TÜRKÇEMİZ ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİM

Lisânımız, milletimizin tarihten tevârüs ettiği kültür zenginliğini potasında eriterek diğer milletlerin sözlerini de kendi söyleyiş tarzı içinde Türkçeleştirmiş, bu sayede ifade imkanlarını geliştirerek diğer dillerden olumlu manâdaki farklılık ve üstünlüğünü dosta, düşmana kabul ettirmiştir. Bahsettiğim nedenlerle Türkçemizin evvelce Arap ve Fars medeniyetleri ile karşılaşmasından müspet anlamda etkilenip, birtakım kelime ve terkipleri kendi söz dağarcığına malederek mevcudiyetini her daim yenileyebilmesi, dünyada konuşulan ve yazılan en muhteşem dillerden biri olduğunu göstermektedir.Her lisanda da vaktiyle bir şekilde çeşitli millet ve kavimlerle tanışmış olmakla, münasebet kurmakla farklı coğrafyalarda kullanılan kelimeler konuşulup yazılır duruma gelmiştir.Bu durum sanıldığı gibi o dilin bozulduğuna değil; ama zenginliğine şehadet etmektedir.Önemli olan farklı dillerde varlığını sürdüren kelimeleri Türkçemizin kurallarına râm edebilmek ve Türkçeleştirebilmektir.Aksi halde diller de tazeliklerini devam ettiremeyecekleri için gün gelip fakirleşerek tedavülden kalkabilecektir.

Dil meselesi ile ilgili olarak bir başka yanılgımız, bana göre Arapça ve Farsça kelimelerin kesin surette Türkçemizden çıkartılması gerektiğine dair anlamsız yargıdan kaynaklanmaktadır. Bu yargıyı seslendirenlerin dilimizin bu tür kelime ve sözlerle asliyetini kaybettiği yönündeki gerçekle bağdaşmayan bir iddiaya sarıldıkları görülmektedir. Bu kimselerin genel itibariyle, istisnaları var ise de, maalesef, samimi bir dil anlayışı ile bu görüşü seslendirmedikleri açıktır. Zira, bu mahfiller, Arapça ve Farsça kökenli kelimelere ne derece huşûnetle düşman iseler de her nedense başka dillerden lisanımıza girmiş ve Türkçeleşmiş sözlere karşı aynı yaklaşımı sergilememektedirler. Mesela; Ermenice'den lisanımıza girmiş , kullanıla kullanıla artık halkın hüsn-ü kabulüne mazhar olmuş ''ORİNAG'' kelimesi , halen ''ÖRNEK'' biçiminde Arapça ve Farsçaya düşmanlıklarını her fırsatta ortaya koyma gayretkeşliği ile hareket eden kişi ve topluluklarca da yazılıp konuşulmaya devam edildiği bir gerçektir.Bunun gibi ''ÖRNEKLERİ'' arttırmak mümkündür.Dil anlayışım yönüyle yabancı kelimelerden etkilenmeyi zararlı görmediğimi; ama yabancı ifade şekillerinin hiçbir kurala tabi tutulmadan ve halkın kabulüne mazhar olmadan teklifsizce Türkçe adına okunulup yazılmasını fevkalade yanlış bulduğumu burada vurgulamak isterim.

Büyük Türk Şairi Yahya Kemal Beyatlı'nın yakın arkadaşlarından olan Nihat Sami Banarlı'nın ''Türkçe'nin Sırları'' adlı eserinde,''Türkçe'nin bir mecazlar ve cinaslar lisanı olduğunu, Bundan dolayı, her kelimenin birçok mânasının göze çarptığını; her kelimenin de birçok başka sözle birleşerek, zengin bir mâna âlemi , bir kelime âilesi kurduğunu'' beyan etmektedir. Arkadaşlarıma bu kitabı bulup okumalarını, okuyup istifade ettiğim için tavsiye ederim.

''Kökeni yabancı bile olsa Türkçeden, Türkçe veya Türkçeleşmiş bir kelime atmak çok kere bir kabile halkını toptan öldürmek kadar kabarık sayıda bir harcayış olduğu'' şeklindeki tespiti de bu kitaptan öğrenmek , sanıyorum ki hepimizi dil anlayışımız hakkında yanlış kanaatlerimizi düzeltmemiz yolunda imkan bahşedecektir. Yazar, bu yargısını şu örnekle açıklamaktadır:

''Köşe kelimesi de böyledir: Bu kelime dilimize Farsça'dan gelmişti. Aslı, Acemce'de ''guuşe'' sesiyle söylenirdi.Ancak Türk halkı kelimeleri mânâlarına göre seslendirmeyi sever.''Guuşe'' , ''Köşe''nin keskin dönemecini hiç de belirtemiyor, adeta yuvarlak sesli bir söz. Sesi ile mânası uyuşamıyor.Bu sebeple halk dili, onu köşe keskinliği içinde Türkçeleştirdi.Sonra bu kelime ile bir dil ve mâna ailesi husûle getirdi. ''Köşe'' yi ''baş'' ile birleştirerek,''köşebaşı'' terkibini söyledi ve ''başköşe'' diyerek odalarda, salonlarda büyüklerine yer ayırdı. Onu ''kapmak'' masdarıyla birleştirerek ''köşe kapmak, köşe kapmaca'' oynamak deyimlerini buldu; ''çekilmek'' le kaynaştırıp bir ''köşeye çekilmesi''ni bildi; yahut ''geçmek''le ''kurulmak''la anlaştırarak ''köşeye kurulmak, köşeye geçmek'' ifadelerini buldu.'' ''Köşe'' kelimesi ile daha ne zenginlik ve güzellikleri halkımızın beyan kudreti ile anlatabildiğini yazar , kitabında hararetle ve şevkle bahsetmeye devam ettiği halde, internet zemininde bunları tamamen nazarlarınıza sunmak meşakkatli olacağından iktifâ ediyorum ve bu kıymetli eseri değerlendirmeye sizleri bir kez daha davet ediyorum.

Büyük Türk Şairi Yahya Kemal Beyatlı, Türkçemiz için ''Bu dil ağzımda anamın ak sütüdür'' demişti. Türkçe'nin zaferlerini yazdığı şiirleriyle gerçekleştiren Şairimizin kabiliyet ve san'atını Allah, gençlerimizden esirgemiş değildir.Yeter ki Türkçemizin hakkını vermiş Şair ve Yazarlarımıza gençler olarak yabancı kalmayalım; lisanımızın zenginlik ve büyüklüğünü farkedelim.

Ekrem Sencer