun hasta zorla tedavi için hastaneye yatırıldıktan sonra hemen savcılığa gönderilmesi ve 3 gün içinde onay alınması hususunda dikkatli davranmaktadır. Uygulamaya yerleşen 3 gün içinde savcılığa bilgi verilmesi hususunun Anayasa’nın 19. maddesinde belirtilen 48 saat ve en geç 4 gün düzenlemesi ile bu hususta Amerika Birleşik Devletlerinde uygulanan kurallardan esinlenildiği kanaatindeyim. Ancak daha öncede belirttiğimiz üzere yasal bir düzenleme olmaması sebebiyle Türkiye’de zorla hastaneye yatırma konusunda mahkemeye iletilen vakalar çok azdır. Yine zorla hastaneye yatırılmanın gerekli olmadığı hallerde zorla hastaneye yatırılan hastalar tarafından özgürlüklerinin kısıtlanması, tıbbi uygulama hatası temelli maddi ve manevi tazminat davalarına da Türkiye’de nadiren rastlanıldığı görülmektedir.

    Bu nedenle psikiyatride zorla tedavinin dünyadaki uygulamalar dikkate alınarak yasal bir düzenleme altına alınması gerekmektedir. Nitekim Anayasa 17. madde uyarınca kişinin bedensel ve ruhsal bütünlüğü hukuksal koruma altına alınmış olup kişinin kendi isteği özellikle de yasal dayanağı olmadan maddi ve manevi varlığına girişimde bulunmak suçtur. Mamafih istem dışı psikiyatrik tedavi, kişinin özgürlüğünün kısıtlandığı ortam ve koşullarda uygulanmaktadır. Buna göre ise psikiyatri hekimlerini Anayasa’nın 19. ve 38. maddeleri kapsamında yalnızca mahkemelere bırakılmış bir yetkiyi kullanmak zorunda bırakmaktadır. Bu nedenle psikiyatri hekimleri hastaların tedavisini sağlamakla sınırlı olan mesleki görevlerinin üstünde bir sorumluluk taşımak zorunda kalmaktadır. (11) Türkiye Psikiyatri Derneği tarafından bu alandaki ihtiyaçlar gözönünde bulundurularak hazırlanmış “Ruh Sağlığı Yasa Taslağı” bulunmakta olup ilgili taslak Sağlık Bakanlığına gönderilmiştir. Sağlık Bakanlığının konuyla ilgili üzerinde çalıştığı bir başka taslağın olduğu söylenilmektedir. Ancak bugüne kadar ne Türkiye Psikiyatri Derneği tarafından hazırlanan taslak nede Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan taslakların kanunlaşması hakkında bir gelişme sağlanamamıştır.


    C. PSİKİYATRİ’DE ZORLA HASTANEYE YATIRMA VE ZORLA TEDAVİ HAKKINDA AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNDEKİ UYGULAMALAR

    Dünya Sağlık Örgütü' nün yedi ülkeyi (İsviçre, Federal Almanya, Bulgaristan, Yugoslavya, Türkiye, Sudan, Hollanda-) kapsayan bir çalışmasında, psikiyatrik tedavi görmekte olan hastaların % 80-95 oranındaki kısmını bu tedaviyi gönüllü olarak kabul etmiş hastaların oluşturduğu belirtilmiştir. Kalan hastaların bir kısmını ise aile ve çevrelerinin ısrarı ile bu tedaviyi kabul etmiş hastalar oluşturmaktadır. Gene bu çalışmaya göre ilgili ülkelerde zorunlu tedavi için karar verme ölçütü, ülkeden ülkeye bazı farklılıklar söz konusu olmakla birlikte "kendisi ve çevresi için tehlikeli olma riski" üzerine temel-lendirilmiştir. (12) Bu konuda karar verici otorite ve hastayı hastanede tutma süresi konusunda ülkeler arasında farklılıklar görülmektedir. Bu çalışmanın önemli saptamalarından biri de, Türkiye'nin zorla hastaneye yatırma uygulamasının yasal olarak düzenlenmediği az sayıdaki ülkelerden biri olduğunu vurgulamasıdır. (13)

    Avrupa Birliği ülkelerinde, Amerika Birleşik Devletlerinde, Kanada, Avustralya gibi hukuk standardı yüksek ülkelerde ruh hastalarının hastaneye yatırılması hakim tarafından karşılanmakta ve denetlenmektedir. Genel olarak bu ülkelerde tıbben yatırılarak tedavisi gerektiği halde, kişinin yatırılmaya istekli olmadığı durumlarda, koruma altında ise yasal itiraz yolları açık olmak üzere koruyucusunun (vasisinin) istemiyle yatırılması söz konusu olmaktadır. Koruma altına alınmamış kişilerin yatırılması konusunda yasa psikiyatri hekimine, kolluk güçlerinin “gözaltı” yetkisine benzer bir yetki vermiştir. Hekim tıbben “zorunlu-istemsiz yatış” koşulları olan kişiyi hastaneye yatırırır, gerekli tıbbi, hukuki belgelerini hazırlayarak, durumu yargıca sunar. Yargıç sunulan tıbbi, hukuki belgeleri inceleyerek, gerek duyarsa başka bir hekime muayyene ettirerek ya da kendisi de kişiyi görüp değerlendirerek hastanın yatırılmasını onaylar ya da sonlandırır. Bu durumda kişi, ülkemizde bulunmayan bir uygulama ile “geçici koruma (vesayet) altına alınır. (14)

    Amerika Birleşik Devletlerinde; psikiyatri hastalarının hastanede tutulması ile ilgili yasalar çeşitli eyaletlerde farklılık göstermektedir. Bu nedenle hekimin kendi eyaletindeki kriterlerden haberdar olması gerekir. Genel olarak tüm eyaletlerde uygulanan kriterler hastanın kendine ve diğerlerine karşı tehlikeli davranışlarda bulunması, ağır yeti kaybı ve tedavi ihtiyacı bulunması halleridir. Bazı eyaletlerde kullanılan daha nadir kriterler ise; ruh hastalığının tedaviye cevabı, hastanın alıkonulduğu merkezde uygun tedavi olanaklarının bulunması, hastanın istemli olarak hastaneye yatmayı reddetmesi, psikiyatrik tedaviyi kabul veya reddedecek yeterliliğinin bulunmayışı, hastaneye istemsiz yatırmanın en az riskli seçenek olması halleridir. (15)

    Ayrıca psikiyatri hastasının istemsiz hastaneye yatırılması hususunda Amerika Birleşik Devletlerinde “acil yatırma”, “gözlem amacıyla yatırma” ve “uzamış gözetim” olmak üzere hastanede istemsiz yatırılmanın hangi meslek grubu tarafından başlatılacağına ilişkin çeşitli yatırma sistemi bulunmaktatır. Eyaletler arasında istemsiz hastaneye yatırılmanın hangi meslek tarafından başlatılacağı değişmekte olup, bu durum yatırma tipine göre aynı eyalet içinde de değişebilir. Hastanın acil olarak yatırılması genelde daha az resmiyet gerektirirken uzamış gözetim daha resmi olmalıdır; gözlem amacıyla yatırma ise bu ikisi arasındadır.

    Acil yatırma süreci hastanın hastanın kötüleştiğini ve tehlikeli olduğuna tanıklık eden bir aile üyesi veya arkadaş tarafından başlatılabilir. Sıklıkla polis de süreci başlatabilir ancak bazı eyaletlerde kişi yatırılmadan mahkeme kararı gerekir. Bazı eyaletlerde ise bir hekimin bu kişinin hastaneye yatırılmak için gerekli kriterleri karşıladığını belirtmesi yeterli görülmektedir. (16) Mamafih acil hallerde hekim tarafından psikiyatri hastasının hastaneye istemsiz yatırılmasının yeterli olduğunu kabul eden eyaletlerde bu durum süre ile sınırlı olup belli bir sürenin geçmesinden sonra vaka psikiyatrisler, psikiyatrist olmayan hekimler ve başka taraflardan oluşan bir kurul tarafından hastanın durumu gözden geçirilecektir. (17) Acil olarak yatırma, tehlikeli durumlarda hastanın ve çevresindekilerin menfaatini korumak amaçlı olduğu için süresi genel olarak 72 saat ile sınırlıdır. Nitekim genel olarak tüm ülkelerdek düzenlemeler uyarınca zorla hastaneye yatırma işlemini izleyen ve genellikle 72 saati aşmayan bir süre içinde yatışa karar veren hekim ya da kurum mahkemeye başvurarak bu işleme yasal bir geçerlilik kazandırmak zorundadır. (18)

    Hastanın gözlem amacıyla yatırılması isteği sıklıkla iyi bi sebebi olan herhangi bir vatandaş tarafından yapılabilir ancak bazı eyaletler başvuruyu hastane personeli ile sınırlar. Çoğu eyallette mahkeme kararı gerekir. Gözlem amacıyla hastaneye yatırmanın süresi Alaska’da 48 saat iken Batı Virginia’da 6 aydır. Acil veya gözlem amaçlı alıkoymanın süresi dolmadan ya hasta gönüllü yatışı kabul etmeli ya da taburcu edilmelidir. Aksi halde sivil gözetim için işlem başlatılacaktır.

    Uzamış gözetim için başvuru diğerlerinden daha resmi ve daha detaylı bir prosedür gerektirir. Genelde belirli bir gruptaki insanlardan biri veya daha fazlasının uygun formları doldurması ile bu başvuru yapılır. Bu grup bazı yerlerde eşler, akrabalar, arkadaşlar, bakıcılar, kamu görevlilerini de içerse de klasik olarak hekimler, hastane müfettişleri ve lisanslı sosyal hizmet görevlileri, hemşireler gibi diğer ruh sağlığı çalışanları ile sınırlıdır. Gözetimin başlaması için başka kişilerin başvurusunu kabul eden eyaletlerde bile belli bir süreden sonra uzatılması için hekimin isteği gereklidir. Başvurunun yanında hastanın psikiyatriye geliş şikayetleri, bununla ilgili öyküsü, istemsiz yatırılmasını gerektiren davranışlar, ilk tanısı, tedavi için önerilerin bulunduğu bir belge hekim tarafından hazırlanmalıdır. Bazı eyaletler iki hekim veya hekime ilaveten psikolog veya ruh sağlığı kurulu gibi çeşitli yerlerin bildirmesini istemektedir. Özetle neredeyse tüm eyaletlerde uzun süreli istemsiz yatırma yasal bir süreçtir. Bir celse düzenlenebilir ve bir hakim veya jüri isteği kabul edip etmemeyi kararlaştırabilir. Uzamış gözetimde süre 6 ay ile sınırlıdır. Bu sürenin sonunda tedavi eden psikiyatri hekimi sürenin uzatılmasını istiyorsa başvuru yapmak zorundadır. Ancak bu durumda zaman ilk sürenin 1.5 – 2 katı ile sınırlıdır. Tedavi süresi hastanın istemsiz tedavi kriterlerini sağlamasıve hekimin tedaviye devamı talep etmesi halinde tekrar tekrar mahkeme kararı ile uzatılabilir. (19)

    Yine zorla hastaneye yatırma hastanın zorla tedavi hakkını hekimlere vermez. Bu nedenle zorla tedavi için mahkemeden ayrı bir izin alınması gerekmektedir. Nitekim A.B.D. gibi gelişmiş teknolojik ekonomik olanaklara sahip ülkelerde hastanın onam (rıza) vermemesi halinde, mahkemenin değerlendirilmesi tamamlanıncaya dek hastanın zihinsel yetilerini etkileyecek hiç bir tedavi uygulanamayacağı yasal olarak belirtilmiştir. (20) Teknik olanakları daha sınırlı ülkelerde hastanın tedavisine yatış anından itibaren başlanmaktadır. Ülkelerin uygulaması nasıl olursa olsun mahkeme zorla yatırma kararını verdiği durumda ya zorla tedaviye de karar vermekte ya da hastaya bir temsilci atayarak sonraki işlemlere onam vermek konusunda onu yetkili kılmaktadır. (21)

    Türkiye’de zorla hastaneye yatırma özel bir yasaya dayalı olarak yapılmadığı ve bu nedenle bireysel uygulamalar içerdiği için zorla hastaneye yatırma ve zorla tedavi arasında bir fark olmadığı söylenebilir. Zira zorla hastaneye yatırılan her hasta tedavi edilmektedir. Ancak psikiyatride ciddi duygu durum bozukluklarında önemli bir tedavi sistemi olarak uygulanan “Elektrokonvulsif Tedavisi” (EKT)’nin uygulaması açısından düzenlenen 28.11.2006 tarih 9190 sayılı “Elektro Konvülsif Tedavi Uygulama Yönergesi” kapsamında EKT için zorla tedavinin mümkün olmadığından bahsedebilir. Zira ilgili yönergenin “Elektro Konvülsif Tedavi Uygulama Esasları” başlıklı 4/d maddesinde düzenlenen “EKT ve anestezi uygulamasına onay verildiğini bildirir form ya da formlar hasta, velisi veya vasisi veyahut birinci derece yakınlarından biri tarafından imzalanmış olmalıdır” hükmü ile aydınlatılmış onam olmadan yapılan EKT’lerin hukuka aykırı olduğunu değinilmiştir. Bu nedenle aydınlatılmış onam alınmadan yapılan EKT uygulaması sağlık hukuku kapsamında tıpta yanlış uygulama olacaktır.

    D. PSİKİYATRİDE HASTANIN ZORLA HASTANEYE YATIRILMASI VE TEDAVİSİNİN VAKA IŞIĞINDA HUKUKSAL YÖNDEN İNCELENMESİ

    1.Vaka

    37 yaşında erkek hasta, 17 yaşından beri paranoid şizofreni tanısıyla çeşitli hastanelerin psikiyatri servislerine başvurmuştu. Ancak verilen antipsikotik ilaçları düzenli kullanmıyor, bu nedenle hastalık belirtileri sık sık tekrarlıyordu. 1 ay önce babasının ani bir miyokard enfarktüsü ile ölümüne dek hastanın tedavisi ve kontrollere gelişi ile babası ilgilenmiş, babasının ölümünden sonra başka yakın akrabası kalmamıştı.

    Hastaneye hastanın iş arkadaşı başvurdu. Elinde hastaya ait bir sevk kağıdı olan bu arkadaş hekime bildiği kadarıyla hastanın hastalık öyküsünü, babasının öldüğünü, şu andaki hastalık belirtilerini, işyerindeki durumunun da tehlikeye girmiş olduğunu anlattı. Tüm iş arkadaşları hastanın hastaneye yatırılmasını istiyorlardı. Hekim hastayı görmemişti, ancak o hastanedeki eski kayıtlardan hasta ile ilgili daha önceki bilgilere ulaştı ve hastanın paranoid şizofreni tanısı almış olduğunu gördü. Sonra hasta adına getirilen sevk kâğıdını işleme sokarak bir dosya açtı ve hastayı görmeden, gıyabında hastaneye yatırdı. Hasta bu işlemlerin tamamlanmasından sonra polis eşliğinde işyerinden alınarak hastaneye getirildi ve zorla kliniğe yatırıldı. Burada uygulanan tedavi ile 2 hafta içinde akut psikotik atak belirtileri yatıştı, 1 ay sonra belirtileri büyük ölçüde kaybolunca taburcu edildi.

    Yukarıdaki vaka psikiyatride hastanın zorla yatırılmasının etik boyutu yönünden Oğuz ve Özgüven tarafından incelenmiştir. (22) Bu çalışma kapsamında Oğuz ve Özgüven tarafından yapılan etik incelemeye atıflar yaparak ilgili vakayı hukuksal yönden inceleyeğim.


    2.Vakanın Hukuksal Yönden Değerlendirilmesi

    Ülkemizde ruh sağlığı ile ilgili yasalar son derece yetersiz olduğundan zorla yatırma uygulaması tümüyle hekimin vicdanına kalmış gibi görünmektedir. Kolluk kuvvetleri tarafından, uygun yasal süreci tamamlayarak psikiyatri hekiminin sorumluluğuna bırakılan hastalar ile vesayet altına alınmış bulunan hastalar dışındakiler ailenin ya da üçüncü kişilerin hastayı hastaneye götürmeleri ve hekimin yatışı uygun bulmasıyla bu uygulamaya katılmaktadırlar. Zorla tedavi ise, zorla yatırmanın doğal bir ardılı olarak görülmektedir. Gerçi bu konuda yaygın kanı, yatırmanın zorunlu olarak tedavi amaçlı olduğu, aksi durumda bunun tıbbi bir işlem sayılamayacağı yönündedir. Son derece hassas ve kötüye kullanıma açık bir uygulama olması nedeniyle hemen hemen her ülkede zorla yatırma kurallara bağlanmıştır. Burada ele aldığımız örnek olayda ise yalnız hukuksal ve etik değil, tıbbi ilkeler de gözardı edilmiş gibi görünmektedir. Hekim-hasta ilişkisi tıbbın amaçlarına ve anlamına uygun olarak özel, başka bağlamlardaki insan-insan ilişkilerinden farklıdır. Bu ilişkide kişisel bir yön vardır ve hekimle hastasını iki insan olarak biricik ve özel kılan da budur.

    Örnek olayda hekim, hastanın dışında bir üçüncü kişiyle ve hastanın gıyabında sözleşme yaparak bu ilişkinin olanağını ortadan kaldırmıştır. Hastayı hukuksal olarak temsil etme yetkisine sahip olmayan, etik açısından bu yetkiye sahip kabul edilmesi uygun mudur diye bir uslamlama yapılmamış olan bir üçüncü kişinin talebi temel alınmıştır. Hastanın iş arkadaşı olan bu kişinin iyi niyetli olmadığını gösterir bir kanıt da yoktur, ancak hekim tüm değerlendirmesini bu iyi niyetin var olduğu varsayımı üzerine temellendirmiştir. Bu olayda da hekimin yetki sınırını aştığı görülmektedir. (23)

    İlgili vakayı Türk hukuk düzenlemeleri kapsamında incelediğimizde hekimin etik yönden yetki sınırlarını aşmanın yanında hukuki yönden de yetki sınırlarını aştığı aşikardır. Nitekim Türk hukuk düzenlemeleri uyarınca hastanın zorla hastaneye yatırılması için süreci başlatacak kişiler “toplum için tehlike oluşturması halinde” polis, jandarma gibi ilgililerdir. Uygulamada birinci derece yakınlarda bu süreci başlatan kişiler olarak görülsede örnek olayda üçüncü bir kişinin hekime başvurması ve hekimin üçüncü kişinin beyanını dikkate alarak hastayı görmeden hastaneye yatırılmasına karar vermesi söz konusudur.

    Toplum için tehlike oluşturması halinin tespiti için hekimin hastayı muayene etmesi gerekmektedir. Nitekim Türkiye Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kurallarının 23. maddesinde hekimin acil vakalar gibi zorunlu durumlar dışında hastasını bizzat muayyene etme yükümlülüğü bulunmaktadır. İlgili olayda hastanın muayene edilmeden tıbbi müdahaleye tabi tutulmasını gerektirecek acil durum niteliğinde bir durum söz konusu değildir. Ayrıca Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve bildirgelerde, hastanın zorla tedavisi hususundaki genel görüş, hastanın karar verme ehliyeti yoksa (olayımızda psikiyatri hastalığı söz konusudur) hastanın yasal temsilcisinin onayı ile hastaneye yatırılması ve tedavi hususlarında hareket edilebileceği, bu hallerde dahi hastanın düşüncesinin dikkate alınması gerektiği, eğer hastanın yasal temsilcisi yoksa mahkemeye başvurularak izin alınması gerektiği şeklinde belirtilmiştir. Olayımızda hastanın yasal temsilcisi olabilecek birinci derece bir akrabası yoktur ve hastanın isteği dışında hasteneye yatırılması talebi üçüncü kişiden gelmiştir. Her ne kadar üçüncü kişinin elinde hastayı sevk belgesi bulunsa da hastanın zorla hastaneye yatırılmasının kişinin özgürlüğünü kısıtlayacak bir müdahale olması sebebiyle hekimin hastayı hastaneye yatırma konusundaki genel ölçüt olan “hastanın tehlikelilik durumu”nu tespit etmek adına önce hastayı muayene etmesi, muayene sırasında hastanın tedavi hususundaki düşüncelerini öğrenmesi, hastanın kararını hekimlik mesleği ve hasta menfaatleri doğrultusunda değerlendirerek muayene sonucunda hastanın hastaneye yatırılmasının son çare olması halinde hastayı hastaneye yatırması ve en kısa süre içerisinde adli makamlara izin husunda bilgi vermesi gerekmektedir.

    Burada değinilmesi gereken diğer önemli husus hekimin hasta karar verme kabiliyetine sahip olmasa dahi hastanın düşünce ve kararını dinlemeden hareket ederek hekimlik sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerine aykırı davranmasıdır. Zira hekimlik sözleşmesi hasta ve hekim arasında kurulan bir sözleşme olması sebebiyle yetkisiz üçüncü kişilerin düşünceleri doğrultusunda sözleşmenin ifa edilmesi kabul edilemez. İlgili olay Türk hukuk düzenlemelerinin psikiyatride hasta hakları açısından yetersiz olduğunu göstermektedir.

    Yine olayda değinilmesi gereken diğer bir husus hastanın zorla hastaneye yatırılmasına ardıl olarak tedaviye başlanmasıdır. Yapılan tedavinin hastanın zihinsel yetilerini etkileyecek nitelikte bir tedavi olması halinde aydınlatılmış onam alınması gerektiği, hastanın bunu reddetmesi halinde olayda başka bir yakınının olmaması sebebiyle vesayet kapsamında yasal yollara başvurulması gerektiği açıktır. Olayda hastaya nasıl bir tedavi sistemi uygulandığı belirtilmemekle birlikte bu tedavinin EKT tedavisi olması halinde hastadan yada mahkemeden bu konuda izin alınmadığı müddetçe uygulanmasının mümkün olmadığı 28.11.2006 tarih 9190 sayılı “Elektro Konvülsif Tedavi Uygulama Yönergesi kapsamında açıktır.

    Dolayısıyla hekim insiyatif yetkisini aşarak etik kurallara ve hukuki düzenlemelere aykırı davranmıştır. Hekimin bu hareketi hastanın özgürlüğünün kısıtlanması kapsamında suç oluşturmakla birlikte tıbbi hatalı uygulama kapsamında BK m. 96’ya dayanılarak tazminat davasına konu edilebilecek niteliktedir.

    Sonuç olarak ilgili olayda Türkiyedeki yasal düzenlemelerdeki eksiklikler kapsamında dikkati çeken husus hastaneye yatırılma sürecin kimin tarafından başlatılacağı, yasal temsilci yoksa mahkeme izni ile hastanın hastaneye yatırılacağı ve hastaneye yatırma ile hastanın tedavisinin farklı kavramlar olarak düşünülmesi ve ayrı izne tabi tutulması yönündeki eksikliklerdir.

    SONUÇ

    Zorla hastaneye yatırma konusunun psikiyatri uygulamasının en hassas ve etik açıdan önemli konularından olduğu açıktır. Nitekim zorla yatırma hastanın rızası dışında kişinin özgürlüğünü kısırlayıcı bir eylem olarak uygulanmakta olup medeni hukuku, özellikle kişiler hukuku, aile hukuku ve miras hukuku kapsamında geniş olarak değerlendirildiğinde suistimale açık bir konu olduğu aşikardır. Gerek psikiyatri hastalarının haklarının korunması gerekse hekimlere yüklenen sorumluluk sebebiyle mesleklerini kaygı ve baskı altında ifa etmelerini engellemek adına Türkiye’de bu konudaki yasal boşluğun doldurulması gerekmektedir.

    Yapılması gereken düzenlemenin zorla hastaneye yatırılma sürecinin kimler tarafından başlatılacağı, sürecin ne kadar süreceği, yasal temsilci olmaması halinde yahut yasal temsilcinin hasta yararına kararlar verememesi halinde prosedürün nasıl işlemesi gerektiği, hastanın yatırılması ile tedavisinin farklı kavramlar olduğu hususları, psikiyatri hastalarının özerkliği, hastanın tedaviyi red hakkını ve sınırlarını içeren hükümler içermesi gerektiği kanaatindeyim.

    Yine hasta temsilcisi statüsü veya hastanın tıbbi vasiyetnamesi gibi uygulamalar gündeme getirilebilir. Nitekim İsviçre Merkezi Etik Komisyonu 2004 yılı Mayıs ayında bir “hasta hakları çalışma grubu” oluşturdu ve Avrupa Biyotıp sözleşmesi ile Tıp Hukukunun temel ilkelerini dikkate alan bu grup, hastaların bizzat belirleme/tercihte bulunmak hakkına ve tıbbi etik ilkelerine ilişkin bir taslak oluşturudu. Bu taslak 24 Kasın 2005 tarihli oturumda kabul edildi. Bu metinde temyiz/irade yeteneği bulunmayan hastaların da özerkliği, kendi kaderini belirleme ve müdahaleye rıza gösterme hakkı özellikle vurgulandı. Bu hakkını kullanamayacak durumda bulunan hastaların bu hakkını, bir Surrogate aracılığı ile kullanması gerektiği belirtilerek, bu kavramdan vesayet makamlarının kararı, daha öncde yazılı olarak verilen izin (hastanın tıbbi vasiyetnamesi), kanuni temsilci veya hasta tarafından yetkilendirilen temsilci vasıtasıyla gösterilen rıza veya zımmi rızanın anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. Bu gelişme hasta temsilcisi statüsünün önemini ortaya koymuştur. (24) Nitekim Türkiye’nin taraf olduğu Biyotıp Sözleşmesinin 9. maddesi ile düzenlenen “müdahale sırasında isteğini açıklayabilecek bir durumda bulunmayan bir hastanın, tıbbi müdahale ile ilgili olarak önceden açıklamış olduğu istekler göz önüne alınacaktır” hükmü kapsamında ülkemizde hazırlanan yasa tasarısında “hatanın tıbbi vasiyetnamesi” yönünde bir kurumun olması gerektiği kanaatindeyim.

    Nitekim Dünya Sağlık Örgütü tarafından Avrupa Bölgesi üyesi ülkelerdeki ruh sağlığı hizmetlerinin düzenlenmesi ve geliştirilmesi için Helsinki’de Ocak 2005’de bir toplantı düzenlenmiş ve toplantı sonunda bir bildirge yayınlanmıştır. (25) Türkiye bu bildirgeyi imzalayarak bildirgede ifade edilen önerileri yükümlenmiştir. İlgili bildirgenin “Yükümlülükler” başlıklı 10. maddesinde psikiyatri alanında insan haklarınıda içeren bir kanun yapılması gerekliliği vurgulanmıştır.





    ..................








    I. Kavram

    Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının m.19 f.I hükmüne göre herkes, kişi özgürlüğü ve güvenliğine sahiptir. Kişi özgürlüğünün doğal sonucu olan güvenlik hakkı ile bireylerin bedeni hareket serbestliğinden alıkonulmaması anlaşılır.(1) Biçim ve koşulları yasada gösterilen durumlar dışında kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz.(2) Anayasamıza özgürlükten yoksun bırakmaya ilişkin ayrık durumlar aşağıda saydıklarımızdan oluşur:
    — Mahkemelerce verilmiş özgürlüğü kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik önlemlerinin yerine getirilmesi,
    — Bir mahkeme kararının veya yasada öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması,
    — Bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi,
    — Toplum için tehlike oluşturan bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir kurumda tedavi, eğitim veya ıslahı için yasada belirtilen esaslara uygun olarak alınan önlemin yerine getirilmesi,
    — Yöntemine aykırı biçimde ülkeye girmek isteyen veya giren ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması.
    Toplum için tehlike oluşturan bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir kurumda tedavi, eğitim veya ıslahı için yasada belirtilen esaslara uygun olarak alınan önlemin yerine getirilmesine yönelik 743 sayılı Türk Kanunu Medenîsinde bir ayırım bulunmamakta idi. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının m.19 f.II hükmüne koşut gereksinim 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu m. 432-437 arasında yer alan altıncı ayırımla karşılanmış olmaktadır.(3)
    Yasa koyucu görevlerini yaparlarken toplum için tehlike oluşturan bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin varlığını öğrenen kamu görevlilerini, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlü duruma getirmiştir.(4)
    II. Koşulları
    Kişinin korunması amacıyla da olsa özgürlüğünün sonuç olarak kısıtlanıyor oluşu özel hükümlerin varlığını zorunlu kılmaktadır.
    Türk Medenî Kanununda kişinin bir kuruma yerleştirilmesi veya alıkonulması belli sebeplere(5) bağlı olarak gerçekleşebilir. Şimdi bu koşullara göz gezdirelim.
    A. Toplum için tehlike oluşturmalıdır
    Kişinin bir kuruma yerleştirilmesi veya alıkonulması için toplum için tehlike oluşturan bir durumda bulunması gerekir.
    Türk Medenî Kanununda toplum için tehlike oluşturan durumlar açıkça gösterilmiştir. TMK m. 432 f. I kapsamında yapılan sayım sınırlayıcı(6) bir sayım olup örnekleyici(7) bir sayım değildir.(8) Toplum için tehlike oluşturan durumlar:
    — Akıl hastalığı,
    — Akıl zayıflığı,
    — Alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı,
    — Ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalık,
    — Serserilik.
    1. Akıl hastalığı
    TMK m. 405 f.I hükmüne göre akıl hastalığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.
    TMK m. 432 f.I hükmüne göre akıl hastalığı nedeniyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması hâlinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir.
    Akıl hastasının tedavisi, eğitimi veya ıslahı için durumuna uygun bir kuruma yerleştirilmesi ya da kurumda alıkonulması için kısıtlı olması zorunluluğu yoktur. Akıl hastası olan kişi kısıtlı olmamasına rağmen toplum için tehlike oluşturuyorsa yargıç onu bir kuruma yerleştirilebileceği gibi veya kurumda alıkonulabilmesine karar verebilecektir.
    2. Akıl zayıflığı
    TMK m. 405 f.I hükmüne göre akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.
    TMK m. 432 f.I hükmüne göre akıl zayıflığı nedeniyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması hâlinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir.
    Akıl hastasında olduğu gibi akıl zayıfı olan kişinin uygun bir kuruma yerleştirilmesi ya da bir kurumda alıkonulması için kısıtlı olması zorunluluğu aranmayacaktır. Akıl zayıfı olan kişi kısıtlı olmamasına rağmen toplum için tehlike oluşturuyorsa yargıç onu akıl hastalarında olduğu gibi bir kuruma yerleştirilebileceği gibi veya kurumda alıkonulabilmesine karar verebilecektir.
    3. Alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı
    TMK m. 406 hükmüne göre alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.
    TMK m. 432 f.I hükmüne göre alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı nedeniyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması hâlinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir.
    Alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı olan kişinin tedavisi için bir kuruma yerleştirilmesi ya da bir kurumda alıkonulması için kısıtlı olması aranmayacaktır. Akıl zayıfı olan kişi kısıtlı olmamasına rağmen toplum için tehlike oluşturuyorsa yargıç onu akıl hastalarında olduğu gibi bir kuruma yerleştirilebileceği gibi veya kurumda alıkonulabilmesine karar verebilecektir.
    4. Ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalık
    Ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalıkların neler olduğunun belirlenmesi tıp biliminin işidir. Yasa koyucu madde gerekçesinde yine de örnekler vermiştir:
    — AİDS,
    — Kolera,
    — İlerlemiş verem,
    — Veba.
    TMK m. 432 f.I hükmüne göre ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalık nedeniyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması hâlinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir.
    5. Serserilik
    Serserilik kavramına açıklık getirmek gerekir. Bir kimsenin serseriliğinden söz edebilmek için onun başıboş/kontrolsüz olması gerekir. Bu başıboşluk denetimsizliği/varlığından habersizliği, yönetimsizliği/yönetilmemişliği başka bir anlatımla kontrolsüzlüğü içermelidir. Bu başıboş kişinin bağlanmamışlığı bir işinin bulunmamasını ve sürekli barındığı bir yerinin de olamamasını/bulunmamasını anlatıyor olmalıdır.
    TMK m. 432 f.I hükmüne göre serserilik nedeniyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması hâlinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir.
    B. Koruma başka biçimde sağlanamıyor olmalıdır
    Toplum için tehlike oluşturan kişilerin tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilmesi veya kurumda alıkonulması için akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı veya serseriliği olan kişinin kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamıyor oluşu aranacaktır.
    TMK m. 432 f. II hükmüne göre bu konuda akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı veya serseriliği olan kişinin çevresine getirdiği külfet de göz önünde tutulacaktır. Başka bir anlatımla akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı veya serseriliği olan kişinin,
    — Ailesine,
    — Kendisine bakmakla yükümlü olanlara,
    — Vasisine,
    — Ve benzeri kişilere getirdiği külfete bakılacaktır.
    Ailesi, kendisine bakmakla yükümlü olanlar, vasisi ve benzeri gibi kişiler akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı veya serseriliği olan kişinin korumasını başka biçimde sağlama olanaklarının bulunduğu yargıç tarafından anlaşılırsa o kişinin koruma amacıyla da olsa özgürlüğünün kısıtlanmasına karar verilemez. Başka bir anlatımla böyle bir durumda korunması amacıyla özgürlüklerin kısıtlanmasına ilişkin istem vesayet makamı tarafından reddedilmelidir.
    C. Ergin bir kişi olunmalıdır
    Toplum için tehlike oluşturan kişilerin tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilmesi veya kurumda alıkonulması için ergin olması(9) gerekir.
    Ergin olmayan kişiler hakkında TMK m. 432-437 hükümleri uygulanamaz. Bu maddenin kapsamına girmemektedir. TMK m. 446 f. I hükmüne göre küçüklerin koruma amacıyla bir kuruma yerleştirilmesine vasinin başvurusu üzerine vesayet makamı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde bizzat vasi karar verir ve durumu derhâl vesayet makamına bildirir.(10) Bunun dışında TMK m. 446 f. II hükmüne göre usul ve yetkiyle ilgili konularda(11) erginlerin korunması amacıyla özgürlüklerinin kısıtlanmasına ilişkin hükümler(12) uygulanacaktır.(13)
    D. Vesayet makamının kararı bulunmalıdır
    TMK m. 433 f. I hükmüne göre toplum için tehlike oluşturan kişilerin tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilmesi veya kurumda alıkonulması için vesayet makamının kararı gereklidir.
    1. Yetkili mahkeme(14)
    TMK m. 433 f. II hükmüne göre yerleştirme veya alıkoymaya karar veren vesayet makamı, kurumdan çıkarmaya da yetkilidir. Bu nedenle yetkili mahkeme konusunda yaptığımız açıklamaların,
    — Yerleştirme kararı,
    — Alıkonulma kararı,
    — Çıkarma kararı,
    verilmesini içerdiğini öncelikle belirtmek isterim
    a. Kural olarak
    TMK m. 433 f. I hükmüne göre akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı veya serseriliği olan kişinin tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilmesine veya bir kurumda alıkonulmasına ilgilinin yerleşim yerinin(15) bulunduğu yer vesayet makamı yetkilidir.
    Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı veya serseriliği olan kişinin varlığı ve toplum için tehlike oluşturduğu vesayet makamına bildirildiğinde o vesayet makamı akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı veya serseriliği olan kişinin beklemeksizin koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanmasında zorunluluk olup olmadığını incelemelidir. Başvuruda bulunulan vesayet makamı ilgilinin yerleşim yerinin bulunduğu yer vesayet makamı değil ve aynı zamanda da gecikmesinde sakınca bulunan bir olgudan söz edilemiyorsa yetkisizlik kararı verilmelidir.
    b. Gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda
    TMK m. 433 f. I hükmüne göre akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı veya serseriliği olan kişinin tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilmesine veya bir kurumda alıkonulmasına gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda ilgilinin bulunduğu yer vesayet makamı yetkilidir.
    2. Yöntem
    a. Genel olarak
    TMK m. 436 hükmüne göre koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması kural olarak HUMK’a bağlı kılınmıştır.(16) TMK m. 436 hükmüne göre aşağıdaki kurallar saklı tutulmuştur. Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanmasında yargılamaya ilişkin özel hükümleri sırasıyla inceleyelim:
    aa. İlgili kişi bilgilendirilmelidir
    Vesayet makamı koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması konusunda verdiği karar konusunda ilgili kişiyi bilgilendirmek zorundadır. Üstelik bu bilgilendirme yazılı olarak gerçekleştirilmelidir.
    aaa. Kararın nedenleri yazılı olarak bildirilmelidir
    Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması konusunda bir karar veren yargıç ilgiliye verdiği kararın nedenlerini yazılı olarak bildirecektir. Vesayet makamı,
    — Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı veya serseriliği olduğu için alıkonulma veya yerleştirme kararı verdiğini,
    — Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı veya serseriliği gerçekleşmediği için alıkonulma veya yerleştirme kararı istemini reddettiğini,
    — Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı veya serseriliği sona erdiği için çıkarma kararı verdiğini,
    — Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı veya serseriliğinin sona erdiği saptanamadığından çıkarma isteminin reddedildiğini, nedenlerini de göstererek yazılı olarak ilgiliye bildirecektir.(17)
    bbb. Karara itiraz edebileceği ve itiraz süresi yazılı olarak bildirilmelidir
    Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması konusunda bir karar veren yargıç ilgiliye verdiği karara karşı itiraz edebileceğini yazılı olarak bildirecektir
    İlgiliye yapılacak olan yazılı bildirimde itiraz süresi de açıkça gösterilecektir. TMK m. 436 b. 2 hükmüne göre,
    — Bir kuruma yerleştirilen kişiye,
    — Alıkonulma kararına,
    — Kurumdan çıkarılma isteminin reddi kararına karşı en geç on gün içinde ilgilinin denetim makamına itiraz edebileceği derhâl yazılı olarak bildirilir.
    bb. Gecikmeksizin yargıca ulaşılmalıdır
    Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması konusunda mahkeme kararını gerektiren her istem(18) gecikmeksizin yetkili yargıca ulaştırılmalıdır.
    cc. İstemin görüşülmesi ertelenebilir
    TMK m. 436 b. 4 hükmüne göre, yerleştirme kararı veren vesayet makamı veya yargıç durumun özelliklerine göre bu istemin görüşülmesini erteleyebilir. Başka bir anlatımla koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması konusunda mahkeme kararını gerektiren her istem gecikmeksizin yetkili yargıca ulaştırılmasına karşın yargıcın beklemeksizin karar vermek zorunluluğu yoktur.
    Kişinin özgürlüğünün kısıtlanması gibi önemli bir konuda karar verilirken, özgürlüğü kısıtlanan/kısıtlanacak kişi örselenmemelidir. İş aceleye getirilmemelidir. Yargıç bu konuda gerek gördüğü bütün araştırmaları/incelemeleri gerçekleştirmiş ve gereken bütün bilgi ve belgeleri toplamış olmalıdır. Öncelikle hele bir özgürlüğü kısıtlayalım sonra gerekirse itiraz üzerine kararımız kaldırılır kararı bir zulüm belgesidir. Yasa koyucu tarafından bu nedenle yargıca durumun özelliklerine göre bu istemin görüşülmesini erteleyebilme yetkisi verilmiştir.
    dd. Resmî sağlık kurulu raporu alınmalıdır
    TMK m. 436 b. 5 hükmüne göre,
    — Akıl hastalığı,
    — Akıl zayıflığı,
    — Alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı,
    — Ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı olanlar hakkında, ancak resmî sağlık kurulu raporu alındıktan sonra karar verilebilir.
    İlgili yargıç resmî sağlık kurulu raporu aldırırken akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığının varlığının yanı sıra bu olgunun toplum için tehlike oluşturup oluşturmadığını da ayrıca araştırarak sağlık kurulu raporu içerisinde yanıt olarak yer almasını sağlamalıdır.(19)
    Örneğin ilgilinin bir akıl hastası olduğu saptanabilir. Ancak bu olgu karar vermek için yeterli değildir. Bilindiği üzere TMK m. 133 hükmüne göre(20) gerekli rapor alınmış ise akıl hastası evlenebilir bile. İlgilinin var olan akıl hastalığının toplum için tehlike oluşturup oluşturmadığının ayrıca dosyada saptanmış olması gerekir.
    TMK m. 436 b. 5 hükmüne göre, vesayet makamı tarafından daha önceden bilirkişiye başvurmuş olması durumunda denetim makamı bundan vazgeçebilir.
    Denetim makamı yeniden sağlık kurulu raporu almak zorunda değilse de durumun özelliklerine göre yeni bir sağlık kurulu raporu istemesi de engellenmiş değildir.
    Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması konusunda bir başka nedeni oluşturan serserilik durumu ise diğer kanıtlarla(21) saptanacaktır.
    b. Yargılama yöntemi
    aa. Basit yargılama yöntemi uygulanmalıdır
    TMK m.437 f. I hükmüne göre koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması davasında yargıç basit yargılama usulüne göre (HUMK. m. 507-511) karar verir.(22) Bu nedenle yargıç aşağıdaki konuları gözden kaçırmamalıdır:
    — Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması davası adli tatilde görülebilecektir. (HUMK. m. 176, b. 11) Bu nedenle koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması davasında bir süre(23) adli tatil içinde sona ererse adli tatil sonrasına uzamayacaktır.
    — Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması davası yazılı kanıtlar eklenerek iki nüsha dilekçe ile açılacaktır (HUMK. m. 508).
    — Duruşma günü belirlenerek yanlar duruşmaya çağrılacaktır.(24)
    — Davalı varsa ilk itirazını ve yanıtlarını en geç ilk oturum esasa girmeden ileri sürebilecektir.
    bb. Gerekirse adli yardım sağlanmalıdır
    TMK m. 437 f. II hükmüne göre koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması davasında yargıç gerekiyorsa ilgili kişiye adlî yardım sağlamalıdır.(25) Yargıç ilgilinin kendini savunamayacak durumda olduğunu saptadığında barolarca görevlendirilecek bir avukat tarafından temsil edilmesini sağlayacaktır.
    cc. İlgili kişi dinlenmelidir
    TMK m.437 f. III hükmüne göre koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması davasında yargıç karar verirken ilgili kişiyi dinlemek zorundadır.
    Bu nedenle koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması davasında davalı olan ilgili kişi kendisini bir vekil ile temsil ettirmiş ya da yasal temsilcisi duruşmaya çağrılmış/gelmiş olsa bile yine de yargıç tarafından dinlenmesi gerekmektedir.(26)
    3.Bildirim yükümlülüğü ve itiraz
    Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması davasında özgürlüğün kısıtlanması sonucunu doğuracak bir karar alınmışsa bu konuda yerleşim yeri vesayet makamı bilgilendirilecek ve verilen karara itiraz edilebilecektir.
    a. Bildirim yükümlülüğü
    TMK m. 434 hükmüne göre kısıtlı bir kişi bir kuruma yerleştirildiği veya alıkonulduğu ya da ergin bir kişi hakkında vesayete ilişkin diğer önlemlerin alınmasına gerek görüldüğü takdirde, kişinin bulunduğu yer vesayet makamı veya özel kanunlarda öngörülen ilgililer, durumu yerleşim yeri vesayet makamına bildirmekle yükümlüdürler.(27)
    Bildirim yükümlülüğünün konusunu oluşturan kişiler şunlardır:
    — Kısıtlı bir kişi,(28)
    — Ergin bir kişi,(29)
    Bildirim yükümlüleri ise şunlardır:
    — Kişinin bulunduğu yerdeki vesayet makamı,
    — Özel yasalarda öngörülen ilgililer.
    TMK m. 434 hükmüne göre bildirim yükümlülerinin bildirim yapacağı yer ise ilgilinin yerleşim yeri vesayet makamı olarak belirlenmiştir. Başka bir anlatımla bildirim yükümlülüğü, sadece tasarrufun ilgilinin yerleşim yeri değil de bulunduğu yer vesayet makamı tarafından yapılmış olmasına özgüdür.
    b.İtiraz
    TMK m. 436 b. 2 hükmüne göre,
    — Bir kuruma yerleştirilen kişiye,
    — Alıkonulma kararına,
    — Kurumdan çıkarılma isteminin reddi(30) kararına karşı en geç on gün içinde ilgilinin denetim makamına itiraz edebileceği derhal yazılı olarak bildirilir.
    TMK m. 435 hükmüne göre, kuruma yerleştirilen kişi veya yakınları, verilen karara karşı kendilerine bildirilmesinden başlayarak on gün içinde denetim makamına itiraz edebilirler. Bu hak, kurumdan çıkarılma isteminin reddi hâlinde de kullanılabilir.(31)
    Görüldüğü üzere vesayet makamının kararına karşı itiraz olanağı getirilmiştir. İtirazın gerçekleştirilebilmesi için öncelikle vesayet makamının kararının tebliği gerekecektir. TMK m. 435 hükmüne göre, kuruma yerleştirilen kişi veya yakınlarına verilen kararın tebliğinden söz edilmektedir. O halde vesayet makamının kararı,
    — İlgili ayırt etme gücünü taşıyorsa kendisine,
    — İlgili ayırt etme gücünü taşımıyorsa yakınlarına tebliğ edilecektir.
    Ayırt etme gücünü taşımayan ilgilinin yakınları kimlerdir? Yakınlar ile ilgilinin en yakın mirasçıları anlaşılmalıdır. Örneğin ayırt etme gücünü taşımayan ilgilinin eşi ya da ergin çocukları varken kardeşine veya ana babasına tebliğ gerekmez. Başka bir anlatımla ayırt etme gücünü taşımayan ilgilinin eşi ya da ergin çocukları varken kardeşi veya ana babasının itiraz hakkı yoktur.
    İtiraz, TMK m. 435 hükmüne göre verilen karara karşı kendilerine bildirilmesinden başlayarak on gün içinde yapılmalıdır.
    İtiraz, kararı alan vesayet makamının bulunduğu yer denetim makamına yapılacaktır. Denetim makamı itiraz istemini evrak üzerinde inceleyebileceği gibi gerek gördüğü takdirde kişinin özgürlüğünün kısıtlanması gibi önemli bir konuda üstelik temyiz yolu kapalı/kesin bir karar vereceği için duruşma da açabilir.
    "BİR ÜLKEDE NAMUS ERBABI OLANLAR DA NAMUSSUZLAR KADAR CESUR OLMADIKÇA, O ÜLKE İÇİN KURTULUŞ UMUDU YOKTUR" İsmet İNÖNÜ
    NE ZULÜM, NE MERHAMET...SADECE ADALET...

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Oct 2006
    Nerede
    Aydın, Turkey.
    İletiler
    15
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Vesayet Davasında Kısıtlı Adayının Raporuna Müdahale

    Araştırmanız için teşekkür ederim.Anladığım kadarıyla siz bu konudan ötürü çok gerilmişsiniz.Üyeliğimi ve konu başlıklarımı iptal etmenizin daha uygun olacağı görüşündeyim.İyi çalışmalar.

  7. #6
    Kayıt Tarihi
    Sep 2007
    Nerede
    ankara
    İletiler
    3.294
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Vesayet Davasında Kısıtlı Adayının Raporuna Müdahale

    Alıntı glacer rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Araştırmanız için teşekkür ederim.Anladığım kadarıyla siz bu konudan ötürü çok gerilmişsiniz.Üyeliğimi ve konu başlıklarımı iptal etmenizin daha uygun olacağı görüşündeyim.İyi çalışmalar.
    Forum üyeliğiniz aşamasında okuduğunuz ve kabul ettiğiniz üyelik koşulları arasında
    "üye tarafından üyelik iptali mümkün olmadığı gibi, siteye eklenen iletilerin silinmesi mümkün değildir."
    bilgisi de vardı. Üyeliğinizin iptali ve iletilerinizin kaldırılması mümkün değildir..
    "BİR ÜLKEDE NAMUS ERBABI OLANLAR DA NAMUSSUZLAR KADAR CESUR OLMADIKÇA, O ÜLKE İÇİN KURTULUŞ UMUDU YOKTUR" İsmet İNÖNÜ
    NE ZULÜM, NE MERHAMET...SADECE ADALET...

  8. #7
    Kayıt Tarihi
    Sep 2018
    Nerede
    İzmir
    İletiler
    1
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Vesayet Davasında Kısıtlı Adayının Raporuna Müdahale

    Merhaba Abdullah Bey,
    Benzer bir konu hakkında sizden yardım taleb ediyorum.

+ Konuyu Yanıtla

Bu sayfada bulunan kavramlar:

kısıtlı adayı ne demek

kisitli adayi

vasi akil hastasini hastaneye yatirabilirim

vasi davasına müdahale

https:www.hukuki.netshowthread.php86796-Vesayet-Davasinda-Kisitli-Adayinin-Raporuna-Mudahale

psikoz hastaneye yatirma

kisitli adayi nedir

raporda kisitli ne demek

kısıtlı aday ne demek

432 yatis iptal edilir mipsikiyatri hastasi rapora itiraz edip sinir ruh hastahanesinde itiraz eder mivasi davasi adli tip raporu yonetmelikakil sagligi davasina itirazpsikiyatride hastaneye yatisa itirazvesayet raporuna gitmemeistemsiz yatis onamSulh hukuk kısıtlı adayıkisitli adayilişkili kişi kısıtlı adayı nedemektmk m.435tmk m.435 gerekcesiadalarda vasilik davasi nerde acilirkısıtlının zorla sağlık kurumuna yerleştirilmesikisitlinin anlami kisitli vasi adaylari sureleri
Forum

Benzer Konular :

  1. [Taksirli suçlar] kati doktor raporuna göre yaşamsal tehlike geçirmeksizin basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek şekilde yaralama suçu sonu nereye çıkar?
    Arkadaşlar öncelikle iyi forumlar size sormak istediğim fikir almak istediğim bir kaç husus var. Arkadaşlar ben bir trafik kazası yaşadım olay yaya...
    Yazan: KrsatByzt Forum: Ceza Hukuku
    Yanıt: 3
    Son İleti: 19-10-2018, 13:10:10
  2. Memur adayının görevli olmadığı halde nöbet tutması
    Merhabalar bir devlet hastanesinde görev yapmaktayım , çalıştığım kurum beni eğitime başka bir kuruma gönderdi ve geçici görevlendirme yaptı. Bu...
    Yazan: abkr Forum: Kamu Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 24-07-2016, 19:02:59
  3. Boşanma davasında davama müdahale olur mu?
    ben eşimden boşanmak istiyorum eşim ve kendi ailem boşanmaya yanaşmıyor boşanma davası açmak istiyorum ama bulunduğumuz ilde yengem ve abim avukat...
    Yazan: sarabener Forum: Aile Hukuku
    Yanıt: 0
    Son İleti: 30-11-2012, 19:55:07
  4. Çok kısıtlı
    Mayday Mayday 1-2 probe 1-2.... Yeni uye oldum ama acaip kisitli bir eri$im alani mevcut nedeninide merak ettim acikcasi :alala Belli ba$li...
    Yazan: opelcalibra Forum: Deneme
    Yanıt: 3
    Son İleti: 29-12-2009, 20:49:33
  5. Vesayet altına alınacak kısıtlı hakkında
    Vesayet altına alınacak olan kısıtlının malları üzerinde vasisi herhangi bir suistimal yapma ihtimali var mıdır ?iyi günler dilerim
    Yazan: happy800 Forum: Aile Hukuku
    Yanıt: 3
    Son İleti: 06-05-2008, 14:15:29

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.