"Kağıt parçası"

[monica]

BAŞBAKAN’IN TİMLERİ
Gazeteci yazar Yavuz Donat, 2003 yılının Temmuz ayında Sabah gazetesinde yazdığı köşe yazısında Başbakan R. Tayyip Erdoğan'a bağlı bir “organizasyon”dan bahsediyordu. Buna göre o dönem Başbakan'ın “yolsuzluğun damarına indik” diyerek muğlak bıraktığı, ısrarlar üzerine “bekleyin” demekle yetindiği bu “damar”ı Yavuz Donat araştırmış ve sonunda bütün “iç güvenlik birimleri”nin içinde olduğu, “İçişleri” ve “Adalet Bakanları”'nın bilgisi dahilinde, ancak, doğrudan “Başbakan”'a bağlı bu “organizasyon”u ortaya çıkartmıştı. Hatta ortaya çıkartmakla kalmamış faaliyetlerin yürüdüğü binaya kadar ulaşmış, içerideki birimin özelliklerini dahi detaya inmeden tespit etmişti. Çalışmalar “gizli”, çalışanlar “tecrubeli” ve “tiribünlere oynayan” insanlar değildi. Bu “operasyonel yeteneği” yüksek birim “yargı”, “güvenlik” ve “ekonomi” konusunda “uzman” kişilerden oluşturulmuştu. Söz konusu yazıya göre aynı tarihlerde “yargı” ve“emniyet”te bazı atamalar yapılmış, fakat bu “uzman kadro”ya dokunulmamıştı. Sabah gazetesi henüz el değiştirmemişti. O tarihten sonra Yavuz Donat bu yazıdan hiç bahsetmedi. Kamuoyu bir şekilde bu “hayati konu”yu ve bu tartışmasız “gazetecilik başarısı”nı görmezden geldi ya da getirildi. “Başkakan'ın Timleri” “sır” olarak kalmıştı.
Kaynak Detay haber.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx x
10-11-2009
Başbakan andıcı itiraf etti“Başbuğ’u görevden al” talimatlarına kızan ErdoğanTRT’deki canlı yayında kendini tutamadı: “Emniyet’te operasyon yaptık. Ama orduda böyle bir tasarrufum yok. Genelkurmay Başkanı dava açabilir!”

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_...p?hityaz=10792


Türkiye’de yargıç güvencesi bitirildi Tufan Türenç 11-11-2009


BU nasıl bir demokrasi?

Bu nasıl bir hukuk devleti?


Hani yargıç güvencesi?
Bir iktidar düşünün ki, kendisine karşı olduğu için bir yargıçla bir savcının mesleklerinden ihraç edilmesini istiyor.
Ayrıca yargılanmaları için de suç duyurusunda bulunuyor.
Adalet Bakanı, bakanlığı tarafından görevlendirilen müfettişlerin bu istekleri içeren raporlarına onay verebiliyor.
Şimdi yargıda görev yapan yargıçlar ve savcılar hükümetin bu baskısından sonra nasıl özgürce karar verebilecekler?
Verecekleri kararların hükümetin hoşuna gitmemesi durumunda başlarına aynı belaların geleceği korkusuna kapılmazlar mı?
Bu durumda hukuk devleti nasıl işleyecek?
Yargı bağımsızlığı nasıl korunacak?
İktidarın bu gidişi gidiş değil.
Tutulan bu yol Türkiye’yi hızla faşizme doğru sürüklüyor.
İşin ürkütücü yanı da parti içinde sağduyuyu temsil eden seslerin yöneticiler üzerinde etkili olamayışı.

* * *

İhracı istenenler Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ile YARSAV Başkanı, Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu.
Osman Kaçmaz’a yöneltilen suçlar şunlar:
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda (TİB) usulsüz dinleme yapıldığı şikâyetini işleme koymak.
Cumhurbaşkanı Gül’ün “kayıp trilyon” davasında yargılanmasına karar vermek.
Rica üzerine bazı tahliye kararları vermek.
Mesai saatleri içinde adliyede bulunmamak.
Mesai saatleri içinde Antalya’ya gitmek vesaire, vesaire...
Ömer Faruk Eminağaoğlu’na yöneltilen suçlar da şöyle:
Ergenekon soruşturması ile ilgili açıklamalar yapmak.
Gizli telefon dinlemelerini eleştirmek ve dinlenen yargıçların listesini medyaya vermek.
Yargıtay binasında basın toplantısı düzenlemek.
Ankara’daki cumhuriyet mitinglerine katılmak.
Gül’ün seçim sürecinde açıklamalar yapmak.
Cumhuriyet Gazetesi’ne destek vermek.
Kanadoğlu’nun evinin aranmasını eleştirmek vesaire, vesaire...

* * *

Bu suçlamaların tümü bahane...
Esas neden iki hukuk adamının iktidarın hukuk normlarına uymayan tutumuna karşı olmaları ve bunu korkmadan söylemeleri.
Dosyalar Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’na gönderildi.
Kararı onlar verecek.
Hükümetin yargıya yönelik bu girişimi Türkiye’de hukuk devletinin ortadan kaldırıldığının somut göstergesidir.
Bu ihraç istekleri geçekleşirse ve bu iki hukukçu yargılanıp cezaevine atılırsa bundan sonra Türkiye’de hukuk işler mi?
Savcılar ve yargıçlar hür iradeleri ve vicdanlarıyla adalet dağıtabilirler mi?
Yargı bağımsızlığı olmayan bir demokrasi olabilir mi?
Adalet Bakanı Sadullah Ergin hakkındaki yolsuzluk iddialarına (Hatay ilindeki ihalelerle ilgili Ali Dibo’lar) rağmen dokunulmazlığı sayesinde hesap vermedi.
Ama bu ihraç olayıyla hiç kuşkusu olmasın Türk adalet tarihindeki mümtaz yerini şimdiden aldı.

AKP yürüttüğü “sürekli gerginlik” politikalarıyla Türkiye’yi nereye götürmek istiyor?

[mkocagul]

Sayın SDT 23
Bilmediğiniz hatta hiçbir zaman bilemeyeceğiniz konularda sanki uzmanmış gibi görüş bildirmeye bayılıyorsunuz.
Sanki belli bir misyon üstlenmiş gibi bir haliniz var.
Bir belgenin sahte olup olmadığına iki tane uzman olup olmadığı bile tartışmalı atanmış emir kulu ile karar verilemez.
Dünyada bu konuyu incelemek için yapılmış ciddi güvenilir cihazlar vardır. Bunlardan bir tanesini de Tübitak yapar.
İşler sizin aklınız gibi yürümüyor. Gelişmiş ülkelerde her tür hile ve şartlar göz önüne alınarak bu tip belgeler için yazdığım yöntem ile ciddi inceleme yapılır.
Bir belgenin üzerinde siyah mürekkep olmalı gibi askeri basit bir bilgiyi bilmek yetmez. Genelkurmayın bir yazışma sistemi vardır. Bu sistemi küçük örneklerle Commodore 1 tr uzun uzun yazdı.
Bunlara diyecek bir şeyiniz olamadı.
Eli kolu devlet memurunun arkadaşına mail yolu ile açıklama yapması bile sizi rahatsız etti. Bu durumlarda empati yapmak gerekir.
Ne istiyorsunuz sussun mu?. sdt23 rumuzu ile sanal kahramanlar bile onun hakkında sallama hakkını kendinde fütursuzca bulurken bu kadarını bu insana çok mu gördünüz?
O mailde sizin farklı imza yalanınıza cevapta var. Üç yıldır şimdiki imzasını kullandığını söylüyor. Yani sizin iddianız gibi ilk defa askeri savcılıkta kullanmamış. BU nedenle dahi imza ve belge sahtedir diyor.
Şüphe pas gibidir. İçin için çürütür. Benim elimde bir belge varsa bu belgenin önce fotokopisini gönderip 5 ay sonra sonuç alınamayınca aaaa aslıda var demem. BU akla mantığa aykırı bir durumdur. Bu ülkede bırakın bir belgenin üzerine sahte imza atmayı çok daha ciddi komplolar hazırlanıyor.
Demokrasiye çağdaşlığa inanan bir vatandaş olarak bunları hukuk un neresine sığdırıyorsunuz?
Mesela sözde Ergenekon davasında Telefon sinyal kayıtları ile bir araya gelmedikleri kanıtlanan Osman Yıldırım birtakım insanları suçluyor. Ne ilginç değil mi SDT 23 ün bu konularla ilgisi ve merakı olamıyor. Bu adamın ifadesi ile tutuklanan gerekçesi bu olan insanlar var.
İki gündür olanları yaşananları hangi çağdaş demokratik ülkede gördünüz ve duydunuz?
Bunları yapan bir zihniyetin bir belge üzerine imza oturtmuş olma ihtimaline büyük oranda şüphe ile bakarım. İmzanın lafımı olur bu kadar olayın içersinde?
Sınır kapısına seyyar mobil mahkeme kurup biz elçiyiz diye gelenleri "farkında değilsiniz ama siz pişmansınız" diye salan bir hukuk sitemine ne dersiniz?
Bu olaylar yaşanırken sanırım dikkatinizi çekmedi. Aynı gün İstanbul da üç kişi örgüt üyesi olmak şüphesi ile tutuklanıyordu.
Dün eski meclis Başkanımız Pişmanım demeleri gerekmez diyor.
Oysa ben çok fazla sayıda yargıtay kararı sunabilirim ki pişmanlık bu değildir.
Bırakın içtihatları insan olarak pişman değilim diyene pişmansın denmesini hangi vicdanınıza sığdırıyorsunuz?
Doğru yada yanlış her devletin kirli işleri vardır. Devlet isen malesef bazı şeyler yaşanır. Baider Mainhoff çetesi nasıl çökertildi?
Hukuk bu hale getirilirse ondan çare umanlar bi çare hale gelirler.
Gizlilik kararı olan bir soruşturma için bu çabanız neden?
Neyin peşindesiniz?
Bakın benim adım bile doğrudur. Sanal kahramanlık yapmıyorum.
Ben kendi adıma sadece Hukuk ve Demokrasi istiyorum.
Birilerinin önüme koyduğu senaryoları kabul etmek istemiyorum.
gerçekleri hukuk sistemi içinde görmek istiyorum.

[sdt23]

Eli kolu devlet memurunun arkadaşına mail yolu ile açıklama yapması bile sizi rahatsız etti. Bu durumlarda empati yapmak gerekir.
Ne istiyorsunuz sussun mu?. sdt23 rumuzu ile sanal kahramanlar bile onun hakkında sallama hakkını kendinde fütursuzca bulurken bu kadarını bu insana çok mu gördünüz?

Dediklerimi okumuyor ya da anlamamazlıktan geliyorsunuz.
Starhaberin içinden birkaç paragrafı tekrar tekrar yayınladığı ama bütününü vermediği emaili Dursun Çiçek'in yazdığını siz nereden biliyorsunuz?

(İkimiz de bilmiyoruz, kuvvetle tahmin ediyoruz. İkimiz de Dursun Çiçek'in bir şekilde konuşmasını istiyoruz. Ama bugünkü mevzuatta basına beyanat vermesi suç. Beyanat vermediği ama tek suçlu olarak ilan edilmesinden dolayı bunaldığı için haklı bir şekilde bir mesaj vermek istiyor. Ama bu mesajı verirken bir suç işlemek istemiyor. En azından paragraf içindeki kısımda hemfikir olduğumuzu zannediyorum.)

Sizi bilemem ama bana göre keşke tutuklanmadan önce tüm gazetecilerin karşısına çıkıp tüm sorulara açık yüreklilikle cevap verseydi. Vermesi için Genelkurmay da izin verseydi, böyle dolambaçlı yollara gerek kalmasaydı.

Bu yüzden ne yapıyor? Kurmay zekasını kullanarak iki adımlı bir plan izliyor. Mesajını ne olursa olsun kamuoyuna iletebilmek için hülle yapıyor. Üçüncü tekil şahıs kullanarak maili yazıyor. Ardından arkadaşlarından birine gönderiyor, arkadaşı da bunu star habere sızdırıyor.

Benim eleştirdiğim star haber. Bu maili baştan aşağıya hiç bir kurgu yapmadan yayınlamadığı için. Türlü efektlerle ajitasyon yaptığı için.

Dursun Çiçek suç olmaması gereken bir suçu işlememek için ne yapıyor? Kendince önlemini alıyor.

Yine Dursun Çiçek'e (onun temsil ettiği subaylara veya bu satırları okuyup beni eleştiren çoğu kişiye göre) irticayla mücadele şart. Her ne olursa olsun, irticayla her yoldan mücadele etmek gerekiyor. Tabii bu mücadelede suç olabilecek unsurlar kullanılmasını da meşru görüyorlar.

İrticayla mücadele etmek için suç işlemek, -amaca giden her yol mubah olduğu için- normal. Ama suç işlediğini belli etmemek için de kurmay zekasını kullanması lazım. Yine bir hülle yapıyor.

Elbette ki, suç unsuru içeren emirler farklı şekilde yazılıyor. Belki sayı tarih verilmiyor, belki farklı kağıda yazılıyor, belki farklı kalemle imza atılıyor.

İmzaya dair derinlemesine inceleme yapılmalı.
İmza tarihi ve Dursun Çiçek'in eliyle mi atılmış, makine mi vs.
Orijinal ile fotokopi birebir uyuyor mu?

Ama yok bunun kağıdı şöyle, mürekkebi böyle diye itiraz etmek pek doğru olmaz. Dediğim bu.

Dediğim bir diğer şeyi de gözden kaçırmışsınız:

İki kişinin (Dursun Çiçek ve İlker Başbuğ) veya bir başkasının günah keçisi yapılması da yanlış. Bu ağaçlara takılıp ormanı olmasa da koruyu görememek demek.

Dursun Çiçek doğru olduğuna inandığı emirleri uyguladığı için şimdi günah keçisi.

[horasan]

Sayın sdt23,

Sizce bu operasyon kimler tarafından yapılıyor?

a) Bu ülkeyi yönetenler tarafından yapılıyor.

b) Bu ülkeyi yönetenlerin "taşeronlar"ı tarafından yapılıyor.

c) Bu yozlaşan sisteme isyan eden milletin özgür, bağımsız ancak güçlü seçtikleri tarafından yapılıyor.

d) Marduk gezegeninin öncüleri ülkemize geldi ve onlar tarafından yapılıyor.

doğru yanıtı verirseniz sizinle bu konuyu irdelemeye devam edebilirim...

[commodore1tr]

Sayın sdt23 ;

İzmirde tanıdığım iyi bir psikolog var. Hemde kız! Kız kıza dertleşirsiniz... Kimseye çaktırmadan belki tedaviniz yapılabilir... Her ne kadar benim umudum yoksa da...

Atatürk ün A sını ağzına almaktan imtina eden paçavra Taraf gazetesi onun bir eli yağda bir eli balda kumsaatçisi ve parasını alamayan gariplerine fazla inanmamakta yarar var diye bin kez söyledim... Ama siz aştınız...

Aslında ıslak /kuru ,askeri kurallar göre yazılmış/yazılmamış gibi tartışmaları bir yana bırakırsak o dört sayfalık metinde tek abukluk iki madde de yazılmış olan ''suç yaratmak'' eylemi... Diğer tüm maddeler doğru...

Nedendir bilinmez ana temayı gözden kaçırmaya çalışan bir sivil iktidar (yargı) ve hala nerede lan bu demeyen bir TSK var ortada! Bu belge (Gazi) emekli asker Av. Serdar Öztürk'te bulunduğu iddia ediliyor... Birde 'ıslak''imza olarak gelmiş!! Normal şartlarda bu gizlilikte bir belge emekli Orgeneralde bile olmaz amma sakat bir insan da var ! Bir de TSK da yok savcılıkta ıslak imzalı var!! İhbarcıyı doğru söylüyor kabul edersek bu belge bir dosya da var (ihbarcı onu çalmış) bir de sakat bir gazi avukatta!! Gerisi yok... dandik ihbarcı bilgisayarların 35 kere silinerek delillerin yok edildiğini belirtmiş... ( TSK ikmal depolarında yüzlerce bilgisayar varken bir emirle hepsi yok edilip yerine yenisi yada ilgisiz birlikten kaydırılan bilgisayar koymak daha kolayken) İyi de kardeşim hiç kimsenin mi aklına gelmiyor bu eylem planı ''icra'için nerelere gönderilmişi aramak!!! Herhalde malulen emekli edilmiş bir avukattan beklenmiyor tüm bu plan!!! Farkında mısınız bunu soran yok !!! İhbarcı evrağın kapak sayfasınıda araklamış ( Ula bu 0007 olsa gerek 007 bu kadar başarılı değil) niçin oradaki dağıtım gereği ve veya bilgi hanesinden bu evrak hiç takip edilmiyor??? Evrak yok olsada giriş kayıtları var !!! Her birlik kendisine gelen evrağı genel evrak başta olmak üzere en az dört yere kaydeder... Nerede bunlar !!!!!

Dursun Çiçek'in yakın arkadaşlarına gönderdiği iddia edilen maili dolamışsınız dilinize... Tam metni var mı diyorsunuz... EE biz onun yakın arkadaşı değiliz ki !!! Bana gönderseydi merakınızı giderirdim...

Dursun Çiçek'in basına beyanat vermesinin suç olduğunu keşfeden siz... Bolu valisiyim diye ortada dolaşan tipin kurum olarak kendisinden çok üst olan Genel Kurmay başkanı aleyhine konuşmasına nedense söz etmiyorsunuz!! Dandik bir rektörün ''özal olsaydı Genel Kurmay başkanı nı görevden alırdı '' yı suç kabul etmiyorsunuz... Başbakan olan zatın ''benim valim'' dediği kişilerin kömür tv dağıtmasının suç olduğunu kabul etmiyorsunuz... Bu ne ikiyüzlülük bu ne haddini bilmezlik... Ayıp ayıp... Elbette Dursun Çiçek'te ( tek hak eden olmasına rağmen) basına konuşmayacak ama diğerleride... konuşursa gereği yapılacak... Nerede !!!!

[commodore1tr]

Peki bir soru Albay Dursun Çiçek kalkıp dese ki

''Evet onu ben yazdım imzaladım... Görüldüğü gibi dağıtımıda yok bilenide arkadaşım gaziye gırgırına gönderdim... ''

Ne olacak ??? El cevap koca bir hiç !!! Ortada suç bile olmayacak!! Çünkü ortada dağıtım gereği ve başka bileni yok !!! Pardon bir de ihbarcı !! Her kimse bu !!

Gene haddinizi çok çok aşarak askeri yargıya bok atmışsınız... Malum savcılar hakkında binin üzerinde suç duyurusu varken askeri savcılık hakkında malum medya gürültüsü dışında tek suç duyurusu yok !! Hangisi güvenilir !!!

Neyse uykum geldi... yarın devam edeceğim... Ama siz bu arada neden iki günah keçisinin albay la Başbuğ olduğunu mantıklı yazın... Niçin Feto işbirlikçileri RTE değil? onuda açıklayın... Malum her şeyi önceden biliyorlar ... hiç mi şüphe uyandırmıyor???? Damla yetkisi bulunmamasına rağmen Genel Kurmay başkanını görevden alma saçmalamasına kadar söylev veriyor !!! Ne iş!!

[Harun Gür]

Dursun Çiçek'in arkadaşlarına yazdığı söylenen emailin tam metnini bulabilen var mı?

http://odatv.com/resimgaleri2/belge/...hepimize/1.jpg
http://odatv.com/resimgaleri2/belge/...hepimize/2.jpg
http://odatv.com/resimgaleri2/belge/...hepimize/3.jpg
http://odatv.com/resimgaleri2/belge/...hepimize/4.jpg
http://odatv.com/resimgaleri2/belge/...hepimize/5.jpg
http://odatv.com/resimgaleri2/belge/...hepimize/6.jpg
http://odatv.com/resimgaleri2/belge/...hepimize/7.jpg
http://odatv.com/resimgaleri2/belge/...hepimize/8.jpg
http://odatv.com/resimgaleri2/belge/...Vicdani/01.jpg
http://odatv.com/resimgaleri2/belge/...Vicdani/02.jpg


"Sn. sdt23 bina okur, döner döner yine okur." mu demek lazım?

[mkocagul]

Star haberin içinden birkaç paragrafı tekrar tekrar yayınladığı ama bütününü vermediği emaili Dursun Çiçek'in yazdığını siz nereden biliyorsunuz?

Bu yüzden ne yapıyor? Kurmay zekasını kullanarak iki adımlı bir plan izliyor. Mesajını ne olursa olsun kamuoyuna iletebilmek için hülle yapıyor. Üçüncü tekil şahıs kullanarak maili yazıyor. Ardından arkadaşlarından birine gönderiyor, arkadaşı da bunu star habere sızdırıyor.

Dursun Çiçek doğru olduğuna inandığı emirleri uyguladığı için şimdi günah keçisi.

Ben sizinle karşılıklı tartışmak niyetinde değilim.
Amacınızı niyetinizi ve tıynetinizi alıntı yaptığım minik satırlarınız yeterince bana anlatıyor.
Mailin Dursun Çiçek a ait olup olmadığı konusunda şüpheleriniz var ama alttaki cümleniz için eminsiniz. Hangi emiri uyguladığını nereden biliyorsunuz? Ortada bir emir olduğuna nasıl emin oldunuz? BU ne yaman bir çelişkidir?
Devam eden bir dava için böylesine yorumlar yapmanın bile aslında suç olduğunu bir hukuk sitesinde elbette biliyorsunuz.
Ama nedense ısrarla kendi amacınız doğrultusunda bunu yapmakta sakınca görmüyorsunuz. Niye. Hukuktan anladığınız bu mu? Dursun Çiçek suç işledi var sayalım şu an siz işlemiyor musunuz?
Şöyle empati yapın ya Dursun Çiçek doğru söylüyor ve masum ise....Bir suçsuz insanın cezalandırılması yerine 10 suçlu insanın cezalandırılmaması iyidir...
Şu yaşanan rezillikler içinde bir imzanın lafımı olur.
Bunları yapan bir zihniyet bunu da elbette yapabilir. Bu benim yaşananlar ve mevcut olaylardan edindiğim mantıklı bir şüphemdir. Yargılama, ancak inandığımız doğru ve adil yargılama ile herşey ortaya çıkar.
Maile nihayet kavuştuğunuza göre Dursun Çiçek in de bunu istediğini görmüş olursunuz.

[commodore1tr]

Ne oldu Albay Çiçek gene tahliye edildi. Bu Ergenekon savcılarının iflas ettiği gündür.

[mkocagul]

Sayın SDT 23 rumuzlu üyeye yazdığım gibi şüphe hukukta daima sanık lehinedir. Verilen her hüküm şüpheden arınmış somut verilere dayanmak zorundadır. Bir tutuklama içinde somut suç emareleri olması gerekir.Bu albayın söz konusu belge dışında nedense asla başka bir suç kanıtı bulunamadı hala.
Sayın Dursun Çiçek i iki defa tutuklayan hakimler ve iki defa salıveren hakimler de bende büyük şüphe uyandırıyor.
Açık ve sabit olan şu ki birileri hukuku çiğniyor.
İki tane doğru olamayacağına göre 1 hakimin kararı tamamen duygusal olmak zorunda. Tutuklayan yada salıverenlerden bir tanesi hukuku çiğnemektedir.
Sayın SDT 23 ün bu yeni karar çok üzüldüğünü sanıyorum.
Ancak hukuk un herkese hergün lazım olduğunu söylüyorum.
Hiç belli olmaz. Yolda yürürken araçla giderken bile hukuk size gerekli olabilir.(Tecrübe ile sabittir.)