Yalnızca sözleşmeden doğan yükümlülüklere aykırılık nedeniyle özgürlüğün kısıtlanması yasağı (borç için hapis yasağı), 4709 Sayılı Kanunun 15. maddesinin son fıkrası ile Anayasamızın 38. maddesine eklenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 4 No'lu Protokolün 1. maddesinden aynen alınmış olan bu kural, bir kimsenin yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü yerine getiremediği için özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağı, bunun insan özgürlüğüne ve onuruna aykırı olacağı düşüncesine dayanmaktadır. Borç için hapis yasağının Anayasaya eklenmesiyle birlikte, mevzuatımızda yer alan bazı suçların bu hükme aykırı hale gelip gelmediği tartışılmaya başlamış, bu tartışmalara sebep olan suçlardan biri ve belki en çok gündemde kalanı, 3"7 Sayılı Çek Kanununda bağımsız bir suç olarak düzenlenen karşılıksız çek keşide etme suçu ve bu suç karşılığında uzun süre uygulanmış olan hapis cezası olmuştur. Söz konusu Anayasa değişikliğinden sonra, 3"7 Sayılı Kanunda da bu hükme paralel olarak bir değişiklik yapılması gerektiği yönünde görüşler ortaya atılmıştır. Hatta, Çek Kanununun yürürlüğe girdiği ilk günlerden itibaren, karşılıksız çekin hapis cezası ile cezalandırılması eleştirilmiş ve bu yaptırımla, ceza hukukunda çağdışı kalmış bulunan borç için borçlunun hapsi sistemine geri dönüldüğü haklı olarak ileri sürülmüştür. Gerçekten, Çek Kanunu, temelde özel hukuk alanında karşılıksız çek keşide etmekten kaynaklanan bir borcu, eylemi, dolandırıcılık ve benzeri bir suç da oluşturmayan, keşidecinin sırf çekten doğan borcunu ödemesini sağlamak için özgürlüğü bağlayıcı ceza yaptırımı öngören bir hüküm getirmiştir. Bu arada Anayasa Mahkemesi, karşılıksız çek keşide etme suçuna ilişkin olarak 3"7 Sayılı Kanunla öngörülmüş olan hapis cezasının Anayasaya aykırı olmadığı yönünde karar vermiş, ancak daha sonra 4814 Sayılı Kanunla ekonomik suça ekonomik ceza ilkesi gerekçe gösterilerek, suç karşılığında öngörülen hapis cezası, suçu ilk kez işleyenler bakımından kaldırılmış ve çek bedeli kadar adli para cezası öngörülmüştür. Ancak tekerrür halinde hapis cezası uygulanmaya devam edecektir. Burada dikkati çeken husus, her ne kadar hapis cezası kaldırılmış dahi olsa, suçun halen ceza hukuku alanında bulunan bir yaptırımla cezalandırılıyor olmasıdır. Bu çalışmada, öncelikle borç için hapis yasağı kuralının anlamı, unsurları, tarihsel gelişimi ve uluslararası belgelerdeki yeri üzerinde durulmuştur. Bu değerlendirmeler, özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 4 No'lu Protokolün 1. maddesi göz önünde tutularak yapılmıştır. Bu çerçevede, karşılıksız çek keşide etme suçu karşılığında yasal değişiklikten önce uzun süre uygulanmış olan ve tekerrür haline hala uygulanmaya devam eden hapis cezasının, borç için hapis yasağı kuralına aykırılığı ele alınmıştır. Bu bakımdan hükmün Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde ve Türk Hukukundaki yorumu ve uygulanması da incelenmiş ve bir kıymetli evrak olarak çekin sözleşmesel niteliği üzerinde durulmuştur. Diğer taraftan, özellikle Alman Hukukundaki düzenlemelere ağırlık verilmek suretiyle karşılıksız çek keşide etme suçu ile ilgili hükümler, Yeni Türk Ceza Kanunu hükümleri çerçevesinde değerlendirilmiş ve bu fiilin hangi koşullarda ve ne tür bir yaptırımla karşılanabileceği konusunda, çekin niteliği de göz önünde bulundurulmak suretiyle bazı önerilerde bulunulmuştur.


Borç İçin Hapis Yasağı ve Karşılıksız Çek Keşide Etme Suçu hakkındaki bu hukuk kitabı Seçkin kitap tarafından basılmış olup, ilgili kitap tanıtımı otomatik olarak yayıncı sitesinden alınmıştır.
Yalnızca sözleşmeden doğan yükümlülüklere aykırılık nedeniyle özgürlüğün kısıtlanması yasağı (borç için hapis yasağı), 4709 Sayılı Kanunun 15. maddesinin son fıkrası ile Anayasamızın 38. maddesine eklenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 4 No'lu Protokolün 1. maddesinden aynen alınmış olan bu kural, bir kimsenin yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü yerine getiremediği için özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağı, bunun insan özgürlüğüne ve onuruna aykırı olacağı düşüncesine dayanmaktadır. Borç için hapis yasağının Anayasaya eklenmesiyle birlikte, mevzuatımızda yer alan bazı suçların bu hükme aykırı hale gelip gelmediği tartışılmaya başlamış, bu tartışmalara sebep olan suçlardan biri ve belki en çok gündemde kalanı, 3"7 Sayılı Çek Kanununda bağımsız bir suç olarak düzenlenen karşılıksız çek keşide etme suçu ve bu suç karşılığında uzun süre uygulanmış olan hapis cezası olmuştur. Söz konusu Anayasa değişikliğinden sonra, 3"7 Sayılı Kanunda da bu hükme paralel olarak bir değişiklik yapılması gerektiği yönünde görüşler ortaya atılmıştır. Hatta, Çek Kanununun yürürlüğe girdiği ilk günlerden itibaren, karşılıksız çekin hapis cezası ile cezalandırılması eleştirilmiş ve bu yaptırımla, ceza hukukunda çağdışı kalmış bulunan borç için borçlunun hapsi sistemine geri dönüldüğü haklı olarak ileri sürülmüştür. Gerçekten, Çek Kanunu, temelde özel hukuk alanında karşılıksız çek keşide etmekten kaynaklanan bir borcu, eylemi, dolandırıcılık ve benzeri bir suç da oluşturmayan, keşidecinin sırf çekten doğan borcunu ödemesini sağlamak için özgürlüğü bağlayıcı ceza yaptırımı öngören bir hüküm getirmiştir. Bu arada Anayasa Mahkemesi, karşılıksız çek keşide etme suçuna ilişkin olarak 3"7 Sayılı Kanunla öngörülmüş olan hapis cezasının Anayasaya aykırı olmadığı yönünde karar vermiş, ancak daha sonra 4814 Sayılı Kanunla ekonomik suça ekonomik ceza ilkesi gerekçe gösterilerek, suç karşılığında öngörülen hapis cezası, suçu ilk kez işleyenler bakımından kaldırılmış ve çek bedeli kadar adli para cezası öngörülmüştür. Ancak tekerrür halinde hapis cezası uygulanmaya devam edecektir. Burada dikkati çeken husus, her ne kadar hapis cezası kaldırılmış dahi olsa, suçun halen ceza hukuku alanında bulunan bir yaptırımla cezalandırılıyor olmasıdır. Bu çalışmada, öncelikle borç için hapis yasağı kuralının anlamı, unsurları, tarihsel gelişimi ve uluslararası belgelerdeki yeri üzerinde durulmuştur. Bu değerlendirmeler, özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 4 No'lu Protokolün 1. maddesi göz önünde tutularak yapılmıştır. Bu çerçevede, karşılıksız çek keşide etme suçu karşılığında yasal değişiklikten önce uzun süre uygulanmış olan ve tekerrür haline hala uygulanmaya devam eden hapis cezasının, borç için hapis yasağı kuralına aykırılığı ele alınmıştır. Bu bakımdan hükmün Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde ve Türk Hukukundaki yorumu ve uygulanması da incelenmiş ve bir kıymetli evrak olarak çekin sözleşmesel niteliği üzerinde durulmuştur. Diğer taraftan, özellikle Alman Hukukundaki düzenlemelere ağırlık verilmek suretiyle karşılıksız çek keşide etme suçu ile ilgili hükümler, Yeni Türk Ceza Kanunu hükümleri çerçevesinde değerlendirilmiş ve bu fiilin hangi koşullarda ve ne tür bir yaptırımla karşılanabileceği konusunda, çekin niteliği de göz önünde bulundurulmak suretiyle bazı önerilerde bulunulmuştur. kitabı ve diğer benzer hukuk kitapları için lütfen yayıncının kendisine veya web sitesine müracaat ediniz.