Yeni Trafik Kanunu

[admin]

Karayolları Trafik Yasasında öngörülen yeniliklerden biri de ...

[admin]

TEKNOLOJİ

“Amerika’nın bir şehrinde trafik konusunda sıfır toleransı ile bilinen polis departmanı uzun tartışmalardan sonra yeni bir uygulamaya geçmiştir. Trafik ışıklarına takılan gizli kameralar vasıtası ile kural ihlalleri belirlenmekte ve bu delile dayanılarak ihlalciye ceza makbuzu gönderilmektedir. Bu uygulamanın ilk mağdurlarından biri de bir Türk oldu.
Polis departmanından gelen zarfta arabasının kırmızı ışıkta geçerken ki görüntüsünün yanında 150 dolarlık ceza ödeme emri yer almaktadır. Bu ihbarnameyi alan muzip Türk 15 tane 10 dolarlık bankonotun fotoğrafını çeker ve ödeme emriyle beraber ilgili departmana postalar. Sonraki hafta Türk, posta kutusunda polis departmanından gelen zarfı gülümseyerek açmaktadır. Zarfın içinde sadece bir fotoğraf bulunmaktadır. Kelepçe fotoğrafı...

[monookuler]

SÜRÜCÜ BELGEMİZİ İSTİYORUZ !



1- KİM, NEDEN VERMİYOR?

Yıllardır seçmen olarak seçip, işin başına getirdiğimiz SAĞLIK BAKANLARI ve o bakanlıkta çalışan ilgili (!) bazı BÜROKRATLARIN hazırladıkları bilgilere (!) göre düzenlenen KARAYOLLARI TRAFİK YÖNETMELİĞİNİN 3 SAYILI CETVEL’ inde ki “ göz muayenesi” bölümünde yer alan 2.,4b. ve 7. maddelerinden dolayı biz sürücü belgemizi alamıyoruz.

2- BU YÖNETMELİKTE BELİRTİLEN 2., 4b VE 7. MADDELER NE DİYOR?

2. Madde; Sürücü adayları HERŞEYDEN ÖNCE İKİ GÖZLÜ OLACAKTIR. Sonra alacakları sürücü belgesinin sınıfına göre, sahip oldukları iki gözün “GÖRME DERECESİ toplamı “ ya “ 12/20 ( 0,6)” yada “ 16/20 (0,8) “ olacaktır. Ayrıca 4. maddenin b bendinde yer aldığı gibi de her iki gözün periferik görme alanları toplamı 140 derece olacaktır.

7.Madde; “GÖRME DERECESİ NE OLURSA OLSUN BİR GÖZÜ OLMAYANLARA SÜRÜCÜ BELGESİ VERİLMEZ.”

Yönetmeliğin ilgili maddeleri böyle diyor..

Biz de diyoruz ki, neden tek gözlü kişilerin, araç kullanabildikleri halde, bu yeteneklerini dikkate almadan yüzlerine BÜTÜN kapıları kapatıyorsunuz?

Yönetmeliği hazırlayan ve onaylayan anlayış cevap veriyor;“Çünkü, bir gözü olmayanlarda, periferik (kullanılabilir) görme alanında daralma, derinlik ve mesafe ayarlayabilme yeteneğinde bozulma, Görüş keskinliğinde kayıp olduğu için.. Ayrıcada ülkemizin Alt yapı ve Yol Şartları da uygun olmadığından, Kamu Menfaatleri açısından bu kişilere sürücü belgesi verilemez.” diyorlar. Böylelikle bizde, yönetmeliği hazırlayanlardan SON DERECE BİLİMSEL!, SON DERECE HUKUKSAL! bir cevap alıyoruz...

3-EVET DOĞRU SÖYLÜYORLAR... DUYMUYOR MUSUNUZ(!) ÜLKEMİZDE HERGÜN YÜZLERCE İNSANIMIZ TRAFİK KAZALARINDA ÖLÜYOR. İKİ GÖZLÜLER BİLE DOĞRU DÜRÜST ARAÇ KULLANAMAZKEN, TEK GÖZLÜLER Mİ KULLANACAK? ŞİMDİ SIRASI MI?

Ülkemizde, bu yönetmeliğin ilgili maddelerini hazırlayan kişilerden kaynaklanan bu anlayışın sonucu, yukarıdakine benzer sorular bazı kişilerce sorulmaktadır.

Aslında aynı “Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “ 88. maddesini hazırlayanlar, bu sorulan soruya çok güzel cevap veriyor.

Madde 88; “TÜRK ve YABANCI kişilerin dış ülkelerden aldıkları sürücü belgeleri ile ülkemizde (yani Türkiye’nin mevcut yol ve altyapı şartlarında) araç kullanma ve bunların değiştirilmesine ilişkin esasları” düzenlemektedir.

Bu 88.maddenin A Bendinde ; Yabancı ülkelerle (örneğin A.B.D. İngiltere, Fransa, Almanya, İsveç, Danimarka, İtalya vb.) yapılan ikili ANLAŞMALAR gereği, bu ülkelerden alınan sürücü belgeleri ile gerek iki gözlü gerekse tek gözlü kişiler, ülkemizde hem yabancı hem de Türk plakalı araçlarla (ülkemizden kiralanan) hiçbir engel ile karşılaşmadan istedikleri zaman istedikleri yere gidebilirler.

DIŞ ÜLKEDEN SÜRÜCÜ BELGESİ ALAN TÜRK VE YABANCI KİŞİLER ÖZGÜR, ONURLU BİREY; FAKAT YAŞAMINI ÜLKESİNDE SÜRDÜREN, SIK SIK YURTDIŞINA GİRİP ÇIKMA İMKANI OLMAYAN 2 MİLYON TEK GÖZLÜ TÜRK VATANDAŞI İÇİN, “ŞİMDİ ZAMANI DEĞİL, ŞARTLAR UYGUN DEĞİL!”

Yine bu 88 maddenin B bendi;

Yurda dönüşlerinde Türk vatandaşlarının sürücü belgeleriyle neler yapabileceğini düzenlemiştir.

Bir tek gözlü Türk Vatandaşı yaşadığı yabancı ülkelerden aldığı sürücü belgesi ve aracı ile o yabancı ülkede veya diğer yabancı ülkelerde seyahat edebilir. Sonra yurduna kesin dönüş yapmak için yola çıkıp, birçok ülke sınırını aşıp, binlerce kilometre yol Bir tek gelip,İPSALA-KAPIKULE veya GÜRBULAK sınır kapılarından içeri girip vatan toprağını öpüp, yoluna devam edip, köyüne, kasabasına, şehrine geldiğinde, evine yerleştikten sonraki bir yıl içinde, dış ülkeden aldığı SÜRÜCÜ BELGESİ ile ÖZGÜR ve ONURLU BİR BİREY olarak, Türkiye’nin MEVCUT altyapısı ve yol şartlarında, aracını BİR YIL kullanabilir. Ama bir yıl sonra “yabancı ellerden aldığı” sürücü belgesini “Türk Sürücü Belgesi” ile değiştirmek istediğinde ; O güne kadar hiç hissetmediği bir eksikliği yüzüne söylenerek elindeki sürücü belgesi alınıp, yerine yeni Türk Sürücü Belgesi verilmez. En nazik şekilde “SİZİN BİR GÖZÜNÜZ GÖRMÜYOR” denilir.

- Ama benim sürücü belgem vardı !

“Ne yapalım mevzuat böyle şimdi yok” denip tüm kapılar yüzüne kapanır.

* Bu kabul edilmesi mümkün olmayan bir “İNSANLIK AYIBIDIR.” Yönetimde “TUTARSIZLIK VE ÇİFTE STANDART UYGULAMAK DEMEKTİR.” Göz göre göre yapılan BÜYÜK BİR HAKSIZLIKTIR.

Demek ki sorun bir gözlü olmak değildir.

Demek ki sorun ülkenin alt yapı ve yol yetersizliği değildir.

Demek ki sorun kamu menfaati falan da değildir.

* Yabancı bir insan için, yabancı bir ülkede, yabancı olduğu yol ve alt yapı şartlarında, araç kullanması; o ülkede yaşayan bir insana daha zordur. Batı insanındaki yurttaşlık bilinci, hak arama bilinci de yüksektir. “Yolda yürüyen bir insanın ayağı takılıp düştüğünde” batılı bir insanın kimleri dava edip, kaç para tazminat aldığı da herkes tarafından bilinen olaylardır..

Bu ve benzeri nedenlerden yola çıkarak bir yabancı tek gözlünün, ülkemizdeki koşullarda araç kullanmasının, gerek o yabancı kişinin ve ülkesinin, gerekse kendi ülkemizdeki kişilerin ve kamunun, menfaatine “AYKIRI”, “SAKINCALI”, olduğu, bu yabancı ülke vatandaşlarına, ve o yabancı ülkenin SAĞLIK, TRAFİK, HUKUK uzmanlarına anlatılıp bir anlaşma yapılması mümkün olur mu?

* HAYIR Çünkü bir gözü görmeyenlere araç kullanmayı yasaklayan anlayış akıl ve mantık dışıdır. Keyfi ve sübjektiftir. Bilime ve hukukun başlangıç ana kurallarına aykırıdır. Göz ana bilimine, anayasamıza ve insan hakları evrensel beyannamesine (1949 Yılında kabul ettiğimiz) daha başından aykırıdır. Türk insanının bugün geldiği genel seviyesine de uygun değildir. Yaşam kalitemizi aşağıya çeken anlayışlardan bir tanesidir.

Göz hastalıkları ve görme kusurlarıyla ilgili tanı ve tedavilerin 16. yüzyılda Almanya’da başladığı bilinir. O günden bu yana bu bilim dalı (Oftalmoloji) gelişen teknolojik destek ile bir çok görme bozuklukları ve hastalıklarını erken dönemde tespit edip iyileştirebilmektedir. Ayrıca bir insanın gerek bir gözünün, gerekse iki gözünün görme performansları teknolojik olarak çok gelişmiş test araçları ile tespit ediliyor.

Bu imkanlardan yararlanan Türk ve Yabancı göz hekimlerinin,trafik oftalmologlarının, yıllardır yaptıkları araştırmalarda ( ki bunların detaylarını burada anlatmak yazının haddini ve amacını aşar. Bu detayları konuyla ilgili saygıdeğer bilim adamlarına bırakalım....) tek gözlü insanlar için tespit ettikleri “ bilimsel gerçekleri” kısaca hatırlayalım.

** Bir duyu organında ( göz, kulak, burun, dil, deri ) kusuru olan insanlar, bu duyu organının kayıplarını başka bir duyu organını geliştirerek telafi ederler.

** Bir gözün kaybını diğer göz telafi edemez. Fakat bu durumda olan bir insan görme alanı kusurlarını ve görme alanı fonksiyonlarını geliştirdikleri “ BAŞ POZİSYONU” ile telafi ederler. Kullanılabilir ( periferik ) görme alanındaki daralmalar bir gözün yok olmasından çok, psikolojik stresle ( örneğin trafikte, korku halindeki sürüşler esnasında ) daha fazla olur.

** Tek gözlü insanlar her şart altında yakın mesafe derinlik tayininde bir gözü geçici olarak kapatılan iki gözlülerden daha başarılı olurlar. Tek gözlü insanlar uzak mesafe derinlik tayinindeki kayıplarını geliştirdikleri “ BAŞ HAREKETLERİ” ile telafi ederler. ( Başlarını sağa, sola, aşağıya, yukarıya ve rotasyonel olmayan diğer şekilde hareket ettirerek)

** Trafikte sürüş, dinamik insan hareketleriyle olur. Herkes için geçerli olan görme fonksiyonu da, dinamik vücut ve baş hareketleri ile desteklenir. ( Sabit mekanik robotlarla veya heykel gibi duruşlarla araç sürülemez.)

** Trafikte Güvenli Sürüş için, Tek gözü olanların, iki gözlülere göre anlamlı derecede daha kötü olmadıkları, sürüş performanslarının çok az etkilendiği, görme kayıplarını ADAPTASYON ile aştıkları ve bir SÜRÜCÜ ADAYI İÇİN GEREKLİ SAĞLIK ŞARTLARINDA “ EKSİKSİZ İKİ GÖZLE GÖRME” ŞARTININ YETERLİ DAYANAĞI OLMADIĞI tespit edilmiştir.

* İşte bu bilimsel görüşü, PEK ÇOK ÜLKE HUKUK’UNUN İÇİNE ALMIŞ, BİR GÖZÜ GÖRMEYENLERE SÜRÜCÜ BELGESİ ALMA HAKKINI DİĞER İNSANLARA TANIDIĞI GİBİ RESMEN TANIMIŞTIR.

Örneğin : Avrupa Topluluğunun en son 24.8.1991 tarih N.L 237/20 sayılı resmi gazetesinde yayınladığı karara göre,BİR GÖZÜ GÖRMEYEN BİR KİŞİNİN SÜRÜCÜ BELGESİ ALABİLMESİ İÇİN ARANAN ŞARTLAR ŞÖYLEDİR:

Birincisi: Tek gözlü olma durumunun, kişinin bu durumuna uyum sağlamaya yetecek kadar bir süreyi geçirmiş olması.

İkincisi: Sağlam olan gözde periferik görme açısının 120 derece ve sağlam gözle en az 6/10 oranında görebiliyor olmasıdır.

Bu durumu uzman bir göz doktoru belgelendirdiğinde, Avrupa Topluluğunda yaşayan tek gözlü kişiler ülkemizde de geçerli olan sürücü belgelerini alabiliyorlar.

OYSA TÜRKİYE DE TÜRK VATANDAŞLARIN DA ARANAN ŞART :

- Evvel emirde tek gözlü olmayacaksın.

- İki gözünle 0,8 veya 0,6 oranında göreceksin ve görme alanın 140 derece olacaktır.

Yoksa! Trafikte yakalanırsan “ TEK GÖZLÜ TRAFİK CANAVARI, KORSAN SÜRÜCÜ” olursun.

4- Bizler insan olduğumuz halde bazı insanlar bize neden tek gözlü canavar diyor?

· Bir insanın “ Canavarlaşması” ; Beş duyu organlarından birinin eksik olmasından değil beyninin, bu duyu organlarının gönderdiği sinyalleri algılayıp anlamlı olumlu hareketlere dönüştürememesinden ileri gelmektedir. Yani “ Canavarlık” bir insanın “beyin özürlü” olmasından kaynaklanmaktadır. Buna tıp dilinde “PSİKOPATLIK” deniliyor. Beynin ön alın lob’unda yer alan bölgenin çeşitli nedenlerle az veya çok gelişmesi halinde çeşitli davranış bozuklukları ortaya çıkıyor. Bu bölgenin “az gelişmesi” halinde; DÜRTÜLERİNİ KONTROL EDEME YENLER ( Örneğin; Trafikte bayanları sıkıştıranlar, arabasını ve kendini göstermek uğruna nerede olduğunu dikkate almadan tehlikeli sürüş yapanlar, sürekli hatalı sollama yapanlar, yolların gidilecek yere ulaşmak için herkese tahsis edilmiş yer olduğunu unutup oraları yarış pisti sananlar, kırmızı ışıkta beklemeye tahammülü olmayanlar...) ÇOK GELİŞMESİ halinde de;BASKICI KİŞİLER ( yeniliklere kapalı, tutucu, alışılmışı tercih eden, duygularını ifade etmek istemeyen ve başkalarının duygularını okumakta beceriksiz kişiler....) ortaya çıkıyor.

TRAFİK CANAVARI olgusunu, resmen sürücü belgesi olan bu KİŞİLER de arayıp, onları rehabilite edilmesi için gerekli olanları yapmak, trafikte güvenliği daha çok arttırır.

* Yollarda sürücülerin eğitimi ve uyarılması için konan; Üzerinde ne olduğu belli olmayan, doğada eşine emsaline pek rastlanmayan bir garip şeklin yer aldığı “ TRAFİK CANAVARI OLMAYIN” panoları ; eğitilmesi, uyarılması istenen , HEDEF SÜRÜCÜ KİTLESİNE gerekli mesajları aktarmakta yetersizdir. Farsça kökenli bir kelime olan CANAVAR kelimesi; Türkçe’mizde, Halk Dilinde, olumlu olumsuz bir çok yerde gerek mecaz anlamda gerekse isim olarak kullanılmaktadır. YOLLAR DA TRAFİK KURALLARINI ALFABEYİ ÖĞRETİR GİBİ ÖĞRETMELİ VE O MAHALDE UYULMASI GEREKEN KURAL NE İSE O HATIRLATILMALIDIR.. ( Basına yansıdığı kadarıyla, bu trafik canavarı anlayışından vazgeçilecekmiş.. Sevindirici bir gelişme.)

* Bir duyu organından sadece bir gözünü kaybeden Türk Vatandaşı; ekonomik ve sosyal olarak gelişip olgunlaşıp, yeterli özgüvene sahip olduğunda bir araba satın alıp, kendi aracı ile çoluk çocuk ailece Trafiğe çıktığında, hiçbir kazaya karışmadığı halde, yolda yapılan normal bir trafik kontrolunda yakalandığında, Ertesi gün, gerek gazetelerde gerekse Televizyonlar, haber sıkıntısı çekiliyormuş gibi, Türkiye’ de sanki ilk kez oluyormuş gibi “ Haber değeri” olmadığı halde (çünkü bu olay:”bir insanın aslanı yemesi”değildir.) “ Haber” olur. Habercilik (!), Gazetecilik (!) yapan bazı personelin, görev tariflerine uygun sayılabilecek(!) bu haberler (!) ; Bazı gazetelerin bazı televizyonların, sorumlu yöneticileri, ve “ANCHORMAN”leri tarafından da uygun görülüp haber(!) yapılır. Türkiye’de yayınlanan bu haberleri okuyan, duyan, gören İKİ MİLYON tek gözlü kişi ve aileleri ile birlikte SEKİZ-DOKUZ MİLYON insanı, bir an için dahi olsa, acılarının tazelenmesine, kaderlerine kahretmesine ve mutsuz bir an yaşamalarından başka hiç bir şeye yaramamaktadır.

Bu insanlar “PİŞKİN” “DUYARSIZ” insanlar değildir.

Bu durum karşısında da “ Ne yapalım kardeşim, o zamanda siz trafikte araç kullanmayın!” demek, “Türkiye’de, tek gözlü Türk Vatandaşlarına Sürücü Belgesi Verilemez” diyen yönetmeliği hazırlayan YÖNETİCİ ANLAYIŞININ girdabından kurtulamamak demektir... Şimdi biz soruyoruz; bu medya yöneticileri “Tek gözlü trafik canavarı, Türkiye’nin yollarında araç kullanırken yakalandı” şeklindeki haber ve görüntüleri, Gazetelerinin, Televizyonlarının Avrupa ve diğer yabancı ülkelerdeki yayınlarında yer veriyorlar mı, Acaba? Yer veriyorlarsa, ülkemizin, Yurt dışındaki tanıtımına nasıl bir katkısı olur, bunları hiç düşündüler mi?

* Hiçbir ülkenin diğer bir ülkeye verdiği zararlar, O ülkenin kendi kendine verdiği zarardan daha büyük, daha kalıcı olamaz. Ve esas olan bir topluluğun o topluluktaki insanları mutlu etmesidir. Bu iç mutluluk dışarıya da katlanarak yansır.

5- İNSAN BİR GÖZÜNÜ NASIL KAYBEDER?

İnsan bir gözünü;

- Çocukluk yaşlarında uygun olmayan mahallerde, uygun olmayan oyun araçları ile oynarken,Yine çocuk yaşlarda ( 0-5 yaş arası ) yakalandığı çeşitli göz ve diğer çocukluk hastalıklarının toplumsal bilinç eksikliği, sosyo ekonomik düzey farklılığı, çağdaş sağlık hizmetlerinin yaygın olarak verilememesi gibi nedenlerle zamanında tespit edilmeyip, tedavi edilememesinden.

- Vatani görevini yaparken, Gazi olduğunda..

- Futbol maçı seyretmeye gittiğinde, konfeti yerine atılan sert cisimlerin gözüne gelmesinden. (Örneğin ; Rulo halindeki yazar kasa fişi)

- Çalıştığı işyerinde olabilecek iş kazalarında.

- Seyahat ederken, sorumlu olmadığı trafik kazalarında.. vb. sebeplerden kaybedebilir.

Sebep - Sonuç analizi yapıldığında, bu sebeplerin hala geçerli olduğu ve istemeden her an herkesin başına gelebilecek sonuçlar olduğu görülür. İşte bizimde başımıza bu gibi olaylar geldi ve bir gözümüzü ; Ya tamamen kaybettik, tıp diline göre MONOOKÜLER ( Bir gözü gören ) olduk. Yada bir gözümüzün çok az görmesi oluştu, yine tıp diline göre DERİN AMBLİYOP ( bir gözde görmenin 0,2 nin altına düşmesi.) olduk. Ama hayatın sonu olmadı. Acılarımızı, yaralarımızı iyileştirdik yaşamaya devam ettik.

6- PEKİ.. BU DURUM; BİR İNSANIN HAYATINI, ÖMÜR BOYU NASIL ETKİLER?

· Eğer bir insan, bir gözünü çocuk yaşlarda kaybettiyse; herkes gibi farklı seviyede eğitim görerek doktor, mühendis, hukukçu, teknisyen, sanayici, işçi, çiftçi, sporcu, gazeteci, yazar, esnaf, zanaatkar, vb. meslekleri elde edip EHİL, ÜRETKEN AKTİF bir insan olarak yaşamını devam ettirir.

Eğer bir insan bir gözünü erişkin yaşlarda kaybettiyse, o da yaşamına kaldığı yerden devam eder.. Esnafsa esnaflığı, doktorsa doktorluğu, gazeteciyse gazeteciliği devam eder.

Bu insanlar, kazançlarından ödemesi gereken, VERGİLERİNİ TAM OLARAK öderler.Çünkü vergi yasalarında vergi muafiyetine girecek kadar özürlü sayılmazlar..

Bu insanlar, zamanı geldiğinde aşık olup, sevdiği bay veya bayan kişilerle evlenip, iki gözlü çocuklara sahip olurlar.

Fakat bu insanlar, akıp giden hayatlarında sahip olduğu doğal yeteneklerine uygun olarak “resmen sürücü belgesi “ alamazlar.

Bu durumda bizleri, şu olumsuzluklarla karşı karşıya bırakıyor:

- Bir gözünü 18 yaşından önce kaybedenler hiçbir zaman bu belgeye sahip olamıyorlar.18 yaşından sonraki dönemde sürücü belgesine sahip olup da, daha sonra geçirdiği kazalar, hastalıklar nedeniyle bu belgeyi kaybediyorlar.

- Sürücü belgemiz olmadığı için, akıp giden aktif hayatımız içinde, yeteneklerimizi tam olarak değerlendiremiyoruz. Bir işe başvuran genç insanlarımız herkesin yapabileceği aktif işlerde aranan B sınıfı sürücü belgesinin olmaması yüzünden sevdikleri, başarılı olacakları işleri yapamıyorlar.

- Esnaf, zanaatkar, sanayici, çiftçi ( serbest meslek erbabı ) olup şoför istihdam edemeyen insanlarımızın, aynı şekilde günün ekonomik şartlarında hızlı, dinamik hareket etme yetenekleri sınırlandırılıyor. Özgürce hareket edemiyorlar. Moralleri sürekli bozuluyor.

- Sebep olmadığımız trafik kazalarında hakkımızı arayamıyoruz. Baştan “ HÜKMEN MAĞLUP” oluyoruz.

- Aile mutluluğumuz sınırlandırılıyor. Huzur içinde istediğimiz an istediğimiz şekilde çoluk çocuk bir yere diğer insanlar gibi kendi aracımız ile seyahat etmemiz yasaklanıyor.

- Her türlü yetenek ve deneylerimiz geliştiği halde en basit insan hakkından bağımsız, özgür vatandaş gibi faydalanamıyoruz. Ve bu durum hayatımızın en verimli en aktif dönemlerinde “DAYATILAN BİR YASAK” olarak devam ediyor..

7- SONUÇ:

7.1- 18.07.1997 Tarih ve 23053 sayılı Resmi Gazetenin mükerrer sayısında yayınlanarak yürürlüğe giren “Karayolları Trafik Yönetmeliği” nin ; 88. maddesi ile 3 sayılı cetvelde yer alan 2. , 4b. ve 7. maddeleri iptal edilerek değişsin.

Çünkü ilgili yönetmelikte yer alan bu maddeler, trafik oftalmolojisi biliminin tespit ettiği bilimsel gerçeklere uygun değildir.

Bu bilimsel gerçeklere göre hazırlanan “göz sağlık şartları” na uygun olan sürücü adayları, batı ülkelerinde hatta birçok üçüncü dünya ülkelerinde ( İran, Hindistan..) RESMEN SÜRÜCÜ BELGESİ ALMAKTA VE ARAÇLARIYLA DÜNYAYI DOLAŞMAKTADIR.

Yönetmelikte yer alan bu maddeler;İnsan hakları ve Anayasamızın;

· Devletin temel amaç ve görevleri ( Madde 5 )

· Seyahat özgürlüğüne ( Madde 23 )

· Kanun önünde eşitlik ( Madde 10 )

· Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz (Madde 11 )

· Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ( Madde 6)

Maddelerindeki ve genel hukukun; Kuralların hayat ile uyumlu, kullanılabilir kural olması, kuralın saygınlığını yitirmemesi, sadece lafta kalıp iki-yüzlülüğü meşrulaştıran bir dayatma olmaması, kural ve anlayışlarından çok uzak olduğu için değiştirilmesinin zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir.

7.2- Türkiye’de bugün bir gözü görmeyen insanlar, her türlü trafik koşullarında, her mevsimde, gece gündüz araçlarını kullanmaktadırlar. Bu onların en doğal haklarıdır. Kimileri, bu haklarını yurt dışından aldıkları sürücü belgeleriyle rahatlıkla yaparken, kimileride bu doğal haklarını yurt dışından belge almadan doğal olarak yapmaktadırlar. Ve bu haklarını kullanırken trafikte kazaya sebep olma oranları sıfıra yakındır..

7.3- Bizler hayatın acı tesadüfleri sonucunda bir gözümüzü kaybettik. Yapacak bir şeyimiz olamadı. Ama “geri kalmış, eskimiş, pratikte hiç faydası olmayan bir yönetmelik kuralı” yüzünden de “ İKİ YÜZLÜ İNSAN” da olmak istemiyoruz. Bu konuda herkesin yapacağı bir şeylerin var olduğuna inanıyoruz. Çünkü herkesin bir yakını, bir tanıdığı tek gözlü insan vardır. Onlar da o insanların gerçeklerini bildikleri için bizlerin ne demek istediğimizi gayet iyi anlayabilirler.

7.4- Yaşam akıp gidiyor, kullanmadığımız mallar gibi stoklanmıyor, onun için bir an evvel, bu etrafımızda oluşan anormal durumlar iyileştirilmelidir. Bu konuda daha evvel yapılan bazı iyileştirmeler örnek alınabilir. Bunlar Türk vatandaşlarına yapılan iyilikler hanesinde olanlardır. Kısa bir zaman önce İstanbul’daki FRIDAY’S lokantalar zincirinde çalışan kızlarımızdan, kadınlarımızdan istenen “ ZÜHREVİ HASTALIKLARDAN SAĞLIK RAPORU” ne kadar çağ dışı ise bizlerden de istenen “ GÖZ SAĞLIK RAPORU” da aynı derecede çağ dışıdır. Burada hatırlatmak istemediğimiz bir çok ciddi meslek grupları için de yapılan iyileştirmeleri toplum çoktan kabul edip, o insanların normal hayatlarına devam etmesi sağlandı. Bunun için Türkiye Büyük Millet Meclisinde bekleyen yeni “ Trafik Yasası” yasallaşmadan önce; söz konusu yönetmeliğin ilgili maddeleri her türlü “ÖN YARGI” dan uzaklaşılarak düzeltilmesi sağlanmalıdır.

7.5- Bizler bu yazımızda her gün yaşadığımız “IZDIRABI” dile getirdik. Kimseye akıl vermek, kimseyi gücendirmek, kimseyi ayıplamak diye bir amacımız yok. Ülkemizi ileri seviyelere çıkarma gayretlerine, her alanda olduğu gibi, kendi sorunlarımızın da çözülmesini talep ederek katılmak istiyoruz.

7.6- Aklı, mantığı, vicdanı; Bilim ve hukukun güçlü “projektörleri” ile “aydınlanan”, herkes özellikle bu konunun UZMANLARI ilgili yönetmeliği hazırlayanlara “DOĞRU, GÜNCEL, KALİTELİ BİLGİ” yi vererek çözüme yardımcı olabilirler.

Sistemde sıkışan bu nokta sahip olduğumuz DEĞERLER ile genişletilip, rahatlatılmalıdır. Böylelikle “BOŞ YERE KARARTILMIŞ BU KÖR NOKTA AYDINLANIR, BİR KONUDA DAHA DÜNYA VE AVRUPA STANDARTLARINI YAKALAMANIN MUTLULUĞUNU YAŞARIZ..