+ Konuyu Yanıtla
1 / 3 Sayfa 123 SonSon
1 den 10´e kadar toplam 29 ileti bulundu.

Konu: Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Oct 2003
    Nerede
    Hatay, Türkiye.
    İletiler
    3.380
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

    GENÇLİĞE HİTABE

    Ey Türk gençliği!
    Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

    Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

    Ey Türk istikbalinin evladı!
    İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.



    Hukuki NET Güncel Haber

    Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi konulu yargıtay kararı ara
    Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Jun 2003
    Nerede
    Afyonkarahisar
    İletiler
    2.022
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Atatürk'ün Gençliğe Hitabesini bu defa Yapışkan bir not olarak görmek beni mutlu etti.

    Bir de sayın Fırat Bayındır özellikle bu tarihte neden eklemek zorunluluğunu hissettiğini açıklarsa daha memnun olacağım.

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Oct 2003
    Nerede
    Hatay, Türkiye.
    İletiler
    3.380
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    SEVGİLİ ALİŞ,

    MALUMU İFŞANIN AÇIKLAMASI OLURMUŞ.:D

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Jun 2002
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    189
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı


    "BUGÜN SOVYETLER BİRLİĞİ DOSTUMUZDUR, KOMŞUMUZDUR, MÜTTEFİKİMİZDİR. BU DOSTLUĞA İHTİYACIMIZ VARDIR. FAKAT YARIN NE OLACAĞINI KİMSE BUGÜNDEN KESTİREMEZ.
    TIPKI OSMANLI GİBİ, TIPKI AVUS-MACARISTAN GİBİ PARÇALANABİLİR, UFALANABİLİR. BUGÜN ELİNDE SIMSIKI TUTTUĞU MİLLETLER AVUÇLARINDAN KAÇABİLİRLER. DÜNYA YENİ BİR
    DENGEYE ULAŞABİLİR. İŞTE O ZAMAN TÜRKİYE NE YAPACAĞINI BİLMELİDİR. BİZİM BU DOSTUMUZUN İDARESİNDE DİLİ BİR İNANCI BİR ÖZÜ BİR KARDEŞLERİMİZ VARDIR. ONLARA SAHİP ÇIKMAYA HAZIR OLMALIYIZ. HAZIR OLMAK YALNIZ O GÜNÜ SUSUP BEKLEMEK DEĞİLDİR.
    HAZIRLANMAK LAZIMDIR. MİLLETLER BUNA NASIL HAZIRLANIR?
    MANEVİ KÖPRÜLERİNİ SAĞLAM TUTARAK
    DİL BİR KÖPRÜDÜR..
    İNANÇ BİR KÖPRÜDÜR..
    TARİH BİR KÖPRÜDÜR..
    KÖKLERİMİZE İNMELİ VE OLAYLARIN BÖLDÜĞÜ TARİHİMİZİN İÇİNDE BÜTÜNLEŞMELİYİZ.
    ONLARIN (DIŞ TÜRKLERİN) BİZE YAKLAŞMASINI BEKLEYEMEYİZ.
    BİZİM ONLARA YAKLAŞMAMIZ GEREKLİ..."

    29 EKİM 1933


    M. KEMAL ATATÜRK

    -------
    Feraset ve basiret sahibi ATAMIZIN unutmamamız gereken sözleri..

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Evet sayın Yöndem Ulu Önder Atatürk bunuda demiş. Daha bir çok konuda çağın gerektirdiği güzel ve özlü sözler sarfetmiş Örneğin Bursa nutku...
    Dediği son derece açık ve net anlaşılırken nasıl bir düşünce ile bu yazıyı buraya eklediğinizi de açıklarsanız sanırım bir çift etme hakkınmız doğacak. Öylesine yazmadığınız bu yazıdan kendinizce menkul bir anlam çıkardığınız aşikarda onu bir net duymak istedim..

  7. #6
    Kayıt Tarihi
    Oct 2003
    Nerede
    Hatay, Türkiye.
    İletiler
    3.380
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı


    "Yıl 1923. İstanbul Üniversitesinde öğrenci olduğum sıralar.Okul
    duvarında bir ilan görüyorum."Avrupa'ya talebe yollanacaktır.

    "Allah Allah diyorum, Ülke yıkık dökük yıl 1923.. Avrupa'ya talebe!
    Lüks gibi gelen bir şey, ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişi
    içerisinde 11 kişi seçilmişiz.

    Benim ismimin yanına ATATÜRK "Berlin Üniversitesine gitsin" diye
    yazmış.

    Zaman geldi. Sirkeci garındayım, ama kafam öyle karışık ki gitsem mi
    kalsam mı orada beni unutur mu bunlar, para yollarlar mı, gurbet ellerde ne yaparım ?

    Bir an gitmemeye karar verdim, döndüm. O sırada bir müvezzi ismimi
    çağırdı:

    "Mahmut SADİ, Mahmut SADİ, bir telgrafın var".

    Telgrafı açtım aynen şunlar yazıyordu:

    "Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum; alevler olarak geri
    dönmelisiniz".

    Var mı böyle bir şey?

    11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne düşünebileceğini hesap edebilen bir
    lider, DÜNYA LİDERİ olmasın da ne olsun!!

    Yıl 1923, biz evimizde bir çocuğumuzun huyunu değiştiremiyoruz bir
    huyunu.

    Tüm Ülkenin huyu değişiyor.

    Bununla uğraşan bir insan, yolladığı 11 öğrencinin nerede, ne zaman,
    ne düşünebileceğini hissedebiliyor.
    Mahmut Sadi devam ediyor:

    "Gel de şimdi gitme, git de orada çalışma, dön de bu Ülke için canını
    verme!!" diyor.

  8. #7
    Kayıt Tarihi
    Oct 2003
    Nerede
    Hatay, Türkiye.
    İletiler
    3.380
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    101. Pare
    Mart 1921 - İnönü Ovası
    İnsanın iflahını kesen buz gibi bozkır ayazında Ethem Çavuş'un sırtı üşüyor, avuçları ise kızgın mermi kovanlarına çıplak elle dokunduğu için alev alev yanıyordu. Top atışı on sekiz saattir durmaksızın sürüyordu ve bunca süreden sonra elleri neredeyse duyarsızlaşmıştı. Sabit,artmayan, ıstırap verici sayılmayacak basit bir sızlama gibiydi sadece. Oysa her iki avucu da tamamen su toplamış, kabarmıştı. Mart ayazında esen poyraz,İnönü ovasından kalkan tozu düşmana doğru süpürüyor, süvariler düşman hatlarına doğru,poyrazdan da hızlı hücum ediyorlardı. At kişnemeleri, top gümbürtüleri, insan çığlıkları,tüfek sesleri, süngü ve kılıç şakırtıları birbirine karışmış, Ethem Çavuş'un
    yarı sağır kulaklarında değişmez, bitimsiz bir savaş uğultusu haline gelmişti. Her ses o tek sesin minik bir armoniği, o polifonik ezginin bir anda işitilip kaybolan notaları gibiydi. Ethem Çavuş, 75 mm'lik topu durmaksızın dolduruyor, her seferinde besmele çekip keşif kolundan bildirilen menzillere kıyamet yağdırıyordu. Artık otomatik hale gelmiş hareketlerle sandıktan mermi alıyor, topa sürüyor, ateşliyor, boş kovanı çıkarıp ayaklarının dibindeki başka bir sandığa atıyordu. O anda eline bir somun ekmek verseler, onu bile topun mermi yatağına sürebilirdi. Sandıkta kalan sondan üçüncü mermiyi aldığında bir an duraksadı. Merminin üzerine bir çaput sarılıydı. Hareketini yavaşlatan bu saçmalığa söverek çaputu sökerken avucuna kalem büyüklüğünde demir bir çubuk düştü. Çaputun ve çubuğun anlamını çözmeye çalışırken sarı metalden mermi kovanına kazınarak yazılmış yazıya gözü ilişti. Okumaya vakti yoktu. Mermiyi topa sürüp ateşledi. Demir çubuğu cebine, boş kovanını ise bu
    sefer sandığa değil yere attı. Taarruza ara verdiğinde merakını uyandıran yazıyı okumak istiyordu. Birkaç dakika sonra soğumuş olan kovanı kaybolmaması için yerden alıp mintanının yakasından içeri attı. Akşam ezanı vaktinde çarpışma durulmuş, mevzileri
    ileri, düşman hatlarına doğru ilerletme emri gelmişti. Batarya komutanı, Ethem Çavuşa istirahat verdi. Yarım saatlik istirahatta erler top arabasını çekerlerken o da
    yemeğini yiyecek, namazını kılacaktı. İlk iş olarak boş kovanı çıkarıp
    üzerindeki yazıyı okudu. Kovanın üzerinde "Karahisarlı Seyfi Çavuş. 4. Alay 2. Tabur 8. Batarya 26 Rebiyülahir 1339* İnönü" yazıyordu. Birinci İnönü savaşının en kızgın
    günlerinden birinde düşülmüş not ve mermiyle gelen demir çubuk, İmalat-ıHarbiye atölyelerinde çalışanların bir mesaj stediğini gösteriyordu.Boşalan kovanlar Ankara'daki atölyelere yollanır,oradan tekrar doldurulup cepheye dönerdi. Üç saat sonra gecenin iyice çökmesiyle savaş tamamen durulmuş, birlikler yeni mevzilerine yerleşmişti. Ethem Çavuş, cebindeki demir çubuğu çıkarıp bir köşeye oturdu. Ucu sivriltilmiş çubuk, bakır ustalarının 'kalem' dedikleri, metal üzerine desen oymaya yarayan keskin bir aletti. Eline
    yumruk büyüklüğünde bir taş alarak hafif tıklamalarla kendi mesajını kovana kazıdı.
    "Aksekili Ethem Çavuş 8. Alay 3. Tabur 1. Batarya 20 Recep 1339** İnönü"
    Beş gün sonra Ankara
    Atölye'nin bir köşesinde cepheden gelen sandıkları açan kalfa, tezgâhlardan birinde harıl harıl çalışmakta olan ustaya seslendi.
    Sesinde, eşi doğum yapmış bir adama bebeğini müjdeleyen ebenin heyecanı vardı. "Kâmil Usta!
    Müjdemi isterim! Senin yavru cepheden dönmüş!"
    Tüm personel kalfanın ne söylemek istediğini anlamıştı.
    Kısa bir süre için işler durdu. Hepsi sandıkların olduğu kısma koşturarak kovanın üstündeki yazıyı okumak için toplandılar.
    Tabii ki bu şeref Kâmil Ustaya aitti. Yüksek sesle Ethem Çavuşun notunu okudu.
    Atölyede bir bayram havası esmişti. Tüm çalışanlar, Kâmil Ustayı yeni baba olmuş biriymiş gibi kutluyor, hayır dualar ediyorlardı. Ustalar, iş tezgâhlarından birinin başında toplandılar. Kâmil Usta kovanın ağzının eğilen yerlerini düzeltip özenle kapsülünü yeniledi. İçine barutunu doldurduktan sonra yeni bir çekirdeği kovanın ağzına oturttu. Mermi hazır olunca, Ethem Çavuşun kovanın içinde geri yolladığı çelik kalemi yeni bir çaputla merminin üzerine sardı.
    Kundaklanmış mermiyi şefkatle tutarak yeni doldurulan bir sandığa yatırdı.
    Çalışanlar hep bir ağızdan "Allah kavuştursun" diyip işlerinin başına döndüler. Kâmil Usta, halen açık duran sandığa yatırdığı mermiye hüzünle bakıp
    "Selametle git aslanım. Allah muvaffak etsin. Çok bekletme bizi" dedi.
    Kovan, Birinci İnönü savaşı sıralarında üzerindeki ilk notla Kâmil Ustanın eline geçtiğinde bu fikir doğmuştu. Karahisarlı Seyfi Çavuşun başlattığı bu geleneğin süreceğinden emin değildi; ama denemeye değerdi. Nitekim Aksekili Ethem Çavuş umutlarını boşa çıkarmamıştı. Cephede patlayan her merminin kovanı buradaki ustaların elinden geçtiğine göre bir aksilik olmazsa yeniden görüşeceklerdi.
    Eylül 1922 - Ankara
    Bir buçuk yıl içinde kovan sekiz kere daha atölyeye uğradı. Üzerindeki
    mesajların sayısı da sekize ulaşmıştı. Mesaj yazanların sekizi de başka alay ve taburlardan farklı kişilerdi. Kovan her keresinde atölyedekilere daha büyük bir coşku yaşatıyor, istiklâl savaşının her zorlu durağından Ankara'ya barut, kan ve zafer kokusu taşıyordu. Türk ordusunun İzmir'e girdiği gün Ankara'da bayram havası eserken kovan yeniden gelmiş, ama bu sefer tüm atölyeyi yasa boğmuştu. Kovanın içinde, çelik kalemin yanı sıra bir mektup ile bir tane de bakır künye vardı. Kovanın üzerine kazınmış dokuzuncu notta;
    "Karahisarlı Seyfi Çavuş. 4. Alay 2. Tabur 8. Batarya 12 Muharrem 1341, Banaz" yazılıydı.
    Atölyedekiler mektubu açıp okumaya koyuldular;
    "Bismillahirrahmanirrahim.
    Selamün aleyküm gayretperver ustalar. Allah'a şükürler olsun ki mendebur düşman kaçıyor. Muzaffer Türk ordusu beş gündür durup dinlenmeksizin kâfiri kovalıyor. Güzel İzmir'e, kalplerimizdeki imânımız kadar yakınız artık. İki gün evvel Banaz'daki muharebede bataryamın çavuşlarından Seyfi, kalleş düşmanın kurşunuyla şahadete ermiştir. Cenazesini sıhhiyecilere teslim etmeden önce mintanının içinde bu kovanı buldum. Malumunuzdur ki vefat eden neferin künyesi ailesine yollanır. Lâkin beş gün önce Karahisar'ı ele geçirdiğimizde, Seyfi Çavuşun ailesinin düşman tarafından katledildiğini öğrendik. Bu kahraman Türk evladı kederini yüreğine gömüp anacığını, babacığını defnedemeden düşmanın peşine düştü. Üç gün sonra kendisi de hakkın rahmetine kavuştu. Kovandaki yazılarda anladığım üzere bu topçu neferlerin bir ailesi de sizler olmuşsunuz. Bu sebeple Seyfi Çavuşun künyesini sizlere yolluyorum. Başınız sağ olsun. Hayır dualarınızı bizlerden, Fatihalarınızı aziz şehitlerimizden esirgemeyiniz. Hakkın rahmeti üzerinize olsun. Yüzbaşı Muhsin Talat. 4. Alay 2. Tabur 8. Batarya 14
    Muharrem 1341 Salihli"
    Mektup bittiğinde tüm personel ağlıyordu. Atölyeye bir ölüm sessizliği çökmüştü. Hiç tanımadıkları halde iki satır yazıyla kardeş oldukları Seyfi Çavuşun ardından Fatiha okuyup amin dediler. Amin, işin bahanesiydi. Ellerini yüzlerine sürüp çevrelerine belli etmeden gözlerini silmekti dertleri. Oysa her biri bir diğerinin de ağladığını biliyordu.
    Dışarıdan gelen neşe dolu marş sesleri bile kederlerini dağıtamıyordu.
    İzmir'in dağlarında çiçekler açar
    Altın gümüş orda sırmalar saçar
    Bozulmuş düşmanlar sel gibi kaçar
    Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa
    Adın yazılacak mücevher taşa.

    Kâmil usta yutkunarak tezgâhının başına oturdu. Kovanı yeniledi ama bu
    sefer, minik iki perçinle Seyfi Çavuşun künyesini kovanın dibine çaktı. Yine her zamanki merasimle mermiyi kundaklayıp sandığa yatırdı. Oysa o mermi bir daha düşman mevzilerine gönderilmeyecekti. Ocak 1923 #8211; Ankara Savaşın bitmesinin ardından Ankara'daki mühimmat depolarında sayım ve temizlik yapılıyordu. Sandıklar tek tek açılıyor, mermiler sayılıp yeniden sandıklanıyor, kayda geçirilip daha tertipli bir cephaneliğe gönderiliyordu. Teğmen Hamdi Vâsıf, Kâmil ustanın hazırlayıp kundakladığı mermiyi buldu.
    Böyle bir anının -belki de yıllarca- sandıkların içinde kalmasına gönlü elvermedi. Ciddi bir suç işliyor olmayı göze alıp mermiyi evine götürdü.
    Niyeti, ömrünün sonuna kadar mermiyi bir anı olarak saklamaktı. Öyle de oldu; ama mermi bir kez daha kullanıldıktan sonra
    Hamdi Vâsıf'ın evinde, camekânlı konsolun içindeki yerini alacaktı. Üstelik teğmen, bir
    Tesadüf eseri merminin hikâyesini öğrenecek, bu hikâyeyi hatıratında yazacaktı.
    29 Ekim 1923 - Ankara
    Teğmen Hamdi Vâsıf Ankara kalesine çıkan dik sokakları koşarak tırmanıyordu.
    Soğuğa rağmen kan ter içinde kalmıştı. Surlara ulaşınca 75 mm'lik toplardan birinin yanına koştu. Yarım saat önce 20:30 sıralarında meclisten, cumhuriyetin ilan edildiği duyurulmuştu.
    101 pare top atışıyla cumhuriyet kutlanıyordu ve Seyfi Çavuş'un mermisi bu şöleni kaçırmamalıydı.
    Yetmiş, belki de sekseninci atışta topçuların yanına ulaşabilmişti. Yüzbaşı Muhsin Talat'ın yanına giderek sert bir asker selamı verdi.
    "Hamdi Vâsıf Edirne! Bir maruzatım var komutanım"
    Yüzbaşı sorar gözlerle genç subaya bakıyordu.
    "Evet teğmenim? Sizi dinliyorum"
    Teğmen, üniformasının içinden mermiyi çıkarıp yüzbaşıya uzattı.
    "Yüz birinci pareyi en çok bu mermi hak ediyor komutanım. Müsaadenizle bu şerefi ondan esirgemeyelim"
    Yüzbaşı Muhsin Talat gözlerine inanamamıştı. Sevinç gözyaşlarını tutamadı.
    Hamdi Vâsıf'a defalarca teşekkür ediyor, çevresindeki askerlere mermiyi sökebileceği bir iki alet getirmelerini emrediyordu. O kadar heyecanlanmıştı ki neredeyse aralarındaki rütbe farkına bakmaksızın genç teğmenin ellerini öpecekti. Mermiyi alıp çekirdeğini dikkatlice yerinden çıkardı. Kovanın tepesine bir bez parçası tepip iyice sıkıştırdı. Subay şapkasını çıkarıp surun üzerine koydu. Mermiyi şapkanın içine yatırdı.
    Toplar atışlara devam ediyordu. 82, 83, ...97, 98, 99...
    On dakika kadar sonra, atışları sayan çavuş
    "Yüzüncüyü attık komutanım" diyince, Muhsin Talat, kovanı topun yatağına kendi elleriyle sürerek ateş emrini verdi. Subayların kılıçlarını çekerek selamladığı o son top sesi Ankara'nın her duvarından yankıyıp dört yıllık istiklâl savaşının tüm hikâyesini anlatmıştı sanki.
    Rütbe ve mevkilerine bakmaksızın topun başındaki tüm askerler kucaklaşarak birbirlerini kutladı.
    Son olarak Yüzbaşı Muhsin Talat ile Teğmen Hamdi Vâsıf sarıldılar.
    Kovan ayaklarının dibindeydi. Yüzbaşı eğilip saygıyla kovanı yerden aldı.
    Avuçlarının yanmasına aldırmadı bile. Hamdi Vâsıf, yüzbaşının kovanı biliyor olmasına şaşırmıştı. Muhsin Talat, sorar gözlerle kendisine bakan genç subaya ötedeki, üzeri son baharın son kır çiçekleriyle ve iki küçük Türk bayrağıyla süslenmiş masayı işaret etti. "Gelin teğmenim. Bizim çocuklar çay demlemiş. Çay içip sohbet edelim. Size kovanın hikâyesini bildiğim kadarıyla anlatayım ve sizin hikâyenizi dinleyeyim"
    Dört gün sonra kovan, Millet Bahçesinde bir tahta masanın üzerindeydi ve çevresinde üç adam oturmuş sohbet ediyorlardı.
    Yüzbaşı Muhsin Talat, Teğmen Hamdi Vâsıf ve Kâmil Usta. O gün aralarında bir karar
    aldılar. Kovanı her yıl cumhuriyet bayramında değiş tokuş etmek üzere nöbetleşe saklayacaklardı.
    Kovanın nihai sahibi, içlerinde en son ölen kişi olacaktı. 1936 yılında Kâmil ustanın ve 1942 yılında Muhsin Talat'ın vefat etmesiyle kovan Hamdi Vâsıf Gazikovan'a kaldı. 1934'deki soyadı kanununda bu üç adam da "Gazikovan" soyadını almışlar, kovanın aracılığıyla isim kardeşi olmuşlardı. Aralarındaki ülkü kardeşliği ise zaten yadsınamazdı. Bu yüzden üç adam da soyadlarının anlamını sorana sormayana, hikâyeyi heves ve gururla anlatıyorlardı.

    Temmuz - 2005 İstanbul Gazikovan ailesinin evi "Alooo! İyidir kanki yaa nolsun! Siz ne
    ayardasınız?
    Bizim valide sultan akşam akşam iş çıkardı başıma... Taşınıyoruz ya; bodrumdaki öteberiyi toplayacakmışım. Bir sürü ıvır zıvır var. Bir hurdacı
    çağıralım dedim dinletemedim... Ya! Gelirim gelmesine de annem yaratık gibi dikilmiş başıma hareket çekiyor... Tamam baba. Araşırız. Baaay!"
    Evin 20 yaşındaki oğlu Sertan telefonu kapatıp annesine ters bir bakış
    fırlattı; "Ne var yaa? Ne kaynaşıp duruyon?"
    "Doğru konuş yırtarım ağzını. Bodrumu toplamadan hiçbir yere gidemezsin"
    "Tamam yaa! Toplayacağız işte"
    "Hadi sallanma"
    Sertan karanlık ve nem kokan bodrumun ışığını yakıp ayaklarının dibinde
    yığılı karton kolilere sıkı bir tekme savurdu. Nereden başlayacağını bilmez bir halde kolilere bakarken bir tanesini sinirle tepetaklak etti. Koliden dökülenlerin en üstünde sedef kakmalı ahşap bir kutu gözüne çarptı. Kutuyu açıp içindeki kovanı çıkardı. Bir süre üstündeki Osmanlıca yazıları inceledikten sonra kutudaki meşin kaplı defteri eline
    aldı. Mürekkepli kalemle muntazam bir yazıyla doldurulmuş defteri
    okumaya koyuldu. Neyse ki defterdeki yazılar Latin alfabesiyle yazılmıştı;
    "Evlatlarım, torunlarım! Bu kovan şanlı bir tarihin tezahürüdür. Üzerinde yazanları yeni alfabemizle bir arka sayfaya not ettim. Bu defterdeki hikâye ve kovan, sizlere intikal ettirdiğim en kıymetli mirâsımdır. Sakın ola ki yitirmeyin ve satmayın. Kıymet bilmezlerin himâyesine vermeyin. Gerekli hürmeti ondan esirgemeyin. Evinizde, vatan kadar kutsal yegâne varlık varsa o da bu emanetimdir. Hakkın rahmeti ve inâyeti
    üzerlerinize olsun.
    Babanız, dedeniz, Emekli Albay Hamdi Vâsıf Gazikovan. 29 Ekim 1953"

    Hamdi Vâsıf ve eşinin 1956 yılında bir deniz kazasında
    Ölmelerinin üzerine eşyaları, acılı aileye yardım etmek isteyen konu komşu tarafından toparlanıp oğulları Şerif ve kızları Hamiyet'in evlerine götürülmüştü. İşe yarar eşyalar iki evde kullanılırken, kutuların çoğu yıllar boyu hiç açılmamış, bodrum katlarda neredeyse çürümeye terk edilmişti. Babasının kovan hakkındaki hikâyesini defalarca dinlemiş olan Şerif Bey, bir yığın eşyanın arasından kovanı bulup çıkarmaya üşenmiş, her aklına geldiğinde bir sonraki sefere ertelemişti. Lâkin kovan gün yüzüne çıkamadan Şerif bey de Hakkın rahmetine kavuştu. Ardında, hikâyeyi önemsemeyecek kadar az bilen iki evlat bırakarak. Hamdi Vâsıf'ın bu en değerli mirasına elli yıl sonra ilk dokunan,
    torununun çocuğu Sertan oldu. Genç adam loş ışıkta defterin sayfalarını hızlı hızlı çevirerek her sayfadan birkaç cümle okudu.
    Defterde yazılanlar çok da ilgisini çekmemişti. O sırada çalan cep telefonunu yanıtladı;
    "Alooo! ..... Hadi yaa! Mega fikir! .... Tamam moruk. Geliyorum. Bekleyin.
    Kızlardan kimler var? ...... Uff! Kadroya bak! Pelin'e
    dokunanı yakarım bilmiş olun"
    Elindeki kovanla defteri duvarın dibine doğru fırlatıp bir küfür savurdu
    "Ulan başlarım kovanınadaaaa, defterine deee!" . Söve saya merdivenleri çıktı. Annesinin bağırtılarını kulak arkası ederek kapıyı çarpıp kendini sokağa attı. Alemlere akmaya gidiyordu.
    Bir hafta sonra hamallar Gazikovan ailesinin eşyalarını Sarıyer'deki yeni evlerine indirirken, Maltepe belediyesinin temizlik işçileri ise boş evin önündeki karton kutuları çöp arabasına yüklüyorlardı.
    Aracın hidrolik presi tıslayarak kutuları hazneye sıkıştırırken yükselen çatırtılar, bir milletin kadir bilmezliğine yakılmış ağıt gibiydi. Çatırdayan, kovanın sedef kakmalı tabutu değildi tabii ki.
    Cumhuriyetin yitirilen ruhuydu.
    Mustafa Kemal'in tüm kötülükleri, cehaleti, geriliği ve aczi içine hapsedip kilitli bir şekilde milletine emanet ettiği Pandora kutusuydu.
    Çeyrek asır süren bir diriliş efsanesinin, yarım asır daha sonra gördüğü muameleye isyanıydı.
    Ve
    hatta, Sertan'ın yaşındayken şehit olan Karahisarlı Seyfi Çavuş'un kemikleriydi.
    Sevgiyle kalın..

    Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan,
    halkını
    esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur.
    Mustafa Kemal Atatürk

  9. #8
    Kayıt Tarihi
    May 2006
    Nerede
    antalya, Turkey.
    İletiler
    1
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    herkese iyi aksamlar..ülkenin gelecegi olan genc bir ögrenci olarak sunlari söylemek istiyorum:forumu gezdim ve çok begendim,birseyler ögrenebilecegim ve paylasabilecegim kanaatindeyim.bilincli insanlarin varligini hissetmek güzel.ama öyle bir genclik yetisiyor ki gercekten çok umutsuz kaliyorum..etrafimda ülkesinden bihaber,gidilen yoldan bihaber binlerce genc arkadasim var..bende bu genç neslin bir ferdi olarak kendimden ve arkadaslarimdan zaman zaman utaniyorum..ülkeyle ilgili çogu sorunun köklü çözümü, iyi ve kaliteli insan yetistirmekten geçiyor diye düsünüyorum..sizler bu yeni nesille ilgili neler düsünüyorsunuz?

  10. #9
    Kayıt Tarihi
    Jul 2004
    Nerede
    İstanbul, Türkiye.
    İletiler
    4.244
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı


    yeni nesille ilgili neler düsünüyorsunuz?


    VAHİM ... AMA UMUTSUZ DEĞİL...

  11. #10
    Kayıt Tarihi
    Mar 2004
    Nerede
    istanbul, kadiköy, Türkiye.
    İletiler
    5.539
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı

    Vahimden vehamete sevk etmekte ama ümit işte o asla tükenmez yoksa yaşam olmaz...

+ Konuyu Yanıtla
1 / 3 Sayfa 123 SonSon

Bu sayfada bulunan kavramlar:

gençliğe hitabedeki ses olayları

gençliğe hitabe ses olayları

hukuki hitabe

gençliğe hitabenin içindeki ses olayları

gençliğe hitabedeki ses olayları nelerdir

atatürkün gençliğe hitabesindeki ses olayları

gençliğe hitabede ses olaylarını bulmak

gençlik hitabesi yüklemi

genclige hitabe ses bilgisi

ataturkun genclige hitabesi ses ozelikleri

genclige hitabedeki ses olaylari cevaplari hepsi

gençliğe hitabe nin ses olayları

gençliğe hitabenin birinci satırı ses olayları

kastedecek deki ses olayi nedir

Ses olayları gençleri hitabede gösterme

ses olaylarını gençlige hitabe de gösterme

genclige hitabenin ses olaylari

gençliğe hitabe ses olayları nelerdir

gençlige hitabenin ses olayları nelerdir

gençlige hitabe anlamı

https:www.hukuki.netshowthread.php6493-Ataturk-un-Genclige-Hitabesi

Forum

Benzer Konular :

  1. [Ceza davaları] Atatürk
    Sosyal medyadan Atatürkü sevenlere bir adamın putperestler şeklindeki yazısını CİMER e atatürke put bizlere putperest diyor atama hakaretten...
    Yazan: Hytgk Forum: Ceza Hukuku
    Yanıt: 2
    Son İleti: 22-09-2018, 00:51:53
  2. Atatürk' e göre Atatürk
    İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil,...
    Yazan: commodore1tr Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 24
    Son İleti: 15-05-2011, 16:37:46
  3. Atatürk
    Birazda gurur duyaraktan hatta birazdanda fazla gurur duyaraktan ... belki bakmak istersiniz...
    Yazan: commodore1tr Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
    Yanıt: 2
    Son İleti: 17-03-2007, 19:51:29

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.