Bir gün,
Hani tel tel dökülürken o üzüm saçların,
Aynada kendini görmek istemediğin o gün,
Usulca gel zili mili de çalma istemem,
Otur şöyle karşıma,
Sakın mahcup olma!
Hani, az önce yemeğin altını yakıp bakkala gitmişsin gibi gel!
Elindekileri mutfağa bırak yüreğini al öyle gel!
Saçlarında kaç tel beyaz olduğunu saymam umrumda değil,
Uçurum çizgilerine bakmam düşerim diye korkarım,
Saymam, kaç yıl oldu ardımda hiç meraklanma!
Sen aynaları kır öyle gel!
Ama gel!
Sadece gel !....

Kendin gibi gel!
Yıllara verdiğin hoyrat gençliğin senin olsun,
Bırak, anılarda hoşca asılı dursun,
Sen bu gün neysen yarın öyle gel! efkarlı gecemize,
Ama gel!
Sadece gel!

Burası gurbetin öbür yanı,
Burda başlar noktadan sonraki yeni cümleler,
Aşkın en kasvetlisi dingin derelerimizde yıkanır,
Bütün kirler burda akıtılır.
Acılar sükun sessizlikte yeni bedenlere kavuşur,
Hadi gel!
Sadece gel!...

Bilmediğin bu dinginlikte yaşa birde geçmişi,
Tatmadığın buruk lezzetlerin damarlarına nasıl hayat verdiğini,
Aynasız, gözbebeklerine bakabilme yüceliğine er…!

Ayazoglum